a good - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

a good

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "a good" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 5 résultat(s)

Anglais Turc
General
a good adj. epeyi
a good adj. bir hayli
a good adj. birçok
a good adj. epey
a good adv. en az

Sens de "a good" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
a good bit n. hayli
a good mouser n. avcı kedi
a good long time n. hayli uzun zaman
a good mixer n. sosyal kimse
a good loser n. oyunu kaybedince kızmayan kimse
a good judge of character n. adam sarrafı
a good mixer n. sokulgan kimse
a good distance n. uzun bir mesafe
a good provider n. ailesine iyi bakan kimse
a good turn n. iyilik
a good bit n. oldukça
a person´s good qualities n. bir kimsenin iyi özellikleri
a good sign n. hayra alamet
a good turn n. bir iyilik
a good while n. uzun bir süre
a good deed n. salih amel
a good way n. çok uzak
a good night's sleep n. iyi geceler öpücüğü
a good news n. güzel bir haber
a good news n. iyi bir haber
good old son-of-a-gun n. eski toprak
a good way n. hayli mesafe
a good news of increase/raise of salary n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
a good sense of humour n. iyi bir espri anlayışı
having a good command of subject n. konuya hakim olma
a good girl n. iyi bir kız
a good example n. iyi bir örnek
a good fellow n. iyi dost/arkadaş
a good reason n. iyi bir sebep
a good scientist n. iyi bir bilim adamı
a good spouse n. iyi bir eş
a good night kiss n. iyi geceler öpücüğü
a good sign n. iyiye işaret
a good landfall n. beklentilere uygun biçimde manzarayı seyretme
a good laugh n. eğlenceli ve vakit geçirilmesi zevkli kimse
a feel-good film n. kendini iyi hissettiren film
a good part of n. önemli bir kısmı
a good trip n. güzel bir seyahat
a good trip n. iyi bir yolculuk
a good judge of character n. insan sarrafı
have a good time v. gülüp oynamak
have a good grasp of v. iyice vakıf olmak
be a good judge of v. anlamak
have a good time v. safa sürmek
have a good time v. hoşça vakit geçirmek
give somebody a good scolding v. veriştirmek
have a good time v. sefa sürmek
set a good example v. örnek oluşturmak
give a good lesson v. ders vermek
have a good head on one's shoulders v. sağduyu sahibi olmak
give somebody a good scolding v. verip veriştirmek
give a good account of oneself v. kendini göstermek
have a good run for one's money v. bir işte uzun süre başarılı olmak
set a good example v. iyi örnek olmak
give a good beating v. pestilini çıkarmak
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
not to have a good word to say for v. hep tenkit etmek
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
dissuade from a good intention v. aklını çelmek
hit on a good idea v. aklına parlak bir fikir gelmek
have a good head on one's shoulders v. çok zeki olmak
feel in a good mood v. keyfi gelmek
give a good beating to v. pestilini çıkarmak
be in a good mood v. keyfi yerinde olmak
hold a good job v. dikiş tutturmak
give a good thrashing v. temiz bir dayak atmak
give somebody a good beating v. allah yarattı dememek
make a good impression on someone v. iyi bir izlenim bırakmak
have a good time v. eğlenmek
give somebody a piece of good news v. müjde vermek
be in a good humor v. keyfi yerinde olmak
enjoy a good smoke v. ciğerleri bayram etmek
give somebody a good scolding v. veryansın etmek
have a good time v. gününü güzel geçirmek
have a good/brilliant comprehension/understanding of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant mastery of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant knowledge of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant command of v. hakim olmak (dile vb)
make good a loss v. zararı gidermek
make good a damage v. zararı gidermek
give somebody a good scolding v. abdestini vermek
have a good ear v. kulağı hassas olmak
have a good ear v. iyi kulağı olmak
put in a good word (for someone) v. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
be having a hell of a good time v. gününü gün etmek
give somebody a good thrashing v. eşek sudan gelinceye kadar dövmek
have a good time to repletion v. doyasıya eğlenmek
go to have a good time v. eğlenceye gitmek
go to have a good time v. eğlenmeye gitmek
make good (a loss) v. zararını tazmin etmek
have a good time v. iyi vakit geçirmek
have a good time v. iyi zaman geçirmek
have a good grade v. iyi not almak
look good in a picture v. resimde güzel çıkmak
leave a good future v. iyi bir gelecek bırakmak
be a good judge of v. -in ne olduğunu bilmek
have a good mind to v. -esi gelmek
have a good grasp of v. -i iyi kavramak
have a good mind to v. -eceği gelmek
not to have a good word to say for v. -i hiç beğenmemek
not to have a good word to say for v. -i hep tenkit etmek
make a good impression v. iyi izlenim uyandırmak
make a good impression v. iyi izlenim vermek
make a good impression v. beğenilecek şekilde davranmak
have a good sense humor v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
have a good right v. çok hakkı olmak
have a good sense of humour v. iyi bir espri yeteneğine sahip olmak
have a good sense of humour v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
have a good sense of humor v. iyi bir espri yeteneğine sahip olmak
have a good sense of humor v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
be in a good mood v. gününde olmak
put up a good fight v. iyi bir mücadele sergilemek
enjoy a good reputation v. iyi bir şöhrete sahip olmak
enjoy a good reputation v. iyi bir şöhret sahibi olmak
make a good thing of v. kar çıkarmak
take a good turn v. iyi yön vermek
make a good thing of v. yararlanmak
look good in a photo v. fotoğrafta iyi çıkmak
make a good thing of v. istifade etmek
look good in a photo v. resimde iyi çıkmak
leave a good impression with someone v. birinde iyi bir izlenim bırakmak
get a good rest v. iyice dinlenmek
be a good person v. iyi biri olmak
get a good grade v. iyi not almak
do a good job v. iyi iş yapmak
do a good job v. iyi iş çıkarmak
have a good command of something v. bir şeyi yapmayı iyi bilmek
have a good command of something v. bir şeyi yapmaya vakıf olmak
have a good year v. iyi bir yıl geçirmek
have a good year v. iyi bir sene geçirmek
do someone a good turn v. birisine bir iyilik yapmak
give someone a good bawling out v. iyice azarlamak
give/make a good talk/speech v. güzel bir konuşma yapmak
have a good credit rating v. kredi notu iyi/yüksek olmak
find a good reason v. iyi bir neden bulmak
be a good friend of someone v. birinin iyi arkadaşı olmak
be out in a year with good behavior v. iyi halden bir yılda çıkmak
make a good father v. iyi babalık yapmak
make a good father v. iyi babalık etmek
make a good husband v. kocalık vazifesini/görevini yapmak
make a good husband v. iyi bir koca olmak
be caught the eye of a good coach v. iyi bir antrenörün dikkatini çekmek
get a good result (against a team) v. (bir takıma karşı) iyi bir netice almak
get a good result v. iyi bir netice almak
make a good life for oneself v. kendine iyi/güzel bir hayat kurmak
have a good look at v. iyice/dikkatlice bakmak
come from a very good family v. çok iyi bir aileden gelmek
have a good/nice time together v. birlikte hoş vakit geçirmek
make a good start v. iyi bir başlangıç yapmak
have a good relationship with v. biriyle iyi ilişkide bulunmak
be out in a year with good behaviour v. iyi halden bir senede çıkmak
be out in a year with good behaviour v. iyi halden bir yılda çıkmak
be out in a year with good behavior v. iyi halden bir senede çıkmak
have a good cry and be fine v. iyi bir ağlayıp kendine gelmek
reach a good state v. mazhar olmak
offer a good salary v. iyi bir maaş teklif etmek
do a good deed v. sevap işlemek
give a very good performance v. çok iyi performans göstermek
give a very good performance v. çok iyi performans sergilemek
go to a good cause v. hayır işine gitmek
go to a good cause v. hayır işlerine gitmek
have a good faith belief v. samimi olarak inanmak
a good number of adj. hatırı sayılır sayıda
a good number of adj. pek çok
a good few adj. birçok
a good many adj. hayli
in a good mood adj. keyifli
a good deal of adj. epey
a good many adj. birçok
a good deal of adj. birçok
in a good cause adv. iyi niyetlice
in a good cause adv. hüsnüniyetle
at a good clip adv. hızla
a good many adv. epeyce
a good bit adv. epeyce
in a good cause adv. iyilik etmek gayesiyle
a good many adv. çokça
a good deal adv. bir hayli
a good many adv. oldukça
a good deal adv. çok
a good distance off adv. epey uzakta
a good distance off adv. epeyce uzakta
a good deal adv. pek çok
a good deal adv. hayli
in a good way adv. iyi biçimde
in a good way adv. iyi şekilde
in a good way adv. iyi olarak
a good deal adv. birçok
a good few pron. bir hayli kalabalık
have a good day interj. iyi günler
have a good journey! interj. iyi yolculuklar!
have a good holiday! interj. iyi tatiller!
have a good trip! interj. uğurlar olsun!
have a good trip! interj. yolunuz açık olsun!
have a good weekend interj. iyi hafta sonları
have a good season interj. iyi bir sezon geçirmek
a good row clears the air expr. iyi bir kavga havayı yumuşatır.
Phrases
have a good night v. iyi bir gece geçirmek
it's a good job that expr. bereket versin ki
all for a good cause expr. her şey iyi bir amaç uğruna
with a good or bad grace expr. isteyerek veya istemeyerek
have a good night expr. iyi geceler
in a good light expr. iyimser olarak
I have a good mind to expr. şeytan diyor ki
in a good light expr. uygun olan şartlar altında
in a good light expr. uygun olan şartlar altında iyimser olarak
that's a good call expr. iyi düşündün
Proverb
a friend's eye is a good mirror n. dost acı söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost gerçeği söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost, kişinin eksiklerini çekinmeden yüzüne söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost, dürüstçe eksiklerini yüzüne söyler
a good wife is a good prize expr. kişiyi vezir eden de karısı rezil eden de
enough is as good as a feast kılık kıyafet ziyafettir
enough is as good as a feast aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
enough is as good as a feast elde bulunan nimete şükretmeli
enough is as good as a feast azı karar çoğu zarar
you can't keep a good man down aklı başında adam yıkılmaz
you can't keep a good woman down karakterli insan başarısız olmaz
you can't keep a good man down karakterli insan başarısız olmaz
a nod is as good as a wink to a blind horse arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind horse anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
there's many a good tune played on an old fiddle yaşlılar çok yetenekli olabilir
a nod is as good as a wink to a blind horse arife tarif gerekmez
fire is a good servant but a bad master ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir
a good Jack makes a good jill evlilikte de ne ekersen onu biçersin
a good husband makes a good wife evlilikte de ne ekersen onu biçersin
hope is a good breakfast but a bad supper ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir
best defense is a good offense en iyi savunma hücumdur
a clean conscience is a good pillow vicdanı temiz olan rahat uyur
good seed makes a good crop ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını
have too much of a good thing sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir
a good scare is worth more than good advice bir musibet bin nasihatten iyidir
a good example has twice the value of good advice bir musibet bin nasihatten evladır
a good example has twice the value of good advice bir musibet bin nasihatten iyidir
a good scare is worth more than good advice bir musibet bin nasihatten evladır
enough is as good as a feast her şeyin fazlası zarar
money is a good servant but a bad master para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir
a clean conscience is a good pillow iyi bir vicdan en rahat yastıktır
a clean conscience is a good pillow vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur
a miss is as good as a mile başarının kıl payıyla ya da büyük bir farkla kaçırılmasının önemi yoktur
a nod is as good as a wink to a blind man tereciye tere satma
a miss is as good as a mile kaybetme kaybetmedir
a nod is as good as a wink to a blind man sen giderken ben dönüyordum
a miss is as good as a mile önemli olan hatice değil neticedir
a nod is as good as a wink to a blind man senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a miss is as good as a mile kaybetmenin az farkla veya çok farkla olması fark etmez
a nod is as good as a wink to a blind man kör kör parmağım gözüne
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at yiğidin yoldaşıdır
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at binmek huzur verir/sakinleştirir
a nod is as good as a wink to a blind man anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif ne gerek
a good beginning makes a good ending nasıl başlarsan öyle gider
a good beginning makes a good ending kutlu gün doğuşundan bellidir
a good beginning makes a good ending erken kalktım işime
a good beginning makes a good ending şeker kattım aşıma
hope is a good breakfast but a bad supper çabasız umut meyvesiz ağaca benzer
hope is a good breakfast but a bad supper umut güzel bir şeydir
hope is a good breakfast but a bad supper bir işe umutla başlamak iyidir ama çalışmayıp/çaba göstermeyip umut ettiklerini gerçekleştirmezsen bir işe yaramaz
hope is a good breakfast but a bad supper güne umutla başlamak iyi yatağa hala umut ederek gitmek kötüdür
hope is a good breakfast but a bad supper (bacon'a atfedilen hikayeye göre) aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
a ragged colt may make a good horse görüntüye/mevcut duruma aldanma
a good beginning makes a good ending iyi bir başlangıç yarı yarıya başarı demektir
a good beginning makes a good ending iyi bir başlangıç iyi bir sona sebeptir
a good beginning makes a good ending başta hazırlıklı ve odaklı olmak çoğu zaman başarı getirir
in calm water, every ship has a good captain dalgasız denizde herkes kaptan
hunger is a good sauce açlık adama her şeyi yedirir
hunger is a good sauce açken her şeyin tadı güzel gelir
you can have too much of a good thing azı karar çoğu zarar
you can have too much of a good thing bu kadarı da biraz çok
you can have too much of a good thing aşırıya da kaçmamak gerek
you can have too much of a good thing bir şeyin cılkını/suyunu da çıkarmamak gerek
you can have too much of a good thing bir şeyi fazla abartmamak gerek
you can have too much of a good thing her şey ölçüsünde ve kararında güzel
a change is as good as a rest tebdil-i mekanda ferahlık vardır
a change is as good as a rest değişiklikte fayda vardır
a change is as good as a rest değişiklik yapmak yeni bir soluk getirir
a good deed is never lost yapılan iyilik hiçbir zaman boşa gitmez
a good deed is never lost işlenen sevap boşa gitmez
a good example is the best sermon iyi bir örnek olmak öğüt/nasihat vermekten daha etkilidir
a good example is the best sermon en iyi öğüt yaptıklarınla örnek olmaktır
a good example is the best sermon insan duyduğunu/söyleneni değil gördüğünü yapar
a good husband makes a good wife karısından saygı ve sevgi bekleyen adam önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good jack makes a good jill kocasından saygı ve sevgi bekleyen kadın önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good jack makes a good jill karısından saygı ve sevgi bekleyen adam önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good man is hard to find bu devirde iyi adam bulmak zor
a good man is hard to find bu devirde iyi adam kaldı mı?
a good name is a second inheritance saygın bir isme sahip olmak maddi miras kadar önemlidir
a good name is a second inheritance iyi bir itibar/isim bırakmak maddi miras kadar önemlidir
a good name is a second inheritance saygıdeğer bir isim, önemli/değerli bir mirastır
a good name is sooner lost than won itibarı kazanmak zor, kaybetmek kolaydır
a good name is sooner lost than won itibar, kazanması zor kaybetmesi kolay bir zenginliktir
a good name is sooner lost than won saygınlığı kazanmak zor, kaybetmek kolaydır
a good name is sooner lost than won itibarı/saygınlığı kaybetmek kazanmaktan kolaydır
a good name is sooner lost than won itibar zor kazanılır kolay kaybedilir
a good name is sooner lost than won itibarı kazanmak uzun kaybetmek kısa sürer
a nod is as good as a wink arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink daha fazla açıklamaya gerek yok
a nod is as good as a wink daha fazla ayrıntıya gerek yok
a nod is as good as a wink to a blind bat anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind bat arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif ne gerek
a nod's as good as a wink [uk] arife tarif gerekmez
a nod's as good as a wink [uk] arife tarif ne gerek
a nod's as good as a wink [uk] senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a nod's as good as a wink [uk] daha fazla açıklamaya gerek yok
a nod's as good as a wink [uk] daha fazla ayrıntıya gerek yok
a ragged colt may make a good horse çirkin bir ördek yavrusu güzel bir kuğuya dönüşebilir
a ragged colt may make a good horse çirkin bir ördek yavrusu aslında güzel bir kuğu olabilir
a good fence makes good neighbors i̇yi çit iyi komşu yapar
Colloquial
a good buy n. çok uygun fiyat
a good egg n. dürüst ve güvenilir insan
a feel-good movie n. güzel hissettiren film
a good beginning n. iyi başlangıç
a good chance to learn the business n. işi öğrenmek için iyi bir fırsat
a good weekend n. iyi bir hafta sonu
a good week n. iyi bir hafta
a good night's sleep n. iyi bir gece uykusu
a good buy n. karlı alışveriş
a good buy n. kelepir
a good drunk n. içince neşelenen/eğlenceli olan insan
a good drunk n. alkolle neşelenen
a good drunk n. alkolle kafası güzel olan
a good drunk n. içip güzelleşmiş/neşelenmiş
a good drunk n. kafası güzel
a good drunk n. kafayı bulmuş
a good mixer n. girişken kimse
a good mixer n. çevresiyle uyumlu/iyi geçinen kimse
a good mixer n. belli bir içkiyle iyi giden alkolsüz içecek
a good mixer n. alkollü karışımlarda/kokteyllerde kullanılan alkolsüz içecek
be a good father v. iyi bir baba olmak
be a good kisser v. iyi öpüşmek
stand a good chance of v. olasılığına sahip olmak
stand a good chance of v. kazanma olasılığı yüksek olmak
get a good deal v. (bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
be for/in a good cause v. iyi bir amaç için olmak
be for/in a good cause v. iyi bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause v. hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause v. yapmaya değer olmak
a good bet expr. çok büyük olasılıkla
a good bet expr. çok yüksek ihtimalle
a good bet expr. muhtemelen
a good bet expr. garanti
a good bet expr. banko
like most guests having a good time expr. iyi vakit geçiren çoğu misafir gibi
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerin iyi bir hikayenin önüne geçmesine izin verme
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerle hikayeyi mahvetme
don't let the facts get in the way of a good story expr. güzelim hikayeyi mahvetme
a (damn) sight too good expr. çok iyi
a good many expr. bir hayli
a good many expr. çok
a good many expr. epey
a good many expr. pek çok
a good many expr. hayli
a good many expr. birçok
a good many expr. çokça
a good many expr. oldukça
a good many expr. epeyce
a good many expr. çok sayıda
a good many expr. çok miktarda
a good many expr. bir sürü
a good many expr. oldukça fazla
(and) a good job too expr. (ve) bu çok iyi bir haber
(and) a good job too expr. (ve) bu harika bir haber
(and) a good job too expr. (ve ) bu çok sevindirici bir haber
(and) a good job too expr. (ve) bu harika oldu
(and) a good job too expr. (ve) bu çok iyi oldu
(and) a good thing too expr. (ve) bu çok iyi bir haber
(and) a good thing too expr. (ve) bu harika bir haber
(and) a good thing too expr. (ve ) bu çok sevindirici bir haber
(and) a good thing too expr. (ve) bu harika oldu
(and) a good thing too expr. (ve) bu çok iyi oldu
(it's) a good job/thing (that) expr. … olması iyi bir şey
(it's) a good job/thing (that) expr. … olması çok iyi
(it's) a good job/thing (that) expr. iyi ki …
(it's) a good job/thing (that) expr. neyse ki …
there's a good dog expr. aferin köpeğime
Idioms
a good bet n. mantıklı bir tercih
a good drunk n. içince güzelleşen insan
a good joe n. sağlam adam
a good press n. iyi haber
a good scout n. muteber biri
a good spell n. verimli bir dönem
a good value n. değerinin altında fiyat
a good value [australia] n. şen şakrak biri
a good voice to beg bacon n. kulak kanatan ses
a good word for everybody n. herkese cana yakın davranan biri
a run of (good) luck n. şansın/talihin yaver gittiği dönem/süreç
a good bet n. iyi bir tercih
a good joe n. düzgün adam
a good press n. iyi eleştiri
a good scout n. hatırşinas biri
a good spell n. randımanlı bir süreç
a good value n. düşük fiyatına rağmen kaliteli olan şey
a good value [australia] n. eğlenceli biri
a good voice to beg bacon n. karga gibi ses
a good word for everybody n. herkese samimi davranan biri
a run of (good) luck n. kısmetin açıldığı dönem/süreç
a good bet n. en iyisi
a good joe n. iyi adam
a good press n. övgü dolu haber
a good scout n. güvenilir biri
a good spell n. karlı bir dönem
a good value [australia] n. sempatik biri
a good voice to beg bacon n. kulak tırmalayan ses
a good word for everybody n. herkese sıcakkanlı davranan biri
a run of (good) luck n. şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç
a good bet n. daha garanti bir tercih
a good press n. olumlu reklam
a good scout n. mert biri
a good spell n. bereketli bir dönem
a good value [australia] n. içten biri
a good word for everybody n. herkese dostane davranan biri
a good bet n. daha mantıklı bir tercih
a good scout n. harbi biri
a good spell n. uzun bir süreç
a good value [australia] n. etkileyici biri
a good word for everybody n. herkese yakınlık gösteren biri
a good bet n. daha iyi bir tercih
a good bet n. en akıllıcası
a good bet n. en mantıklı olanı
a good bet n. olası
a good bet n. olması muhtemel
a good bet n. mümkün
a good bet n. büyük ihtimalle
a good voice to beg bacon n. kulak tırmalayan ses
a good voice to beg bacon n. gıcırtı gibi ses
a good five-cent cigar n. tam kararında fiyatı olan şey
a good five-cent cigar n. ne az ne fazla fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. ucuz da pahalı da olmayan şey
a good five-cent cigar n. uygun fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. makul fiyatlı mal
a good five-cent cigar n. pahası/ederi herkesin alabileceği kadar olan ürün
a good turn n. arkadaşça davranış
get off to a good start n. bir şeye iyi başlama
a good turn n. iyilik
a choice between good and evil n. iyi ile kötü arasında bir seçim
a good few n. makul miktarda
a good turn n. sevecenlik
a good turn n. şefkat
a good sport n. şaka kaldırabilen/yenilgiyi sineye çekebilen kimse
a change is as good as a rest n. tebdili mekanda hayır vardır
a good few n. uygun sayıda
a fat lot of good/use n. zerre kadar yararı olmayan
a good turn n. yumuşaklık
a good five-cent cigar n. fiyatı uygun şey
a good five-cent cigar n. uygun fiyatlı şey
a good five-cent cigar n. ekonomik ürün
a good five-cent cigar n. satın alınabilir ürün
a good five-cent cigar n. makul fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. hesaplı ürün
a good five-cent cigar n. her keseye uygun ürün
a good five-cent cigar n. her bütçeye uygun ürün
a good voice to beg bacon n. kapı gıcırtısı gibi ses
a good voice to beg bacon n. kapı gıcırtısı gibi ses
a fat lot of good n. bir işe yaramaz (şey)
a fat lot of good n. zerre kadar yararı olmayan (şey)
a fat lot of good n. gereksiz (şey)
a fat lot of good n. uğraştığına/çabaladığına değmeyen (şey)
a fat lot of good/help/use n. bir işe yaramaz
a fat lot of good/help/use n. yararsız
a fat lot of good/help/use n. gereksiz
a fat lot of good/help/use n. uğraştığına/çabaladığına değmez
a good egg [old-fashioned] n. helal süt emmiş kimse
a good egg [old-fashioned] n. kibar ve güvenilir kimse
a good innings [uk/australia] n. başarılı bir iş hayatı
a good innings [uk/australia] n. iyi bir iş hayatı
a good innings [uk/australia] n. (ölen/hayatının sonuna yaklaşmış biri için) iyi bir yaşam
a good innings [uk/australia] n. (ölen/hayatının sonuna yaklaşmış biri için) uzun bir yaşam
a good innings [uk/australia] n. (kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir kariyer
a good innings [uk/australia] n. (kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir iş hayatı
a good looker n. alımlı kimse/şey
a good looker n. iyi görünen kimse/şey
a good looker n. havalı kimse/şey
a good looker n. güzel kimse/şey
a good looker n. hoş görünen kimse/şey
a good samaritan n. merhametli kimse
a good samaritan n. yardımsever kimse
a good samaritan n. iyiliksever kimse
a good sort n. karizmatik kimse
a good sort n. etkileyici kimse
a good sort n. hoş kimse
a good sort n. cana yakın kimse
a good mixer n. çabuk kaynaşan kimse
a good mixer n. hızlı kaynaşan kimse
a good mixer n. kolay kaynaşan kimse
a good mixer n. sosyal olan kimse
a good mixer n. sokulgan olan kimse
a good mixer n. çevresiyle iyi anlaşan kimse
a good mixer n. girişken kimse
a (good) run for your money n. meyvesini yeme
a (good) run for your money n. semeresini alma/görme
a (good) run for your money n. güçlü bir karşılaşma, mücadele
a (good) run for your money n. tatmin edici bir rekabet, mücadele
a streak of (good) luck n. şansın yaver gittiği dönem
a streak of (good) luck n. şanslı dönem
a streak of (good) luck n. üst üste şanslı olayların gerçekleştiği dönem
a streak of (good) luck n. talihin yüze güldüğü dönem
a streak of (good) luck n. bir dizi şanslı olay