hem ... hem de - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

hem ... hem de



Bedeutungen von dem Begriff "hem ... hem de" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
hem ... hem de as well as conj.
Colloquial
hem ... hem de slash conj.
hem ... hem de all in one expr.

Bedeutungen, die der Begriff "hem ... hem de" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 377 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
hem geçişli hem de geçişsiz olabilen eylemler ergative verbs n.
hem karada hem de suda işleyebilen taşıtlar amphibian n.
hem karada hem de denizde yaşayan canlı amphibian n.
hem avrupalı hem de siyahi kökenden gelen kimse veya bu kimselerin konuştuğu dil creole n.
hem et hem de balıktan oluşan öğün surf 'n' turf n.
hem et hem de balıktan oluşan öğün surf and turf n.
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek circumfix n.
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu assujetissement n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması covoiturage n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpooling n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması car-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması rideshare n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpool n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması ride-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması lift-sharing n.
hem içe kapanık hem de dışa dönük kişi ambivert n.
hem erkeklerin hem de kadınların kullandığı parfüm unisex fragrance n.
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması tautonym n.
hem komik hem de trajik unsurları taşıyan olay veya durum tragicomedy n.
hem sağ hem de sol el için ayarlanabilir testeresi olan kereste makinesi twin band mill n.
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın wonder woman n.
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen meissen n.
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen meissen china n.
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen meissen ware n.
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık organism n.
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan tragicomic adj.
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan tragicomical adj.
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan tragi-comic adj.
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a ait malayo-indonesian adj.
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a dair malayo-indonesian adj.
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a özgü malayo-indonesian adj.
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına ait bicoastal adj.
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına dair bicoastal adj.
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarını içeren bicoastal adj.
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili bilateral adj.
hem de nasıl wicked adj.
hem erkek hem de dişi üreme organları bulunan (bitki veya hayvan) hermaphroditic adj.
hem kuzey hem de güney dakota'ya ait dakota adj.
hem kuzey hem de güney dakota ile ilgili dakota adj.
aynı anda hem dört kenarlı düşey bir prizmanın kenarlarına hem de yatay bir prizmaya paralel olan dilinimleri bulunan diprismatic adj.
hem paralel olmayan hem de kesişmeyen offset adj.
hem de and what is worse adv.
hem de also adv.
hem de and besides adv.
hem de boot adv.
hem de and also adv.
hem de besides adv.
hem de and what's more adv.
hem de moreover adv.
hem de and what is more adv.
hem de nay adv.
hem de not to say adv.
hem de overmore [obsolete] adv.
hem... hem de both... and conj.
hem hem de both and conj.
hem de as well as conj.
hem... hem de... and conj.
hem de nasıl! rather! interj.
hem ... hem de ... both ... and ... expr.
Phrases
hem ondan hem de şundan a little from column a, a little from column b expr.
hem de her açıdan only in every way expr.
..., hem de! no less! expr.
Proverb
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz you cannot serve god and mammon
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz you can't serve (both) god and mammon
Colloquial
hem ev işlerini yürüten hem de tam zamanlı işi olan anne supermom [us] n.
hem bak/hem de/hadi ama (bir şey de) var can't be bad expr.
hem de büyük farkla and it's not even close expr.
hem de açık ara and it's not even close expr.
hem de hiç not one little bit expr.
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) only too well expr.
Idioms
bir kişinin hem görünüşü hem de davranışları itibariyle siyahileri taklit etmesi blackfishing n.
hem zihinsel hem de fiziksel güç/kuvvet brains and brawn n.
hem beyin hem de beden kası brains and brawn n.
hem yararlı hem de zararlı durum double-edged sword n.
hem yararlı hem de zararlı durum two-edged sword n.
hem yararlı hem de zararlı durum a double-edged sword n.
hem yargılayan hem ceza veren hem de cezayı uygulayan kimse judge, jury, and executioner n.
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek want (one's) bread buttered on both sides v.
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek say something in the same breath v.
hem lehine hem de aleyhine olmak cut both ways v.
hem lehine hem de aleyhine olmak cut two ways v.
yıkıma uğramak (hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamda) go under the wrecking ball v.
hem avantajı hem de dezavantajı olmak be a double-edged weapon v.
hem avantajı hem de dezavantajı olmak be a double-edged sword v.
hem hemcinsiyle hem de karşı cinsle cinsel ilişki yaşamak bat for both teams v.
hem hemcinslerine hem de karşı cinse ilgi duymak bat for both teams v.
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek want your bread buttered on both sides v.
hem de nasıl! and how! expr.
hem de to boot expr.
hem de hiç not one whit [old-fashioned] expr.
hem de bir şey not to mention something expr.
Informal
hem de at that expr.
Speaking
hem de hiç ever adv.
hem de o biçim and how expr.
hem de nasıl! I should say so! expr.
hem de nasıl and how expr.
hem de ne biçim and how expr.
hem de nasıl! and how! expr.
hem de nasıl! you said it! expr.
hem de nasıl big time expr.
hem de nasıl! absolutely! expr.
hem de nasıl! indeed! expr.
Trade/Economic
bir malın veya hizmetin hem üretim araçlarının hem de dağıtımının bir kuruluş tarafından sahiplenilmesi vertical integration n.
bir broker’ın aynı menkul kıymetle ilgili emirleri tutarak hem alım hem de satım emirlerini aynı anda gerçekleştirdiği işlemler cross trades n.
hem toptancıya hem de perakendeciye satış yapan distribütör semi jobber n.
hem işçilerden hem de işverenlerden kesilerek aidatla kurulmuş emeklilik fonu contributory pension n.
menkul kıymetlerin hem satın alınmasında hem de satılmasında çok zarar etme whipsawing n.
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu double dip lease n.
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi whitleyism n.
hem tahvil hem de hisse senedi içeren menkul kıymet portföyü balanced fund n.
hem kitapçılarda hem de kitapçı olmayan perakende satış yerlerinde satılmak üzere tasarlanmış mass-market adj.
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) clicks-and-mortar adj.
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) click-and-mortar adj.
Law
davacının hem haksız fiil hem de akitten doğan dava hakkına sahip olduğu durumlarda akitten doğan dava hakkını kullanması waiver of court n.
hem menkul ve hem de gayrimenkul niteliğinde olan eşya mixed property n.
hem gayrimenkul hem de tazminat hakkındaki dava mixed action n.
hem hapis cezası hem de tazminat istemiyle açılan dava mixed action n.
hem davalı hem de davacıdan rüşvet alan jüri üyesi ambidexter n.
hem kan bağı hem de evlat edinmeden doğan akrabalık mixed cognation n.
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü whitsunday n.
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü whit sunday n.
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak enter an appearance v.
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak ester in judgment v.
hem devlet hem de özel şahıs veya ticari kuruluşların müşterek mülkiyetini içeren mixed adj.
Politics
hem asil hem de kölelerden kurulu meclis comitia centuriata n.
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi manifest destiny n.
Industry
hem ürünlerin imalatını yapan hem de satış sonrası hizmetler veren (işletme) manu-service adj.
Insurance
hem işverenlere hem de çalışanlara katkıda bulunan (sigorta veya emeklilik planı) contributory adj.
Technical
aynı endüviden hem doğru ve hem de alternatif akım sağlayan üreteç double current generator n.
hem difüzörleri ve hem de volüt hücresi olan santrfüj pompa volute turbine pump n.
hem gemi hem de yük için yapılan çift sigorta double insurance n.
hem başı hem de sapı tornalamada kullanılan delgi wimble n.
ortorombik kristalin hem dikey eksene hem de daha kısa yanal eksene paralel düzlemi brachypinacoid n.
gözlemcinin bulunduğu noktadan geçen gerçek kuzey-güney çizgisi ile hem bu noktadan hem de yeryüzündeki bir başka noktadan geçen büyük daire arasındaki açı direction n.
cismin hem öteleme hem de dönme hareketi yapması instantaneous axis of rotation n.
tek bir kompakt birim içerisinde hem güç kaynağı hem de elektronik flaş lambası içeren elektronik flaş sistemi flash unit n.
hem pil hem de güneş enerjisiyle çalışan two way power adj.
hem ışık ve hem de ısıyla ilgili photothermic adj.
eğitimde hem işitsel hem de görsel araçları kullanan visual–auditory adj.
Computer
ana işlemcinin hem kayan nokta hem de tam sayı işlemlerini test eden karşılaştırmalı değerlendirme programı whetstone n.
Telecom
hem verici hem de alıcı ekipmanı kullanarak iki yönde iletişime izin veren two-way adj.
Radio
bir tüpün hem osilatör hem de dedektör olarak kullanıldığı heterodin bir telsiz aleti autodyne n.
Textile
19. yy'da hem kadınlar hem de erkekler tarafından giyilen kısa pelerin talma n.
Automotive
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba hybridcar n.
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba hybrid car n.
Transportation
hem karada hem de suda gidebilen hafif bir taşıma aracı weasel n.
hem demiryolunu hem de karayolunu içeren konteynerli taşıma hizmeti freightliner [uk] n.
Traffic
kişiye hem sesli hem de görsel olarak gideceği yeri tarif eden bir gps sistemi turn-by-turn navigation n.
Railway
hem yolcu hem de yük vagonlarından oluşan (tren) mixed adj.
Aeronautic
hem flap hem de kanatçık olarak görev yapan kumanda yüzeyi control surface acting as flaps and aileron n.
hem karada hem de suda yürütülen operasyonlarda helikopter grubu/birlik komutanı için birincil doğrudan kontrol kuruluşu helicopter direction center n.
hava taşıtında kanat üzerinde hem kanatçık hem de yanal dengeyi sağlama görevi gören kontrol yüzeyi flaperon n.
Marine
hem yolcu hem de kara taşıtı taşıyan gemi car ferry n.
hem havada hem de karada gidebilen tekne hovercraft n.
Petrol
hem ham petrol hem de gazyağının olası bileşeni olan, yapay olarak üretilebilen renksiz bir sıvı tridecane n.
Medical
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı chance of survival of both mother and baby n.
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı perinatology n.
hem anaerobik (tip a) hem de aerobik (tip b) laktik asidoz both anaerobic (type a) and aerobic (type b) lactic acidosis n.
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı maternal-fetal medicine n.
rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için yapılan özel bir rahim ağzı tarama testi pap smear n.
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses metallic tinking n.
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı multifocal iol n.
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı multifocal lens implant n.
vücudun hem sağı hem de soluyla ilgili bilateral adj.
hem karaciğer hem de mideyle ilgili hepatogastric adj.
hem karaciğer hem de mideye ait hepatogastric adj.
hem ince bağırsağa hem de körbağırsağa ait ileocecal adj.
hem ince bağırsak hem de körbağırsakla ilgili ileocecal adj.
hem ince bağırsağı hem de körbağırsağı içeren ileocecal adj.
hem kolon hem de rektumla ilgili colorectal adj.
hem kolon hem de rektumu kapsayan colorectal adj.
hem lifli hem de yağlı yapılarla ilgili fibroadipose adj.
hem lifli hem de yağlı yapılar içeren fibroadipose adj.
Anatomy
hem duyusal hem de motor iğcikleri bulunduran sinir mixed nerve n.
hem lifli hem de kas dokularıyla ilgili fibromuscular n.
hem lif hem de kas dokusu içeren fibromuscular n.
hem burun hem de ağızla bağlantılı nasobuccal adj.
hem türbinal hem de nazal kemiklerle bağlantılı veya yakınında nasoturbinal adj.
hem böbrek hem de karaciğerin girişi ile ilgili renal-portal adj.
hem nöron hem de bağırsak ile ilgili olan neurenteric adj.
hem sinirlere hem de duyu organlarına ait neurosensiferous adj.
hem sinirleri hem de duyu organlarını oluşturan neurosensiferous adj.
hem şakağa, hem de kulağa ait temporo-auricular adj.
hem şakak, hem de kulakla ilgili temporo-auricular adj.
hem şakağa, hem de yüze ait temporofacial adj.
hem şakak, hem de yüzle ilgili temporofacial adj.
hem şakağa, hem de yanağa ait temporomalar adj.
hem şakak, hem de yanakla ilgili temporomalar adj.
hem şakak, hem de alt çene ile ilgili temporomandibular adj.
hem şakak, hem de alt çeneden oluşan temporomandibular adj.
hem şakağa (veya şakak kemiğine), hem de üst çene kemiğine ait temporomaxillary adj.
hem şakak (veya şakak kemiği), hem de üst çene kemiği ile ilgili temporomaxillary adj.
hem kaval kemiği hem de ayak bileği ile ilgili tibiotarsal adj.
hem kaval kemiği hem de ayak bileğine ait tibiotarsal adj.
hem karın hem de sırta ait ventrodorsal adj.
hem karın hem de sırtı kapsayan ventrodorsal adj.
hem karın hem de kasık ile ilgili ventro-inguinal adj.
hem karın hem de kasık kanalı ile ilgili ventro-inguinal adj.
hem vertebral hem de baziler arterlere ait vertebrobasilar adj.
hem vertebral hem de baziler arterlerle ilgili vertebrobasilar adj.
hem vertebral hem de baziler arterleri etkileyen vertebrobasilar adj.
hem vulva hem de uterus ile ilgili vulvo-uterine adj.
hem yanak hem de dudakla ilgili buccolabial adj.
hem motor hem de duyusal iğcikleri bulunduran (sinir) mixed adj.
hem cilde hem de kana ait olan dermohaemal adj.
hem cilde hem de sinire ait olan dermoneural adj.
hem ağza hem de yüze ait orofacial adj.
hem ağzı hem de yüzü etkileyen orofacial adj.
Psychology
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi movement therapy n.
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi dance therapy n.
hem fiziksel hem de duygusal bakımı özenle verebilen nurturant adj.
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen schizoaffective adj.
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen schizo-affective adj.
Physiology
hem sıcaklık hem de rüzgar hızına göre rüzgarın vücut üzerindeki serinletici etkisi wind-chill n.
hem duyusal hem de motor sensorimotor adj.
hem hissetme hem de istenç ile ilişkili olan (sinir lifleri) sensori-volitional adj.
Pathology
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma semitertian [obsolete] n.
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma özellikleri gösteren semitertian adj.
Pharmaceutics
hem kusturucu hem de müshil işlevi olan emeto-cathartic adj.
Parasitology
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası amphitrocha n.
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma mycoplasmataceae n.
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma family mycoplasmataceae n.
Optics
hem saydam resim gösterici hem de episkop olarak çalışabilen bir aygıt epidiascope n.
Gastronomy
hem yemek hem de ekmek yapımında kullanılan buğday unu all purpose flour n.
Math
hem pozitif hem de negatif değişimleri bulunan signed adj.
Geometry
hem saat yönünde hem de tersi yönünde aynı sayıda köşe veya kenara sahip olan (iki düzgün çokgen köşesi veya kenarı) belirtilen açının karşısında bulunan (dik üçgen kenarı) opposite adj.
Physics
hem fermiyon hem de bozonların özelliklerini taşıyan iki boyutlu uzay parçacığı anyon n.
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeyleri ile ilgili vibronic adj.
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeylerini gösteren vibronic adj.
Chemistry
halkada hem kükürt hem de azot içeren üç temel heterosiklik bileşikten her biri thiazoline n.
hem çözücü olarak hem de bazı sentetik reçinelerin sertleştirilmesinde kullanılan çok zehirli ve yağlı bir sıvı dimethylaniline n.
hem alifatik hem de siklik özellikleri olan (organik bileşik) alicyclic adj.
hem asit hem de baz özellikleri olan amphiprotic adj.
hem asit hem de baz özellikleri olan amphoteric adj.
Biology
hem erkek hem de dişilerin partenojenetik üremesi deuterotoky n.
hem erkek hem de dişilerin döllenmeden üremesi deuterotoky n.
hem sinirleri hem de kasları etkileyen neuromuscular adj.
hem sinir hem de kas dokusunun özelliklerine sahip olan neuromuscular adj.
hem preoral hem de arka kısmında çizgili tüyleri olan (halkalı kurt larvası) telotrochal adj.
hem susever hem de susevmez organları olan organizma amphipathic adj.
hem hidrofil hem de hidrofob organizma amphipathic adj.
hem erkek hem de dişi özellikleri gösteren gynandromorphous adj.
hem kas hem de epitel doku özelliklerini taşıyan myoepithelial adj.
Marine Biology
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm tetradecapoda n.
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm arthrostraca n.
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü periophthalmus argentilineatus n.
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü mudskipper n.
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü mudspringer n.
abd'ye özgü hem tatlı su hem de tuzlu suda bulunan çeşitli hamsi türlerinden biri whitebait n.
hem çift yüzlü hem de radyal simetri gösteren (deniz şakayığı) biradial adj.
Zoology
hem larva hem de erginken henequen bitkisinin tomurcuklarıyla beslenen bir buğday biti max (scyphophorus acupunctatus) n.
hem yüzmeye hem de atlamaya yarayan vücut uzantıları olan amphipodous adj.
hem solungaçları hem de akciğerleri olan (amfibi) amphipneustic adj.
hem nehirde hem de karada yaşayabilen (hayvan) fluvioterrestrial adj.
Botanic
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki texas plume (gilia rubra) n.
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki standing cypress n.
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma androdioecism n.
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma andromonoecism n.
aynı çiçekte hem dişi organ hem de erkeklik organı olan çiçekler united flowers n.
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu mancona bark n.
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu sassy bark n.
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip olma homothally n.
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan androdioecious adj.
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan andromonoecious adj.
hem çeperden hem de merkezden büyüyen (birincil ksilem veya kök) mesarch adj.
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan hermaphrodite adj.
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan bitkilerle ilgili hermaphroditic adj.
aynı bitkide hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (bitki, yosun) homoecious adj.
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (alg, mantar) homothallic adj.
Agriculture
aynı arazi üzerinde hem güneş enerjisinden elektrik üretimi hem de tarım yapılmasına olanak veren bir uygulama agrivoltaic n.
Tobacco
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım tipping paper n.
Social Sciences
30-40'lı yaşlarda olup hem yaşlanan ebeveynlerinin hem de çocuklarının bakımıyla aynı anda ilgilenen jenerasyon sandwich generation n.
resmi olarak bir derebeyinin hem hizmetine hem de himayesine girmiş kimse liegeman n.
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halka ait mixobarbaric adj.
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halkla ilgili mixobarbaric adj.
hem anne hem de baba tarafından ilişkileri kapsayan multilineal adj.
Education
öğrencilerin hem okuduğu hem de ücret karşılığı çalıştığı bir eğitim programı work-study program n.
Literature
hem vurgulu hem de vurgusuz olabilen hece common n.
“gunga din" şiirinde de anlatılan, beyaz olmayanlara karşı hem üstünlük hem de şefkat duyma durumu kiplingism n.
hem düz yazı hem de şiir içeren prosimetrical adj.
Linguistics
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ambifix n.
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim categorem n.
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim categoreme n.
hem zamana hem mekana ait durum ve olaylara hem de bunların fiziksel özelliklerine atıfta bulunan dil thing-language n.
hem ingiltere hem abd'de ortak olarak kullanılan ingilizce bir kelime, deyim veya ifade transatlanticism n.
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılan fiil ambitransitive verb n.
kelimenin hem başta hem de sonda kullanıldığı söz sanatı epanadiplosis n.
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiği hem de eylemden etkilendiği ifade eden fiil formu veya çatı middle n.
hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel özelliklere sahip dilbilgisi kategorilerinin veya dil birimlerinin incelenmesi morphosyntax n.
özellikleri hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel ölçütlere göre tanımlanabilen dil birimlerini belirleyen kurallar dizisi morphosyntax n.
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil doubly transitive verb n.
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil doubly transitive verb form n.
hem ağız hem de burundan çıkarılan ses orinasal n.
hem ağız hem de burun boşlukları açıkken çıkarılan ses orinasal phone n.
hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen bir ifade türü substantive n.
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılmak be used both as intransitive or as transitive v.
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen categorematic adj.
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiğini hem de eylemden etkilendiğini ifade eden (fiil formu veya çatı) middle adj.
hem konuşmacı hem de diğerleriyle ilgili inclusive adj.
hem isim hem de gizli tümce içeren (tamlama) complex adj.
hem ağız hem de burundan çıkarılan (ses) orinasal adj.
Archaeology
hem ata hem de gelişmiş canlı formunun özelliklerini taşıyan fosil transitional fossil n.
Religious
rahip sınıfından olan/olmayan herkesin hem kadeh hem de ekmeği alarak ayin yapmaları gerektiğini savunan hussites üyesi calixtine n.
isa mesih'in hem tanrı hem de insan olduğu inancı the incarnation n.
(musevilikte) hem haftarah okumasını yapan, hem de haftalık tevrat okumasının son kısmı kendisine okunan kimse maftir n.
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü bir güç manito n.
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç manitu n.
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç manitou n.
isa'nın hem ulvi hem de insani özelliklerini barındıran tek ve ayrılmaz bir doğası olduğu öğretisini benimseyen kimse monophysite n.
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti monotheletism n.
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti monothelitism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse dyophysite n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse dyothelete n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse dyothelite n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi dyotheletism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi dyothelism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin dyothelitism n.
(hristiyanlıkta) hem ilahi, hem de fani olma hali ile ilgili olan theandric adj.
doğası ve mizacı gereği hem ilahi hem de insani (fani) olan theanthropic adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan dyothelete adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan dyothelite adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili dyotheletic adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili dyotheletical adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili dyothelitic adj.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili dyothelitical adj.
Philosophy
gerçekliği hem teolojik hem de felsefi bir yönü olduğuna dair bir teori twofold truth n.
Environment
hem kara hem de su bulundurup karasal iletişim hatlarının kısıtlı olduğu iç bölge riverine area n.
Geography
hem ingiltere, hem de iskoçya tarafından hak iddia edilen, esk ve sark arasındaki arazi the debatable land n.
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlara dair limnoterrestrial adj.
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlarda yaşayan limnoterrestrial adj.
Meteorology
hem suda hem de karada yaşayan canlı semiaquatic n.
hem kuzey hem de güney yarımkürede yaklaşık 30° ila 50° enlemleri arasında esen batı rüzgarı anti-trade n.
Geology
hareketin hem doğrultu hem de eğim boyunca ilerlediği fay oblique-slip fault n.
hem cam hem de kristal bileşenleri olan (volkanik kayalar) hypocrystalline adj.
Military
(ingiltere'de) hem yurt içinde hem de dışındaki tüm karargahlarda hizmet vermeye uygun alay marching regiment n.
birbirinden bağımsız iki ateşleme sisteminden oluşup hem elektrikle hem de elektriksiz çalışabilen düzenek dual-firing circuit n.
Sport
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı twin-tip skis n.
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı twin tips n.
yüzücünün hem yanal hem de dikey biçimde dönerek suya atladığı atlama stili twist dive n.
hem demir hem de ahşap özelliği taşıyan golf sopası hybrid n.
hem profesyonellerin hem de amatörlerin katılabileceği yarışma open n.
(buz hokeyi) hem oyun hem de skor performansı yüksek forvet power forward n.
hem hücum hem de savunma oynayabilen two-way adj.
Basketball
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı triple crown n.
hem spor hem de gösteri amacıyla oluşturulmuş takım all stars n.
Card
(poker) hem iyi hem de kötü ellerin kazanabileceği oyun high-low n.
Music
üç konunun hem ayrı ayrı hem de aynı anda zamanda işlendiği müzikal triple fugue n.
aynı anda hem mikrofona verilen sesleri hem de önceden kaydedilmiş müziği çalan bir makine karaoke machine n.
aynı performansta bir araya gelen hem erkek hem de kadın sesleri mixed voices n.
Cinema
hem görüntü hem de ses kaydı içeren (sinema filmi) married [uk] adj.
Printery
hem dizgici hem de matbaacı olarak çalışan kimse twicer [brit] n.
Latin
davanın her iki tarafının hem davacı hem de davalı olduğu dava actiones duplices n.
Archaic
hem de therewithal adv.
Engineering
hem görüntüyü hem de sesi oynatan kompakt optik disk compact video disc (cdv) n.
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) reflex adj.
Reptiles
kahverengi hem de grimsi desenleri olan zehirli tropikal amerikan engereği rat-tailed serpent (bothrops asper) n.
abd'nin güneybatısına özgü, hem toprakta hem de ağaçta yaşayan bir yılan sonoran whipsnake (masticophis bilineatus) n.
Entomology
hem erkek hem de işçi özellikleri gösteren karınca ergatandromorph n.
hem baştaki hem de sondaki solunum deliği işlevsel olan (larva) amphipneustic adj.
Slang
aynı anda hem anal hem de vajinal yoldan cinsel ilişki double penetration n.
hem sarkık hem de erekte haldeyken penisi tam boy görünen erkek shower n.
aynı anda hem korkma hem de cinsel olarak uyarılma scarouse n.
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak play for both teams v.
hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duymak play for both teams v.
aynı anda hem korkmuş hem de cinsel olarak uyarılmış scaroused adj.
hem de bloody well expr.
Modern Slang
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlama ambigender n.
hem kadınları hem de erkekleri çekici bulma ambiphilia n.
hem tek eşli hem de hem de çok eşli ilişkilere açık olan ambiamorous n.
bir dansın hem lider hem de onu takip eden dansçı figürlerini öğrenip dans rollerindeki cinsiyet ayrımını kıran ambidancetrous adj.
hem sağ hem de sol eliyle yazabilen ambidexterous adj.
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlayan ambigenderous adj.
hem de nasıl absofuckinglutely interj.
hem de nasıl absofuckinlutely interj.
hem de nasıl all about it expr.
Anthropology
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan taboo adj.
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan tabu adj.