neck - Turkish English Dictionary
History

neck

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "neck" in Turkish English Dictionary : 66 result(s)

English Turkish
Common Usage
neck n. boyun
General
neck n. yaka (elbisede)
neck n. boğaz
neck n. boyun (şişede)
neck n. berzah
neck n. sap (telli çalgılarda)
neck n. yaka
neck n. boyun
neck n. kıstak
neck n. (giyside) yaka
neck n. dil
neck n. kıl payı
neck n. burun farkı
neck n. art
neck n. peş
neck n. bölge
neck n. bölüm
neck v. sarmaş dolaş olmak
neck v. yiyişmek
neck v. sarılmak
neck v. koklaşmak
neck v. sarmaş dolaş öpüşmek
neck v. sarmaş dolaş sarılmak
neck v. boynuna sertçe şaplak atmak
neck v. başını kesmek
neck v. kellesini uçurmak
neck v. boynunu kırarak öldürmek
neck v. etrafına bir oluk yaparak çapını azaltmak
Colloquial
neck n. utanmazlık
neck n. küstahlık
neck v. sıkıca kavrayarak sevgiyle öpmek
neck v. kesiti daralmak
Technical
neck n. boyun
neck n. kaplarda ağza yakın dar kısım
neck n. muylu (merdane)
Textile
neck n. düğmelerde ipin bağlandığı sap kısmı
Architecture
neck n. sütun kornişi
neck n. sütunda başın hemen altındaki dar kısım
Construction
neck n. dik veya çift katlı bir duvarın her iki tarafına yerleştirilmiş, özel ölçüleri olan bir tuğla duvar
neck n. köprü
Automotive
neck n. boyun
Aeronautic
neck n. kaplarda ağza yakın dar kıısm
Mining
neck n. değerli taşın dar ve dikey gövdesi
Anatomy
neck n. vücutta bir organ veya bölümün daralan kısmı
neck n. rahim boynu
neck n. serviks
neck n. boyun
Dentistry
neck n. dişin taç ve kök arasında kalan kısmı
Printing
neck n. yazı tipi karakteri üzerinde yükseltilmiş eğim
Gastronomy
neck n. gerdan
Marine Biology
neck n. istiridye gibi çift kabuklu yumuşakçalarda emici boru
Botanic
neck n. kabak gibi meyvelerin ince ucu
neck n. bitkinin sapı ve kökü arasındaki varsayımsal sınır
neck n. kök boynu
Breeding
neck v. (hayvanları) boynuna halat takarak gevşek bir şekilde birbirine bağlamak
Geography
neck n. kıstak
Geology
neck n. sönmüş volkanın ağzını kapatan ve çevresindeki kayaların aşınmasıyla ortaya çıkan katı lav bloğu
Hunting
neck n. yivli silah kovanlarında çekirdeği kavrayan kısım
Music
neck n. çalgı sapı
neck n. sap
neck n. telli çalgılarda sap
neck n. yaylı ve telli çalgılarda sap
neck n. yaylıçalgılarda sap
Printery
neck n. yazıcıda başı omuza bağlayan kısım
British Slang
neck v. içmek
neck v. öpüşmek

Meanings of "neck" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
pain in the neck n. baş belası
back of the neck n. ense
General
nape of the neck n. ense
stiff neck n. tutulmuş boyun
neck stiffness n. ense sertliği
polo neck n. boğazlı yaka
stiff neck n. inatçılık
the scruff of the neck n. ense
the nape of the neck n. ense
neck exercise n. boyun egzersizi
v neck n. v şeklindeki yaka
base of the neck n. ense kökü
neck stiffness n. boyun tutulması
neck (bottle) n. boğaz (şişe)
neck rigidity n. ense sertliği
stiff neck n. boyun tutulması
neck strap n. boyun askısı
crew neck n. sıfır yaka
ewe-neck n. kavisli boyun
swan-neck n. kuğu boynu
neck rest n. boyunluk
soft curve of one's neck n. boynunun yumuşak kavisi
neck float n. boyun simidi
neck pillow n. boyun yastığı
neck pain n. boyun ağrısı
neck ache n. boyun ağrısı
tie neck dress n. boyundan bağlı elbise
neck lanyard n. boyun askı ipi
neck-gear n. diş teli
neck-scarf n. fular
halter-neck n. boyundan askı
bull neck n. boğanın boyun postundan yapılan deri
bull neck n. kısa, kalın ve güçlü boyun
polo-neck collar n. balıkçı yaka
polo-neck collar n. polo yaka
stiff neck n. kibirli kimse
stiff neck n. kurumlu kimse
stiff neck n. gururlu kimse
stiff neck n. mağrur kimse
stiff neck n. kendini beğenmiş kimse
stiff neck n. burnu havada kimse
stiff neck n. tepeden bakan kimse
stiff neck n. dikbaşlı kimse
break one's neck v. paralanmak
break one's neck v. dişini tırnağına takmak
seize by the neck v. ensesinden yakalamak
break one's neck v. boynu kırılmak
have a stiff neck v. boynu tutulmak
break one's neck v. kendini paralamak
breathe down somebody's neck v. başına dikilmek
risk one's neck v. hayatını tehlikeye koymak
take somebody by the scruff of the neck v. enselemek
have a crick in one's neck v. boynu tutulmak
break one's neck v. boynunu kırmak
be neck and neck v. başa baş gitmek
be neck and neck v. başabaş gitmek
be neck and neck v. kafa kafaya gitmek
be a millstone about one's neck v. ayak bağı olmak
be a millstone round one's neck v. ayak bağı olmak
have a sore neck v. boynu tutulmak
hug someone's neck v. boynuna sarılmak
stab someone in the neck v. birini boynundan bıçaklamak
break one’s neck v. boynunu kırmak
slip and break one’s neck v. kayıp boynunu kırmak
throw one's arms around one's neck v. boynuna sarılmak
crane one's neck v. boynunu uzatmak
neck-rein v. dizginlerini çekerek atı yönlendirmek
neck-rein v. çekilen dizgine göre yönlenmek (at)
break the neck v. boynunu kırmak
having a neck adj. boğazlı
having a neck adj. boyunlu
low-neck adj. dekolte
roll-neck adj. balıkçı yakalı (giysi)
polo-neck adj. boğazlı
without neck adj. boyunsuz
neck and neck adv. müsavi
neck and crop adv. tamamen
neck and neck adv. başabaş
by a neck adv. kıl payı
neck and neck adv. pek yakın
by the scruff of the neck adv. ensesinden
neck and crop adv. hep beraber
neck and crop adv. tamamiyle
neck and neck adv. kafa kafaya
neck and neck adv. yarışta at başı beraber
neck and neck adv. başa baş
neck and crop adv. hepsi birden
neck and crop adv. palas pandıras
neck and neck adv. at başı beraber
on the neck of adv. ardı sıra
on the neck of adv. yakından takipte
on the neck of adv. kısa süre sonra
Phrasals
neck down v. kafaya dikmek
neck down v. fondip yapmak
neck down v. bir dikişte içmek
neck down v. mermi kovanını daraltmak
neck down v. kovanın çapını (daha küçük kalibreli bir mermiye göre) ayarlamak
neck up v. mermi kovanını genişletmek
neck up v. kovanın çapını (daha büyük kalibreli bir mermiye göre) ayarlamak
Phrases
by the nape of (one's) neck adv. ensesinden/yakasından (tutarak/yakalayarak)
by the nape of (one's) neck adv. ensesine/yakasına (yapışarak)
by the nape of its neck adv. ensesinden/yakasından (tutarak/yakalayarak)
by the nape of its neck adv. ensesine/yakasına (yapışarak)
by the nape of the neck adv. ensesinden/yakasından (tutarak/yakalayarak)
by the nape of the neck adv. ensesine/yakasına (yapışarak)
Colloquial
a pain in the neck n. başa bela
no-neck n. boyunsuz kimse
a pain in the neck n. can sıkıcı
pain in the neck n. karın ağrısı
pain in the neck n. püsküllü bela
hard neck [ireland] n. cesaret
hard neck [ireland] n. gayret
brass neck [uk] n. sinir
brass neck [uk] n. küstahlık
save someone's neck v. birinin kıçını kurtarmak
neck with someone v. biriyle yiyişmek
save someone's neck v. imdadına yetişmek
save someone's neck v. yardımına koşmak
save someone's neck v. yardımına yetişmek
save someone's neck v. yardım etmek
break your neck v. kıçını yırtmak
break your neck v. kendini paralamak
break your neck v. paralanmak
break your neck v. göbeği çatlamak
break your neck v. büyük çaba sarf etmek
break your neck v. canını dişine takmak
break your neck v. eşek gibi çalışmak
dead from the neck up expr. aptal
pain in the neck expr. can sıkıcı tip
neck or nothing expr. her şeyi göze alarak
neck or nothing expr. ya herrü ya merrü
neck or nothing expr. ya hep ya hiç
kiss mi neck back expr. şaka yapıyorsun
kiss mi neck back expr. yok daha neler
kiss mi neck back expr. daha neler
kiss mi neck back expr. hadi canım
kiss mi neck back expr. hadi ya
kiss mi neck back expr. inanılır gibi değil
kiss mi neck back expr. hadi canım sen de
kiss mi neck back expr. vay anasını
kiss mi neck back expr. vay canına
kiss mi neck back expr. inanmam
kiss mi neck back expr. nasıl yani
Idioms
albatross around one's neck n. baş/başının belası
brass neck [uk] n. cesareti olma
brass neck [uk] n. cesaret etme
brass neck [uk] n. bir şey yapma cesaretini gösterme
brass neck [uk] n. cüret etme
brass neck [uk] n. (bir şeyi yapacak) yüzü olma/bulma
brass neck [uk] n. (bir şeyi yapacak kadar) sinirleri sağlam olma
brass neck [uk] n. (bir şeyi yapmaya) sinirleri dayanma
brass neck [uk] n. (bir şeyi yapmayı) gözü yeme
brass neck [uk] n. utanmaz
brass neck [uk] n. arsız
brass neck [uk] n. küstah
brass neck [uk] n. yüzsüz
albatross round one's neck n. ayak bağı
yoke around someone's neck n. ayak bağı
a millstone around one's neck n. ayak bağı
albatross around one's neck n. ayak bağı
the albatross round someone's neck n. bahtı kara
the albatross round about someone's neck n. bahtı kara
an albatross round someone's neck n. bahtı kara
an albatross round about someone's neck n. bahtı kara
a crick in one's neck n. boyun tutulması
an albatross round someone's neck n. mimli
the albatross round about someone's neck n. mimli
the albatross round someone's neck n. mimli
an albatross round about someone's neck n. mimli
a millstone around one's neck n. sırttaki yük
yoke around someone's neck n. sırttaki yük
albatross round one's neck n. sırtta yük
albatross around one's neck n. sırtta yük
pencil neck n. zayıf kimse
pencil neck n. silik kimse
pencil neck n. ezik kimse
pencil neck n. pısırık kimse
pencil neck n. muhallebi çocuğu
pencil neck n. süt çocuğu
pencil neck n. korkak kimse
pencil neck n. akademiye/entelektüel alanlara meyilli kimse
pencil neck n. akademiye/entelektüel alanlara yatkın kimse
pencil neck n. akademik hayatında başarılı kimse
pencil neck n. entelektüel kimse
some neck n. cüret
some neck n. arsızlık
some neck n. yüzsüzlük
some neck n. terbiyesizlik
some neck n. küstahlık
some neck n. utanmazlık
some neck n. küstahlık, gözü karalık
some neck n. yürek yemişlik
a millstone about (one's) neck n. ayak bağı
a millstone about (one's) neck n. (birini) aşağı çeken şey
a millstone about (one's) neck n. (birinin) sırtında/omzunda yük
a millstone about (one's) neck n. (birinin) önünde büyük/ciddi bir engel
a millstone around your neck n. ayak bağı
a millstone around your neck n. birini aşağı çeken şey
a millstone around your neck n. sırtında/omzunda yük
a millstone around your neck n. önünde büyük/ciddi bir engel
a millstone round your neck [uk] n. ayak bağı
a millstone round your neck [uk] n. birini aşağı çeken şey
a millstone round your neck [uk] n. sırtında/omzunda yük
a millstone round your neck [uk] n. önünde büyük/ciddi bir engel
a millstone around somebody's neck n. birine ayak bağı
a millstone around somebody's neck n. birini aşağı çeken şey
a millstone around somebody's neck n. birinin sırtında/omzunda yük
a millstone around somebody's neck n. birinin önünde büyük/ciddi bir engel
a millstone round somebody's neck n. birine ayak bağı
a millstone round somebody's neck n. birini aşağı çeken şey
a millstone round somebody's neck n. birinin sırtında/omzunda yük
a millstone round somebody's neck n. birinin önünde büyük/ciddi bir engel
a pain in the neck [us] n. baş belası
a pain in the neck [us] n. sinir bozucu kimse/şey
albatross round someone's neck n. birinin baş/başının belası
albatross round someone's neck n. birine ayak bağı
albatross round someone's neck n. birinin sırtında yük
albatross round someone's neck n. birinin önünde engel
an albatross around your neck n. başının belası
an albatross around your neck n. ayak bağı
an albatross around your neck n. sırtında yük
an albatross around your neck n. önünde engel
an albatross round your neck [uk] n. başının belası
an albatross round your neck [uk] n. ayak bağı
an albatross round your neck [uk] n. sırtında yük
an albatross round your neck [uk] n. önünde engel
albatross round someone's neck n. birinin baş/başının belası
albatross round someone's neck n. birine ayak bağı
albatross round someone's neck n. birinin sırtında yük
albatross round someone's neck n. birinin önünde engel
an albatross around your neck n. başının belası
an albatross around your neck n. ayak bağı
an albatross around your neck n. sırtında yük
an albatross around your neck n. önünde engel
an albatross round your neck [uk] n. başının belası
an albatross round your neck [uk] n. ayak bağı
an albatross round your neck [uk] n. sırtında yük
an albatross round your neck [uk] n. önünde engel
brass neck/nerve [uk] n. cüret etme
brass neck/nerve [uk] n. yüzü olma
brass neck/nerve [uk] n. yüz bulma
brass neck/nerve [uk] n. arsızlık
brass neck/nerve [uk] n. yüzsüzlük
crick in one's neck n. boyun tutulması
crick in one's neck n. boynunda tutulma
crick in neck n. boyun tutulması
millstone about neck n. ayak bağı
millstone about neck n. aşağı çeken şey
millstone about neck n. sırttaki yük
millstone about neck n. önünde büyük/ciddi bir engel
your neck of the woods n. yaşadığı yerin civarı/çevresi
your neck of the woods n. çevresi
your neck of the woods n. civarı
your neck of the woods n. dolayları
your neck of the woods n. yaşadığı yer/bölge
break the neck of v. ana kuvvetini yok etmek
harden the neck v. inatçı olmak
tread on the neck of v. ezmek
tread on the neck of v. baskı yapmak
tread on the neck of v. sıkıştırmak
tread on the neck of v. tiranlık etmek
tread on the neck of v. eziyet etmek
tread on the neck of v. zulmetmek
lay (one's) neck on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
lay (one's) neck on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
lay (one's) neck on the block v. kendini ateşe atmak
put your neck on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
put your neck on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
put your neck on the block v. kendini ateşe atmak
lay your neck on the block v. kendini riske/tehlikeye atmak
lay your neck on the block v. riski/tehlikeyi göze almak
lay your neck on the block v. kendini ateşe atmak
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü çekmek
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü yüklenmek
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü sırtlanmak
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü üstüne almak
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü omuzlamak
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe göğüs germek
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe dayanmak
carry a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe katlanmak
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü çekmek
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü yüklenmek
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü sırtlanmak
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü üstüne almak
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıyı/yükü omuzlamak
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe göğüs germek
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe dayanmak
bear a millstone (around one's neck) v. ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe katlanmak
get it in the neck v. acımasızca azarlanmak
breathe down someone's neck v. adım adım izlemek
get it in the neck v. ağır biçimde eleştirilmek
catch it in the neck v. ağır biçimde eleştirilmek
break one's neck (to do something) v. alnının damarı çatlamak
break one's neck to do something v. alnının damarı çatlamak
break one's neck v. alnının damarı çatlamak
get it in the neck v. aşağılanmak
be an albatross around someone's neck v. ayağına bağ olmak
hang someone by the neck v. birini asarak öldürmek
hang someone by the neck v. birini asmak
put one's neck on the line v. büyük bir riske girmek
risk one's neck v. büyük riske girmek
have the brass neck to do something v. bir şeyi yapmaya cüret etmek
have the brass neck to do something v. bir şeyi yapmaya cesaret etmek
win by a neck v. burun farkı ile kazanmak
lose by a neck v. burun farkı ile kaybetmek
talk out (the side of) one’s neck v. bol keseden atmak
breathe down someone's neck v. birinin tepesine dikilmek
breathe down one's neck v. birinin tepesine binmek
have the brass neck to do something (brit) v. bir şeyi yapmaya cesareti olmak
wring somebody's neck v. boğazına sarılmak
down on someone's neck v. birinin tepesine binmek
have (one's) foot on (someone's) neck v. baskısı altında tutmak
down on someone's neck v. birinin ensesine binmek
break one's neck (to do something) v. dişini tırnağına takmak
get it in the neck v. cezalandırılmak
breathe down someone's neck v. çöküntü olmak
break one's neck v. çok çalışmak
break one's neck v. canını dişine takmak
break one's neck v. çok çaba sarfetmek
break the neck of v. hakkından gelmek
put neck on the line v. hayatını riske atmak
get it in the neck v. fırçayı yemek
grab someone by the nape of the neck v. ensesinden yakalamak
breathe down someone's neck v. ensesinde bitmek
breathe down someone's neck v. ensesine binmek
put neck on the line v. hayatını tehlikeye atmak
risk one's neck v. hayatını tehlikeye atmak
breathe down someone's neck v. ensesinde olmak
break one's neck v. elinden geleni yapmak
lose by a neck v. kıl payıyla kaybetmek
win by a neck v. kıl payıyla kazanmak
put one's neck on the line v. kendini ateşe atmak
stick one's neck out v. kendini zor bir duruma sokmak
stick one's neck out v. kendini ateşe atmak
break one's neck v. kıçını yırtmak
risk one's neck v. kelleyi koltuğa almak
risk one's neck v. kellesini ortaya koymak
stick one's neck out v. kendini tehlikeye atmak
win by a neck v. kıl payı ile kazanmak
put one's neck on the line v. kendini tehlikeye atmak
catch it in the neck v. okkanın altına gitmek
get it in the neck v. okkanın altına gitmek
have (one's) foot on (someone's) neck v. köşeye sıkıştırmak
have (one's) foot on (someone's) neck v. kontrol elinde olmak
put one's neck on the block v. kendini riske atmak
lose by a neck v. kıl payı ile kaybetmek
save one's neck v. postu kurtarmak
breathe down someone's neck v. soluğunu ensesinde hissettirmek
talk out (the side of) one’s neck v. palavra atmak
breathe down someone's neck v. soluğunu hissettirmek
put neck on the line v. riske girmek
put one's neck on the block v. riske girmek
stick one's neck out v. riske girmek
breathe down someone's neck v. soluğunu ensesinden ayırmamak
breathe down someone's neck v. tepesinden ayrılmamak
break one's neck v. tüm gücüyle çalışmak
breathe down someone's neck v. tepesine dikilmek
break one's neck v. (bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak
breathe down someone's neck v. (birinin) ensesinde boza pişirmek
make the hair stand up on the back of (one's) neck v. (birinin) tüylerini diken diken etmek
make the hair stand up on the back of (one's) neck v. (birinin) tüylerini ürpertmek
make the hair stand up on the back of (one's) neck v. (birini) dehşete düşürmek
make the hair stand up on the back of (one's) neck v. (birini) korkutmak
make one's hair stand up on the back of (one's) neck v. (birinin) tüylerini diken diken etmek
make one's hair stand up on the back of (one's) neck v. (birinin) tüylerini ürpertmek
make one's hair stand up on the back of (one's) neck v. (birini) dehşete düşürmek
make one's hair stand up on the back of (one's) neck v. (birini) korkutmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
talk through the back of (one's) neck v. saçma sapan konuşmak
talk through the back of (one's) neck v. yüksekten atmak
talk through the back of (one's) neck v. atıp tutmak
talk through the back of (one's) neck v. kafadan atmak
talk through the back of (one's) neck v. uydurmak
talk through the back of (one's) neck v. abartılı konuşmak
talk through the back of (one's) neck v. bir tarafından uydurmak
take it in the neck [uk] v. azar işitmek
take it in the neck [uk] v. paparayı yemek
take it in the neck [uk] v. fırçayı yemek
take it in the neck [uk] v. cezalandırılmak
save (one's) own neck v. postu kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi postunu kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi götünü/kıçını kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini tehlikeden, beladan, zorluktan kurtarmak/sıyırmak
be breathing down (one's) neck v. (birinin) tepesine/ensesine binmek
be breathing down (one's) neck v. (birinin) tepesinden ayrılmamak
be breathing down (one's) neck v. (birinin) ensesinde boza pişirmek
be breathing down (one's) neck v. (birinin) ensesinde/tepesinde dikilmek
be breathing down (one's) neck v. (birinin) ensesinde/tepesinde olmak
be breathing down (one's) neck v. (birinin) hemen arkasında olmak
be breathing down (one's) neck v. (birini) yakından takip etmek
be breathing down (one's) neck v. (birine) soluğunu ensesinde hissettirmek
be breathing down someone's neck v. birinin hemen arkasında olmak
be breathing down someone's neck v. birini yakından takip etmek
be breathing down someone's neck v. birine soluğunu ensesinde hissettirmek
be breathing down someone's neck v. birinin tepesine/ensesine binmek
be breathing down someone's neck v. birinin tepesinden ayrılmamak
be breathing down someone's neck v. birinin ensesinde boza pişirmek
be breathing down someone's neck v. birinin ensesinde/tepesinde dikilmek
be breathing down someone's neck v. birinin ensesinde/tepesinde olmak
be dead from the neck up v. aptal olmak
be dead from the neck up v. geri zekalı olmak
be dead from the neck up v. salak olmak
be up to (one's) neck in (something) v. boğazına/gırtlağına kadar (bir şeye) gömülmek
be up to (one's) neck in (something) v. boğazına/gırtlağına kadar (bir şeye) batmak
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeylerin) içinde/arasında kaybolmak
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeylerin) içinde boğulmak
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeylerin) içine gömülmek
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeylerin) altında ezilmek
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeyler) boyunu/başını aşmak
be up to (one's) neck in (something) v. çok fazla (bir şeyi) olmak
be up to (one's) neck in (something) v. (bir şeyden) başını kaldıramamak
be up to your neck in something v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye gömülmek
be up to your neck in something v. bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak
be up to your neck in something v. bir şeylerin içinde boğulmak
be up to your neck in something v. bir şeylerin içine gömülmek
be up to your neck in something v. bir şeylerin altında ezilmek
be up to your neck in something v. bir şeyler boyunu/başını aşmak
be up to your neck in something v. çok fazla bir şeyi olmak
be up to your neck in something v. bir şeyden başını kaldıramamak
be up to your neck in something v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye batmak
be up to your neck in something v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye bulaşmak
be in something up to your neck v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye gömülmek
be in something up to your neck v. bir şeylerin içinde/arasında kaybolmak
be in something up to your neck v. bir şeylerin içinde boğulmak
be in something up to your neck v. bir şeylerin içine gömülmek
be in something up to your neck v. bir şeylerin altında ezilmek
be in something up to your neck v. bir şeyler boyunu/başını aşmak
be in something up to your neck v. çok fazla bir şeyi olmak
be in something up to your neck v. bir şeyden başını kaldıramamak
be in something up to your neck v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye batmak
be in something up to your neck v. boğazına/gırtlağına kadar bir şeye bulaşmak
break your neck (doing something/to do something) v. (bir şey yapacağım diye/yapmak için) kendini paralamak
break your neck (doing something/to do something) v. (bir şey yapacağım diye/yapmak için) kıçını yırtmak
break your neck (doing something/to do something) v. (bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek
break your neck (doing something/to do something) v. (bir şey yapacağım diye/yapmak için) bir tarafını yırtmak
break your neck (doing something/to do something) v. (bir şey yapacağım diye/yapmak için) canını dişine takmak
break neck v. paralanmak
break neck v. dişini tırnağına takmak
break neck v. kendini paralamak
break neck v. çok çabalamak
break neck v. boynunu kırmak
break neck v. kıçını yırtmak
break one's neck v. paralanmak
break one's neck v. dişini tırnağına takmak
break one's neck v. kendini paralamak
break one's neck v. çok çabalamak
break one's neck v. boynunu kırmak
break one's neck v. kıçını yırtmak
break your neck to do something v. bir şey yapmak için kendini paralamak
break your neck to do something v. bir şey yapmak için kıçını yırtmak
break your neck to do something v. bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek
break your neck to do something v. bir şey yapmak için bir tarafını yırtmak
break your neck to do something v. bir şey yapmak için canını dişine takmak
break your neck to do something v. bir şey yapmak için göbeği çatlamak
breathe down (one's) neck v. (birinin) tepesine binmek
breathe down (one's) neck v. (birini) adım adım izlemek
breathe down (one's) neck v. (birinin) ensesine binmek
breathe down (one's) neck v. soluğunu (birinin) ensesinden ayırmamak
breathe down (one's) neck v. (birinin) tepesinden ayrılmamak
breathe down (one's) neck v. (birinin) ensesinde boza pişirmek
breathe down (one's) neck v. (birinin) ensesinde dikilmek
breathe down (one's) neck v. (birinin) tepesinde dikilmek
breathe down (one's) neck v. (birinin) başında dikilmek
breathe down neck v. tepesine binmek
breathe down neck v. tepesinde/başında dikilmek
breathe down neck v. ensesinde boza pişirmek
breathe down somebody's neck v. birinin ensesinde dikilmek
breathe down somebody's neck v. birinin tepesinde dikilmek
breathe down somebody's neck v. birinin başında dikilmek
catch it in the neck v. fena azar işitmek
catch it in the neck v. fena fırça yemek
catch it in the neck v. fena cezalandırılmak
hang (someone or oneself) by the neck v. (birini/kendini) asmak
hang (someone or oneself) by the neck v. (birini/kendini) asarak öldürmek
hang by the neck v. asmak
hang by the neck v. asarak öldürmek
have some neck v. cüretkar olmak
have some neck v. yüzsüz olmak
have some neck v. arsız olmak
have some neck v. cesur olmak
have some neck v. gözü pek olmak
have the neck to do something v. bir şeyi yapmaya cüret etmek
have the neck to do something v. bir şeyi yapmaya cesaret etmek
have the neck to do something v. bir şeyi yapmaya cesareti olmak
put your neck on the line [uk] v. büyük bir riske girmek
put your neck on the line [uk] v. kendini tehlikeye atmak
put your neck on the line [uk] v. kendini ateşe atmak
risk your neck v. hayatını tehlikeye koymak
risk your neck v. hayatını tehlikeye atmak
risk your neck v. kelleyi koltuğa almak
risk your neck v. kellesini ortaya koymak
risk your neck v. büyük riske girmek
stick neck out v. (kendini) ateşe atmak