saran - Turkish English Dictionary
History

saran



Meanings of "saran" in Turkish English Dictionary : 3 result(s)

English Turkish
Technical
saran n. saran
Chemistry
saran n. suya dayanıklı plastik resin
saran n. termoplastik kopolimer

Meanings of "saran" in English Turkish Dictionary : 9 result(s)

Turkish English
General
saran enveloper n.
saran enfolder n.
saran encloser n.
saran girdler n.
saran surrounding n.
saran wraparound adj.
saran immersive adj.
saran enveloping adj.
Technical
saran saran n.

Meanings of "saran" with other terms in English Turkish Dictionary : 164 result(s)

Turkish English
General
saran kimse wrapper n.
mısır koçanını saran yapraklar shuck n.
hanedan armasının çevresini saran geniş şerit fess n.
avını sıkıca saran boa yılanı boa constrictor n.
tırnak kenarlarını saran epidermis epionychium n.
tırnak kenarlarını saran epidermis epinychium n.
bir kimse veya şeyin etrafnı saran parlak şöhret bulutu nimbus n.
çepeçevre saran ses sistemi surround system n.
vücudu saran elbise sheath dress n.
(yarayı) saran kimse bandager n.
baldırı saran diz altı pantolon capris [plural of capri] n.
geri saran kimse redrawer n.
bir şeyi kaplayan veya saran doğal nesne natural covering n.
deoksiribonükleik asit ve temel proteinlerden meydana geldiği düşünülen ve tamamen farklılaşmış bir kromozomun ipliğini saran hafif renkli bir dış tabaka matrix n.
bir şeyi saran boşluk womb n.
kafayı kask gibi saran başlık veya zar galea n.
(pamuk, yün) kordonları aynı anda çekip kıvırarak ipliğe dönüştürüp masuraya saran makine mule n.
ayakları yalnızca ayak ucundan ve topuktan saran alçak topuklu bir ayakkabı court n.
saran şey cocoon n.
yüzüğün kaş ve gravür bölümünü dışarda bırakarak parmağı saran kısmı shank n.
aniden saran duygu stab n.
saran şey surround n.
saran şey surrounding n.
tamamen saran bir maddenin içinde kaybolmak merge [obsolete] v.
taç gibi saran coronary adj.
vücudu saran formfitting adj.
her şeyi saran all-embracing adj.
bedeni sımsıkı saran fully fashioned adj.
bedeni saran snug adj.
bedeni saran tightfitting adj.
vücudu saran tight-fitting adj.
bedeni saran a tightly-fitting adj.
vücudu saran snug adj.
vücudu saran a tightly-fitting adj.
bedeni saran tight-fitting adj.
vücudu saran tightfitting adj.
dünyayı saran world-embracing adj.
her yeri saran all-pervading adj.
vücudu saran bodycon [uk] adj.
tek ve kesintisiz bir parça halinde saran wrapround adj.
bir şeyin etrafını saran obvolvent adj.
her şeyi saran overarching adj.
cildi saran intimate adj.
kılıf gibi saran sheathing adj.
sarmaşık gibi saran ivy adj.
etrafını saran round about prep.
Colloquial
her yanı saran aptallık krudzu n.
vücudunu saran/likralı kumaştan bisikletçi kıyafeti giymiş orta yaşlı adam mamil (middle-aged man in lycra) n.
Idioms
başı saran ve saç stilini koruyan bir başlık doorag n.
birinin/bir şeyin etrafını saran silahlı korumalar ring of steel n.
giriş çıkışı engellemek için etrafını saran kolluk kuvvetleri ring of steel n.
durmadan başa saran iş/şey penelope's web n.
birini bir şeyi saran/kaplayan ani bir sessizlik a hush fell over someone or something n.
çarşafları/kıyafetleri saran bir bit seam-squirrel n.
Industry
pres işlemi uygulanırken balya altında yer alan uçların döndürülmesi ile pamuk balyalarını saran metal bantları birbirine bağlayan parça returner n.
Technical
kaset veya filmi geri saran kontrol mekanizması rewind n.
makine ile kumaş saran kimse roller n.
puro demetlerinin etrafına sarma yaprakları saran kimse roller n.
koruma amaçlı örten veya saran aparat shoe n.
bedeni sımsıkı saran skintight adj.
dış kulağı tamamen saran circumaural adj.
Mechanic
bir parçanın etrafını saran blok bilezik collar n.
vinç mekanizmasının parçası olarak üzerinde bulunan çelik halatı saran yivli döner tambur winding drum n.
Textile
baldırı saran diz altı pantolon capri pants n.
meksikalı ve latin amerikalı kadınların giydiği baş ve omuzları saran uzun şal rebozo n.
vücudu saran dar giysi tube n.
kumaşı incelemek ve kusurları gidermek için büyük rulolardan çözüp daha küçük rulolara geri saran tekstil işçisi tuber n.
kumaşı inceleyerek kusurları gidermek için büyük rulolardan çözüp daha küçük rulolara geri saran tekstil işçisi winder n.
iplik saran kimse twiner n.
baldırı saran diz altı pantolon capri n.
bedeni sımsıkı saran fully fashioned n.
esnek malzemeden yapılmış vücudu tamamen saran elbise bandage dress n.
gövdeyi ve bacakları saran dar, tek parça streç giysi unitard n.
göğüsleri saran bir kumaştan oluşan giysi bandeau n.
göğüsleri saran bir kumaştan oluşan askısız bir bikini üstü bandeau n.
saran kimse lapper n.
belden ayağa kadar uzanan ve vücudu saran tek parça erkek giysisi mantyhose n.
iplik saran makine windle [dialect] n.
ip saran cihaz windle [dialect] n.
yüzün dört bölümünü saran bandaj four-tailed bandage n.
göğüsleri saran bir kumaştan oluşan bandeau adj.
(belirtilen kısmı) sıkıca saran -hugging adj.
(kıyafet) vücudu tamamen saran skinny adj.
Architecture
sanat ve mimaride kullanılan, kavisli ve birbirini saran çizgilerden oluşan bir süs motifi meander n.
(çit) kuyu etrafını saran puteal adj.
Construction
bazı sütunlarda gövdenin çevresini saran şerit veya silme gorge n.
Lighting
ışıkların yerleştirilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı pier n.
Automotive
çoğu el freni sisteminde kullanılan ve fren balatalı diskini saran bant brake band n.
Marine
rıhtım halatlarını çekmekte kullanılan halatı saran çıkrık capstan n.
rıhtım halatlarını çekmekte kullanılan halatı saran çıkrığı döndürmek heave taut v.
rıhtım halatlarını çekmekte kullanılan halatı saran çıkrığı kullanmak bring to v.
Medical
ağız çevresini saran kası orbicularis oris muscle n.
kalbi saran zarın iltihabı pericarditis n.
kalbi saran zar ile kalp arasında toplanan sıvının boşaltılması periocardiocentesis n.
kalbi saran zarın kesilmesi pericardiotomy n.
labirenti saran dokuların iltihabı perilabyrinthitis n.
ovumu saran membranöz yapı zona pellusida n.
perikardın kalbi saran iç yaprağı epicardium n.
böbreği saran perirenal adj.
kulağın etrafını saran periotic adj.
kasları saran, destekleyen veya bağlayan fasyalara ait veya ilişkin myofascial adj.
Anatomy
mide ve kalın bağırsağın bir kısmını saran alt karın zarı caul n.
omurilikten sırta doğru meydana gelen ve omuriliği saran yapı neural arch n.
kalbin etrafını saran zar pericardial sac n.
kas liflerini saran ince bağ dokusu lifleri endomysium n.
kan ve lenf damarları, uzuv ve vücuttaki diğer boşlukları saran tek katmanlı hücrelerin oluşturduğu doku endothelium n.
vücudu kuşak gibi saran yapı zona n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası zona pellucida n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası zo′na n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası egg coat n.
yumurtayı saran kalın, sağlam ve esnek kılıf (dokubilimde) oolemma n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası pellucid zone n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası zona striata n.
memelilerin yumurtalarının etrafını saran şeffaf jölemsi glikoprotein tabakası stratum lucidum n.
kafayı kask gibi saran başlık veya zar galea aponeurotica n.
birçok amfibinin beyninin ön kısmını saran kafatası kemiği girdle bone n.
Psychology
beyni ve omuriliği saran en içteki hassas zar pia mater n.
Dentistry
dişkökünü saran kemiksi doku cementum n.
Pathology
tendon ve tendonun etrafını saran kılıfın iltihabı tendonous synovitis n.
tendon ve tendonun etrafını saran kılıfın iltihabı tendosynovitis n.
tendon ve tendonun etrafını saran kılıfın şişmesi tendovaginitis n.
tüm kafayı saran baş ağrısı galea n.
Gastronomy
sosisin dışını saran sığır ya da domuz bağırsağı case n.
Biology
virüsün dışını saran protein katmanı capsid n.
ovülün çekirdeğini saran iki kılıftan her biri tegument n.
bazı mantarları saran, mantar büyüdüğünde parçalanıp kalıntıları kalan zarımsı yapı universal veil n.
limon ağaçları gibi ağaçların sürgün ve dallarını saran bir mantar septobasidium pseudopedicellatum n.
limon ağaçları gibi ağaçların sürgün ve dallarını saran bir mantar felt fungus n.
yumurta çekirdeğinde nükleolusu saran küresel kılıf prothyalosoma n.
yumurta çekirdeğinde nükleolusu saran küresel kılıf prothyalosome n.
Marine Biology
dışını saran kemik plakası olmayan kedi balığı catfish n.
dışını saran kemik plakası olmayan kedi balığı naked catfish n.
bazı balıklarda başın arkasından başlayarak vücudu saran geniş pullu bölge corselet n.
bazı balıklarda başın arkasından başlayarak vücudu saran geniş pullu bölge corslet n.
hidroit gonoforunda üreme organlarını saran kese perigone n.
Astronomy
etrafını saran bir kara delik bulunmayan sonsuz derecede yoğun nokta kütlesi naked singularity n.
sarmal galaksilerin etrafını saran yuvarlak yıldız bulutu halo n.
Zoology
boynu saran renkli tüy/deri parçası torques n.
böceklerin kanadını saran kabuk wing case n.
bazı hayvanların yumurtalıklarını saran zarda görülen erkek dölleme hücresinin girebileceği gözenek micropyle n.
kraliçe arının etrafını saran böcekler court n.
Botanic
yumurta hücresinin çekirdeğinden elde edilmiş ve embriyo kesesini saran hücresel tabaka tercine n.
sapı bitkiyi tamamen saran yaprak perfoliate leaf n.
çiçekte ercik ve dişil organı saran iç bürgülerden biri palea n.
çeşitli kara yosunlarının arkegonunu saran, gövde ucundan veya ana gövdeden oluşmuş tüp marsupium n.
çeşitli kara yosunlarının arkegonunu saran, gövde ucundan veya ana gövdeden oluşmuş bir tüp perigynium n.
oregon'dan kaliforniya'ya uzanan bölgedeki dağlık arazilerde yetişen, pembe çiçekli ve yapraksı saplı yeri saran bir bitki mountain pride (penstemon newberryi) n.
yaprak diplerinde sapı saran kılıf ochrea n.
yaprağın sapı neredeyse tamamen saran alt kısmı sheath n.
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) centric adj.
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) centrical adj.
sapı bitkiyi tamamen saran perfoliate adj.
gövdeyi kısmen saran semiamplexicaul adj.
Tobacco
puronun en dış katmanını oluşturup gövdesini saran olgun tütün yaprağı wrapper n.
History
antik roma'da ayak bileğini saran bir tür ayakkabı calceus n.
Geography
lagünün etrafını saran dar mercan kayalığı lagoon island n.
Geology
volkanik taşın içindeki başka bir minerali saran kabuk kelyphitic rim n.
Sport
(kayakta) ayağı saran çeşitli kayışlardan herhangi biri toe strap n.
Entomology
bazı böceklerin pupasını saran dış kılıf theca n.
böcek yumurtalarını saran besleyici kılıf trophamnion n.
böceklerin kanadını saran kabuk wing shell n.
bazı böceklerin pupasını saran dış kılıf thec- pref.
bazı böceklerin pupasını saran dış kılıf theci- pref.
bazı böceklerin pupasını saran dış kılıf theco- pref.