İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | limit i. | sınır | ||
We consider that the EUR 5 000 limit is very low. Biz 5 000 Euro'luk sınırın çok düşük olduğunu düşünüyoruz. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | limit i. | limit | ||
We believe that the limit should be voluntary until there are improved grounds for a new limit to be set. Yeni bir limit belirlenmesi için daha iyi gerekçeler ortaya çıkana kadar limitin gönüllü olması gerektiğine inanıyoruz. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | limit f. | sınırlandırmak | ||
The crucial factors must be safety and limiting noise levels, not competitiveness. Kritik faktörler rekabetçilik değil, güvenlik ve gürültü seviyelerinin sınırlandırılması olmalıdır. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | limit f. | kısıtlamak | ||
Thus, public sector bodies are tempted to limit accessibility to printed documents. Bu nedenle kamu kurumları basılı belgelere erişimi kısıtlama eğilimindedir. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | limit f. | sınırlamak | ||
The VVD backs the rapporteur where he wants to limit the directive to the technical-nautical services. VVD, yönergeyi teknik-denizcilik hizmetleriyle sınırlamak isteyen raportörü destekliyor. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | limit f. | sınırlamak | ||
The first is to limit the chance of infection. Birincisi enfeksiyon olasılığını sınırlamak. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | limit | limit | ||
There was a time when we had a limit of 1.1%. Bir zamanlar %1,1'lik bir limitimiz vardı. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | limit | kısıtlamak | ||
I don't see why age should limit you. Yaşın seni neden kısıtlaması gerektiğini anlamıyorum. More Sentences |
||||
Teknik | limit | sınırlamak | ||
If we are unwilling to limit the catching capacity of the fleet, nature will do it for us. Filonun avlanma kapasitesini sınırlamak istemezsek doğa bunu bizim için yapacaktır. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Otomotiv | limit | limit | ||
There are times when 5% is granted and is the maximum limit. 5'in verildiği ve maksimum limit olduğu zamanlar var. More Sentences |
||||
Otomotiv | limit | sınırlamak | ||
Thus, public sector bodies are tempted to limit accessibility to printed documents. Bu nedenle, kamu kurumları erişilebilirliği basılı belgelerle sınırlama eğilimindedir. More Sentences |
||||
Math | ||||
Matematik | limit | limit | ||
For us, an annual growth limit in peat is quite enough. Bizim için torfta yıllık büyüme limiti oldukça yeterli. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | limit i. | müsaade edilen en büyük sayı veya miktar | ||
Genel | limit i. | kenar | ||
Genel | limit i. | hat | ||
Genel | limit i. | had | ||
Genel | limit i. | nihayet | ||
Genel | limit i. | erey | ||
Genel | limit i. | uç | ||
Genel | limit i. | hudut | ||
Genel | limit i. | plen | ||
Genel | limit i. | çekilmez kişi/şey | ||
Genel | limit f. | belirlemek | ||
Genel | limit f. | daraltmak | ||
Genel | limit f. | hasretmek | ||
Genel | limit f. | kuşatmak | ||
Genel | limit f. | limit koymak | ||
Genel | limit f. | limitlerini belirlemek | ||
Genel | limit f. | sınırlama getirmek | ||
Genel | limit f. | sınır koymak | ||
Genel | limit f. | tahdit etmek | ||
Genel | limit f. | limitlemek | ||
Genel | limit f. | sınırlandırmaya tabi tutmak | ||
Genel | limit f. | takyit etmek | ||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | limit i. | azami fiyat | ||
Ticaret/Ekonomi | limit | tavan | ||
Ticaret/Ekonomi | limit | son | ||
Ticaret/Ekonomi | limit | hudut | ||
Ticaret/Ekonomi | limit | uç | ||
Law | ||||
Hukuk | limit | tahdit etmek | ||
Hukuk | limit | tahdit | ||
Biochemistry | ||||
Biyokimya | limit | kısıtlama |