zor - Türkisch Englisch Wörterbuch

zor

Bedeutungen von dem Begriff "zor" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 86 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
zor difficult adj.
Learning French can be a very difficult task.
Fransızca öğrenmek çok zor bir iş olabilir.

More Sentences
zor tough adj.
The town went through a tough time after the hurricane.
Kasaba kasırgadan sonra zor dönemler geçirdi.

More Sentences
zor troublesome adj.
zor hard adv.
General
zor strain n.
Trust issues can put a strain on work relationships.
Güven sorunları iş ilişkilerini zora sokabilir.

More Sentences
zor sticky adj.
She helped me in a very sticky situation.
Çok zor bir durumda bana yardım etti.

More Sentences
zor tough adj.
It has been a tough session.
Zor bir oturum oldu.

More Sentences
zor rough adj.
This tent is supposed to withstand rough weather.
Bu çadırın zor hava koşullarına dayanıyor olması lazım.

More Sentences
zor mean adj.
No mean task for the Council and the Commission, in fact.
Aslında Konsey ve Komisyon için hiç de zor bir görev değil.

More Sentences
zor tight adj.
I found myself in a tight spot.
Kendimi zor bir durumda buldum.

More Sentences
zor inconvenient adj.
The screws are in an inconvenient place.
Vidalar ulaşması zor bir yerde.

More Sentences
zor awkward adj.
It can put a teacher in an awkward situation.
Öğretmeni zor durumda bırakabilir.

More Sentences
zor arduous adj.
On the other hand, getting into the portfolio of a federated fund can be arduous.
Öte yandan, bir federal fonun portföyüne girmek zor olabilir.

More Sentences
zor uphill adj.
How are you going to confront this uphill task?
Bu zorlu görevle nasıl yüzleşeceksiniz?

More Sentences
zor difficult adj.
Sometimes customer service makes things difficult for the customers.
Müşteri hizmetleri kimi zaman işleri müşteriler adına daha da zorlaştırıyor.

More Sentences
zor heavy adj.
And it was a really heavy time.
Ve gerçekten çok zor bir dönemdi.

More Sentences
zor complicated adj.
In this city finding a taxi is complicated.
Bu şehirde bir taksi bulmak zordur.

More Sentences
zor painful adj.
The journey to a new world has been painful for her.
Yeni bir dünyaya açılmak onun için zor olmuştu.

More Sentences
zor arduous adj.
While it may seem an arduous task initially, it is well worth the effort.
Başlangıçta zorlu bir görev gibi görünse de, çabaya değer.

More Sentences
zor solid adj.
How did you do in the test? It was a solid one.
Sınavın nasıl geçti? Epey zormuş.

More Sentences
zor challenging adj.
Living and studying in a different country can be challenging.
Farklı bir ülkede yaşamak ve okumak zor olabilir.

More Sentences
zor impossible adj.
The financial analysts found themselves in an impossible situation.
Hesap uzmanları, kendilerini aşılması zor bir durumun içinde buldular.

More Sentences
zor hardly adv.
Tom could hardly afford to pay for his meal.
Tom yemeğinin parasını zor ödüyordu.

More Sentences
zor barely adv.
I can barely stand him.
Ona zor dayanıyorum.

More Sentences
Idioms
zor heavy going adj.
Progress has been made; it was heavy going, but we succeeded in moving ahead.
İlerleme kaydedildi; zor bir süreçti ama ilerlemeyi başardık.

More Sentences
General
zor force n.
zor might n.
zor constraint n.
zor impetus n.
zor compulsion n.
zor stress n.
zor parlous adj.
zor straitened adj.
zor subtle adj.
zor prickly adj.
zor troublesome adj.
zor formidable adj.
zor uneasy adj.
zor stringent adj.
zor severe adj.
zor cruel adj.
zor trying adj.
zor baffling adj.
zor exacting adj.
zor stiff adj.
zor hairy adj.
zor main adj.
zor crucial adj.
zor knotty adj.
zor trickish adj.
zor problematic adj.
zor austere adj.
zor hard adj.
zor ticklish adj.
zor effortful adj.
zor hard going adj.
zor uneath adj.
zor messy adj.
zor rapeful [obsolete] adj.
zor taxing adj.
zor terrible adj.
zor unconvenient adj.
zor knotted adj.
zor miseasy [obsolete] adj.
zor dere adj.
zor rum adj.
zor cramp adj.
zor difficile [obsolete] adj.
zor diffuse [obsolete] adj.
zor fashious [scotland] adj.
zor scabrous adj.
zor disconvenient [dialect] adj.
zor predicamental adj.
zor serious adj.
zor sinuous adj.
zor sore adj.
zor strict adj.
zor perplex [obsolete] adj.
zor strait adj.
zor frustrating adj.
zor diff (difficult) abrev.
Technical
zor hard adj.
Slang
zor beef n.
zor mother n.
zor motherfucker n.
zor ball-busting adj.

Bedeutungen, die der Begriff "zor" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
zar zor scarcely adv.
We have a large number of businesses that can scarcely support one family.
Bir aileyi zar zor geçindirebilen çok sayıda işletmemiz var.

More Sentences
zar zor barely adv.
Marlow falls ill soon after and barely survives.
Marlow kısa süre sonra hastalanır ve zar zor hayatta kalır.

More Sentences
zor/güç durum strait n.
General
zor durum predicament n.
If you refuse my offer, you will put me in a predicament.
Teklifimi reddederseniz beni zor duruma sokarsınız.

More Sentences
zor durum pickle n.
Billy often finds himself in a pickle in his marriage.
Billy kendini sıklıkla evliliği konusunda zor durumda buluyor.

More Sentences
zor zamanlar difficult times n.
And we do not want division, especially in these difficult times.
Ve özellikle bu zor zamanlarda bölünme istemiyoruz.

More Sentences
zor durum spot n.
Tom was suddenly put on the spot.
Tom aniden zor durumda kaldı.

More Sentences
zor günler hard times n.
It's hard times for small farmers like you and myself.
Senin ve benim gibi küçük ölçekli çiftçiler için zor günler.

More Sentences
zor durum difficult situation n.
That is why we must not abandon the fishermen in this difficult situation.
Bu yüzden balıkçıları bu zor durumda yalnız bırakmamalıyız.

More Sentences
zor zamanlar a rough time n.
My friend Alice was having a rough time.
Arkadaşım Alice zor zamanlar geçiriyordu.

More Sentences
zor dönem a rough time n.
I've been having a rough time.
Zor dönemler yaşıyorum.

More Sentences
zor soru teaser n.
It's our turn to ask a teaser to the other team.
Diğer takıma zor soru sorma sırası bizde.

More Sentences
zor karar difficult decision n.
When the permanent members quarrel, these difficult decisions are left to countries such as Ghana, Cameroon and Angola.
Daimi üyeler tartıştığında bu zor kararlar Gana, Kamerun ve Angola gibi ülkelere bırakılıyor.

More Sentences
zor soru tough question n.
I’m going to have some tough questions.
Bazı zor sorularım olacak.

More Sentences
zor soru difficult question n.
The result may, of course, be some difficult questions of priorities.
Elbette bunun sonucunda öncelikler konusunda bazı zor sorular ortaya çıkabilir.

More Sentences
zor iş hard work n.
However, the hardest work still lies ahead of us.
Bununla birlikte, en zor iş hala önümüzde duruyor.

More Sentences
zor zamanlar tough times n.
These are tough times, of course.
Elbette bunlar zor zamanlar.

More Sentences
zor zamanlar hard times n.
And it is not true that the Stability and Growth Pact did not allow enough leeway for hard times.
Ve İstikrar ve Büyüme Paktı'nın zor zamanlar için yeterli hareket alanı bırakmadığı doğru değildir.

More Sentences
zor bir dil a hard language n.
It is true that Arabic is a hard language.
Arapçanın zor bir dil olduğu doğrudur.

More Sentences
zor soru hard question n.
If you’re having trouble moving into action, ask yourself the hard questions.
Harekete geçmekte zorlanıyorsanız, kendinize zor soruları sorun.

More Sentences
zor bir durum a difficult situation n.
Its intention was to take certain steps in order to deal with a difficult situation it was facing.
Niyeti, karşı karşıya kaldığı zor bir durumla başa çıkmak için belirli adımlar atmaktı.

More Sentences
zor karar tough decision n.
Mr Prodi says that he has now taken some tough decisions.
Sayın Prodi şimdi bazı zor kararlar aldığını söylüyor.

More Sentences
zor iş hard job n.
It is not the hardest job in the world.
Dünyanın en zor işi değil.

More Sentences
zor iş difficult job n.
Teaching a tolerance and awareness programme in those camps must be one of the most difficult jobs in the world.
Bu kamplarda hoşgörü ve farkındalık programı öğretmek dünyanın en zor işlerinden biri olsa gerek.

More Sentences
zor iş tough job n.
MAN construction site vehicles are made for truly tough jobs.
MAN şantiye araçları gerçekten zorlu işler için üretilmiştir.

More Sentences
zor koşul difficult condition n.
They have managed to do excellent work under very difficult conditions.
Çok zor koşullar altında mükemmel işler yapmayı başardılar.

More Sentences
zor şart difficult condition n.
Madan, who will expel Vishwanath and his family from his home, will leave this family in very difficult conditions.
Vishwanath ve ailesini evinden kovacak olan Madan, bu aileyi çok zor şartlarda bırakacaktır.

More Sentences
zor yoldan the hard way n.
Some people have learned about this the hard way.
Bazı insanlar bunu zor yoldan öğrendi.

More Sentences
(zor dönemden vb.) kurtulma emergence n.
The agreement played a key role in the economy's emergence from the recession.
Anlaşma, ekonominin durgunluktan kurtulmasında kilit bir rol oynamıştır.

More Sentences
zor durum vortex n.
The vortex of depression was slowly pulling her down.
Depresyonun yarattığı zor durum onu yavaş yavaş aşağı çekiyordu.

More Sentences
zor durum fix n.
I'm in a fix.
Zor durumdayım.

More Sentences
zor kullanma force n.
The protestors were taken away by force.
Protestocular zor kullanılarak götürüldü.

More Sentences
uzun soluklu zor süreç marathon n.
Writing a novel requires a marathon of creativity and perseverance.
Roman yazmak, yaratıcılık ve azim gerektiren uzun soluklu zor bir süreçtir.

More Sentences
zor şartlarda ayakta kalabilen kimse survivor n.
Ada is a survivor, and I am sure she will get better soon.
Ada zor şartlarda ayakta kalabilen biridir ve ve eminim yakında iyileşecek.

More Sentences
zor iş bitch n.
Hand-made clothes are bitch to iron.
El yapımı kıyafetlerin ütülenmesi zor bir iş.

More Sentences
zor nefes almak breathe hard v.
He is breathing hard.
Zor nefes alıyor.

More Sentences
zor görünmek seem hard v.
It might seem hard to stay happy while losing money.
Para kaybederken mutlu kalmak zor görünebilir.

More Sentences
zor görünmek look difficult v.
Meeting the targets looks difficult.
Hedeflere ulaşmak zor görünüyor.

More Sentences
zor görünmek seem difficult v.
The construction of the bike seems difficult only for beginners.
Bisikletin yapımı sadece yeni başlayanlar için zor görünüyor.

More Sentences
(zor/kolay) olduğunu düşünmek call v.
We called the party a great success.
Partinin, büyük bir başarı olduğunu düşündük.

More Sentences
zar zor ilerlemek trek v.
You will have to trek down the stairs today.
Bugün bu merdivenleri zar zor inmek zorunda kalacaksın.

More Sentences
(zor, karmaşık bir durumdan) çıkmasını sağlamak steer v.
He managed to steer the firm through the crisis.
Şirketin krizden çıkmasını sağlamayı başardı.

More Sentences
zar zor atlatmak squeak v.
I managed to squeak through the final exams.
Final sınavlarını zar zor atlatmayı başardım.

More Sentences
(zor kullanarak) engellemek restrain v.
The patient had to be physically restrained from leaving the hospital.
Hastanın hastaneden ayrılmasının fiziken engellenmesi gerekmiştir.

More Sentences
sözünü keserek zor duruma düşürmek heckle v.
The crowd began to heckle the comedian.
Kalabalık, komedyenin sözünü keserek onu zor duruma düşürmeye başladı.

More Sentences
zar zor gitmek climb v.
Tom climbed through the window into the bedroom.
Tom pencereden yatak odasına zar zor gitti.

More Sentences
zar zor ilerlemek plow v.
We plowed through the thick mud.
Çamurda bata çıka ilerledik.

More Sentences
zar zor ilerlemek plough v.
We ploughed through the thick mud.
Çamurda bata çıka ilerledik.

More Sentences
anlaşılması zor recondite adj.
The theories of relativity can seem recondite even for people who are well versed in the sciences.
İzafiyet teorisi, bilim konusunda uzman insanlar için bile anlaşılması zor görülebilir.

More Sentences
zor durum toughie n.
işin en zor tarafı half the battle n.
zor durum grievousness n.
zor nefes alma labored breathing n.
zor durum dolorousness n.
zor görev tall order n.
işin zor kısmı donkey work n.
zor bir durum distress n.
zor bir fransız dansı gavot n.
zor bir durumu atlatma negotiation n.
zor durum scrape n.
zor ve sıkıcı hazırlıklar spadework n.
anlaşılması zor yazı hieroglyph n.
içinden çıkılması zor durum a can of worms n.
zor durum push n.
zor ve tehlikeli bir durumda desteksiz olma out on a limb n.
zor ölüm violent death n.
zor beğenme finicalness n.
çözülmesi zor durum crux n.
zor şey stinker n.
zor durum crunch n.
zor durumlarda ayakta kalmayı beceren kimse streetwise n.
uykusu zor gelen insomniac n.
telaffuzu zor kelimeler jawbreakers n.
çözümü zor mesele crux n.
kıtlıktan ileri gelen zor durum squeeze n.
zor durum foul n.
zor durum hole n.
zor kullanan enforcer n.
zor iş long shot n.
zor iş sweat n.
zor soru twister n.
zor soru poser n.
zor kullanmadan direnen satyagrahi n.
uzun süren zor bir iş a long haul n.
zor durum impasse n.
zor beğenirlik daintiness n.
zor durum sad pickle n.
kısıtlamadan ileri gelen zor durum squeeze n.
sonucu şüpheli olan önemli ve zor iş enterprize n.
zor durum nice pickle n.
kazanma ihtimali zor olan dark horse n.
zor olma difficulty n.
zor durum sorry pickle n.
zor beğenirlik finickiness n.
söylenmesi zor sözcükler jawbreakers n.
söylenmesi zor sözcük jawbreaker n.
zor beğenirlik queasiness n.
zor çiğnenebilirlik chewiness n.
inanılması zor olma farfetchedness n.
zor durum lurch n.
zor soru stumper n.
zor durum den n.
külfetli ve zor isteklerde bulunma taxing n.
deniz araçlarında zor hava şartlarına ve uzun fırtınalara dayanıklılık seakeeping n.
zor durum cleft stick n.
zor durum tight corner n.
zor bir sorun bugbear n.
zor iş large order n.
zor günler difficult period n.
zor mesele large order n.
üç ihtimalden birinin seçilmesi gerektiği zor durum trilemma n.
zor zamanlar hard knocks n.
işin zor tarafı nitty gritty n.
zor çocukluk difficult childhood n.
zor hayat hard life n.
zor hayat tuff life n.
cevaplaması zor soru brainteaser n.
bir insandan yapılması zor şeyler isteyen ballbreaker n.
zor dönemler bed of nails n.
zor beğenme choosiness n.
zor beğenme state of being finicky n.
zor beğenme selectiveness n.
zor beğenme pickiness n.
zor insan difficult person n.
uzun ve zor iş grind n.
zor durum dilemma n.
zor sorun teaser n.
çıkarılması zor lekeler tenacious stains n.
kontrolü zor saç fly-away hair n.
zor iş toil n.
en zor zamanlar the hardest times n.
zor durum plight n.
zor durum duress situation n.
zor elde edilmiş zafer purple victory n.
zor/karmaşık mesele tough question n.
zor iş tall order n.
zor zamanlar trying times n.
zor zamanlar bad times n.
zor kadın a hard woman n.
zor beğenen kimse prima donna n.
çok zor bir karar a very difficult decision n.
zor kazanılmış güven hard-earned trust n.
zor kazanılmış güven hard-won trust n.
zor insan tough person n.
zor görev a hard task n.
zor görev a hard mission n.
zor görev a difficult mission n.
zor görev a difficult task n.
zor uçuş koşullarında pilotu destekleyen bir diğer pilot wingmate n.
zor hayat tough life n.
zor beğenirlik squeamishness n.
para karşılığı zor işler yapan kişi hack n.
zor zaman difficult time n.
çözümü zor sorun brain twister n.
rehine kurtarma operasyonları gibi zor durumlarda nihai çare olarak kullanılan askeri kuvvet in-extremis force n.
söylemesi zor kelime mouthful n.
zor durum tough situation n.
zor gelin bridezilla n.
zor koşul hard condition n.
zor şart hard condition n.
anlaşılması zor fikir complex idea n.
zor meslek difficult job n.
zor meslek difficult profession n.
zor bir meslek a difficult job n.
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip hit squad n.
gizli, zor ve ezoterik konularda uzmanlaşmış kişi cabalist n.
anlaşılması zor olma abstrusity n.
anlaşılması zor teknik dil ya da jargon technobabble n.
zor dönemlerde destek sağlayan kimse backstop n.
zor durumda başvurulacak çare refuge n.
çok çaba ve zahmetle üstesinden gelinen zor görev laboring oar n.
zor insan hard person n.
içinden çıkılması zor mesele nodus n.
yenip içilmesi zor olma nauseatingness n.
zor durum need n.
(ironik olarak) içinden çıkılması zor sorun the little matter n.
uzak ve zor hedef thule n.
tırmanılması zor yokuş toboggan n.
zor ve düzensiz ilerleme toddle n.
telaffuz etmesi zor ifade tongue twister n.
çözümü zor problem toughy n.
telaffuzu zor tekerleme twister n.
eli/kolu zor kullanarak bükmeye yarayan işkence aleti twister n.
zor durum twister n.
zor bir şeyi başarırken ya da ustalaşırken alınan yardım ancilla n.
önceden element olarak kabul edilen ve indirgenmesi zor olan metal oksitler earth n.
yaklaşması zor olma unapproachability n.
kırılması zor olan eşya veya nesne unbreakable n.
idaresi zor olma uncontrollableness n.
idaresi zor olma unmanageability n.
idaresi zor olma untowardness n.
idaresi zor olma ungovernableness n.
idaresi zor olma uncontrollability n.
yönetilmesi zor olma unhandiness n.
tehlike veya zor durumdan kurtulmak için yapılan zekice hamle end-run n.
idaresi zor olma unmanageability n.
idaresi zor olma ungovernableness n.
idaresi zor olma untowardness n.
içimi zor olma unpalatability n.
(söz) sindirilmesi zor olma unpalatability n.
tutması zor olma unwieldiness n.
yönetilmesi zor olma unwieldiness n.
taşıması zor olma unwieldiness n.
zor zamanda birinin yardımına yetişen kimse lifesaver n.
zor zamanda birinin yardımına yetişen kimse life-saver n.
zor veya argo sözcüklerin olduğu özel bir jargon jive n.
sonucunu tahmin etmesi zor yarışma jump ball n.
ön görmesi zor olay knuckleball n.
erişilmesi ve fethi zor olduğu için yasak şehir olarak bilinen, tibet budizmi'nin kutsal kenti lassa n.
girdap gibi içinden çıkılamaz zor durum vortex n.
zor dönüşler ve atlayışlar içeren bir rönesans dansı lavolta n.
yakalanması zor hareket manoeuver n.
zor problem why n.
zor soru why n.
(salon, yol) görmenin veya duymanın zor veya imkansız olduğu yer blind spot n.
zor durumda olan kimse hard case n.
zor satan şey hard sell n.
tırmanması veya yürümesi zor olan yer mauvais pas n.
zar zor duyulabilme faintness n.
(gemi tayfasına) gereksiz, zor veya sıkıcı işler vererek eziyet etme hazing n.
zor mafsal head n.
zor durumun iyi yanı bright side n.
zor sorun bugaboo n.
anlaşılması zor sembol hieroglyphic n.
zor şey hoor n.
zor durum hornet's nest n.
izlemesi zor şey horror show n.
(mecazi anlamda) zor bir işi başaran kimse miracle worker n.
tamamlanması aşırı zor görev mission impossible n.
ağır ve zor işler yapan kimse galley slave n.
çok yönlü çaba gerektiren zor sorun hydra n.
rahatlatması zor olma obstinacy n.
tedavisi zor olma obstinacy n.
hafifletmesi zor olma obstinacy n.
idaresi zor olma obstinateness n.
anlaşılması zor kimse riddle n.
anlaşılması zor şey riddle n.
zor koşul rigor n.
katlanması zor şey rigourousness n.
zor koşul rigour n.
dayanması zor şey rigourousness n.
çok zor şey chinese puzzle n.
zor tırmanış clamber n.
açıklaması zor deyiş dark sentence n.
anlaşılması zor metinleri okuyabilen kimse decipherer n.
zor beğenirlik delicacy n.
zor veya utandırıcı bir durumdan kurtulma yöntemi get-out n.
katlanılması zor şey grimness n.
zor nefes alan kimse heavy breather n.
konuşmacıyı zor duruma düşüren kimse heckle n.
zor problemlerle uğraşması için görevlendirilen kimse hired gun n.
zor durum hobble [dialect] [uk] n.
aşırı zor iş murder n.
başa çıkılması zor şey ogre n.
zor zaman rough passage n.
zor durum rub-out n.
zor duruma düşme impalement n.
kontrolü zor şey devil n.
çok zor şey devil n.
(kötü veya zor bir şeye ait) öne çıkan örnek devil n.
anlaması zor şey devil n.
tedavisi zor olduğundan gitgide zararlı hale gelme insidiousness n.
anlaşılması zor şey insolubility n.
zor durumdaki birini istismar eden şaka bar [scottish] n.
hemen cevaplanması zor soru good question n.
telaffuzu zor ifade crackjaw n.
zor durum doghouse n.
para karşılığı zor işler yapan kimse drudge n.
tarifi zor gariplik fantom n.
tanımlanması zor olma indefinability n.
zor tanımlanabilen kelime indefinable n.
kavranması zor büyüklükte olan sınırlı miktar indefinitude [obsolete] n.
tanımlanması zor kavram indefinable n.
anlaşması zor kimse piece of work n.
zor durum pinch n.
zor beğenirlik fastidiosity n.
zor beğenirlik fastidiousness n.
zor durumlarla başa çıkma becerisi resourcefulness n.
zor kullanma coercion n.
zor durumda bırakan şey disadvantage n.
bir şeyi kasten zor anlaşılacak şekilde söyleme fibbing n.
anlaşılması zor bilgi fine print n.
zor veya tehlikeli duruma düşme plunge n.
zor durum plunge n.
zor kullanarak alma prensation [obsolete] n.
(kuru temizlemede) ulaşılması zor yerleri ütülemede kullanılan ısıtılmış demir çubuk puffer n.
zor durum schtuck n.
zor durum schtook n.
zar zor yeten sermaye shoestring n.
çok zor durum crucifixion n.
telafisi zor hata foul-up n.
zor kazanılan bahis skinner n.
para ve kariyer derdi olmadığı için ilerlenmesi zor işlerde vakit öldüren genç ve eğitimli kimse slacker n.
para karşılığı zor işler yapan kimse slave n.
zor ve monoton işte çalışan kimse slave n.
zor atış trick shot n.
kontrolü zor şey beast n.
başa çıkılması zor şey beast n.
araştırılması zor bir örnek için model olarak kullanılan unsur proxy n.
zor beğenme squeasiness n.
dikkat edilmesi zor şey subtlety n.
algılanması zor şey subtlety n.
zor zaman a bad patch n.
(etkinliğe) elde edilmesi zor giriş imkanı hot ticket n.
zor durumdaki sürücülere yardım etmek için devriye gezen memur patrolman [uk] n.
zor durumlarla baş edebilme resourcefulness n.
(kayak, sörf) zor ve riskli manevralar yapma hot-dogging n.
zor hazmedilme indigestibleness n.
(bir durumun) hazmedilmesi zor olma indigestion n.
zor durum pass n.
zor kullanarak ikna etme persuasion n.
titreyerek zar zor yanma swale [dialect] [uk] n.
zor durum swamp n.
zor kullanmak use force v.
zor kullanarak kontrol altına almak (bir yeri/halkı) subdue v.
zor bir zamanı geçirmek go through v.
çok zor bir durumda olmak be in a bad way v.
zor bir durumdan sağ olarak çıkmak live through v.
(zor durumlara alışarak) daha dayanıklı/güçlü olmak toughen v.
birine zor bir iş yüklemek saddle someone with a task v.
zor kullanmak lay hands on v.
işin en zor tarafını atlatmış olmak be over the hump v.
ayakta zor durmak have difficulty in standing v.
çok zor bir durumda olmak be in desperate straits v.
daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak do something the hard way v.
zor bir durum karşısında cesaret göstermek put a bold face on v.
zor gelmek be difficult for v.
çözmek (zor bir şeyi) unravel v.
anlaşılması zor hale getirmek darken v.
zor durumda kalmak hard up v.
yumuşatmak (gergin/zor bir durumu) help v.
zar zor geçinmek scrape a living v.
sokmak (birini zor bir işe) embroil v.
zor bir durumu atlatmak negotiate v.
zor duruma düşmek get into a scrape v.
maruz kalmak (katlanılması zor bir şeye) undergo v.
kendini zor bir duruma sokmak get oneself in a fix v.
daha çekilir bir hale sokmak (zor/tatsız bir şeyi) sugarcoat v.
zor bir durumu atlatmak go through v.
zor bir durumda olmak be up a gum tree v.
zar zor başarmak skin through v.
zor durumda kalmak be stuck in a difficult situation v.
zor bir durumu atlatmak get through v.
zor durumda bırakmak leave someone in a difficult situation v.
geçirmek (zor bir zamanı) get through v.
geçirmek (zor bir zamanı) go through v.
çok zor bir durumda olmak be in dire straits v.
zor bir duruma sokmak squeeze v.
zor bir işe hazırlanmak gird one's loins v.
zar zor para biriktirmek scratch together v.
yarışın veya zor bir olayın sonuna kadar dayanmak stay the course v.
zor durumda olmak be in a tight corner v.
çok zor bir durumda olmak be at bay v.
zor durumdan çıkarmak extricate v.
zor bir hayat geçirmek have a rough time v.
zor bir zamanı geçirmek get through v.
için çok zor olmak be too much for v.
çok zor bir karar almak bite the bullet v.
güç kazandırmak (zor bir olay) temper v.
zor bir probleme çözüm yolu bulmak grasp the nettle v.
çözülmek (zor bir şey) unravel v.
zor durumdaki birine yardım etmek go to bat for someone v.
(avukat stajyeri vb gibi) zor/angarya dolu bir iş yapmak devil v.
zor gelmek baffle v.
kelimeleri zor bulmak grope for words v.
görülmesi zor hale getirmek make hard to see v.
zar zor biriktirmek scratch together v.
zor bir duruma düşmek be in a fix v.
yerini belirlemek (özellikle de uzaktan veya zor görülebilir olanları) spot v.
sağ olarak çıkmak (zor bir durumdan) come through v.
zor durumda bırakmak strand v.
zar zor kazanmak (yarışı) barely win (the race) v.
zor duruma düşmekten korunmaya çalışmak run for cover v.
zor gelmek be difficult for (someone) v.
(zor bir durumu) atlatmak get through v.
(zor bir zamanı) geçirmek get through v.
inanması zor olmak be hard to believe v.
(katlanılması zor bir şeye) maruz kalmak undergo v.
zor duruma düşürülmek be put on the spot v.
zor durumda bırakılmak be put on the spot v.
zor şartlar altında yaşamak live in hard conditions v.
zor bir dönem süresince dişini sıkmak stand the gaff v.
zor duruma düşürmek paint into a corner v.
zor bir zamanda metin olmak stand the gaff v.
zor durumda bırakmak leave someone in the lurch v.
zor durumda bırakmak put someone in a tight spot v.
zor durumda bırakmak leave someone in a tight spot v.
ağır ve zor iş yapmak drudge v.
zor bir durumdan kurtulmak get off the hook v.
zor bir durumdan çıkarmak extricate v.
zor durumda olmak be on the hook v.
zor durumda bırakmak leave in the lurch v.
zor bir duruma hazırlanmak batten down the hatches v.
birşeyin en zor kısmını atlatmak pass the most difficult part of something v.
zor duruma düşürülmek be put in an awkward position v.
zor durumda bırakılmak be put in an awkward position v.
linç edilmekten zor kurtulmak narrowly escape a lynching attempt v.
zor duruma sokmak put into trouble v.
zor duruma sokmak put in a difficult position v.
zor bir evreden geçmek go through a difficult phase v.
zor bir evreden geçmek go through a difficult period v.
zor bir evreden geçmek go through a difficult time v.
zor bir evreden geçmek go through a rough period v.
zor bir evreden geçmek go through a rough phase v.
zor bir çalışma günü geçirmek do a hard day's work v.
kendini zor tutmak hardly contain oneself v.
zor bela başarıya ulaşmak muddle through v.
zor şartlar altında görev yapmak work under harsh conditions v.
zor şartlar altında çalışmak work under harsh conditions v.
zor şartlar altında görev yapmak work under hard conditions v.
zor şartlar altında çalışmak work under difficult conditions v.
zor şartlar altında görev yapmak work under difficult conditions v.
zor şartlar altında çalışmak work under hard conditions v.
zor kullanarak yenmek overpower v.
zor anlamak hardly understand v.
zor durumda olmak be in a difficult situation v.
zor durumda olmak be in an awkward situation v.
birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak torment someone into doing something v.
yapması (çok) zor olmak be (very) hard to do v.
gelmek için benzin parasını zar zor denkleştirmek barely had enough gas money to come v.
zor günler beklemek have hard times ahead v.
zor günler beklemek have difficult days ahead v.
zor karar vermek have difficulty in deciding v.
zor bir soru sormak ask a hard question v.
zor bir sual sormak ask a tough question v.
zor bir sual sormak ask a difficult question v.
zor bir sual sormak ask a hard question v.
zor bir soru sormak ask a tough question v.
zor bir soru sormak ask a difficult question v.
anlatması/betimlemesi (çok) zor olmak defy description v.
zor bulunmak be in short supply v.
açıklaması zor olmak defy easy explanation v.
zor günler geçirmek have difficult times v.
zor günler geçirmek have difficult days v.
zor günler geçirmek have hard times v.
zor günler geçirmek have hard days v.
zor olan bir şeyi/şeyleri kısa sürede öğrenmek durumunda kalmak be on a steep learning curve v.
hayatını zor kurtarmak barely escape with one’s life v.
kulağa zor gelmek sound difficult v.
zor görünmek sound difficult v.
anlaşılması zor bir dil kullanmak cabalize v.
zor bir şeyi yapmaya kendini hazırlamak regather v.
anlaşılması zor hale gelmek thicken v.
zor bir evreden geçmek turn a corner v.
kendini zor duruma düşürmek pain one's self v.
zar zor ilerlemek toddle v.
zor duruma sokmak tree v.
zor yoldan işini halletmek twist v.
zor şartlarda mücadele etmek baffle v.
(bir şeyin) yükünü zor taşımak undergroan [obsolete] v.
zor bir işe girişmek enterprise v.
zor duruma düşürmek entrap v.
zor durumda bırakılmak sack v.
zor zamanlar için saklamak uphoard v.
zor tutmak juggle v.
zor durumda kalmak land [uk] v.
zar zor yürümek billow v.
nahoş veya zor bir deneyime maruz bırakarak üyeliğe kabul etmek blood v.
çözmesi zor bir durumda olmak hard put v.
zor duruma sokmak have v.
gereksiz veya zor işlerle bezdirmek haze v.
(gemi tayfasına) gereksiz, zor veya sıkıcı işler vererek eziyet etmek hazle v.
(kendini) zor durumdan çıkarmak help v.
(kendini) zor durumdan kurtarmak help v.
zor beğenmek minnick v.
zor kullanarak dolandırmak highjack v.
zor kullanarak hile yapmak highjack v.
zar zor dahil etmek lug v.
isabeti zor mesafeyi hedeflemek ride v.
(anlaşılması zor bir şeyi) inceleyip anlamını ortaya çıkarmak decipher v.
zor veya keskin sorularla karşılaşmak oppose [obsolete] v.
zor bir zamanı geçirmek overpass v.
zar zor devam etmek rub v.
(birini) zor veya kötü duruma düşürmek cinch v.
(birini) zor duruma sokmak imbrangle v.
içinden çıkılması zor durumlara girmek immesh v.
anlaşılması zor hale getirmek disilluminate v.
tutunarak zar zor hareket etmek climb v.
zar zor hareket etmek potter v.
zar zor bilgi edinmek corkscrew v.
aniden zor duruma sokmak plunge v.
iki yakasını zar zor bir araya getirmek scuffle v.
zor duruma sokmak scupper v.
zor duruma sokmak snooker v.
zar zor görünmek poke out v.
zar zor geçinmek squeak v.
zar zor idare etmek squeak v.
zor bir durumdan çıkmak squirm v.
(örtük hamleler ile) kendini zor bir durumdan kurtarmak squirm v.
(zor, karmaşık bir durumdan) çıkmasını sağlamak steer v.
zor zahmet gitmek trek v.
zor beğenen choosy adj.
hatırlanması zor immemorial adj.
telaffuzu zor obscure adj.
uygulanması zor unwieldy adj.
arkadaşlık kurması zor angular adj.
taşınması zor unwieldy adj.
zor işiten hearing impaired adj.
çok zor thorny adj.
zor bulunur scarce adj.