|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
en sonunda |
finally zf.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
eninde sonunda |
eventually zf.
|
|
3 |
Yaygın Kullanım |
önünde sonunda |
eventually zf.
|
|
|
General |
|
4 |
Genel |
amerikalı zencileri tarafından aralık ayının sonunda kutlanan bir bayram |
kwanza i.
|
|
5 |
Genel |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savoury i.
|
|
6 |
Genel |
tatlı (yemeğin sonunda yenen) |
dessert i.
|
|
7 |
Genel |
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi |
precipitation i.
|
|
8 |
Genel |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savory i.
|
|
9 |
Genel |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
sweet i.
|
|
10 |
Genel |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savory i.
|
|
11 |
Genel |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
pudding i.
|
|
12 |
Genel |
bir olayın sonunda gerçekleşen |
after effect i.
|
|
13 |
Genel |
yemeğin sonunda yenen tatlı |
dessert i.
|
|
14 |
Genel |
film sonunda çıkan yazılar |
the credits at the end of a movie i.
|
|
15 |
Genel |
restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak |
start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant i.
|
|
16 |
Genel |
zirve veya toplantı sonunda herkesin iştirak ettiği toplu fotoğraf çekimi |
family photo i.
|
|
17 |
Genel |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savoury i.
|
|
18 |
Genel |
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para |
retiring collection i.
|
|
19 |
Genel |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons i.
|
|
20 |
Genel |
program sonunda yapılan kısa açıklama |
tag i.
|
|
21 |
Genel |
bir akşam kampı ateşinde ya da toplantı sonunda söylenen kapanış şarkısı |
taps i.
|
|
22 |
Genel |
bir parçanın sonunda bulunan unsurları |
terminalia i.
|
|
23 |
Genel |
hasat sonunda yapılan şölen |
mell [dialect] i.
|
|
24 |
Genel |
her bir aşamanın sonunda kesin çıktıları olan bir operasyonu belirli bir şekilde gerçekleştirme yolu |
methodology i.
|
|
25 |
Genel |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy i.
|
|
26 |
Genel |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy hop i.
|
|
27 |
Genel |
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-a-ring-a-roses i.
|
|
28 |
Genel |
baharın sonunda, soğanlar ekildikten sonra yağan hafif kar |
onion snow [us] i.
|
|
29 |
Genel |
akşam yemeği davetinde masanın sonunda oturan yardımcı |
croupier i.
|
|
30 |
Genel |
sonunda varmak |
land up f.
|
|
31 |
Genel |
sonunda başarmak |
have the last laugh f.
|
|
32 |
Genel |
yarış sonunda tartılmak (cokey) |
weigh in f.
|
|
33 |
Genel |
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
have the last word f.
|
|
34 |
Genel |
olmak (yarışma sonunda belirli bir sırada) |
come in f.
|
|
35 |
Genel |
sonunda ... çıkmak |
prove f.
|
|
36 |
Genel |
sıranın sonunda olmak |
bring up the rear f.
|
|
37 |
Genel |
sonunda razı olmak |
come to agree f.
|
|
38 |
Genel |
karşısındakinin ne dediğini (sonunda) anlamak |
latch on f.
|
|
39 |
Genel |
sonunda onaylamak |
put the seal on f.
|
|
40 |
Genel |
sonunda onaylamak |
set the seal on f.
|
|
41 |
Genel |
sonunda sinir krizi geçirmek |
end up having a nervous breakdown f.
|
|
42 |
Genel |
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek |
pay by the end of the month f.
|
|
43 |
Genel |
maç sonunda formalarını değiştirmek |
swap shirts at the end f.
|
|
|
44 |
Genel |
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak |
bookend f.
|
|
45 |
Genel |
sonunda elde etmek |
glean f.
|
|
46 |
Genel |
en sonunda ulaşmak |
get round (to) f.
|
|
47 |
Genel |
en sonunda gelmek |
get round (to) f.
|
|
48 |
Genel |
en sonunda olan |
eventual s.
|
|
49 |
Genel |
sonunda olan |
eventual s.
|
|
50 |
Genel |
orta yaşların sonunda |
late-to-middle aged s.
|
|
51 |
Genel |
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu |
blanket s.
|
|
52 |
Genel |
(mektuplarda) adresteki satırların arasında virgül, sonunda nokta olan |
closed s.
|
|
53 |
Genel |
en sonunda |
in the end zf.
|
|
54 |
Genel |
eninde sonunda |
in the end zf.
|
|
55 |
Genel |
en sonunda |
at length zf.
|
|
56 |
Genel |
en sonunda |
eventually zf.
|
|
57 |
Genel |
uzun bir günün sonunda |
by the end of the day zf.
|
|
58 |
Genel |
eninde sonunda |
ultimately zf.
|
|
59 |
Genel |
eninde sonunda |
sooner or later zf.
|
|
60 |
Genel |
en sonunda |
at last zf.
|
|
61 |
Genel |
saygılarımla (yazı sonunda) |
sincerely yours zf.
|
|
62 |
Genel |
en sonunda |
after all zf.
|
|
63 |
Genel |
en sonunda |
finally zf.
|
|
64 |
Genel |
en sonunda |
in the long run zf.
|
|
65 |
Genel |
eninde sonunda |
in the long run zf.
|
|
66 |
Genel |
eninde sonunda |
at last zf.
|
|
67 |
Genel |
en sonunda |
at the latter end zf.
|
|
68 |
Genel |
en sonunda |
at long last zf.
|
|
69 |
Genel |
yıl sonunda |
by the end of year zf.
|
|
70 |
Genel |
en sonunda |
broadly zf.
|
|
71 |
Genel |
en sonunda |
ultimately zf.
|
|
72 |
Genel |
ay sonunda |
end of month zf.
|
|
73 |
Genel |
yolun sonunda |
at the end of the road zf.
|
|
74 |
Genel |
uzun bir günün sonunda |
after a long day zf.
|
|
75 |
Genel |
önünde sonunda |
at last zf.
|
|
76 |
Genel |
belirli veya öngörülen bir süre sonunda |
at term zf.
|
|
77 |
Genel |
kaynaklarının sonunda |
on one's last legs zf.
|
|
78 |
Genel |
şakanın sonunda |
at the end of the joke zf.
|
|
79 |
Genel |
başında ya da sonunda |
first or last zf.
|
|
80 |
Genel |
eninde sonunda |
forward zf.
|
|
81 |
Genel |
nun sonunda |
by the end of ed.
|
|
82 |
Genel |
-nin sonunda |
by the end of ed.
|
|
83 |
Genel |
en iyi dileklerimle (mektubun sonunda) |
all the best! ünl.
|
|
84 |
Genel |
madeni paraların sonunda kullanılan, rüşvet anlamına gelen payola kelimesinden alınmış bir son ek |
-ola snk.
|
|
85 |
Genel |
sözcük sonunda yer alan e veya ie sesi düşünce kullanılan bir son ek |
-ing snk.
|
|
86 |
Genel |
sözcük sonunda bulunan sessiz harfi pekiştirmek için kullanılan bir son ek |
-ing snk.
|
|
87 |
Genel |
gösteri sonunda alkış isteği |
plaudite expr.
|
|
Phrasals |
|
88 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
(sıralamada/yarış sonunda birinden) daha alt sırada yer almak |
place behind (someone or something) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(ameliyatın sonunda) yarayı kapatmak |
close someone up f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash in f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
gün sonunda işten çıkmak |
get off f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
sonunda bir şeyle/biriyle ilgilenebilmek |
get (around) to someone or something f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
sonunda bir konuya/birine geçiş yapabilmek |
get (around) to someone or something f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şeyi) yapabilmek |
get around to (doing something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şeyle) birleşmek |
tail into (something) f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
sezon sonunda satılmayan malları ilerisi için saklamak |
carry over f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) elde etmek |
end up with (something) f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
sonunda elinde (bir şeyle) kalmak |
wind up with (something) f.
|
|
Phrases |
|
101 |
İfadeler |
günün sonunda |
at the end of the day zf.
|
|
102 |
İfadeler |
dünya savaşının sonunda |
at the end of the world war expr.
|
|
103 |
İfadeler |
güzel bir günün sonunda |
at the end of a beautiful day expr.
|
|
104 |
İfadeler |
en sonunda |
at the very end expr.
|
|
105 |
İfadeler |
iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır |
very truly yours, expr.
|
|
106 |
İfadeler |
kırklarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
107 |
İfadeler |
oysa sonunda |
as it turned out expr.
|
|
108 |
İfadeler |
kırklı yaşlarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
109 |
İfadeler |
önünde sonunda |
at some point expr.
|
|
110 |
İfadeler |
sonunda taşlar yerine oturdu |
all the pieces finally clicked into place expr.
|
|
111 |
İfadeler |
seneler süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
112 |
İfadeler |
toplantının sonunda aşağıdaki kararlar alınmıştır |
the followings are decided at the end of the meeting expr.
|
|
113 |
İfadeler |
yıllarca süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
114 |
İfadeler |
(mektubun sonunda) saygılarımla |
yours truly expr.
|
|
115 |
İfadeler |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
116 |
İfadeler |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
Proverb |
|
117 |
Atasözü |
kötülük eninde sonunda cezasını bulur |
mills of god grind slowly yet they grind exceeding small
|
|
118 |
Atasözü |
başarısızlık sonunda başarıyı getirir |
failure teaches success
|
|
119 |
Atasözü |
sonunda adalet yerini bulur |
justice triumphs in the end
|
|
120 |
Atasözü |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine
|
|
121 |
Atasözü |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly
|
|
122 |
Atasözü |
yapacak işi olmayanlar önünde sonunda yanlış işler yapmaya başlarlar |
the devil makes work for idle ˈhands
|
|
123 |
Atasözü |
vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder |
a guilty conscience needs no accuser
|
|
124 |
Atasözü |
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır |
a house divided against itself cannot stand
|
|
125 |
Atasözü |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
absolute power corrupts absolutely
|
|
126 |
Atasözü |
önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
127 |
Atasözü |
önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
128 |
Atasözü |
önünde sonunda kişi kendini belli eder |
breeding will tell
|
|
129 |
Atasözü |
kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder |
breeding will tell
|
|
130 |
Atasözü |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
|
|
Colloquial |
|
131 |
Konuşma Dili |
gün sonunda yatakta uzanırken duyulan mutluluk hissi |
bedgasm i.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
kafa kafaya bitme (bir yarışın sonunda) |
a close finish i.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
gün sonunda kazanılan parayı saymak |
cash out f.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
bir şeyin sonunda bulunmak |
be in at the finish f.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
bir şeyin sonunda orada olmak |
be in at the finish f.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
sonunda yapabilmek |
get around to doing f.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
bu ayın sonunda |
at the end of this month expr.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
gecenin sonunda |
at the end of the night expr.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
eninde sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
o gecenin sonunda |
late that night expr.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
köprünün sonunda |
at the end of the bridge expr.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
sonunda yalnız kaldık |
alone at last expr.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
şarkının sonunda |
at the end of the song expr.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
uzun bir günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
147 |
Konuşma Dili |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
148 |
Konuşma Dili |
günün sonunda her şey iyi olacak |
it'll be all right on the night expr.
|
|
149 |
Konuşma Dili |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) about time expr.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) bout time expr.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou (I owe you) expr.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou1 (I owe you one) expr.
|
|
Idioms |
|
153 |
Deyim |
zevk ve sefanın sonunda yaşanan felaket |
the primrose path (to ruin, destruction) i.
|
|
154 |
Deyim |
ömrünün baharında olan ve ömrünün sonunda olan iki kişinin ilişkisi |
may and december i.
|
|
155 |
Deyim |
2010'ların sonunda televizyon programlarının yaygınlaştığı/zirveye çıktığı dönem |
peak tv i.
|
|
156 |
Deyim |
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up as (something) f.
|
|
157 |
Deyim |
sonunda bir karar vermek |
come off the fence f.
|
|
158 |
Deyim |
sonunda bir karar vermek |
get off the fence f.
|
|
159 |
Deyim |
sonunda bir karar vermek |
climb off the fence f.
|
|
160 |
Deyim |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's) chips in f.
|
|
161 |
Deyim |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's chips) in f.
|
|
162 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of one's rope f.
|
|
163 |
Deyim |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of one's rope f.
|
|
164 |
Deyim |
rastlantı sonunda bulmak |
light upon f.
|
|
165 |
Deyim |
sonunda birşey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something to rest f.
|
|
166 |
Deyim |
sonunda başlayabilmek |
come round to f.
|
|
167 |
Deyim |
rastlantı sonunda bulmak |
light on f.
|
|
168 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring the curtain down on something f.
|
|
169 |
Deyim |
yolun sonunda olmak |
be the end of the road f.
|
|
170 |
Deyim |
yolun sonunda olmak |
be the end of the line f.
|
|
171 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring the curtain down on something f.
|
|
172 |
Deyim |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up (as) (something ) to become something f.
|
|
173 |
Deyim |
sonunda bir fikir belirtmek |
come off the fence f.
|
|
174 |
Deyim |
sonunda birinin tarafını seçmek |
come off the fence f.
|
|
175 |
Deyim |
sonunda kimi desteklediğini göstermek |
come off the fence f.
|
|
176 |
Deyim |
sonunda konuşabilmek |
find your voice/tongue f.
|
|
177 |
Deyim |
en sonunda (bir şey) olmak |
find (oneself) with (something) f.
|
|
178 |
Deyim |
sonunda (bir şeyle) kalakalmak |
find (oneself) with (something) f.
|
|
179 |
Deyim |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
make a book f.
|
|
180 |
Deyim |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
open a book f.
|
|
181 |
Deyim |
(birine) sonunda kararını verdirmek |
pull (one) off the fence f.
|
|
182 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether f.
|
|
183 |
Deyim |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether f.
|
|
184 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of (one's) tether f.
|
|
185 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of your tether f.
|
|
186 |
Deyim |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of your tether f.
|
|
187 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of your tether f.
|
|
188 |
Deyim |
sabrının sonunda olmak |
be at (one's) wits' end f.
|
|
189 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at (one's) wits' end f.
|
|
190 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain f.
|
|
191 |
Deyim |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) f.
|
|
192 |
Deyim |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain (on something) f.
|
|
193 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) f.
|
|
194 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi kapatmak |
bring down the curtain (on something) f.
|
|
195 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring/ring down the curtain f.
|
|
196 |
Deyim |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain f.
|
|
197 |
Deyim |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up to become f.
|
|
198 |
Deyim |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up to become f.
|
|
199 |
Deyim |
en sonunda (bir şey) olmak |
find oneself with f.
|
|
200 |
Deyim |
sonunda konuşabilmek |
find your tongue f.
|
|
201 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at your wits' end f.
|
|
202 |
Deyim |
sabrının sonunda olmak |
be at your wits' end f.
|
|
203 |
Deyim |
sonunda bir şey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something f.
|
|
204 |
Deyim |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night s.
|
|
205 |
Deyim |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night s.
|
|
206 |
Deyim |
sürecin en sonunda olan |
down to the wire s.
|
|
207 |
Deyim |
en sonunda |
in the end zf.
|
|
208 |
Deyim |
haziranın sonunda |
at the end of june zf.
|
|
209 |
Deyim |
şansın karşısında bütün oyuncular önünde sonunda kaybeder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
210 |
Deyim |
her şeyin sonunda |
after all is said and done expr.
|
|
211 |
Deyim |
sonunda anlaşıldı ki |
it turns out that expr.
|
|
212 |
Deyim |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime doesn't pay expr.
|
|
213 |
Deyim |
yazın sonunda |
at the fag-end of the summer expr.
|
|
214 |
Deyim |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the home stretch expr.
|
|
215 |
Deyim |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the homestretch expr.
|
|
216 |
Deyim |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
I owe you one expr.
|
|
217 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of the line expr.
|
|
218 |
Deyim |
önünde sonunda herkes yakayı ele verecek |
and your little dog, too expr.
|
|
219 |
Deyim |
önünde sonunda herkes yakalanacak |
and your little dog, too expr.
|
|
220 |
Deyim |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so near and yet so far expr.
|
|
221 |
Deyim |
sonunda! |
(and) not before time! expr.
|
|
222 |
Deyim |
(birinin) sabrının sonunda |
at (one's) wits' end expr.
|
|
223 |
Deyim |
(birinin) tahammülünün sonunda/sınırında |
at (one's) wits' end expr.
|
|
224 |
Deyim |
sabrının sonunda |
at your wits' end expr.
|
|
225 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at your wits' end expr.
|
|
226 |
Deyim |
yolun sonunda |
at a dead end expr.
|
|
227 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
228 |
Deyim |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
229 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
230 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
231 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
232 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
233 |
Deyim |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
234 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
235 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
236 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
237 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
238 |
Deyim |
sabrının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
239 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of rope expr.
|
|
240 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
241 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
242 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
243 |
Deyim |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
244 |
Deyim |
sabrının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
245 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of your tether expr.
|
|
246 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
247 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
248 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
249 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
250 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
251 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
252 |
Deyim |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
253 |
Deyim |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
254 |
Deyim |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
255 |
Deyim |
sabrının sonunda |
at wits' end expr.
|
|
256 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wits' end expr.
|
|
257 |
Deyim |
sabrının sonunda |
at wit's end expr.
|
|
258 |
Deyim |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wit's end expr.
|
|
259 |
Deyim |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime does not pay expr.
|
|
260 |
Deyim |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the stretch expr.
|
|
261 |
Deyim |
kaynaklarının sonunda |
on last legs expr.
|
|
262 |
Deyim |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so close (and) yet so far expr.
|
|
Speaking |
|
263 |
Konuşma |
eninde sonunda |
eventually zf.
|
|
264 |
Konuşma |
günün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
265 |
Konuşma |
filmin sonunda ne oluyor? |
what happens at the end of the movie? expr.
|
|
266 |
Konuşma |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
had known it was coming expr.
|
|
267 |
Konuşma |
gün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
268 |
Konuşma |
her şey olacağına varır sonunda |
whatever will be will be expr.
|
|
269 |
Konuşma |
filmin sonunda ne oluyor |
what happens at the end of the film? expr.
|
|
270 |
Konuşma |
eninde sonunda yağmur yağacak |
it's gonna rain sooner or later expr.
|
|
271 |
Konuşma |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
knew it was coming expr.
|
|
272 |
Konuşma |
o eninde sonunda aşk ve seksin ne olduğunu öğrenecek |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
273 |
Konuşma |
o eninde sonunda aşk ve seksi öğrenmek zorunda |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
274 |
Konuşma |
kariyerinizin sonunda kendinizi nerede görüyorsunuz? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
275 |
Konuşma |
kariyerinin sonunda kendini nerede görüyorsun? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
276 |
Konuşma |
sonunda fikrini ne değiştirdi? |
what finally changed your mind? expr.
|
|
277 |
Konuşma |
parayı hafta sonunda alacaksın |
you get paid at the end of the week expr.
|
|
278 |
Konuşma |
sonunda buradasın |
you're finally here expr.
|
|
279 |
Konuşma |
uzun bir günün sonunda |
by the end of a long day expr.
|
|
Trade/Economic |
|
280 |
Ticaret/Ekonomi |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract i.
|
|
281 |
Ticaret/Ekonomi |
bir yılın sonunda ödenecek miktarlar |
amounts payable after one year i.
|
|
282 |
Ticaret/Ekonomi |
bir yılın sonunda ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar |
amounts written off trade debtors receivable after one year i.
|
|
283 |
Ticaret/Ekonomi |
dönem sonunda elde edilen yıllık gelir |
ordinary annuity i.
|
|
284 |
Ticaret/Ekonomi |
duran varlıklar ve bir yıl sonunda alınacak miktarlar |
fixed assets and amounts receivable after one year i.
|
|
285 |
Ticaret/Ekonomi |
istihsal veya satış sonunda kıymet artışı |
realized appreciation i.
|
|
286 |
Ticaret/Ekonomi |
kira sonunda muayene |
off-hire survey i.
|
|
287 |
Ticaret/Ekonomi |
ürün kullanım ömrü sonunda uygulanan iade programı |
product end-of-life return program i.
|
|
288 |
Ticaret/Ekonomi |
yıl sonunda dağıtılan temettü |
year-end dividend i.
|
|
289 |
Ticaret/Ekonomi |
dönem sonunda kapatılmış bir hesabın bakiyesini devretmek |
carry down f.
|
|
290 |
Ticaret/Ekonomi |
dönem sonunda ödenebilir |
payable in arrears s.
|
|
Law |
|
291 |
Hukuk |
babalık davası sonunda neseb ilişkisinin kurulması |
affiliation i.
|
|
292 |
Hukuk |
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü |
deliverables i.
|
|
293 |
Hukuk |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase i.
|
|
294 |
Hukuk |
mahkeme vb. gibi bir karar merciinin incelemeye konu teşkil eden bir konunun veya davanın temel noktaları hakkındaki değerlendirmeleri sonunda vardığı sonuçlar |
findings of fact i.
|
|
295 |
Hukuk |
kira süresinin sonunda ihmal nedeniyle mülkün bakımsız kalması |
dilapidation i.
|
|
296 |
Hukuk |
amerikan devriminin sonunda abd'de düzenlenen borç senedi |
indent i.
|
|
Politics |
|
297 |
Siyasal |
1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan marksizm-leninizm'in revizyonizm karşıtı bir türü |
hoxhaism i.
|
|
298 |
Siyasal |
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması |
closure by compartment i.
|
|
299 |
Siyasal |
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi |
flower power i.
|
|
300 |
Siyasal |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sendero luminoso i.
|
|
301 |
Siyasal |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
shining path i.
|
|
302 |
Siyasal |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sl (sendero luminoso) kısalt.
|
|
Insurance |
|
303 |
Sigortacılık |
devre sonunda yürürlüğe giren irat |
immediate annuity i.
|
|
304 |
Sigortacılık |
hayat sigorta mukavelesinin vade sonunda ödenen ikramiyesi |
maturity bonus i.
|
|
305 |
Sigortacılık |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment assurance i.
|
|
306 |
Sigortacılık |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment policy i.
|
|
Advertising |
|
307 |
Reklam |
haberle ilgili yazıların hemen sonunda reklam için ayrılan yer |
following to reading matter i.
|
|
Technical |
|
308 |
Teknik |
zincirin sonunda bloke alkil |
terminally blocked alkyl i.
|
|
309 |
Teknik |
kazı sürecinde kaplayıcı malzemeleri desteklemesi için tünel veya kanalın sonunda ileri hareket ettirilen destekleyici metal çerçeve |
shield i.
|
|
310 |
Teknik |
su oluğunun sonunda yer alıp suyu dışarı tahliye eden parça |
shoe i.
|
|
311 |
Teknik |
en sonunda |
ultimately zf.
|
|
Computer |
|
312 |
Bilgisayar |
sayfanın sonunda tek başına kalan satır |
orphan line i.
|
|
313 |
Bilgisayar |
kullanıcının satır sonunda tire konabilecek kelimeleri otomatik tanımlamasını sağlayan bir sözcük işlem işlevi |
hyphen help i.
|
|
314 |
Bilgisayar |
(video oyunlarında) oyun sonunda yenilmesi gereken düşman |
boss i.
|
|
315 |
Bilgisayar |
1980'lerin sonunda carneige mellon üniversitesi'nde geliştirilen bir dağıtık dosya sistemi |
coda i.
|
|
316 |
Bilgisayar |
sayfa sonunda |
at end of sheet expr.
|
|
Telecom |
|
317 |
Telekom |
semaforun 18. yüzyıl sonunda piyasaya sürülen değişikliklere uğramış sürümü |
telelograph i.
|
|
Mechanic |
|
318 |
Mekanik |
genişleme strokunun sonunda akışkanın silindirden serbest bırakmak |
release i.
|
|
Television |
|
319 |
Televizyon |
programın sonunda yukarı veya aşağı hareket eden altyazı |
roller caption i.
|
|
Architecture |
|
320 |
Mimarlık |
1800'lerin sonunda ingiltere ve amerika'da uygulanan mimari tarz |
queen anne i.
|
|
321 |
Mimarlık |
16. yüzyılın sonunda ispanya'da abartılı rönesans süslemelerine tepki olarak ortaya çıkan bir mimari ve mobilya tarzı |
desornamentado style i.
|
|
Woodworking |
|
322 |
Ağaç İşleri |
merdiven korkuluğunun sonunda bulunan sarmal bir süs |
volute i.
|
|
Furniture |
|
323 |
Mobilya |
on sekizinci yüzyılın sonunda ingiltere ve abd'nin kırsal kesimlerinde görülen bir mobilya tarzı |
country chippendale i.
|
|
Transportation |
|
324 |
Ulaştırma |
demiryolu veya ulaşım hattının sonunda yer alan kasaba |
terminal i.
|
|
Medical |
|
325 |
Medikal |
hücrelerin sonunda ölümüyle sonuçlanan kademeli bozunması |
necrobiosis i.
|
|
Psychology |
|
326 |
Psikoloji |
sonunda bir şeyin elde edildiği zihinsel süreçlerin birleşimi |
mechanism i.
|
|
Pathology |
|
327 |
Patoloji |
kemiklerin yumuşadığı ve sonunda büküldüklerinde kırılmaz hale geldiği özel bir kemik hastalığı |
malacosteon i.
|
|
Printing |
|
328 |
Baskı Teknikleri |
satır sonunda kelimenin bölündüğü yer |
break i.
|
|
Math |
|
329 |
Matematik |
(ondalık kesrin sonunda) devretmek |
recur f.
|
|
Biology |
|
330 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişme |
serotiny i.
|
|
331 |
Biyoloji |
yaz sonunda görünme |
serotiny i.
|
|
332 |
Biyoloji |
yaz sonunda olgunlaşma |
serotiny i.
|
|
333 |
Biyoloji |
yaz sonunda çiçeklenme |
serotiny i.
|
|
334 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişen |
serotinal s.
|
|
335 |
Biyoloji |
yaz sonunda görülen |
serotinal s.
|
|
336 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişen |
serotine s.
|
|
337 |
Biyoloji |
yaz sonunda görülen |
serotine s.
|
|
338 |
Biyoloji |
yaz sonunda oluşan |
serotine s.
|
|
339 |
Biyoloji |
yaz sonunda çiçek açan |
serotine s.
|
|
340 |
Biyoloji |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotine s.
|
|
341 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotine s.
|
|
342 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişen |
serotinous s.
|
|
343 |
Biyoloji |
yaz sonunda görülen |
serotinous s.
|
|
344 |
Biyoloji |
yaz sonunda oluşan |
serotinous s.
|
|
345 |
Biyoloji |
yaz sonunda çiçek açan |
serotinous s.
|
|
346 |
Biyoloji |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotinous s.
|
|
347 |
Biyoloji |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotinous s.
|
|
Zoology |
|
348 |
Zooloji |
kreaste döneminin sonunda yaşamış bir dinozor türü |
velociraptor i.
|
|
Botanic |
|
349 |
Botanik |
kokulu çiçeklerinin sonunda zeytin biçimli meyveleri olan bir pasifik kıyısı ağacı |
california olive i.
|
|
350 |
Botanik |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
autumn sneezeweed (helenium autumnale) i.
|
|
351 |
Botanik |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
helenium autumnale i.
|
|
352 |
Botanik |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rhododendron maxima i.
|
|
353 |
Botanik |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rosebay i.
|
|
Agriculture |
|
354 |
Tarım |
(pakistan, hindistan'da) kış sonunda hasat edilen ürün |
rabi i.
|
|
Breeding |
|
355 |
Hayvancılık |
soyu 17. yüzyıl sonunda ithal edilen arap aygırlarıyla karışmamış saf bir ingiliz yarış atı ırkı |
thoroughbred i.
|
|
Social Sciences |
|
356 |
Sosyal Bilimler |
bir neslin sonunda ve diğerinin başlangıcında doğan kişi |
cusper i.
|
|
Education |
|
357 |
Eğitim |
ilköğretimin sonunda öğrencinin gideceği ortaöğretim türünün belirlendiği sınav |
eleven-plus i.
|
|
358 |
Eğitim |
öğrencinin gelişiminin sadece müfredat programı sonunda ölçülmesi yerine süreç boyunca değerlendirilmesi |
continuous assessment i.
|
|
Literature |
|
359 |
Edebiyat |
20 yüzyılın sonunda ortaya çıkan bir avangart şiir akımı |
flarf poetry i.
|
|
360 |
Edebiyat |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısra |
bob i.
|
|
361 |
Edebiyat |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob wheel i.
|
|
362 |
Edebiyat |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob and wheel i.
|
|
363 |
Edebiyat |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton i.
|
|
364 |
Edebiyat |
satır sonunda fazladan yer alan vurgusuz hece |
feminine ending i.
|
|
365 |
Edebiyat |
(klasik şiir) sonunda ünsüz grubu bulunan ünlü ses ile ilgili |
long s.
|
|
366 |
Edebiyat |
mısra sonunda ölçüyü aşan hecesi olan |
rove-over s.
|
|
Linguistics |
|
367 |
Dilbilim |
kelime, ifade veya diğer dilsel birimlerin başı ya da sonunda gerçekleşen kaynaşma, ses değişimi gibi dilbilgisi olayları |
edge effect i.
|
|
368 |
Dilbilim |
bazı alfabelerde görülen, bir harfin kelimenin başında veya sonunda değilken kullanılan formu |
medial i.
|
|
369 |
Dilbilim |
kelime veya dizinin sonunda yer almayan |
nonfinal s.
|
|
370 |
Dilbilim |
(harf formu) sözcük sonunda gelen |
final s.
|
|
Archaeology |
|
371 |
Arkeoloji |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez theory i.
|
|
372 |
Arkeoloji |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez hypothesis i.
|
|
Religious |
|
373 |
Dini |
papaz ve koronun tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional i.
|
|
374 |
Dini |
papaz ve koronun dini tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional hymn i.
|
|
375 |
Dini |
tüm ruhların tanrı'nın merhametiyle eninde sonunda kurtuluşa ereceği inancındaki dini doktrin |
universalism i.
|
|
376 |
Dini |
(roma katolik kilisesi'nde) 19. yüzyılın sonunda geliştirilip 1907'de papa pius x. tarafından yasaklanan bir hristiyan doktrini yorumlama sistemi |
modernism i.
|
|
377 |
Dini |
kilise ayini sonunda çalınan org |
postlude i.
|
|
378 |
Dini |
ayin girişlerinin sonunda söylenen hamd etme ilahisi |
sanctus i.
|
|
Philosophy |
|
379 |
Felsefe |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceği inancı |
optimism i.
|
|
380 |
Felsefe |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceğine inanan kimse |
optimist i.
|
|
Environment |
|
381 |
Çevre |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
competitive exclusion principle i.
|
|
382 |
Çevre |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
gause's law i.
|
|
Military |
|
383 |
Askeri |
bir nehrin karşısında da iletişim sağlamak üzere düşmana en yakın köprünün sonunda mevzilenme |
tete-de-pont i.
|
|
384 |
Askeri |
(2. dünya savaşı'nın sonunda) terhis edilmiş askerlere verilen sivil kıyafet takımı |
demob suit [uk] i.
|
|
Sport |
|
385 |
Spor |
müsabaka sonunda üç hakemden ikisinin birbirinden farklı kararlar alması sonrası üçüncü hakemin verdiği nihai karar |
split decision i.
|
|
386 |
Spor |
vuruş sırasının sonunda kalede olmak |
die f.
|
|
Basketball |
|
387 |
Basketbol |
dripling sonunda aniden atılan şut |
pop shot i.
|
|
388 |
Basketbol |
turnike sonunda topu çembere bırakmak |
layup f.
|
|
Boxing |
|
389 |
Boks |
her bir round sonunda boksörleri ayırıp birbirlerine zarar vermelerini engelleyen görevli |
cutman i.
|
|
Chess |
|
390 |
Satranç |
(oyun sonunda) şahların hamle sırası gelen oyuncuya dezavantaj getirecek şekilde konumlanması |
opposition i.
|
|
Card |
|
391 |
İskambil |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklama |
overbid i.
|
|
392 |
İskambil |
(iskambil oyunlarında) oyun sonunda yapıldığı için sayı kazandıran bir hile |
stich i.
|
|
393 |
İskambil |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklamak |
overbid f.
|
|
Art |
|
394 |
Sanat |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
outro i.
|
|
395 |
Sanat |
sonunda eritilecek mumdan bir modelin kil ile kaplanması ile elde edilen kalıp |
mantle i.
|
|
Music |
|
396 |
Müzik |
kilise törenlerinin sonunda okunan bereket duası |
benediction i.
|
|
397 |
Müzik |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegaze i.
|
|
398 |
Müzik |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegazing i.
|
|
399 |
Müzik |
abd'de 1950'lin sonunda popüler olmuş hızlı tempolu bir caz türü |
hard bop i.
|
|
400 |
Müzik |
1970'lerin sonunda disko müziğinden esinlenerek ortaya çıkan bir müzik türü |
post disco i.
|
|
Theatre |
|
401 |
Tiyatro |
bürlesk veya minstrelin sonunda oynanan vodvil oyunları |
oglio i.
|
|
402 |
Tiyatro |
sahne veya oyun sonunda perdenin indirilmesi |
curtain i.
|
|
Cinema |
|
403 |
Sinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
final credits roll i.
|
|
404 |
Sinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
end credits i.
|
|
405 |
Sinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
gag reel i.
|
|
406 |
Sinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
boner i.
|
|
407 |
Sinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
closing credits i.
|
|
408 |
Sinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
outtake i.
|
|
409 |
Sinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
blooper i.
|
|
Printery |
|
410 |
Matbaa |
sayfa sonunda bulunduğu için paragrafın geri kalan bölümünden ayrılan ilk satır |
club line i.
|
|
Latin |
|
411 |
Latince |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
qed (quod erat demonstrandum) i.
|
|
412 |
Latince |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
q.e.d (quod erat demonstrandum) kısalt.
|
|
Slang |
|
413 |
Argo |
gün sonunda içilen içki |
sundowner i.
|
|
414 |
Argo |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
endgame i.
|
|
415 |
Argo |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
(someone) is endgame i.
|
|
416 |
Argo |
(bir şeyden) sonunda kurtulmak |
kick the (something) f.
|
|
417 |
Argo |
yarış sonunda ilk üçte olmak |
be in the money f.
|
|
418 |
Argo |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
419 |
Argo |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
420 |
Argo |
kolay oyundu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
421 |
Argo |
seni yenmek kolay oldu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
British Slang |
|
422 |
İngiliz Argosu |
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek |
shirt i.
|
|
423 |
İngiliz Argosu |
yorgun bir günün sonunda rahatlamak amacıyla içilen içki |
livener i.
|
|
Modern Slang |
|
424 |
Modern Argo |
sonunda da işte herkes ölüyor/öldü (sıkıcı bir hikayeyi hızlıca bitirmek için kullanılan bir ifade) |
and then everyone died... expr.
|
|
425 |
Modern Argo |
sonra üstüne bir de yağmur yağdı (üzücü bir hikayenin sonunda hikâyeyi daha üzücü bir hale getirmek için kullanılan bir ifade) |
and then it rained.... expr.
|
|