şeyler - Turkish English Dictionary
History

şeyler



Meanings of "şeyler" in English Turkish Dictionary : 5 result(s)

Turkish English
General
şeyler things n.
şeyler trade [dialect] n.
şeyler squares [obsolete] n.
şeyler something pron.
British Slang
şeyler doings n.

Meanings of "şeyler" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
ikinci dereceden olan tali şeyler nonessentials n.
ilginç şeyler ve harikalar curiosities and wonders n.
tanımlanmamış kişi ya da şeyler etceteras n.
gereksiz şeyler expendable n.
bir gezi veya ziyaretin hatırası olarak alınan şeyler souvenir n.
gereksiz şeyler white elephant n.
lüzumsuz şeyler white elephant n.
bağışlanan şeyler settlement n.
hatırlanmaya değer şeyler memorabilia n.
değersiz şeyler gadget n.
bırakılan şeyler settlement n.
bütünsel şeyler integers n.
ipe dizilmiş şeyler rope n.
ayağa giyilen şeyler footwear n.
benzeşmeyen şeyler disparate n.
gönderilen şeyler (mektupla aynı zarf içinde) enclosures n.
çöpleri karıştırarak işe yarayacak şeyler arayan kimse scavenger n.
dikkate alınması gereken şeyler things to consider n.
ufak tefek şeyler oddments n.
birbiri ardına yapılan şeyler round n.
hesap (lokanta/bar veya gece kulübünde yenilip içilen şeyler için) check n.
hayati önemi olmayan şeyler nonessentials n.
kestirilemeyen şeyler the vagaries n.
kıymetli şeyler valuable n.
vücudun rahatına hizmet eden şeyler, gıda, refah, konfor vb creature conforts n.
iç içe geçen şeyler nest n.
bambaşka şeyler disparate n.
yenilebilir şeyler edibles n.
denizde yüzen veya kıyıya vuran şeyler flotsam and jetsam n.
değersiz şeyler dross n.
ufak tefek şeyler odds and ends n.
eski püskü şeyler gimcrackery n.
yasak şeyler prohibited articles n.
ufak tefek şeyler sundries n.
insan eliyle yapılmış şeyler artifacts n.
önemsiz şeyler trivia n.
birbiriyle benzeşmeyen şeyler disparates n.
göz alıcı şeyler eye catchers n.
yapılmaması gereken şeyler don'ts n.
yapılması gereken şeyler do's n.
bir insandan yapılması zor şeyler isteyen ballbreaker n.
kötü şeyler bad things n.
hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler likes and dislikes n.
karışık şeyler medley n.
ufak tefek şeyler whatsis n.
ufak tefek şeyler stuff n.
ufak tefek şeyler whatchamacallit n.
değerli şeyler valuables n.
gerekli şeyler wherewithal n.
yeni şeyler new things n.
(bir şeyler satmaya çalışarak) turistleri rahatsız etme tourist hustling n.
turistleri (bir şeyler satmak amacıyla) taciz etme tourist hustling n.
bazı şeyler some things n.
tüm şeyler all things n.
denizde kendi halinde yüzen şeyler drift stuff n.
bedenin rahatını sağlayan şeyler creature comforts n.
geçici şeyler ephemera n.
kısa vadeli şeyler ephemera n.
kısa ömürlü şeyler ephemera n.
özel şeyler private things n.
kişisel şeyler private things n.
satılacak şeyler things to sell n.
gereksiz şeyler expendables n.
korkunç şeyler horrible things n.
korkunç şeyler terrible things n.
insanın iradesiyle yaptığı şeyler/davranışlar human acts n.
işaretler (gösteren şeyler/göstergeler) trappings n.
dikkat edilmesi gereken şeyler things to take into account n.
dikkat edilmesi gereken şeyler things to take into consideration n.
yenilecek şeyler things to eat n.
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma impending sense of doom n.
modern şeyler modern things n.
kırpılan şeyler clipping n.
kırpılan şeyler clippings n.
bir etkinlikten veya tecrübeden öğrenilen şeyler/alınan mesajlar take home messages n.
şeytani şeyler yapan kimse evildoer n.
kötü şeyler yapan kimse evildoer n.
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma sense of impending doom n.
insan eliyle yapılmış şeyler artefacts n.
hesap (lokanta/bar veya gece kulübünde yenilip içilen şeyler için) cheque n.
küçük şeyler little things n.
katı şeyler solids n.
kirli şeyler dirty things n.
sevmediğim şeyler my dislikes n.
sevdiğim şeyler my likes n.
deprem anında yapılması gereken şeyler things to do during an earthquake n.
(birinin) hoşlandığı şeyler (one's) likes n.
boş şeyler useless trivia n.
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler take-home lessons n.
tüm tarafların anlamlı bir şekilde bir şeyler katılabileceği kapsayıcı, çok taraflı bir sistem panarchy n.
zımni şeyler tacenda n.
söylenmeyen şeyler tacenda n.
macera dolu şeyler yapma adventuring n.
tırmıklanan şeyler rakeage n.
art arda gelen şeyler cavalcade n.
yeni şeyler novelry [obsolete] n.
insanların başına gelen iyi şeyler the good n.
ahlaki açıdan uygun olan şeyler the good n.
ahlaki açıdan doğru olan şeyler the good n.
beklenmeyen şeyler the unexpected n.
insanların başına gelen nahoş şeyler the bad n.
insanın bir şeyler hakkında düşünme şekli thought patterns n.
insanın bir şeyler hakkında düşünme şekli thought processes n.
geride bırakılan şeyler trail n.
eski püskü şeyler trashery n.
toplanamayan şeyler uncollectables n.
bir araya getirilemeyen şeyler uncollectables n.
kapan kimseye ait hale gelen değerli şeyler topluluğu lucky bag n.
saklanmış şeyler enwrappings n.
gizli şeyler enwrappings n.
saklanmış şeyler inwrappings n.
gizli şeyler inwrappings n.
özel şeyler esoterica n.
orijinal şeyler esoterica n.
baharat, kokulu yaprak gibi şeyler içeren küçük torba sachet n.
yukarı doğru büyüyen şeyler upgrowings n.
toplanmış şeyler upheapings n.
birikmiş şeyler upheapings n.
yığılmış şeyler upheapings n.
kümelenmiş şeyler upheapings n.
japonya'ya veya japonlara özgü şeyler japanism n.
japonlara özgü şeyler japonism n.
set sosyetenin yaptığı şeyler jet-setting n.
alışılmadık veya tuhaf şeyler koleksiyonu bestiary n.
sıra dışı şeyler extraordinaries n.
düşüncesiz veya rahatsız edici şeyler yapan kimse joker n.
düşüncesiz veya rahatsız edici şeyler yapan kimse turkey n.
neşeli şeyler jollity n.
etek ucunda bir şeyler taşımak için katlanabilen ön kısım lap n.
konuşma ve dil kullanımıyla bir şeyler yaratma verbal creation n.
önemsiz şeyler için tartışan kimse bickerer n.
hapseden veya sınırlayan şeyler manacles n.
bir şeyler çiğneyen veya yüzünü ekşiten birini temsil eden, geçit törenlerinde veya komedi sahnesinde takılan grotesk maske manducus n.
aynı veya benzer türden olan şeyler whatnot n.
gerekli şeyler wherewith n.
saçma sapan şeyler whoop n.
görünüşü ve hareketiyle solucana benzeyen şeyler worm n.
(bir şeyler) yazma ödevi writing assignment n.
uyumlu şeyler harmonious n.
karmakarışık şeyler helter-skelter n.
darmaduman şeyler helter-skelter n.
acı ama gerçek olan şeyler home truths n.
korkunç şeyler horrors n.
insanın anlayış veya zevkine hitap eden şeyler humanities n.
komik şeyler humour n.
harika şeyler anlatan kimse mirabilary [obsolete] n.
harika şeyler anlatan eser mirabilary [obsolete] n.
ek şeyler more n.
olup biten şeyler goings on n.
akılalmaz şeyler unspeakable things n.
sırt çantasının üzerine bir şeyler asmaya yarayan çok halkalı şerit daisy-chain n.
düzgün bir yaşam için gerekli görülen şeyler decencies n.
itibar görmeyen şeyler demonology n.
karşılaştırılan şeyler arasındaki zıtlık direct contrast n.
karşılaştırılan şeyler arasındaki benzeşmezlik direct contrast n.
kapışılan değerli şeyler topluluğu grab bag n.
ağır şeyler kaldırma heavy lifting n.
ufak tefek şeyler oddment n.
ufak tefek şeyler omnium gatherum n.
sıradan şeyler ruck n.
hayali şeyler imaginings n.
hoşlanılmayan şeyler dislikes n.
sevilmeyen şeyler dislikes n.
kişiyi uğraştıran şeyler in-box n.
şeyler arasındaki bağlantı interlinking n.
şans eseri değerli bir şeyler keşfetme yeteneği serendipity n.
sıra halinde düzenlenmiş şeyler column n.
rahatlatan şeyler comforts n.
konforlu şeyler comforts n.
(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt paper n.
(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt paper n.
temizlenerek toplanan şeyler cleanings n.
ilginç şeyler curiosa n.
az bulunan şeyler curiosa n.
saklı şeyler penetrail n.
gizli şeyler penetrail n.
saklı şeyler penetralia n.
gizli şeyler penetralia n.
belirsiz sınıflandırmalı şeyler içeren bir alan penumbra n.
gerekli şeyler possible n.
büyücülerin (gezegen, element, burçlar, sayılar yardımıyla) farklı şeyler arasında ilişki kurma sistemi correspondences n.
nahoş şeyler disagreeables n.
önemsiz şeyler fewtrils n.
değersiz şeyler fewtrils n.
birbirine bağlı şeyler dizisi rope n.
doğru görmeye engel olan şeyler scale n.
şans eseri değerli veya hoş şeyler bulan kimse serendipitist n.
saçılmış şeyler strew n.
görkemli şeyler sublime n.
heybetli şeyler sublime n.
gece uyumadan önce bir şeyler atıştırılan zaman dilimi suppertime n.
aynı anda görülen şeyler bütünü syndrome n.
üzerine süslü şeyler asmak overhang v.
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek quibble about v.
kalkıp bir şeyler yapmaya başlamak stir oneself v.
gelişigüzel atılmış şeyler ile darmadağınık olmak be littered with v.
hayalinden bir şeyler katarak anlatılanı süslemek embroider v.
hakkında birine bir şeyler hatırlatmak refresh someone's memory of v.
boş şeyler konuşmak trifle v.
iyi şeyler yok olmak go by the board v.
ufak şeyler yüzünden telaşa düşmek fuss v.
tartışmak (önemsiz şeyler üzerinde) cavil v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle over v.
kafi gelmemek (varolan şeyler/birileri) be short of v.
biri için iyi şeyler söylemek put in a good word for someone v.
ile uğraşmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle over v.
birbirine çarpmak (madeni şeyler) clash v.
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek quibble over v.
ile uğraşmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle about v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle about v.
hafif şeyler yemek snack v.
aleyhinde asılsız şeyler yazmak libel v.
birisine bir şeyler vermek pass along something v.
olmayacak şeyler istemek cry for the moon v.
biri hakkında olumlu şeyler söylemek put in a good word (for someone) v.
abuk subuk şeyler yapmak act the giddy goat v.
bir şeyler kapmak get it together v.
başını derde sokacak şeyler yapmak get into hot water v.
bir şeyler çıkartmak get it together v.
farklı şeyler keşfetmek discover different things v.
soğuk bir şeyler içmek drink something cold v.
sıcak bir şeyler içmek drink something hot v.
bir şeyler yazmak write something v.
üzerine rahat bir şeyler giymek put on something more comfortable v.
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek learn from each other v.
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek learn from one another v.
bir şeyler karıştırmak/kaynatmak concoct v.
yeni bir şeyler denemek try something new v.
(piyanoda vb.) bir şeyler çalmak bang something out v.
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek know a thing or two (about something) v.
ağır şeyler kaldırmak lift heavy things v.
kendisi için bir şeyler yapmak istemek want to make something for oneself v.
korkunç bir şeyler yapmak do something terrible v.
korkunç bir şeyler yapmak do something horrible v.
kötü bir şeyler yapmak do something bad v.
birilerinden bir şeyler toplamak gather something from someone v.
olağanüstü şeyler yapmak do extraordinary things v.
bir şeyler homurdanmak growl something out v.
birinin hakkında bir şeyler okumak read something about someone v.
sade şeyler sipariş etmek order modestly v.
hemen/çabuk olup bir şeyler yapmak hurry up and do something v.
(bir şeyler) yapacağı tutmak happen to do v.
birine karşı bir şeyler hissetmek have feelings for someone v.
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak whisper sweet nothings into one's ear v.
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak whisper honeyed words into one's ear v.
bir şeyler biriktirme ihtiyacı hissetmek feel the need to collect things v.
bir şeyler yemek eat something v.
bir şey/şeyler saklamak hide something v.
bir şey/şeyler saklamak make a secret of something v.
biri için özel bir şeyler hissetmek feel something special for someone v.
birine yiyecek bir şeyler getirmek bring someone something to eat v.
akşam yemeği için bir şeyler yapmak make something for dinner v.
için bir şeyler hissetmek feel things for v.
üzerine rahat bir şeyler giymek change into comfortable clothes v.
üzerine rahat bir şeyler giymek put on something comfortable v.
piyanoda bir şeyler çalmak play something on the piano v.
biriyle birlikte bir şeyler ayarlamak/planlamak set something up with someone v.
bir şeyler yapmaya çalışmak try to do something v.
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak get out and do something v.
piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek know how to play things on piano v.
kendinden bir şeyler katmak add something from oneself v.
kendinden bir şeyler katmak add something of oneself v.
ağır şeyler kaldırmamak not lift heavy things v.
ağır şeyler taşımak carry heavy things v.
ağır şeyler kaldırmak carry heavy things v.
yeni şeyler öğretmek teach new things v.
yaratıcı bir şeyler yapmak do something creative v.
yeni şeyler öğrenmek learn new things v.
duyulan şükranın bir ispatı olarak (bir şeyler) vermek thanksgive [obsolete] v.
ufak tefek şeyler serpmek bepepper v.
üzerine parlak şeyler serpiştirmek bespangle v.
bir şeyler izleyerek vakit geçirmek veg (out) v.
etrafına bir şeyler asarak dekore etmek hang v.
kendinden bir şeyler bulmasını sağlamak humanify v.
hakkında bir şeyler karalamak deride v.
farklı şeyler ile meşgul olmak run around v.
-e bir şeyler atmak chunk [dialect] v.
(birine veya bir şeye karşı) bir şeyler hissetmek owe v.
amaçsız şeyler yapmak flob v.
bir şeyler gevelemek prattle v.
bir şeyler yazmak scribble v.
bir şeyler karalamak scribble v.
nahoş şeyler düşündürmek smell v.
kendinden bir şeyler katmak solarize [us] v.
kendinden bir şeyler katmak solarise [uk] v.
bir şeyler karalamak squiggle v.
özgün şeyler söylemek stray v.
bir şeyler karalamak doodle v.
öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler such adj.
gelecek için bir şeyler vadeden promising adj.
bir şeyler elde etmeye çok hevesli acquisitive adj.
birbirini sırayla izleyen (şeyler) alternate adj.
benzeri şeyler suchlike adj.
sürekli bir şeyler isteyen importunate adj.
ufak tefek/incir çekirdeğini doldurmaz (şeyler) sweet adj.
gösterişli şeyler kullanan arty crafty adj.
kendinden bir şeyler bulabileceğin relatable adj.
çevresindeki diğer şeyler ve kişilerden yalıtılmış ve bunlarla uyumlu olmayan siloed adj.
bir şeyler elde etmeye hevesli olmayan unacquisitive adj.
sağlıksız şeyler yapan unhealthy adj.
sürekli bir şeyler istemeyen unportunate adj.
hapishanede verilen şeyler gibi kötü boob adj.
etrafı hoşa gitmeyen şeyler ile sarılı riddled adj.
önemsiz şeyler içeren penny ante adj.
değersiz şeyler bulunduran penny ante adj.
farklı farklı şeyler arzu eden diversivolent [obsolete] adj.
ve benzeri şeyler and so on adv.
ve benzeri şeyler and what not adv.
yalnız son zamanlarda (çok yakın geçmişte olmaya başlayan şeyler için) only recently adv.
oradaki şeyler yond [uk] pron.
(biraz yemek, içki anlamında) bir şeyler something pron.
(tuhaflık anlamında) bir şeyler something pron.
Phrasals
düzenlerken bir şeyler eklemek edit in n.
bir şeyler ekleyerek düzenlemek edit in n.
üzerine aceleyle bir şeyler geçirmek slip on v.
kalın şeyler giyinmek bundle up v.
bir şeyler karalayıvermek knock off v.
birileri/bir şeyler arasında sürekli el değiştirmek buffet someone or something (from someone or something) (to someone or something) v.
bir yerden bir şeyler sipariş etmek order something from something v.
birine bir şeyler söylemek talk at someone v.
biri hakkında bir şeyler homurdanmak mutter something about someone v.
bir şeyler hazırlamak (yemek için vb) rustle something up v.
bir şeyler yemek dine on something v.
bir şeyin içine bir şeyler atmak hurl something into something v.
birine (bir sürü) bir şeyler vermek ply somebody with something v.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlatmak whip someone up something v.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak whip something up v.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak whip up something v.
hızlı hızlı bir şeyler söylemek rattle off something v.
hızlı hızlı bir şeyler söylemek rattle something off v.
hemen bir şeyler hazırlayıvermek toss something together v.
piyanoda bir şeyler çalmak hammer something out v.
tahtaya tebeşirle bir şeyler yazmak/çizmek chalk something up v.
(hızlıca) bir şeyler giymek throw oneself into v.
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak rustle up something v.
ufak tefek şeyler yapmak putter around v.
ufak tefek şeyler yapmak putter about v.
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak rustle something up v.
(gazetede vb) birinin hakkında bir şeyler okumak read about someone v.
birine tatsız şeyler anlatmak drop (someone or something) on (someone or something) v.
birine tatsız şeyler anlatmak drop something on someone v.
bir şeyler ekleyerek düzeltme/düzenleme yapmak edit in v.
gerçeği yansıtmayan şeyler eklemek embellish with (something) v.
araya gerçek olmayan şeyler eklemek embellish with (something) v.
bazı şeyler anlamlı gelmek get/put something in perspective v.
bazı şeyler anlamsız gelmek get/put something out of perspective v.
(bir şeyleri) bir araya getirip (başka bir şeyler) uydurmak make up (something) from (something) v.
(bir şeyler) uydurup yapmak make up (something) from (something) v.
birini/bir şeyi benzer şeyler arasından ayırt etmek pick from v.
(birine) bir şeyler olmak get into (someone or something) v.
istemediği bir işe güzel şeyler hayal ederek katlanmak lash back (at someone or something) v.
dişinin doldurulmasına başka şeyler düşünerek dayanmak lash back (at someone or something) v.
önemsiz veya anlamsız şeyler hakkında bıktırıcı şekilde durmadan konuşmak yak at (one) v.
acilen bir şeyler toparlamak lash together v.
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına dahil etmek list (someone or something) as one of (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında saymak list (someone or something) as one of (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına katmak list (someone or something) as one of (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına eklemek list (someone or something) as one of (someone or something) v.
(birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek list (someone or something) as one of (someone or something) v.
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak pile on v.
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak pile onto v.
(bir şeyi bir şeyler) halinde yırtmak rend (something) in (something) v.
içinde kımıl kımıl bir şeyler kaynamak writhe with something v.
içinde bir şeyler kaynamak writhe with something v.
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak interface with (someone or something) v.
birileri/bir şeyler ile başka birileri bir şeyler arasında bağlantı kurmak interface someone or something with someone or something v.
(bir şeyi) dolu göstermek için içine bir şeyler tıkmak pad (something) out v.
hırıltılı bir sesle bir şeyler söylemek rasp out v.
(birinden/bir şeyden) yerine getirmesi istenen (bazı şeyler) olmak require (something) of (someone or something) v.
gereksiz/fuzuli şeyler eklemek stick on v.
bir şeyler toparlamak vamp up v.
bir şeyler bir araya getirmek vamp up v.
biriyle doğaçlama bir şeyler çalmak jam with someone v.
birileri/bir şeyler arasından seçim yapmak choose among someone or something v.
birileri/bir şeyler arasında çalışmak work among someone or something v.
birileri/bir şeyler arasında işini yapmak work among someone or something v.
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek alternate between (people or things) v.
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak alternate between (people or things) v.
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek alternate between (people or things) v.
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek alternate between (people or things) v.
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak alternate between (people or things) v.
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek alternate between (people or things) v.
piyanoda bir şeyler çalmak/tıngırdatmak bash out v.
(birine) kalınca (bir şey/bir şeyler) giydirmek bundle (someone) into (something) v.
nasıl çalıştığı anlaşılamayan aletle bir şeyler yapmak muck about v.
birileri/bir şeyler arasından seçmek choose from someone or something v.
birileri/bir şeyler arasından bir tercihte bulunmak choose from someone or something v.
(birileri/bir şeyler) arasından seçmek choose from (people or things) v.
(birileri/bir şeyler) arasından bir tercihte bulunmak choose from (people or things) v.
(birileri/bir şeyler) arasında yayılmak circulate among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında dolaştırmak circulate among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında gezdirmek circulate among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında dağıtmak circulate among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında dolaşmak circulate among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında dolaşmak circulate through (something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında gezmek circulate through (something) v.
(bir şeyler) yemek dine on v.
-e tatsız şeyler anlatmak drop on v.
bir şeyler yemek feed face v.
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek gaze around at (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek gaze at (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek gaze on (someone or something) v.
azar azar (bir şeyler) yemek graze on (something) v.
birine bir şeyler zırvalamak hand someone something v.
ile doğaçlama bir şeyler çalmak jam with v.
(birileri/bir şeyler) arasında ilişki kurmak link to (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak link to (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında ilişki kurmak link together (with someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak link together (with someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) ufak tefek şeyler aşırmak pilfer from (someone or something) v.
istemediği bir cinsel ilişkiye güzel şeyler hayal ederek katlanmak lash back (at someone or something) v.
palas pandıras bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) pound out v.
yalap şap bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) pound out v.
baştan savma bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) pound out v.
(önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak quibble about (something) v.
(önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak quibble over (something) v.
(biriyle önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak quibble over (something) with (someone) v.
(biriyle önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak quibble with (someone) over (something) v.
(birinin/bir şeyin) üzerine bir şeyler atmak/fırlatmak rain down on (someone or something) v.
(birine) bir şeyler yağdırmak rain down on (someone) v.
(birine) bir şeyler yağdırmak rain on (someone) v.
(birileri/bir şeyler) arasında yer almak/sayılmak rank among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında saymak rank among (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında sayılmak rank with (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında saymak rank with (someone or something) v.
hakkında bir şeyler okumak read about v.
(biri/bir şey) hakkında bir şeyler okumak read about (someone or something) v.
(bir şeyi bir şeyler) halinde yırtmak rend (something) to (something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında koşmak/koşturmak run between (someone or something) v.
(birileri/bir şeyler) arasında gidip gelmek run between (someone or something) v.
bir şeyler yumurtlamak spout out v.
(bir yerin) farklı noktalarına (bir şeyler) saklamak tuck (something) around (some place) v.
fısıltıyla bir şeyler söylemek wheeze out v.
zar zor/güçlükle bir şeyler söylemek wheeze out v.
Phrases
bu tür şeyler these kinds of things n.
böyle şeyler these kinds of things n.
en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir nothing is so firmly believed as what we least know expr.
iyi şeyler zaman alır good things take time expr.
kimi şeyler hep aynı kalır some things never change expr.
Proverb
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir great oaks from little acorns grow v.
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir tall oaks from little acorns grow v.
küçük şeylerden büyük şeyler doğar mighty oaks from little acorns grow
küçük şeylerden büyük şeyler doğar great oaks from little acorns grow
başkalarının konuşmalarını gizlice dinleyenler hiçbir zaman kendileri hakkında iyi şeyler duymazlar eavesdroppers never hear any good of themselves
başkalarının konuşmalarını gizlice dinleyenler hiçbir zaman kendileri hakkında iyi şeyler duymazlar listeners never hear any good of themselves
iyi şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages
iyi şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages
hayattaki en değerli şeyler satın alınamayanlardır best things in life are free
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar best things come in small packages
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar good things come in small packages
hoş ve güzel şeyler sonsuza dek yaşar a thing of beauty is a joy forever
hoş ve güzel şeyler sonsuza dek yaşar a thing of beauty and a joy forever
sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir have too much of a good thing
büyük şeyler küçük paketlerden çıkar big things come in small packages
iyi şeyler kötü şeylere gebedir every silver lining has a cloud
nereye gitsen bazı şeyler hep aynı the more things change, the more they stay the same
bazı şeyler hep eski hamam eski tas the more things change, the more they stay the same
yasak olan şeyler insanları çeker forbidden fruit is the sweetest
senden sonrakilere kalacak bir şeyler yap plant pears for your heirs
çoluğuna çocuğuna bırakacak/kalacak bir şeyler yap plant pears for your heirs
sonraki neslin yararına bir şeyler yap/bırak plant pears for your heirs
genelde yavaş ve dikkatlice yapılan şeyler iyi olur good and quickly seldom meet
bir hikaye her anlatıldığında üstüne bir şeyler daha katılır a tale never loses in the telling
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks grow from small acorns
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir great oaks grow from small acorns
küçük şeylerden büyük şeyler doğar great oaks grow from small acorns
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks from little acorns grow
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir great oaks from little acorns grow
küçük şeylerden büyük şeyler doğar great oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi mighty oaks from little acorns grow
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir mighty oaks from little acorns grow
küçük şeylerden büyük şeyler doğar mighty oaks from little acorns grow
iyi şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages
değerli şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar best things come in small packages
iyi şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages
değerli şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar good things come in small packages
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir great oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks from little acorns grow
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir tall oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi tall oaks from little acorns grow
söylemekle yapmak/yerine getirmek ayrı şeyler saying is one thing, doing is another
Colloquial
yeni şeyler the new n.
her zamanki şeyler the usual n.
maç başı kadroda değişiklik yaparak yeni şeyler deneyen teknik direktör tinkerman [brit] n.
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk bad boy n.
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk big boy n.
kahve ve yanında bir şeyler coffee and n.
bir kimsenin sevdiği ve sevmediği şeyler likes and dislikes of someone n.
farklı şeyler different things n.
güzel şeyler cool stuff n.
güzel ama boş şeyler sweet nothings n.
harika şeyler flowing with milk and honey n.
ıvır zıvır şeyler junk-n-stuff n.
kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri a regular guy doing something remarkable n.
ufak tefek şeyler odds and ends n.
ufak tefek şeyler bits and pieces n.
ufak tefek şeyler mingle-mangle n.
ufak tefek şeyler melange n.