kulak - Turco Inglés Diccionario
Historia

kulak



Significados de "kulak" en diccionario turco inglés : 2 resultado(s)

Inglés Turco
General
kulak n. toprak sahibi zengin çiftçi
History
kulak n. rus çarlığında toprak sahibi zengin çiftçilere verilen isim

Significados de "kulak" en diccionario inglés turco : 20 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
kulak ear n.
General
kulak flange n.
kulak tuning peg n.
kulak gill n.
kulak flap n.
kulak ear n.
kulak lug n.
kulak lobe n.
kulak lead tack n.
kulak aural adj.
Colloquial
kulak lughole [uk] n.
Technical
kulak lug n.
kulak flange n.
kulak pipe packing n.
Anatomy
kulak ear n.
Biology
kulak ear n.
Sport
kulak ear n.
kulak nose and throat (ent) n.
Slang
kulak shell-like n.
British Slang
kulak lug n.

Significados de "kulak" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
göz kulak olmak look after v.
General
kulak verme ear n.
kulak mikrofonu ear microphone n.
kulak sınavı audition n.
kulak dolgunluğu hearsay n.
kulak menzili earshot n.
zamk kulak glue ear n.
kulak zarı drum n.
kulak damlası eardrops n.
ağız veya kulak yarası canker n.
kulak kiri wax n.
kulak misafiri eavesdropper n.
kulak kepçesi earlap n.
kulak misafiri earwitness n.
kulak işareti earmark n.
kulak misafiri olma overhearing n.
kulak ağrısı earache n.
kulak burun boğaz otorhinolaryngology n.
kulak tıkacı earplug n.
kulak yolu auditory canal n.
kulak zarı eardrum n.
devede kulak a mere flea n.
kulak salyangozu cochlea n.
kulak zarı tympanum n.
kulak muhafazası ear protection n.
kulak kepçesi the external ear n.
kulak misafiri overheard n.
kulak misafirleri eavesdroppers n.
kulak dolgunluğu knowledge acquired by listening n.
kulak burun boğaz uzmanı ear nose and throat specialist n.
orta kulak middle ear n.
kulak tırmalayıcı ses (törpü sesine benzeyen) rasp n.
kulak memesi earlobe n.
kulak davulu tympanum n.
kulak erimi earshot n.
kulak tırmalayan ses strum n.
kulak memesi lobe n.
kulak koruyucusu earplug n.
kulak uzmanı aurist n.
dış kulak yolu enfeksiyonları otitis externa n.
kulak köşebentleri lug n.
kulak mühürü (hayvanlara yapılan) ear tag n.
devede kulak a drop in the bucket n.
kulak kapakçığı ear flap n.
kulak kepçesi auricle n.
kulak kiri cerumen n.
kulak tıkacı ear plug n.
kulak delme ear-piercing n.
kulak tırmalayıcı ses ear-splitting n.
kulak deldirme ear-piercing n.
kulak salyangozu içindeki boşluklardan biri scala n.
kulak tıkacı hearing protection n.
kulak tamponu hearing protection n.
kulak deliği ear hole n.
kulak kürdanı earpick n.
kulak temizleme çubuğu cotton swabs n.
kulak temizleme çubuğu cotton swab n.
kulak temizleme çubuğu cotton bud n.
kulak temizleme çubuğu cotton buds n.
kulak temizleyici cotton swabs n.
kulak çöpü cotton buts n.
kulak temizleyici cotton buts n.
kulak çöpü cotton swabs n.
kulak askılı mikrofon ear hook microphone n.
kulak kapatıcı ear-muff n.
kulak kapatıcı earmuff n.
çöplü kulak pamuğu cotton swabs n.
kulak pamuğu cotton swabs n.
kulak temizleme çubuğu cotton swab (us) n.
kulak temizleme çöpü cotton swabs n.
kulak temizleme çubuğu ear buds n.
kepçe kulak cauliflower ears n.
kulak kalıbı earmould n.
kulak koruyucu ear protection n.
kulak cerrahı aural surgeon n.
darbe/kaza sonrası zarar görmüş kulak cauliflower ear n.
kulak tırmalayıcı ses bray n.
kulak pamuğu q-tip n.
kulak temizleme çubuğu q-tip n.
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli pageboy haircut n.
kulak kepçesi pinnae (pl. pinna) n.
kulak temizleme pamuğu cotton buds (brit) n.
kulak temizleme pamuğu cotton swabs n.
kulak temizleme pamuğu cotton bud n.
kulak temizleme pamuğu ear buds n.
kulak temizleme pamuğu cotton swab n.
kulak temizleme pamuğu cotton swab (us) n.
kulak temizleme pamuğu q-tip n.
kulak temizleme pamuğu cotton buds n.
göz kulak olma caretaking n.
kulak orgazmı eargasm n.
kulak kelepçesi ear cuff n.
kocaman kulak flapping ear n.
kulak üstü kulaklık on-ear headphones n.
kulak kepçesi ear lobe n.
kulak çubuğu cotton bud n.
kulak çöpü q-tip n.
kulak yolu acoustic meatus n.
kulak içine takılan kulaklık canalphone n.
kulak tırmalayıcı ses raspiness n.
kulak tırmalayıcı ses raucity n.
kulak tırmalayıcılık raucity n.
kulak tırmalayıcı ses raucousness n.
kulak tırmalayıcılık raucousness n.
kağıt kulak paper ear n.
ani ve kulak tırmalayan ses tocsin n.
kulak zarı tympan [obsolete] n.
kulak zarı timpan [obsolete] n.
kulak delen kimse ear piercer n.
kulak delici kimse ear piercer n.
(müzik, şiir vb.) kulak ear n.
bir çeşit kulak trompeti ear of dionysius n.
kulak koruyucu earcap n.
kulak beresi earcap n.
kulak koruyucu earpiece n.
kulak maskesi earpiece n.
kulak delme işi yapan kimse ear-piercer n.
kulak rahatsızlığı earsore n.
kulak ağrısı earsore n.
kulak şahidi auricular witness n.
kulak çubuğu auriscalp n.
kulak yırtıcı ses bang n.
kulak tırmalama jarring n.
latinceye kulak dolgunluğu olan kimse latinitaster n.
anlamsız ve kulak tırmalayıcı ses blat n.
büyükbaş hayvan çalıp çalıntı olduklarını gizlemek için kulak küpelerini değiştiren hırsız blotter [dialect] n.
kulak kiri hearing n.
göz kulak olan kimse looker [obsolete] n.
kulak tırmalayan ses crank n.
kulak temizleme çubuğu cotton buds [uk] n.
kulak misafiri olunan konuşma second-hand speech n.
kulak tırmalayan ses shrill n.
(kulak deliğinin açık kalması için takılan) küçük küpe sleeper n.
kablosuz kulak içi kulaklık wireless earbuds n.
kulak (verme) attention n.
kulak asmamak be deaf to something v.
kulak vermek give ear to v.
göz kulak olmak keep an eye on v.
göz kulak olmak give an eye to v.
göz kulak olmak watch v.
kulak kesilmek be all ears v.
kulak vermek mind v.
kulak vermek lend an ear v.
kulak misafiri olmak overhear v.
kulak asmak lend an ear v.
kulak ardı etmek turn a deaf ear v.
kulak asmamak turn a deaf ear to v.
kulak kabartmak cock one's ears v.
dikmek (kulak) prick up v.
kulak vermek listen out v.
kulak misafiri olmak eavesdrop v.
göz kulak olmak keep one's eyes skinned v.
kulak vermek take heed of v.
kulak vermek regard v.
kulak asmak pay heed to v.
kulak tırmalamak rasp v.
kulak vermek pay attention to v.
kulak vermek hear v.
kulak vermek give ear v.
kulak asmak give heed to v.
kulak tırmalayıcı bir ses çıkarmak jar v.
kulak kabartmak incline one's ear v.
bir şey için göz kulak olmak keep an eye out for v.
göz kulak olmak keep one's eye on v.
kulak kesilmek be on the watch v.
kulak vermek pay attention v.
mantığa kulak vermek listen to reason v.
kulak tırmalayıcı bir sesle söylemek veya konuşmak (törpü sesine benzeyen) rasp v.
kulak tırmalamak jar v.
kulak asmak take heed of v.
kulak vermek listen to v.
kulak vermek listen carefully v.
kulak asmak listen v.
kulak vermek heed v.
kulak vermek hark v.
çınlamak (kulak) ring v.
göz kulak olmak keep eye on v.
göz kulak olmak take care of v.
kulak kabartmak prick up one's ears v.
kulak misafiri olmak listen in v.
kulak asmak heed v.
kulak asmak pay attention to v.
kulak misafiri olmak eavesdrop on v.
kulak asmak heed of something v.
kulak kesilmek prick up one's ears v.
kulak asmamak turn a deaf ear v.
kulak vermek attend v.
kulak tırmalamak grate on the ear v.
kulak asmak mind v.
kulak kabartmak incline one's ear to somebody v.
kulak delmek pierce ears v.
kulak asılmamak be ignored v.
kulak asılmamak be disregarded v.
kulak verilmemek not to be paid attention v.
kulak asılmamak not to be paid attention v.
kulak verilmemek be disregarded v.
kulak verilmemek be ignored v.
kulak ardı etmek ignore v.
kulak asmamak ignore v.
uyarıya kulak asmamak ignore the warning v.
kulak deldirmek have one's ear-pierced v.
göz-kulak olmak take care of v.
(kulak) tırmalamak jar v.
göz kulak olmak watch over v.
kulak vermek listen for v.
göz kulak olmak oversee v.
kazara kulak misafiri olmak accidentally overhear v.
-e göz kulak olmak watch v.
içindeki sese kulak vermek listen to one's inner voice v.
göz kulak olmak monitor v.
göz kulak olmak keep track of v.
kulak asmamak be negligent v.
-e kulak vermek pay attention to v.
kulak çınlatmak make (someone's ears) ring v.
kulak aşinalığı olmak sound familiar v.
ense kulak yerinde olmak be amply dimensioned v.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak house-sit v.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak housesit v.
kulak kıkırdağını deldirmek get your ear cartilage pierced v.
kulak kıkırdağını deldirmek have your ear cartilage pierced v.
göz kulak olmak caretake v.
ev sahibinin yokluğunda eve göz kulak olmak caretake v.
kulak vermek receive v.
kulak asmak reck v.
göz kulak olmak tent [scottish] v.
göz kulak olunmak have a care v.
kulak kabartmak eavesdrop v.
göz kulak olmak edituate [obsolete] v.
kulak tırmalayıcı ses çıkarmak jargle v.
kulak misafiri olmak evesdrop v.
kulak kabartmak evesdrop v.
kulak vermek listen v.
korumak için örtmek (kulak, burun) hold v.
göz kulak olmak husband v.
kulak misafiri olmak dark [dialect] [uk] v.
kulak kabartmak dark [dialect] [uk] v.
kulak vermek come v.
kulak tırmalayıcı ses çıkarmak crank v.
kulak tırmalayıcı ses çıkarmak pierce v.
kulak tırmalayan bir ses çıkarmak poop v.
(kulak) gürültüye maruz kalmak peal [obsolete] v.
kulak tırmalamak pound v.
kulak vermek gaum [dialect] [uk] v.
kulak kabartmak prick v.
kulak tırmalayarak söylemek shrill v.
göz kulak olmak sicknurse v.
göz kulak olmak mind v.
kulak tırmalayan jarring adj.
kulak tırmalayıcı rasping adj.
devede kulak gibi derisory adj.
kulak misafiri olmuş overheard adj.
kulak tırmalayıcı discordant adj.
kulak asmaz (öğüt eleştiri vb'ne) impervious to adj.
kulak misafiri olan eavesdropped adj.
kulak asmayan deaf adj.
kulak tırmalayıcı piping adj.
kulak tırmalayıcı shrill adj.
kulak tırmalayıcı solving adj.
kulak tırmalayıcı rough adj.
kulak içi endaural adj.
kulak tırmalayıcı grating adj.
kulak kepçesi ile ilgili auricular adj.
kepçe kulak flap-eared adj.
kulak tırmalayan discordant adj.
kulak tırmalayıcı earsplitting adj.
göz kulak olunmuş groomed adj.
kulak kepçesiyle ilgili auricular adj.
kulak tırmalayan (ses) toppy adj.
kulak üstü on-ear adj.
kulak tırmalayıcı (ses) raspy adj.
kulak tırmalayıcı raucid adj.
kulak tırmalayıcı raucous adj.
kulak tırmalayan raucous adj.
kulak verilebilir regardable adj.
kulak içi in-ear adj.
kulak şeklinde ear-shaped adj.
kulak biçiminde ear-shaped adj.
kulak gibi ear-shaped adj.
kulak şeklinde ear-like adj.
kulak biçiminde ear-like adj.
kulak gibi ear-like adj.
kulak tırmalayan earsplitting adj.
kulak tırmalayan ear-splitting adj.
kulak kesilmiş arrect [obsolete] adj.
(özellikle müzik için) kulak yoksunu earless adj.
kulak benzeri ear-like adj.
kulak şekilli ear-like adj.
kulak biçimli ear-like adj.
kulak gibi ear-like adj.
kulak tırmalayıcı ear-piercing adj.
kulak şeklinde ear-shaped adj.
kulak gibi çıkıntıları olan auricled adj.
kulak benzeri auricular adj.
kulak tırmalayan sesleri olmayan unbedinned adj.
kulak tırmalamayan undiscordant adj.
kulak tırmalayan (ses) unmellow adj.
kulak tırmalayan barbarous adj.
kulak tırmalayan jangling adj.
kulak tırmalayan jangly adj.
kulak tırmalayan blasting adj.
kulak tırmalayıcı high adj.
göz kulak olunan guarded adj.
kulak tırmalayıcı inharmonious adj.
kulak tırmalayıcı sandpapery adj.
kulak tırmalayan scabrous [obsolete] adj.
kulak kabartmış prick adj.
kulak kesilmiş prick adj.
kulak kabartan prick-eared adj.
kulak kesilen prick-eared adj.
kulak kesilmiş prick-eared adj.
kulak kabartmış (köpek) prick-eared adj.
kulak tırmalayıcı scrabbly adj.
kulak tırmalayıcı shirl adj.
göz kulak olan foster adj.
göz kulak olunan foster adj.
(ses) kulak tırmalayan squawky adj.
kulak kepçesinin üzerinde yer alan supra-auricular adj.
kulak tırmalayan metallic adj.
kulak tırmalayan metallic adj.
(kulak vb.) kepçe prominent adj.
kulak tırmalayarak jarringly adv.
kulak tırmalayan bir biçimde raspingly adv.
kulak ile aurally adv.
kulak tırmalayıcı bir şekilde raucously adv.
(birine) göz kulak olarak awatch adv.
kulak mesafesinde within cooey prep.
kulak ver look interj.
kulak anlamına gelen ön ek auri- pref.
Phrasals
göz kulak olmak care for v.
(sinyali) kulak ile algılamak pick up v.
birine göz kulak olmak look out for someone v.
birine göz kulak olmak watch out for someone v.
kulak arkası etmek toss something off v.
kulak asmamak toss something off v.
göz kulak olmak hold onto v.
göz/kulak ardı etmek wave aside v.
kulak asmamak wave aside v.
göz/kulak ardı etmek wave off v.
kulak asmamak wave off v.
(bir şeyi) göz/kulak ardı etmek pave (something) over v.
göz/kulak ardı etmek pave over v.
(bir şeyden) kulak tırmalayıcı sesler çıkarmak jangle on (something) v.
(birine/bir şeye biri/bir şey) için göz kulak olmak keep (someone or something) for (someone or something) v.
biri için birine/bir şeye göz kulak olmak keep someone or something for someone v.
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak keep until (some point in time) v.
(birine/bir şeye) göz kulak olmak babysit with (someone or something) v.
birinin çocuğuna/çocuklarına göz kulak olmak babysit with (someone) v.
(biriyle) beraber birinin çocuğuna/çocuklarına göz kulak olmak babysit with (someone) v.
birine kulak vermek attend to someone v.
(birinin çocuğuna/çocuklarına) göz kulak olmak babysit for (someone) v.
(biri) için çocuğuna/çocuklarına göz kulak olmak babysit for (someone) v.
çocuğa/çocuklara göz kulak olmak babysit for someone v.
çocuğa/çocuklara göz kulak olmak babysit (with) someone v.
bir şeye kulak misafiri olmak eavesdrop on something v.
(birine/bir şeye) kulak misafiri olmak eavesdrop on (someone or something) v.
kulak ardı edilmek fall upon (something) v.
kulak ardı edilmek fall on (something) v.
kulak ardı edilmek fall on (someone or something) v.
kulak ardı edilmek fall onto (someone or something) v.
(birine) kulak vermek hark at (someone) v.
-e kulak vermek hearken to v.
için göz kulak olmak hold for v.
(biri) için göz kulak olmak hold for (someone) v.
için göz kulak olmak keep for v.
(birine/bir şeye) kulak kesilmek listen for (someone or something) v.
(birine/bir şeye) kulak kabartmak listen in (on someone or something) v.
(birine/bir şeye) kulak misafiri olmak listen in (on someone or something) v.
(birine/bir şeye) kulak kesilmek listen out for (someone or something) [uk] v.
(birine/bir şeye) göz kulak olmak look after (someone or something) v.
(birine) göz kulak olmak look out for (someone) v.
(birine/bir şeye) göz kulak olmak see after (someone or something) v.
(birine) göz kulak olmak sit with (one) v.
(birine/bir şeye) göz kulak olmak watch out for (someone or something) v.
Phrases
sözün bittiği yerde, müziğe kulak ver where words fail, music speak expr.
tüm kalbinizle kulak verin listen with an open heart expr.
Colloquial
devede kulak sorun fleabite n.
kulak tırmalayıcı nota clinker n.
devede kulak a crumb n.
kepçe kulak bat ear n.
kulak deliği earhole [brit] n.
devede kulak budget dust n.
kulak tüneli (piercing) ear tunnel n.
tünel kulak pirsingi (kulak memesinde büyük bir delik oluşturan silindir şeklinde pirsing) ear tunnel n.
tünel kulak pirsingi ear tunnel n.
kepçe kulak jug ears n.
kulak misafiri ear hustler n.
kulak kabartan kimse ear hustler n.
kulak kurdu earworm n.
kulak düğümü earworm n.
kulak düğümü brainworm n.
kulak kurdu brainworm n.
göz kulak olmak take care of v.
göz kulak olmak keep an eye on v.
kulak vermek take to heart v.
(birine/bir şeye) göz kulak olmak do for (someone or something) [uk] v.
göz kulak olmak sit v.
devede kulak no big thing adj.
kepçe kulak jug-eared adj.
kepçe kulak jug-eared adj.
kulak vermeyen unlistening adj.
bana kulak asma don't go by me expr.
devede kulak chicken feed expr.
içindeki sese kulak ver listen to your intuition expr.
içindeki sese kulak ver listen to your inner voice expr.
kulak misafirleri var ears are flapping expr.
sağduyuna kulak ver listen to reason expr.
bir kulak ver have a listen expr.
kulak misafiri olabilecek mesafede within hearing distance expr.
şuna kulak ver get a load of this expr.
Idioms
başka birinde bulduğun hatanın, kendi hatan yanında devede kulak kalması beam in (one's) eye n.
başka birinde bulduğun hatanın, kendi hatan yanında devede kulak kalması a beam in your eye n.
karşıdakine kulak asmadan konuşma a dialogue of the deaf n.
karşıdakine kulak asmadan konuşma dialogue of the deaf n.
kulak kanatan ses a good voice to beg bacon n.
devede kulak mote in the eye n.
devede kulak a mote in someone's eye n.
kulak tırmalayan ses a good voice to beg bacon n.
kulak tırmalayan ses a good voice to beg bacon n.
çok az/devede kulak gibi bir miktar para budget dust n.
bütçede çok az/önemsiz/devede kulak gibi bir miktar para kalması budget dust n.
kulak tırmalayan ses abrasive tone n.
kulak kanatan ses abrasive tone n.
bir şeye göz kulak watch the store n.
bir şeye göz kulak mind the store n.
devede kulak drop in the ocean n.
devede kulak a drop in a bucket n.
devede kulak drop in the bucket n.
devede kulak a drop in the bucket n.
devede kulak a drop in the ocean n.
kulak dolgunluğu a smattering of information about n.
kulak tırmalayıcı ses grate on n.
kulak delici bir çığlık a piercing scream n.
devede kulak spit in the ocean n.
gizlice izleyen/dinleyen/kulak misafiri olan kimse a fly on the wall n.
çaktırmadan izleyen/dinleyen/kulak misafiri olan kimse a fly on the wall n.
eleştirilere kulak asmayan kimse a thick skin n.
kulak tırmalayan şey flea in the ear n.
kulak asmamak would hear nothing of something v.
(birinin) sözüne kulak vermek read someone's lips v.
kulak asmamak bid defiance v.
kulak asmamak bid defiance v.
her iki tarafa da kulak vermek see both sides (of something) v.
kulak asmamak close (one's) ears to (someone or something) v.
kulak vermemek close (one's) ears to (someone or something) v.
göz, kulak erimine girmek come within range v.
göz, kulak erimine girmek come within range (of something) v.
göz, kulak erimine girmek go to within range (of something) v.
birine göz kulak olmak keep close watch over someone v.
birisinden (göz kulak olmak amacıyla) gözlerini ayırmamak keep one's eye on someone v.
birisine göz kulak olmak keep one's eye on someone v.
birisine kulak vermek give one's ear to someone v.
birisinden (göz kulak olmak amacıyla) gözlerini ayırmamak have one's eye on someone v.
bir yere göz kulak olmak watch the store v.
bir yere göz kulak olmak mind the store v.
birine kulak vermek hearken to someone v.
birisine kulak vermek give ear to someone v.
birisine göz kulak olmak have one's eye on someone v.
birisine kulak vermek give an ear to someone v.
eleştirilere kulak asmayan biri olmak have a thick skin v.
göz kulak olmak have an eye out (for something) v.
göz kulak olmak have one's eye out (for something) v.
göz kulak olmak hold the fort v.
göz kulak olmak keep an eye out for v.
göz kulak olmak keep an eye on v.
eleştirilere kulak asmamak stick to one's guns v.
göz kulak olmak keep an eye out (for something) v.
göz kulak olmak keep one's eye out (for something) v.
göz kulak olmak keep an eye out for something v.
göz kulak olmak have an eye on v.
göz kulak olmak have an eye out v.
içindeki sese kulak vermek go with one's gut v.
kulak ardı edilmek fall on deaf ears v.
kulak kesilmek cock an ear v.
kulak asmamak laugh out of court v.
kulak kesilmek keep an ear to the ground v.
kulak vermek give an ear to v.
kulak kesilmek be all ears v.
kulak vermek lend an ear to v.
kulak kesilmek keep one's ear to the ground v.
kulak kabartmak prick up one's ears v.
kulak vermek prick up one's ears v.
kulak kabartmak cock an ear v.
kulak kesilmek have an ear to the ground v.
kulak kabartmak cock one's ear v.
kulak vermek hearken to someone or something v.
kulak kabartmak cock one's ears v.
kulak kesilmek hang on someone's lips v.
kulak kesilmek have one's ear to the ground v.
kulak asmamak turn a deaf ear to v.
kulak tıkamak turn a deaf ear to v.
kulak asılmamak fall on deaf ears v.
birine kulak asmamak not pay someone any mind [us] v.
kulak kesilmek perk up (one's) ears v.
kulak kabartmak perk up (one's) ears v.
kulak vermek perk up (one's) ears v.
birinin kulak kesileceği bir şey söylemek/yapmak perk up (one's) ears v.
kulak kesilmek pin back (one's) ears v.
kulak kesilmek pin back your ears [old-fashioned] [uk] v.
kulak kabartmak pin back your ears [old-fashioned] [uk] v.
kulak vermek pin back your ears [old-fashioned] [uk] v.