|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çemberi |
halo n.
|
|
2 |
Common Usage |
bazı |
some adj.
|
|
3 |
Common Usage |
bazı |
certain adj.
|
|
General |
|
4 |
General |
bazı oyunlarda vücudun duruşu |
stance n.
|
|
5 |
General |
almanyanın bazı eyaletlerindeki yasama organı |
landtag n.
|
|
6 |
General |
bazı bektaşi ermişlerine verilen ad |
sultan n.
|
|
7 |
General |
kuşa çeviren (yazıyı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculator n.
|
|
8 |
General |
vücudun tamamının ya da bazı kısımlarının temizlenmesi |
primping n.
|
|
9 |
General |
bazı insanlar |
some people n.
|
|
10 |
General |
bazı çevrelerde hala kullanılan, otobüs anlamında bir sözcük |
charabanc n.
|
|
|
11 |
General |
yılanbalığı ve bazı balıkların ince saydam larvaları |
leptocephali n.
|
|
12 |
General |
bazı akasya ağaçlarından elde edilen zamk |
gum arabic n.
|
|
13 |
General |
kuzey amerika'da bazı ağaçlardan çıkarılan reçineli madde |
tacamahac n.
|
|
14 |
General |
bazı hristiyanlar için cumartesi günü |
the sabbath n.
|
|
15 |
General |
bazı hayvan cinsleri |
grayback n.
|
|
16 |
General |
bazı tohum ve meyvelerde dış kabuk |
husk n.
|
|
17 |
General |
bazı kuşlarda gerdandaki kırmızı uzantı |
wattle n.
|
|
18 |
General |
kuşa benzeten (yazıyı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculator n.
|
|
19 |
General |
bir canlının yapabileceği bazı işleri yapan aygıt |
automat n.
|
|
20 |
General |
londra ve ingiltere'nin bazı başka yerlerinde metro şebekelerine verilen isim |
tube n.
|
|
21 |
General |
bazı ülkelerde devlet ve hükümet başı |
president n.
|
|
22 |
General |
şiirde bazı hece ve seslerin tekrarı |
echoey n.
|
|
23 |
General |
frer (erkeklere özgü bazı dini tarikatlarda) |
friar n.
|
|
24 |
General |
voleybol ve basketbol gibi bazı sporlarda takımların oyun arasında aldıkları kısa dinlenme süreleri |
stopover n.
|
|
25 |
General |
bazı çıkar gruplarının temsilcilerinden oluşan topluluk |
lobby n.
|
|
26 |
General |
bazı hallerde dalgıçlarca görünen sarhoşluğa benzer bir duyumsuzluk hali |
nitrogen narcosis n.
|
|
27 |
General |
yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer |
hold n.
|
|
28 |
General |
birine bazı gerçekleri söylememesi verilen para |
hush money n.
|
|
29 |
General |
bazı kiliselerde yönetim kurulu |
vestry n.
|
|
30 |
General |
bazı türleri insan bağırsaklarında hastalığa sebep olan kamçılı protozonların bir cinsi |
lamblia n.
|
|
|
31 |
General |
bazı hayvanların yumuşak tabanı |
pad n.
|
|
32 |
General |
kuzey amerika'da bazı ağaçlardan çıkarılan reçineli madde |
tacmahack n.
|
|
33 |
General |
bazı bitki köklerinde bulunan kristalli bir madde |
glutamine n.
|
|
34 |
General |
bazı yer |
some gate n.
|
|
35 |
General |
bazı şeylerin sivri ön bölümü |
cape n.
|
|
36 |
General |
bazı yumuşak tüylü hayvanlara ait tüyler |
fur n.
|
|
37 |
General |
bazı kelimelerin telafuzunda zorlanma |
dysphonia n.
|
|
38 |
General |
bazı hristiyan mezheplerinde cenaze törenlerinde okunan bir mezmur |
deprofundis n.
|
|
39 |
General |
bazı makyaj malzemeleriyle insanın görünümünü değiştirmesi |
makeover n.
|
|
40 |
General |
bazı uygulamalar |
some practices n.
|
|
41 |
General |
bazı ulaşım araçları |
means of transport n.
|
|
42 |
General |
makyaj bazı |
make-up base n.
|
|
43 |
General |
bazı tereddütler |
some hesitations n.
|
|
44 |
General |
bazı toplumlarda gelinin veya ailesinin damada verdiği para veya mal |
dowry n.
|
|
45 |
General |
bazı şeyler |
some things n.
|
|
46 |
General |
bazı bilgiler |
certain information n.
|
|
47 |
General |
bazı kalıntılar |
some ruins n.
|
|
48 |
General |
bazı yönleri |
some aspects of it n.
|
|
49 |
General |
bazı hususların açığa kavuşturulması |
clarification of some matters n.
|
|
50 |
General |
bazı hususların açıklığa kavuşması |
clarification of some matters n.
|
|
51 |
General |
bazı noktaların açığa kavuşturulması |
clarification of some points n.
|
|
52 |
General |
bazı noktaların açıklığa kavuşması |
clarification of some points n.
|
|
53 |
General |
bazı haftalar |
some weeks n.
|
|
54 |
General |
bazı ayrıcalıklar |
certain privileges n.
|
|
55 |
General |
bazı duygular |
some feelings n.
|
|
56 |
General |
bazı rüyalar |
some dreams n.
|
|
57 |
General |
bazı iddialar |
some claims n.
|
|
58 |
General |
bazı iddialar |
some allegations n.
|
|
59 |
General |
bazı yerler |
some places n.
|
|
60 |
General |
sabun bazı |
soap base n.
|
|
61 |
General |
hint yogasında bazı teknikler ve egzersizlerle nefesin düzenlenmesi |
pranayama n.
|
|
62 |
General |
bir nesneyi nitelemek için kullanılan sözcüğün bazı nedenlerden ötürü o nesnenin özelliklerini tanımlamaya yetmemesi sonucunda (çoğunlukla eski sözcüğün başına bir niteleyici ifade getirilerek) oluşturulmuş yeni kelime |
retronym n.
|
|
63 |
General |
bazı hayvan cinsleri |
greyback n.
|
|
64 |
General |
bazı evlerin bahçelerinde bulunan dekoratif cüce biblosu |
lawn gnome n.
|
|
65 |
General |
bazı evlerin bahçelerinde bulunan dekoratif cüce biblosu |
garden gnome n.
|
|
66 |
General |
tavuksular ailesinin bazı üyelerinin çenesinden sarkan ibiğe benzer etimsi parça |
wattle n.
|
|
67 |
General |
bazı ağaçlardan elde edilen çabuk yanabilen bir odun |
torchwood n.
|
|
68 |
General |
yüz üstü yatırıp çevresinde bazı oyuncaklar koyarak bebeklerin oyuncaklara ulaşması için sürünmeye ve emeklemeye teşvik edildiği bir aktivite |
tummy time n.
|
|
69 |
General |
(bazı afrika ve arap kentlerinde) çarşı |
souq n.
|
|
70 |
General |
bazı ülkelerde belediyeler tarafından konaklama sırasında turistlerden alınan vergi türü |
city tax n.
|
|
|
71 |
General |
bazı dans türlerinde temel dans adımı |
do-si-do n.
|
|
72 |
General |
bazı akasya ağaçlarından elde edilen zamk |
acacin n.
|
|
73 |
General |
bazı palmiye türlerinin yenilebilir tomurcukları |
cabbage n.
|
|
74 |
General |
hindistan'ın bazı eyaletlerinde bulunan idari bölüm |
tahsil n.
|
|
75 |
General |
güney asya'daki bazı ülkelerde idari bölüm |
taluk n.
|
|
76 |
General |
güney asya'daki bazı ülkelerde idari bölüm |
talook n.
|
|
77 |
General |
çavdar ve bazı tahılların karışımından yapılan bir viski |
canadian whisky n.
|
|
78 |
General |
mısır, suriye ve etiyopya'daki bazı hristiyan kiliselerinde piskoposlar ve patrikler için kullanılan şeref unvanı |
abba n.
|
|
79 |
General |
(fransa) bazı makamlar için yapılan devlet memurluğu sınavı |
agrégation n.
|
|
80 |
General |
(fransa) bazı makamlar için yapılan devlet memurluğu sınavını geçen aday |
agrégé n.
|
|
81 |
General |
bazı havai fişeklerde yanıcı malzemeleri tutan kağıttan kap |
cartouche n.
|
|
82 |
General |
toplantı veya bazı faaliyetler için tesisleri olan bina veya binanın bir kısmı |
center n.
|
|
83 |
General |
toplantı veya bazı faaliyetler için tesisleri olan bina veya binanın bir kısmı |
centre n.
|
|
84 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
nacker n.
|
|
85 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
nacre n.
|
|
86 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
mother-of-pearl n.
|
|
87 |
General |
iran, azerbaycan, afganistan, pakistan'da, kürtler arasında ve hindistan’ın bazı bölgelerinde ilkbahar ekinoksunda kutlanan yeni yıl bayramı |
noruz n.
|
|
88 |
General |
iran, azerbaycan, afganistan, pakistan'da, kürtler arasında ve hindistan’ın bazı bölgelerinde ilkbahar ekinoksunda kutlanan yeni yıl tatili |
nowrooz n.
|
|
89 |
General |
iran, azerbaycan, afganistan, pakistan'da, kürtler arasında ve hindistan’ın bazı bölgelerinde ilkbahar ekinoksunda kutlanan yeni yıl tatili |
nowruz n.
|
|
90 |
General |
(rusya'nın bazı bölgelerinde) kira veya gelir toplayan kimse |
arendator n.
|
|
91 |
General |
(bazı isviçre kantonları ve italyan cumhuriyetlerinde) memur |
banneret n.
|
|
92 |
General |
makyaj bazı |
base n.
|
|
93 |
General |
afrika'nın bazı bölgelerinde savunma için kullanılan, dikenli çalılardan inşa edilmiş yapı |
zeriba n.
|
|
94 |
General |
bazı kamu görevlilerinin pozisyonlarının simgesi olarak taşıdığı kısa değnek |
batton n.
|
|
95 |
General |
(bazı üniversitelerde) öğrenci odası temizlikçisi |
bedder [uk] n.
|
|
96 |
General |
(bazı kızılderili halklarında) transseksüel kimse |
berdache n.
|
|
97 |
General |
burma, bangladeş ve hindistan'ın bazı kısımlarındaki mongoloid özellikler gösteren, düz siyah saçlı, buğday tenli ve kahverengi gözlü insanlardan oluşan dağlı kabilelere mensup kimse |
kuki n.
|
|
98 |
General |
bazı kısımları veya kenarları birbirinin üzerine binen bir el işi |
lapwork n.
|
|
99 |
General |
bazı alanlarda büyük prestij sahibi kimse |
mahatma n.
|
|
100 |
General |
kamu yararına olan bazı sorunların serbestçe tartışılması |
ventilation n.
|
|
101 |
General |
bazı kutlu olayların anısına verilen bir madalya |
votive medal n.
|
|
102 |
General |
yıl içinde bazı ödemelerin yapıldığı dört gün |
quarter day n.
|
|
103 |
General |
bazı ülkelerde tatil olan, paskalya sonrası ilk pazartesi günü |
black monday [obsolete] n.
|
|
104 |
General |
bazı komedi gösterilerinde sopa gibi kullanılan içi hava dolu kese |
bladder n.
|
|
105 |
General |
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen |
blaze n.
|
|
106 |
General |
bazı kadın kuruluşlarında yönetici kadın |
matron n.
|
|
107 |
General |
abd'nin birtakım şehirlerinde mahkeme süreçlerinde hizmet vermek ve bazı görevleri ifa etmek üzere görevlendirilmiş kanun görevlisi |
marshall n.
|
|
108 |
General |
bazı köpek ırklarına özgü soluk sarı veya kahverengi renk |
wheaten n.
|
|
109 |
General |
bazı bitkilerin üstünde görülen ağdamsı veya tozumsu tabaka |
bloom n.
|
|
110 |
General |
bazı ingiliz özel okullarında üniforma olarak giyilen kıyafet tarzı |
bluecoat n.
|
|
111 |
General |
amerikan tazısı gibi bazı köpeklere özgü uzun dar kapalı ayak |
harefoot n.
|
|
112 |
General |
böceklerde, çokayaklılarda, kabuklularda ve bazı eklembacaklılarda görülen, alt çenenin arkasındaki ağız uzuvlarının ilk veya ikinci çifti |
maxillae n.
|
|
113 |
General |
genellikle bahar şenliği olarak ve bazı ülkelerde ise işçi bayramı olarak kutlanan mayıs ayının ilk günü |
mayday n.
|
|
114 |
General |
bazı amerikan yerlileri tarafından kullanılan, içinde kişisel veya kabileye ait dini nesnelerin bulunduğu kapalı veya sarılı bohça |
medicine bundle n.
|
|
115 |
General |
bazı memeli deniz hayvanlarının kafasında bulunup sesle yer belirlemeye yaradığı düşünülen yuvarlak bir organ |
melon n.
|
|
116 |
General |
bazı iskoç ve ingiliz topluluklarında bulunan, üyelerin her hafta belirli bir tutar ödediği ve yapılan ödemelerin her hafta farklı bir üyesine verildiği tasarruf artırım kulübü |
menage n.
|
|
117 |
General |
bazı orkidelerde görülen, çiçeğin çanakyaprağı ile ginostemyumundan oluşan çene benzeri çıkıntı |
mentum n.
|
|
118 |
General |
bazı yumuşakçaların ağız kısmında yer alan bir tür çıkıntı |
mentum n.
|
|
119 |
General |
bazı alanlarda çalışan kimselerce kullanılan yöntemler, uygulamalar, prosedürler ve kurallar bütünü |
methodology n.
|
|
120 |
General |
boyutu bir mikron ile bir milyon milimikron arasında olup kömür ve bazı şistlerde bulunan organik bir koloidal parçacık |
micelle n.
|
|
121 |
General |
bazı basit eylemleri sürekli tekrarlayan makine |
mill n.
|
|
122 |
General |
bazı ngoni kabilelerindeki evli savaşçıların taktığı yapraklar ve hayvan tüyleriyle süslü kafa aksesuarı |
headring n.
|
|
123 |
General |
bazı kovalamaca oyunlarında yakalananların tutulmak üzere götürüldüğü yer |
hell n.
|
|
124 |
General |
bazı fantastik saatlerde saat başı zili çalan figür |
minute-jack n.
|
|
125 |
General |
bazı kümes hayvanlarının bacak ve ayak parmaklarındaki tüyler |
boot n.
|
|
126 |
General |
afrika'nın bazı bölgelerinde giyilen uzun bir kıyafet |
boubou n.
|
|
127 |
General |
afrika'nın bazı bölgelerinde giyilen uzun bir kıyafet |
bubu n.
|
|
128 |
General |
bazı tekir kedilerin ön bacaklarındaki koyu renkli halka |
bracelet n.
|
|
129 |
General |
bazı özel hizmetler için teçhiz edilmiş tekerlekli bir ünite |
mobile unit n.
|
|
130 |
General |
nesli tükenmiş bazı balıkların kafasını çevreleyen kemik tabakası |
galea n.
|
|
131 |
General |
bazı kumtaşlarında ve kumlu şeyllerde görülen küçük kil topağı |
gall n.
|
|
132 |
General |
bazı kumtaşlarında ve kumlu şeyllerde görülen küçük kil topağı |
clay gall n.
|
|
133 |
General |
abraham lincoln'ü anma amacıyla abd'nin bazı eyaletlerinde resmi tatil olan 12 şubat günü |
lincoln's birthday n.
|
|
134 |
General |
on altıncı yüzyılda çok küçük yazı yazan bazı alman gravürcülere verilen ad |
little masters n.
|
|
135 |
General |
bazı topluluklara özgü olup sadece üyelerine açıklanan ritüel, faaliyet veya öğretiler |
mystery n.
|
|
136 |
General |
kökeni bilinmese de bazı tarihi olaylarla ilişkilendirilebilen ve genellikle dini ritüel ve inançlara ışık tutan hikaye |
mythoi n.
|
|
137 |
General |
bazı kart oyunlarında en yüksek puanlı kartlara sahip olan oyunculara verilen puan |
game n.
|
|
138 |
General |
bazı kart oyunlarında on puanlık koz |
game n.
|
|
139 |
General |
bazı kart oyunlarında teklif verene yükümlülükler getiren teklif veya deklarasyon |
game n.
|
|
140 |
General |
bazı kaynak sularının yüzeyinde veya çevresinde bulunan yumurta akına benzer yapışkan bir madde |
glairin n.
|
|
141 |
General |
bazı yerleşik politikalara karşı çıkan kimse |
objector n.
|
|
142 |
General |
(hasırotu mantarının büyümesi sonucu bazı otların çiçeklenmesinde görülen) gelişim durması |
choke n.
|
|
143 |
General |
(bazı kiliselerde bulunan) ahşap çıngırak |
clapper n.
|
|
144 |
General |
ingiltere'de bazı adli kurumların tatil olarak kabul ettiği günler |
grand days n.
|
|
145 |
General |
ingiltere'de bazı adli kurumların tatil olarak kabul ettiği günler |
dies non juridici n.
|
|
146 |
General |
bazı kart oyunlarında oyun sırasında istenmeyen veya çıkarılan kart kümesi |
graveyard n.
|
|
147 |
General |
(orta çağ'da) britanya'nın bazı bölümlerinde yerel ticareti kontrol eden ve bazen yerel yönetimde rol alan tüccar birliği |
guild n.
|
|
148 |
General |
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi |
gum labdanum n.
|
|
149 |
General |
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi |
gum ladanum n.
|
|
150 |
General |
bazı alanlarda uzman kimse |
operator [obsolete] n.
|
|
151 |
General |
bazı ingiliz üniformalarının parçası olup resmi ata binme aktivitelerinde de giyilen dar kalıplı pantolon |
overall n.
|
|
152 |
General |
(bazı etkinliklerde) deneyimli kimse |
old sweat n.
|
|
153 |
General |
(bazı etkinliklerde) tecrübeli kimse |
old sweat n.
|
|
154 |
General |
(bazı avrupa kentlerinde) gezginler için çeşitli hizmetler sunan görevli sınıfına mensup kimse |
commissionnaire [obsolete] n.
|
|
155 |
General |
(abd'nin bazı güney eyaletlerinde) içki satılan fakat müessese dahilinde tüketilemeyen dükkan |
dispensary n.
|
|
156 |
General |
(abd'nin bazı güney eyaletlerinde) içki satılan fakat müessese dahilinde tüketilemeyen dükkan işletmecisi |
dispenser n.
|
|
157 |
General |
bazı ordu üniformalarında subayların boyunlarına taktığı süslü küçük plaka |
gorget n.
|
|
158 |
General |
(bazı modern inançlarda) sihirli çember |
circle of being n.
|
|
159 |
General |
yazılı belgede bazı hususların resmi olarak beyan edilmesi |
cital [obsolete] n.
|
|
160 |
General |
bazı kabilelerde bekar erkeklerin kaldığı ortak konut |
clubhouse n.
|
|
161 |
General |
(bazı metropolitan polis teşkilatlarında) bir birimden sorumlu üst düzey subay |
commander n.
|
|
162 |
General |
bazı tek kabuklularda bulunan helezonik kıvrım |
concho-spiral n.
|
|
163 |
General |
bazı faaliyetleri bastırmak için güç kullanan silahlı birlik üyesi |
cossack n.
|
|
164 |
General |
bazı trenlerde engellilere, yaşlılara ve hamile kadınlara ayrılan ilk vagon |
courtesy coach n.
|
|
165 |
General |
(bazı çocuk oyunlarında) gol |
dole [dialect] [uk] n.
|
|
166 |
General |
bazı dini toplulukların üye adaylarından istediği para bağışı |
dower n.
|
|
167 |
General |
bazı oyunlarda kullanılan küçük bir tezgah |
dump [dialect] [uk] n.
|
|
168 |
General |
(hindistan) bazı ödül unvanlarının ilk bölümü |
padma [india] n.
|
|
169 |
General |
bazı halkalı solucanlarda küçük boynuzumsu diş benzeri ağız |
paragnath n.
|
|
170 |
General |
bazı köpeklerde kalın alt tüyler |
pile n.
|
|
171 |
General |
uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma |
cledonism [rare] n.
|
|
172 |
General |
asayişi sağlayıp bazı ufak yargı görevleri bulunan devlet memuru |
constable n.
|
|
173 |
General |
ispata ihtiyaç duymaksızın bazı hastalıklarının bulaşıcı olduğuna inanan kimse |
contagionist n.
|
|
174 |
General |
onaylanmış tedarik hedefini ve ekonomik maksatla alıkonma stokunu aşan fakat bazı acil durumlarda kullanılmak üzere elde tutulan malzemeler |
contingency retention stock n.
|
|
175 |
General |
(bazı fransızca cümlelerde) renk |
couleur n.
|
|
176 |
General |
bazı kızılderililerde savaş sırasında cesaret göstergesi olarak düşmana vurma veya dokunma geleneği |
coup n.
|
|
177 |
General |
(balık veya av kuşu gibi) normalde evcil olmayan bazı hayvanları yetiştiren kimse |
culturist n.
|
|
178 |
General |
bazı yeni ingiltere koloni ve eyaletlerinde devlet adamlarının ibadet ve oruç tatili ilan ettiği gün |
fast day n.
|
|
179 |
General |
(bazı yuvarlak solucanlarda) farinksin orta bölümü |
isthmus n.
|
|
180 |
General |
bazı kelimeleri vurgulu söyleme |
italics n.
|
|
181 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının kullandığı bileklik |
peag n.
|
|
182 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının para olarak kullandığı boncuk |
peag n.
|
|
183 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının kullandığı bileklik |
peage n.
|
|
184 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının para olarak kullandığı boncuk |
peage n.
|
|
185 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının kullandığı bileklik |
peak n.
|
|
186 |
General |
bazı yerli kuzey amerika halklarının para olarak kullandığı boncuk |
peak n.
|
|
187 |
General |
bazı böceklerden salgılanan bir balmumu |
pela n.
|
|
188 |
General |
(güneydoğu abd'nin bazı bölgelerinde) işçilik yapan hükümlü |
peon n.
|
|
189 |
General |
güneydoğu abd'nin bazı bölümlerinde uygulanan müteahhitlere hükümlü işçi kiralama sistemi |
peonage n.
|
|
190 |
General |
bazı eski avrupa sikkelerine verilen ad |
pistole n.
|
|
191 |
General |
bazı eski avrupa sikkelerine verilen ad |
pistolet [obsolete] n.
|
|
192 |
General |
(bazı oyunlarda) havaya atılan ufak nesne |
pitcher n.
|
|
193 |
General |
bazı animasyon oyunlarında kullanılan yapay bir dil |
sarus n.
|
|
194 |
General |
bazı üretim süreçlerinde kullanılan çözelti |
sauce n.
|
|
195 |
General |
(bazı kültürlerde) şifacı kadın |
doctress n.
|
|
196 |
General |
(bazı gizli cemiyetlerde) memur |
orator n.
|
|
197 |
General |
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin (ışık, ısı) dış etkilere göre gösterdiği konum değişikliği |
orientation n.
|
|
198 |
General |
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin birbirlerine göre gösterdiği konum değişikliği |
orientation n.
|
|
199 |
General |
bazı gezegen ve uyduların göreli hareketlerini göstermek için saatlere eklenen bir tür cihaz |
orrery n.
|
|
200 |
General |
(bazı sürüngen ve kuşların gözakında) kemik tabaka |
ossicle n.
|
|
201 |
General |
(bazı kabukluların midesinde) öğütücü kısmın parçaları |
ossicle n.
|
|
202 |
General |
bazı antozoanların vücudunun genellikle geri çekilen alt kısmı |
physa n.
|
|
203 |
General |
bazı ingiliz ve amerikan okullarında gözlemci öğrenci |
praefect n.
|
|
204 |
General |
çin halk cumhuriyeti'nde bazı üst düzey komünist yetkililerin soyundan gelen kimse |
princeling n.
|
|
205 |
General |
(bazı kültürlerde) malını yabancının takdir ettiği değerde satma hakkı |
preemption n.
|
|
206 |
General |
(bazı kiliselere göre) hz. isa'nın komünyonda bulunma şekli |
presence n.
|
|
207 |
General |
(bazı kiliselerdeki kabule göre) hz. isa'nın bedeni ve kanı olarak görülen komünyon unsurları |
presence n.
|
|
208 |
General |
bazı pul kanatlılarda arka kanat dibi çıkıntısı |
pterygium [obsolete] n.
|
|
209 |
General |
bazı kızılderili erkeklerin kafalarını kazıtırken uzun bıraktıkları saç tutamı |
scalp lock n.
|
|
210 |
General |
bazı yahudi topluluklarındaki çöpçatanlıkla geçimini sağlayan kimse |
schatchen n.
|
|
211 |
General |
bazı kızılderili kabilelerinin para olarak kullandığı deniz kabuğundan yapılmış boncuklar |
seawan n.
|
|
212 |
General |
bazı kızılderili kabilelerinin para olarak kullandığı deniz kabuğundan yapılmış boncuklar |
sewan n.
|
|
213 |
General |
bazı kızılderili kabilelerinin para olarak kullandığı deniz kabuğundan yapılmış boncuklar |
seawant n.
|
|
214 |
General |
nicholas frederick seebeck adına basılıp bazı devletlere hediye edilen pullardan oluşan pul serisi |
seebeck n.
|
|
215 |
General |
bazı yüzeyleri yuvarlağımsı olan hileli kumar zarı |
shape n.
|
|
216 |
General |
bazı ingiliz üniformalarının parçası olup resmi ata binme aktivitelerinde de giyilen dar kalıplı pantolon |
sherryvallies n.
|
|
217 |
General |
(bazı yahudilerde) bukle |
sidelock n.
|
|
218 |
General |
sarayda görevli olan bazı ingiliz süvarilerine verilen bir unvan |
silver stick [uk] n.
|
|
219 |
General |
(eskiden bazı bar veya meyhanelerde) içki alanlara açık büfe şeklinde sunulan öğle yemeği |
free lunch n.
|
|
220 |
General |
bazı müslüman ülkelerde kadınlar tarafından giyilen uzun siyah elbise |
abaya n.
|
|
221 |
General |
bazı bölgesel lehçelerde olan abartılı burundan konuşma durumu |
snuffle n.
|
|
222 |
General |
bazı üst yapıları desteklemek için yere çakılan büyük kazık |
spile n.
|
|
223 |
General |
bazı üyelerinin her yıl seçime gittiği müdürler kurulu |
staggered board of directors n.
|
|
224 |
General |
(bazı abd eyaletlerinde) yüksek oy ile seçilen devlet görevlisi |
supervisor n.
|
|
225 |
General |
(bazı abd eyaletlerinde) idari işler müdürü |
supervisor n.
|
|
226 |
General |
bazı protozoa kitlelerinde gelişen yığılma |
syzygy n.
|
|
227 |
General |
bazı tohum ve meyvelerin kabuğunu çıkarmak |
husk v.
|
|
228 |
General |
bazı ipuçlarını kullanarak (bir olayı) (belirli bir nedene) bağlamak |
trace to v.
|
|
229 |
General |
bazı kısımları çıkararak veya sansür ederek bir yazıyı kuşa benzetmek |
emasculate v.
|
|
230 |
General |
bazı ipuçlarını izleyerek birinin yerini saptamak |
trace to v.
|
|
231 |
General |
-e razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak |
make overtures for v.
|
|
232 |
General |
bazı cevaplar istemek |
want some answers v.
|
|
233 |
General |
bazı psişik güçlere sahip olmak |
have some psychic powers v.
|
|
234 |
General |
isimleri unutmak ve bazı şeyleri karıştırmak |
forget names and confuse things v.
|
|
235 |
General |
bazı aksaklıklarla karşılaşmak |
run into some setbacks v.
|
|
236 |
General |
birisi için bazı düzenlemeler yapmak |
make arrangements for someone v.
|
|
237 |
General |
bazı çözümler getirmek |
bring some solutions v.
|
|
238 |
General |
bazı sesler duymak |
hear some noises v.
|
|
239 |
General |
(bazı sınırlar arasında) değişmek |
range v.
|
|
240 |
General |
bazı gereklilik ve amaçları yerine getirecek şekilde yapmak |
tailor-make v.
|
|
241 |
General |
bazı etkiler yaratmak için bir şey eklemek ya da serpiştirmek |
lace v.
|
|
242 |
General |
(bazı özelliklerini) yitirmek |
change v.
|
|
243 |
General |
kötü amaçlarla bazı süreç veya kaynakların kontrolünü ele geçirmek |
highjack v.
|
|
244 |
General |
bazı eylemleri kısıtlamak |
obligate v.
|
|
245 |
General |
bazı eylemleri bağlamak |
obligate v.
|
|
246 |
General |
(özellikle cırcır böceği gibi bazı böcekler) sert ve titrek bir ses çıkarmak |
chirre v.
|
|
247 |
General |
(bazı kuşlar) sesli kanat çırpmak |
clap v.
|
|
248 |
General |
bazı hislere karşı duyarsız hale getirmek |
desensitize [us] v.
|
|
249 |
General |
bazı hislere karşı duyarsız hale getirmek |
desensitise [uk] v.
|
|
250 |
General |
(bazı kuşların kuyruğunu) sivriltmek |
graduate v.
|
|
251 |
General |
(değiştirerek) bazı ayarlamalar yapmak |
odds [dialect] [uk] v.
|
|
252 |
General |
bazı özelliklerini almak |
devoid v.
|
|
253 |
General |
bazı özelliklerini çıkarmak |
devoid v.
|
|
254 |
General |
bazı özelliklerinden arındırmak |
devoid v.
|
|
255 |
General |
bazı yazı tiplerini kullanarak (manşeti, başlıkları) vurgulamak |
display v.
|
|
256 |
General |
bir şeyin bazı özelliklerine sahip olmak |
participate v.
|
|
257 |
General |
(bazı kart oyunlarında) sayı alamamak |
scratch v.
|
|
258 |
General |
(bazı kuş ve hayvanlar) tiz tiz bağırmak |
shriek v.
|
|
259 |
General |
(bazı kuş ve hayvanlar) tiz ses çıkartmak |
shriek v.
|
|
260 |
General |
kuşa çevrilmiş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculating adj.
|
|
261 |
General |
kuşa çevrilmiş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculatory adj.
|
|
262 |
General |
kuşa çevrilmiş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculative adj.
|
|
263 |
General |
bazı |
sundry adj.
|
|
264 |
General |
kuşa dönmüş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculatory adj.
|
|
265 |
General |
kuşa dönmüş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculative adj.
|
|
266 |
General |
kuşa dönmüş (yazı) (bazı kısımları çıkarılarak veya sansürlenerek) |
emasculating adj.
|
|
267 |
General |
bazı protestan ilkelere aşırı bağlı olan |
evangelical adj.
|
|
268 |
General |
ancak özel seçilmiş bazı kişilere açık olan |
exclusive adj.
|
|
269 |
General |
bazı |
any adj.
|
|
270 |
General |
bazı kentsel özellikler taşıyan bölge |
semiurban adj.
|
|
271 |
General |
bazı |
certain adj.
|
|
272 |
General |
bazı bankacılık hizmetlerini sunan ama resmi olarak banka olmayan |
nonbank adj.
|
|
273 |
General |
bazı |
this adj.
|
|
274 |
General |
bazı |
a number of adj.
|
|
275 |
General |
bazı bölümleri çıkarılarak değiştirilmemiş |
unreduced adj.
|
|
276 |
General |
(bazı dini topluluklarda) yalnızca sandalet giyen |
barefoot adj.
|
|
277 |
General |
(bazı dini topluluklarda) yalnızca sandalet giyen |
barefooted adj.
|
|
278 |
General |
bazı |
what adj.
|
|
279 |
General |
abd'nin new york ile güney karolina arasındaki tüm veya bazı eyaletleri kapsayan bölgesine ait veya ilişkin |
mid-atlantic adj.
|
|
280 |
General |
bazı bilgilerin yayılmasını önlemeyi amaçlayan |
hush adj.
|
|
281 |
General |
bazı çin porselenleri gibi opak mavi |
china adj.
|
|
282 |
General |
(asker) bazı kişilerce kullanılması yasak olan |
off-limits adj.
|
|
283 |
General |
(asker) bazı kişilerce himaye edilmesi yasak olan |
off-limits adj.
|
|
284 |
General |
(asker) bazı kişilerce gidilmesi yasak olan |
off-limits adj.
|
|
285 |
General |
(bazı köpeklerin çenesi gibi) üst çenesi uzun olan |
overshot adj.
|
|
286 |
General |
bazı faal değişkenlerden olumsuz etkilenmiş performansı düzelten (yardımcı ünite) |
compensating adj.
|
|
287 |
General |
(bazı oyunlar) üç kişilik |
cut-throat adj.
|
|
288 |
General |
(bazı oyunlar) üç kişi ile oynanan |
cut-throat adj.
|
|
289 |
General |
bazı unsurları uymayan |
incongruent adj.
|
|
290 |
General |
bazı unsurları uymayan |
incongruous adj.
|
|
291 |
General |
(bazı şeftaliler) eti çekirdeğine yapışık olan |
cling adj.
|
|
292 |
General |
(bazı şeftaliler) eti çekirdeğine yapışık olan |
clingstone adj.
|
|
293 |
General |
bazı küçük protestan cemaatlerinin doktrinlerine ait veya ilişkin |
primitive adj.
|
|
294 |
General |
(kurum) bazı grupların girişine müsaade edilmeyen |
segregated adj.
|
|
295 |
General |
(kurum) bazı grupları kapsamayan |
segregated adj.
|
|
296 |
General |
bazı yerleri esnek olan |
semi-flexible adj.
|
|
297 |
General |
bazı |
somedeal adj.
|
|
298 |
General |
bazı nedenlerden dolayı |
for some reason adv.
|
|
299 |
General |
bazı hususlarda |
in part adv.
|
|
300 |
General |
bazı bakımlardan |
in some ways adv.
|
|
301 |
General |
bazı yolla |
in some way adv.
|
|
302 |
General |
bazı konularda |
in some respects adv.
|
|
303 |
General |
bazı durumlarda |
in some cases adv.
|
|
304 |
General |
bazı sınırlı şartlar altında |
in some limited circumstances adv.
|
|
305 |
General |
bazı durumlarda |
in some instances adv.
|
|
306 |
General |
bazı yönlerden |
in many respects adv.
|
|
307 |
General |
bazı yönlerden |
in some respects adv.
|
|
308 |
General |
bazı yönlerden |
in some aspects adv.
|
|
309 |
General |
bazı diğer/başka durumlarda/vakalarda |
in some other cases adv.
|
|
310 |
General |
bazı çevrelerde |
in some quarters adv.
|
|
311 |
General |
bazı konularda |
in some matters adv.
|
|
312 |
General |
bazı hususlarda |
in some matters adv.
|
|
313 |
General |
bazı keyfi ölçülerde |
some extent arbitrary adv.
|
|
314 |
General |
bazı açılardan |
in some ways adv.
|
|
315 |
General |
bazı bakımlardan |
in some sense adv.
|
|
316 |
General |
bazı yerlerde |
in some places adv.
|
|
317 |
General |
bazı nedenlerden dolayı |
somewhy adv.
|
|
318 |
General |
bazı fiilleri pekiştirmek için kullanılır |
out prep.
|
|
319 |
General |
bazı eski ifadelerde dolaylı nesne olarak kullanılan ve fiille bitişik yazılan bir zamir |
me pron.
|
|
320 |
General |
bazı |
somewhat pron.
|
|
321 |
General |
bazı māori kabilelerinin isimlerinden önce kullanılan ön ek |
ngai pref.
|
|
322 |
General |
bazı ünlemleri oluştururken kelime sonlarına eklenen son ek |
-o suf.
|
|
Phrasals |
|
323 |
Phrasals |
'-e kadar soyunmak (üzerinde yalnızca bazı kıyafetleri kalana kadar soyunmak) |
strip down (to) v.
|
|
324 |
Phrasals |
-e kadar soymak (üzerinde yalnızca bazı kıyafetleri kalana kadar soymak) |
strip down (to) v.
|
|
325 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kısımları çıkarmak |
edit something out of something v.
|
|
326 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kelimeleri/cümleleri çıkarmak |
edit something out of something v.
|
|
327 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kısımları atmak |
edit something out of something v.
|
|
328 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kelimeleri/cümleleri atmak |
edit something out of something v.
|
|
329 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kısımları çıkarmak |
edit something out v.
|
|
330 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kelimeleri/cümleleri çıkarmak |
edit something out v.
|
|
331 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kısımları atmak |
edit something out v.
|
|
332 |
Phrasals |
yayınlanacak bir şeyden bazı kelimeleri/cümleleri atmak |
edit something out v.
|
|
333 |
Phrasals |
hikayenin bazı yerlerini uydurmak |
embellish something with something v.
|
|
334 |
Phrasals |
bazı şeyleri önemli olarak algılamak |
get/put something in perspective v.
|
|
335 |
Phrasals |
bazı şeyler anlamlı gelmek |
get/put something in perspective v.
|
|
336 |
Phrasals |
bazı şeylere anlam kazandırabilmek/anlamlandırabilmek |
get/put something in perspective v.
|
|
337 |
Phrasals |
bazı şeyleri önemsiz olarak algılamak |
get/put something out of perspective v.
|
|
338 |
Phrasals |
bazı şeylerin anlamını yitirmek |
get/put something out of perspective v.
|
|
339 |
Phrasals |
bazı şeyleri anlamsızlaştırmak/anlamsız görmek |
get/put something out of perspective v.
|
|
340 |
Phrasals |
bazı şeyler anlamsız gelmek |
get/put something out of perspective v.
|
|
341 |
Phrasals |
(kitaptan, gösteriden) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri çıkarmak/kesmek |
expurgate something from something v.
|
|
342 |
Phrasals |
(kitapta, gösteride) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri sansürlemek |
expurgate something from something v.
|
|
343 |
Phrasals |
bazı bilgilerden bir sonuca ulaşmak |
extrapolate something from something v.
|
|
344 |
Phrasals |
bazı spor dallarında (buz hokeyi) iki rakip oyuncu arasında top atarak karşılaşmayı/mücadeleyi başlatmak |
face off v.
|
|
345 |
Phrasals |
-e kadar soymak (üzerinde sadece iç çamaşırı/bazı kıyafetleri kalana kadar soymak) |
strip to (something) v.
|
|
346 |
Phrasals |
-e kadar soyunmak (üzerinde sadece iç çamaşırı/bazı kıyafetleri kalana kadar soyunmak) |
strip to something v.
|
|
347 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) bazı talepleri olmak |
require (something) of (someone or something) v.
|
|
348 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) bazı beklentileri olmak |
require (something) of (someone or something) v.
|
|
349 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yerine getirmesi gereken bazı gereklilikler/zorunluluklar olmak |
require (something) of (someone or something) v.
|
|
350 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) yerine getirmesi istenen (bazı şeyler) olmak |
require (something) of (someone or something) v.
|
|
351 |
Phrasals |
(bazı fikirlerden/düşüncelerden/davranışlardan) uzaklaşmak |
move away from (something) v.
|
|
352 |
Phrasals |
hafızadan bazı bölümleri ikinci bir depolama alanına atmak/aktarmak |
page out v.
|
|
Phrases |
|
353 |
Phrases |
bazı orta çağ el yazmalarının başlangıcında kullanılan bir kelime |
incipit n.
|
|
354 |
Phrases |
bazı eski şarkılarda nakarat olarak kullanılan anlamsız söz öbeği |
tol-de-rol expr.
|
|
355 |
Phrases |
başka bazı nedenlerden dolayı |
for some other reasons expr.
|
|
356 |
Phrases |
bazı insanlar vardır ki |
there are some people that expr.
|
|
357 |
Phrases |
başka bazı nedenlerden |
for some other reasons expr.
|
|
358 |
Phrases |
başka bazı nedenler yüzünden |
for some other reasons expr.
|
|
359 |
Phrases |
günün bazı saatlerinde/zamanlarında |
at some times of the day expr.
|
|
Proverb |
|
360 |
Proverb |
istediğini elde etmek için bazı zorluklara katlanman gerekebilir |
the cat would eat fish, but would not wet her feet
|
|
361 |
Proverb |
istediğini elde etmek için bazı zorluklara katlanman gerekebilir |
the cat would eat fish, but would not wet her feet
|
|
362 |
Proverb |
nereye gitsen bazı şeyler hep aynı |
the more things change, the more they stay the same
|
|
363 |
Proverb |
bazı şeyler hep eski hamam eski tas |
the more things change, the more they stay the same
|
|
364 |
Proverb |
eşit gibi görünseler de bazı insanlara daha ayrıcalıklı davranılır |
some are more equal than others
|
|
365 |
Proverb |
eşit gibi görünseler de bazı insanlar daha çok tercih edilir |
some are more equal than others
|
|
366 |
Proverb |
bazı şartlar altında durum değişir |
circumstances alter cases
|
|
Colloquial |
|
367 |
Colloquial |
bazı teknik alanlarda oldukça yetkin ve meraklı teknisyen |
tekki n.
|
|
368 |
Colloquial |
bazı teknik alanlarda oldukça yetkin ve meraklı teknisyen |
tekkie n.
|
|
369 |
Colloquial |
bazı zamanlar |
the whiles n.
|
|
370 |
Colloquial |
başta esrar olmak üzere bazı uyuşturucuları içmekte kullanılan nargile |
bong n.
|
|
371 |
Colloquial |
bazı avustralya eyaletleri arasında tel örgüyle belirlenmiş sınır |
rabbit-proof fence n.
|
|
372 |
Colloquial |
bazı erkekler |
some men n.
|
|
373 |
Colloquial |
bazı adamlar |
some men n.
|
|
374 |
Colloquial |
bazı insanlar |
some people n.
|
|
375 |
Colloquial |
bazı zamanlar |
sometimes n.
|
|
376 |
Colloquial |
bazı hayvanların yavrusu |
kit n.
|
|
377 |
Colloquial |
(bazı kart oyunlarında) aynı renkteki üçlü kart grubu |
prial n.
|
|
378 |
Colloquial |
bazı yanlış seçimler yapmak |
make some bad choices v.
|
|
379 |
Colloquial |
sınıf içinde bazı sorunlar yaşamak |
have certain problems in the class v.
|
|
380 |
Colloquial |
bazı işlerle uğraşmak |
do stuff v.
|
|
381 |
Colloquial |
bazı yerleri kaçırmak |
zone in and out v.
|
|
382 |
Colloquial |
bazı kısımlara odaklanamamak |
zone in and out v.
|
|
383 |
Colloquial |
bazı (bir şeyler) |
a number of (something) adj.
|
|
384 |
Colloquial |
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
some people just don't know when to give up expr.
|
|
385 |
Colloquial |
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
some people just don't know when to stop expr.
|
|
386 |
Colloquial |
bazı insanlar böyle düşünmüyor |
some people don't think so expr.
|
|
387 |
Colloquial |
kötü bir davranışın yapan kişiye ileride bazı olumsuz sonuçlar getireceğini belirten bir söz |
come back to bite you/someone expr.
|
|
388 |
Colloquial |
bazı insanlar çok şanslı |
some people have all the luck expr.
|
|
389 |
Colloquial |
bazı insanlar ne kadar şanslı |
some people have all the luck expr.
|
|
390 |
Colloquial |
bazı yönlerden evet bazı yönlerden hayır |
yes and no expr.
|
|
391 |
Colloquial |
bazı nedenlerden dolayı |
for xyz reasons expr.
|
|
392 |
Colloquial |
bazı hisse senetlerini tut, bazılarını sat |
hold some, fold some expr.
|
|
393 |
Colloquial |
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
some people don't know when to quit expr.
|
|
394 |
Colloquial |
bazı hakları saklıdır |
some rights reserved expr.
|
|
395 |
Colloquial |
bazı şeyler asla değişmez |
some things never change expr.
|
|
Idioms |
|
396 |
Idioms |
bir konuda/bazı konularda sürekli fikir belirten kimse |
johnny one-note [us/canada] n.
|
|
397 |
Idioms |
bir konuda/bazı konularda güçlü fikirleri olan kimse |
johnny one-note [us/canada] n.
|
|
398 |
Idioms |
genel olarak kötü fakat bazı iyi tarafları da olan durum |
horse and rabbit stew n.
|
|
399 |
Idioms |
bir çiftçinin karısının çiftlikte üretilen bazı ürünleri (yumurta, tereyağı) satarak kazandığı ekstra para |
(butter and) egg money [old-fashioned] n.
|
|
400 |
Idioms |
17. yüzyıl'da ingiliz kilisesi'nin doktrin ve ayinler gibi bazı ibadetlerini reddeden grup |
broad church n.
|
|
401 |
Idioms |
bazı eksik kalmış işler |
some loose ends n.
|
|
402 |
Idioms |
oyuncu takası veya bazı oyuncularla ilişkiyi kesip bütçe yaratmak |
free up cap space v.
|
|
403 |
Idioms |
bazı ortak yanları olmak/bulunmak |
have something in common (with) v.
|
|
404 |
Idioms |
birinin aklına bazı fikirler sokmak |
put some ideas into someone's head v.
|
|
405 |
Idioms |
bazı yenilikler getirmek |
blow the cobwebs away v.
|
|
406 |
Idioms |
bir/bazı ortak noktaları bulunmak |
have something in common v.
|
|
407 |
Idioms |
razı olduğunu belirten bazı adımlar atmak |
make overtures about doing something v.
|
|
408 |
Idioms |
(bazı konularda) tutum belirleyememek |
ride the fence v.
|
|
409 |
Idioms |
(bazı konularda) tavır takınamamak |
ride the fence v.
|
|
410 |
Idioms |
(birisi için) bazı kapıları açmak |
open some doors for someone v.
|
|
411 |
Idioms |
(birisi için) bazı kapıları açmak |
open a few doors for someone v.
|
|
412 |
Idioms |
(biri/bir şey) üzerinde bazı değişiklikler yaratmak |
make some difference (to/in somebody/something) v.
|
|
413 |
Idioms |
(biri/bir şey) üzerinde bazı etkileri olmak |
make some difference (to/in somebody/something) v.
|
|
414 |
Idioms |
(bazı) yarım kalmış işleri tamamlamak |
send (one) to glory v.
|
|
415 |
Idioms |
(bazı) eksik kalmış şeyleri tamamlamak |
send (one) to glory v.
|
|
416 |
Idioms |
(bazı) göze batan işleri halletmek |
send (one) to glory v.
|
|
417 |
Idioms |
(bazı) küçük ayrıntılarla ilgilenmek |
send (one) to glory v.
|
|
418 |
Idioms |
bazı eksik kalmış işleri halletmek |
tie up (some/a few) loose ends v.
|
|
419 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında) bazı gerçekleri öğrenmek |
find out a thing or two (about someone or something) v.
|
|
420 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında) bazı bilgiler öğrenmek |
find out a thing or two (about someone or something) v.
|
|
421 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) bazı niteliklerini öğrenmek |
find out a thing or two (about someone or something) v.
|
|
422 |
Idioms |
bazı gerçekleri öğrenmek |
find out a thing or two v.
|
|
423 |
Idioms |
bazı bilgiler öğrenmek |
find out a thing or two v.
|
|
424 |
Idioms |
bazı nitelikleri öğrenmek |
find out a thing or two v.
|
|
425 |
Idioms |
bazı çalışanları göndermek |
make heads roll v.
|
|
426 |
Idioms |
bazı duyguları serbest bırakmak |
let loose of (something) v.
|
|
427 |
Idioms |
bazı şeyleri önemli olarak algılamak |
get/put something in perspective v.
|
|
428 |
Idioms |
bazı şeyleri anlamlı görmek |
get/put something in perspective v.
|
|
429 |
Idioms |
bazı şeyler anlamlı gelmek |
get/put something in perspective v.
|
|
430 |
Idioms |
bazı şeyleri önemsiz olarak algılamak |
get/put something out of perspective v.
|
|
431 |
Idioms |
bazı şeyleri anlamsız görmek |
get/put something out of perspective v.
|
|
432 |
Idioms |
bazı şeyler anlamsız gelmek |
get/put something out of perspective v.
|
|
433 |
Idioms |
(birinin) kafasına bazı fikirler sokmak |
give (one) ideas v.
|
|
434 |
Idioms |
birinin kafasına bazı fikirler sokmak |
give somebody ideas v.
|
|
435 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) bir yönden/bazı yönlerden birbirine benzemek |
have something in common (with someone or something) v.
|
|
436 |
Idioms |
yapacağı bazı kontroller olmak |
have some checking up to do v.
|
|
437 |
Idioms |
yapılacak bazı kontroller olmak |
have some checking up to do v.
|
|
438 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) bazı ortak yanları olmak/bulunmak |
have something in common (with somebody/something) v.
|
|
439 |
Idioms |
için bazı düzenlemeler yapmak |
make arrangements for v.
|
|
440 |
Idioms |
'-i yapmak için bazı düzenlemeler yapmak |
make arrangements to do v.
|
|
441 |
Idioms |
bazı kapıları açmak |
open a few doors v.
|
|
442 |
Idioms |
(biri) için bazı kapıları açmak |
open a few doors for (one) v.
|
|
443 |
Idioms |
bazı kapıları açmak |
open some doors v.
|
|
444 |
Idioms |
(birine) bazı kapıları açmak |
open the door to (someone) v.
|
|
445 |
Idioms |
birine bazı bilgiler vermek |
tell (or teach) someone a thing or two v.
|
|
446 |
Idioms |
elde bazı kıyafetleri yıkamak |
wash a few things out v.
|
|
447 |
Idioms |
ufukta kara bulutlar belirmek (olumsuz bazı durumların yaşanacığını gösterir) |
clouds on the horizon expr.
|
|
448 |
Idioms |
ufukta kara bulutlar belirmek (olumsuz bazı durumların yaşanacığını gösterir) |
dark clouds on the horizon expr.
|
|
449 |
Idioms |
bazı yönlerden iyi, bazı yönlerden değil |
all well and good expr.
|
|
450 |
Idioms |
bazı şartlarla |
with strings expr.
|
|
451 |
Idioms |
bazı şartlarla |
with strings attached expr.
|
|
Formal |
|
452 |
Formal |
bazı memurlar için kullanılan bir unvan veya hitap şekli |
honor n.
|
|
453 |
Formal |
feodal avrupa gibi bazı toplumlarda görülen şeref kanunu |
honor n.
|
|
454 |
Formal |
ingiltere ve abd'nin bazı bölgelerinde bulunan idari bölümlerin arazi sahipleri ile buralarda yaşayanlar |
hundred n.
|
|
455 |
Formal |
bazı soyluların çocukları için kullanılan bir unvan |
honorable interj.
|
|
Speaking |
|
456 |
Speaking |
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
some people just don't know when to quit n.
|
|
457 |
Speaking |
benimle bazı sorunlarınız olduğunu biliyorum |
I know you have some issues with me expr.
|
|
458 |
Speaking |
bazı kendini bilmezler yüzünden |
because of some irresponsible person expr.
|
|
459 |
Speaking |
bazı sorunlarımız var |
we have some issues expr.
|
|
460 |
Speaking |
bazı arkadaşlarım |
some friends of mine expr.
|
|
461 |
Speaking |
gurur duymadığım bazı şeyler yaptım |
I did some things that i'm not proud of expr.
|
|
462 |
Speaking |
eskiden yaptığımız bazı işlerle ilgileniyorlar |
they are interested in some of the works we were doing back then expr.
|
|
463 |
Speaking |
iyi olmadığım bazı şeyler var |
there are some things i'm not good at expr.
|
|
464 |
Speaking |
şu anda bazı şeyleri anlamaya/birbiriyle ilişkilendirmeye çalışıyorum |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
|
465 |
Speaking |
şu anda bazı şeyleri düzeltmeye çalışıyorum |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
|
466 |
Speaking |
size bazı sorular sormamız gerek |
we need to ask you some questions expr.
|
|
467 |
Speaking |
sana bazı sorular soracağım |
I'm going to ask you some questions expr.
|
|
468 |
Speaking |
şu anda bazı şeyleri anlamaya/oturtmaya çalışıyor |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
|
469 |
Speaking |
size bazı sorular sormamız gerekiyor |
we need to ask you some questions expr.
|
|
470 |
Speaking |
teoride bazı açıklar var |
the theory has a few holes in it expr.
|
|
471 |
Speaking |
yapacak bazı işlerim var (birisinden kurtulmak için söylenir) |
I have to wash a few things out expr.
|
|
Trade/Economic |
|
472 |
Trade/Economic |
geçmişte büyük britanya için para basan ve bazı hak ve ayrıcalıklar talep eden memurlar |
the company of moneyers n.
|
|
473 |
Trade/Economic |
abd'de ithalata rakip bazı malların gümrük vergisinin hesaplanmasında vergi temeli olarak amerika'nın kendi iç fiyatlarının esas alınması |
american selling price n.
|
|
474 |
Trade/Economic |
bazı işçi istekleri karşılanırken işletmenin genel çalışanlarının ihmal edilmesi |
behavior bias n.
|
|
475 |
Trade/Economic |
bazı düşük maliyetli malların gerçek değerinden daha yüksek gümrük değer tespiti |
minimum valuation n.
|
|
476 |
Trade/Economic |
bazı karinelere göre belirlenen gelir |
presumptive income n.
|
|
477 |
Trade/Economic |
bazı şartları taşıyan ciro |
qualified endorsement n.
|
|
478 |
Trade/Economic |
bazı masraflarda ve şüpheli alacaklarda zarar kaydetme |
charge off n.
|
|
479 |
Trade/Economic |
belirli amaç doğrultusunda bazı belirgin soruların cevaplarını aramak amacıyla yapılan mülakat |
objective interview n.
|
|
480 |
Trade/Economic |
belli bir olay veya durumu açıklayan ana etkenleri bulabilmek üzere bazı basitleştirici koşulların varlığının kabul edilmesi |
annual compounding n.
|
|
481 |
Trade/Economic |
bazı hileci aracı kurumların piyasada az prim yapan hisse senetlerini çok çekici bir yatırım aracıymış gibi gösterip kendilerine haksız komisyon geliri sağlamaları |
churning n.
|
|
482 |
Trade/Economic |
bazı ülke mallarına uygulanan düşük gümrük tarifesi |
preferential tariff n.
|
|
483 |
Trade/Economic |
bir ülkede üretilen ve kullanılan bazı mallardan alınan vergi |
excise n.
|
|
484 |
Trade/Economic |
borç alana borç veren ülkeden bazı ürünleri almasını şart koşan kredi |
tied loan n.
|
|
485 |
Trade/Economic |
bir şirketin maliyetlerini azaltmak amacıyla üretimin bazı aşamalarını ülke dışında gerçekleştirmesi |
offshoring n.
|
|
486 |
Trade/Economic |
bir derneğe tam ortak olmayıp normal üyelerin bazı yükümlülüklerini kabul ederek tam üyeliğin bazı avantajlarından faydalanan kısmi üye |
associate member n.
|
|
487 |
Trade/Economic |
faizlerin arttığı ancak yeteri kadar yükselmediği dolayısıyla krediye aşırı talebin bulunduğu bir ortamda bazı insanların cari faiz oranından ödünç alacak fon bulamamaları dolayısıyla bir tür kredi dağıtımı durumunun ortaya çıkması |
credit crunch n.
|
|
488 |
Trade/Economic |
fransızca konuşulan ülkelerde, bazı türdeki limited şirket isimlerinin ardından kullanılan unvan |
sarl n.
|
|
489 |
Trade/Economic |
gelir veya sermaye dağıtımı takdiri yetkisinin bazı durumlarda kurum yöneticilerinin elinde olduğu vakıf |
discretionary trust n.
|
|
490 |
Trade/Economic |
hisse senedi satışında kazanılan bazı hakların sınırlandırılması |
ex rights n.
|
|
491 |
Trade/Economic |
ithalatta bazı ülkelerin mallarına uygulanan düşük tarifeler |
preferential duty n.
|
|
492 |
Trade/Economic |
ihracatçıların bazı ihraç maddelerinin gönüllü olarak kısıtlanması için yaptıkları gayriresmi düzenlemeler |
voluntary restraint agreements n.
|
|
493 |
Trade/Economic |
iki tarafın ödemelerini bazı esas ve kurallar çerçevesinde karşılıklı olarak değiştirmeleri |
swap n.
|
|
494 |
Trade/Economic |
karşılaştırma bazı |
basis of comparison n.
|
|
495 |
Trade/Economic |
şirketlerin veya devletlerin birbiriyle rekabet ederken birbirine karşı avantaj elde etmek amacıyla bazı avantajlarını veya karlarını düşürecek eylemlere yönelmesi |
race to the bottom n.
|
|
496 |
Trade/Economic |
vergi değerlendirmesinin bazı |
basis of tax assessment n.
|
|
497 |
Trade/Economic |
üretimin bazı aşamalarının ülke içinde gerçekleştirilmesi |
on-shoring n.
|
|
498 |
Trade/Economic |
19. yy başlarında ingiltere'de bazı işçi gruplarına verilen isim |
luddities n.
|
|
499 |
Trade/Economic |
ekonomik yarışın standartları düşüreceğine, çalışanların durumunu aşağı çekeceğine ve bazı ülkelerde işlerini daha ucuz işçilere kaybedeceklerine dair düşünce |
a race to the bottom n.
|
|
500 |
Trade/Economic |
ekonomik yarışın standartları düşüreceğine, çalışanların durumunu aşağı çekeceğine ve bazı ülkelerde işlerini daha ucuz işçilere kaybedeceklerine dair düşünce |
the race to the bottom n.
|
|