bulunmayan - Turkish English Dictionary
History

bulunmayan



Meanings of "bulunmayan" in English Turkish Dictionary : 5 result(s)

Turkish English
General
bulunmayan missing adj.
bulunmayan unavailable adj.
bulunmayan unfound adj.
bulunmayan innocent adj.
Computer
bulunmayan not found expr.

Meanings of "bulunmayan" with other terms in English Turkish Dictionary : 291 result(s)

Turkish English
Common Usage
hazır bulunmayan absent adj.
General
yerinde bulunmayan kimse defaulter n.
özel bir tren (normal tarifede bulunmayan) special n.
sürücüyle yolcu arasında ayırıcı bölme bulunmayan kapalı araba saloon n.
görevinde bulunmayan kimse absentee n.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked state n.
hazır bulunmayan kişi absentee n.
arkasında kapı bulunmayan yük vagonu blind baggage n.
arkasında kapı bulunmayan posta arabası blind baggage n.
havanın zemine bitişik olmayıp altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir bölgesi midair n.
havanın zemine bitişik olmayan veya altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir noktası veya bölgesi mid-air n.
armonik sesleri bulunmayan glassy n.
yaşam alanı bulunmayan dükkan lockup [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan depo lockup [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan dükkan lock-up [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan depo lock-up [uk] n.
dikey sürgülü kanadı olup karşı ağırlıkları bulunmayan pencere guillotine n.
ortağı bulunmayan suçlu lone wolf n.
kesin olarak belirli sorumlulukları bulunmayan genel otorite roving commission n.
çiftlik yakınlarında bulunmayan otlak runoff [new zealand] n.
bulunmayan alternatif impossible action n.
kitaplarda yazmayan/bulunmayan bilgiler street smarts n.
(ortak ata bulunmayan) anatomik benzerlik paralogy n.
entelektüel değeri bulunmayan komik şey pap n.
yaygın olup temeli bulunmayan inanç folklore n.
papazlık görevleri bulunmayan arpalık sahibi sinecurist n.
iş birliğinde bulunmayan kimse sticker n.
kan bağı bulunmayan kimse stranger n.
kan bağı bulunmayan kimse stranger in blood n.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak housesit v.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak house-sit v.
ilan ve afişe edilmiş programda bulunmayan unscheduled adj.
hakkında herhangi bir suçlama veya itham bulunmayan sackless adj.
belli bir evi bulunmayan vagabond adj.
evlenmeyen ve cinsel ilişkide bulunmayan (kimse) (genellikle dini nedenlerden dolayı) celibate adj.
içinde katı parçalar bulunmayan (sıvı) smooth adj.
yasaklanmış cinsel ilişkilerde bulunmayan chaste adj.
aşırılıklar bulunmayan abstemious adj.
bulunmayan (bulunması gerekirken yerde) absentee adj.
görevi başında bulunmayan absentee adj.
vazifede bulunmayan absentee adj.
yoklamada bulunmayan absent adj.
(hazır) bulunmayan absent adj.
katkıda bulunmayan noncontributory adj.
katkıda bulunmayan noncontributing adj.
kromozomda bulunmayan nonchromosomal adj.
içinde süt ürünleri bulunmayan nondairy adj.
kendi isteği ile telefon rehberinde bulunmayan ex-directory adj.
hazır bulunmayan absentee adj.
katkıda bulunmayan non-contributing adj.
katkıda bulunmayan non-contributory adj.
içinde süt ürünleri bulunmayan non-dairy adj.
telif hakkı bulunmayan non-copyrighted adj.
bulunmayan (kişi) absent adj.
(bir yerde) bulunmayan absentee adj.
üniversite, kurum, kuruluş veya işletmenin yerleşkesinde bulunmayan noncampus adj.
ilişkisi bulunmayan noninvolved adj.
kehanette bulunmayan nonprognosticative adj.
kötü muamelede bulunmayan unabusive adj.
fiziksel veya sözlü olarak kötü muamelede bulunmayan unabusive adj.
eşi bulunmayan unapproached adj.
olumsuz eleştiride bulunmayan uncritical adj.
toplumsal olarak uygun bulunmayan unfashionable adj.
sosyal açıdan doğru bulunmayan unfashionable adj.
serzenişte bulunmayan unreproachful adj.
serzenişte bulunmayan unreproaching adj.
serzenişte bulunmayan unreproving adj.
canlı varlık bulunmayan lifeless adj.
ayırt edici özelliği bulunmayan blank adj.
icraatta bulunmayan workless [obsolete] adj.
başarısızlık ihtimali bulunmayan fail-safe adj.
uyumsuz öğeleri bulunmayan homogeneal adj.
(katolik inancında) kilise kanunlarınca roma ile hiyerarşik bir ilişkisi bulunmayan ve roma'ya doğrudan bağlı olmayan missionary adj.
güvensizliği bulunmayan mistrustless adj.
telafisi bulunmayan reverseless adj.
papaz evi bulunmayan glebeless adj.
(diş, pençe) savunma kısımları bulunmayan mutic adj.
hiçbir özelliği bulunmayan mine-run adj.
iddiası bulunmayan claimless adj.
talebi bulunmayan claimless adj.
yol gösterme gayesi bulunmayan directionless adj.
uzun süredir ortalıkta bulunmayan long-lost adj.
spesifik bir özelliği bulunmayan common adj.
görünüşünce zayıflık emaresi bulunmayan compact adj.
sıkı olup fazlalığı bulunmayan compact adj.
ortak elemanı bulunmayan disjoint adj.
toplumla sabit veya alışılageldik bir ilişkisi bulunmayan disoriented adj.
belirli bir ortak bağıntısı bulunmayan (önermeler) disparate adj.
kıyafet kodu bulunmayan informal adj.
yeterli alan bulunmayan incommodious adj.
din kitaplarında bulunmayan irrubrical adj.
sıkı bir bağlılığı bulunmayan fluid adj.
söz konusu şey ile bağlantısı bulunmayan foreign adj.
olay örgüsü bulunmayan plotless adj.
tüyleri bulunmayan plumeless adj.
hortum ağzı bulunmayan roseless adj.
kraliyet asası bulunmayan scepterless [us] adj.
kraliyet asası bulunmayan sceptreless [uk] adj.
ahlaki, manevi veya entelektüel ilgi alanları bulunmayan sensual adj.
resmi yetkisi bulunmayan shadow adj.
uzun vadeli sözleşmesi bulunmayan freelance adj.
akrabalığı bulunmayan fremd [scotland] adj.
belirli faaliyet sahasında bulunmayan offsite adv.
belirli faaliyet sahasında bulunmayan off-site adv.
Colloquial
idealleri uğruna hiçbir eylemde bulunmayan liberal kimse armchair liberal n.
içki bulunmayan bölge dry n.
seri üretimden çıkmış gibi görünen, ayırt edici özellikleri bulunmayan ve yerel mimariyle uyumsuz olan büyük ve modern ev mcmansion n.
zahmetinde bulunmayan not bothered [uk] adj.
Idioms
arayıp da bulunmayan kişi/şey just the job n.
o anda bulunmayan şeyin yerini en iyi tutabilecek şey the next best thing n.
Trade/Economic
belirli bir vadesi bulunmayan kredi evergreen credit n.
bankaların kredi mekanizması ile oluşmuş bulunmayan mevduat primary deposit n.
birbiriyle iş yapan birbirine akrabalık ortaklık vb bağlarla bağlı bulunmayan kimselerin bağımsız biçimde hareket ederek yalnızca kendi çıkarlarını düşünecekleri kuralı arm's length principle n.
faaliyette bulunmayan şirket nonoperating company n.
faaliyetleri arasında ilişki bulunmayan iki işletmenin birleşmesi conglomerate merger n.
geri ödeme tarihi bulunmayan bono consol n.
görevi başında bulunmayan absentee n.
gerçekte bulunmayan şirket paper company n.
halen mevcut bir piyasası bulunmayan menkul değer ihracı unseasoned issue n.
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı time bargain n.
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı forward n.
itibari değeri bulunmayan hisse senedi no-par value stock n.
menkul değer borsasında fiyat sınırlaması bulunmayan alım-satım emri no-limit order n.
ödeme imkanı bulunmayan borçlar dead loans n.
ödenme olanağı bulunmayan tahvil irredeemable debenture n.
tahsil kabiliyeti bulunmayan alacak non-performing loan n.
yasal bir hükmü bulunmayan null and void n.
alınan hizmet için içine para konulan, başında görevli bulunmayan kutu honesty box n.
ihraç edildiği ülkede eşdeğer modeli bulunmayan ithal araç gray import n.
ihraç edildiği ülkede eşdeğer modeli bulunmayan ithal araç grey import n.
kar etmek amacıyla elde bulunmayan malı ilerde teslim etmek üzere satmak sell short v.
üretime katkısı bulunmayan nonproductive adj.
ambalajında üreticinin adı veya markası bulunmayan (gıda maddesi) generic adj.
fiyatı bulunmayan nonquotation adj.
izinsiz olarak işbaşında bulunmayan absent without leave adj.
önlenme olanağı bulunmayan unavoidable adj.
sulandırma etkisi bulunmayan antidilutive adj.
yinelenme olasılığı bulunmayan nonrecurring adj.
ödeme önceliği bulunmayan (borç) subordinated adj.
Law
bulunmayan kimse absenter n.
dava taraflarıyla ilişkisi olmayan ve bu sebeple tanıklığa engel durumu bulunmayan kimse disinterested witness n.
daha önceden bir emsali bulunmayan durum/dava a case of first impression n.
finansman olanakları bulunmayan müvekkillere verilen ücretsiz avukatlık hizmeti pro bono case n.
hüküm bulunmayan haller situations for which there are no provisions n.
hüküm bulunmayan haller legal clauses n.
mahkemede hazır bulunmayan şahsın mazur görülmesi essoign n.
mahkemede hazır bulunmayan şahsın mazur görülmesi essoin n.
üzerinde ipotek veya rehin bulunmayan without encumbrance n.
şeriflerin suçlu bulunmayan yerlerdeki katip ve hakimlere verdiği ödül glove money n.
dava vekilinin iddiasını kanıtlayıcı gerçekleri içermediği için hukukça nitelikli bulunmayan ithamnamesi conclusion n.
yükümlülüğü bulunmayan nonliable adj.
çıkarı bulunmayan disinterested adj.
uygun bulunmayan unwarrantable adj.
kuramsal veya hukuki olup uygulamada gerçekliği bulunmayan mere adj.
Politics
siyaseten bağlılığı bulunmayan kimse free-lance n.
Insurance
tam zarar ihtimali bulunmayan durumları kapsayıcı kısmi teminat sağlayan bir sigorta türü first-loss policy n.
Tourism
otelde başında görevli bulunmayan bar honesty bar n.
Technical
bulunmayan x-ışınları yansıması absent x-ray reflection n.
bulunmayan yansıma absent reflection n.
düşük sıcaklık bölmesi bulunan veya bulunmayan soğutucular refrigerators with or without low temperature compartment n.
yağlama yağı bulunmayan karter dry crankcase n.
çalışma modları bulunmayan nonmodal adj.
eşi bulunmayan unpaired adj.
Computer
(benzer renklerde noktaları bir araya getirerek) sistemde bulunmayan rengi yaratmaya çalışmak dither v.
belirlenmiş amacı bulunmayan oyun yazılımı ile ilgili nongame adj.
(değer) bulunmayan default adj.
veri yapısında üst öğesi bulunmayan parentless adj.
Telecom
numarası rehberde bulunmayan ex-directory adj.
Textile
üzerinde teyel bulunmayan unbasted adj.
Architecture
açıklığı bulunmayan duvar dead wall n.
sütunla ayrılmış geçidi bulunmayan (kilise) apteral adj.
Furniture
alçak çerçeveli ve ayak kısmı bulunmayan, köşe direkleri ve bazen başlığı olan yatak hollywood bed n.
Railway
yolcu veya yük vagonu bulunmayan lokomotif wildcat [us/canada] n.
(tren) geçiş önceliği bulunmayan inferior adj.
Aeronautic
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife normal fare n.
yolcuların rahatından sorumlu olan ve uçuşla ilgili sorumlulukları bulunmayan uçak personeli cabin crew n.
kontrol kulesi bulunmayan gemilerde aynı işlevi gören iletişim merkezi helicopter control station n.
Marine
yatacak yeri bulunmayan küçük yelkenli dayboat n.
yatacak yeri bulunmayan küçük yelkenli daysailor n.
pruvadan kıça kadar kesintisiz devam eden ve üzerinde hiç yapı bulunmayan tekne güvertesi flush deck n.
Medical
cinsiyet bezi bulunmayan agonadal n.
genellikle kür şansı bulunmayan hastalar için yapılan bakım ünitesi hospice n.
geri dönüşümü bulunmayan hastalık irreversible disease n.
kedilerle temas öyküsü bulunmayan hasta patient without history of contact with cats n.
sigara geçmişi bulunmayan hasta patient with no smoking history n.
tıbbi tedavisi bulunmayan hastalık irreversible disease n.
safrası bulunmayan acholous adj.
hastalığın teşhisinde etkisi/önemi bulunmayan noncontributory adj.
geri dönüşü bulunmayan irreversible adj.
alyuvarlarında rhd antijeni bulunmayan rhesus negative adj.
cinsel yolla bulaşan hastalığı bulunmayan clean adj.
farmakolojik etkisi bulunmayan inert adj.
metabolik etkisi bulunmayan inert adj.
fizyolojik etkisi bulunmayan inert adj.
Anatomy
çift olarak bulunmayan bir anatomik yapı azygos n.
dış amniyon zarı bulunmayan (plasenta) nondeciduate adj.
çift olarak bulunmayan azygos adj.
koksigeal omurları bulunmayan rumpless adj.
normalde bitişik olup eklemde bulunmayan iki kemiğin ayrılmasıyla ilgili divaricate adj.
Psychology
(anlamsal ilişki bulunmayan) birbiri ile kafiyeli sözcük veya ifade clang n.
gerçekliği bulunmayan fantasied adj.
Physiology
hastalık kökeni bulunmayan ağrılı adet durumu primary dysmenorrhea n.
duraklama evresinde bulunmayan nondiapausing adj.
hücresel bileşeni bulunmayan ve salgılandığı hücreye ciddi bir hasar vermeksizin dışarı atılan bir salgı üreten merocrine adj.
Pharmaceutics
(yardımcı madde) farmakolojik faaliyeti bulunmayan inert adj.
Gastronomy
normalde kümmelde bulunmayan lezzetli malzemelerle hazırlanan tatlı kümmel allasch n.
Math
(önünde hiçbir eleman bulunmayan) grup permütasyonu derangement n.
aynı çizgide bulunmayan noktalarla ilgili olan noncollinear adj.
Geometry
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) opposite adj.
Biology
aynı türün bazı bireylerinde bulunup bazılarında bulunmayan antijen alloantigen n.
aynı türün bazı bireylerinde bulunup bazılarında bulunmayan antijen isoantigen n.
ölüm sonrası dokuda meydana gelen ve normalde canlı dokuda bulunmayan yapı artefact n.
ölüm sonrası dokuda meydana gelen ve normalde canlı dokuda bulunmayan yapı artifact n.
çift olarak bulunmayan bir biyolojik yapı azygos n.
türün ya da genetik yapının evrimsel tarihinde bulunmayan bir özelliğin embriyo gelişimi sırasında belirmesi kainogenesis n.
organik madde bulunmayan oksijenli ortamda yaşayan canlı katharobe n.
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu rh negative n.
organik madde bulunmayan oksijenli ortamda yaşayan katharobic adj.
eşi bulunmayan genlere sahip olan hemizygous adj.
eşi bulunmayan genlerle karakterize olan hemizygous adj.
arka uzuvları bulunmayan mutilate adj.
tomurcuklanma hücresi bulunmayan (maya) ripe adj.
kafa derisi bulunmayan scalpless adj.
Biochemistry
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubundan kimse rh negative n.
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu rh negative n.
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu rh-negative blood n.
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu rh-negative blood type n.
Marine Biology
zehirli iğneleri bulunmayan büyük vatozlar family mobulidae n.
(bazı sınıflandırmalarda) yüzgeçlerinde kılçık bulunmayan veya yüzgeç kılçıkları kısmi gelişmiş olan, çift akciğere sahip protopterus ve lepidosiren cinsi akciğerli balıkları içeren bir grup dipneumona n.
oltayla tutulup piyasada bulunmayan ufak yem balığı panfish n.
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan teleost balığı physoclist n.
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan (teleost balığı) physoclist adj.
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan (teleost balığı) physoclistic adj.
Astronomy
etrafını saran bir kara delik bulunmayan sonsuz derecede yoğun nokta kütlesi naked singularity n.
içinde hiç yıldız bulunmayan veya çok az bulunan varsayımsal galaksiler dark galaxy n.
Zoology
planaryalar sınıfında yer alan, anal açıklığı bulunmayan bir grup bağırsak solucanı aprocta n.
uzun dişleri bulunmayan erkek asya filleri hine n.
azı dişleri bulunmayan erkek asya filleri hine n.
uzun dişleri bulunmayan erkek asya filleri hines n.
azı dişleri bulunmayan erkek asya filleri hines n.
(süngerler) işlevsel farklılığı bulunmayan çoklu yapısal formlara ilişkin varsayım polymorphosis n.
anal açıklığı bulunmayan aproctous adj.
Botanic
dişi ve erkek organı bulunmayan çiçek barren n.
morumsu kahverengi olup yaprakları bulunmayan, pterospora cinsine ait saprofit bir bitki pinedrops n.
adında biber geçtiği halde biberle ilişkisi bulunmayan çeşitli bitkilere verilen ad pepper n.
sarkık çanak yapraklarında tüy bulunmayan süsen beardless iris n.
bitki örtüsü bulunmayan achlamydeous adj.
çiçek örtüsü bulunmayan achlamydeous adj.
eğrelti otu bulunmayan fernless adj.
gerçek tohumları bulunmayan flowerless adj.
sapının her iki tarafında yaprakçıklar yer alıp ucunda yaprakçık bulunmayan paripinnate adj.
yapraksız çiçek sapı bulunmayan scapeless adj.
Agriculture
koruyucu tertibatı bulunmayan orak makinesi bıçağı naked cutter bar n.
Breeding
yeterli üreme gücü bulunmayan impotent adj.
Tobacco
üzerinde uç kağıdı bulunmayan filtre çubuğu filter plug n.
Education
üniversite ile ilişiği bulunmayan üniversite kenti sakini oppidan [obsolete] n.
geleneksel sınıf ortamı içerisinde bulunmayan nonclassroom adj.
Linguistics
(ses veya harf) etimolojik açıklaması bulunmayan inorganic adj.
son ek, birleşik sözcük öğesi gibi yardımcı bileşenleri bulunmayan simple adj.
History
(ihtilal öncesi fransa'da) yasama gücü bulunmayan adli kurumlar parlements n.
kölelik bulunmayan bölge free-soil n.
Religious
kendi topraklarında veya kültüründe bulunmayan yabancı tanrılara ibadet etme allotheism n.
düzenli vezni bulunmayan ve bazı kiliselerdeki belirli ayinlerde okunan veya söylenen metin veya ilahi sequence n.
düzenli vezni bulunmayan ve bazı kiliselerdeki belirli ayinlerde okunan veya söylenen monoton şarkı veya ilahilerin yer aldığı kitap sequencer n.
(papazlık yetkisi bulunmayan) ilahiyat öğrencisi stibbler [scotland] n.
(hristiyanlıkta) dini külliyatta bulunmayan extracanonical adj.
(musevilik) et ve süt ürünü içermeyip et veya süt içeren gıdalarla yenmesinde sakınca bulunmayan parev adj.
(musevilik) et ve süt ürünü içermeyip et veya süt içeren gıdalarla yenmesinde sakınca bulunmayan pareve adj.
Geography
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked state n.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked country n.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked country n.
tropik bölgelerde bulunmayan nontropical adj.
(deniz benzeri) daha büyük bir med cezirsel su kütlesine yer altından bağlı olup yüzey bağlantısı bulunmayan anchialine adj.
belirli bir coğrafi bölgede bulunmayan extralimital adj.
Meteorology
don bulunmayan fresh [scotland] adj.
Geology
ticari değeri olup nadir bulunmayan ve pahalı olmayan taş semiprecious stone n.
içinde yaşam belirtisi bulunmayan azoic adj.
Military
askeri hizmet bulunmayan yerde bulunan paramilitary adj.
Sport
kurtarılma şansı bulunmayan hot adj.
Card
içerisinde koz bulunmayan (el) nontrump adj.
Art
(arka planı bulunmayan) tam formlu heykel round [obsolete] n.
Music
sanatsal estetiği bulunmayan müzik rough music n.
Cinema
ortasında kolçak bulunmayan birleştirilmiş çift kişilik koltuk two-seater n.
Librarianship
üzerinde metin bulunmayan kitap sayfası oddment [uk] n.
Printery
ilk baskıda bulunmayan skeç, gravür gibi görseller ekleyerek kitabı geliştirme grangerism n.
Archaic
tanınmamak için kılık değiştirerek toplumsal olarak uygun bulunmayan bir yere gitmek mob v.
Slang
bir şirketin üyesi olup şirketin üretimine uzunca bir süredir katkıda bulunmayan kişi dead wood n.
vitrinde mağazada bulunmayan malların ve bunlara ait gerçek dışı fiyatların lanse edilip müşterinin kandırılması bait and switch n.
uygun bulunmayan talip detrimental n.
çıkarı bulunmayan clean adj.
doğrudan ilişkisi bulunmayan clean adj.