içerisinde - Turco Inglés Diccionario
Historia

içerisinde



Significados de "içerisinde" en diccionario inglés turco : 6 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
içerisinde within prep.
General
içerisinde inside prep.
içerisinde against prep.
Phrases
içerisinde throughout adv.
Technical
içerisinde interior adj.
Archaic
içerisinde withinside prep.

Significados de "içerisinde" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
General
büro içerisinde kişiye özel masalar olmaksızın serbestçe çalışılması hoteling n.
insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesi human agency n.
bir kelimenin bir cümle içerisinde iki farklı anlamda kullanılması zeugma n.
bir yıl içerisinde gerçekleşen olayların kaydı annal n.
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı rat race n.
hamsterlerin kafes içerisinde üzerilerinde döndükleri tekerlek hamster wheel n.
içerisinde pek çok ada adacık kayalık bulunan deniz archipelago n.
bir metin içerisinde dikkat çekmek için belirginleştirilmiş bölüm call-out n.
ingiltere'de york yakınlarında, içerisinde tapınak ve müze barındıran görkemli eski konak castle Howard n.
bir ülke içerisinde genellikle çoğunluğun mensup olduğu dini temsil eden bağımsız kilise national church n.
kapalı yumruk içerisinde tutulabilecek miktar nieveful n.
birim içerisinde bulunan miktar unitage n.
(askeriyede) taarruz birliklerinin geçmesi için kazıklı çit içerisinde bırakılmış geçit klicket n.
olayların akışı içerisinde meydana gelmesi mantıklı görülen veya doğal karşılanan şey matter-of-course n.
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı megaplex n.
(ayrılan misafire içerisinde şarap ikram edilen) motifli kupa deoch-an-doruis [scotland] n.
gün içerisinde teslim edilen ürünler overnight n.
gün içerisinde dağıtımı tamamlanan ürünler overnight n.
içerisinde bulunduğumuz evrenin güçlü bir uzaylı bilgisayarının içerisinde bir simülasyon olduğu inancı alientology n.
tez içerisinde kısa parça comma [obsolete] n.
(özellikle paskalya tarihini belirtmek için) yıl içerisinde pazar günlerini ifade eden harf dominical n.
genellikle halka açık olan ve içerisinde çocuk bahçesi gibi çeşitli imkanlar bulunan küçük park parkette [canada] n.
sıvı içerisinde darbeler yaratan cihaz pulser n.
(kare bulmacada) ipucu içerisinde yer alıp gösterge görevi olan ifade signpost n.
okuyucuları/izleyicileri bir nesne veya olay hakkında merak içerisinde bırakarak bir sonraki bölümü okumalarını/izlemelerini sağlamak amacıyla kullanılan hikaye anlatım tekniği mystery box n.
bir torba içerisinde pişirilen iskoçya tatlısı pock-pudding [scotland] n.
kapsamı içerisinde olmak fall under v.
işbirliği içerisinde çalışmak interoperate v.
diyalog içerisinde olmak engage in dialogue v.
bolluk içerisinde yaşamak ride the gravy train v.
iletişim içerisinde olmak be in touch with v.
iletişim içerisinde olmak be in communication with v.
yara bere içerisinde uyanmak wake up all bruised up v.
kendisine tahsis edilen/verilen alan/bölge içerisinde/dahilinde yaşamak live within one's assigned area v.
şike faaliyetleri içerisinde bulunmak get involved in match-fixing activities v.
şike faaliyetleri içerisinde bulunmak be involved in match-fixing activities v.
iletişim içerisinde olmak be/keep in contact with v.
kanal içerisinde hapsetmek channel v.
aynı sürü içerisinde üremek breed in and in v.
kalabalık içerisinde yaşamak horde v.
zaman içerisinde meydana gelmek ingender v.
paket içerisinde göndermek packet v.
(damardaki kan) kalp atışıyla ahenk içerisinde dolaşmak pulsate v.
uyum içerisinde bulunmak support v.
(madde içerisinde) iletmek transmit v.
gün içerisinde olan intraday adj.
beklenti içerisinde atwitter adj.
uyum içerisinde en rapport adj.
kendi içerisinde kıvrımlı revolute adj.
büyük ihtiyaç içerisinde olan desperate adj.
gün içerisinde teslim edilen overnight adj.
gün içerisinde tamamlanan overnight adj.
bölge içerisinde yer alan inlying adj.
(tarihleme yöntemi) potasyumun argon içerisinde radyoaktif bozunmasına dayanan potassium-argon adj.
organizasyon veya deneyim içerisinde bireyselleştirilmiş segmental adj.
yıl içerisinde yearly adv.
bir dönem içerisinde bir gün one day at a time adv.
teslim tarihi içerisinde within submission date adv.
zaman içerisinde in time adv.
zaman içerisinde in the course of time adv.
sinerji içerisinde synergistically adv.
birkaç gün içerisinde within a few days adv.
diyalog içerisinde in dialogue adv.
yetki alanı içerisinde in jurisdiction of adv.
yetki sınırları içerisinde in jurisdiction of adv.
laboratuvar içerisinde laboratorially adv.
kendi bütünselliği içerisinde in its entirety adv.
tek bir gün içerisinde within a single day adv.
itibaren birkaç gün içerisinde within a few days from adv.
son bir yıl içerisinde in the recent year adv.
takiben bir ay içerisinde within a month following adv.
en geç on gün içerisinde in ten days at the latest adv.
son on iki ay içerisinde in the last 12 months adv.
gün içerisinde within today adv.
bir aylık dönem içerisinde in a month's time adv.
24 saatlik zaman dilimi içerisinde within a period of 24 hours adv.
sınırlı bir süre içerisinde temporally adv.
bu süre içerisinde meanwhile adv.
bu süre içerisinde in the meantime adv.
bu süre içerisinde meantime adv.
saniyeler içerisinde within seconds adv.
bu süre içerisinde within this period adv.
bu süre içerisinde mean time adv.
zaman içerisinde longitudinally adv.
süreklilik içerisinde on adv.
hayret içerisinde in amazement adv.
talep edilen süre içerisinde in due time adv.
kargaşa içerisinde pell-mell adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak per saltire adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak saltirewise adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak saltireways adv.
kısa süre içerisinde fine adv.
doğrudan bir ilişki içerisinde presently [obsolete] adv.
beş yıl içerisinde in five years adv.
ile uyum içerisinde in concordance with prep.
uyum içerisinde in phase with prep.
uyum içerisinde in step with prep.
ile uyum içerisinde in good agreement with prep.
(giysiler) içerisinde in prep.
(ruh hali) içerisinde in prep.
Phrasals
birinin iş, uzmanlık vs. alanı içerisinde bulunmak come within something v.
belli bir aralık içerisinde olmak come within something v.
birisini bir durum/vaziyet içerisinde tutmak maintain someone in something v.
kararlılık içerisinde olmak bent upon v.
kararlılık içerisinde olmak bent on v.
bir araç üstünde veya içerisinde çömelerek gitmek ride down on (something) v.
fiziksel bir yayının içerisinde yer almak print (something) in (something else) v.
fiziksel bir yayının içerisinde basmak print (something) in (something else) v.
başka bir görüntü içerisinde kaybolmak dissolve into something v.
belli bir zaman içerisinde yapmak get in v.
belli bir zaman içerisinde yapmak get in v.
istikrarlı/sabit romantik bir ilişki içerisinde olmak go out v.
birini bir liste/kategori içerisinde saymak list someone as something v.
(bir şeyi bir şey) içerisinde gizlemek submerge (something) in (something) v.
(bir şeyi bir şey) içerisinde eritip yok etmek submerge (something) in (something) v.
bir şey/acı içerisinde kıvranmak writhe with something v.
bir şey/acı içerisinde kıvranmak writhe in something v.
birini/bir şeyi bir şey içerisinde saymak reckon someone or something among something v.
birini/bir şeyi üstün bir grup içerisinde saymak reckon someone or something among something v.
(bir araç) içerisinde/üzerinde kayıt almak record on (something) v.
(bir araç) içerisinde/üzerinde çekim yapmak record on (something) v.
görüş mesafesini düşüren hava şartları içerisinde kalmak sock in v.
bir şeyi bir şeyin içerisinde bir kenara koymak store something in something v.
bir grup içerisinde yayılmak/dönmek swirl about v.
bir grup içerisinde yayılmak/dönmek swirl around v.
(bir şeyin/yerin) sınırları içerisinde tutmak keep within (something or some place) v.
(bir şeyin) sınırları içerisinde kalmak keep within (something) v.
(bir şeyin) kapsamı içerisinde kalmak keep within (something) v.
(bir şeyin) sınırları içerisinde tutmak keep within (something) v.
(bir şeyin) kapsamı içerisinde tutmak keep within (something) v.
bir şeyin sınırları içerisinde kalmak keep within something v.
bir şeyin kapsamı içerisinde kalmak keep within something v.
bir şey içerisinde kalmak keep within something v.
içerisinde kalmak remain on v.
(birini/bir şeyi) başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek picture (someone or something) inside of (something) v.
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek picture (someone or something) inside of (something) v.
(birini/bir şeyi) başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek picture (someone or something) in (something) v.
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek picture (someone or something) in (something) v.
birini başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek picture someone in something v.
birini kıyafetler içerisinde düşünmek/hayal etmek picture someone in something v.
birini/bir şeyi başka bir şey, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek picture someone in something v.
(birini/bir şeyi) bir listede/liste içerisinde saymak list (someone or something) among v.
birini/bir şeyi bir listede/liste içerisinde saymak list someone or something among something v.
içerisinde biri/bir şey olan bir şey planlamak/hazırlamak arrange something with someone or something v.
içerisinde birinin/bir şeyin olduğu bir şey ayarlamak/düzenlemek arrange something with someone or something v.
bir şeyi bir şey içerisinde/arasında yaymak circulate something through something v.
bir bilgiyi bir grup içerisinde dolaştırmak circulate something through something v.
içerisinde/arasında yaymak circulate through v.
bir bilgiyi bir grup içerisinde dolaştırmak circulate through v.
birini (bir şeyin) içerisinde saymak count someone in (for something) v.
birini (bir şeyin) içerisinde saymak count someone in (on something) v.
(bir şey) içerisinde hızlıca akmak/hareket etmek course through (something) v.
(bir şey) içerisinde hızlıca yayılmak course through (something) v.
izdiham içerisinde zar zor ilerlemek crowd through v.
(birini/bir hayvanı) bir şeyin içerisinde boğmak drown (someone or an animal) in something v.
(bir şey) kapsamı içerisinde olmak fall under (something) v.
(bir şey) sınırları içerisinde olduğundan emin olmak keep to (something) v.
içerisinde kalmak keep within v.
içerisinde tutmak keep within v.
(bir yerde/bir yerin veya bir şeyin içerisinde) sıraya girmek/dizilmek line up in v.
(bir yerde/bir yerin veya bir şeyin içerisinde) sıraya sokmak/dizmek line up in v.
bir listede/liste içerisinde saymak list among v.
bir liste içerisinde saymak list among v.
(sınırları) içerisinde yaşamak live within v.
(sınırları belli bir alan) içerisinde yaşamak live within v.
içerisinde tutmak maintain in v.
mecliste fiziksel olarak bulunmaksızın meclis arazisi içerisinde oy kullanmak nod through v.
(birini/bir şeyi bir şey) içerisinde saymak/hesaplamak reckon (someone or something) into (something) v.
(bir şey) sınırında/sınırı içerisinde kalmak remain within (something) v.
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) dalga dalga yayılmak ripple through (something) v.
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) söylentilerle/mırıldanmalarla yayılmak ripple through (something) v.
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) küçük küçük/kulaktan kulağa yayılmak ripple through (something) v.
(bir şeyin bir şey) içerisinde kök salmasını sağlamak root (something) in (something) v.
ile sekse dayalı bir ilişki içerisinde olmak screw around with v.
(biriyle) sekse dayalı bir ilişki içerisinde olmak screw around with (someone) v.
(bir şey) içerisinde (bir yemek) sunmak/servis etmek serve (something) in (something or some place) v.
(bir şey) içerisinde kaçışmak stampede in (something) v.
belli sınırlar içerisinde hareket etmek stay within bounds v.
(bir hava koşulu) içerisinde/altında seyahat etmek/ilerlemek travel through (something) v.
(biriyle) iş birliği içerisinde çalışmak work with (someone) v.
Phrases
belirtilen süre içerisinde within the time specified adv.
bu süre içerisinde ayrıca/bir de in between times adv.
aynı gün içerisinde in the same day expr.
aynı gün içerisinde within the same day expr.
belirtilen süre içerisinde within the specified period expr.
bir saat içerisinde within an hour expr.
bir saat içerisinde in an hour expr.
gün içerisinde during the day expr.
gün içerisinde during the day expr.
hızlı gelişme içerisinde with rapid strides expr.
kısa bir süre içerisinde in a short while expr.
saniyeler içerisinde in a matter of seconds expr.
süreç içerisinde within the process expr.
içerisinde … bulabilirsiniz enclosed please find (something) expr.
içerisinde … gönderilmiştir/sunulmuştur enclosed please find (something) expr.
kutunun/postanın içerisinde … bulabilirsiniz enclosed please find (something) expr.
kutunun/postanın içerisinde … sunulmuştur/gönderilmiştir enclosed please find (something) expr.
zarfın içerisinde … bulabilirsiniz enclosed please find... expr.
zarfın içerisinde … sunulmuştur/gönderilmiştir enclosed please find... expr.
makul bir bakış içerisinde/içerisine in perspective expr.
makul bir değerlendirme içerisinde/içerisine in perspective expr.
doğru perspektif içerisinde in perspective expr.
doğru perspektif içerisinde değil out of perspective expr.
(biriyle) iletişim içerisinde in contact with (one) expr.
(biriyle/bir şeyle) ahenk içerisinde in harmony (with someone or something) expr.
(biriyle/bir şeyle) uyum içerisinde in harmony (with someone or something) expr.
(biriyle) iyi ilişkiler içerisinde in well with (someone) expr.
Proverb
olayın içerisinde olmayan biri daha geniş/objektif bir bakış açısı geliştirebilir onlookers see most of the game
içerisinde bulunulan zaman hep geçmişten ve gelecekten eksik görünür/gelir the golden age was never the present age
kendi içerisinde bölünen bir grup/kurum ayakta kalamaz a house divided against itself cannot stand
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır a house divided against itself cannot stand
Colloquial
kısa süre içerisinde birden çok kişiyle cinsel ilişkide bulunma musical beds n.
grup içerisinde heyecandan kaynaklı kıpırtılar ripple of excitement n.
sosyal bir ortamda/toplum içerisinde kabul edilemez davranış party foul n.
kendi içerisinde iyi tarafları its moments n.
kendi içerisinde iyi tarafları one's moments n.
film ve edebiyatta kendi içerisinde tam bir karakter olmak yerine erkek kahramanın kişisel gelişimine katkıda bulunan ve onunla aşk ilişkisi olan sevimli ve ilginç özgür ruhlu kadın karakter mpdg (manic pixie dream girl) n.
kendi içerisinde var olan şey end in itself n.
işbirliği içerisinde olmak be in league with v.
işbirliği içerisinde olmak be in cahoots with v.
başarısız bir çaba içerisinde olmak be on a loser v.
başarısız bir çaba içerisinde olmak be on to a loser v.
artık bir şeyin içerisinde bulunmadığı için şanslı olmak be well out of something [uk] v.
(bir şeyin) içerisinde yer almak be in on (something) v.
(biriyle) yakın ilişki içerisinde olmak be in with (someone) v.
biriyle dostça/arkadaşça ilişkiler içerisinde olmak be in with somebody v.
biriyle iyi ilişkiler içerisinde olmak be in with somebody v.
biriyle dostça/arkadaşça ilişkiler içerisinde olmak keep in with somebody v.
biriyle iyi ilişkiler içerisinde olmak keep in with somebody v.
biriyle dostça/arkadaşça ilişkiler içerisinde olmak be (well) in with somebody v.
biriyle iyi ilişkiler içerisinde olmak be (well) in with somebody v.
biriyle dostça/arkadaşça ilişkiler içerisinde olmak keep (well) in with somebody v.
biriyle iyi ilişkiler içerisinde olmak keep (well) in with somebody v.
bir yığın içerisinde in a heap adj.
artık (bir şeyin) içerisinde olmadığı iyi olmuş well out of (something) adj.
kendi içerisinde bölünmüş divided against itself adj.
kendi içerisinde ayrışmış divided against itself adj.
kendi içerisinde anlaşmazlığa düşmüş divided against itself adj.
kendi içerisinde parçalanmış divided against itself adj.
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan divided against itself adj.
kendi içerisinde çatışma yaşayan divided against itself adj.
kendi içerisinde ayrılık yaşayan divided against itself adj.
kendi içerisinde ihtilafa düşmüş divided against itself adj.
ile problemli bir ilişki içerisinde mixed up with adj.
olmayacak/güvenilmez biriyle ilişki içerisinde mixed up with adj.
içerisinde bulunduğumuz zaman the here and now adv.
birkaç ay içerisinde in a few months expr.
çok kısa bir süre içerisinde in a couple of shakes expr.
çalışma saatleri içerisinde during office hours expr.
ilk birkaç saat içerisinde in the first few hours expr.
tam bir gizlilik içerisinde in strict confidence expr.
(birinin) içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum where (one) is at expr.
(birinin) içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum where (one's) head is at expr.
birinin içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum where someone's head is at expr.
çok acele içerisinde in one hell of a hurry expr.
(biriyle) çekişme/anlaşmazlık içerisinde at (someone) expr.
gün içerisinde görüşürüz see you in a (little) while exclam.
Idioms
belli bir süre içerisinde aynı olayın arka arkaya meydana gelmesi (iyi ya da kötü) double plumsey n.
bir grup veya organizasyon içerisinde gayri-resmi bir iletişim sistemi (kuşların haber uçurması) jungle telegraph n.
genellikle ulaşılmasını zor kılmak için bir durum içerisinde adil olmayan bir şekilde kuralların değiştirilmesi moving the goalposts n.
genellikle ulaşılmasını zor kılmak için bir durum içerisinde adil olmayan bir şekilde kuralların değiştirilmesi shifting the goalposts n.
kendini zorlu bir sınavın içerisinde bulma baptism of fire n.
aynı dönem içerisinde birçok yere yapılan ziyaret a whistle-stop tour n.
içerisinde eleştiri de barındıran övgü a backhanded compliment n.
içerisinde övgü de barındıran eleştiri a backhanded compliment n.
kendi içerisinde ayrılık/bölünme yaşayan grup/kurum a house divided n.
aşırı bir acele (içerisinde olmak) (be in) a tearing hurry/rush [uk] n.
aşırı bir koşturma (içerisinde olmak) (be in) a tearing hurry/rush [uk] n.
büyük bir hız (içerisinde olmak) (be in) a tearing hurry/rush [uk] n.
büyük bir acele (içerisinde olmak) (be in) a tearing hurry/rush [uk] n.
kendi içerisinde var olan şey an end in itself n.
kendi içerisinde var olan şey an end in itself n.
küçük/dar bir grup içerisinde önem/nüfuz sahibi big fish in a small pond n.
gün içerisinde bir vakit/saat the time of day n.
(araba sürerken) yolda (yol çizgileri içerisinde) kalmak keep it between the ditches v.
ameliyat sırasında kazara hastanın bedeni içerisinde tıbbi alet veya malzeme bırakmak/unutmak bury the hatchet v.
uzun bir beraberlik sonrası yaşanılan ayrılık sonrası üzüntü içerisinde olmak be on the rebound v.
yeni bir durum içerisinde konumunu tespit etmek find/get your bearings v.
hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak tread/walk a fine line v.
hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak tread/walk a thin line v.
anlamsız bir uğraş içerisinde olmak shoe the goose v.
kendi içerisinde/etrafındakilerden bağımsız bir değeri olmak stand on one's own v.
kendi içerisinde/etrafındakilerden bağımsız bir değeri olmak stand on its own v.
bir durumun içerisinde debelenmek wallow in the mire v.
aynı durumun içerisinde dönüp durmak wallow in the mire v.
görüş alanı içerisinde hareket etmek move within range v.
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak be in murky waters v.
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak get into murky waters v.
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak get into uncharted waters v.
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak be in uncharted waters v.
bir şeye kısa bir süre içerisinde yoğunlaşıp çalışmak powerstudy v.
bir grup içerisinde yer almaya/bulmaya çalışmak be knocking on the door v.
buzun içerisinde/buza sarılı tutulmak be on ice v.
içerisinde yer aldığı bir şeyin aynı zamanda karşısında yer almak hold with the hare and run with the hounds v.
sürtüşme içerisinde olmak be at loggerheads v.
uyuşmazlık içerisinde olmak be at loggerheads v.
(biriyle bir konuda) sürtüşme içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
(biriyle bir konuda) anlaşmazlık içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
(biriyle bir konuda) uyuşmazlık içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
(biriyle bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
aşırı bir koşturma içerisinde olmak be in great haste v.
(bir işin) içerisinde olmak be involved with (something) v.
(biriyle/bir şeyle) uyum içerisinde hareket etmemek be out of sync (with someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) ahenk içerisinde olmak be in tune (with somebody/something) v.
(biriyle/bir şeyle) ahenk içerisinde olmamak be out of tune (with somebody/something) v.
uyumlu bir ilişki içerisinde olmak make beautiful music together v.
belli sınırlar içerisinde kalmak follow the golden mean v.
batan geminin içerisinde ölmek go down with the ship v.
(bir şeyi) belli sınırlar içerisinde tutmak keep (something) within bounds v.
(birini) sınırlar içerisinde tutmak keep (someone) within bounds v.
(birini) belli kurallar içerisinde tutmak keep (someone) within bounds v.
(biriyle/bir şeyle) yakın temas içerisinde çalışmak work hand and glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) yakın iş birliği içerisinde çalışmak work hand and glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) yakın temas içerisinde çalışmak work hand in glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) yakın iş birliği içerisinde çalışmak work hand in glove with (someone or something) v.
maddi sıkıntı içerisinde financially embarrassed adj.
manevi ıstırap içerisinde olan (as) messed up as hogan's goat [dated] adj.
manevi ıstırap içerisinde olan (as) screwed up as hogan's goat [dated] adj.
düşünceler içerisinde kaybolmuş absorbed in thought adj.
hayret içerisinde all agog adj.
hayret içerisinde all agog adj.
sıkıntı içerisinde batting on a sticky wicket adj.
güçlük içerisinde batting on a sticky wicket adj.
çok kısa bir süre içerisinde in two shakes of a lamb's tail expr.
düşüş içerisinde on the skids expr.
düzen içerisinde in apple-pie order expr.
nizam içerisinde in marching order expr.
(belli bir zaman) içerisinde in the space of (an amount of time) expr.
toplum içerisinde kötü durumda at the bottom of the pile/heap expr.
toplum içerisinde iyi durumda at the top of the pile/heap expr.
küçük bir grup içerisinde in a smoke-filled room expr.
yoğunluk içerisinde in a whirl expr.
telaş içerisinde in a whirl expr.
heyecan içerisinde in a whirl expr.
uyum içerisinde in key expr.
diğer unsurlarla uyum içerisinde in key expr.
diğer unsurlarla ahenk içerisinde in key expr.
karşılıklı güven içerisinde in one's pocket expr.
karşılıklı güven içerisinde in each other's pockets expr.
bir süre boyunca/bir süredir biriyle ilişki içerisinde with someone for some amount of time expr.
dar bir alan/kısa bir mesafe içerisinde on a sixpence [uk] expr.
şiddetli husumet içerisinde at daggers drawn [uk/australia] expr.
(biriyle bir konuda) sürtüşme içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(biriyle bir konuda) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(biriyle bir konuda) uyuşmazlık içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(biriyle bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(bir konuda) sürtüşme içerisinde at loggerheads over (something) expr.
(bir konuda) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads over (something) expr.
(bir konuda) uyuşmazlık içerisinde at loggerheads over (something) expr.
(bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads over (something) expr.
(biriyle) sürtüşme içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
(biriyle) anlaşmazlık içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
(biriyle) uyuşmazlık içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
(biriyle) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
çelişki içerisinde at odds with (oneself) expr.
kendi içerisinde anlaşmazlık içinde at odds with (oneself) expr.
tutarsızlık içerisinde at odds with (oneself) expr.
uğraşı içerisinde at pains expr.
çaba içerisinde at pains expr.
gayret içerisinde at pains expr.
için uğraşı içerisinde at pains to expr.
için çaba içerisinde at pains to expr.
için gayret içerisinde at pains to expr.
toplum içerisinde daha kötü durumda at the bottom of the pile/heap expr.
toplum içerisinde daha iyi durumda at the top of the pile/heap expr.
içsel bir çatışma içerisinde at war expr.
topluluk içerisinde/seyirciler arasından bulunduğu yerden from the floor expr.
vicdan azabı içerisinde in sackcloth and ashes expr.
belli bir saat içerisinde in the space of an hour expr.
bir hafta içerisinde inside a week expr.
önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu it's what's inside that counts [cliché] expr.
önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
çatışma içerisinde on a collision course expr.
uzun bir beraberlik sonrası yaşanılan ayrılık sonrası üzüntü içerisinde on the rebound expr.
(biriyle/bir şeyle) uyum içerisinde hareket etmeyen out of sync (with someone or something) expr.
içerisinde bulunduğu duygusal/zihinsel durum where head is at expr.
Speaking
kendimi iş dünyası içerisinde hiç hayal etmemiştim I've never really seen myself in the business world expr.
Trade/Economic
alıcıların belli bir dönem içerisinde farklı fiyat düzeylerinden satın almak istedikleri miktar demand n.
belli bir dönem içerisinde mal ve hizmet üretiminden sağlanan gelirlerin reel değeri basic needs approach n.
belli bir zaman dilimi içerisinde mağazaya gelen müşteri sayısı footfall n.
büro içerisinde kişiye özel masalar olmaksızın serbestçe çalışılması hotelling n.
bir çalışma günü içerisinde bir işçi tarafından yapılan ideal iş miktarı person-day n.
büro içerisinde kişiye özel masalar olmaksızın serbestçe çalışılması hot-desking n.
büro içerisinde çalışanlara özel masalar olmaksızın serbestçe çalışılması hot desking n.
büro içerisinde çalışanlara özel masalar olmaksızın serbestçe çalışılması hotdesking n.
bir yıl içerisinde ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar amounts written off trade debtors receivable within one year n.
bir şirkette çalışan personele en kısa süre içerisinde bütün yenilikleri ve değişiklikleri öğretmeyi amaçlayan hızlandırılmış kurs blitz training n.
ekonomik yatırımları olan politikacıların kamuoyunda tartışmalara mahal vermemek için görevde bulundukları süre içerisinde malvarlıklarının yönetimini devrettikleri bir çeşit kayyum müessesesi blind trust n.
faaliyet dönemi içerisinde hazırlanan rapor interim report n.
öngörülen süre içerisinde belirli amaçlara harcanmak üzere ayrılan miktarlar appropriations n.
otuz gün içerisinde ödenebilen banka mevduatı demand deposit n.
Law
borçların mahkemenin verdiği mühlet içerisinde ödenemediği iflas durumu notour bankrupt n.
davalının yasal olarak belli bir süre içerisinde mahkemeye teşrif etmesi seasonable appearance n.
belirlenen süre içerisinde teslim edilmesi gereken returnable adj.
Politics
kendi içerisinde yürütme ya da yönetme kabiliyetini bulundurma durumu self-enforcing n.
iç işlerine müdahale etmeksizin başka bir ülke ile dostluk ve işbirliği içerisinde olma good-neighborliness n.
iç işlerine müdahale etmeksizin başka bir ülke ile dostluk ve işbirliği içerisinde olma good-neighbourliness n.
savunma hatları veya ülke sınırları içerisinde casusluk ve sabotaj gibi düşmanı destekleyen faaliyetlerde bulunan gizli grup fifth column n.
Industry
hammaddeden son ürüne kadar kuruluş içerisinde devridaim eden malzemelerin yönetimi logistics n.
Media
olay örgüsü içerisinde ileri bir zamanı veya sahneyi düşünmek fast forward v.
Technical
basınç altında sıvı içerisinde karbondioksit çözme carbonation n.
master kilit sistemi içerisinde bir alt-grup kilitten yalnızca birini açmak üzere ayarlanmış anahtar change key n.
su ve gider bağlantısı olmayan, içerisinde yalnızca atık maddeyi kimyasal olarak etkisizleştirmek üzere sıvı dezenfektan bulunan klozet chemical closet [brit] n.
su ve gider bağlantısı olmayan, içerisinde yalnızca atık maddeyi kimyasal olarak etkisizleştirmek üzere sıvı dezenfektan bulunan klozet chemical toilet [usa] n.
akışkan içerisinde tek bir partikülün belli bir zaman boyunca izlediği yol pathline n.
bir sistem içerisinde yapılan iş internal work n.
dişlilerin metal yüzeylerinde zaman içerisinde oluşan aşınma micropitting in gears n.
dişlilerin metal yüzeylerinde zaman içerisinde oluşan aşınma micropitting n.
havada kurutma ve su içerisinde tutma çevrimi air drying and water storage cycle n.
içerisinde amonyak ruhu olan şişe smelling bottle n.
mahfaza içerisinde bulunan tehlikeli bölümlere erişime karşı insanların korunması protection of persons against access to hazardous parts inside the enclosures n.
skalası cam mahfaza içerisinde bulunan termometre enclosed-scale calorimeter n.
su içerisinde tartma yöntemi hydrostatic weighing method n.
supap saplarının içerisinde hareket ettikleri silindirik kısım valve guide n.
su içerisinde tartma metodu hydrostatic weighing method n.
yer altında akifer içerisinde gaz depolama underground gas storage in aquifer n.
kabuğu soyulacak kütüklerin içerisinde suyla yıkandığı açık uçlu uzun silindir drum barker n.
tek bir kompakt birim içerisinde hem güç kaynağı hem de elektronik flaş lambası içeren elektronik flaş sistemi flash unit n.
(fırın içerisinde sıvı halde yüzen) sırlanmış oksit floss n.
(fırın içerisinde sıvı halde yüzen) sırlanmış toprak floss n.
pişirme kabı içerisinde sık kullanımdan kaynaklanan ve yüzeyi yapışmaz hale getiren yanmış is tabakası seasoning n.
(sıvı kolloidal çözelti içerisinde) katı partiküllerin dağılımı sol n.
(damar içerisinde kalan) küçük ve kısa kömür dikmesi spurn n.
Computer
programı başka dosyalara yazmaktansa kod içerisinde geliştirme convention over configuration n.
programı başka dosyalara yazmaktansa kod içerisinde geliştirme coding by convention n.
<td> tagı içerisinde kullanılan bir html kodu colpsan n.
içerisinde doğru-yanlış veya evet-hayır bilgilerinin tutulduğu değişken veya depolama birimi flag n.
zaman içerisinde biriken gereksiz dijital bilgi cruft n.
para yüklemesi yapmak (pc oyunları içerisinde) recharge v.
şekil içerisinde ağ örgüsü oluşturmak mesh v.
liste içerisinde my list has expr.
sınırlar içerisinde in range expr.
Telecom
senkronizasyon ağları içerisinde gezinme ve rasgele hareket denetimi control of jitter and wander within synchronization networks n.
Electric
içerisinde düşük basınçlı neon gazı ve iki elektrot olan cam kapsüllü gaz deşarj lambası neon induction lamp n.
içerisinde düşük basınçlı neon gazı ve iki elektrot olan cam kapsüllü gaz deşarj lambası neon lamp n.
içerisinde düşük basınçlı neon gazı ve iki elektrot olan cam kapsüllü gaz deşarj lambası neon tube n.
Construction
su içerisinde kür uygulanmış water-cured adj.
Automotive
ab üye ülkeleri içerisinde dolaşımda olan karayolu taşıtları road vehicles circulating within the community n.
zarfı içerisinde dönmüş yatak spun bearing n.
Transportation
(gün içerisinde gönderim yapan) teslimat servisi ile göndermek overnight v.
Railway
makasa bağlı olup rayın içerisinde bulunan ve tren tekerlekleriyle çalıştırılan çubuk detector bar n.
Aeronautic
hüzme içerisinde güdüm beam riding guidance n.
gaz veya sıvı içerisinde hareket eden bir cismin toplam sürüklenmesinin cismin yüzeyine dik açıda basınç yapan bileşenlerden kaynaklanan kısmı pressure drag n.
Marine
içerisinde iki adet göz/boşluk bulunan bir düğüm şekli cat's-paw n.
içerisinde iki adet göz/boşluk bulunan bir düğüm şekli cats-paw n.
liman içerisinde uzun periyotlu salınım long period oscillation in harbor n.
liman içerisinde oluşan lokal dalgalar locally generated waves within harbor n.
küçük geminin güverte yapısı içerisinde bulunan ahşap sivri uçlu plak mast clamp n.
içerisinde havan toplarının yer aldığı kalın çerçeveli hazne shot locker n.
Mining
içerisinde çoğunlukla brezilya elması bulunduran çakıl taşlı, demirli kumlu maden yatakları cascalho n.
Medical
belirli bir süre içerisinde gerçekleşen ölüm sayısı mortality n.
her iki pulmoner arter içerisinde trombüs thrombus in both of pulmonary arteries n.
iliopsoas kası içerisinde apse abscess in iliopsoas muscle n.
kulak içerisinde bulunan spiral şekilli kanal lagenae n.
orta burun eti içerisinde hava bulunması durumu concha bullosa n.
(aynı aile içerisinde) bir diğerinden sonra doğma durumu postgeniture n.
Anatomy
kas içerisinde gelişen küçük bir kemik sesamoid bone n.
kas içerisinde gelişen küçük bir kemik os sesamoideum n.
Psychology
evlerden veya ev içerisinde kalmaktan korkma domatophobia n.
evlerden veya ev içerisinde kalmaktan korkma eicophobia n.
evlerden veya ev içerisinde kalmaktan korkma oikophobia n.
belirli bir davranış tipinin grup içerisinde yayılması behavioural contagion n.
Dentistry
gömülü dişin kemik içerisinde hareket etmesi intraosseous movement of impacted tooth n.
Food Engineering
dinlendirme (bir şeyi sıvı içerisinde) resting on liquid n.
Gastronomy
içerisinde kömür üzerinde yiyeceklerin pişirildiği, kil veya topraktan yapılmış silindirik fırın tandoor n.
kokteyllerde kanepe içerisinde veya kraker üzerinde servis edilen iştah açıcı meze hors doeuvre n.
içerisinde pirinç kaynatılan su congee n.
içerisinde pirinç kaynatılan su congee water n.
içerisinde yağlı malzemeler bulunan salata american salad n.
Math
içerisinde parçacık bulunan yer çekimi akımları particle driven gravity currents n.
içerisinde parçacık bulunan yer çekimi akımları particle-bearing gravity currents n.
sayı içerisinde üç haneli gruplama cipher n.
bir alan denklemini matematiksel anlamda daha kullanışlı hale getirmek için içerisinde tanımlanan ancak gözlemlenebilir fiziksel sonuçları olmayan fonksiyon gauge n.
Statistics
n bölü m şeklinde tanımlanan, bir olayın m tane eşit olasılıklı durum içerisinde n kere gerçekleşme olasılığı mathematical probability n.
n bölü m şeklinde tanımlanan, bir olayın m tane eşit olasılıklı durum içerisinde n kere gerçekleşme olasılığı classical probability [uk] n.
(istatistiksel analiz) çalışma içerisinde rastgele kısa bölümler seçilerek bu bölümlerin oluşturduğu kümenin değerlendirildiği bir bütünce seçme yöntemi spread sampling n.
tesadüfen belirli bir sınır içerisinde değer alan nonsignificant adj.
Physics
çevresi ile termal denge içerisinde bulunan yavaş nötronlar thermal neutrons n.
dönen bir sıvı içerisinde anlık dönme ekseni olan bir çizgi vortex line n.
şeffaf bir ortam içerisinde genelde basınç ve sıcaklık farkları sebebiyle meydana gelen ve ortamdaki diğer bölgelerden kırılma indisi farklı olan kısımlar veya şeritler schlieren n.
(katıları) gaz akışı içerisinde sıvı gibi taşınabilmeleri için toz haline getirerek akışkanlaştırmak fluidize v.
(katıları) gaz akışı içerisinde sıvı gibi taşınabilmeleri için toz haline getirerek akışkanlaştırmak fluidise v.
Chemistry
su içerisinde ayrışmaya karşı direnç resistance to hydrolysis in water n.
dizi içerisinde en düşük silisik asit içeren silikat protosilicate n.
dizi içerisinde en düşük kükürt içeren sülfür protosulphide n.
bir başka madde içerisinde yayılan sıvı soaking up n.
bir diğer sıvı veya katı içerisinde çözünen sıvı soaking up n.
molekül içerisinde dört azo grubu içeren tetrazo adj.
molekül içerisinde dört azo grubu içeren tetrakisazo adj.
Biology
bilhassa süt içerisinde olmak üzere laktik asit üreten, çubuk şeklinde bir gram pozitif bakteri lactobacillus n.
süt içerisinde bulunan basit küresel protein lactoglobulin n.
süt ve tükürük içerisinde bulunan peroksidaz lactoperoxidase n.
süt içerisinde bulunan basit küresel protein lactoglobulin n.
süt içerisinde bulunan herhangi bir protein lactoprotein n.
hücre içerisinde yer alan küçük partiküller ribosomes n.
hücre sitoplazması içerisinde protein sentezleyen ince yapılar ribosomes n.
bir organizma içerisinde yer alan genetik materyale ait rna bileşeni ribotype n.
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen paralog n.
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen paralogue n.
aynı organizma içerisinde diğer bir gen ile kurulan ilişki paralogy n.