olası - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

olası



Sens de "olası" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 43 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
olası potential adj.
olası possible adj.
olası probable adj.
General
olası prospective adj.
olası a priori adj.
olası eventual adj.
olası off adj.
olası likely adj.
olası liable adj.
olası plausible adj.
olası presumptive adj.
olası earthly adj.
olası incidental adj.
olası feasible adj.
olası in the air adj.
olası contingent adj.
olası conceivable adj.
olası allowable adj.
olası probable adj.
olası verisimilar adj.
olası verisimilous adj.
olası mortal adj.
olası presumable adj.
olası sympathetic adj.
olası conceivably adv.
olası contingently adv.
olası aiblins adv.
olası like prep.
Phrases
olası poss (possible) expr.
Colloquial
olası in all likelihood expr.
olası in all probability expr.
Idioms
olası a good bet n.
olası a safe bet n.
olası within the realm of possibility adv.
olası within the realms of possibility adv.
olası in the cards expr.
olası on the cards expr.
olası within the realms of possibility expr.
Trade/Economic
olası potential adj.
Technical
olası probable adj.
olası possible adj.
Statistics
olası allowable adj.
Archaic
olası sympathetical adj.

Sens de "olası" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 287 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
olası olmayan improbable adj.
General
olası olmama improbability n.
olası olma likelihood n.
olası harekat possible action n.
olası hata probable error n.
olası işbirliği potential cooperation n.
olası işbirliği possible cooperation n.
olası sonuç eventuality n.
olası büyüklük stochastic quantity n.
olası tehlike potential danger n.
olası netice eventuality n.
olası risk faktörleri potential risk factors n.
olası risk faktörleri probable risk factors n.
olası risk faktörleri possible risk factors n.
olası ortak prospective partner n.
olası çözümler possible solutions n.
olası yükümlülük potential liability n.
olası gelişmeler possible developments n.
olası gelişmeler potential developments n.
olası bir devalüasyon a possible devaluation n.
olası muhtemel bir devalüasyon a possible devaluation n.
olası sonuç implication n.
olası karar way n.
olası hareket way n.
olası sonuç way n.
olası sonucu açısından değerlendirilen plan veya seçenek bet n.
işe alınmak istenen gerçek veya olası çalışanların listesi white list n.
olası insan ilişkileri sisteminin detaylı teorik projeksiyonu model n.
olası olma likehood [obsolete] n.
olası durum lookout [uk] n.
olası durum look-out [uk] n.
olası olmayan şey improbability n.
olası olmama improbableness n.
olası kullanımlar possibility n.
olası başarılar possibility n.
hedeflenen olası nitelikler possibility n.
olası bir durum olma prospectiveness n.
olası ihtimaller prospects n.
olası olmak may v.
olası yanlış anlaşılmaları önlemek için açıklama yapmak set the record straight v.
olası olmak be likely v.
olası olmak might v.
olası gözükmek look probable v.
olası gelmek sound possible v.
olası gözükmek seem possible v.
olası gözükmek seem probable v.
olası bir facianın önüne geçilmek prevent a probable disaster v.
olası bir facianın önüne geçilmek prevent a possible disaster v.
olası bir facianın önüne geçilmek prevent a potential disaster v.
olası bir facianın önüne geçmek prevent a potential disaster v.
olası bir facianın önüne geçmek prevent a possible disaster v.
olası bir facianın önüne geçmek prevent a probable disaster v.
olası kılmak make possible v.
olası hale getirmek make possible v.
olası kılmak make it possible v.
olası bir suikasttan kurtulmak escape possible assassination v.
olası olmak micht [scotland] v.
olası olmak mun v.
olası sonuçlarından kaçmak beat v.
olası olmak stand a show v.
lanet olası damned adj.
kör olası damned adj.
lanet olası imprecatory adj.
olası olmayan improbable adj.
lanet olası cursed adj.
lanet olası bloody adj.
lanet olası darned adj.
lanet olası blithering adj.
olası olmayan unlikely adj.
kör olası wretched adj.
olası olmayan unapt adj.
kör olası everlasting adj.
lanet olası ruddy adj.
lanet olası blasted adj.
lanet olası damnable adj.
lanet olası freaking adj.
olası olmayan unconceivable adj.
(pekiştirici olarak) lanet olası blame adj.
lanet olası blankety adj.
lanet olası blankety-blank adj.
lanet olası blanky [uk] adj.
betonla/toprakla/yeraltına yerleştirilerek olası patlama/ısı tehlikesinden korunan hardened adj.
lanet olası dang adj.
olası olmayan ironic adj.
lanet olası doggone adj.
lanet olası so-and-so adj.
oldum olası always adv.
olası olduğunda when possible adv.
olası olmayan improbably adv.
olası olmayan unprobably adv.
daha az olası less likely adv.
olası şekilde after the flesh adv.
olası olmayan bir şekilde unreally adv.
daha olası sooner adv.
lanet olası drat interj.
lanet olası dod interj.
lanet olası! doggone interj.
Phrasals
(bir şey yapması) olası olmak stand to (do something) v.
Phrases
bir işin olası sonuçları the deuce to pay n.
çok daha az olası far less likely expr.
gerçekleşmesi daha olası/muhtemel senaryo more likely scenario expr.
oldum olası from my earliest recollection expr.
oldum olası for as long as I've known expr.
(bir şey) pek olası değil (the) odds are against (something) expr.
Colloquial
lanet olası kimse/şey the son of a gun [us] n.
lanet olası kimse/şey a son of a gun [us] n.
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak be to be expected v.
lanet olası blinking adj.
lanet olası blooming adj.
lanet olası flipping adj.
lanet olası yanki damn yankee expr.
oldum olası böyleydi it was ever so expr.
oldum olası böyleydi it was ever thus expr.
lanet olası funking expr.
lanet olası (biri/bir şey) (someone or something) be damned expr.
olası değil don't bet on it expr.
(bir şey) pek muhtemel/olası/mümkün değil I wouldn't bet on (something) expr.
hangi lanet olası yere? where in sam hill? expr.
pek muhtemel/olası değil wouldn't bet on it expr.
Idioms
olası tehlike cat in the meal-tub [obsolete] [us/south africa] n.
muhtemel/olası görülen şey a twinkle in someone's eye n.
muhtemel/olası görülen şey a gleam in someone's eye n.
kolej balosuna gidilecek olası partner potential formal date n.
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak be (only) to be expected v.
gerçek olmayan bir şeyi olası kabul etmek suspend disbelief v.
olası tehlikelere karşı ihtiyatlı olmamak leave (one's) guard down v.
olası tehlikelere karşı tedbirli olmamak leave (one's) guard down v.
olası tehlikelere karşı dikkatli olmamak leave (one's) guard down v.
seçilmesi olası/muhtemel kişi olmak be in the frame v.
seçilmesi olası/muhtemel olmak be in the frame v.
seçilmesi olası/muhtemel olmamak be out of the frame v.
başarması muhtemel/olası olmak be in with a shout v.
(bir şeyi/bir şeyi yapmayı) başarması muhtemel/olası olmak be in with a shout (of something/of doing something) v.
'-in olası görünmesine neden olmak lend color to v.
bir şeyin olası görünmesine neden olmak lend colour to something [uk] v.
bir şeyin olası görünmesine neden olmak lend color to something [us] v.
(bir şeyin) olası görünmesine neden olmak lend color to (something) v.
seçilmesi olası/muhtemel in the frame adj.
pek muhtemel/olası değil I wouldn't count on it expr.
pek muhtemel/olası değil I wouldn't bet on it expr.
devenin iğne deliğinden geçmesi kadar olası as a pig loves marjoram expr.
başarması muhtemel/olası in with a shout expr.
pek olası değil that will be the day expr.
(birinin/bir şeyin) başarması pek olası değil the odds are against (someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) başarması pek olası değil the odds are against something/somebody doing something expr.
(birinin/bir şeyin) başarması pek olası değil the odds are stacked against (someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) başarması olası the odds are stacked in (someone's or something's) favor expr.
Speaking
olası değil I wouldn’t bet on it expr.
olası ama zor ihtimal possible, but not likely expr.
olası değil I don’t bet on it expr.
lanet olası bir hiçliğin ortasında in the middle of damn nowhere expr.
olası değil not likely expr.
Trade/Economic
satıcının mal veya hizmetlerini olası müşterilerine tanıtmak için basın yayın araçlarıyla yaptırdığı paralı tanıtma faaliyeti advertizing n.
ekonomide bireylerin tüm olası ürün ve fiyatları analiz ederek özgürce karar aldığı varsayımı rationality n.
bir hisse senedinin gelecekteki olası pay sayısı artışları dikkate alınarak en yüksek pay ayrıldıktan sonraki getirişi fully diluted earnings per share n.
meydana gelmesi olası zararlar için ayrılmış özel ihtiyat special contingency reserve n.
olası adi hisse senedi potential ordinary share n.
olası zararlar için genel ihtiyat general contingency reserve n.
olası masraflar possible expenses n.
olası en yüksek etkinlik optimum efficiency n.
olası zararlar için ayrılan karşılık paralar reserve for contingencies n.
olası zararlar karşılığı contingent reserve n.
olası oy hakları potential voting rights n.
olası durumlar için ayrılan ihtiyat fonu contingency reserves n.
olası değer expected value n.
olası çözümler içinde en iyisi optimal solution n.
olası zararlara karşılık olarak ayrılan fon contingency fund n.
olası anlaşma zemini zone of possible agreement (zopa) n.
olası zarar tavanı probable maximum loss n.
olası zararlar için bulundurulan yedek excess reserve n.
olası zararlar karşılığı provision for contingencies n.
olası muhtemel zararlar karşılığı reserve for contingencies n.
olası rezerv possible reserve n.
olası zararlar fonu contingent fund n.
olası uygulama prospective application n.
olası durumlar planlaması contingency planning n.
olası masraflar possible costs n.
olası talep potential demand n.
olası borç contingent liability n.
olası zararlar için bulundurulan yedek reserve for contingencies n.
olası riskleri ve zararları en aza indirmek için yapılan yatırım hedge fund n.
satıcının mal veya hizmetlerini olası müşterilerine tanıtmak için basın yayın araçlarıyla yaptırdığı paralı tanıtma faaliyeti advertising n.
reklam sonrası ürüne talebin olup olmadığını veya yapılan reklamın markaya olası etkilerinin araştırıldığı çalışma post-testing n.
reklam sonrası ürüne talebin olup olmadığını veya yapılan reklamın markaya olası etkilerinin araştırıldığı çalışma ad tracking n.
reklam sonrası ürüne talebin olup olmadığını veya yapılan reklamın markaya olası etkilerinin araştırıldığı çalışma ad effectiveness tracking n.
tahsili olası görülmeyen hesaplar estimated uncollectible accounts n.
tekrar meydana gelmesi olası gözükmeyen masraf non-recurring charge n.
yönetimde olası durumlar modeli contingency model of leadership n.
işe alınmak istenen gerçek veya olası çalışanların listesi whitelist n.
belirli koşulların belirtilen parametreler dahilinde olması halinde olası bir finansal sonucun matematiksel temsili modeling n.
şirketin olası dolandırıcılık durumlarında sorumluluk altında olmamak için çeşitli önlemler alması liability engineering n.
yunanistan'ın ab ortak para birimi kullanan ülkeler grubundan olası çıkışı grexit n.
(komisyonlu işte) işverenin işçiye gelecekteki (olası) komisyonlar için verdiği avans draw n.
(fiyat düşmeden hemen önce) hisse alarak/satarak olası karı kaybetmek whipsaw v.
Law
olası neden probable cause n.
olası kast eventual intent n.
olası bir şeyin doğru olup olmadığına bakılmaksızın varsayılması fiction n.
Politics
olası ihtilaf bölgeleri potential zones of conflict n.
olası etki potential impact n.
seçilmesi olası olmayan unelectable adj.
Insurance
olası en yüksek zarar maximum possible loss n.
Advertising
olası müşterilerin dikkatini çekebilecek reklam alanı full position n.
Technical
henüz tam olarak bilinmeyen olası bir insan türü homo-floresiensis n.
olası büyük possible superior n.
olası hata probable error n.
olası yanılgı probable error n.
olası hata sebebi possible cause of error n.
olası sapma hatası probable error deflection n.
olası hata nedeni possible cause of error n.
Computer
olası eşleştirmeler possible matches n.
olası sahipler possible owners n.
olası tutarsızlıklar possible inconsistencies n.
sekiz olası değeri temsil eden üç bitlik grup octet n.
olası en büyük maximum adj.
Informatics
en olası değer most probable value n.
olası müşterileri etkilemek için internet sayfasına gereksiz yere eklenmiş animasyonlu grafikler dancing baloney n.
Marine
olası maximum su seviyesi probable maximum water level n.
olası kayma mesafesi probable sliding distance n.
olası kayıp presumptive loss n.
olası yağış probable precipitation n.
Petrol
hem ham petrol hem de gazyağının olası bileşeni olan, yapay olarak üretilebilen renksiz bir sıvı tridecane n.
Medical
insan üzerinde olası kanserojen etkileri olan possible human carcinogen n.
olası vaka probable case n.
Psychology
kişinin eksik yanları ve bunların olası sonuçları ile karşı karşıya getirildiği bir yöntem confrontation n.
Food Engineering
kullanıcıya olası bir zarar vermesini önlemek amacıyla zorunlu bir onarım için üretici tarafından ürünün geri istenmesi food recall n.
Math
(oyun teorisinde) katılımcının izlediği stratejinin en az avantajlı sonucunda meydana gelen minimum olası kazançların en geniş kümesi maximin n.
Geometry
verilen uzaydaki tüm olası düz çizgiler complex of lines n.
Logic
olası dünya possible world n.
olası ancak kanıtlanmamış moral adj.
mantıksal olarak olası logically possible adj.
Statistics
olası sapma probable deviation n.
Biology
m-rna nükleotid dizisinin protein zincirinde okunabileceği üç olası yoldan her biri reading frame n.
taksonun evrimleşirken alabileceği ve genetik, ekolojik veya diğer faktörlerce tanımlanan olası vücut biçimleri morphospace n.
organizmanın gelişirken alabileceği ve genetik, ekolojik veya diğer faktörlerce tanımlanan olası vücut biçimleri morphospace n.
olası insan yaşam süresinin istatistiksel hesaplamasıyla ilgili biometric adj.
Astronomy
evrendeki yaşamın olası kökeni, dağılımı, evrimi ve geleceğini inceleyen bilim dalı astrobiology n.
evrendeki yaşamın olası kökeni, dağılımı, evrimi ve geleceğini inceleyen bilim insanı astrobiologist n.
Zoology
olası düşmanlarına karşı renk gibi özel savunma mekanizmasına sahip olan canlı aposematic adj.
Linguistics
olası anlam meaning potential n.
Religious
olası dünyaların içinde en iyisi olmasa da dünyanın iyi olduğu doktrini bonism n.
Philosophy
(kant felsefesinde) özellikle zaman ve mekana ilişkin olası algı biçimleriyle ilgili bir doktrin transcendental aesthetic n.
bazı şeylerin olası olduğu inancı possibilism n.
Environment
en olası sayı most probable number n.
Geology
olası dokanak probable boundary n.
Military
iki uçak arasında olası çarpışma riskini içeren tehlikeli durum near miss n.
Basketball
basket olması olası şut snowbird n.
Art
sanatsal figürün postürünün ifade ettiği olası değişim motion n.
Archaic
olası olmak mote v.
Slang
seni lanet olası salak you damn fool n.
birinin lanet olası ağzı puke hole n.
birçok olası işverenle çalışan/işçi adayının buluştuğu/yüz yüze geldiği pazar slave market n.
lanet olası moruk fop (fucking old person) n.
lanet olası bally adj.
lanet olası fricking adj.
lanet olası ding-dong adj.
lanet olası blighted adj.
lanet olası blinding adj.
lanet olası blistering adj.
lanet olası bloody well adj.
lanet olası şey son of a biscuit interj.
lanet olası şey son of a biscuit eater interj.
lanet olası friggin' interj.
lanet olası … a bitch of (something) expr.
lanet olası … bitch of (a someone or something) expr.
lanet olası fuckin expr.
kapa şu lanet olası çeneni STFU (Shut The Fuck Up) expr.
lanet olası çeneni kapa shut the fuck up expr.
lanet olası fucking expr.
lanet olası çeneni kapa shut your fucking mouth expr.
lanet olası pislik fucking piece of shit expr.
lanet olası effing expr.
lanet olası f-ing expr.
lanet olası (in) the devil expr.
lanet olası talimatları okuyun read the fucking instructions expr.
lanet olası talimatları okuyun! read the fucking instructions! expr.
tek yapmanız gereken lanet olası talimatları okumak! read the fucking instructions! expr.
lanet olası mf (motherfucking) expr.
lanet olası … bitch of expr.
lanet olası biri/bir şey bitch of a someone/something expr.
lanet olası talimatları okuyun rtfi (read the fucking instruction) expr.
lanet olası the chuff [uk] expr.
lanet olası drop you! exclam.
hangi lanet olası yere where (in) (the) hell exclam.
hangi lanet olası yere? where in (the) sam hill? exclam.
hangi lanet olası who (in) (the) sam hill exclam.
lanet olası çeneni kapa sthu (shut the hell up) exclam.
Modern Slang
lanet olası tüm gün afd (all fucking day) expr.