|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
mark n.
|
iz |
|
On the cat's back was a heart-shaped yellow mark.
Kedinin sırtında kalp şeklinde sarı bir iz vardı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
mark n.
|
işaret |
|
We don't need your full signature; a mark on each page will suffice.
Bize tam imzanız gerekmiyor; her sayfada birer işaret olması yeterli olacaktır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
mark v.
|
işaretlemek |
|
The pages you need to sign are marked.
İmzalamanız gereken sayfalar işaretlenmiştir.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
mark n.
|
leke |
|
She noticed several marks on her skirt.
Eteğindeki birkaç lekeyi fark etti.
More Sentences
|
5 |
General |
mark n.
|
alman markı |
|
The Deutsche Mark was replaced by the Euro in 2002.
Alman Markı 2002'de yerini Euro'ya bıraktı.
More Sentences
|
6 |
General |
mark n.
|
puan |
|
He got 90 marks out of 100 in English.
İngilizcede 100 üzerinden 90 puan aldı.
More Sentences
|
7 |
General |
mark n.
|
hedef |
|
I can tell the Ministers of Agriculture that they are way off the mark.
Tarım Bakanlarına hedeften çok uzakta olduklarını söyleyebilirim.
More Sentences
|
8 |
General |
mark n.
|
belirti |
|
He shows no mark of progress.
Hiçbir ilerleme belirtisi göstermiyor.
More Sentences
|
9 |
General |
mark n.
|
not |
|
In this respect the EU has passed a practical test with good marks.
Bu açıdan AB pratik bir sınavı iyi notlarla geçmiştir.
More Sentences
|
10 |
General |
mark n.
|
(okulda) not |
|
I can't believe she received better marks than me.
Benden daha iyi not aldığına inanamıyorum.
More Sentences
|
11 |
General |
mark n.
|
hedef |
|
The originators have, however, overshot their mark a bit.
Bununla birlikte yaratıcıları hedeflerini biraz aşmışlardır.
More Sentences
|
12 |
General |
mark n.
|
seviye |
|
My video views reached the one million mark in a week.
Videomun izlenme sayısı bir haftada bir milyon seviyesine ulaştı.
More Sentences
|
13 |
General |
mark n.
|
sınır |
|
Unfortunately, it did not scrape past the required 314-vote mark.
Ne yazık ki, gerekli olan 314 oy sınırını aşamadı.
More Sentences
|
14 |
General |
mark v.
|
not vermek |
|
The teacher was very fair when she marked our exams.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
More Sentences
|
15 |
General |
mark v.
|
yazmak |
|
The teacher has marked his name absent.
Öğretmen, onu yoklamada "yok" yazdı.
More Sentences
|
16 |
General |
mark v.
|
belirtmek |
|
We shall be marking our support in a resolution to be voted tomorrow.
Yarın oylanacak bir karar tasarısında desteğimizi belirteceğiz.
More Sentences
|
17 |
General |
mark v.
|
damgasını vurmak |
|
The Danish Presidency will be marked by a number of notable international summits.
Danimarka Dönem Başkanlığına bir dizi önemli uluslararası zirve damgasını vuracaktır.
More Sentences
|
18 |
General |
mark v.
|
çizmek |
|
The St Petersburg Declaration marked out the path to create four common spaces.
St Petersburg Deklarasyonu dört ortak alan yaratmanın yolunu çizmiştir.
More Sentences
|
19 |
General |
mark v.
|
işaretlemek |
|
Please use only the official ballot papers and mark the boxes corresponding to the candidates you wish to vote for.
Lütfen sadece resmi oy pusulalarını kullanın ve oy vermek istediğiniz adaylara karşılık gelen kutuları işaretleyin.
More Sentences
|
20 |
General |
mark v.
|
göstermek |
|
Red circles on the map mark schools.
Harita üzerindeki kırmızı daireler okulları gösterir.
More Sentences
|
|
21 |
General |
mark v.
|
(ölüm yıldönümü vb) anmak |
|
Colleagues, it is my sad duty today to mark the deaths of innocent people in two recent attacks.
Meslektaşlarım, bugün iki yeni saldırıda masum insanların ölümünü anmak benim için üzücü bir görev.
More Sentences
|
22 |
General |
mark v.
|
kutlamak |
|
The company's 50th anniversary was marked with a formal ball.
Şirketin 50. yıldönümü resmi bir baloyla kutlandı.
More Sentences
|
23 |
General |
mark v.
|
notlandırmak |
|
Our teacher is marking papers.
Öğretmenimiz kağıtları notlandırıyor.
More Sentences
|
24 |
General |
mark v.
|
(bir şeye) dikkati çekmek |
|
Mark you, this is an article that was given its current form only after the bloodbath in Peking's Tienanmen Square .
Dikkatinizi çekerim, bu makale ancak Pekin'in Tienanmen Meydanı'ndaki kan gölünden sonra bugünkü halini almıştır.
More Sentences
|
25 |
General |
mark v.
|
iz bırakmak |
|
Please use a coaster; otherwise, your cup could mark the coffee table.
Lütfen bardak altlığı kullanın; aksi takdirde bardağınız sehpada iz bırakabilir.
More Sentences
|
26 |
General |
mark v.
|
ile işaretlemek |
|
The booby traps on the trail are marked in red.
Patikadaki bubi tuzakları kırmızı ile işaretlenmiştir.
More Sentences
|
27 |
General |
mark v.
|
yıldönümü olmak |
|
Today marks the 10th anniversary of our university.
Bugün üniversitemizin 10. yıldönümü.
More Sentences
|
28 |
General |
mark v.
|
(dönüm noktası) olmak |
|
That exhibition marked a turning point in her career.
Bu sergi onun kariyerinde bir dönüm noktası olmuştur.
More Sentences
|
29 |
General |
mark v.
|
öne çıkmak |
|
This director's films are marked by dark humor.
Bu yönetmenin filmlerinde kara mizah öne çıkıyor.
More Sentences
|
30 |
General |
mark v.
|
(sınav kağıdı, ödev) okumak |
|
It took me 5 hours to mark all the papers.
Tüm kağıtları okumak 5 saatimi aldı.
More Sentences
|
31 |
General |
mark v.
|
markaja almak |
|
His failure to mark his opponent disappointed the coach.
Onun rakibini markaja alamayışı antrenörü hayal kırıklığına uğrattı.
More Sentences
|
32 |
General |
mark v.
|
işaret etmek |
|
Clearly it marks considerable and appropriate progress from the point of view of Parliament.
Açıkçası bu, Parlamento açısından kayda değer ve yerinde bir ilerlemeye işaret etmektedir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
33 |
Trade/Economic |
mark n.
|
işaret |
|
Please make a mark next to the tasks that are completed.
Lütfen tamamladığınız görevlerin yanına bir işaret koyun.
More Sentences
|
Automotive |
|
34 |
Automotive |
mark n.
|
işaret |
|
Like legislation, quality marks are only effective if the qualifying conditions are respected.
Mevzuatta olduğu gibi, kalite işaretleri de ancak yeterlilik koşullarına uyulduğu takdirde etkili olur.
More Sentences
|
Linguistics |
|
35 |
Linguistics |
mark n.
|
belirti |
|
I saw the mark of sadness that had remained on her face.
Onun yüzünde kalan üzüntü belirtisini gördüm.
More Sentences
|
General |
|
36 |
General |
mark n.
|
nişan |
|
37 |
General |
mark n.
|
bellik |
|
38 |
General |
mark n.
|
emare |
|
39 |
General |
mark n.
|
nişane |
|
40 |
General |
mark n.
|
yer |
|
|
41 |
General |
mark n.
|
şöhret |
|
42 |
General |
mark n.
|
numara |
|
43 |
General |
mark n.
|
yara yeri |
|
44 |
General |
mark n.
|
mark |
|
45 |
General |
mark n.
|
standart |
|
46 |
General |
mark n.
|
çizik |
|
47 |
General |
mark n.
|
dağ |
|
48 |
General |
mark n.
|
liyakat |
|
49 |
General |
mark n.
|
eser |
|
50 |
General |
mark n.
|
ün |
|
51 |
General |
mark n.
|
belgi |
|
52 |
General |
mark n.
|
şiar |
|
53 |
General |
mark n.
|
norm |
|
54 |
General |
mark n.
|
spor başlama çizgisi |
|
55 |
General |
mark n.
|
alamet |
|
56 |
General |
mark n.
|
not (derste) |
|
57 |
General |
mark n.
|
damga |
|
58 |
General |
mark n.
|
kalıntı |
|
59 |
General |
mark n.
|
im |
|
60 |
General |
mark n.
|
marka |
|
61 |
General |
mark n.
|
belirteç |
|
62 |
General |
mark n.
|
çizgi |
|
63 |
General |
mark n.
|
röper |
|
64 |
General |
mark n.
|
belirtke |
|
65 |
General |
mark n.
|
yara izi |
|
66 |
General |
mark n.
|
gaye |
|
67 |
General |
mark n.
|
(yarışta) başlangıç noktası |
|
68 |
General |
mark n.
|
isabet |
|
69 |
General |
mark n.
|
dikkat |
|
70 |
General |
mark n.
|
sahiplik, üretim yeri veya kalite bildiren isim, logo veya herhangi bir işaret |
|
71 |
General |
mark n.
|
sahiplik belirtmek için hayvanın kulağına atılan çentik veya postuna yapılan işaret |
|
72 |
General |
mark n.
|
imza yerine geçen işaret (haç, çizgi) |
|
73 |
General |
mark n.
|
önem |
|
74 |
General |
mark n.
|
öne çıkma |
|
75 |
General |
mark n.
|
fark etme |
|
76 |
General |
mark n.
|
belirgin özellik |
|
77 |
General |
mark n.
|
onaylanmış kalite standardı |
|
78 |
General |
mark n.
|
kalıcı etki |
|
79 |
General |
mark n.
|
13 şilin ve 4 peniye eşdeğer bir ingiliz ve iskoç para birimi |
|
80 |
General |
mark n.
|
avrupa ülkelerinde özellikle altın ve gümüşte kullanılan, 227 gram'a eşdeğer çeşitli ağırlık birimlerine verilen ad |
|
|
81 |
General |
mark n.
|
gaz ocağının üzerinde bulunan sıcaklık ayarlarından biri |
|
82 |
General |
mark n.
|
belirli bir modelin varyasyonlarından birini ifade etmekte kullanılan bir sözcük |
|
83 |
General |
mark n.
|
konum bildirmesi veya rehberlik yapması için konmuş şey |
|
84 |
General |
mark n.
|
gezginlere bulundukları yeri bildirmeye yarayan belirgin nesne |
|
85 |
General |
mark n.
|
havaya atılan hedefi vuracak kimsenin hedefin serbest bırakılması için verdiği talimat |
|
86 |
General |
mark n.
|
olayların gerçek yüzü |
|
87 |
General |
mark n.
|
doğru ve gerçek olma |
|
88 |
General |
mark n.
|
ağaç kütüğündeki sahiplik belirten damga |
|
89 |
General |
mark n.
|
postanın üzerinde yer alan ve genellikle postanenin ismini ve postalanma saatini belirten resmi işaret |
|
90 |
General |
mark n.
|
genellikle olumlu yönde olan kalıcı veya güçlü izlenim |
|
91 |
General |
mark n.
|
liyakat değerlendirmesi |
|
92 |
General |
mark n.
|
derecelendirme |
|
93 |
General |
mark n.
|
bir oyuncunun sahnedeki veya setteki önceden belirlenmiş konumunu gösteren bant parçası veya tebeşir çizgisi |
|
94 |
General |
mark n.
|
çeşitli depolama ortamına zamanlama veya sayım amaçlı basılan veya çentik olarak atılan küçük bir işaret |
|
95 |
General |
mark n.
|
Alman markı |
|
96 |
General |
mark n.
|
para |
|
97 |
General |
mark v.
|
marke etmek |
|
98 |
General |
mark v.
|
damgalamak |
|
99 |
General |
mark v.
|
mimlemek |
|
100 |
General |
mark v.
|
markalamak |
|
101 |
General |
mark v.
|
dikkat etmek |
|
102 |
General |
mark v.
|
hesaba katmak |
|
103 |
General |
mark v.
|
dikkate almak |
|
104 |
General |
mark v.
|
damga vurmak |
|
105 |
General |
mark v.
|
puanlamak |
|
106 |
General |
mark v.
|
numaralamak |
|
107 |
General |
mark v.
|
etiketlemek |
|
108 |
General |
mark v.
|
imlemek |
|
109 |
General |
mark v.
|
not atmak |
|
110 |
General |
mark v.
|
işaret koymak |
|
111 |
General |
mark v.
|
yoklama defterine işaretlemek |
|
112 |
General |
mark v.
|
yoklama almak |
|
113 |
General |
mark v.
|
leke bırakmak |
|
114 |
General |
mark v.
|
açıklamak |
|
115 |
General |
mark v.
|
fark etmek |
|
116 |
General |
mark v.
|
farkına varmak |
|
117 |
General |
mark v.
|
dikkat etmek |
|
118 |
General |
mark v.
|
göz önüne almak |
|
119 |
General |
mark v.
|
göz önünde bulundurmak |
|
120 |
General |
mark v.
|
doğal izler bırakmak |
|
121 |
General |
mark v.
|
farklı olmasını sağlamak |
|
122 |
General |
mark v.
|
sivriltmek |
|
123 |
General |
mark v.
|
ayırt edici özellik olmak |
|
124 |
General |
mark v.
|
belirgin bir izlenim edinmek |
|
125 |
General |
mark v.
|
sınırlarını çizmek |
|
126 |
General |
mark v.
|
işaretleyerek seçmek |
|
127 |
General |
mark v.
|
işaretlercesine seçmek, tayin etmek veya mahkum etmek |
|
128 |
General |
mark v.
|
gözlemlemek |
|
129 |
General |
mark v.
|
ayakları ilerlemeden yürürcesine hareket ettirmek |
|
130 |
General |
mark v.
|
mekanik ve basmakalıp şekilde davranmak |
|
131 |
General |
mark v.
|
gelişmeleri beklerken ilerlemeyi geçici olarak durdurmak |
|
132 |
General |
mark v.
|
avın kaçtığı ya da gizlendiği yeri görüp akılda tutmak |
|
133 |
General |
mark v.
|
çizgi veya sınırla ayırmak |
|
134 |
General |
mark v.
|
çizgi ile ayırıyormuş gibi sınırını çizmek |
|
Colloquial |
|
135 |
Colloquial |
mark n.
|
enayi |
|
136 |
Colloquial |
mark n.
|
safdil |
|
137 |
Colloquial |
mark n.
|
keriz |
|
138 |
Colloquial |
mark n.
|
saf |
|
139 |
Colloquial |
mark n.
|
hırsızlık veya dolandırıcılık için seçilen kurban |
|
140 |
Colloquial |
mark n.
|
soyulacak/dolandırılacak kurban |
|
141 |
Colloquial |
mark n.
|
soymak/dolandırmak için göze kestirilen kurban |
|
Trade/Economic |
|
142 |
Trade/Economic |
mark n.
|
alamet |
|
143 |
Trade/Economic |
mark n.
|
çizgi |
|
144 |
Trade/Economic |
mark n.
|
damga |
|
145 |
Trade/Economic |
mark n.
|
marka |
|
146 |
Trade/Economic |
mark n.
|
finlandiya'nın 1999'a kadar tedavülde kalan temel para birimi |
|
147 |
Trade/Economic |
mark n.
|
danzig serbest şehri'nin 1919-1923 yıllarında kullandığı temel para birimi |
|
148 |
Trade/Economic |
mark v.
|
fiyat etiketi koymak |
|
Politics |
|
149 |
Politics |
mark n.
|
bir topluluğun özgür üyelerinin ortak malı olan toprak parçası |
|
Industry |
|
150 |
Industry |
mark n.
|
genellikle bir serinin parçası olan ürün veya cihazın spesifik bir modeli |
|
Technical |
|
151 |
Technical |
mark n.
|
marka |
|
Computer |
|
152 |
Computer |
mark n.
|
im |
|
153 |
Computer |
mark expr.
|
imle |
|
154 |
Computer |
mark expr.
|
işaretle |
|
Automotive |
|
155 |
Automotive |
mark n.
|
model numarası |
|
Marine |
|
156 |
Marine |
mark n.
|
şamandra |
|
157 |
Marine |
mark n.
|
suyun derinliğini belirtmek için ölçüm kordonuna çeşitli aralıklarla yerleştirilmiş düğüm veya parça |
|
158 |
Marine |
mark n.
|
açık denize giden yük gemilerinin yan kısımlarının tam ortasında bulunan ve yaz sezonu yük çizgisini gösteren işaret |
|
Logic |
|
159 |
Logic |
mark n.
|
(mantıkta) ayırt edici vasıf |
|
Marine Biology |
|
160 |
Marine Biology |
mark n.
|
üreme halkası |
|
Zoology |
|
161 |
Zoology |
mark n.
|
atın kesici dişlerinin taç yüzeyinde bulunan ve zamanla aşınması sebebiyle yaş tahmini yapılmasına imkan veren dar ve derin oyuk |
|
Religious |
|
162 |
Religious |
mark n.
|
dört incil yazarından biri |
|
163 |
Religious |
mark n.
|
markos incili |
|
164 |
Religious |
mark n.
|
dört incil'den ikincisi |
|
Geography |
|
165 |
Geography |
mark n.
|
illinois eyaletinde yerleşim yeri |
|
Military |
|
166 |
Military |
mark n.
|
(abd ordusunda) üretimdeki bir askeri ekipmanın edinilme sırasını göstermek için bir numara ile birlikte kullanılan adlandırma |
|
167 |
Military |
mark v.
|
ayakları ilerlemeden yürürcesine hareket ettirmek |
|
Sport |
|
168 |
Sport |
mark n.
|
ulaşılan veya elde edilen nokta |
|
169 |
Sport |
mark n.
|
rekor |
|
170 |
Sport |
mark n.
|
(bowlingde) tek atışta bütün lobutların devrilmesi |
|
171 |
Sport |
mark n.
|
(bowlingde) ikinci atışta bütün lobutların devrilmesi |
|
172 |
Sport |
mark n.
|
(çim topu oyununda) sahada sabit duran, iki tarafından basık bir top |
|
173 |
Sport |
mark n.
|
(bowlingde) bir kuka türü |
|
174 |
Sport |
mark n.
|
(ragbide) kendi 22 m'lik sahasında duran bir oyuncunun rakip tarafından ileriye doğru atılan bir topu yakalaması ve "mark" diye bağırarak serbest vuruş yapmaya hak kazanması |
|
175 |
Sport |
mark n.
|
(avustralya futbolunda) serbest vuruş hakkı verilmesi ile sonuçlanan, en az 10 m'lik bir mesafeden yapılan vuruşla gelen topu yakalama |
|
176 |
Sport |
mark n.
|
(boksta) sporcunun diz altı şortunun belirlediği ve midesine denk gelen sınıra veya bu sınırın üstüne yumruk atma |
|
177 |
Sport |
mark n.
|
(ragbide) serbest vuruşun veya penaltı vuruşunun yapılabildiği nokta |
|
178 |
Sport |
mark v.
|
markaja almak |
|
179 |
Sport |
mark v.
|
rekor kırmak |
|
180 |
Sport |
mark v.
|
(rakip takımın oyuncusuna karşı) defans yapmak |
|
181 |
Sport |
mark v.
|
(birinin golf topunu) egzersiz sahasından alıp yerine bir işaret bırakmak |
|
Football |
|
182 |
Football |
mark n.
|
(avustralya futbolunda) serbest vuruş hakkı verilmesi ile sonuçlanan, en az 10 m'lik bir mesafeden yapılan vuruşla gelen topu yakalama |
|
Card |
|
183 |
Card |
mark v.
|
kartın arkasına veya ucuna hile amacıyla belirsiz bir işaret koymak |
|
Archaic |
|
184 |
Archaic |
mark n.
|
küçük bir bölge veya prenslik türü |
|
Slang |
|
185 |
Slang |
mark n.
|
dolandırıcının gözüne kestirdiği kurban |
|
186 |
Slang |
mark n.
|
keriz |
|
187 |
Slang |
mark n.
|
kolay aldanan kimse |
|
|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
leave a mark v.
|
iz bırakmak |
|
The wet vase left a mark on the table.
Islak vazo, masanın üzerinde iz bıraktı.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
question mark n.
|
soru işareti |
|
Yet there is still a huge question mark hanging over all this.
Ancak tüm bunların üzerinde hala büyük bir soru işareti var.
More Sentences
|
3 |
General |
exclamation mark (i) n.
|
ünlem işareti (i) |
|
This sentence ends with an exclamation mark!
Bu cümle bir ünlem işareti ile bitiyor!
More Sentences
|
4 |
General |
german mark n.
|
alman markı |
|
The German mark was a currency with a proud past.
Alman markı gururlu bir geçmişe sahip bir para birimiydi.
More Sentences
|
5 |
General |
bite mark n.
|
ısırık izi |
|
He had bite marks on his forearms.
Kollarında ısırık izleri vardı.
More Sentences
|
6 |
General |
teeth mark n.
|
diş izi |
|
There are teeth marks on the end of that pencil.
O kalemin ucunda diş izleri var.
More Sentences
|
7 |
General |
miss the mark v.
|
ıskalamak |
|
The new motto 'Everything but Arms'sounds fine but misses the mark.
Yeni slogan 'Silahlar hariç her şey' kulağa hoş geliyor ama hedefi ıskalıyor.
More Sentences
|
8 |
General |
hit the mark v.
|
hedefi vurmak |
|
He hit the mark.
Hedefi vurdu.
More Sentences
|
9 |
General |
overstep the mark v.
|
haddini aşmak |
|
The European Commission, as I said, has overstepped the mark.
Avrupa Komisyonu, dediğim gibi, haddini aşmıştır.
More Sentences
|
10 |
General |
on the mark adv.
|
isabetli |
|
They asked a question that was right on the mark.
Tamamen isabetli bir soru sordular.
More Sentences
|
Phrasals |
|
11 |
Phrasals |
mark with v.
|
ile işaretlemek |
|
All exits are marked with an exit sign.
Tüm çıkışlar bir çıkış işareti ile işaretlenmiştir.
More Sentences
|
12 |
Phrasals |
mark (someone or something) with (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyle) işaretlemek |
|
The footnotes are marked with an asterisk.
Dipnotlar yıldızla işaretlenmiştir.
More Sentences
|
Idioms |
|
13 |
Idioms |
overstep the mark v.
|
haddini aşmak |
|
Aren't you overstepping the mark there?
Burada haddini aşmıyor musun?
More Sentences
|
General |
|
14 |
General |
high water mark n.
|
suyun en çok yükseldiği nokta |
|
15 |
General |
skid mark n.
|
patinaj izi |
|
16 |
General |
slash mark n.
|
taksim |
|
17 |
General |
bench mark n.
|
denektaşı |
|
18 |
General |
bench mark n.
|
röper noktası |
|
19 |
General |
low water mark n.
|
alçak su seviyesi |
|
20 |
General |
high water mark n.
|
azami kabarma esnasında suyun ulaştığı düzeyi belirten gösterge |
|
21 |
General |
exclamation mark n.
|
nida işareti |
|
22 |
General |
d mark n.
|
alman markı |
|
23 |
General |
demerit mark n.
|
uyarı |
|
24 |
General |
year mark n.
|
yıllık marka |
|
25 |
General |
a bad mark n.
|
kötü not |
|
26 |
General |
bench mark n.
|
röper |
|
27 |
General |
skid mark n.
|
fren izi |
|
28 |
General |
german mark n.
|
mark |
|
29 |
General |
black mark n.
|
alınkarası |
|
30 |
General |
interrogation mark n.
|
soru işareti |
|
31 |
General |
high water mark n.
|
azami kabarma göstergesi |
|
32 |
General |
a bad mark n.
|
zayıf not |
|
33 |
General |
bad mark n.
|
zayıf |
|
34 |
General |
bad mark n.
|
kırık |
|
35 |
General |
sea mark n.
|
deniz işareti |
|
36 |
General |
cue mark n.
|
geçme işareti |
|
37 |
General |
bench mark n.
|
seviye işareti |
|
38 |
General |
slash mark n.
|
taksim işareti |
|
39 |
General |
mark sense card n.
|
işaret algılama kartı |
|
40 |
General |
hitting the mark n.
|
isabet |
|
41 |
General |
mark sensing n.
|
işaret algılama |
|
42 |
General |
deutsche mark n.
|
alman markı |
|
43 |
General |
bench mark n.
|
ölçüt |
|
44 |
General |
quotation mark n.
|
tırnak işareti |
|
45 |
General |
a bad mark n.
|
kırık not |
|
46 |
General |
call mark n.
|
kütüphanelerde bir kitabın üzerindeki ait olduğu rafı gösteren damga |
|
47 |
General |
hall mark n.
|
özellik |
|
48 |
General |
question mark n.
|
soru imi |
|
49 |
General |
mark reader n.
|
im okuyucu |
|
50 |
General |
identification mark n.
|
marka |
|
51 |
General |
registered trade mark n.
|
müseccel marka |
|
52 |
General |
bench mark n.
|
kıstas |
|
53 |
General |
punctuation mark n.
|
noktalama işareti |
|
54 |
General |
check mark n.
|
puantaj |
|
55 |
General |
finnish mark n.
|
finlandiya markkası |
|
56 |
General |
diacritical mark n.
|
vurgu imi |
|
57 |
General |
exam mark n.
|
sınav notu |
|
58 |
General |
strawberry mark n.
|
yüzdeki kırmızı leke |
|
59 |
General |
boundary mark n.
|
sınır işareti |
|
60 |
General |
assay mark n.
|
ayar damgası |
|
61 |
General |
black mark n.
|
kara leke |
|
62 |
General |
brush mark n.
|
fırça izi |
|
63 |
General |
deletion mark n.
|
silme imi |
|
64 |
General |
diacritical mark n.
|
harf imi |
|
65 |
General |
diacritical mark n.
|
ayırıcı işaret |
|
66 |
General |
diacritical mark n.
|
belirtici işaret |
|
67 |
General |
registered trade mark n.
|
tescilli ticari marka |
|
68 |
General |
finger mark n.
|
parmak izi |
|
69 |
General |
black-and-blue mark n.
|
morluk |
|
70 |
General |
high-water mark n.
|
doruk |
|
71 |
General |
low-water mark n.
|
alçak su seviyesi işareti |
|
72 |
General |
high-water mark n.
|
suyun azami kabarma noktası |
|
73 |
General |
low-water mark n.
|
bir şeyin en alçak noktası |
|
74 |
General |
high-water mark n.
|
en üstün başarı düzeyi |
|
75 |
General |
plate-mark n.
|
nitelik |
|
76 |
General |
plate-mark n.
|
özellik |
|
77 |
General |
post mark n.
|
posta pulu |
|
78 |
General |
manufacturer's mark n.
|
yapımcı firma işareti |
|
79 |
General |
quotation mark n.
|
tırnak imi |
|
80 |
General |
birth mark n.
|
doğum lekesi |
|
81 |
General |
bullet mark n.
|
kurşun izi |
|
82 |
General |
track mark n.
|
iğne izi |
|
83 |
General |
hoof mark n.
|
toynak izi |
|
84 |
General |
an identifying mark on the suspect n.
|
şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb) |
|
85 |
General |
distinguishing mark n.
|
ayırt edici işaret |
|
86 |
General |
word mark n.
|
kelime işareti |
|
87 |
General |
word mark n.
|
sözcük işareti |
|
88 |
General |
figurative mark n.
|
temsili işaret |
|
89 |
General |
mark-up n.
|
fiyat artışı |
|
90 |
General |
mark-ups n.
|
zamlar |
|
91 |
General |
mark-up n.
|
alış ve satış fiyatları arasındaki fark |
|
92 |
General |
passing mark n.
|
ders geçme notu |
|
93 |
General |
pass mark n.
|
ders geçme notu |
|
94 |
General |
speech mark n.
|
tırnak işareti |
|
95 |
General |
mark I helmet n.
|
çelik savaş başlığı |
|
96 |
General |
mark I helmet n.
|
çelik savaş miğferi |
|
97 |
General |
order mark (school, brit) n.
|
(okulda verilen) ufak ceza |
|
98 |
General |
letter with accent mark n.
|
şapkalı harf |
|
99 |
General |
mark up n.
|
düzeltme veya açıklama amacıyla bir kağıdın üzerine not düşme |
|
100 |
General |
oil mark n.
|
yağ izi |
|
101 |
General |
thumb mark n.
|
başparmak izi |
|
102 |
General |
town mark n.
|
şehrin adını gösteren posta damgası |
|
103 |
General |
a man of mark n.
|
dikkat çeken, ünlü kişi |
|
104 |
General |
length mark n.
|
uzunluk işareti |
|
105 |
General |
witch's mark n.
|
cadı damgası |
|
106 |
General |
hall-mark n.
|
tanımlayıcı işaret |
|
107 |
General |
hall-mark n.
|
tanımlayıcı nişan |
|
108 |
General |
question mark n.
|
bilinmeyen şey |
|
109 |
General |
question mark n.
|
gizemli şey |
|
110 |
General |
question mark n.
|
muamma |
|
111 |
General |
question mark n.
|
(sporcu gibi) kondisyonu, başarısı veya yeteneği şüpheli olan kimse |
|
112 |
General |
minute mark n.
|
kronolojik, coğrafi veya matematiksel dakikaları ifade etmek için kullanılan işaret |
|
113 |
General |
ripple mark n.
|
dalgalı yüzeydeki dairesel çıkıntı |
|
114 |
General |
plague mark n.
|
veba izi |
|
115 |
General |
plague mark n.
|
tedavi edilemeyen bir hastalığın izi |
|
116 |
General |
pug mark n.
|
ayak izi |
|
117 |
General |
pug mark n.
|
vahşi memeliye ait ayak izi |
|
118 |
General |
shilling mark n.
|
şilin ile peniyi ayıran virgül |
|
119 |
General |
leave a mark v.
|
yer etmek |
|
120 |
General |
mark up v.
|
yükseltmek |
|
121 |
General |
overstep the mark v.
|
çizgiyi aşmak |
|
122 |
General |
mark out v.
|
planlamak |
|
123 |
General |
mark up v.
|
zam yapmak |
|
124 |
General |
make a mark v.
|
nişan koymak |
|
125 |
General |
mark something up v.
|
zam yapmak |
|
126 |
General |
mark down v.
|
not etmek |
|
127 |
General |
mark up v.
|
fiyatını yükseltmek |
|
128 |
General |
mark down v.
|
fiyatını indirmek |
|
129 |
General |
overstep the mark v.
|
çizmeyi aşmak |
|
130 |
General |
hit the mark v.
|
isabet ettirmek |
|
131 |
General |
hit the mark v.
|
başarmak |
|
132 |
General |
mark time v.
|
yerinde saymak |
|
133 |
General |
be wide of the mark v.
|
hedeften uzak olmak |
|
134 |
General |
miss the mark v.
|
tahmini yanlış çıkmak |
|
135 |
General |
leave a mark on v.
|
üzerinde işaret bırakmak |
|
136 |
General |
mark a man v.
|
adam tutmak |
|
137 |
General |
give a mark v.
|
not vermek |
|
138 |
General |
mark up v.
|
fiyatları yükseltmek |
|
139 |
General |
overstep the mark v.
|
aşırı gitmek |
|
140 |
General |
be up to the mark v.
|
istenilen derecede olmak |
|
141 |
General |
hit the mark v.
|
tahmini doğru olmak |
|
142 |
General |
mark up v.
|
fiyatını artırmak |
|
143 |
General |
mark down v.
|
kaydetmek |
|
144 |
General |
make one's mark v.
|
isim yapmak |
|
145 |
General |
mark an era v.
|
çığır açmak |
|
146 |
General |
toe the mark v.
|
kurallara uymak |
|
147 |
General |
mark down v.
|
fiyat düşürmek |
|
148 |
General |
mark somebody down v.
|
notunu kırmak |
|
149 |
General |
mark a new epoch v.
|
çığır açmak |
|
150 |
General |
mark off v.
|
sınırlarını çizmek |
|
151 |
General |
mark time v.
|
beklemek |
|
152 |
General |
mark out v.
|
sınırlarını çizmek |
|
153 |
General |
mark out v.
|
seçip ayırmak |
|
154 |
General |
mark so as not to forget v.
|
mim koymak |
|
155 |
General |
miss the mark v.
|
hedefi tutturamamak |
|
156 |
General |
get a mark v.
|
not almak |
|
157 |
General |
mark somebody up v.
|
notunu yükseltmek |
|
158 |
General |
mark out v.
|
planını yapmak |
|
159 |
General |
make one's mark v.
|
adından söz ettirmek |
|
160 |
General |
hit the mark v.
|
rast gelmek |
|
161 |
General |
make one's mark v.
|
ün kazanmak |
|
162 |
General |
mark down v.
|
düşürmek |
|
163 |
General |
overstep the mark v.
|
su koyvermek |
|
164 |
General |
cause to hit the mark v.
|
rast getirmek |
|
165 |
General |
overshoot the mark v.
|
aşırılığa kaçmak |
|
166 |
General |
mark up v.
|
çizmek |
|
167 |
General |
hit the mark v.
|
isabet etmek |
|
168 |
General |
get a poor mark v.
|
zayıf almak |
|
169 |
General |
overstep the mark v.
|
çok olmak |
|
170 |
General |
overstep the mark v.
|
çok ileri gitmek |
|
171 |
General |
mark down v.
|
ucuzlatmak |
|
172 |
General |
mark out v.
|
ayırmak |
|
173 |
General |
make one's mark v.
|
damgasını vurmak |
|
174 |
General |
mark something up v.
|
fiyatını artırmak |
|
175 |
General |
leave one's mark on v.
|
damgasını vurmak |
|
176 |
General |
get low mark v.
|
düşük not almak |
|
177 |
General |
mark down one's price v.
|
fiyatını indirmek |
|
178 |
General |
mark down the price v.
|
fiyatı indirmek |
|
179 |
General |
mark down one's price v.
|
fiyatını düşürmek |
|
180 |
General |
mark down the price v.
|
fiyatı düşürmek |
|
181 |
General |
overshoot the mark v.
|
aşırı gitmek |
|
182 |
General |
leave a mark v.
|
iz çıkarmak |
|
183 |
General |
make a mark v.
|
iz bırakmak |
|
184 |
General |
make a mark v.
|
iz çıkarmak |
|
185 |
General |
mark down the prices v.
|
fiyatları aşağı çekmek |
|
186 |
General |
mark down the prices v.
|
fiyatları düşürmek |
|
187 |
General |
mark down the price v.
|
fiyatı aşağı çekmek |
|
188 |
General |
get poor mark v.
|
zayıf not almak |
|
189 |
General |
get bad mark v.
|
kırık not almak |
|
190 |
General |
get poor mark v.
|
kırık not almak |
|
191 |
General |
get bad mark v.
|
zayıf not almak |
|
192 |
General |
get low mark v.
|
zayıf not almak |
|
193 |
General |
get low mark v.
|
kırık not almak |
|
194 |
General |
mark up price v.
|
fiyat yükseltmek |
|
195 |
General |
mark up the price v.
|
fiyatı yükseltmek |
|
196 |
General |
mark up price v.
|
fiyat arttırmak |
|
197 |
General |
mark up the price v.
|
fiyatı arttırmak |
|
198 |
General |
mark up the price v.
|
fiyatı artırmak |
|
199 |
General |
make one's mark in history v.
|
tarihe damgasını vurmak |
|
200 |
General |
leave one's mark in history v.
|
tarihe damgasını vurmak |
|
201 |
General |
mark down the price v.
|
fiyatı (aşağı) çekmek |
|
202 |
General |
mark down v.
|
indirmek |
|
203 |
General |
mark up v.
|
(fiyat) zam yapmak |
|
204 |
General |
mark up v.
|
artırmak |
|
205 |
General |
make speeches to mark the meaning and importance of the day v.
|
günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapmak |
|
206 |
General |
leave one's mark v.
|
belleklere kazınmak |
|
207 |
General |
leave one's mark v.
|
kalıcı iz bırakmak |
|
208 |
General |
just enough off the mark v.
|
ıskalamak |
|
209 |
General |
just enough off the mark v.
|
ucu ucuna kaçırmak |
|
210 |
General |
put a question mark in the minds v.
|
kafalarda soru işareti yaratmak |
|
211 |
General |
raise a question mark in minds v.
|
kafalarda soru işareti yaratmak |
|
212 |
General |
leave a question mark over minds v.
|
kafalarda soru işareti yaratmak |
|
213 |
General |
make one's mark v.
|
şöhret kazanmak |
|
214 |
General |
get a high mark v.
|
yüksek not almak |
|
215 |
General |
leave a negative mark v.
|
olumsuz bir iz bırakmak |
|
216 |
General |
leave a negative mark v.
|
olumsuz iz bırakmak |
|
217 |
General |
mark someone absent v.
|
yok yazmak |
|
218 |
General |
mark a new period of v.
|
yeni bir döneme işaret etmek |
|
219 |
General |
put a question mark in the minds v.
|
kafalarda soru işareti bırakmak |
|
220 |
General |
get a bad mark v.
|
zayıf bir not almak |
|
221 |
General |
get a bad mark v.
|
kötü bir not almak |
|
222 |
General |
score high mark v.
|
yüksek not/puan almak |
|
223 |
General |
put a check mark on v.
|
tik atmak |
|
224 |
General |
get poor mark v.
|
düşük not almak |
|
225 |
General |
re-mark v.
|
yeniden işaretlemek |
|
226 |
General |
make one's mark v.
|
amacına ulaşmak |
|
227 |
General |
make one's mark v.
|
şöhret elde etmek |
|
228 |
General |
hall-mark v.
|
alamet-i farikasını meydana getirmek |
|
229 |
General |
hall-mark v.
|
belirleyici özelliklerini göstermek |
|
230 |
General |
hall-mark v.
|
ayırıcı özellik olmak |
|
231 |
General |
date-mark v.
|
tarih ve yer işareti eklemek |
|
232 |
General |
beside the mark adj.
|
alakasız |
|
233 |
General |
of mark adj.
|
ehemmiyetli |
|
234 |
General |
beside the mark adj.
|
konu dışı |
|
235 |
General |
beside the mark adj.
|
münasebeti olmayan |
|
236 |
General |
of mark adj.
|
meşhur |
|
237 |
General |
up to the mark adv.
|
en ince noktasına kadar |
|
238 |
General |
below the mark adv.
|
istenilen derecede değil |
|
239 |
General |
good mark interj.
|
aferin |
|
Phrasals |
|
240 |
Phrasals |
mark out v.
|
ayıklamak |
|
241 |
Phrasals |
mark up v.
|
bir şeyin fiyatını yükseltmek |
|
242 |
Phrasals |
mark up v.
|
fiyatını yükseltmek |
|
243 |
Phrasals |
mark down v.
|
fiyatını düşürmek |
|
244 |
Phrasals |
mark down v.
|
fiyatını indirmek |
|
245 |
Phrasals |
mark out v.
|
sınırlarını çizmek |
|
246 |
Phrasals |
mark off v.
|
sınırla ayırmak |
|
247 |
Phrasals |
mark off v.
|
sınırlarını çizmek |
|
248 |
Phrasals |
mark up v.
|
zam yapmak |
|
249 |
Phrasals |
mark something in v.
|
(x/a vb ile) işaretlemek |
|
250 |
Phrasals |
mark (someone or something) off v.
|
(birinin/bir şeyin) notunu düşürmek |
|
251 |
Phrasals |
mark (someone or something) off v.
|
(birinin/bir şeyin) puanını düşürmek |
|
252 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birini/bir şeyi listeden çıkarmak |
|
253 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birinin/bir şeyin adını silmek |
|
254 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birini/bir şeyi listeden silmek |
|
255 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birini/bir şeyi listeden kaldırmak |
|
256 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birini/bir şeyi işaretlemek |
|
257 |
Phrasals |
mark someone or something off v.
|
birini/bir şeyi listede bir şeyin göstergesi olarak işaretlemek |
|
258 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birini/bir şeyi listeden çıkarmak |
|
259 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birinin/bir şeyin adını silmek |
|
260 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birini/bir şeyi listeden silmek |
|
261 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birini/bir şeyi listeden kaldırmak |
|
262 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birini/bir şeyi işaretlemek |
|
263 |
Phrasals |
mark someone or something out v.
|
birini/bir şeyi listede bir şeyin göstergesi olarak işaretlemek |
|
264 |
Phrasals |
mark off v.
|
işaretlemek |
|
265 |
Phrasals |
mark off v.
|
ismini listede bir şeyin göstergesi olarak işaretlemek |
|
266 |
Phrasals |
mark off v.
|
isminin yanına bir işaret koymak |
|
267 |
Phrasals |
mark off v.
|
listeden çıkarmak |
|
268 |
Phrasals |
mark off v.
|
listeden silmek |
|
269 |
Phrasals |
mark off v.
|
listeden kaldırmak |
|
270 |
Phrasals |
mark off v.
|
notunu/puanını düşürmek |
|
271 |
Phrasals |
mark up v.
|
işaretlemek |
|
272 |
Phrasals |
mark up v.
|
işaret koymak |
|
273 |
Phrasals |
mark up v.
|
işaretle belirtmek |
|
274 |
Phrasals |
mark off v.
|
ölçüleri düzeltmek için işaretlemek veya çizmek |
|
275 |
Phrasals |
mark off v.
|
(dökümü) makine ile işleme ve yerleştirme için işaretlemek |
|
276 |
Phrasals |
mark off v.
|
(giysi boyası) koyu alanlardan açık alanlara akmak |
|
277 |
Phrasals |
mark out v.
|
sınıflandırmak |
|
278 |
Phrasals |
mark out v.
|
tasnif etmek |
|
279 |
Phrasals |
mark someone down v.
|
birine düşük puan vermek |
|
280 |
Phrasals |
mark someone down v.
|
birinden puan kırmak |
|
281 |
Phrasals |
mark someone down v.
|
birinin puanını kırmak/düşürmek |
|
282 |
Phrasals |
mark something down v.
|
bir şeyi kağıda yazmak |
|
283 |
Phrasals |
mark something down v.
|
bir şeyin fiyatını düşürmek |
|
284 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak etiketlemek |
|
285 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak işaretlemek |
|
286 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak |
|
287 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi) listeden (bir şey) olarak işaretlemek |
|
288 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek |
|
289 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
|
290 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
|
291 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak görmek |
|
292 |
Phrasals |
mark (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak yaftalamak |
|
293 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak |
|
294 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birini/bir şeyi) listeden (bir şey) olarak işaretlemek |
|
295 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunu göstermek |
|
296 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
|
297 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
|
298 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak görmek |
|
299 |
Phrasals |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak yaftalamak |
|
300 |
Phrasals |
mark (someone or something) with (something) v.
|
(birine/bir şeye bir şeyle) işaret koymak |
|
301 |
Phrasals |
mark (someone or something) with (something) v.
|
(birine/bir şeye) bir işaret koymak |
|
302 |
Phrasals |
mark (someone or something) with (something) v.
|
(birine/bir şeye bir şey) işareti koymak |
|
303 |
Phrasals |
mark (something) in (something) v.
|
(bir şeyi bir şeyle) işaretlemek |
|
304 |
Phrasals |
mark as v.
|
olarak işaretlemek |
|
305 |
Phrasals |
mark as v.
|
olarak imlemek |
|
306 |
Phrasals |
mark in v.
|
ile işaretlemek |
|
Phrases |
|
307 |
Phrases |
at the six-month mark expr.
|
altıncı ayda |
|
Colloquial |
|
308 |
Colloquial |
near to the mark adj.
|
kabul sınırını aşmış |
|
309 |
Colloquial |
close to the mark adj.
|
kabul sınırını aşmış |
|
310 |
Colloquial |
god save the mark! expr.
|
aman tanrım! |
|
311 |
Colloquial |
up to the mark expr.
|
durumu normal |
|
312 |
Colloquial |
on your mark-get set-go! expr.
|
hazır ol . . . başla! |
|
313 |
Colloquial |
close to the mark expr.
|
hemen hemen doğru |
|
314 |
Colloquial |
near to the mark expr.
|
hemen hemen doğru |
|
315 |
Colloquial |
up to the mark expr.
|
her zamanki gibi |
|
316 |
Colloquial |
on my mark expr.
|
işaretimle |
|
317 |
Colloquial |
up to the mark expr.
|
iyi |
|
318 |
Colloquial |
beside the mark expr.
|
konuyla ilgisiz |
|
319 |
Colloquial |
beside the mark expr.
|
konuyla alakasız |
|
320 |
Colloquial |
god save the mark! expr.
|
ne diyeceğimi bilemiyorum! |
|
321 |
Colloquial |
right on mark expr.
|
kesinlikle doğru |
|
322 |
Colloquial |
beside the mark expr.
|
konu dışı |
|
323 |
Colloquial |
beside the mark expr.
|
söz konusu edilemez |
|
324 |
Colloquial |
beside the mark expr.
|
söz konusu değil |
|
325 |
Colloquial |
on your mark-get set-go expr.
|
yerlerinize . . . hazır . . . başla! |
|
326 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
unutma ki |
|
327 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
dikkatini çekerim ki |
|
328 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
hesaba katmak gerek ki |
|
329 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
bilmek gerek ki |
|
330 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
göz ardı etmemek gerek ki |
|
331 |
Colloquial |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
göz önünde bulundurmak gerek ki |
|
332 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
yerlerinize/yerinize |
|
333 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
yerlerinizi/yerinizi alın |
|
334 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
hazır olun |
|
335 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
yerlerinize/yerinize geçin |
|
336 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
başlama pozisyonunuzu alın |
|
337 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
başlama pozisyonuna geçin |
|
338 |
Colloquial |
on your mark exclam.
|
başlamaya hazır olun |
|
Idioms |
|
339 |
Idioms |
a black mark (against somebody) n.
|
kara leke |
|
340 |
Idioms |
there’s a question mark (hanging) over somebody/something n.
|
bir kişi/şey hakkında soru işaretinin olması |
|
341 |
Idioms |
a black mark (against somebody) n.
|
itibarını zedeleme |
|
342 |
Idioms |
there’s a question mark (hanging) over somebody/something n.
|
akılda şüpheler olması |
|
343 |
Idioms |
a black mark (against somebody) n.
|
adını lekeleme |
|
344 |
Idioms |
a black mark (against somebody) n.
|
kötü şöhret |
|
345 |
Idioms |
a black mark (against somebody) n.
|
(birinin) adının çıkması |
|
346 |
Idioms |
a black mark beside (one's) name n.
|
mimlenme |
|
347 |
Idioms |
a black mark beside (one's) name n.
|
kara leke |
|
348 |
Idioms |
beauty mark n.
|
burnun alt kenarındaki veya dudak üstündeki ben |
|
349 |
Idioms |
black mark beside someone's name n.
|
adındaki kara leke |
|
350 |
Idioms |
late off the mark n.
|
müdahalede geç kalma |
|
351 |
Idioms |
an indelible mark n.
|
silinmez bir iz |
|
352 |
Idioms |
indelible mark n.
|
silinmez iz |
|
353 |
Idioms |
easy mark n.
|
kolayca kandırılan kimse |
|
354 |
Idioms |
easy mark n.
|
kolayca oyuna getirilen kimse |
|
355 |
Idioms |
easy mark n.
|
kolay lokma |
|
356 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
tam isabet |
|
357 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
tamamen doğru |
|
358 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
kesinlikle doğru |
|
359 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
harfiyen doğru |
|
360 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
tam olarak doğru |
|
361 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
nokta atışı |
|
362 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
mükemmel şekilde isabetli |
|
363 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
eksiksiz |
|
364 |
Idioms |
spot on the mark n.
|
kusursuz |
|
365 |
Idioms |
a black mark n.
|
kara bir leke |
|
366 |
Idioms |
a black mark n.
|
uzun süren olumsuz etki |
|
367 |
Idioms |
a black mark n.
|
bir hatanın gölgesi/olumsuz etkisi |
|
368 |
Idioms |
a black mark against (one) n.
|
(birinin) üzerinde kara bir leke |
|
369 |
Idioms |
a black mark against (one) n.
|
(birinin) itibarını zedeleyen olumsuz etki |
|
370 |
Idioms |
a black mark against (one) n.
|
(birinin) ismini lekeleyen bir hata |
|
371 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
birinin üzerinde kara bir leke |
|
372 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
birinin itibarını zedeleyen olumsuz etki |
|
373 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
birinin ismini lekeleyen bir hata |
|
374 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
kara leke |
|
375 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
itibarını zedeleme |
|
376 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
adını lekeleme |
|
377 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
kötü şöhret |
|
378 |
Idioms |
a black mark against someone n.
|
birinin adının çıkması |
|
379 |
Idioms |
a question mark n.
|
bir soru işareti |
|
380 |
Idioms |
a question mark n.
|
kafalardaki bir soru işareti |
|
381 |
Idioms |
a question mark n.
|
belirsizlik |
|
382 |
Idioms |
a question mark n.
|
bilinmezlik |
|
383 |
Idioms |
a question mark n.
|
bir şüphe |
|
384 |
Idioms |
a question mark n.
|
tam olarak emin olmama |
|
385 |
Idioms |
a question mark hangs over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında akıllardaki şüphe |
|
386 |
Idioms |
a question mark hangs over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında soru işareti |
|
387 |
Idioms |
a question mark hangs over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku |
|
388 |
Idioms |
a question mark hanging over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında akıllardaki şüphe |
|
389 |
Idioms |
a question mark hanging over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında soru işareti |
|
390 |
Idioms |
a question mark hanging over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku |
|
391 |
Idioms |
a question mark over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında akıllardaki şüphe |
|
392 |
Idioms |
a question mark over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında soru işareti |
|
393 |
Idioms |
a question mark over somebody/something n.
|
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku |
|
394 |
Idioms |
beauty mark n.
|
güzellik beni |
|
395 |
Idioms |
beauty mark n.
|
yüzde bulunan küçük, belirgin ve karakteristik ben |
|
396 |
Idioms |
black mark n.
|
mimlenme |
|
397 |
Idioms |
black mark n.
|
başarısızlık göstergesi |
|
398 |
Idioms |
black mark n.
|
kötü şöhret |
|
399 |
Idioms |
black mark n.
|
adının çıkması |
|
400 |
Idioms |
black mark n.
|
olumsuz intiba |
|
401 |
Idioms |
black mark beside name n.
|
mimlenme |
|
402 |
Idioms |
black mark beside name n.
|
kara leke |
|
403 |
Idioms |
black mark beside name n.
|
adındaki kara leke |
|
404 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
mimlenme |
|
405 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
kötü şöhret |
|
406 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
kara leke |
|
407 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
birinin adındaki kara leke |
|
408 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
birinin adına düşen gölge |
|
409 |
Idioms |
black mark beside one's name n.
|
birinin adının kötüye çıkması |
|
410 |
Idioms |
question mark over n.
|
(bir şey) hakkında soru işareti |
|
411 |
Idioms |
question mark over n.
|
(bir şey) hakkında belirsizlik |
|
412 |
Idioms |
question mark over n.
|
(bir şey) hakkında kuşku |
|
413 |
Idioms |
mark a point v.
|
(bilardoda) başarılı vuruş yapmak |
|
414 |
Idioms |
mark time v.
|
oyalanmak |
|
415 |
Idioms |
mark a point v.
|
(krikette) iyi bir koşu yapmak |
|
416 |
Idioms |
mark time v.
|
ertelemek |
|
417 |
Idioms |
mark time v.
|
hiçbir yere varmamak |
|
418 |
Idioms |
mark time v.
|
(asker) olduğu yerde ilerlemeksizin uygun adım atmak |
|
419 |
Idioms |
mark time v.
|
geçici olarak iş durdurmak |
|
420 |
Idioms |
toe a mark v.
|
kurala uymak |
|
421 |
Idioms |
toe a mark v.
|
söyleneni yapmak |
|
422 |
Idioms |
toe a mark v.
|
emirlere uymak |
|
423 |
Idioms |
toe a mark v.
|
sorumluluğunu yerine getirmek |
|
424 |
Idioms |
toe the mark v.
|
yarış veya maçın başlamasına hazır olduğunu göstermek için ayak veya elle başlama çizgisine dokunmak |
|
425 |
Idioms |
mark (one's) card v.
|
tüyo vermek |
|
426 |
Idioms |
mark (one's) card v.
|
bir konuda gizli bilgi vermek |
|
427 |
Idioms |
mark (one's) card v.
|
bir konuyla ilgili uyarmak |
|
428 |
Idioms |
mark (one's) card v.
|
bir konuya dikkatini çekmek |
|
429 |
Idioms |
mark someone's card v.
|
tüyo vermek |
|
430 |
Idioms |
mark someone's card v.
|
bir konuda gizli bilgi vermek |
|
431 |
Idioms |
mark someone's card v.
|
bir konuyla ilgili uyarmak |
|
432 |
Idioms |
mark someone's card v.
|
bir konuya dikkatini çekmek |
|
433 |
Idioms |
make one's mark v.
|
adını yazdırmak |
|
434 |
Idioms |
hit the mark v.
|
büyük ikramiye kazanmak |
|
435 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
beklenilenden çok uzakta olmak/kalmak |
|
436 |
Idioms |
mark time v.
|
bir şey yapmadan beklemek/oyalanmak |
|
437 |
Idioms |
bring up to the mark v.
|
belli bir düzeye getirmek |
|
438 |
Idioms |
leave one's mark on someone v.
|
birisi üzerinde iz bırakmak |
|
439 |
Idioms |
bring up to the mark v.
|
belli bir standarda getirmek |
|
440 |
Idioms |
mark someone for life v.
|
birini hayatı boyunca unutamayacağı bir şekilde etkilemek |
|
441 |
Idioms |
make one's mark v.
|
başarısını kanıtlamak |
|
442 |
Idioms |
get off the mark v.
|
bir maçta ilk sayıyı yapmak |
|
443 |
Idioms |
get off the mark v.
|
bir maçta ilk golü atmak |
|
444 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
beklenilenden çok uzakta olmak/kalmak |
|
445 |
Idioms |
fall short of the mark v.
|
beklentilerin altında kalmak |
|
446 |
Idioms |
toe the mark v.
|
bekleneni yapmak |
|
447 |
Idioms |
fall short of the mark v.
|
beklentilerin altında olmak |
|
448 |
Idioms |
fall short of the mark v.
|
beklentileri karşılayamamak |
|
449 |
Idioms |
bring up to the mark v.
|
doğru seviyeye getirmek |
|
450 |
Idioms |
leave one's mark on v.
|
damgasını vurmak |
|
451 |
Idioms |
leave its mark on v.
|
damgasını vurmak |
|
452 |
Idioms |
toe the mark v.
|
emirlere uymak |
|
453 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
hedeften/amaçtan çok uzakta olmak |
|
454 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
hedeften/amaçtan çok uzakta olmak |
|
455 |
Idioms |
be quick off the mark v.
|
hemen/derhal müdahale etmek |
|
456 |
Idioms |
mark down v.
|
fiyat kırmak |
|
457 |
Idioms |
overshoot the mark v.
|
ileri gitmek |
|
458 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
ıskalamak |
|
459 |
Idioms |
leave its mark on something v.
|
izlerini bırakmak |
|
460 |
Idioms |
mark the occasion v.
|
kutlamak |
|
461 |
Idioms |
be an easy mark v.
|
kolay lokma olmak |
|
462 |
Idioms |
leave an indelible mark v.
|
silinmez bir iz bırakmak |
|
463 |
Idioms |
toe the mark v.
|
söyleneni yapmak |
|
464 |
Idioms |
hit the mark v.
|
turnayı gözünden vurmak |
|
465 |
Idioms |
hit the something mark v.
|
-e seviyesine gelmek/yükselmek |
|
466 |
Idioms |
make one's mark v.
|
üne kavuşmak |
|
467 |
Idioms |
make one's mark v.
|
ünlü olmak |
|
468 |
Idioms |
be slow off the mark v.
|
(müdahale etmede) ağır kalmak |
|
469 |
Idioms |
walk the chalk mark v.
|
katı bir şekilde uymak |
|
470 |
Idioms |
walk the chalk mark v.
|
katı bir şekilde yerine getirmek |
|
471 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
hatalı olmak |
|
472 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
kusurlu olmak |
|
473 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
doğruluktan/gerçeklikten uzak olmak |
|
474 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
yanlış olmak |
|
475 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
haksız olmak |
|
476 |
Idioms |
be wide of the mark v.
|
uzaktan yakından alakası olmamak |
|
477 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
hatalı olmak |
|
478 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
kusurlu olmak |
|
479 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
doğruluktan/gerçeklikten (çok) uzak olmak |
|
480 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
(tamamen) yanlış olmak |
|
481 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
(tamamen) haksız olmak |
|
482 |
Idioms |
fall wide of the mark v.
|
uzaktan yakından alakası olmamak |
|
483 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi şanslı saymak |
|
484 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi mutluluk verici olarak düşünmek |
|
485 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi olumlu olarak düşünmek/hatırlamak |
|
486 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şey aklında olumlu bir yer etmek |
|
487 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi olumlu tanımlamak |
|
488 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi şanslı olarak düşünmek/hatırlamak |
|
489 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi şanslı/uğurlu olarak tanımlamak |
|
490 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şey hakkında hoş/güzel düşünceleri olmak |
|
491 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi hoş/güzel hatırlamak |
|
492 |
Idioms |
mark something with a white stone v.
|
bir şeyi olumlu/şanslı olarak kodlamak |
|
493 |
Idioms |
be off the mark v.
|
hatalı olmak |
|
494 |
Idioms |
be off the mark v.
|
yanlış olmak |
|
495 |
Idioms |
be close to the mark v.
|
hedefe neredeyse ulaşmış olmak |
|
496 |
Idioms |
be close to the mark v.
|
hedefe yaklaşmak |
|
497 |
Idioms |
be close to the mark v.
|
hemen hemen/neredeyse doğru olmak |
|
498 |
Idioms |
be close to/near the mark v.
|
neredeyse/hemen hemen doğru olmak |
|
499 |
Idioms |
be close to/near the mark v.
|
yaklaşık olarak doğru olmak |
|
500 |
Idioms |
be close to/near the mark v.
|
hedefe neredeyse ulaşmış olmak |
|