sonunda - Turkish English Dictionary
History

sonunda



Meanings of "sonunda" in English Turkish Dictionary : 37 result(s)

Turkish English
General
sonunda last n.
sonunda after all adv.
sonunda at the end adv.
sonunda yet adv.
sonunda in the upshot adv.
sonunda at the end of adv.
sonunda enfin (fr) adv.
sonunda eventually adv.
sonunda at long last adv.
sonunda at length adv.
sonunda in the end adv.
sonunda in the long run adv.
sonunda last adv.
sonunda in fine adv.
sonunda through adv.
sonunda distad adv.
sonunda ultimately adv.
sonunda at last adv.
sonunda finally adv.
sonunda over adv.
sonunda in prep.
Phrases
sonunda an end expr.
sonunda once and for all expr.
sonunda after everything is said and done expr.
sonunda after everything is said and done expr.
Colloquial
sonunda at the end of the day expr.
sonunda in the long run expr.
sonunda for fair expr.
Idioms
sonunda at the last adv.
sonunda at the long run adv.
sonunda in the end expr.
sonunda after all is said and done expr.
Technical
sonunda finally adv.
Computer
sonunda in the last expr.
Latin
sonunda in fine adv.
sonunda ad finem adv.
Archaic
sonunda on the whole adv.

Meanings of "sonunda" with other terms in English Turkish Dictionary : 425 result(s)

Turkish English
Common Usage
en sonunda finally adv.
eninde sonunda eventually adv.
önünde sonunda eventually adv.
General
tatlı (yemeğin sonunda yenen) dessert n.
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) pudding n.
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi precipitation n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savory n.
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek savory n.
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) sweet n.
amerikalı zencileri tarafından aralık ayının sonunda kutlanan bir bayram kwanza n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savoury n.
bir olayın sonunda gerçekleşen after effect n.
yemeğin sonunda yenen tatlı dessert n.
film sonunda çıkan yazılar the credits at the end of a movie n.
restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant n.
zirve veya toplantı sonunda herkesin iştirak ettiği toplu fotoğraf çekimi family photo n.
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek savoury n.
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para retiring collection n.
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler take-home lessons n.
program sonunda yapılan kısa açıklama tag n.
bir akşam kampı ateşinde ya da toplantı sonunda söylenen kapanış şarkısı taps n.
bir parçanın sonunda bulunan unsurları terminalia n.
hasat sonunda yapılan şölen mell [dialect] n.
her bir aşamanın sonunda kesin çıktıları olan bir operasyonu belirli bir şekilde gerçekleştirme yolu methodology n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy hop n.
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-a-ring-a-roses n.
baharın sonunda, soğanlar ekildikten sonra yağan hafif kar onion snow [us] n.
akşam yemeği davetinde masanın sonunda oturan yardımcı croupier n.
sonunda ... çıkmak prove v.
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) have the last word v.
olmak (yarışma sonunda belirli bir sırada) come in v.
sonunda başarmak have the last laugh v.
yarış sonunda tartılmak (cokey) weigh in v.
sonunda varmak land up v.
sıranın sonunda olmak bring up the rear v.
sonunda razı olmak come to agree v.
karşısındakinin ne dediğini (sonunda) anlamak latch on v.
sonunda onaylamak put the seal on v.
sonunda onaylamak set the seal on v.
sonunda sinir krizi geçirmek end up having a nervous breakdown v.
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek pay by the end of the month v.
maç sonunda formalarını değiştirmek swap shirts at the end v.
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak bookend v.
sonunda elde etmek glean v.
en sonunda ulaşmak get round (to) v.
en sonunda gelmek get round (to) v.
en sonunda olan eventual adj.
sonunda olan eventual adj.
orta yaşların sonunda late-to-middle aged adj.
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu blanket adj.
(mektuplarda) adresteki satırların arasında virgül, sonunda nokta olan closed adj.
en sonunda at long last adv.
en sonunda eventually adv.
en sonunda at the latter end adv.
eninde sonunda at last adv.
eninde sonunda in the long run adv.
en sonunda finally adv.
eninde sonunda ultimately adv.
en sonunda after all adv.
en sonunda in the long run adv.
en sonunda at last adv.
saygılarımla (yazı sonunda) sincerely yours adv.
en sonunda at length adv.
eninde sonunda in the end adv.
en sonunda in the end adv.
uzun bir günün sonunda by the end of the day adv.
eninde sonunda sooner or later adv.
yıl sonunda by the end of year adv.
en sonunda broadly adv.
en sonunda ultimately adv.
ay sonunda end of month adv.
yolun sonunda at the end of the road adv.
uzun bir günün sonunda after a long day adv.
önünde sonunda at last adv.
belirli veya öngörülen bir süre sonunda at term adv.
kaynaklarının sonunda on one's last legs adv.
şakanın sonunda at the end of the joke adv.
başında ya da sonunda first or last adv.
eninde sonunda forward adv.
nun sonunda by the end of prep.
-nin sonunda by the end of prep.
en iyi dileklerimle (mektubun sonunda) all the best! interj.
madeni paraların sonunda kullanılan, rüşvet anlamına gelen payola kelimesinden alınmış bir son ek -ola suf.
sözcük sonunda yer alan e veya ie sesi düşünce kullanılan bir son ek -ing suf.
sözcük sonunda bulunan sessiz harfi pekiştirmek için kullanılan bir son ek -ing suf.
gösteri sonunda alkış isteği plaudite expr.
Phrasals
sonunda (bir şey) olmak/yapmak end up as (something) v.
sonunda (bir şey) olmak/yapmak end up (as)( something ) to become something v.
(sıralamada/yarış sonunda birinden) daha alt sırada yer almak place behind (someone or something) v.
(ameliyatın sonunda) yarayı kapatmak close someone up v.
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek cash in v.
gün sonunda işten çıkmak get off v.
sonunda bir şeyle/biriyle ilgilenebilmek get (around) to someone or something v.
sonunda bir konuya/birine geçiş yapabilmek get (around) to someone or something v.
sonunda (bir şeyi) yapabilmek get around to (doing something) v.
sonunda (bir şeyle) birleşmek tail into (something) v.
sezon sonunda satılmayan malları ilerisi için saklamak carry over v.
sonunda (bir şey) elde etmek end up with (something) v.
sonunda elinde (bir şeyle) kalmak wind up with (something) v.
Phrases
günün sonunda at the end of the day adv.
dünya savaşının sonunda at the end of the world war expr.
en sonunda at the very end expr.
güzel bir günün sonunda at the end of a beautiful day expr.
iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır very truly yours, expr.
kırklarının sonunda in his late forties expr.
önünde sonunda at some point expr.
kırklı yaşlarının sonunda in his late forties expr.
oysa sonunda as it turned out expr.
sonunda taşlar yerine oturdu all the pieces finally clicked into place expr.
seneler süren ihmalin sonunda after years of neglect expr.
toplantının sonunda aşağıdaki kararlar alınmıştır the followings are decided at the end of the meeting expr.
yıllarca süren ihmalin sonunda after years of neglect expr.
(mektubun sonunda) saygılarımla yours truly expr.
her şeyin sonunda after everything is said and done expr.
her şeyin sonunda after everything is said and done expr.
Proverb
kötülük eninde sonunda cezasını bulur mills of god grind slowly yet they grind exceeding small
başarısızlık sonunda başarıyı getirir failure teaches success
sonunda adalet yerini bulur justice triumphs in the end
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur mills of the gods grind slowly
yapacak işi olmayanlar önünde sonunda yanlış işler yapmaya başlarlar the devil makes work for idle ˈhands
vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder a guilty conscience needs no accuser
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır a house divided against itself cannot stand
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar absolute power corrupts absolutely
önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar breeding will tell
önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar breeding will tell
önünde sonunda kişi kendini belli eder breeding will tell
kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder breeding will tell
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
Colloquial
gün sonunda yatakta uzanırken duyulan mutluluk hissi bedgasm n.
kafa kafaya bitme (bir yarışın sonunda) a close finish n.
gün sonunda kazanılan parayı saymak cash out v.
bir şeyin sonunda bulunmak be in at the finish v.
bir şeyin sonunda orada olmak be in at the finish v.
sonunda yapabilmek get around to doing v.
bu ayın sonunda at the end of this month expr.
eninde sonunda at the end of the day expr.
gecenin sonunda at the end of the night expr.
günün sonunda at the end of the day expr.
o gecenin sonunda late that night expr.
köprünün sonunda at the end of the bridge expr.
şarkının sonunda at the end of the song expr.
sonunda yalnız kaldık alone at last expr.
uzun bir günün sonunda at the end of the day expr.
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
günün sonunda her şey iyi olacak it'll be all right on the night expr.
sonunda, geç bile oldu/kaldı (it's) about time expr.
sonunda, geç bile oldu/kaldı (it's) bout time expr.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam iou (I owe you) expr.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam iou1 (I owe you one) expr.
Idioms
zevk ve sefanın sonunda yaşanan felaket the primrose path (to ruin, destruction) n.
ömrünün baharında olan ve ömrünün sonunda olan iki kişinin ilişkisi may and december n.
2010'ların sonunda televizyon programlarının yaygınlaştığı/zirveye çıktığı dönem peak tv n.
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak end up as (something) v.
sonunda bir karar vermek come off the fence v.
sonunda bir karar vermek get off the fence v.
sonunda bir karar vermek climb off the fence v.
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek cash (one's) chips in v.
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek cash (one's chips) in v.
dayanma gücünün sonunda olmak be at the end of one's rope v.
sonunda birşey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak lay the ghost of something to rest v.
rastlantı sonunda bulmak light upon v.
sabrının sonunda olmak be at the end of one's rope v.
sonunda başlayabilmek come round to v.
rastlantı sonunda bulmak light on v.
yolun sonunda olmak be the end of the line v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek ring the curtain down on something v.
yolun sonunda olmak be the end of the road v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek bring the curtain down on something v.
önünde sonunda (bir şey) olmak end up (as) (something ) to become something v.
sonunda bir fikir belirtmek come off the fence v.
sonunda birinin tarafını seçmek come off the fence v.
sonunda kimi desteklediğini göstermek come off the fence v.
sonunda konuşabilmek find your voice/tongue v.
en sonunda (bir şey) olmak find (oneself) with (something) v.
sonunda (bir şeyle) kalakalmak find (oneself) with (something) v.
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek make a book v.
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek open a book v.
(birine) sonunda kararını verdirmek pull (one) off the fence v.
dayanma gücünün sonunda olmak be at the end of (one's) tether v.
sabrının sonunda olmak be at the end of (one's) tether v.
tahammülünün sonunda/sınırında olmak be at the end of (one's) tether v.
dayanma gücünün sonunda olmak be at the end of your tether v.
sabrının sonunda olmak be at the end of your tether v.
tahammülünün sonunda/sınırında olmak be at the end of your tether v.
sabrının sonunda olmak be at (one's) wits' end v.
tahammülünün sonunda/sınırında olmak be at (one's) wits' end v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek bring down the curtain v.
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek bring down the curtain (on something) v.
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek ring down the curtain (on something) v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek bring down the curtain (on something) v.
(oyunun sonunda) perdeyi kapatmak bring down the curtain (on something) v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek bring/ring down the curtain v.
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek ring down the curtain v.
önünde sonunda (bir şey) olmak end up to become v.
sonunda (bir şey) olmak/yapmak end up to become v.
en sonunda (bir şey) olmak find oneself with v.
sonunda konuşabilmek find your tongue v.
tahammülünün sonunda/sınırında olmak be at your wits' end v.
sabrının sonunda olmak be at your wits' end v.
sonunda bir şey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak lay the ghost of something v.
günün sonunda iyi olan all right on the night adj.
günün sonunda iyi olan all right on the night adj.
sürecin en sonunda olan down to the wire adj.
en sonunda in the end adv.
haziranın sonunda at the end of june adv.
şansın karşısında bütün oyuncular önünde sonunda kaybeder the cards beat all the players [obsolete] expr.
her şeyin sonunda after all is said and done expr.
suçlu eninde sonunda yakalanır crime doesn't pay expr.
sonunda anlaşıldı ki it turns out that expr.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam I owe you one expr.
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda in the home stretch expr.
yazın sonunda at the fag-end of the summer expr.
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda in the homestretch expr.
yolun sonunda at the end of the line expr.
önünde sonunda herkes yakayı ele verecek and your little dog, too expr.
önünde sonunda herkes yakalanacak and your little dog, too expr.
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma so near and yet so far expr.
sonunda! (and) not before time! expr.
(birinin) sabrının sonunda at (one's) wits' end expr.
(birinin) tahammülünün sonunda/sınırında at (one's) wits' end expr.
sabrının sonunda at your wits' end expr.
tahammülünün sonunda/sınırında at your wits' end expr.
yolun sonunda at a dead end expr.
dayanma gücünün sonunda at the end of (one's) rope expr.
sabrının sonunda/sınırında at the end of (one's) rope expr.
enerjisinin sonunda at the end of (one's) rope expr.
yolun sonunda at the end of (one's) rope expr.
sınırlarının sonunda at the end of (one's) rope expr.
dayanma gücünün sonunda at the end of (one's) tether expr.
sabrının sonunda/sınırında at the end of (one's) tether expr.
enerjisinin sonunda at the end of (one's) tether expr.
yolun sonunda at the end of (one's) tether expr.
sınırlarının sonunda at the end of (one's) tether expr.
dayanma gücünün sonunda at the end of rope expr.
sabrının sonunda at the end of rope expr.
tahammülünün sonunda/sınırında at the end of rope expr.
enerjisinin sonunda at the end of rope expr.
yolun sonunda at the end of rope expr.
sınırlarının sonunda at the end of rope expr.
dayanma gücünün sonunda at the end of your tether expr.
sabrının sonunda at the end of your tether expr.
tahammülünün sonunda/sınırında at the end of your tether expr.
enerjisinin sonunda at the end of your tether expr.
yolun sonunda at the end of your tether expr.
sınırlarının sonunda at the end of your tether expr.
enerjisinin sonunda at the end of rope expr.
yolun sonunda at the end of rope expr.
sınırlarının sonunda at the end of rope expr.
enerjisinin sonunda at the end of your tether expr.
yolun sonunda at the end of your tether expr.
sınırlarının sonunda at the end of your tether expr.
sabrının sonunda at wits' end expr.
tahammülünün sonunda/sınırında at wits' end expr.
sabrının sonunda at wit's end expr.
tahammülünün sonunda/sınırında at wit's end expr.
suçlu eninde sonunda yakalanır crime does not pay expr.
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda in the stretch expr.
kaynaklarının sonunda on last legs expr.
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma so close (and) yet so far expr.
Speaking
eninde sonunda eventually adv.
her şey olacağına varır sonunda whatever will be will be expr.
filmin sonunda ne oluyor what happens at the end of the film? expr.
gün sonunda by the end of the day expr.
günün sonunda by the end of the day expr.
filmin sonunda ne oluyor? what happens at the end of the movie? expr.
eninde sonunda olacağını biliyordu had known it was coming expr.
eninde sonunda olacağını biliyordu knew it was coming expr.
eninde sonunda yağmur yağacak it's gonna rain sooner or later expr.
o eninde sonunda aşk ve seksi öğrenmek zorunda he has to learn about love and sex eventually expr.
kariyerinizin sonunda kendinizi nerede görüyorsunuz? where do you see yourself at the end of your career? expr.
kariyerinin sonunda kendini nerede görüyorsun? where do you see yourself at the end of your career? expr.
o eninde sonunda aşk ve seksin ne olduğunu öğrenecek he has to learn about love and sex eventually expr.
sonunda fikrini ne değiştirdi? what finally changed your mind? expr.
parayı hafta sonunda alacaksın you get paid at the end of the week expr.
sonunda buradasın you're finally here expr.
uzun bir günün sonunda by the end of a long day expr.
Trade/Economic
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme forward contract n.
bir yılın sonunda ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar amounts written off trade debtors receivable after one year n.
bir yılın sonunda ödenecek miktarlar amounts payable after one year n.
duran varlıklar ve bir yıl sonunda alınacak miktarlar fixed assets and amounts receivable after one year n.
dönem sonunda elde edilen yıllık gelir ordinary annuity n.
istihsal veya satış sonunda kıymet artışı realized appreciation n.
kira sonunda muayene off-hire survey n.
ürün kullanım ömrü sonunda uygulanan iade programı product end-of-life return program n.
yıl sonunda dağıtılan temettü year-end dividend n.
dönem sonunda kapatılmış bir hesabın bakiyesini devretmek carry down v.
dönem sonunda ödenebilir payable in arrears adj.
Law
babalık davası sonunda neseb ilişkisinin kurulması affiliation n.
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü deliverables n.
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi lease with option to purchase n.
mahkeme vb. gibi bir karar merciinin incelemeye konu teşkil eden bir konunun veya davanın temel noktaları hakkındaki değerlendirmeleri sonunda vardığı sonuçlar findings of fact n.
kira süresinin sonunda ihmal nedeniyle mülkün bakımsız kalması dilapidation n.
amerikan devriminin sonunda abd'de düzenlenen borç senedi indent n.
Politics
1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan marksizm-leninizm'in revizyonizm karşıtı bir türü hoxhaism n.
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması closure by compartment n.
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi flower power n.
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü sendero luminoso n.
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü shining path n.
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü sl (sendero luminoso) abrev.
Insurance
devre sonunda yürürlüğe giren irat immediate annuity n.
hayat sigorta mukavelesinin vade sonunda ödenen ikramiyesi maturity bonus n.
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası endowment assurance n.
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası endowment policy n.
Advertising
haberle ilgili yazıların hemen sonunda reklam için ayrılan yer following to reading matter n.
Technical
zincirin sonunda bloke alkil terminally blocked alkyl n.
kazı sürecinde kaplayıcı malzemeleri desteklemesi için tünel veya kanalın sonunda ileri hareket ettirilen destekleyici metal çerçeve shield n.
su oluğunun sonunda yer alıp suyu dışarı tahliye eden parça shoe n.
en sonunda ultimately adv.
Computer
sayfanın sonunda tek başına kalan satır orphan line n.
kullanıcının satır sonunda tire konabilecek kelimeleri otomatik tanımlamasını sağlayan bir sözcük işlem işlevi hyphen help n.
(video oyunlarında) oyun sonunda yenilmesi gereken düşman boss n.
1980'lerin sonunda carneige mellon üniversitesi'nde geliştirilen bir dağıtık dosya sistemi coda n.
sayfa sonunda at end of sheet expr.
Telecom
semaforun 18. yüzyıl sonunda piyasaya sürülen değişikliklere uğramış sürümü telelograph n.
Mechanic
genişleme strokunun sonunda akışkanın silindirden serbest bırakmak release n.
Television
programın sonunda yukarı veya aşağı hareket eden altyazı roller caption n.
Architecture
1800'lerin sonunda ingiltere ve amerika'da uygulanan mimari tarz queen anne n.
16. yüzyılın sonunda ispanya'da abartılı rönesans süslemelerine tepki olarak ortaya çıkan bir mimari ve mobilya tarzı desornamentado style n.
Woodworking
merdiven korkuluğunun sonunda bulunan sarmal bir süs volute n.
Furniture
on sekizinci yüzyılın sonunda ingiltere ve abd'nin kırsal kesimlerinde görülen bir mobilya tarzı country chippendale n.
Transportation
demiryolu veya ulaşım hattının sonunda yer alan kasaba terminal n.
Medical
hücrelerin sonunda ölümüyle sonuçlanan kademeli bozunması necrobiosis n.
Psychology
sonunda bir şeyin elde edildiği zihinsel süreçlerin birleşimi mechanism n.
Pathology
kemiklerin yumuşadığı ve sonunda büküldüklerinde kırılmaz hale geldiği özel bir kemik hastalığı malacosteon n.
Printing
satır sonunda kelimenin bölündüğü yer break n.
Math
(ondalık kesrin sonunda) devretmek recur v.
Biology
yaz sonunda gelişme serotiny n.
yaz sonunda görünme serotiny n.
yaz sonunda olgunlaşma serotiny n.
yaz sonunda çiçeklenme serotiny n.
yaz sonunda gelişen serotinal adj.
yaz sonunda görülen serotinal adj.
yaz sonunda gelişen serotine adj.
yaz sonunda görülen serotine adj.
yaz sonunda oluşan serotine adj.
yaz sonunda çiçek açan serotine adj.
yaz sonunda olgunlaşan serotine adj.
yaz sonunda gelişim gösteren serotine adj.
yaz sonunda gelişen serotinous adj.
yaz sonunda görülen serotinous adj.
yaz sonunda oluşan serotinous adj.
yaz sonunda çiçek açan serotinous adj.
yaz sonunda olgunlaşan serotinous adj.
yaz sonunda gelişim gösteren serotinous adj.
Zoology
kreaste döneminin sonunda yaşamış bir dinozor türü velociraptor n.
Botanic
kokulu çiçeklerinin sonunda zeytin biçimli meyveleri olan bir pasifik kıyısı ağacı california olive n.
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi autumn sneezeweed (helenium autumnale) n.
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi helenium autumnale n.
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü rhododendron maxima n.
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü rosebay n.
Agriculture
(pakistan, hindistan'da) kış sonunda hasat edilen ürün rabi n.
Breeding
soyu 17. yüzyıl sonunda ithal edilen arap aygırlarıyla karışmamış saf bir ingiliz yarış atı ırkı thoroughbred n.
Social Sciences
bir neslin sonunda ve diğerinin başlangıcında doğan kişi cusper n.
Education
ilköğretimin sonunda öğrencinin gideceği ortaöğretim türünün belirlendiği sınav eleven-plus n.
öğrencinin gelişiminin sadece müfredat programı sonunda ölçülmesi yerine süreç boyunca değerlendirilmesi continuous assessment n.
Literature
20 yüzyılın sonunda ortaya çıkan bir avangart şiir akımı flarf poetry n.
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısra bob n.
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat bob wheel n.
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat bob and wheel n.
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı homoeoteleuton n.
satır sonunda fazladan yer alan vurgusuz hece feminine ending n.
(klasik şiir) sonunda ünsüz grubu bulunan ünlü ses ile ilgili long adj.
mısra sonunda ölçüyü aşan hecesi olan rove-over adj.
Linguistics
kelime, ifade veya diğer dilsel birimlerin başı ya da sonunda gerçekleşen kaynaşma, ses değişimi gibi dilbilgisi olayları edge effect n.
bazı alfabelerde görülen, bir harfin kelimenin başında veya sonunda değilken kullanılan formu medial n.
kelime veya dizinin sonunda yer almayan nonfinal adj.
(harf formu) sözcük sonunda gelen final adj.
Archaeology
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori alvarez theory n.
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori alvarez hypothesis n.
Religious
papaz ve koronun tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi recessional n.
papaz ve koronun dini tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi recessional hymn n.
tüm ruhların tanrı'nın merhametiyle eninde sonunda kurtuluşa ereceği inancındaki dini doktrin universalism n.
(roma katolik kilisesi'nde) 19. yüzyılın sonunda geliştirilip 1907'de papa pius x. tarafından yasaklanan bir hristiyan doktrini yorumlama sistemi modernism n.
kilise ayini sonunda çalınan org postlude n.
ayin girişlerinin sonunda söylenen hamd etme ilahisi sanctus n.
Philosophy
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceği inancı optimism n.
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceğine inanan kimse optimist n.
Environment
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi competitive exclusion principle n.
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi gause's law n.
Military
bir nehrin karşısında da iletişim sağlamak üzere düşmana en yakın köprünün sonunda mevzilenme tete-de-pont n.
(2. dünya savaşı'nın sonunda) terhis edilmiş askerlere verilen sivil kıyafet takımı demob suit [uk] n.
Sport
müsabaka sonunda üç hakemden ikisinin birbirinden farklı kararlar alması sonrası üçüncü hakemin verdiği nihai karar split decision n.
vuruş sırasının sonunda kalede olmak die v.
Basketball
dripling sonunda aniden atılan şut pop shot n.
turnike sonunda topu çembere bırakmak layup v.
Boxing
her bir round sonunda boksörleri ayırıp birbirlerine zarar vermelerini engelleyen görevli cutman n.
Chess
(oyun sonunda) şahların hamle sırası gelen oyuncuya dezavantaj getirecek şekilde konumlanması opposition n.
Card
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklama overbid n.
(iskambil oyunlarında) oyun sonunda yapıldığı için sayı kazandıran bir hile stich n.
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklamak overbid v.
Art
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım outro n.
sonunda eritilecek mumdan bir modelin kil ile kaplanması ile elde edilen kalıp mantle n.
Music
kilise törenlerinin sonunda okunan bereket duası benediction n.
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü shoegazing n.
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü shoegaze n.
abd'de 1950'lin sonunda popüler olmuş hızlı tempolu bir caz türü hard bop n.
1970'lerin sonunda disko müziğinden esinlenerek ortaya çıkan bir müzik türü post disco n.
Theatre
bürlesk veya minstrelin sonunda oynanan vodvil oyunları oglio n.
sahne veya oyun sonunda perdenin indirilmesi curtain n.
Cinema
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım closing credits n.
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü outtake n.
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü blooper n.
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım final credits roll n.
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım end credits n.
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü boner n.
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü gag reel n.
Printery
sayfa sonunda bulunduğu için paragrafın geri kalan bölümünden ayrılan ilk satır club line n.
Latin
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade qed (quod erat demonstrandum) n.
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade q.e.d (quod erat demonstrandum) abrev.
Slang
gün sonunda içilen içki sundowner n.
önünde sonunda bir araya gelen çift endgame n.
önünde sonunda bir araya gelen çift (someone) is endgame n.
(bir şeyden) sonunda kurtulmak kick the (something) v.
yarış sonunda ilk üçte olmak be in the money v.
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var life’s a bitch, then you die expr.
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin life’s a bitch, then you die expr.
kolay oyundu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) ggez (good game easy) expr.
seni yenmek kolay oldu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) ggez (good game easy) expr.
British Slang
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek shirt n.
yorgun bir günün sonunda rahatlamak amacıyla içilen içki livener n.
Modern Slang
sonunda da işte herkes ölüyor/öldü (sıkıcı bir hikayeyi hızlıca bitirmek için kullanılan bir ifade) and then everyone died... expr.
sonra üstüne bir de yağmur yağdı (üzücü bir hikayenin sonunda hikâyeyi daha üzücü bir hale getirmek için kullanılan bir ifade) and then it rained.... expr.