|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
inland waters i.
|
iç sular |
|
This has nothing to do with making inland waters off limits; it is a move towards reducing costs.
Bunun iç suları yasak hale getirmekle bir ilgisi yoktur; bu, maliyetleri azaltmaya yönelik bir hamledir.
More Sentences
|
2 |
Genel |
mineral waters i.
|
maden suları |
|
The obligation of re-use is often to the advantage of local producers of beer or mineral water.
Yeniden kullanım zorunluluğu genellikle yerel bira veya maden suyu üreticilerinin yararınadır.
More Sentences
|
3 |
Genel |
troubled waters i.
|
bulanık sular |
|
Are you trying to fish in troubled waters?
Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
More Sentences
|
4 |
Genel |
coastal waters i.
|
kıyı suları |
|
Seabed disturbance in many coastal waters and deeper waters threatens biodiversity.
Birçok kıyı sularında ve daha derin sularda deniz tabanının bozulması biyoçeşitliliği tehdit etmektedir.
More Sentences
|
5 |
Genel |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
The boundaries of the two sides' territorial waters and airspace are also problematic.
İki tarafın karasuları ve hava sahasının sınırları da sorunludur.
More Sentences
|
6 |
Genel |
surface waters i.
|
yüzey suları |
|
In addition, an assessment criterion for drinking water originating from surface water is lacking.
Buna ek olarak, yüzey suyundan kaynaklanan içme suyu için bir değerlendirme kriteri eksiktir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
7 |
Ticaret/Ekonomi |
inland waters i.
|
iç sular |
|
The pollutants accumulate in inland waters and lakes, which are frequently used for the abstraction of drinking water.
Kirletici maddeler, içme suyu elde etmek için sıklıkla kullanılan iç sularda ve göllerde birikmektedir.
More Sentences
|
Law |
|
8 |
Hukuk |
inland waters i.
|
iç sular |
|
The pollutants accumulate in inland waters and lakes, which are frequently used for the abstraction of drinking water.
Kirlilik maddeleri iç su kaynaklarında ve göllerde birikir, bu kaynaklar sık sık içme suyu temininde kullanılır.
More Sentences
|
9 |
Hukuk |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
Ten years ago, Namibia threw out the Spanish boats and took control over her 200-mile territorial waters.
On yıl önce Namibya İspanyol botlarını kovdu ve 200 millik karasularının kontrolünü ele geçirdi.
More Sentences
|
10 |
Hukuk |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
What are we doing, fishing in the territorial waters of these States when they need to be able to work to make a living?
Bu Devletlerin karasularında, geçimlerini sağlamak için çalışmaları gerekirken balıkçılık yaparak ne yapıyoruz?
More Sentences
|
11 |
Hukuk |
international waters i.
|
uluslararası sular |
|
As regards fishing in international waters we need a responsible and non-exploitative approach.
Uluslararası sularda balıkçılık konusunda sorumlu ve sömürücü olmayan bir yaklaşıma ihtiyacımız var.
More Sentences
|
Politics |
|
12 |
Siyasal |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
In addition, the trawlable shelf extends well beyond territorial waters.
Buna ek olarak, trolle avlanabilir sahanlık karasularının çok ötesine uzanmaktadır.
More Sentences
|
13 |
Siyasal |
international waters i.
|
uluslararası sular |
|
Multilateral cooperation in international waters would be another matter altogether.
Uluslararası sularda çok taraflı işbirliği tamamen başka bir konu olacaktır.
More Sentences
|
Marine |
|
14 |
Denizcilik |
international waters i.
|
uluslararası sular |
|
This applies especially to international waters.
Bu özellikle uluslararası sular için geçerlidir.
More Sentences
|
Geography |
|
15 |
Coğrafya |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
Ten years ago, Namibia threw out the Spanish boats and took control over her 200-mile territorial waters.
On yıl önce Namibya İspanyol teknelerini kovdu ve 200 millik karasularının kontrolünü ele geçirdi.
More Sentences
|
Military |
|
16 |
Askeri |
coastal waters i.
|
kıyı suları |
|
There is something wrong with a system that allows that off the coastal waters of Ireland.
İrlanda'nın kıyı sularında buna izin veren bir sistemde yanlış giden bir şeyler var.
More Sentences
|
General |
|
17 |
Genel |
coastal waters i.
|
karasuları |
|
18 |
Genel |
continental waters i.
|
içsular |
|
19 |
Genel |
the waters i.
|
deniz |
|
|
20 |
Genel |
thermal waters i.
|
termal sular |
|
21 |
Genel |
territorial waters i.
|
deniz sahası |
|
22 |
Genel |
territorial waters i.
|
kara suları |
|
23 |
Genel |
inland waters i.
|
iç suları |
|
24 |
Genel |
offshore waters i.
|
açıkları |
|
25 |
Genel |
inland waters i.
|
kara suları |
|
26 |
Genel |
boatable waters i.
|
küçük kayıkların seyrine uygun nispeten küçük nehir ve sular |
|
27 |
Genel |
percolating waters i.
|
yeraltı akarsuları |
|
28 |
Genel |
arctic waters i.
|
kuzey denizi |
|
29 |
Genel |
unsettled waters i.
|
durulmayan sular |
|
30 |
Genel |
treacherous waters i.
|
azgın sular |
|
31 |
Genel |
still waters i.
|
sakin sular |
|
32 |
Genel |
sea waters i.
|
deniz suları |
|
33 |
Genel |
still ocean waters i.
|
dingin okyanus suları |
|
34 |
Genel |
shark infested waters i.
|
köpekbalıklı sular |
|
35 |
Genel |
recreational waters i.
|
rekreasyon suları |
|
36 |
Genel |
acidulous mineral waters i.
|
mayhoş maden suları |
|
37 |
Genel |
acidulous mineral waters i.
|
ekşi maden suları |
|
38 |
Genel |
troubled waters i.
|
sıkıntılı durum |
|
39 |
Genel |
troubled waters i.
|
içinden çıkılması güç durum |
|
|
40 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
ortalığı yatıştırmaya çalışmak |
|
41 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
sükuneti sağlamak |
|
42 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
tartışmayı yatıştırmak |
|
43 |
Genel |
pour oil on troubled waters f.
|
heyecanı yatıştırmak |
|
44 |
Genel |
(feel her) waters break f.
|
suyu gelmek (hamilelikte) |
|
45 |
Genel |
fish in troubled waters f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
46 |
Genel |
fish in troubled waters f.
|
karmaşık bir durumdan fayda sağlamak |
|
47 |
Genel |
fish in troubled waters f.
|
krizi fırsata çevirmek |
|
48 |
Genel |
fish in troubled waters f.
|
olumsuz bir durumdan kişisel fayda elde etmek |
|
49 |
Genel |
fish in troubled waters f.
|
şahsi çıkar sağlamak |
|
50 |
Genel |
in deep waters zf.
|
başı dertte |
|
Phrases |
|
51 |
İfadeler |
the mouth waters expr.
|
ağız sulandırıyor |
|
Proverb |
|
52 |
Atasözü |
still waters run deep s.
|
yumuşak atın çiftesi pek olur |
|
53 |
Atasözü |
still waters run deep
|
durgun sular derinden akar |
|
54 |
Atasözü |
cast one's bread upon the waters
|
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir |
|
55 |
Atasözü |
cast one's bread upon the waters
|
karşılık beklemeden yardım etmek |
|
56 |
Atasözü |
still waters run deep
|
çok konuşan değil çok dinleyen bilir |
|
57 |
Atasözü |
still waters run deep
|
yavaş atın çiftesi pek olur |
|
Colloquial |
|
58 |
Konuşma Dili |
the waters appear to have calmed expr.
|
sular duruldu |
|
Idioms |
|
59 |
Deyim |
uncharted waters i.
|
alışılmadık durum |
|
60 |
Deyim |
murky waters i.
|
tehlikeli durum |
|
61 |
Deyim |
murky waters i.
|
tehlikeli sular |
|
62 |
Deyim |
uncharted waters i.
|
tehlikeli durum |
|
63 |
Deyim |
uncharted waters i.
|
tehlikeli sular |
|
64 |
Deyim |
murky waters i.
|
belirsiz/yabancı durum |
|
65 |
Deyim |
murky waters i.
|
bilinmeyen sular |
|
66 |
Deyim |
bread upon the waters i.
|
geri ödenmesi beklenmeyen borç |
|
67 |
Deyim |
bread upon the waters i.
|
hayır işi |
|
68 |
Deyim |
unfamiliar waters i.
|
bilinmedik sular/bölge/alan |
|
69 |
Deyim |
untested waters i.
|
bilinmedik sular/bölge/alan |
|
70 |
Deyim |
be in deep waters f.
|
başı dertte olmak |
|
71 |
Deyim |
fish in troubled waters f.
|
başkasının boş anından istifade etmek |
|
72 |
Deyim |
fish in troubled waters f.
|
bulanık suda balık avlamak |
|
73 |
Deyim |
get into hot waters f.
|
belasını bulmak |
|
74 |
Deyim |
get into hot waters f.
|
belaya çatmak |
|
75 |
Deyim |
get into hot waters f.
|
belaya bulaşmak |
|
76 |
Deyim |
get into hot waters f.
|
başını belaya sokmak |
|
77 |
Deyim |
fish in troubled waters f.
|
başkalarının zayıflıklarından yararlanmak |
|
78 |
Deyim |
fish in troubled waters f.
|
düşen insandan fayda sağlamak |
|
79 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
daha önce hiç karşılaşılmayan bir durumla karşılaşmak |
|
|
80 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
fırtınayı dindirmek |
|
81 |
Deyim |
be in deep waters f.
|
hapı yutmak |
|
82 |
Deyim |
be in hot waters f.
|
hapı yutmak |
|
83 |
Deyim |
cast one's bread upon the waters f.
|
karşılığını beklemeden cömertlikte bulunmak |
|
84 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
ortalığı yatıştırmak |
|
85 |
Deyim |
pour oil on troubled waters f.
|
kavga edenleri sakinleştirmek |
|
86 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
ne yapacağını bilemez durumda olmak |
|
87 |
Deyim |
muddy the waters f.
|
suyu bulandırmak |
|
88 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
bilinmeyen bir şeye doğru yol almak |
|
89 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak |
|
90 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
daha önce hiç karşılaşılmayan bir durumla karşılaşmak |
|
91 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
ne yapacağını bilemez durumda olmak |
|
92 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak |
|
93 |
Deyim |
be in murky waters f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
94 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
bilinmeyen bir şeye doğru yol almak |
|
95 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak |
|
96 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
daha önce hiç karşılaşılmayan bir durumla karşılaşmak |
|
97 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
ne yapacağını bilemez durumda olmak |
|
98 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak |
|
99 |
Deyim |
get into murky waters f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
100 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
bilinmeyen bir şeye doğru yol almak |
|
101 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak |
|
102 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
daha önce hiç karşılaşılmayan bir durumla karşılaşmak |
|
103 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
ne yapacağını bilemez durumda olmak |
|
104 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak |
|
105 |
Deyim |
get into uncharted waters f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
106 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
bilinmeyen bir şeye doğru yol almak |
|
107 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
bilinmedik/bulanık bir durumun içerisinde olmak |
|
108 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
daha önce hiç karşılaşılmayan bir durumla karşılaşmak |
|
109 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
ne yapacağını bilemez durumda olmak |
|
110 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak |
|
111 |
Deyim |
be in uncharted waters f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
112 |
Deyim |
cast bread upon the waters f.
|
iyilik yap, denize at, balık bilmezse halik bilir |
|
113 |
Deyim |
cast bread upon the waters f.
|
karşılık beklemeden yardım etmek |
|
114 |
Deyim |
cast bread upon the waters f.
|
karşılığını beklemeden cömertlikte bulunmak |
|
115 |
Deyim |
cast your bread upon the waters f.
|
karşılık beklemeden yardım etme |
|
116 |
Deyim |
cast your bread upon the waters f.
|
karşılığını beklemeden cömertlikte bulunma |
|
117 |
Deyim |
cast your bread upon the waters f.
|
iyilik yapıp denize atma |
|
118 |
Deyim |
cast your bread upon the waters f.
|
iyilik yap denize at |
|
119 |
Deyim |
cast your bread upon the waters f.
|
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir |
|
120 |
Deyim |
still waters run deep expr.
|
durgun sular derin olur |
|
121 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
durgun suda |
|
122 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
durgun sularda |
|
123 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
çarşaf gibi suda |
|
124 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
sakin suda |
|
125 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
sakin sularda |
|
126 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
dalgasız suda |
|
127 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
sütliman |
|
128 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
sakin |
|
129 |
Deyim |
in smooth waters expr.
|
çalkantıdan uzak |
|
Speaking |
|
130 |
Konuşma |
I am in unfamiliar waters expr.
|
yabancı sularda yüzüyorum |
|
Trade/Economic |
|
131 |
Ticaret/Ekonomi |
navigable waters i.
|
deniz taşımacılığına uygun sular |
|
132 |
Ticaret/Ekonomi |
director of foundation waters i.
|
vakıf sular müdürü |
|
133 |
Ticaret/Ekonomi |
head of department of purification of foundation waters i.
|
vakıf sular arıtma daire başkanı |
|
Law |
|
134 |
Hukuk |
disputed waters i.
|
ihtilaflı sular |
|
135 |
Hukuk |
forbidden waters i.
|
iç sular |
|
136 |
Hukuk |
offense committed in foreign territorial waters i.
|
yabancı karasularında işlenen suç |
|
137 |
Hukuk |
offense committed in foreign territorial waters i.
|
yabancı karasularda işlenen suç |
|
Politics |
|
138 |
Siyasal |
internal waters i.
|
iç sular |
|
139 |
Siyasal |
national waters i.
|
iç sular |
|
140 |
Siyasal |
territorial waters i.
|
karasular |
|
141 |
Siyasal |
russian/soviet desire to gain access to the warm waters i.
|
rusların sıcak denizlere inme hayali |
|
142 |
Siyasal |
transboundary waters i.
|
sınır aşan sular |
|
143 |
Siyasal |
united states waters i.
|
abd karasuları |
|
144 |
Siyasal |
united states waters i.
|
kıyıları ve sınırlarından yaklaşık 22 km uzaklığa kadar abd'nin yönetimi altında olan sular |
|
Institutes |
|
145 |
Kurum/Kuruluş |
directorate general of maritime and inland waters regulation i.
|
deniz ve içsular düzenleme genel müdürlüğü |
|
146 |
Kurum/Kuruluş |
directorate of waters i.
|
sular idaresi |
|
Technical |
|
147 |
Teknik |
deep-well waters i.
|
derin kuyu suları |
|
148 |
Teknik |
backflow of potable waters i.
|
içilebilir suların geri kaçması |
|
149 |
Teknik |
thermal waters i.
|
kaplıca suları |
|
150 |
Teknik |
heavy metals in waters i.
|
sulardaki ağır metaller |
|
151 |
Teknik |
heavy metals in waters i.
|
sularda ağır metaller |
|
152 |
Teknik |
quality of waters i.
|
suların kalitesi |
|
Construction |
|
153 |
İnşaat |
used waters i.
|
kullanılmış sular |
|
Marine |
|
154 |
Denizcilik |
territorial waters i.
|
bir ülkenin hükümranlığı altındaki sular |
|
155 |
Denizcilik |
territorial waters i.
|
karasuyu |
|
156 |
Denizcilik |
exchange of bay and ocean waters i.
|
koy ve okyanus sularının birbiriyle karşıması |
|
157 |
Denizcilik |
navigation waters i.
|
sefer suları |
|
158 |
Denizcilik |
trans-boundary waters i.
|
uluslararası sular |
|
Medical |
|
159 |
Medikal |
bag of waters i.
|
(hamilelerde) su kesesi |
|
160 |
Medikal |
bag of waters i.
|
gebelik kesesi |
|
Food Engineering |
|
161 |
Gıda |
exploitation and marketing of natural mineral waters i.
|
doğal maden sularının çıkarılması ve pazarlanması |
|
162 |
Gıda |
brass exposed to fresh or saline waters i.
|
tatlı veya tuzlu sulara maruz kalan pirinç |
|
Marine Biology |
|
163 |
Deniz Biyolojisi |
offshore waters i.
|
açık sular |
|
164 |
Deniz Biyolojisi |
fish-bearing waters i.
|
balıklı su |
|
165 |
Deniz Biyolojisi |
fishing waters i.
|
balık suları |
|
166 |
Deniz Biyolojisi |
temperate waters i.
|
ılıman sular |
|
167 |
Deniz Biyolojisi |
inland waters i.
|
içsular |
|
168 |
Deniz Biyolojisi |
territorial waters i.
|
kara suları |
|
169 |
Deniz Biyolojisi |
shallow fresh waters i.
|
su tatlı sular |
|
Environment |
|
170 |
Çevre |
guidance on sampling of waste waters i.
|
atık sulardan numune alma kılavuzu |
|
171 |
Çevre |
sampling from marine waters i.
|
deniz sularından numune alma |
|
172 |
Çevre |
head waters i.
|
engin sular |
|
173 |
Çevre |
potable waters i.
|
içilebilir sular |
|
174 |
Çevre |
waste waters i.
|
kirli sular |
|
175 |
Çevre |
chloramination of waters i.
|
suların klorlanması |
|
176 |
Çevre |
determination of turbidity of waters i.
|
sularda bulanıklık tayini |
|
177 |
Çevre |
ground waters i.
|
yer altı suları |
|
Geography |
|
178 |
Coğrafya |
receiving waters i.
|
alıcı sular |
|
179 |
Coğrafya |
coast waters i.
|
kıyı suları |
|
180 |
Coğrafya |
manitowish waters i.
|
wisconsin eyaletinde yerleşim yeri |
|
181 |
Coğrafya |
boundary waters i.
|
kanada'da bir göller bölgesi |
|
Geology |
|
182 |
Jeoloji |
underground waters i.
|
yeraltı suları |
|
Military |
|
183 |
Askeri |
territorial waters i.
|
karasuları |
|
184 |
Askeri |
territorial waters i.
|
kara suları |
|
185 |
Askeri |
mineable waters i.
|
mayınlanabilir sular |
|
186 |
Askeri |
dangerously exposed waters i.
|
tehlike teşkil eden sular |
|
187 |
Askeri |
evacuation of dangerously exposed waters i.
|
ticari gemilerin tehlikeye maruz kalan sulardan daha güvenli yerlere alınması |
|
Slang |
|
188 |
Argo |
test the waters f.
|
ağzını aramak |
|
189 |
Argo |
test the waters f.
|
nabız yoklamak |
|
190 |
Argo |
test the waters f.
|
nabzını ölçmek |
|
Star Wars |
|
191 |
Star Wars |
dreaming waters i.
|
hayal suları |
|
192 |
Star Wars |
living waters i.
|
yaşayan sular |
|