use - Turc Anglais Dictionnaire

use

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "use" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 48 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
use n. kullanım
The current regulations can hardly be said to achieve better use of the single European airspace or greater safety.
Mevcut düzenlemelerin tek Avrupa hava sahasının daha iyi kullanımını ya da daha fazla güvenliği sağladığı söylenemez.

More Sentences
use v. kullanmak
Is it that the Commission wants to use the old tactic of divide and rule by attacking the solidarity of the ACP Group?
Yoksa Komisyon ACP Grubunun dayanışmasına saldırarak eski böl ve yönet taktiğini mi kullanmak istiyor?

More Sentences
General
use n. yarar
Our protection of data has therefore been of more use to the terrorists than it has to their victims.
Bu nedenle verileri korumamız, teröristlerin kurbanlarından daha çok işine yaramıştır.

More Sentences
use n. fayda
Experience shows that it is no use trying to dry out a flooded room without turning off the taps.
Tecrübeler, su basmış bir odayı muslukları kapatmadan kurutmaya çalışmanın faydası olmadığını göstermektedir.

More Sentences
use n. ihtiyaç
Tom could use some cheering up.
Tom'un biraz neşelenmeye ihtiyacı var.

More Sentences
use v. yararlanmak
You can use my help.
Yardımımdan yararlanabilirsin.

More Sentences
use v. sarf etmek
In parallel, major efforts must be made to ensure that our energy is used more efficiently.
Buna paralel olarak enerjimizin daha verimli kullanılmasını sağlamak için büyük çaba sarf edilmelidir.

More Sentences
use v. harcamak
It is wholly unnecessary to use EUR 173 million each year in order to respect historical treaties.
Tarihi anlaşmalara saygı göstermek için her yıl 173 milyon Euro harcamak tamamen gereksizdir.

More Sentences
use v. tüketmek
He devised a new engine to use less gas.
Daha az yakıt tüketecek yeni bir motor geliştirdi.

More Sentences
use v. davranmak
I suggest we organise things in the most practical order and, where the Treaty is silent, that we use common sense.
İşleri en pratik düzene göre organize etmemizi ve Antlaşmanın sessiz kaldığı yerlerde sağduyulu davranmamızı öneriyorum.

More Sentences
use v. faydalanmak
If such an opportunity occurs, it will certainly be used.
Böyle bir fırsat ortaya çıkarsa kesinlikle bundan faydalanılacaktır.

More Sentences
use v. kullanmak
What mechanisms could the Commission use to encourage the Member States to make fresh contributions to the WFP?
Komisyon, Üye Devletleri WFP'ye yeni katkılarda bulunmaya teşvik etmek için hangi mekanizmaları kullanabilir?

More Sentences
use v. değerlendirmek
If such an opportunity occurs, it will certainly be used.
Böyle bir imkan oluşursa kesinlikle değerlendirilecektir.

More Sentences
use v. yaramak
I could use some extra money.
Fazladan biraz para işime yarayabilirdi.

More Sentences
Technical
use n. kullanım
The use of the Kurdish language, too, is still subject to considerable restrictions.
Kürtçe dilinin kullanımı da hala önemli kısıtlamalara tabidir.

More Sentences
use v. kullanmak
That is why the word I used may have appeared rather strong.
Bu nedenle kullandığım kelime oldukça sert görünmüş olabilir.

More Sentences
Common Usage
use n. kullanma
General
use n. tasarruf
use n. adet
use n. yoğaltım
use n. kullanma hakkı
use n. amaç
use n. kulanım hakkı
use n. menfaat
use n. alışkanlık
use n. alışkı
use n. hayır
use n. faydalanma
use n. istifade
use n. kullanma biçimi
use n. kullanım şekli
use n. lüzum
use n. alışıklık
use v. adet edinmek
use v. muamele etmek
use v. sömürmek
use v. içmek (sigara içki vb'ni)
use v. istismar etmek
use v. kullanmak (sigara/içki vb'ni)
use v. alıştırmak
use v. hizmete sunmak
use v. bir amaç için çalıştırmak
Trade/Economic
use n. intifa hakkı
Law
use n. istimal
use v. istimal etmek
Technical
use n. kullanma
Computer
use expr. kullan
Religious
use n. belirli bir kilisede veya cemaatte yapılan dini etkinlik

Sens de "use" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
make use of v. faydalanmak
We must make use of the Community institutions and work together in them!
Topluluk kurumlarından faydalanmalı ve bu kurumlarda birlikte çalışmalıyız!

More Sentences
use up v. tüketmek
Tom used up all his money.
Tom bütün parasını tüketti.

More Sentences
General
instructions for use n. kullanma kılavuzu
The product should be used according to the instructions for use.
Ürün kullanma kılavuzuna göre kullanılmalı.

More Sentences
general use n. genel kullanım
It concerns not accepting the general use of a chemical flavouring in jams and marmalades, that is vanillin.
Reçel ve marmelatlarda kimyasal bir tatlandırıcı olan vanilinin genel kullanımının kabul edilmemesiyle ilgilidir.

More Sentences
limited use n. sınırlı kullanım
The reduction in Regional Funds is justified by the limited use made of them in the past.
Bölgesel Fonlardaki azalma, geçmişte bu fonların sınırlı kullanımı ile gerekçelendirilmektedir.

More Sentences
land use n. arazi kullanımı
First of all, it shows the limitations of local democracy and, in particular, of land use planning policies.
Her şeyden önce yerel demokrasinin ve özellikle de arazi kullanımı planlama politikalarının sınırlarını göstermektedir.

More Sentences
safe use n. güvenli kullanım
They also want to know whether the level of protection, safe use and biological diversity can be guaranteed.
Ayrıca koruma düzeyi, güvenli kullanım ve biyolojik çeşitliliğin garanti edilip edilemeyeceğini de bilmek istiyorlar.

More Sentences
use of force n. güç kullanma
The national police force's monopoly on the use of force is a basic rule in a democratic society.
Ulusal polis gücünün güç kullanma tekeli demokratik bir toplumda temel bir kuraldır.

More Sentences
use of force n. güç kullanımı
The use of force can only be justified if all other means fail.
Güç kullanımı ancak diğer tüm yolların başarısız olması halinde haklı görülebilir.

More Sentences
common use n. yaygın kullanım
This word is not in common use.
Bu kelime yaygın kullanımda değil.

More Sentences
efficient use n. etkin kullanım
On the one hand, it is about the efficient use of the surveillance which technology and geography make possible.
Bir yandan teknoloji ve coğrafyanın mümkün kıldığı gözetimin etkin kullanımı ile ilgilidir.

More Sentences
effective use n. etkin kullanım
Consequently, another question arises regarding the effective use of financial resources.
Sonuç olarak, mali kaynakların etkin kullanımına ilişkin bir başka soru ortaya çıkmaktadır.

More Sentences
commercial use n. ticari kullanım
His aim is to give scope for rapid commercial use wherever possible.
Amacı, mümkün olan her yerde hızlı ticari kullanım için kapsam sağlamaktır.

More Sentences
drug use n. uyuşturucu kullanımı
Drug use is increasing along with the other problems facing modern society.
Modern toplumun karşı karşıya olduğu diğer sorunlarla birlikte uyuşturucu kullanımı da artmaktadır.

More Sentences
uncontrolled use n. kontrolsüz kullanım
We see a danger, for example, in the uncontrolled use of DNA testing.
Örneğin DNA testlerinin kontrolsüz kullanımında bir tehlike görüyoruz.

More Sentences
proper use n. doğru kullanım
Nuclear power research and the issue of safety associated with its proper use are largely one and the same thing.
Nükleer enerji araştırmaları ve bunun doğru kullanımıyla ilgili güvenlik konusu büyük ölçüde bir ve aynı şeydir.

More Sentences
growing use n. artan kullanım
The EU is concerned about the growing use of flags of convenience.
AB, kolaylık bayraklarının artan kullanımından endişe duymaktadır.

More Sentences
individual use n. bireysel kullanım
This room is for individual use.
Bu oda bireysel kullanım içindir.

More Sentences
over-use n. aşırı kullanım
We have however been aware of a potentially harmful consequence of the over-use of antibiotics since the 1950s.
Ancak 1950'lerden bu yana antibiyotiklerin aşırı kullanımının potansiyel olarak zararlı sonuçlarının farkındayız.

More Sentences
make use of v. kullanmak
In what way has the Commission made use of the information provided by the Israeli Government?
Komisyon, İsrail Hükümeti tarafından sağlanan bilgileri ne şekilde kullanmıştır?

More Sentences
be in use v. kullanılmak
That pronunciation hasn't been in use for a long time.
Bu telaffuz uzun süredir kullanılmıyor.

More Sentences
make use of v. faydalanmak
In allocating its control efforts, the Commission makes use of risk analysis.
Komisyon, kontrol çabalarını tahsis ederken risk analizinden faydalanmaktadır.

More Sentences
make use of v. istifade etmek
We are just making use of the opportunity.
Fırsattan istifade ediyoruz.

More Sentences
be of use v. yaramak
Dividing resources is of no use whatsoever, except to weaken the women’s movement.
Kaynakları bölmenin kadın hareketini zayıflatmaktan başka bir yararı yoktur.

More Sentences
make use of v. yararlanmak
However, no non-member country has made use of this facility to date.
Ancak bugüne kadar üye olmayan hiçbir ülke bu imkandan yararlanmamıştır.

More Sentences
use up v. harcamak
Why did you use up all the money?
Niçin bütün parayı harcadın?

More Sentences
come into use v. kullanılmaya başlamak
As more paper money came into use, the value fell.
Daha fazla kağıt para kullanılmaya başlandıkça değeri düştü.

More Sentences
use drugs v. uyuşturucu kullanmak
Sami used drugs.
Sami uyuşturucu kullanıyordu.

More Sentences
use the internet v. internet kullanmak
We need more secure systems if we are to boost consumer confidence in using the Internet.
Tüketicilerin interneti kullanma konusundaki güvenini artırmak için daha güvenli sistemlere ihtiyacımız var.

More Sentences
abolish the use v. kullanımdan kaldırmak
TDK has decided to abolish the use of apostrophe in names of institutions.
TDK kurum isimlerinde kesme işareti kullanımını kaldırma kararı aldı.

More Sentences
use cash v. nakit kullanmak
Using cash makes you think money is truly substantial.
Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.

More Sentences
make use of v. değerlendirmek
Let us make use of this opportunity without delay!
Gecikmeden bu fırsatı değerlendirelim!

More Sentences
use alcohol v. alkol kullanmak
Sami was not supposed to use alcohol.
Sami'nin alkol kullanmaması gerekiyordu.

More Sentences
use the stairs v. merdivenleri kullanmak
In case of a fire, use the stairs.
Yangın durumunda merdivenleri kullanın.

More Sentences
use public transportation v. toplu taşıma kullanmak
Tom uses public transportation.
Tom toplu taşıma kullanıyor.

More Sentences
use condom v. prezervatif kullanmak
They don't use condoms because they are no longer worried about pregnancy.
Onlar prezervatif kullanmıyorlar çünkü artık hamilelik konusunda endişeli değiller.

More Sentences
use heroin v. eroin kullanmak
Layla started using heroin.
Layla eroin kullanmaya başladı.

More Sentences
use plastic bag v. plastik poşet kullanmak
I rarely use plastic bags.
Nadiren plastik poşet kullanırım.

More Sentences
use the phone v. telefonu kullanmak
She wanted my permission to use the phone.
Telefonu kullanmak için benden izin istedi.

More Sentences
use the telephone v. telefonu kullanmak
I am going to use the telephone in the phone booth at the street corner.
Ben sokağın köşesinde bulunan telefon kulübesindeki telefonu kullanacağım.

More Sentences
use disproportionate force v. orantısız güç kullanmak
He has once again used disproportionate force.
Bir kez daha orantısız güç kullanmıştır.

More Sentences
use the toilet v. tuvaleti kullanmak
Are you sure you don't want to use the toilet before you go?
Gitmeden önce tuvaleti kullanmak istemediğine emin misin?

More Sentences
use the bathroom v. banyoyu kullanmak
Please use the bathroom downstairs.
Lütfen alt kattaki banyoyu kullan.

More Sentences
use the bathroom v. lavaboyu kullanmak
Please wash your hands after using the bathroom.
Lavaboyu kullandıktan sonra lütfen ellerinizi yıkayın.

More Sentences
use the bathroom v. tuvaleti kullanmak
Please use the bathroom downstairs.
Lütfen alt kattaki tuvaleti kullanın.

More Sentences
use a deodorant v. deodorant kullanmak
You should use a deodorant.
Deodorant kullanmalısın.

More Sentences
use the computer v. bilgisayarı kullanmak
We used the computer in order to save time.
Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.

More Sentences
be of use v. yaramak
Why is it, then, that it is sometimes said that we pensioners are no longer any use?
Öyleyse neden bazen biz emeklilerin artık işe yaramadığımız söyleniyor?

More Sentences
of no use adj. faydasız
His advice is of no use.
Onun tavsiyesi faydasız.

More Sentences
easy to use adj. kullanımı kolay
Tatoeba is easy to use.
Tatoeba'nın kullanımı kolay.

More Sentences
of no use adj. işe yaramaz
Even the best early detection is of no use however if subsequent treatment is inadequate, or downright wrong.
En iyi erken teşhis bile, sonraki tedavi yetersiz ya da düpedüz yanlışsa hiçbir işe yaramaz.

More Sentences
of use adj. faydalı
This may be of use to you.
Bu sana faydalı olabilir.

More Sentences
of great use adj. çok faydalı
I thought that this very comprehensive document would be of great use.
Bu çok kapsamlı belgenin çok faydalı olacağını düşündüm.

More Sentences
suitable for use adj. kullanıma uygun
The systems are suitable for use with acids and alkaline solutions.
Sistemler asitler ve alkali çözeltilerle kullanıma uygundur.

More Sentences
of little use adj. pek işe yaramayan
If you do not do so, the firmness you demonstrate there will be of little use when decisions are made here.
Eğer bunu yapmazsanız, orada gösterdiğiniz kararlılık burada kararlar alınırken pek işe yaramayacaktır.

More Sentences
wise use n. akılcı kullanım
rural land use n. kırsal arazi kullanımı
investigation of alleged use n. isnat edilen kullanımın delil araştırması
land use n. toprak kullanımı
urban land use n. kent toprak kullanımı
outdoor use n. dışarıda kullanım
therapeutic use hot water n. tedavi edici sıcak su
outdoor use n. dış mekanlarda kullanım
effective use n. etkin kullanma
licence to use n. kullanma ruhsatı
accessory use n. ortaklaşa kullanım
loans for use n. ariyet
exclusive use n. münhasır kullanım
lack of use n. kal olmuş
drug use n. ilaç kullanımı
limited use n. kısıtlı kullanım
recreation use areas n. rekreasyon kullanım sahası
place of use n. kullanım yeri
illegal use of electricity n. kaçak elektrik kullanımı
urban land use n. şehir toprak kullanımı
outfit use n. malzeme kullanımı
license to use n. kullanma ruhsatı
land use survey n. arazi kullanım etüdü
fair use n. doğru kullanım
intended use n. kullanım amacı
land use plan n. çevre düzenleme planı
unauthorized use n. ruhsatsız kullanım
beneficial use n. yararlı kullanım
use tax n. kullanım vergisi
the use of quotations n. alıntılama
use age n. kullanma süresi
common use areas n. müşterek kullanım alanları
common use areas n. ortak kullanım mekanları
common use areas n. ortak kullanım alanları
conversion to one's own use n. kendi malı gibi kullanma
terms of use n. kullanım koşullar
use of nicknames n. takma isim kullanma
productive use n. verimli kullanım
secure use n. güvenli kullanım
ease of use n. kullanım kolaylığı
use of sources n. kaynakların kullanımı
practical use n. pratik kullanım
practical use n. kullanışlı kullanım
use of powers n. yetkilerin kullanılması
economy in use n. kullanımda tutumluluk
improper use n. kötü kullanım
responsible use n. sorumlu kullanım
declaration of use n. kullanım beyanı
conditions of use n. kullanım şartları
unrestricted use n. sınırsız kullanım
suitability for use n. kullanıma uygunluk
conditions of use n. kullanım koşulları
terms of use n. kullanım şartları
terms of use n. kullanım koşulları
monthly use charge n. aylık kullanım ücreti
monthly use charge n. aylık kullanım bedeli
tobacco use disorder n. tütün kullanım bozukluğu
flexible use n. esnek kullanım
use instructions n. kullanım talimatları
public use n. kamu kullanımı
dual-use n. ikili kullanım
non-use n. kullanılmama
non-use n. kullanmama
daily use n. günlük kullanım
need to use the bathroom n. tuvalet ihtiyacı
need to use the toilet n. tuvalet ihtiyacı
need to use the loo n. tuvalet ihtiyacı
wrong use n. yanlış uygulama
wrong use n. haksız kullanma
wrong use n. yanlış kullanma
industrial use n. endüstriyel kullanım
area of use n. kullanım alanı
single use n. tek kullanım
single use n. tek sefer
unauthorised use n. izinsiz kullanım
unauthorised use n. yetkisiz kullanım
unauthorized use n. izinsiz kullanım
unauthorized use n. yetkisiz kullanım
internal use only n. sadece kurum içi kullanım için
difficulty of use n. kullanım zorluğu
use by date n. son kullanma tarihi
comfort of use n. kullanım rahatlığı
ease of use n. kullanım rahatlığı
logic of use n. kullanım mantığı
water use right agreements n. su kullanım hakkı anlaşmaları
correct use n. doğru kullanım
trouble-free use n. sorunsuz kullanım
the place of use n. kullanıldığı yer
use of natural sources n. doğal kaynakların kullanımı
use of natural sources n. doğal kaynakların kullanılması
child use and care articles n. çocuk kullanım ve bakım eşyaları
off-duty use n. iş/görev dışında kullanma
advise to use n. kullanım tavsiyesi
advise to use n. kullanma talimatı
exclusive use n. özel kullanım
use of the wheel n. tekerleğin kullanılması
single-use camera n. tek kullanımlık fotoğraf makinesi
previous use n. önceki kullanım
prior use n. önceki kullanım
miss-use n. yanlış kullanım
miss-use n. hatalı kullanım
false use n. hatalı kullanım
wrong use n. hatalı kullanım
extended use n. uzun süreli kullanım
long term use n. uzun süreli kullanım
amount of use n. kullanım miktarı
internet use n. internet kullanımı
excessive use of alcohol n. aşırı alkol kullanımı
habit of use n. kullanım alışkanlığı
practical hints for use n. pratik kullanım ipuçları
point of use n. kullanım noktası
use of knowledge n. bilgiyi kullanma
false use n. yanlış kullanım
increasing use n. artan kullanım
use of english n. ingilizcenin kullanılışı
actual use n. fiili kullanım
urban land use n. kentsel arazi kullanımı
use reason n. kullanım nedeni
educational use n. eğitimsel kullanım
civilian use n. sivil alanda kullanımı
natural gas use n. doğalgaz kullanımı
opportunity to use n. kullanım olanağı
opportunity to use n. kullanım imkanı
chance to use n. kullanım olanağı
opportunity to use n. kullanım şansı
chance to use n. kullanım imkanı
chance to use n. kullanım şansı
product use n. ürün kullanımı
industrial and commercial use n. sanayi ve ticari kullanım
licence to use n. kullanma ruhsatı
individual use n. kişisel kullanım
fair use n. adil ve makul kullanım şartıyla telifli eserlerin belirli kısımlarının telif izni alınmaksızın kullanılabileceğini öngören yasal doktrin
joint use n. ortak kullanım
over-use n. tüketme
over-use n. sömürü
ill-use n. kötüye kullanma
ill-use n. kötü kullanım
secondary use n. gerekli hallerde amaç dışı kullanım
secondary use n. koşullara göre değişebilen kullanım biçimi
use one's life v. kafasını kullanmak
have no use for v. hoşlanmamak
put to good use v. değerlendirmek
make good use of v. iyi kullanmak
have no use for v. gereksememek
put to use v. kullanmak
be of use for something v. bir şeye yaramak
kept for future use v. ileride kullanmak üzere tutmak
use a pompous language v. lügat paralamak
use up v. dibine darı ekmek
use bad language v. ağzını bozmak
use one's advantage v. avantaj kullanmak
be of no more use v. hayır kalmamak
use against v. aleyhine kullanmak
make use of an opportunity v. değerlendirmek (bir fırsatı vb)
use up v. yoğaltmak
use force v. zor kullanmak
use a pompous language v. edebiyat yapmak
use epilating wax v. ağda yapmak
use violence v. şiddet kullanmak
use an advantage v. avantajdan faydalanmak
use as a shield v. siper etmek
use hard words v. ağır söylemek
use electricity illegally v. kaçak elektrik kullanmak
keep for future use v. ileride kullanmak üzere tutmak
use one's influence v. ağırlığını koymak
use one's life v. saksıyı çalıştırmak
use one's mind v. aklını kullanmak
use as a screen v. paravan olarak kullanmak
be of use v. yardım etmek
use up v. dibini bulmak
use one's life v. kafayı çalıştırmak
begin to use v. kullanıma başlamak
forbid somebody the use of v. haram etmek
use violence v. şiddet uygulamak
use forcible means v. kuvvet kullanmak
use force v. baskı yapmak
use a trick v. düzen kurmak
use excessively v. aşırı kullanmak
use somebody as a tool v. maşa gibi kullanmak
get into use v. kullanıma almak
use force v. cebir kullanmak
make use of an advantage v. avantajdan faydalanmak
use bad language v. küfür etmek
put to use v. uygulamak
make use v. istifade etmek
make use v. kullanmak
provide something for the use of somebody v. yararına sunmak
make use of the time well v. zamanı iyi değerlendirmek
make use of someone's knowledge v. deneyiminden yararlanmak
make use of someone's knowledge v. tecrübesinden faydalanmak
make use of someone's knowledge v. deneyiminden faydalanmak
make use of someone's experience v. tecrübesinden faydalanmak
make use of someone's experience v. deneyiminden yararlanmak
make use of someone's experience v. deneyiminden faydalanmak
make use of someone's knowledge v. tecrübesinden yararlanmak
make use of someone's experience v. tecrübesinden yararlanmak
use force v. güç kullanmak
no longer to be in use v. devre dışı kalmak
put into use v. devreye almak
put (something) to good use v. değerlendirmek
be put into use v. devreye alınmak
use something suitably v. doğru kullanmak
use something suitably v. doğru şekilde kullanmak
use something properly v. doğru kullanmak
use something properly v. doğru şekilde kullanmak
use the opportunities v. fırsatları değerlendirmek
not in use v. atıl durmak
make use of the advantages provided by v. sunduğu avantajlardan istifade etmek
make use of the advantages provided by v. sunduğu avantajlardan yararlanmak
make somebody use something v. kullandırmak
let somebody use something v. kullandırmak
use something as base v. temel almak
use as a base v. baz olarak almak
use something as starting v. başlangıç almak
use something as base v. baz almak
use something as base v. temel olarak kullanmak
use force v. güç uygulamak
use something as starting v. başlangıç olarak almak
use baton v. cop kullanmak
use as a means of v. araç olarak kullanmak
use something as bait v. yem olarak kullanmak
use for the wrong purposes v. amacı dışında kullanmak
use capacity v. kapasite kullanmak
make use of someone v. birisinden faydalanmak
use one's influence v. nüfuzunu kullanmak
use battery v. pille çalışmak
use the internet v. internete girmek
use a trump v. koz olarak kullanmak
use physical force v. fiziksel güç kullanmak
use the train v. tren sürmek
use violence v. şiddet göstermek
use a service v. hizmetten yararlanmak
use power v. yetki kullanmak
use the opportunity v. fırsatı değerlendirmek
use computer v. bilgisayar kullanmak
come into use v. kullanıma girmek
be brought into use v. kullanıma sunulmak
go out of use v. kullanımdan kalkmak
bring something into use v. kullanıma açtırmak
come into use v. kullanıma sunulmak
bring something into use v. kullanıma sunmak
use as a trump card v. koz olarak kullanmak
drop something out of use (word etc.) v. kullanımdan kaldırmak
use budget v. bütçe kullanmak
be opened for use v. kullanıma açılmak
use force v. kuvvet uygulamak
point a reed (for use as a pen) v. kalem açmak
use something as base v. dayanak almak
be opened to use v. kullanıma açılmak
use initiative v. inisiyatif kullanmak
come into use v. kullanılmaya başlanmak
be in use v. kullanımda olmak
use one's imagination v. hayal gücünü kullanmak
use brute force v. kaba kuvvet kullanmak
use one's head v. kafayı kullanmak
use someone as a cat's paw v. birini maşa olarak kullanmak
use shank's pony v. tabanvayla gitmek
use as a reference v. kaynak olarak kullanmak
use as a source v. kaynak olarak kullanmak
use as a source v. kaynak almak
use as a reference v. kaynak almak
ill-use v. hor kullanmak
have no use for v. -e ihtiyacı olmamak
ill-use v. hırpalamak
use the time v. zamanı kullanmak
make good use of something v. bir şeyi heba etmemek
make good use of something v. bir şeyi iyi kullanmak
put money to good use v. parayı değerlendirmek
use the money v. parayı değerlendirmek
make good use of money v. parayı değerlendirmek
use other people's personal information v. (birinin) özeline girmek
use other people's personal information v. özele girmek
go into use v. kullanıma girmek
make use of v. nimetlerinden faydalanmak
use an opportunity v. fırsat değerlendirmek
use an opportunity v. fırsatı değerlendirmek
make use of an opportunity v. fırsat değerlendirmek
make use of an opportunity v. fırsatı değerlendirmek
bring into use v. kullanımına izin vermek
bring into use v. halkın hizmetine açmak
bring into use v. kullanıma açmak
come into use v. hizmete girmek
be of no use v. bir şeye yaramamak
be of use v. bir şeye yaramak
make use of the situation v. durumdan faydalanmak
make use of the situation v. durumdan istifade etmek
use the right to remain in silence v. susma hakkını kullanmak
use the right to remain silent v. susma hakkını kullanmak
use the right to remain silent v. konuşmama hakkını kullanmak
use the right to remain in silence v. konuşmama hakkını kullanmak
make use of the law v. yasadan yararlanmak
use on someone v. üstünde kullanmak
use on something v. üstünde kullanmak
use on something v. üzerinde kullanmak
use on someone v. üzerinde kullanmak
use cautiously v. sakınarak kullanmak
make use v. faydalanmak
make use of an offer v. tekliften yararlanmak
make use of examples v. örneklerden yararlanmak
make use of examples v. örneklerden faydalanmak
use cautiously v. dikkatli kullanmak
restrict the use v. kullanımı sınırlamak
limit the use v. kullanımı sınırlamak
use an opportunity v. fırsattan yararlanmak
use annual leave v. senelik izin kullanmak
use annual leave v. yıllık izin kullanmak
use something consciously v. bilinçli kullanmak
use something consciously v. bilinçli olarak kullanmak
use one's best endeavor v. elinden geleni çabayı göstermek
use a system v. sistem kullanmak
use every means possible v. mümkün olan her çareye başvurmak
use every means possible v. tüm yolları denemek
use every means possible v. mümkün olan her yola başvurmak
use every means possible v. mümkün olan her aracı kullanmak
be ready for use v. kullanıma amade olmak
be ready for use v. kullanıma hazır olmak
use something economically v. tasarruflu kullanmak
use insulin v. insülin kullanmak
use pepper gas on protesters v. göstericilere biber gazı sıkmak
use tear gas on protesters v. göstericilere göz yaşartıcı gaz sıkmak
use public transportation v. toplu taşıt kullanmak
use illegal means v. yasal olmayan yollara başvurmak
use vulgarities v. küfürlü konuşmak
use vulgarities v. terbiyesiz kelimeler kullanmak
order the secretary of defence to use military force v. savunma bakanına askeri güç kullanma emri vermek
use a glove v. eldiven kullanmak
use long sentences v. uzun cümleler kullanmak
use every means available to help someone v. birine yardım etmek için tüm imkanlarıyla seferber olmak
use something as a model v. bir şeyi model olarak kullanmak
make use of one's spare time v. boş zamanını değerlendirmek
use as an alternative to v. alternatif olarak kullanmak
be of no use v. fonksiyonu olmamak
be of no use v. kullanılamamak
be of no use v. amaçsız olmak
be of no use v. kullanışsız olmak
be of no use v. işe yaramamak
be of no use v. işlevsiz olmak
be of no use v. bir işe yaramamak
use a wireless headset v. kablosuz kulaklık kullanmak
find a use for something v. bir yerde kullanmak
find a use for something v. kullanma imkanı bulmak
use the toilet v. lavaboyu kullanmak
use the toilet v. banyoyu kullanmak
use one's time well v. zamanını iyi kullanmak
use a break v. ara vermek
use the time well v. zamanı iyi kullanmak
use every means available v. tüm imkanları seferber etmek
use every means available v. tüm olanakları seferber etmek
use productively v. verimli kullanmak
use efficiently v. verimli kullanmak
use its reasonable efforts v. elinden gelen çabayı göstermek
use aspirin v. aspirin kullanmak
use one's abilities v. yeteneklerini kullanmak
use one's skills v. yeteneklerini kullanmak
move into proper position for use v. kullanım için uygun konuma getirmek
use a program v. program kullanmak
use bad language v. kötü söz söylemek
use bad words v. kötü söz söylemek
use to great effect v. doğru biçimde kullanmak
use to great effect v. fayda doğuracak biçimde kullanmak
use to great effect v. yararlanmak
use separately v. ayrı ayrı kullanmak
use internet v. i̇nternet kullanmak
use a credit card v. kredi kartı kullanmak
use with v. beraber kullanmak
use one's self v. davranmak
use one's self v. hareket etmek
over-use v. aşırı kullanmak
over-use v. tüketmek
over-use v. sömürmek
over-use v. fazla kullanmak
ill-use v. (birine) kötü davranmak
ill-use v. (birine) kaba davranmak
out of use adj. geçersiz
in current use adj. genel kullanımda
of no earthly use adj. hiçbir faydası olmayan
out of use adj. kullanılmayan
in current use adj. genellikle kullanılan
ready for immediate use adj. hemen kullanıma uygun
in use adj. geçerli
out of use adj. kullanım dışı
out of use adj. hizmet dışı
ready for use adj. kullanıma hazır
single use only adj. tek kullanımlık
recently opened up for use adj. kısa bir süre önce kullanıma açılan
ready-to-use adj. kullanıma hazır
in use adj. kullanılmakta
out of use adj. işlemez
of little use adj. yararsız
of little use adj. faydasız
of little use adj. tedavide vs. pek başvurulmayan
of little use adj. az kullanılan
suitable for use in an oven adj. fırında kullanılabilen
in use adj. (oda/cihaz) meşgul
wrong use does not preclude proper use adj. kötüye kullanma hiç kullanılmamasını gerektirmez
easy-to-use adj. kullanımı kolay
easy-to-use adj. kullanımı basit
available for use adj. görüşmeye açık (telefon)
mixed-use adj. birçok farklı işlevle kullanılan
mixed-use adj. birçok farklı kullanıma uygun olan
multi-use adj. çok kullanımlı
multi-use adj. birden fazla kullanımı olan
multi-use adj. birden fazla kullanım ile ilişkili
multi-use adj. birden fazla kullanım içeren
available for use adj. kullanıma açık
available for use adj. kullanıma uygun
available for use adj. kullanıma hazır
available for use adj. kullanılabilir
in use adj. (telefon) meşgul
in use adj. (tuvalet) dolu
fit-for-use adj. kullanıma uygun
single-use adj. tek kullanımlık
for temporary use adv. ariyeten
for use by adv. tarafından kullanım için
to prevent tobacco use adv. sigara tüketimini önlemek için
for the use of prep. için
for the use of prep. -in kullanılışına özgü olarak
Phrasals
use up v. geriye hiçbir şey bırakmamak
use up v. yormak
use up v. canını çıkarmak
use something by something v. (bir şeyi belli bir tarihe) kadar kullanmak/kullanıp bitirmek
use something over (again) v. bir şeyi tekrar kullanmak
be in use v. kullanılmakta olmak
use before v. ...önce kullanmak
set something aside for future use v. ileride kullanmak üzere bir kenara koymak/kaldırmak
use (someone or something) as (something) v. (birini/bir şeyi bir şey) olarak kullanmak
use (someone or something) as (something) v. (birini/bir şeyi bir şey) yerine kullanmak
use (someone or something) for (something) v. (birini/bir şeyi bir şey) için kullanmak
use (something) before (some date) v. (bir şeyi son kullanma tarihinden) önce kullanmak/tüketmek
use (something) before (some date) v. (bir şeyi son kullanma tarihine) kadar tüketmek
use (something) before (some date) v. (bir şeyi bir tarihten) önce kullanmak
use (something) before (some date) v. (bir şeyi bir tarihe) kadar kullanmak
use (something) by (some date) v. (bir şeyi bir tarihe) kadar tüketmek/pişirmek
use (something) by (some date) v. (bir şeyi bir tarihten) önce tüketmek/pişirmek
use (something) by (some date) v. (bir şeyi bir tarihe) kadar kullanmak
use (something) by (some date) v. (bir şeyi bir tarihten) önce kullanmak
use (something) over v. (bir şeyi) tekrar kullanmak
use (something) over v. (bir şeyi) kullanmayı başka bir şeye tercih etmek
use (something) over v. bir şey yerine/varken (başka bir şey) kullanmak
use (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) bağlantılı olarak kullanmak
use (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) beraber kullanmak
use (something) with (something) v. (bir şeyi bir şekilde) kullanmak
use (something) with (something) v. (bir şeyi bir tavırla, yöntemle) kullanmak
use as v. gibi kullanmak
use as v. olarak kullanmak