stringent

Bedeutungen von dem Begriff "stringent" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 22 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	stringent adj.	sıkı
Stringent economic reforms have worsened the poor living standard of the country. Sıkı ekonomik reformlar ülkenin kötü yaşam standartlarını daha da kötüleştirdi. More Sentences
General
2	General	stringent adj.	katı
The criteria for inclusion on the EMAS register are very stringent. EMAS kayıtlarına dahil edilme kriterleri çok katıdır. More Sentences
3	General	stringent adj.	uyulması zorunlu
The government is planning to bring stringent emission regulations. Hükümet uyulması zorunlu emisyon düzenlemeleri getirmeyi planlıyor. More Sentences
4	General	stringent adj.	katı
Instead, I shall try to make the message as stringent as possible. Bunun yerine, mesajı mümkün olduğunca katı hale getirmeye çalışacağım. More Sentences
Technical
5	Technical	stringent adj.	sıkı
Another important topic of debate has been that of the right to adopt more stringent requirements at national level. Bir diğer önemli tartışma konusu da ulusal düzeyde daha sıkı gerekliliklerin benimsenmesi hakkıdır. More Sentences
General
6	General	stringent adj.	müşkül
7	General	stringent adj.	zorlayıcı
8	General	stringent adj.	zorlu
9	General	stringent adj.	zor
10	General	stringent adj.	bağlayıcı
11	General	stringent adj.	sıkıca
12	General	stringent adj.	yeğin
13	General	stringent adj.	kati
14	General	stringent adj.	dar
15	General	stringent adj.	uyulması gereken
16	General	stringent adj.	para sıkıntısı çeken
17	General	stringent adj.	sert
18	General	stringent adj.	kesin
Politics
19	Politics	stringent adj.	sıkı para politikası uygulayan
20	Politics	stringent adj.	para darlığı bulunan
Technical
21	Technical	stringent adj.	şiddetli
22	Technical	stringent adj.	sert

Bedeutungen, die der Begriff "stringent" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 11 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	stringent measures n.	sıkı önlemler
This particular commitment comes in two stages, one by 2005 and one with even more stringent measures by 2010. Bu taahhüt, biri 2005 yılına kadar, diğeri ise 2010 yılına kadar daha sıkı önlemler içeren iki aşamadan oluşmaktadır. More Sentences
2	General	stringent measures n.	sert önlemler
3	General	stringent measures n.	kesin önlemler
4	General	take stringent precautions v.	sıkı önlemler almak
5	General	take stringent precautions v.	sert önlemler almak
Trade/Economic
6	Trade/Economic	stringent measures n.	sıkı önlemler
Politics
7	Politics	stringent measure n.	zecri tedbir
8	Politics	no less stringent adj.	daha az sıkı olmayan
Technical
9	Technical	stringent quality assurance procedures n.	sıkı nitelik güvence yordamları
Statistics
10	Statistics	most stringent test n.	en sıkı sınama
Environment
11	Environment	less stringent objective n.	daha düşük hedef