particular - Türkçe İngilizce Sözlük

particular

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"particular" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 61 sonuç

İngilizce Türkçe
Yaygın Kullanım
particular s. özel
We are all very glad that Turkey has chosen this particular way forward.
Türkiye'nin bu özel yolu seçmiş olmasından dolayı hepimiz çok memnunuz.

More Sentences
particular s. belirli
This is particularly so where those involved have a particular constitutional status.
Bu durum özellikle ilgili kişilerin belirli bir anayasal statüye sahip olduğu durumlarda geçerlidir.

More Sentences
Genel
particular s. titiz
I am very particular about the restaurants I choose.
Seçtiğim restoranlar konusunda çok titizimdir.

More Sentences
particular s. özgü
This plant is particular to the island of Madeira.
Bu bitki Madeira adasına özgüdür.

More Sentences
particular s. müşkülpesent
She is very particular about her food.
Yemeği hakkında çok müşkülpesenttir.

More Sentences
particular s. hususi
He needs this particular book for his studies.
Çalışmaları için bu kitaba hususi ihtiyacı var.

More Sentences
particular s. belirli
This is particularly so where those involved have a particular constitutional status.
Bu durum özellikle ilgili tarafların belirli bir anayasal statüye sahip olduğu durumlarda geçerlidir.

More Sentences
particular s. tam
Tom wasn't here on that particular day.
Tom tam da o gün burada değildi.

More Sentences
particular s. özellikle
Although I like all cats, I like this one in particular.
Tüm kedileri sevmeme rağmen bunu özellikle seviyorum.

More Sentences
particular i. madde
particular i. nokta
particular i. özellik
particular i. ayrıntı
particular i. husus
particular i. sınıftan ayrışan bireysel şey
particular s. etraflı
particular s. değişik
particular s. meraklı
particular s. ayrıntılı
particular s. tikel
particular s. mahalli
particular s. mahsus
particular s. farklı
particular s. belli
particular s. istisnai
particular s. tekil
particular s. dikkate değer
particular s. detaylı
particular s. teferruatlı
particular s. has
particular s. dikkatli
particular s. muayyen
particular s. -e özgü
particular s. diğerlerinden farklı
particular s. olağandışı
particular s. tek
particular s. şahsi
particular s. bireysel
particular s. özel sektörden olan
particular s. yakın davranan
particular s. tadı hoş olan
particular s. zor beğenen
particular s. zahmetli
particular s. kılı kırk yaran
particular s. mızmız
Hukuk
particular s. mülkün nihai sahibine aktarılmasından önceki durumuna ilişkin
Teknik
particular s. tikel
Matematik
particular s. genel denklemdeki keyfi sabitlere belirli değerler verilerek elde edilen (diferansiyel denklem çözümü)
Mantık
particular i. tekil unsur
particular i. tekil alt sınıf
particular i. çekirdek önermenin öznesi olabilecek şey
particular i. tikel önerme
Eski Kullanım
particular i. bütünün ayrışabilen parçası
particular i. öğe
particular i. kişisel vaka
particular i. kişisel iş
particular i. kişisel çıkar
particular i. özel ilgi
particular i. özel durum
particular s. özenli
particular s. samimi

"particular" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 154 sonuç

İngilizce Türkçe
Genel
particular attention i. özel dikkat
Particular attention should be paid to measures to combat counterfeit and piracy.
Sahtecilik ve korsanlık ile mücadele etmeye yönelik tedbirlere özel dikkat gösterilmelidir.

More Sentences
particular situation i. özel durum
Your surgeon will evaluate your particular situation carefully and discuss the risks of surgery with you.
Cerrahınız özel durumunuzu dikkatle değerlendirecek ve ameliyatın risklerini sizinle tartışacaktır.

More Sentences
a particular product i. belirli bir ürün
This can be done because it is very self-contained, it is tax on a particular product.
Bu yapılabilir çünkü çok bağımsızdır, belirli bir ürün üzerinden alınan vergidir.

More Sentences
particular case i. özel durum
And an equal footing, in this particular case, means parity.
Ve eşitlik, bu özel durumda, denklik anlamına gelir.

More Sentences
in particular zf. özellikle
Here, in particular, the extradition of a number of war criminals would undoubtedly help.
Bu noktada özellikle bir dizi savaş suçlusunun iadesi şüphesiz yardımcı olacaktır.

More Sentences
in particular zf. bilhassa
A more sustained effort is required in particular as regards excise duties.
Bilhassa özel tüketim vergileri konusunda daha sürekli bir çabaya ihtiyaç vardır.

More Sentences
in this particular zf. bu konuda
However, we have a very practical reason for not covering this in this particular proposal.
Ancak bu teklifte bu konuya yer vermememizin çok pratik bir nedeni var.

More Sentences
Konuşma Dili
in particular zf. özellikle
In particular, it does not include a sufficiently clear EU strategy.
Özellikle de yeterince açık bir AB stratejisi içermemektedir.

More Sentences
Ticaret/Ekonomi
particular fund i. özel fon
I would like to advise you to clarify why Turkey was not considered for these particular funds.
Bu özel fonlar için Türkiye'nin neden değerlendirmeye alınmadığını açıklamanızı tavsiye ederim.

More Sentences
Bilgisayar
particular solution i. özel çözüm
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.

More Sentences
Bilişim
particular solution i. özel çözüm
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istiyor ve olacaktır.

More Sentences
Matematik
particular solution i. özel çözüm
The above solution is the particular solution.
Yukarıdaki çözüm özel çözümdür.

More Sentences
Genel
a particular importance i. ayrı bir önem
particular interest i. özel ilgi
particular customs i. özel örf ve adet kuralları
particular situation i. özel mevki
particular person i. belirli kişi
particular way i. belli bir yol/biçim
a particular development stage i. belli bir gelişim evresi
particular will i. cüzi irade
particular [obsolete] i. kişisel fayda
particular redemption i. günahlardan arınıp kurtuluşa ermenin sınırlı sayıda insana bahşedileceği öğretisi
particular [obsolete] i. kamusal yaşamdan ayrışan birey
particular [obsolete] i. özel menfaat
particular [obsolete] i. birey
particular [obsolete] i. kişisel çıkar
particular date i. belirlenmiş zaman dilimi
be particular about f. seçmek
act in a particular manner f. davranış sergilemek
pay particular attention to f. tüm dikkatini vermek
adopt a particular attitude f. tavır almak
be too particular f. ince eleyip sık dokumak
give particular importance to something f. özel önem vermek
give particular importance to something f. ön planda tutmak
give particular importance to something f. çok önem vermek
place a particular importance f. ayrı bir önem vermek
be particular about f. titizlik göstermek
be a particular concern to f. yakından ilgilendirmek
be of particular concern to f. yakından ilgilendirmek
put particular emphasis on f. üzerinde özellikle durmak
attach particular importance to f. aşırı önem vermek
attach particular importance to f. çok önem vermek
be of particular importance f. özel öneme sahibi olmak
pay particular attention on something f. özel önem vermek
attach particular importance to f. özel (ayrı bir) önem vermek
particular to s. -e özgü
in particular/certain points zf. belli noktalarda
in a particular area zf. belirli bir alan içinde
in a particular way zf. belli bir biçimde
in a particular way zf. belli bir şekilde
in particular [obsolete] zf. detaylı bir şekilde
in particular [obsolete] zf. ayrı ayrı
in particular [obsolete] zf. tek tek
spa ( subject to particular average) kısalt. özel avaryaya tabi
Öbek Fiiller
chortle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) gülmek
chortle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
chortle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) gülmek
chuckle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
chuckle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) f. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
get something together (for a particular time) f. (belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek
İfadeler
at a particular time expr. belirlenen zamanda
at a particular time expr. kararlaştırılan zamanda
more in particular expr. bilhassa
more in particular expr. özellikle
within (that) particular time/period expr. bu zaman zarfında
nothing particular expr. özel bir şey yok
Konuşma Dili
ain't particular expr. önemli değil!
ain't particular! expr. fark etmez!
some time later for no particular reason expr. bir süre sonra hiçbir neden yokken
for no particular reason at all expr. ortada hiçbir neden yokken
I ain't particular expr. benim için fark etmez
(one) ain't particular expr. (birinin) belirli bir tercihi yok
(one) ain't particular expr. (biri) her şeye uyar
(one) ain't particular expr. (biri) için fark etmez
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir işin/planın var mı?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir şey yapıyor musun/yapacak mısın?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin?
Deyim
a london particular [dated] i. koyu bir sis
a london particular [dated] i. kirli hava
a london particular [dated] i. zehirli hava/zehirli sis
a london particular [dated] i. kömür dumanı
wear (one's particular profession's) hat f. (mesleğinin) şapkasını/gömleğini/cübbesini giyerek hareket etmek/davranmak
wear (one's particular profession's) hat f. (mesleği) kimliğiyle hareket etmek/davranmak
wear (one's particular profession's) hat f. mesleğini işi dışında (da) uygulamak
wear (one's particular profession's) hat f. mesleğinden getirdiği bilgiyle görüş bildirmek
wear (one's particular profession's) hat f. mesleğinden gelen alışkanlıkla hareket etmek
wear (one's particular profession's) hat f. iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek
place particular focus on f. ayrı bir parantez açmak
well-heeled for (a particular type of person) s. (belli özellikte, konumda birine) göre bayağı varlıklı
well-heeled for (a particular type of person) s. (belli özellikte, konumda biri) için bayağı zengin
well-heeled for (a particular type of person) s. (belli özellikte, konumda biri) için oldukça hali vakti yerinde
Konuşma
I would like to express my gratitude to everyone and in particular to xxx expr. başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim
I would like to express my gratitude to everyone to xxx in particular expr. başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim
Ticaret/Ekonomi
particular average i. yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar
petty particular average i. küçük özel avarya
particular average i. özel avarya
free of particular average (f.p.a) i. özel avarya franko şartı
particular average i. özel küçük avarya
particular power i. hususi vekaletname
particular agency i. hususi acentalık
particular average i. küçük avarya
with particular average i. özel avarya dahil
particular lien i. özel hak
particular power i. özel vekaletname
particular partnership i. özel şirket
particular average loss i. özel avarya kaybı
particular charges i. özel masraflar
particular agent i. özel temsilci
particular equilibrium i. özel denge
particular agent i. özel mümessil
particular agent i. hususi mümessil
particular equilibrium i. özel muvazene
particular agency i. özel acentelik
free of particular average expr. özel avarya hariç
warrant free from particular average expr. özel avarya hariç
in a particular embodiment of the invention expr. buluşun özel bir uygulamasında
Hukuk
particular average i. hususi avarya
particular customs i. özel örf ve adetler
particular lien i. belirli bir eşya üzerindeki geçici haciz
particular lien i. belirli bir eşya üzerindeki ihtiyati haciz
particular lien i. bir borcun ödenmesini veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini garantiye almak üzere borç veya yükümlülüğün kapsadığı mülk üzerine konan ipotek
in particular expr. hususi olarak
Siyasal
particular international law i. kısmi devletler hukuku
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events and in particular at football matches i. sportif karşılaşmalarda ve özellikle futbol maçlarında seyircilerin şiddet gösterilerine ve taşkınlıklarına dair avrupa sözleşmesi
in particular articles thereof expr. özellikle buradaki maddelerle ilgili olarak
Sigortacılık
particular average i. özel avarya
particular average i. müşterek avaryadan olmayan zarar ziyan
particular conditions i. özel şartlar
particular charges i. özel masraflar
free of particular average i. özel avarya hariç koşulu
particular charges i. hususi masraflar
particular average i. hususi avarya
particular average loss i. özel avarya kaybı
particular average i. küçük avarya
free of particular average expr. hususi avarya hariç
Teknik
particular requirements for the application of en iso 9003 i. en iso 9003 standardının uygulanması için özel şartlar
particular end-use i. özel son kullanım
Denizcilik
particular purpose quay i. özel amaçlı rıhtım
particular purpose anchorage i. özel amaçlı demirleme
particular average i. küçük avarya
particular average i. özel avarya
Psikoloji
particular complex i. özel kompleks
Gıda
foodstuffs intended for particular nutritional uses i. özel beslenme amaçlı gıdalar
Matematik
particular integral i. özel integral
particular order i. özel sıra
particular integral i. özel tümlev
particular theorem i. kısmi büyüklüğü kapsayan teorem
Mantık
particular proposition i. sınıfın yalnızca bir kısmını konu alan önerme
particular proposition i. tikel önerme
Edebiyat
lpm (long particular meter) kısalt. iambik şiir ölçüsü
Dini
particular baptist i. john calvin'in öğretilerine inanan baptist grup