filiz - Turkish English Dictionary
History

filiz



Meanings of "filiz" in English Turkish Dictionary : 40 result(s)

Turkish English
Common Usage
filiz sprout n.
General
filiz offshoot n.
filiz bud n.
filiz spray n.
filiz young shoot n.
filiz shoot n.
filiz tendril n.
filiz cion n.
filiz sprig n.
filiz spine n.
filiz button n.
filiz outgrowth n.
filiz growth n.
filiz offset n.
filiz rod n.
filiz clasper n.
filiz tiller n.
filiz burgeon n.
filiz outrunner n.
filiz clan n.
filiz sprit n.
filiz sprouting n.
filiz surcle [obsolete] n.
Technical
filiz crude metal n.
Construction
filiz ore n.
Mining
filiz ore n.
Botanic
filiz turio n.
filiz twig n.
filiz tendril n.
filiz vine n.
filiz rattoon n.
filiz bud n.
filiz ratoon n.
filiz winder [obsolete] n.
filiz sallow n.
filiz surculus [obsolete] n.
Agriculture
filiz offshoot n.
Printery
filiz offset n.
Archaic
filiz tendron n.
filiz germen n.

Meanings of "filiz" with other terms in English Turkish Dictionary : 58 result(s)

Turkish English
General
sarılmaya yarayan filiz tendril n.
filiz ayırıcı ore separator n.
aşılık filiz scion n.
kök filiz tiller n.
filiz şirket startup n.
sallanan filiz/yaprak tress n.
(bitki) filiz oelet n.
filiz aşısı imp [obsolete] n.
aşılık filiz ingraftment n.
aşılık filiz sion [obsolete] n.
aşılık filiz stallon n.
sürmek (filiz) stock v.
vermek (yaprak/çiçek/filiz vb'ni) put forth v.
filiz vermek burgeon v.
filiz sürmek shoot v.
kökten filiz sürmek tiller v.
filiz ile aşılamak inoculate [obsolete] v.
(tomurcuk, filiz) saksıdan çıkarak baş vermek push v.
filiz veren mother adj.
Technical
alüminyumlu filiz aluminous ore n.
filiz demiri connecting rod n.
filiz demiri dowel bar n.
filiz bezemeli çanak çömlek sprigged ware n.
Mining
filiz ayırıcı ore separator n.
Biology
filiz anlamı veren son ek -blast suf.
Botanic
tohumun çimlenmesinde ortaya çıkan ilk filiz acrospire n.
cinsiyetsiz filiz ile alakalı conidial n.
koruyucu filiz shield bud n.
sap ya da filiz axis n.
yan filiz runner n.
daha üstteki veya büyük bir filizden çıkan filiz undershoot n.
alt filiz undershoot n.
süresiz şekilde uykuda bekleyen ve belirli şartlar altında filiz verebilen tomurcuk latent bud n.
filiz ucunda küçük çıkıntılar şeklinde görülen ve yaprak oluşturan hücre grubu leaf primordium n.
genç filiz draw n.
bazı soğanlı bitkilerde aşağı uzayarak yaprak uçlarında yeni soğan oluşturan filiz dropper n.
aşılamada filiz ve gövdenin birleştirilememesi incompatibility n.
yer altında sürünüp kök ve filiz oluşturan sap sobole n.
aşılık filiz surculus [obsolete] n.
filiz vermek ratoon v.
filiz vermek rattoon v.
daha küçük ve ikincil dalları budayıp ana dallara farklı türden filiz aşılama refurnish v.
bitki gövdesine (aşılık filiz) yerleştirmek cleft v.
filiz veren turioniferous adj.
hem çiçeklerin hem yaprakların özelliklerine sahip (filiz) ambiparous adj.
Agriculture
aşılık filiz scion n.
filiz alma disbudding n.
maleik hidrazit filiz sürme kontrol maddesi maleic hydrazide sucker control agent n.
aşılık filiz engraffment n.
toprağın üstünde görülen ilk filiz veya sürgünler braird [uk] n.
uç veya filiz alma sonrası oluşan dal break n.
aşılık filiz stick n.
aşılık filiz aşılamak top-graft v.
Tobacco
filiz kırma suckering n.
Forestry
filiz aşısı graft n.
(yeni filiz oluşumu için bırakılan) kısa ağaç kökü snag n.
Archaic
aşılık filiz imp n.
(bitkiye) filiz yerleştirmek graff v.