|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Genel |
|
| 1 |
Genel |
particular attention i.
|
özel dikkat |
|
Particular attention should be paid to measures to combat counterfeit and piracy.
Sahtecilik ve korsanlık ile mücadele etmeye yönelik tedbirlere özel dikkat gösterilmelidir.
More Sentences
|
| 2 |
Genel |
particular situation i.
|
özel durum |
|
Your surgeon will evaluate your particular situation carefully and discuss the risks of surgery with you.
Cerrahınız özel durumunuzu dikkatle değerlendirecek ve ameliyatın risklerini sizinle tartışacaktır.
More Sentences
|
| 3 |
Genel |
a particular product i.
|
belirli bir ürün |
|
This can be done because it is very self-contained, it is tax on a particular product.
Bu yapılabilir çünkü çok bağımsızdır, belirli bir ürün üzerinden alınan vergidir.
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
particular case i.
|
özel durum |
|
And an equal footing, in this particular case, means parity.
Ve eşitlik, bu özel durumda, denklik anlamına gelir.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
in particular zf.
|
özellikle |
|
Here, in particular, the extradition of a number of war criminals would undoubtedly help.
Bu noktada özellikle bir dizi savaş suçlusunun iadesi şüphesiz yardımcı olacaktır.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
in particular zf.
|
bilhassa |
|
A more sustained effort is required in particular as regards excise duties.
Bilhassa özel tüketim vergileri konusunda daha sürekli bir çabaya ihtiyaç vardır.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
in this particular zf.
|
bu konuda |
|
However, we have a very practical reason for not covering this in this particular proposal.
Ancak bu teklifte bu konuya yer vermememizin çok pratik bir nedeni var.
More Sentences
|
| Konuşma Dili |
|
| 8 |
Konuşma Dili |
in particular zf.
|
özellikle |
|
In particular, it does not include a sufficiently clear EU strategy.
Özellikle de yeterince açık bir AB stratejisi içermemektedir.
More Sentences
|
| Ticaret/Ekonomi |
|
| 9 |
Ticaret/Ekonomi |
particular fund i.
|
özel fon |
|
I would like to advise you to clarify why Turkey was not considered for these particular funds.
Bu özel fonlar için Türkiye'nin neden değerlendirmeye alınmadığını açıklamanızı tavsiye ederim.
More Sentences
|
| Bilgisayar |
|
| 10 |
Bilgisayar |
particular solution i.
|
özel çözüm |
|
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.
More Sentences
|
| Bilişim |
|
| 11 |
Bilişim |
particular solution i.
|
özel çözüm |
|
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istiyor ve olacaktır.
More Sentences
|
| Matematik |
|
| 12 |
Matematik |
particular solution i.
|
özel çözüm |
|
The above solution is the particular solution.
Yukarıdaki çözüm özel çözümdür.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 13 |
Genel |
a particular importance i.
|
ayrı bir önem |
|
| 14 |
Genel |
particular interest i.
|
özel ilgi |
|
| 15 |
Genel |
particular customs i.
|
özel örf ve adet kuralları |
|
| 16 |
Genel |
particular situation i.
|
özel mevki |
|
| 17 |
Genel |
particular person i.
|
belirli kişi |
|
| 18 |
Genel |
particular way i.
|
belli bir yol/biçim |
|
| 19 |
Genel |
a particular development stage i.
|
belli bir gelişim evresi |
|
|
|
| 20 |
Genel |
particular will i.
|
cüzi irade |
|
| 21 |
Genel |
particular [obsolete] i.
|
kişisel fayda |
|
| 22 |
Genel |
particular redemption i.
|
günahlardan arınıp kurtuluşa ermenin sınırlı sayıda insana bahşedileceği öğretisi |
|
| 23 |
Genel |
particular [obsolete] i.
|
kamusal yaşamdan ayrışan birey |
|
| 24 |
Genel |
particular [obsolete] i.
|
özel menfaat |
|
| 25 |
Genel |
particular [obsolete] i.
|
birey |
|
| 26 |
Genel |
particular [obsolete] i.
|
kişisel çıkar |
|
| 27 |
Genel |
particular date i.
|
belirlenmiş zaman dilimi |
|
| 28 |
Genel |
be particular about f.
|
seçmek |
|
| 29 |
Genel |
act in a particular manner f.
|
davranış sergilemek |
|
| 30 |
Genel |
pay particular attention to f.
|
tüm dikkatini vermek |
|
| 31 |
Genel |
adopt a particular attitude f.
|
tavır almak |
|
| 32 |
Genel |
be too particular f.
|
ince eleyip sık dokumak |
|
| 33 |
Genel |
give particular importance to something f.
|
özel önem vermek |
|
| 34 |
Genel |
give particular importance to something f.
|
ön planda tutmak |
|
| 35 |
Genel |
give particular importance to something f.
|
çok önem vermek |
|
| 36 |
Genel |
place a particular importance f.
|
ayrı bir önem vermek |
|
| 37 |
Genel |
be particular about f.
|
titizlik göstermek |
|
| 38 |
Genel |
be a particular concern to f.
|
yakından ilgilendirmek |
|
| 39 |
Genel |
be of particular concern to f.
|
yakından ilgilendirmek |
|
| 40 |
Genel |
put particular emphasis on f.
|
üzerinde özellikle durmak |
|
| 41 |
Genel |
attach particular importance to f.
|
aşırı önem vermek |
|
| 42 |
Genel |
attach particular importance to f.
|
çok önem vermek |
|
| 43 |
Genel |
be of particular importance f.
|
özel öneme sahibi olmak |
|
| 44 |
Genel |
pay particular attention on something f.
|
özel önem vermek |
|
| 45 |
Genel |
attach particular importance to f.
|
özel (ayrı bir) önem vermek |
|
| 46 |
Genel |
particular to s.
|
-e özgü |
|
| 47 |
Genel |
in particular/certain points zf.
|
belli noktalarda |
|
| 48 |
Genel |
in a particular area zf.
|
belirli bir alan içinde |
|
| 49 |
Genel |
in a particular way zf.
|
belli bir biçimde |
|
| 50 |
Genel |
in a particular way zf.
|
belli bir şekilde |
|
| 51 |
Genel |
in particular [obsolete] zf.
|
detaylı bir şekilde |
|
| 52 |
Genel |
in particular [obsolete] zf.
|
ayrı ayrı |
|
| 53 |
Genel |
in particular [obsolete] zf.
|
tek tek |
|
| 54 |
Genel |
spa ( subject to particular average) kısalt.
|
özel avaryaya tabi |
|
| Öbek Fiiller |
|
| 55 |
Öbek Fiiller |
chortle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) gülmek |
|
| 56 |
Öbek Fiiller |
chortle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
| 57 |
Öbek Fiiller |
chortle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
| 58 |
Öbek Fiiller |
chuckle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) gülmek |
|
| 59 |
Öbek Fiiller |
chuckle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
| 60 |
Öbek Fiiller |
chuckle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
| 61 |
Öbek Fiiller |
chuckle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
| 62 |
Öbek Fiiller |
chuckle with (a particular quality) f.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
| 63 |
Öbek Fiiller |
get something together (for a particular time) f.
|
(belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek |
|
| İfadeler |
|
| 64 |
İfadeler |
at a particular time expr.
|
belirlenen zamanda |
|
| 65 |
İfadeler |
at a particular time expr.
|
kararlaştırılan zamanda |
|
| 66 |
İfadeler |
more in particular expr.
|
bilhassa |
|
| 67 |
İfadeler |
more in particular expr.
|
özellikle |
|
| 68 |
İfadeler |
within (that) particular time/period expr.
|
bu zaman zarfında |
|
| 69 |
İfadeler |
nothing particular expr.
|
özel bir şey yok |
|
| Konuşma Dili |
|
| 70 |
Konuşma Dili |
ain't particular expr.
|
önemli değil! |
|
| 71 |
Konuşma Dili |
ain't particular! expr.
|
fark etmez! |
|
| 72 |
Konuşma Dili |
some time later for no particular reason expr.
|
bir süre sonra hiçbir neden yokken |
|
| 73 |
Konuşma Dili |
for no particular reason at all expr.
|
ortada hiçbir neden yokken |
|
| 74 |
Konuşma Dili |
I ain't particular expr.
|
benim için fark etmez |
|
| 75 |
Konuşma Dili |
(one) ain't particular expr.
|
(birinin) belirli bir tercihi yok |
|
| 76 |
Konuşma Dili |
(one) ain't particular expr.
|
(biri) her şeye uyar |
|
| 77 |
Konuşma Dili |
(one) ain't particular expr.
|
(biri) için fark etmez |
|
| 78 |
Konuşma Dili |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) bir işin/planın var mı? |
|
| 79 |
Konuşma Dili |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) bir şey yapıyor musun/yapacak mısın? |
|
| 80 |
Konuşma Dili |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin? |
|
| Deyim |
|
| 81 |
Deyim |
a london particular [dated] i.
|
koyu bir sis |
|
| 82 |
Deyim |
a london particular [dated] i.
|
kirli hava |
|
| 83 |
Deyim |
a london particular [dated] i.
|
zehirli hava/zehirli sis |
|
| 84 |
Deyim |
a london particular [dated] i.
|
kömür dumanı |
|
| 85 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
(mesleğinin) şapkasını/gömleğini/cübbesini giyerek hareket etmek/davranmak |
|
| 86 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
(mesleği) kimliğiyle hareket etmek/davranmak |
|
| 87 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
mesleğini işi dışında (da) uygulamak |
|
| 88 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
mesleğinden getirdiği bilgiyle görüş bildirmek |
|
| 89 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
mesleğinden gelen alışkanlıkla hareket etmek |
|
| 90 |
Deyim |
wear (one's particular profession's) hat f.
|
iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek |
|
| 91 |
Deyim |
place particular focus on f.
|
ayrı bir parantez açmak |
|
| 92 |
Deyim |
well-heeled for (a particular type of person) s.
|
(belli özellikte, konumda birine) göre bayağı varlıklı |
|
| 93 |
Deyim |
well-heeled for (a particular type of person) s.
|
(belli özellikte, konumda biri) için bayağı zengin |
|
| 94 |
Deyim |
well-heeled for (a particular type of person) s.
|
(belli özellikte, konumda biri) için oldukça hali vakti yerinde |
|
| Konuşma |
|
| 95 |
Konuşma |
I would like to express my gratitude to everyone and in particular to xxx expr.
|
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
|
| 96 |
Konuşma |
I would like to express my gratitude to everyone to xxx in particular expr.
|
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
|
| Ticaret/Ekonomi |
|
| 97 |
Ticaret/Ekonomi |
particular average i.
|
yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar |
|
| 98 |
Ticaret/Ekonomi |
petty particular average i.
|
küçük özel avarya |
|
| 99 |
Ticaret/Ekonomi |
particular average i.
|
özel avarya |
|
| 100 |
Ticaret/Ekonomi |
free of particular average (f.p.a) i.
|
özel avarya franko şartı |
|
| 101 |
Ticaret/Ekonomi |
particular average i.
|
özel küçük avarya |
|
| 102 |
Ticaret/Ekonomi |
particular power i.
|
hususi vekaletname |
|
| 103 |
Ticaret/Ekonomi |
particular agency i.
|
hususi acentalık |
|
| 104 |
Ticaret/Ekonomi |
particular average i.
|
küçük avarya |
|
| 105 |
Ticaret/Ekonomi |
with particular average i.
|
özel avarya dahil |
|
| 106 |
Ticaret/Ekonomi |
particular lien i.
|
özel hak |
|
| 107 |
Ticaret/Ekonomi |
particular power i.
|
özel vekaletname |
|
| 108 |
Ticaret/Ekonomi |
particular partnership i.
|
özel şirket |
|
| 109 |
Ticaret/Ekonomi |
particular average loss i.
|
özel avarya kaybı |
|
| 110 |
Ticaret/Ekonomi |
particular charges i.
|
özel masraflar |
|
| 111 |
Ticaret/Ekonomi |
particular agent i.
|
özel temsilci |
|
| 112 |
Ticaret/Ekonomi |
particular equilibrium i.
|
özel denge |
|
| 113 |
Ticaret/Ekonomi |
particular agent i.
|
özel mümessil |
|
| 114 |
Ticaret/Ekonomi |
particular agent i.
|
hususi mümessil |
|
| 115 |
Ticaret/Ekonomi |
particular equilibrium i.
|
özel muvazene |
|
| 116 |
Ticaret/Ekonomi |
particular agency i.
|
özel acentelik |
|
| 117 |
Ticaret/Ekonomi |
free of particular average expr.
|
özel avarya hariç |
|
| 118 |
Ticaret/Ekonomi |
warrant free from particular average expr.
|
özel avarya hariç |
|
| 119 |
Ticaret/Ekonomi |
in a particular embodiment of the invention expr.
|
buluşun özel bir uygulamasında |
|
| Hukuk |
|
| 120 |
Hukuk |
particular average i.
|
hususi avarya |
|
| 121 |
Hukuk |
particular customs i.
|
özel örf ve adetler |
|
| 122 |
Hukuk |
particular lien i.
|
belirli bir eşya üzerindeki geçici haciz |
|
| 123 |
Hukuk |
particular lien i.
|
belirli bir eşya üzerindeki ihtiyati haciz |
|
| 124 |
Hukuk |
particular lien i.
|
bir borcun ödenmesini veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini garantiye almak üzere borç veya yükümlülüğün kapsadığı mülk üzerine konan ipotek |
|
| 125 |
Hukuk |
in particular expr.
|
hususi olarak |
|
| Siyasal |
|
| 126 |
Siyasal |
particular international law i.
|
kısmi devletler hukuku |
|
| 127 |
Siyasal |
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events and in particular at football matches i.
|
sportif karşılaşmalarda ve özellikle futbol maçlarında seyircilerin şiddet gösterilerine ve taşkınlıklarına dair avrupa sözleşmesi |
|
| 128 |
Siyasal |
in particular articles thereof expr.
|
özellikle buradaki maddelerle ilgili olarak |
|
| Sigortacılık |
|
| 129 |
Sigortacılık |
particular average i.
|
özel avarya |
|
| 130 |
Sigortacılık |
particular average i.
|
müşterek avaryadan olmayan zarar ziyan |
|
| 131 |
Sigortacılık |
particular conditions i.
|
özel şartlar |
|
| 132 |
Sigortacılık |
particular charges i.
|
özel masraflar |
|
| 133 |
Sigortacılık |
free of particular average i.
|
özel avarya hariç koşulu |
|
| 134 |
Sigortacılık |
particular charges i.
|
hususi masraflar |
|
| 135 |
Sigortacılık |
particular average i.
|
hususi avarya |
|
| 136 |
Sigortacılık |
particular average loss i.
|
özel avarya kaybı |
|
| 137 |
Sigortacılık |
particular average i.
|
küçük avarya |
|
| 138 |
Sigortacılık |
free of particular average expr.
|
hususi avarya hariç |
|
| Teknik |
|
| 139 |
Teknik |
particular requirements for the application of en iso 9003 i.
|
en iso 9003 standardının uygulanması için özel şartlar |
|
| 140 |
Teknik |
particular end-use i.
|
özel son kullanım |
|
| Denizcilik |
|
| 141 |
Denizcilik |
particular purpose quay i.
|
özel amaçlı rıhtım |
|
| 142 |
Denizcilik |
particular purpose anchorage i.
|
özel amaçlı demirleme |
|
| 143 |
Denizcilik |
particular average i.
|
küçük avarya |
|
| 144 |
Denizcilik |
particular average i.
|
özel avarya |
|
| Psikoloji |
|
| 145 |
Psikoloji |
particular complex i.
|
özel kompleks |
|
| Gıda |
|
| 146 |
Gıda |
foodstuffs intended for particular nutritional uses i.
|
özel beslenme amaçlı gıdalar |
|
| Matematik |
|
| 147 |
Matematik |
particular integral i.
|
özel integral |
|
| 148 |
Matematik |
particular order i.
|
özel sıra |
|
| 149 |
Matematik |
particular integral i.
|
özel tümlev |
|
| 150 |
Matematik |
particular theorem i.
|
kısmi büyüklüğü kapsayan teorem |
|
| Mantık |
|
| 151 |
Mantık |
particular proposition i.
|
sınıfın yalnızca bir kısmını konu alan önerme |
|
| 152 |
Mantık |
particular proposition i.
|
tikel önerme |
|
| Edebiyat |
|
| 153 |
Edebiyat |
lpm (long particular meter) kısalt.
|
iambik şiir ölçüsü |
|
| Dini |
|
| 154 |
Dini |
particular baptist i.
|
john calvin'in öğretilerine inanan baptist grup |
|