|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
pek mümkün olmayan |
unlikely adj.
|
|
She used all sorts of unlikely ingredients for the dish.
Yemek için pek mümkün olmayan her türlü malzemeyi kullandı.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
mümkün görünmeyen |
unlikely adj.
|
|
It is therefore unlikely that the meeting can be organised before June at the earliest.
Bu nedenle toplantının en erken Haziran ayından önce düzenlenmesi pek mümkün görünmüyor.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
muhafazası mümkün |
tenable adj.
|
|
| General |
|
| 4 |
General |
mümkün olmak |
may v.
|
|
That may not be likely.
Bu pek mümkün olmayabilir.
More Sentences
|
| 5 |
General |
mümkün olmak |
be possible v.
|
|
Would it be possible for me to get something to drink?
İçecek bir şey almam mümkün olur muydu?
More Sentences
|
| 6 |
General |
mümkün kılmak |
make it possible v.
|
|
The risk/benefit relationship makes it possible to determine whether or not the market authorisation can be issued.
Risk/fayda ilişkisi, piyasa izninin verilip verilemeyeceğinin belirlenmesini mümkün kılmaktadır.
More Sentences
|
| 7 |
General |
mümkün kılmak |
make possible v.
|
|
It is this balance for which we must strive and which, in my opinion, the report makes possible.
İşte bu denge için çaba göstermeliyiz ve kanaatimce rapor bunu mümkün kılmaktadır.
More Sentences
|
| 8 |
General |
mümkün görünmek |
look possible v.
|
|
It now also looks possible that Romania and Bulgaria could join in 2007.
Romanya ve Bulgaristan'ın da 2007'de katılması artık mümkün görünüyor.
More Sentences
|
| 9 |
General |
mümkün görünmek |
appear possible v.
|
|
This finally appears possible now, thanks to the proposed decision.
Önerilen karar sayesinde bu nihayet mümkün görünüyor.
More Sentences
|
| 10 |
General |
mümkün görünmek |
seem possible v.
|
|
It may not seem possible to be a thermostat in every environment.
Her ortamda termostat olmak mümkün görünmeyebilir.
More Sentences
|
| 11 |
General |
mümkün olmayan |
impossible adj.
|
|
Then there are sanctions that are impossible to impose.
Sonra da uygulanması mümkün olmayan yaptırımlar var.
More Sentences
|
| 12 |
General |
mümkün olmayan |
not possible adj.
|
|
We were told at one time that a Code of Conduct was not possible.
Bir keresinde bize bir Davranış Kurallarının mümkün olmadığı söylenmişti.
More Sentences
|
| 13 |
General |
mümkün görünmeyen |
improbable adj.
|
|
It seemed improbable that Tom would succeed.
Tom'un başarılı olması mümkün görünmüyordu.
More Sentences
|
| 14 |
General |
gerçekleşmesi mümkün |
realizable adj.
|
|
Her dream of becoming an entrepreneur was realizable.
Kadının girişimci olma hayalinin gerçekleşmesi mümkündü.
More Sentences
|
| 15 |
General |
telafisi mümkün olmayan |
irretrievable adj.
|
|
The damage to the artwork was irretrievable.
Sanat eserine verilen zararın telafisi mümkün değildi.
More Sentences
|
| 16 |
General |
iadesi mümkün olmayan |
non-refundable adj.
|
|
The ticket purchase was non-refundable.
Satın alınan biletin iadesi mümkün değildi.
More Sentences
|
| 17 |
General |
mümkün olduğunda |
whenever possible adv.
|
|
Risk factors must be addressed through insurance and preventive measures whenever possible.
Risk faktörleri mümkün olduğunca sigorta ve önleyici tedbirler yoluyla ele alınmalıdır.
More Sentences
|
|
|
| 18 |
General |
mümkün olduğunda |
where possible adv.
|
|
Procedural and prescriptive rules should be avoided where possible to ensure legislation does not become obsolete.
Mevzuatın eskimemesini sağlamak için mümkün olduğunca prosedürel ve kuralcı kurallardan kaçınılmalıdır.
More Sentences
|
| 19 |
General |
mümkün olan yerlerde |
where possible adv.
|
|
We owe it to our electorate, where possible, to exercise democratic control.
Mümkün olan yerlerde demokratik kontrolü uygulamayı seçmenlerimize borçluyuz.
More Sentences
|
| 20 |
General |
mümkün olduğunda |
wherever possible adv.
|
|
The Commission feels that we should encourage market-led approaches and solutions wherever possible.
Komisyon, mümkün olan her yerde piyasa öncülüğündeki yaklaşımları ve çözümleri teşvik etmemiz gerektiğini düşünmektedir.
More Sentences
|
| 21 |
General |
mümkün olan |
possibly adv.
|
|
I did possibly everything to stop her.
Onu durdurmak için mümkün olan her şeyi yaptım.
More Sentences
|
| 22 |
General |
mümkün değil |
impossible interj.
|
|
It is impossible to save our way out of the crisis.
Krizden çıkış yolumuzu kurtarmak mümkün değildir.
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 23 |
Phrases |
mümkün olursa |
if possible expr.
|
|
I try not to use sugar if possible.
Mümkün olduğunca şeker kullanmamaya çalışıyorum.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 24 |
Colloquial |
mümkün olduğunca çabuk |
soon as possible expr.
|
|
Answer as soon as possible!
Mümkün olduğunca çabuk cevap ver!
More Sentences
|
| 25 |
Colloquial |
mümkün değil! |
not likely! exclam.
|
|
They are not likely to make negotiations any easier, quite the contrary.
Müzakereleri kolaylaştırmaları da mümkün değil, tam tersine.
More Sentences
|
| Speaking |
|
| 26 |
Speaking |
mümkün değil |
certainly not expr.
|
|
That is of course not always possible, and certainly not in the day-to-day retail market.
Bu elbette her zaman mümkün değildir ve kesinlikle günlük perakende piyasasında mümkün değildir.
More Sentences
|
| General |
|
| 27 |
General |
mümkün kılan |
enabler n.
|
|
| 28 |
General |
kaçışı mümkün olmayan kafes |
iron cage n.
|
|
| 29 |
General |
çıkışın (mümkün) olmadığı nokta |
point of no escape n.
|
|
| 30 |
General |
kaçışın (mümkün) olmadığı nokta |
point of no escape n.
|
|
| 31 |
General |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow n.
|
|
| 32 |
General |
mantıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmayan sadece sezgilerle anlaşılabilen hikaye |
koan n.
|
|
| 33 |
General |
kaçınılması mümkün olmama |
ineluctability n.
|
|
| 34 |
General |
yakın dost olmaları mümkün olmayan |
unlikely bedfellows n.
|
|
| 35 |
General |
atom bombasında patlayan malzemenin genişlemesini geciktiren, ve daha şiddetli bir patlamayı mümkün kılan bir nötron reflektörü |
tapmer n.
|
|
| 36 |
General |
mümkün olan şey |
thinkable n.
|
|
| 37 |
General |
kanıtlanması mümkün olmayan olay |
unfact n.
|
|
| 38 |
General |
kanıtlanması mümkün olmayan şey |
unfact n.
|
|
| 39 |
General |
mümkün olmama |
unpossibility n.
|
|
| 40 |
General |
(sorun, zorluk) çözümü mümkün olmama |
unsolvability n.
|
|
| 41 |
General |
doğumu mümkün hale getirmek için rahimdeki ceninin pozisyonunu değiştirmek üzere uygulanan hareket |
manoeuver n.
|
|
| 42 |
General |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margent n.
|
|
| 43 |
General |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margin n.
|
|
| 44 |
General |
gerekenin ötesinde mümkün olan miktar |
margent n.
|
|
| 45 |
General |
mümkün olan en küçük tanecik |
minim n.
|
|
| 46 |
General |
mümkün olan en küçük parça |
minim n.
|
|
| 47 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanan kimse |
breatharian n.
|
|
| 48 |
General |
telafisi mümkün olma |
retrievableness n.
|
|
| 49 |
General |
mümkün şey |
deliverable n.
|
|
| 50 |
General |
gerçekleştirilmesi mümkün olan şey |
deliverable n.
|
|
| 51 |
General |
mümkün olan en küçük miktar |
grain n.
|
|
| 52 |
General |
gerçekleştirilmesi mümkün görülmeyen siyasi amaç |
impossibilism n.
|
|
| 53 |
General |
mümkün olmayan şey |
impossible n.
|
|
| 54 |
General |
mümkün görülmeyen şey |
improbability n.
|
|
| 55 |
General |
mümkün olmama |
improbableness n.
|
|
| 56 |
General |
(hedef vurmada) mümkün olan en yüksek puan |
possible n.
|
|
| 57 |
General |
tedavisi mümkün olma |
sanableness n.
|
|
|
|
| 58 |
General |
tedavisi mümkün olma |
sanability n.
|
|
| 59 |
General |
yangın esnasında kaçışın mümkün olmadığı bina |
fire trap n.
|
|
| 60 |
General |
dünyada günahsız yaşamanın mümkün olduğuna olan inanç |
perfectibility n.
|
|
| 61 |
General |
anlaşılması mümkün olmayan şey |
sealed book n.
|
|
| 62 |
General |
çözümü mümkün olan problem |
soluble n.
|
|
| 63 |
General |
inanılması mümkün olmamak |
be beyond belief v.
|
|
| 64 |
General |
avantajından mümkün mertebe yararlanmak |
press one's advantage v.
|
|
| 65 |
General |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximize v.
|
|
| 66 |
General |
mümkün olan her şeyi yapmak |
move heaven and earth v.
|
|
| 67 |
General |
mümkün olan en büyük dereceye yükseltmek |
maximize v.
|
|
| 68 |
General |
mümkün kılmak |
make something happen v.
|
|
| 69 |
General |
mümkün olmak |
might v.
|
|
| 70 |
General |
mümkün mertebe azaltmak |
minimize v.
|
|
| 71 |
General |
mümkün kılmak |
render possible v.
|
|
| 72 |
General |
mümkün olanı yapmak |
do the utmost v.
|
|
| 73 |
General |
mümkün olanı yapmak |
do one's best v.
|
|
| 74 |
General |
mümkün olan her çareye başvurmak |
use every means possible v.
|
|
| 75 |
General |
mümkün olan her yola başvurmak |
use every means possible v.
|
|
| 76 |
General |
mümkün olan her aracı kullanmak |
use every means possible v.
|
|
| 77 |
General |
mümkün mertebe azaltmak |
minimise v.
|
|
| 78 |
General |
mümkün olan en büyük dereceye yükseltmek |
maximise v.
|
|
| 79 |
General |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximise v.
|
|
| 80 |
General |
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak |
max v.
|
|
| 81 |
General |
mümkün olmak |
micht [scotland] v.
|
|
| 82 |
General |
mümkün olmak |
mun v.
|
|
| 83 |
General |
mümkün olan en etkili hale getirmek |
optimalise v.
|
|
| 84 |
General |
mümkün olan en mükemmel hale getirmek |
optimalize v.
|
|
| 85 |
General |
mümkün olan en mükemmel hale getirmek |
optimalise v.
|
|
| 86 |
General |
mümkün olan en etkili hale getirmek |
optimalize v.
|
|
| 87 |
General |
(fikir veya sistem olarak) mümkün olduğunca geliştirmek |
push v.
|
|
| 88 |
General |
mümkün olmak |
stand a show v.
|
|
| 89 |
General |
mümkün görünmek |
stand a show v.
|
|
| 90 |
General |
ispatı mümkün |
demonstrable adj.
|
|
| 91 |
General |
mal edilmesi mümkün veya caiz olan |
appropriable adj.
|
|
| 92 |
General |
tayini mümkün olmayan |
unassignable adj.
|
|
| 93 |
General |
yayılıp büyümesi mümkün |
expansible adj.
|
|
| 94 |
General |
transferi ya da devri mümkün olan |
transferable adj.
|
|
| 95 |
General |
miras kalması mümkün olan |
inheritable adj.
|
|
| 96 |
General |
iadesi mümkün |
returnable adj.
|
|
| 97 |
General |
geri ödenmesi mümkün |
repayable adj.
|
|
| 98 |
General |
teslimi mümkün |
deliverable adj.
|
|
| 99 |
General |
ispatı mümkün |
evincible adj.
|
|
| 100 |
General |
telafisi mümkün |
recoverable adj.
|
|
| 101 |
General |
inkarı mümkün |
disputable adj.
|
|
| 102 |
General |
çözümü mümkün |
solvable adj.
|
|
| 103 |
General |
teyidi mümkün |
tenable adj.
|
|
| 104 |
General |
keşfi mümkün |
discoverable adj.
|
|
| 105 |
General |
inkarı mümkün |
deniable adj.
|
|
| 106 |
General |
çözümü mümkün |
soluble adj.
|
|
| 107 |
General |
iptali mümkün |
voidable adj.
|
|
| 108 |
General |
geçirilmesi mümkün |
transmissible adj.
|
|
| 109 |
General |
ayrılıp dağılması mümkün |
disintegrable adj.
|
|
| 110 |
General |
telafisi mümkün |
retrievable adj.
|
|
| 111 |
General |
katılması mümkün |
joinable adj.
|
|
| 112 |
General |
anlaşılması mümkün |
understandable adj.
|
|
| 113 |
General |
iptali mümkün |
defeasible adj.
|
|
| 114 |
General |
hazmı mümkün |
digestible adj.
|
|
| 115 |
General |
elden çıkarılması mümkün |
disposable adj.
|
|
| 116 |
General |
miras kalması mümkün olmayan |
noninheritable adj.
|
|
| 117 |
General |
ispatı mümkün olmayan |
nondemonstrable adj.
|
|
| 118 |
General |
nakit ödenmesi mümkün olmayan |
noncallable adj.
|
|
| 119 |
General |
sayılması mümkün |
numerable adj.
|
|
| 120 |
General |
telafisi mümkün olmayan |
nonrecoverable adj.
|
|
| 121 |
General |
mümkün olmayan |
infeasible adj.
|
|
| 122 |
General |
anlatımı mümkün olmayan |
beyond expression adj.
|
|
| 123 |
General |
kaçınılması mümkün olmayan |
ineluctable adj.
|
|
| 124 |
General |
telaffuzu mümkün |
pronounceable adj.
|
|
| 125 |
General |
hayal edilmesi mümkün |
supposable adj.
|
|
| 126 |
General |
ispatı mümkün |
provable adj.
|
|
| 127 |
General |
izahı mümkün |
explainable adj.
|
|
| 128 |
General |
bulunması mümkün |
findable adj.
|
|
| 129 |
General |
bulunması mümkün olmayan |
unfindable adj.
|
|
| 130 |
General |
tayini mümkün |
certain adj.
|
|
| 131 |
General |
tatbiki mümkün |
practical adj.
|
|
| 132 |
General |
yapılması mümkün |
practicable adj.
|
|
| 133 |
General |
icrası mümkün |
practicable adj.
|
|
| 134 |
General |
icrası mümkün |
practical adj.
|
|
| 135 |
General |
tasarrufu mümkün |
disposable adj.
|
|
| 136 |
General |
tahsili mümkün olmayan |
irrevocable adj.
|
|
| 137 |
General |
tayini mümkün |
determinable adj.
|
|
| 138 |
General |
onarılması mümkün |
reparable adj.
|
|
| 139 |
General |
tamiri mümkün |
reparable adj.
|
|
| 140 |
General |
telaffuzu mümkün olmayan |
unpronounceable adj.
|
|
| 141 |
General |
teyidi mümkün |
sustainable adj.
|
|
| 142 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
disconsolate adj.
|
|
| 143 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
inconsolable adj.
|
|
| 144 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
unconsolable adj.
|
|
| 145 |
General |
tesellisi mümkün |
consolable adj.
|
|
| 146 |
General |
engellenmesi mümkün olmayan |
not preventable adj.
|
|
| 147 |
General |
engellenmesi mümkün olmayan |
unpreventable adj.
|
|
| 148 |
General |
anlaması mümkün |
ascertainable adj.
|
|
| 149 |
General |
nakit ödenmesi mümkün olan |
callable adj.
|
|
| 150 |
General |
mümkün görünmeyen |
remote adj.
|
|
| 151 |
General |
izahı mümkün |
accountable adj.
|
|
| 152 |
General |
yapılması mümkün |
agible adj.
|
|
| 153 |
General |
icrası mümkün |
agible adj.
|
|
| 154 |
General |
mümkün kılan |
enabling adj.
|
|
| 155 |
General |
eğlendirilmesi mümkün olmayan |
unamused adj.
|
|
| 156 |
General |
eğlendirilmesi mümkün olmayan |
unamusable adj.
|
|
| 157 |
General |
kaçınılması mümkün olmayan |
unavoided adj.
|
|
| 158 |
General |
geliştirilmesi mümkün olmayan |
unbetterable adj.
|
|
| 159 |
General |
daha iyi yapılması mümkün olmayan |
unbetterable adj.
|
|
| 160 |
General |
mümkün olmayan |
unpossible [obsolete] adj.
|
|
| 161 |
General |
hayal edilmesi mümkün olmayan |
unsupposable adj.
|
|
| 162 |
General |
mümkün değil |
nigh on impossible adj.
|
|
| 163 |
General |
mümkün olan |
mortal adj.
|
|
| 164 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanma ile ilgili |
breatharian adj.
|
|
| 165 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanmaya ait |
breatharian adj.
|
|
| 166 |
General |
mümkün olan az acıyı veren |
humane adj.
|
|
| 167 |
General |
miras kalması mümkün olmayan |
moveable adj.
|
|
| 168 |
General |
dönüşü mümkün olmayan |
reverseless adj.
|
|
| 169 |
General |
mümkün olan en düşük seviyede |
low adj.
|
|
| 170 |
General |
kabul edilmesi mümkün olmayan |
objectionable adj.
|
|
| 171 |
General |
bir şeyi mümkün kılan |
occasional adj.
|
|
| 172 |
General |
tahsili mümkün olmayan |
desperate adj.
|
|
| 173 |
General |
mümkün olduğu düşünülen |
on [uk] adj.
|
|
| 174 |
General |
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan |
one-way adj.
|
|
| 175 |
General |
bertarafı mümkün |
dismissible adj.
|
|
| 176 |
General |
ispatı mümkün |
conclusible adj.
|
|
| 177 |
General |
tayini mümkün |
conclusible adj.
|
|
| 178 |
General |
değiştirilmesi mümkün olmayan (teslim tarihi) |
drop-dead adj.
|
|
| 179 |
General |
karşılıklı olarak mümkün olmayan |
incompossible adj.
|
|
| 180 |
General |
yapılması mümkün |
powerable adj.
|
|
| 181 |
General |
mümkün görünmeyen |
outside adj.
|
|
| 182 |
General |
zar zor mümkün olan |
outside adj.
|
|
| 183 |
General |
tabiri mümkün olmayan |
phraseless adj.
|
|
| 184 |
General |
kaçılması mümkün olmayan |
scapeless adj.
|
|
| 185 |
General |
affı mümkün olmayan |
rescueless adj.
|
|
| 186 |
General |
mümkün olduğunca kapsamlı |
full adj.
|
|
| 187 |
General |
mümkün olan |
futurable adj.
|
|
| 188 |
General |
temdit edilmesi mümkün |
prolongable adj.
|
|
| 189 |
General |
mümkün mertebe |
as far as possible adv.
|
|
| 190 |
General |
inkarı mümkün bir şekilde |
deniably adv.
|
|
| 191 |
General |
mümkün olduğunca tamamen |
as fully as possible adv.
|
|
| 192 |
General |
mümkün olduğu kadar |
all the way adv.
|
|
| 193 |
General |
mümkün olduğunca yakın |
as close as possible adv.
|
|
| 194 |
General |
mümkün mertebe |
as much as possible adv.
|
|
| 195 |
General |
mümkün olabildiğince |
as far as possible adv.
|
|
| 196 |
General |
mümkün mertebe |
by any means necessary adv.
|
|
| 197 |
General |
mümkün olduğunca en kısa zamanda |
as soon as possible adv.
|
|
| 198 |
General |
mümkün olduğunca çabuk |
as soon as possible adv.
|
|
| 199 |
General |
mümkün olduğu kadar çok |
as much as possible adv.
|
|
| 200 |
General |
mümkün olduğu kadar yakın |
as near as possible adv.
|
|
| 201 |
General |
mümkün olmayan bir şekilde |
unprobably adv.
|
|
| 202 |
General |
mümkün olur olmaz |
whenever possible adv.
|
|
| 203 |
General |
mümkün olan en erken sürede |
as early as possible adv.
|
|
| 204 |
General |
mümkün olduğu kadar erken |
as early as possible adv.
|
|
| 205 |
General |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as possible adv.
|
|
| 206 |
General |
mümkün olduğu kadar fazla |
as much as possible adv.
|
|
| 207 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
as soon as possible adv.
|
|
| 208 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
at the soonest time possible adv.
|
|
| 209 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
at the soonest time possible adv.
|
|
| 210 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
as soon as possible adv.
|
|
| 211 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
as earliest as possible adv.
|
|
| 212 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
as earliest as possible adv.
|
|
| 213 |
General |
mümkün olduğunca erken |
as immediate as possible adv.
|
|
| 214 |
General |
mümkün olduğu yerde |
where possible adv.
|
|
| 215 |
General |
mümkün olduğunca basit/sade |
as simple as possible adv.
|
|
| 216 |
General |
mümkün olduğunca erken/en kısa zamanda |
as far in advance as possible adv.
|
|
| 217 |
General |
mümkün olduğunca süratli |
as swiftly as possible adv.
|
|
| 218 |
General |
devri mümkün olmayan bir şekilde |
unalienably adv.
|
|
| 219 |
General |
mümkün olduğunca |
the whole way adv.
|
|
| 220 |
General |
mümkün olduğu kadar |
ever adv.
|
|
| 221 |
General |
çevrilmesi mümkün olmadan |
untranslatably adv.
|
|
| 222 |
General |
mümkün olan her şekilde |
hand and foot adv.
|
|
| 223 |
General |
mümkün olduğunca yakın halde |
chuck adv.
|
|
| 224 |
General |
mümkün olduğunca tam halde |
chuck adv.
|
|
| 225 |
General |
mümkün olduğunca tam halde |
chock-a-block adv.
|
|
| 226 |
General |
karşı konulması mümkün olmayan bir şekilde |
overpoweringly adv.
|
|
| 227 |
General |
mümkün olduğunca yakın bir şekilde |
chuck adv.
|
|
| 228 |
General |
mümkün olduğunca eksiksiz |
chuck adv.
|
|
| 229 |
General |
mümkün şekilde |
feasibly adv.
|
|
| 230 |
General |
mümkün mertebe |
ferforth adv.
|
|
| 231 |
General |
mümkün olduğunca doğrudan. |
proximally adv.
|
|
| 232 |
General |
(mümkün olduğu) halde |
when adv.
|
|
| 233 |
General |
mümkün olduğunca yakın |
cy pres prep.
|
|
| 234 |
General |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as conj.
|
|
| 235 |
General |
(mümkün olduğu) halde |
when conj.
|
|
| 236 |
General |
mümkün olan en fazla sayıda hidroksil grubu içeren anlamı veren ön ek |
hol- pref.
|
|
| 237 |
General |
bir elementten mümkün olduğunca fazla oranda içeren anlamı veren ön ek |
per- pref.
|
|
| Phrasals |
|
| 238 |
Phrasals |
yelkeni mümkün olan en fazla derecede açmak |
carry on v.
|
|
| 239 |
Phrasals |
(bir şeyi) mümkün kılmak |
allow of (something) v.
|
|
| 240 |
Phrasals |
(bir şeyi) mümkün kılmak |
allow of (something) v.
|
|
| Phrases |
|
| 241 |
Phrases |
mümkün olduğu kadar yakın bir zamanda |
at your convenience expr.
|
|
| 242 |
Phrases |
mümkün olan en kısa zamanda |
in the shortest possible time expr.
|
|
| 243 |
Phrases |
mümkün olan en kısa sürede |
in the shortest possible time expr.
|
|
| 244 |
Phrases |
mümkün olan en kısa sürede |
in the shortest time possible expr.
|
|
| 245 |
Phrases |
mümkün olan en kısa zamanda |
in the shortest time possible expr.
|
|
| 246 |
Phrases |
mümkün olan en geniş şekilde |
(to) the greatest extent possible expr.
|
|
| 247 |
Phrases |
mümkün olduğu kadarıyla |
(to) the greatest extent possible expr.
|
|
| 248 |
Phrases |
mümkün olduğunca |
as far as possible expr.
|
|
| 249 |
Phrases |
mümkün olduğu ölçüde |
insofar as possible expr.
|
|
| 250 |
Phrases |
mümkün oldukça |
whenever possible expr.
|
|
| 251 |
Phrases |
mümkün oldukça |
where possible expr.
|
|
| 252 |
Phrases |
kesin olmamakla birlikte mümkün |
possible but not necessarily expr.
|
|
| 253 |
Phrases |
mümkün olduğunca doğru |
as accurate as possible expr.
|
|
| 254 |
Phrases |
mümkün olduğu kadar çok kez |
as many times as possible expr.
|
|
| 255 |
Phrases |
mümkün olan en makul sürede |
as soon as practicable expr.
|
|
| 256 |
Phrases |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
| 257 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
| 258 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
| 259 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
| 260 |
Phrases |
her şey mümkün |
anything might happen expr.
|
|
| 261 |
Phrases |
her şey mümkün |
anything can happen expr.
|
|
| 262 |
Phrases |
daha iyisi mümkün değil |
as good as it gets expr.
|
|
| 263 |
Phrases |
(bir şey) pek mümkün değil |
(the) odds are against (something) expr.
|
|
| 264 |
Phrases |
uygun/mümkün olan en kısa zamanda |
at one's convenience expr.
|
|
| 265 |
Phrases |
uygun/mümkün olan en kısa zamanda |
at one's earliest convenience expr.
|
|
| Proverb |
|
| 266 |
Proverb |
işleri mümkün olan en kolay yoldan yapmak |
cross the stream where it is shallowest
|
|
| 267 |
Proverb |
hızlı/acele yapılan şeyin iyi olması pek mümkün değildir |
good and quickly seldom meet
|
|
| 268 |
Proverb |
orta yaşlarında hala aptalca davranan birinin akıllanması pek mümkün değildir |
a fool at 40 is a fool forever
|
|
| 269 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood from a stone
|
|
| 270 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't squeeze blood from a stone
|
|
| 271 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you cannot get blood from a stone
|
|
| 272 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't squeeze blood from a turnip
|
|
| 273 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood from a turnip
|
|
| 274 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood out of a turnip
|
|
| 275 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you cannot get blood from a turnip
|
|
| Colloquial |
|
| 276 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün değil |
there's no question of (something) n.
|
|
| 277 |
Colloquial |
(bilardoda) oyuncunun 147 puan topladığı mümkün olan en büyük seri |
maximum n.
|
|
| 278 |
Colloquial |
mümkün olduğunca çok ödül kazanmak için çok sayıda yarışmaya katılma |
comping n.
|
|
| 279 |
Colloquial |
mümkün olmama |
fat chance n.
|
|
| 280 |
Colloquial |
mümkün olan her şeyi yapmak |
stand on one's head v.
|
|
| 281 |
Colloquial |
mümkün olduğunca ucuza getirmek |
cheap out v.
|
|
| 282 |
Colloquial |
kötü bir durumdan mümkün olduğunca çok yarar sağlamaya çalışmak |
make the best of it v.
|
|
| 283 |
Colloquial |
zor koşullara mümkün olduğunca uyum sağlamaya çalışmak |
make the best of it v.
|
|
| 284 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
can't very well (do something) v.
|
|
| 285 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
couldn’t very well (do something) v.
|
|
| 286 |
Colloquial |
mümkün değil |
be on v.
|
|
| 287 |
Colloquial |
(olaydan) mümkün olan en büyük avantajı elde etmek |
milk v.
|
|
| 288 |
Colloquial |
mümkün olan her özelliğe sahip |
all-singing all-dancing adj.
|
|
| 289 |
Colloquial |
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) |
gray-wave adj.
|
|
| 290 |
Colloquial |
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) |
grey-wave adj.
|
|
| 291 |
Colloquial |
mümkün olabildiğince |
so far as possible expr.
|
|
| 292 |
Colloquial |
mümkün olduğunca |
so far as possible expr.
|
|
| 293 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don’t suppose you could... expr.
|
|
| 294 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose you expr.
|
|
| 295 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
| 296 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
(something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
|
|
| 297 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
| 298 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
| 299 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak mümkün değil |
there is no doing something expr.
|
|
| 300 |
Colloquial |
bir kaçağın/suçlu olarak fark edilmeden yaşamanın mümkün olmadığı yer |
too hot to hold you expr.
|
|
| 301 |
Colloquial |
(bir kaçağın/suçlunun) fark edilmeden yaşamasının mümkün olmadığı yer |
too hot to hold (someone) expr.
|
|
| 302 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) will be lucky expr.
|
|
| 303 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) should be so lucky expr.
|
|
| 304 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) would be lucky expr.
|
|
| 305 |
Colloquial |
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil |
(there's) no way to tell expr.
|
|
| 306 |
Colloquial |
tahmin etmek mümkün değil |
(there's) no saying expr.
|
|
| 307 |
Colloquial |
emin olmak mümkün değil |
(there's) no way to tell expr.
|
|
| 308 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmamak |
can't win em all expr.
|
|
| 309 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmaz |
can't win them all expr.
|
|
| 310 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmaz |
can't win 'em all expr.
|
|
| 311 |
Colloquial |
mümkün değil |
for the life of expr.
|
|
| 312 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose expr.
|
|
| 313 |
Colloquial |
(bir şey) pek muhtemel/olası/mümkün değil |
I wouldn't bet on (something) expr.
|
|
| 314 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose you could... expr.
|
|
| 315 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
|
|
| 316 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
|
|
| 317 |
Colloquial |
emin olmak mümkün değil |
no way to tell expr.
|
|
| 318 |
Colloquial |
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil |
no way to tell expr.
|
|
| 319 |
Colloquial |
mümkün olduğunca en kısa zamanda |
soon as possible expr.
|
|
| 320 |
Colloquial |
mümkün olan en kısa sürede |
soon as possible expr.
|
|
| 321 |
Colloquial |
mümkün olduğu kadar çabuk |
soon as possible expr.
|
|
| 322 |
Colloquial |
mümkün olan en kısa zamanda |
soon as possible expr.
|
|
| 323 |
Colloquial |
yapmak mümkün değil |
there is no doing expr.
|
|
| 324 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün mü? |
wonder whether (something) expr.
|
|
| 325 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün mü? |
wonder if (something) expr.
|
|
| 326 |
Colloquial |
baş etmek mümkün değil |
you can't win expr.
|
|
| 327 |
Colloquial |
mümkün değil |
no way, josé exclam.
|
|
| 328 |
Colloquial |
mümkün değil! |
no sir! exclam.
|
|
| 329 |
Colloquial |
mümkün değil! |
no sirree! exclam.
|
|
| Idioms |
|
| 330 |
Idioms |
ertelenmesi mümkün olmayan bir durum |
the ox is in the ditch n.
|
|
| 331 |
Idioms |
ertelenmesi mümkün olmayan şey |
ox-in-the-ditch n.
|
|
| 332 |
Idioms |
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje |
lots of irons in the fire n.
|
|
| 333 |
Idioms |
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje |
too many irons in the fire n.
|
|
| 334 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of both worlds n.
|
|
| 335 |
Idioms |
mümkün olduğunca doğru ve iyi davranmaya çalışmak |
be on one's best behaviour v.
|
|
| 336 |
Idioms |
mümkün olduğunca davranışlarına dikkat etmek |
be on one's best behaviour v.
|
|
| 337 |
Idioms |
mümkün olduğunca doğru ve iyi davranmaya çalışmak |
be on one's best behavior v.
|
|
| 338 |
Idioms |
mümkün olmayanı arzulamak |
ask for the moon v.
|
|
| 339 |
Idioms |
mümkün olduğunca fazla yararlanmak |
get as much out of it as possible v.
|
|
| 340 |
Idioms |
mümkün değil yapamamak |
can't for the life of me v.
|
|
| 341 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not stand an earthly chance v.
|
|
| 342 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not have an earthly chance v.
|
|
| 343 |
Idioms |
mümkün olmamak |
stand no earthly chance v.
|
|
| 344 |
Idioms |
bir şeye daha inandırıcı ve mümkün kılmak için detaylandırmak, açmak ya da ek bilgi vermek |
lend support to (something) v.
|
|
| 345 |
Idioms |
kazanması/yapması mümkün olmamak |
not have an earthly chance [uk] v.
|
|
| 346 |
Idioms |
kazanması/yapması mümkün olmamak |
stand no earthly chance v.
|
|
| 347 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmaya çalışmak |
try (one's) utmost v.
|
|
| 348 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmak/yapmaya çalışmak |
do/try your utmost (to do something) v.
|
|
| 349 |
Idioms |
(bir şeyi yapması) mümkün olmamak |
not have a chance in hell (of doing something) v.
|
|
| 350 |
Idioms |
imkansızı mümkün kılmaya çalışmak |
milk the pigeon [obsolete] v.
|
|
| 351 |
Idioms |
kazanması/başarılı olması pek mümkün olmamak |
be (batting) on a losing wicket [uk] v.
|
|
| 352 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not have an earthly [uk] v.
|
|
| 353 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not stand an earthly [uk] v.
|
|
| 354 |
Idioms |
başarılı olması pek mümkün görünmeyen bir şey için çabalamak |
be fighting a losing battle v.
|
|
| 355 |
Idioms |
mümkün olmamak |
be out of the question v.
|
|
| 356 |
Idioms |
birinin aklına saçma sapan/mümkün olmayan fikirler sokmak |
give somebody ideas v.
|
|
| 357 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmak |
stand on head v.
|
|
| 358 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of both worlds adj.
|
|
| 359 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of all possible worlds adj.
|
|
| 360 |
Idioms |
zaten mümkün bile değil |
never mind adv.
|
|
| 361 |
Idioms |
mümkün olduğunca az |
to a (bare) minimum adv.
|
|
| 362 |
Idioms |
mümkün olan her şekilde |
forty ways from sunday adv.
|
|
| 363 |
Idioms |
mümkün olduğunca çok karla |
as much as the traffic will bear adv.
|
|
| 364 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
as the white on rice adv.
|
|
| 365 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
like (the) white on rice adv.
|
|
| 366 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğunca çok/fazla |
to beat all adv.
|
|
| 367 |
Idioms |
mümkün görünmeme |
as much chance as a wax cat in hell adv.
|
|
| 368 |
Idioms |
olması mümkün |
on the cards expr.
|
|
| 369 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
as quickly as possible expr.
|
|
| 370 |
Idioms |
olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil |
it'll be a long day in january (when something happens) expr.
|
|
| 371 |
Idioms |
mümkün değil |
it would take an act of congress to do something expr.
|
|
| 372 |
Idioms |
mümkün olduğunca güvenli şekilde |
as safely as possible expr.
|
|
| 373 |
Idioms |
tahmin etmek mümkün değil |
there's no telling expr.
|
|
| 374 |
Idioms |
tahmin etmek mümkün değil |
there is no telling expr.
|
|
| 375 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday wouldn't be too soon expr.
|
|
| 376 |
Idioms |
kazanmam/başarılı olmam pek mümkün değil. ibre benden yana değil |
the odds are stacked against me expr.
|
|
| 377 |
Idioms |
mümkün görünmüyor ama imkansız değil |
stranger things have happened expr.
|
|
| 378 |
Idioms |
her şey mümkün |
all bets are off expr.
|
|
| 379 |
Idioms |
artık mümkün değil |
there goes expr.
|
|
| 380 |
Idioms |
artık mümkün değil |
there go expr.
|
|
| 381 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a frosty friday expr.
|
|
| 382 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a frosty friday in july expr.
|
|
| 383 |
Idioms |
mümkün değil |
a cold day in hell expr.
|
|
| 384 |
Idioms |
mümkün değil |
a cold day in july expr.
|
|
| 385 |
Idioms |
mümkün olduğunca yapmaya/yapmamaya çalışma |
as much as (one) could do (not) (to do something) expr.
|
|
| 386 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a turnip expr.
|
|
| 387 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a stone expr.
|
|
| 388 |
Idioms |
bıraktığın yere geri döndüğünde orayı aynı bulmak mümkün değildir |
you can't go home again expr.
|
|
| 389 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
| 390 |
Idioms |
mümkün değil |
never in a month of sundays expr.
|
|
| 391 |
Idioms |
mümkün değil |
not in a month of sundays expr.
|
|
| 392 |
Idioms |
kazanması/başarılı olması pek mümkün olmayan bir durumda |
on a losing wicket expr.
|
|
| 393 |
Idioms |
mümkün değil |
not in a month of sundays expr.
|
|
| 394 |
Idioms |
mümkün değil |
not for a month of sundays expr.
|
|
| 395 |
Idioms |
ileri gitmenin/gelişmenin mümkün olmadığı bir noktada |
at a dead end expr.
|
|
| 396 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
| 397 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
| 398 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a turnip expr.
|
|
| 399 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a stone expr.
|
|
| 400 |
Idioms |
mümkün olabilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch expr.
|
|
| 401 |
Idioms |
mümkün olabilecek/akla gelebilecek/hayal edilebilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch of the imagination expr.
|
|
| 402 |
Idioms |
(bir şeyi) mümkün olan her şekilde deneyerek |
by all means of (something) expr.
|
|
| 403 |
Idioms |
(bir şeyin) mümkün olan her yoluyla/yöntemiyle |
by all means of (something) expr.
|
|
| 404 |
Idioms |
yapmak mümkün değil |
it would take an act of congress to do expr.
|
|
| 405 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a cold day in hell expr.
|
|
| 406 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a long day in january expr.
|
|
| 407 |
Idioms |
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatma |
like showing a card trick to a dog expr.
|
|
| 408 |
Idioms |
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatmak |
like showing a dog a card trick expr.
|
|
| 409 |
Idioms |
tekrarlanması mümkün olmayacak bir deneyim |
once-in-a-lifetime experience expr.
|
|
| 410 |
Idioms |
mümkün olan her şekilde |
six ways to sunday expr.
|
|
| 411 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are stacked against (someone or something) expr.
|
|
| 412 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are against something/somebody doing something expr.
|
|
| 413 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are against (someone or something) expr.
|
|
| 414 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması mümkün |
the odds are stacked in (someone's or something's) favor expr.
|
|
| 415 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
white on rice expr.
|
|
| 416 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday isn't soon enough expr.
|
|
| 417 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday wouldn't be soon enough expr.
|
|
| 418 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday isn't too soon expr.
|
|
| Speaking |
|
| 419 |
Speaking |
o da mümkün |
it is also possible expr.
|
|
| 420 |
Speaking |
olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil/olmayan |
It'll be a long day in january when something happens expr.
|
|
| 421 |
Speaking |
bu nasıl mümkün olabilir? |
how is that possible? expr.
|
|
| 422 |
Speaking |
bu mümkün değil |
it's not possible expr.
|
|
| 423 |
Speaking |
onunla birkaç dakika yalnız kalmam mümkün mü? |
do you mind if I have a couple of minutes alone with him/her? expr.
|
|
| 424 |
Speaking |
bunu yapmam nasıl mümkün olabilir? |
how am I supposed to do that? expr.
|
|
| 425 |
Speaking |
bunun mümkün olmadığı ortada |
that's obviously not possible expr.
|
|
| 426 |
Speaking |
söz konusu/mümkün değil |
it is quite out of the question expr.
|
|
| 427 |
Speaking |
her şey mümkün |
everything is possible expr.
|
|
| 428 |
Speaking |
mümkün değil |
not a chance expr.
|
|
| 429 |
Speaking |
mümkün değil |
no chance expr.
|
|
| 430 |
Speaking |
sen olmasaydın bunların hiçbiri mümkün olmazdı |
none of this would have been possible without you expr.
|
|
| 431 |
Speaking |
her şey mümkün |
anything is possible expr.
|
|
| 432 |
Speaking |
oraya gitmem mümkün değil |
there's no way that i'll go expr.
|
|
| 433 |
Speaking |
iç denetleme sonuçlarını mümkün olan en kısa zamanda sizlere bildireceğiz |
we will inform you of the outcome of the internal review as soon as possible expr.
|
|
| Trade/Economic |
|
| 434 |
Trade/Economic |
telafisi mümkün olmayan bir zarar |
irreparable damage n.
|
|
| 435 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan senet |
uncollectible bill n.
|
|
| 436 |
Trade/Economic |
temyizi mümkün olan kararlar |
decisions that can be appealed from n.
|
|
| 437 |
Trade/Economic |
cirosu ve devri mümkün kıymetli evraklar |
negotiable documents n.
|
|
| 438 |
Trade/Economic |
devri mümkün mülkiyeti gösteren belge |
equity security n.
|
|
| 439 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan hesap |
uncollectible account n.
|
|
| 440 |
Trade/Economic |
tahsil mümkün olmayan alacak |
uncollectible loans n.
|
|
| 441 |
Trade/Economic |
iadesi mümkün olmayan akreditif |
non-refundable letter of credit n.
|
|
| 442 |
Trade/Economic |
vadesinden önce itfası mümkün tahvil |
optional bond n.
|
|
| 443 |
Trade/Economic |
idaresi mümkün maliyet |
controllable cost n.
|
|
| 444 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olmayan malın mahkeme kararıyla satışı |
sale in partition n.
|
|
| 445 |
Trade/Economic |
icrası mümkün borç |
legal liability n.
|
|
| 446 |
Trade/Economic |
hukuki yollardan takip edilmesi mümkün olan borç |
legal liability n.
|
|
| 447 |
Trade/Economic |
borçlunun haczi mümkün olan malları |
leviable property n.
|
|
| 448 |
Trade/Economic |
teklif edilen parayla alınması mümkün olan en kaliteli mal |
best buy n.
|
|
| 449 |
Trade/Economic |
cirosu mümkün mevduat makbuzu |
certificate of deposit n.
|
|
| 450 |
Trade/Economic |
mukayeseyi mümkün kılacak şekilde hesap edilen maliyet |
comparative cost n.
|
|
| 451 |
Trade/Economic |
tahvili mümkün para |
convertible currency n.
|
|
| 452 |
Trade/Economic |
mübadelesi mümkün mallar |
fungible things n.
|
|
| 453 |
Trade/Economic |
değiştirilmesi mümkün olma |
commutability n.
|
|
| 454 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacak |
bad debt n.
|
|
| 455 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacaklar |
bad debts n.
|
|
| 456 |
Trade/Economic |
satılması mümkün olmama |
unsalability n.
|
|
| 457 |
Trade/Economic |
tekrar ortaya çıkması mümkün olmayan masraf |
non-recurring charge n.
|
|
| 458 |
Trade/Economic |
tahsil edilmesi mümkün olmayan borç |
bad debt n.
|
|
| 459 |
Trade/Economic |
devri ve cirosu mümkün olmayan evrak |
non-negotiable instruments n.
|
|
| 460 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olan akit |
divisible contract n.
|
|
| 461 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olan borç |
divisible obligation n.
|
|
| 462 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün ürünler |
deliverable goods n.
|
|
| 463 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün mallar |
deliverable goods n.
|
|
| 464 |
Trade/Economic |
sarfı mümkün |
expendable n.
|
|
| 465 |
Trade/Economic |
takdiri mümkün sermaye |
assessable capital stock n.
|
|
| 466 |
Trade/Economic |
itfası mümkün istikraz |
amortizable loan n.
|
|
| 467 |
Trade/Economic |
itfası mümkün istikraz |
amortisable loan n.
|
|
| 468 |
Trade/Economic |
cirosu mümkün araçlar karşılığı avans |
advance on negotiable instruments n.
|
|
| 469 |
Trade/Economic |
transferi mümkün kredi |
transmissible credit n.
|
|
| 470 |
Trade/Economic |
mümkün olan en üst düzey |
bound rate n.
|
|
| 471 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto efficient situation n.
|
|
| 472 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto efficiency n.
|
|
| 473 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto optimality n.
|
|
| 474 |
Trade/Economic |
faydasından dışlamanın mümkün olduğu ve belirli bir kapasite noktasına kadar tüketiminde rekabetin olmadığı mallar |
club goods n.
|
|
| 475 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün olmamak |
be undeliverable v.
|
|
| 476 |
Trade/Economic |
amortismanı mümkün |
amortizable adj.
|
|
| 477 |
Trade/Economic |
devir ve ferağı mümkün |
alienable adj.
|
|
| 478 |
Trade/Economic |
devri mümkün |
assignable adj.
|
|
| 479 |
Trade/Economic |
geri ödenmesi mümkün |
repayable adj.
|
|
| 480 |
Trade/Economic |
ithali mümkün |
importable adj.
|
|
| 481 |
Trade/Economic |
itfası mümkün olmayan |
irredeemable adj.
|
|
| 482 |
Trade/Economic |
nakit olarak ödenmesi mümkün |
callable adj.
|
|
| 483 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan |
uncollectible adj.
|
|
| 484 |
Trade/Economic |
nakli mümkün |
transferable adj.
|
|
| 485 |
Trade/Economic |
havalesi mümkün |
remittable adj.
|
|
| 486 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün (senet) |
good adj.
|
|
| 487 |
Trade/Economic |
tahvili mümkün |
convertible adj.
|
|
| 488 |
Trade/Economic |
dengelenmesi mümkün |
balanceable adj.
|
|
| 489 |
Trade/Economic |
tedariki mümkün |
procurable adj.
|
|
| 490 |
Trade/Economic |
mümkün olan |
potential adj.
|
|
| 491 |
Trade/Economic |
icrası mümkün |
exercisable adj.
|
|
| 492 |
Trade/Economic |
ödenmesi mümkün olmayan |
irredeemable adj.
|
|
| 493 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün |
divisible adj.
|
|
| 494 |
Trade/Economic |
takdiri mümkün |
assessable adj.
|
|
| 495 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün |
deliverable adj.
|
|
| 496 |
Trade/Economic |
tazmini mümkün |
fungible adj.
|
|
| 497 |
Trade/Economic |
mübadelesi mümkün |
exchangeable adj.
|
|
| 498 |
Trade/Economic |
değişmesi mümkün |
exchangeable adj.
|
|
| 499 |
Trade/Economic |
tashihi mümkün |
rectifiable adj.
|
|
| 500 |
Trade/Economic |
amortismanı mümkün |
amortisable adj.
|
|