Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | challenge n. | meydan okuma | ||
This was a direct challenge to the authority of the King. Bu, Kral'ın otoritesine doğrudan bir meydan okumaydı. More Sentences |
||||
Common Usage | challenge n. | zorluk | ||
She thought she was equipped for the challenges of early motherhood. Anneliğin ilk dönemlerindeki zorluklara karşı hazırlıklı olduğunu düşünüyordu. More Sentences |
||||
Common Usage | challenge v. | karşı çıkmak | ||
It seemed like no one had challenged his ideas before. Görünüşe göre daha önce hiç kimse onun fikirlerine karşı çıkmamıştı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | challenge n. | davet | ||
Tom accepted Mary's challenge to a tennis match. Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti. More Sentences |
||||
General | challenge n. | sorun | ||
Unfortunately, Afghanistan still faces very difficult challenges. Ne yazık ki Afganistan hala çok zorlu sorunlarla karşı karşıya. More Sentences |
||||
General | challenge n. | itiraz | ||
Tom accepted my challenge. Tom benim itirazımı kabul etti. More Sentences |
||||
General | challenge n. | mücadele | ||
It is a good idea to repeat these figures regularly if we want to take up the challenge. Eğer mücadeleye devam etmek istiyorsak bu rakamları düzenli olarak tekrarlamak iyi bir fikirdir. More Sentences |
||||
General | challenge n. | yarışma | ||
They organized a presidency challenge for the upcoming week. Önümüzdeki hafta için bir başkanlık yarışması düzenlediler. More Sentences |
||||
General | challenge v. | davet etmek | ||
Mr De Rossa mentioned me in particular and challenged me to an argument. Bay De Rossa benden özellikle bahsetti ve beni tartışmaya davet etti. More Sentences |
||||
General | challenge v. | kafa tutmak | ||
Don't challenge someone who has nothing to lose. Kaybedecek şeyi olmayan birine kafa tutmayın. More Sentences |
||||
General | challenge v. | mücadele etmek | ||
Fighting unemployment through economic growth is the greatest challenge facing Europe. Ekonomik büyüme yoluyla işsizlikle mücadele etmek Avrupa'nın karşı karşıya olduğu en büyük zorluktur. More Sentences |
||||
General | challenge v. | (düello vb.) davet etmek | ||
I challenge you to a duel! Seni düelloya davet ediyorum! More Sentences |
||||
General | challenge v. | zorlamak | ||
The point of a university education is to challenge you. Üniversite eğitiminin amacı sizi çalışma konusunda zorlamaktır. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | challenge | itiraz etmek | ||
This allows us as Parliament to challenge the decisions by the Commission for a slightly longer period. Bu sayede Parlamento olarak Komisyon kararlarına biraz daha uzun bir süre itiraz edebileceğiz. More Sentences |
||||
Law | challenge | itirazda bulunmak | ||
Spain has challenged one of the so-called precautionary reference points against which the state of the stock is judged. İspanya, rezervlerin durumunun değerlendirildiği sözde ihtiyati referans noktalarından birine itirazda bulunmuştur. More Sentences |
||||
Law | challenge | itiraz etmek | ||
Yet never once did anyone challenge our ongoing assessment. Ancak hiç kimse devam eden değerlendirmemize itiraz etmedi. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | challenge n. | zorlu iş/görev | ||
Common Usage | challenge n. | imtihan | ||
Common Usage | challenge v. | düelloya davet etmek | ||
Common Usage | challenge v. | meydan okumak | ||
Common Usage | challenge v. | dövüşe davet etmek | ||
General | ||||
General | challenge n. | sataşma | ||
General | challenge n. | dürtü | ||
General | challenge n. | insanı kamçılayan bir durum | ||
General | challenge n. | parola sorma | ||
General | challenge n. | meydan okuyuş | ||
General | challenge n. | karşı çıkma | ||
General | challenge n. | gözdağı | ||
General | challenge n. | karşılaşılan engel | ||
General | challenge n. | kimlik sormak | ||
General | challenge n. | parola sormak | ||
General | challenge n. | çetin iş | ||
General | challenge n. | ispata çağrı | ||
General | challenge n. | ispata davet | ||
General | challenge n. | mücadeleyi heyecanlı kılan zorluk | ||
General | challenge n. | çağrı | ||
General | challenge n. | sınama | ||
General | challenge v. | (doğruluğunu) tartışmak | ||
General | challenge v. | alnını karışlamak | ||
General | challenge v. | hiçe saymak | ||
General | challenge v. | kimlik sormak | ||
General | challenge v. | meydan okumak | ||
General | challenge v. | (yetkili olmadığını) iddia etmek | ||
General | challenge v. | sorgulamak | ||
General | challenge v. | soruşturmak | ||
General | challenge v. | boy ölçüşmek | ||
General | challenge v. | mücadele hırsını körüklemek | ||
General | challenge v. | çalışma azmini körüklemek | ||
General | challenge v. | talep etmek | ||
General | challenge v. | gerektirmek | ||
General | challenge v. | ilgi uyandırmak | ||
General | challenge v. | (ilgi) çekmek | ||
General | challenge v. | (dikkat) çekmek | ||
General | challenge v. | muhalefet etmek | ||
General | challenge v. | yalanlamak | ||
General | challenge v. | yalancı çıkarmak | ||
General | challenge v. | şüphe uyandırmak | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | challenge n. | çelınç | ||
Law | ||||
Law | challenge | hakim veya jüriyi reddetmek | ||
Law | challenge | talep | ||
Law | challenge | iddia | ||
Law | challenge | ret | ||
Law | challenge | reddi hakim | ||
Law | challenge | itiraz | ||
Law | challenge | reddetmek | ||
Law | challenge | hakim veya jüriyi ret | ||
Law | challenge | yargıcı veya jüriyi reddetme | ||
Law | challenge | yargıcı veya jüriyi ret | ||
Law | challenge | hak iddia etmek | ||
Law | challenge | hak iddiasında bulunmak | ||
Law | challenge | yasal olmadığını savunmak | ||
Law | challenge | yasal olmadığını iddia etmek | ||
Politics | ||||
Politics | challenge n. | bir şeyin yasalara/kurallara uygun olmadığı iddiası | ||
Politics | challenge | meydan okumak | ||
Politics | challenge | kullanılan oyların hükümsüz olduğu iddiası | ||
Politics | challenge | oy verenlerin yasal yeterliği olmadığı iddia edilmesi | ||
Politics | challenge | kullanılan oyların geçersizliğini iddia etmek | ||
Politics | challenge | seçmenin yasal olarak yetersiz olduğunu savunmak | ||
Computer | ||||
Computer | challenge | kimlik sorma | ||
Medical | ||||
Medical | challenge v. | antijen verip hastanın fizyolojik özelliklerini belirlemek | ||
Medical | challenge | normal fizyolojik cevabın oluşup oluşmadığının gözlemlenmesi için bir hastaya kimyasal bir maddenin uygulanması (immünolojide) önceden duyarlı bir bireyde bir immünolojik yanıtı uyarmak için antijen uygulamasında bulunmak | ||
Veterinary | ||||
Veterinary | challenge v. | bağışıklanmış deney hayvanına hastalık etkenini enjekte ederek test yapmak | ||
Veterinary | challenge | eprüvasyon | ||
Veterinary | challenge | eprüve etmek | ||
Military | ||||
Military | challenge n. | nöbetçi askerin kimlik sorgulaması için dur emri | ||
Military | challenge n. | parola sorgusu | ||
Hunting | ||||
Hunting | challenge v. | (köpek) av kokusu alarak havlamak | ||
Hunting | challenge | tazının av kokusunu aldıktan sonra havlaması |