doğru! - Turkish English Dictionary

doğru!

Meanings of "doğru!" in English Turkish Dictionary : 4 result(s)

Turkish English
Slang
doğru! party on! exclam.
doğru! way! exclam.
British Slang
doğru! correctomondo! expr.
doğru! correctomundo! expr.

Meanings of "doğru!" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
doğru truth n.
I have always been taught that you must always tell your friends the truth, that you must not withhold anything.
Bana her zaman arkadaşlarına doğruyu söylemen gerektiği, hiçbir şeyi saklamaman gerektiği öğretildi.

More Sentences
doğru straight adj.
Let us tell Turkey straight, and we can dispense with this performance!
Türkiye'ye doğruyu söyleyelim ve bu gösteriden vazgeçelim!

More Sentences
doğru accurate adj.
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
doğru olmayan incorrect adj.
I believe your statement is incorrect.
İfadenizin doğru olmadığına inanıyorum.

More Sentences
doğru correct adj.
This is a different concept altogether and this is the correct word.
Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.

More Sentences
doğru right adj.
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.

More Sentences
doğru true adj.
From my own personal experience, the reverse is, in fact, true.
Kendi kişisel deneyimlerime göre, aslında bunun tersi doğrudur.

More Sentences
doğru düzgün decent adj.
He has not eaten a decent meal in a long time.
Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.

More Sentences
doğru dürüst properly adv.
Peaceful means of solving the problems have not been properly explored, let alone exhausted.
Sorunları çözmenin barışçıl yolları, bırakın tüketilmeyi, doğru dürüst araştırılmamıştır bile.

More Sentences
aşağıya doğru down adv.
We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.

More Sentences
ileriye doğru forward adv.
It is an excellent step forward.
Bu ileriye doğru atılmış mükemmel bir adım.

More Sentences
General
sapma (doğru/doğal/normal olandan) aberration n.
I believe this to be an aberration.
Bunun bir sapma olduğuna inanıyorum.

More Sentences
doğru bir cevap a straight answer n.
I'd like a straight answer.
Doğru bir cevap istiyorum.

More Sentences
doğru olma right n.
I think it would not be right to vote on it immediately.
Bence bunu hemen oylamak doğru olmaz.

More Sentences
doğru yön right direction n.
The report before us points in the right direction.
Önümüzdeki rapor doğru yöne işaret etmektedir.

More Sentences
doğru kullanım proper use n.
Nuclear power research and the issue of safety associated with its proper use are largely one and the same thing.
Nükleer enerji araştırmaları ve bunun doğru kullanımıyla ilgili güvenlik konusu büyük ölçüde bir ve aynı şeydir.

More Sentences
doğru kullanım correct usage n.
Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.

More Sentences
doğru cevap correct answer n.
Please mark the correct answer.
Lütfen doğru cevabı işaretleyiniz.

More Sentences
doğru zaman right time n.
The Commission's proposal has come at exactly the right time.
Komisyonun önerisi tam da doğru zamanda geldi.

More Sentences
doğru telaffuz correct pronunciation n.
This course will help you master correct pronunciation.
Bu kurs doğru telaffuzda ustalaşmanıza yardımcı olacak.

More Sentences
doğru karar correct decision n.
It was the correct decision because it began to dry again.
Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.

More Sentences
doğru boyut right size n.
It's the right size.
Bu doğru boyut.

More Sentences
doğru seçim right choice n.
You have to make the right choice.
Doğru seçimi yapmalısın.

More Sentences
doğru tercih right choice n.
I believe that this political choice is, without a doubt, the right choice.
Bu siyasi tercihin hiç şüphesiz doğru tercih olduğuna inanıyorum.

More Sentences
doğru sıra correct order n.
I believe that we are thus following the correct order.
Bu nedenle doğru sırayı takip ettiğimize inanıyorum.

More Sentences
doğru miktar correct amount n.
For Amendment 589, budget line B5-3111, the correct amount is EUR 300.000.
Değişiklik 589, bütçe kalemi B5-3111 için doğru miktar 300.000 Avro'dur.

More Sentences
doğru çıkmak come out right v.
That didn't come out right.
O doğru çıkmadı.

More Sentences
geriye doğru saymak count backwards v.
You have to count backwards in order to reach this 1% threshold.
Bu %1'lik eşiğe ulaşmak için geriye doğru saymanız gerekir.

More Sentences
sapmak (belirli bir yöne doğru) take v.
I took a wrong turn.
Yanlış yöne saptım.

More Sentences
doğru bulmamak disapprove of v.
I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.

More Sentences
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) yield v.
The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
doğru çıkmak come true v.
His predictions have come true.
Tahminleri doğru çıktı.

More Sentences
doğru tahmin etmek guess right v.
You guessed right.
Doğru tahmin ettiniz.

More Sentences
Common Usage
doğru yoldan sapmak warp v.
geriye doğru giden retrograde adj.
direği kıça doğru eğik görünen (tekne) rakish adj.
geriye doğru yapılan backward adj.
içe doğru inward adv.
batıya doğru west adv.
doğru düzgün bir şekilde fittingly adv.
ile doğru orantılı olarak in direct proportion to prep.
General
ahlakça doğru olan şey right n.
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip bowline n.
doğru hat straight line n.
doğru yoldan ayrılma estraying n.
doğru olmadığını kanıtlama negation n.
güneye doğru southwards n.
doğru yoldan sapma swerve n.
bir organın dışa doğru dönmesi extorsion n.
yukarı doğru kuyruk çekme (yazı) upstroke n.
doğru kullanım fair use n.
geriye doğru olma backwardness n.
doğru beam n.
doğru açı straight angle n.
mantıkla çelişen ama doğru olan söz paradox n.
fransa'nın güneyinden ve rhone ırmağı vadisinden akdeniz'e doğru esen serin kuzey rüzgarı mistral n.
tavanı arkaya doğru alçalan ve arkada koltuk alanı sınırlı olan araba coupe n.
güney amerika'da and dağları'ndan atlas okyanusu'na doğru esen sert, soğuk rüzgar pampero n.
havaya doğru vurulmuş top lob n.
ileriye doğru olma forwardness n.
karanın denize doğru çıkıntısı ness n.
doğru sözlülük truthfulness n.
ileri doğru izleme forward trace n.
doğru olmayan bir şekilde kullanma abuse n.
içe doğru büyümekte olan ingrownness n.
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi current n.
düşey doğru vertical line n.
bir alçak basınç alanına dönerek ve içe doğru hareket eden rüzgarlı alan cyclone n.
bir tarafa doğru hareket etme lateroduction n.
doğru varsayılan kanıtsız önerme postulate n.
doğru sooth n.
doğru yoldan ayırma perversion of n.
doğru akım continuous current n.
doğru gidiş directness n.
doğru yol true path n.
geriye doğru sayma countdown n.
geriye doğru maskeleme backmasking n.
doğru çeviri correct translation n.
birdenbire arkaya doğru savurma (tepki olarak başını) toss n.
diğerlerinden farklı bir yöne doğru uzamış saç kümesi cowlick n.
aşağıya doğru olma downrightness n.
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation n.
aşağıya doğru akım downdraft n.
iyiye doğru gitme upturn n.
tam doğru olmama inexactness n.
yukarı doğru göç ascent n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çareye başvurma expedience n.
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi panhandle n.
karadan denize doğru esen rüzgar land breeze n.
ileri doğru uzanan dar kara parçası panhandle n.
ekvatoryal karşı akıntının orta afrika'nın kuzeybatı kıyısı boyunca güneye doğru akan uzantısı guinea current n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çare expedient n.
ileriye doğru iki tane ucu olan ve kolu söküp takılabilen ütü sadiron n.
doğru bulmama disapproval n.
doğru yoldan ayrılma depravity n.
dışa doğru dönmüş olma eversion n.
doğru truer n.
aşağı doğru yönelen eğilim downtrend n.
doğuya doğru inşa etme orientation n.
suyun yana doğru akması interflow n.
doğru yol the right way n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
ileriye doğru hareket forward motion n.
aşağıya doğru aslılı olma durumu pendulousness n.
doğru çizgi line n.
ölçekdeş doğru parçası commensurable line segment n.
doğru düşünüp karar verme yetisi judgment n.
kalelerde dışarıya doğru üçgen oluşturacak şekilde inşa edilen siperler ravelin n.
doğru kullanış correct usage n.
ileriye doğru sürme propulsion n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
fikir veya ruhun derinliğine doğru inward n.
içine doğru çekme ensheathing n.
geriye doğru işleme (hukuk) retroaction n.
başarıya doğru ilerleyen kimse rising star n.
erkeklerde kulakların kenarında yüze doğru büyüyen saç sideburn n.
yanlış doğru cetveli erratum n.
dik doğru vertical line n.
doğru işareti tick n.
yatay doğru horizontal line n.
yukarıya doğru eğilim upward trend n.
yukarıya doğru giden eğri upward sloping curve n.
yukarıya doğru baskı upward pressure n.
içe doğru inset n.
yukarıdan gelen darbeyle ileriye doğru atılan top topspin n.
doğru olmadığını kanıtlama negations n.
kuzeye doğru alınan yol northing n.
kuzeye doğru katedilen mesafe northing n.
garaja doğru giden araba yolu garage drive n.
garaja doğru giden araba yolu driveway n.
doğru tercüme correct translation n.
yanlış doğru tablosu corrigenda n.
doğru ayar accurate adjustment n.
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş buckteeth n.
yana doğru hareket etme (araç) understeering n.
yana doğru hareket eden (araç) understeering n.
insanların yüksek bir yerden aşağıya doğru atladıkları ve esnek bir halatla yukarı çekildikleri bir etkinlik bungee jumping n.
yerinde ve doğru karar alma acumen n.
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi subtend n.
aşağıya doğru yanma downward combustion n.
geriye doğru silme erasing backspace n.
doğru olmayan erroneous n.
doğru-uzay linear space n.
doğru olmama inaccuracy n.
doğru yoldan saptırma debauch n.
doğru kabul etme credence n.
doğru yoldan saptırma corruption n.
noktalı doğru dotted line n.
doğru bileşim right combination n.
doğru birliktelik right combination n.
doğru kombinasyon right combination n.
dışarıya doğru akış outward flow n.
uca doğru incelme taper n.
içe doğru yatıklık toe-in n.
doğru hareket correct etiquette n.
yukarıya doğru yanlılık upward bias n.
doğru kullanma correct usage n.
gerçek ve doğru görünüm true and fair view n.
doğru değerleme proper evaluation n.
doğru ve yanlış anlayışı sense of right and wrong n.
özellikle maratoncuların yarışın sonuna doğru hissettikleri aşırı endorfin salgılanmasından kaynaklanan coşku hali runner's high n.
doğru işlev correct function n.
ileriye doğru büyük bir adım a major step forward n.
doğru zamanlama right timing n.
doğru ifade correct expression n.
doğru anlatım correct expression n.
doğru çalışan bir şeyi düzeltmeye çalışıp bozma incorrection n.
doğru zamanda olma/gerçekleşme temporarity n.
doğru kullanım correct use n.
doğru davranış correct behavior n.
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz bulging eye n.
doğru sonuç correct result n.
doğru tahmin correct guess n.
alından geriye doğru taranan saç (kümesi) quiff n.
erkeklerde saçları arkaya doğru tarama stili pompadour n.
doğru yol as-sirat al-mustaqim (the straight path) n.
doğru boyut correct size n.
uygun/doğru olan hareket proper action n.
öne doğru çıkıntı yapma outpocketing n.
dışa doğru cepleşme outpocketing n.
doğru bir seçim a correct choice n.
doğru yol the true path n.
daha küçükten daha büyüğe doğru olan akıl yürütme biçimi a minore ad maius argument n.
doğru eylem orthopraxy n.
doğru davranış proper behavior n.
doğru davranış orthopraxy n.
doğru yanlış tipi sorular true-false questions n.
doğru free of error n.
saçı kabartmak için arkaya doğru tarama backcombing n.
geriye doğru kayma backsliding n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru sallanması abseiling n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru inmesi abseiling n.
yanlış doğru cetveli corrigenda n.
doğru güzergah right route n.
aşağıya doğru akım downdraught n.
doğru kişi right person n.
afetlerde doğru hareket tarzı proper course of action in disasters n.
doğru hareket tarzı proper course of action n.
doğru/mantıklı değerlendirme sound judgement n.
aşağı doğru kıvrılmış dudak downturned mouth n.
yaklaşan havanın yukarı doğru hareketi upwash n.
yukarıya doğru akım upwash n.
yukarı (doğru olan) hava akımı upwash n.
doğru haber accurate news n.
doğru haber true news n.
doğru tanımlama accurate description n.
doğru çeviri accurate translation n.
doğru tercüme accurate translation n.
doğru kişi the right person n.
doğru insan the right person n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsy n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsey n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi courtesy n.
doğru miktar correct quantity n.
doğru miktar right quantity n.
doğru bilinen yanlışlar false facts n.
Doğru tahmin accurate forecast n.
sahara çölünden kanarya adalarına doğru esen toz fırtınası calima n.
uzun, arkadan yukarı doğru kavis yapan bisiklet koltuğu banana seat n.
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması courbette n.
doğru fırsat right occasion n.
ileriye doğru sürme actuation n.
bir şeye doğru yuvarlanma advolution n.
bir şeye doğru akma adfluxion [obsolete] n.
doğru kabul etme acceptance n.
doğru kabul etme acceptation n.
bir bacağı göğse doğru çekip diğer bacağı uzatıp bedeni hafifçe geriye yaslayarak yapılan bir su atlayışı can opener n.
suya dizlerden birini karına doğru çekerek atlama can opener n.
şarabın, kadehin kenarından aşağıya doğru bıraktığı iz tears of wine n.
köpeklerin avının üzerine doğru uluyup havlaması abay n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rattail n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rat-tail n.
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme reasoning backward n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetence n.
merkeze doğru hareket centripetence n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetency n.
merkeze doğru hareket centripetency n.
doğru karar alma rectitude n.
doğru prosedür rectitude n.
uca doğru incelme tapering off n.
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) reguardant n.
yana doğru yapılan dans hareketi chassé n.
doğru olmayan şey nonfact n.
kuzeye doğru olma northerliness n.
doğru ve yanlış arasındaki ayrımların doğal doğal olgular temelinde yapılabileceğini savunan bir etik görüş naturalism n.
ahlaki açıdan doğru olan şeyler the good n.
doğru şekilde hizalama true n.
doğru şekilde hizalanma true n.
doğru konumda olma trueness n.
tabanına doğru daralan su bardağı tumbler cup n.
atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi two-track n.
yere doğru eğilme bending down n.
değerlerden ve doğru yoldan sapma deviation from values and the true path n.
iş mektubunda selamlamanın üstüne yerleştirilip mektubu doğru birime yönlendiren satır attention line n.
iyiye doğru değişim easing n.
iyiye doğru gelişim easing n.
son derece doğru olma ultraprecision n.
dışarı doğru akış effluxion n.
doğru olmama unaccurateness n.
baldırdaki kalınlığın bileğe doğru devam etmesi cankle n.
sağ kolunu yukarı kaldırıp elini ileri doğru uzatarak verilen selam sieg heil n.
doğru karar verme yeteneği judgement n.
doğru karar verme yeteneği judgment n.
doğru parçasının iki ucundan her biri endpoint n.
(doğru yoldan) sapma lapse n.
omuzdan bele doğru çaprazlama takılan bir kemer bandolier [obsolete] n.
dışarı doğru sürünme ereptation n.
doğru yoldan saptırmaya çalışmayan untempter n.
doğru olmayan şey untruism n.
doğru olmayan şey untruthfulness n.
doğru olmama unveracity n.
yukarıya doğru giden eğri upcurve n.
yukarıya doğru olan kavis upcurve n.
yukarı doğru büyüyen şeyler upgrowings n.
yukarı doğru olan akış upgush n.
postanın doğru ve hızlı şekilde iletilmesi için kullanılan dokuz basamaklı bir zip kodu zip + 4 n.
doğru ve dürüst kimse zaddik n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz bathtub n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz sitzmark n.
at nalındaki yukarı doğru çıkıntı beak n.
doğru his eupathy n.
(kumaş) doğru yüz face n.
doğru anlam value n.
doğru görünen şey verisimilitude n.
atın yana doğru giderken bir merkezin etrafında döndüğü bir yürüyüş şekli volt n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği daire volt n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği dairenin bulunduğu zemin volt n.
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen blaze n.
birbirlerine doğru yaklaştırıldıklarında bir nesneye istenen şekli veren veya bir objenin üzerine istenen damgayı basan kesme veya şekillendirme aleti çifti matrix n.
ipi dokuma tezgahına doğru çözmeye yarayan bir cihaz let-off n.
yukarıya doğru hareket levation n.
doğru ve gerçek olma mark n.
tam olarak doğru olmayan şey half-lie n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wing tip n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wingtip n.
kapının sağa veya sola doğru açılma özelliği hand n.
aşağı doğru meyil hang n.
aşağı doğru kıvrıklık hang n.
aşağı doğru düşüş hang n.
aşağı doğru eğim hanging n.
doğru tanımın ortaya koyduğu şey meaning in intension n.
şifa çemberi ile ilişkili olarak taşları dört yöne doğru özel bir desen oluşturacak şekilde dizerek inşa edilen taş anıt medicine-wheel n.
doğru meslek medium n.
doğru ifade aracı medium n.
doğru cevapları hızlı şekilde verme yetisiyle ölçülen zeka mental quickness n.
kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül fall n.
öne doğru hareket head n.
merkeze doğru eğimli zemin yüzeyi bowl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı branle n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı bransle n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı brawl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan bir denge adımı brawl n.
geriye doğru eğilen bir dansçının vücuduyla oluşturduğu kemer bridge n.
zirveye doğru güçlenerek ilerleme build n.
doğru eylem high road n.
doğru ancak hoş karşılanmayan açıklama home truth n.
değerini doğru dürüst anlayamama misappreciation n.
(bir şeyi) doğru veya tümüyle anlayamama misappreciation n.
alın borusunun tepesinden başlayıp arka aksa doğru uzanan bir çift küçük yan borudan oluşan bir bisiklet kasası mixte n.
doğru davranış ilkelerine uyma morality n.
doğru-yanlış çatışmasını içerip ahlaki ders çıkarılabilecek şey morality play n.
(kemik) doğru pozisyonuna geri gelme reposition n.
öne doğru çıkık diş gagtooth [obsolete] n.
(tepedeki taşlar) aşağıya doğru yuvarlanma hurl [scotland] n.
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle lunger n.
ileri doğru ani sıçrayış lunger n.
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun mystifier n.
aşağı doğru çıkıntı yapan su altındaki bir buz kütlesi bummock n.
kalçalarını hızla öne doğru itme bump n.
(koloni döneminde) üst katı alt katına göre öne doğru çıkık olan ev garrison house n.
(krikette) topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek için eğik sopa ile yapılan vuruş glance n.
doğru ahlaktan sapma obliquation n.
doğru izah right n.
doğru yorumlama right n.
sağa doğru 180 derece dönme rightabout n.
doğru eylem righteousness [obsolete] n.
doğru tutum righteousness [obsolete] n.
doğru nitelik righteousness [obsolete] n.
doğru davranış righteousness [obsolete] n.
gözü dışarı doğru çıkarma goggle n.
yukarı doğru v şeklini alan ip merdiven haul-up n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chimb n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chime n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chine n.
kibar toplum tarafından doğru bulunan davranış standartları decencies n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralization [us] n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralisation [uk] n.
değişmez ve kati şekilde bir sona doğru gitme determination n.
dil bilgisi kurallarının doğru kullanımına dikkat etme grammarianism n.
ava doğru ateş etme gunning n.
yukarı doğru hareket heave n.
test setindeki tahmini doğru cevap hit n.
kısa, öz ve doğru ifade one-liner n.
alından yukarı doğru taranmış saç roach n.
şakaktan yukarı doğru taranmış saç roach n.
deniz uçağının arkaya ve yukarı doğru attırdığı su tabakası roach n.
harekete geçmek için doğru zamanı belirlemeyi amaçlayan fal chronomancy n.
-e doğru savurma illision n.
'-e doğru vurma illision n.
içe doğru patlama implosion n.
doğru olmama dishonesty n.
tam doğru olmama inexactitude n.
kelimelerin harflerini doğru söyleme yarışması bee n.
doğru yolu kaybetmiş olma benightment n.
yukarı doğru eğim cock n.
genel ilke veya nedenlerden özele doğru akıl yürütme composition [obsolete] n.
kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi drive n.
belirli bir yere, nesneye doğru sürme drive-by n.
aşağı doğru dökülme downpour n.
aşağı doğru akma downpour n.
geriye doğru acele etme downrush n.
aşağı doğru hareket downshift n.
aşağı doğru sallama downswing n.
golf sopasını ileri ve aşağı doğru sallama downswing n.
(dağın tepesiden) aşağı doğru taşınan malzeme downwash n.
doğru örnekten sapma drift n.
amerika'nın erken koloni dönemine ait evlerde öne doğru çıkıntı yapan ikinci katın altındaki dikey kalasın ucu drop n.
doğru olmayan şey falsehood n.
doğru olmayan şey inaccuracy n.
nişancıya doğru gelen hedef incomer n.
içe doğru kavisli olma incurvity [obsolete] n.
iki pencere arasında duvara doğru yerleştirilen masa pier table n.
binadan yukarıya doğru yükselen bir dizi sütun pilotis n.
yemeğini didikleyip doğru düzgün yemeyen kimse pingler [dialect] [uk] n.
geriye doğru taranmış hacimli saç pompadour n.
at nalının önü veya yanındaki yukarı doğru çıkıntı clip n.
içe doğru büyüme ingrownness n.
içe doğru büyüyen şey ingrowth n.
içe doğru katlanma introsusception n.
içe doğru dönüş inturn n.
içe doğru dönük olma inversion n.
doğru-alternatif akım dönüşümü inversion n.
dorsal dudaktaki hücrelerin içe doğru büyümesiyle meydana gelen gastrula oluşumu involution n.
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki involution n.
içe doğru olma inwardness n.
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat isochronon n.
okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık play-lunch [new zealand] n.
bir taneden çok olana doğru gelişme differentiation n.
doğru olanın yapıldığına dair his conviction n.
yaprak bitinin öne doğru çıkık anteni cornicle n.
doğru correction n.
neyin doğru olduğuna karar verilemeyen durum corridor of uncertainty n.
doğru düzgünlük fettle n.
at yelesinin kulaklar arasından öne doğru uzayan tutamı forelock n.
tekerlerin çıkıp gitmemesi için dingil yataklarında öne doğru olan eğim gather n.
dışa doğru olan bir görüntü ornament n.
doğru telaffuz sanatı orthophony n.
dışa doğru yürüme outmarch n.
dışa doğru olan baskı outthrust n.
dışa doğru olma outwardness n.
(kereste tesviye aşamasında) aşağı doğru bastırmaya yarayan makine ayağı presser foot n.
yukarı doğru esneme pull n.
ileri doğru uzanma pull n.
doğru görmeye engel olan şeyler scale n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarp n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarpe n.
yukarı doğru tırmanışta geriye kaymayı önlemesi için kayağın altına takılan fok kürkünden veya daha kaba kürkten yapılmış bant sealskin n.
parçalar veya yüzeyler arasındaki kesin ve doğru temas seat n.
kuzeye doğru olma septentrionality n.
elbisenin boyun hattını kesintisiz şekilde ve daralarak gövdeye doğru takip eden takma yaka shawl collar n.
yana doğru düşme sideslip n.
yana doğru yatma sideslip n.
doğru kabul edilene aykırı düşünce free thought n.
kan akışını yavaşlatıp kanamayı durdurabilmek için kan damarının altındaki kemiğe doğru sıkıştırılabildiği nokta pressure point n.
doğru varsayma presumption n.
doğru kabul etme presumption n.
veri noktasından ikinci bir noktaya doğru saat yönünde ölçülen yatay açı grid bearing n.
ileri doğru uzatma protension n.
doğru davranış kuralları protocol n.
nesneyi geriye doğru itme pushback n.
bir diğer nesneyi geri doğru hareket ettiren alet pushback n.
yukarı doğru uçuş soar n.
derin sulama için toprağa doğru itilen, bahçe hortumuna bağlı sivri uçlu ve delikli boru spiker n.
amaç için doğru özellikleri taşıma suitableness n.
el ve ön kolunun dışa doğru dönmesi supination n.
geriye doğru dalgalar backwash n.
doğru olmamak (saat) be off v.
geriye doğru kaymak slip back v.
iyiye doğru gitmek (hasta) progress v.
doğru adımlar atmak take the right steps v.
doğru yola getirmek steady v.
doğru olmayan bir şekilde kullanmak abuse v.
dumanlar çıkararak ilerlemek (lokomotif/vapur belirli bir yöne doğru) puff v.
bir yere doğru gidecek olmak be destined for v.
aşağıya doğru meyletmek dip v.
atılıvermek (ileriye doğru) plunge forward v.
doğru yazmak (imla kurallarına göre kelimeyi) spell v.
bir şeyi bir yere doğru uzatmak poke something at v.
doğru olmadığını kanıtlamak disprove v.
öne doğru adım atmak step forward v.
gitmek (belirli bir yöne doğru) bear v.
doğru yolda tutmak steady v.
doğru söylemek declare valid v.
doğru yoldan ayrılmamak go straight v.
birini doğru dürüst haberdar etmemek keep someone guessing v.
doğru çıkmak prove to be right v.
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) sustain v.
doğru yolu göstermek lead to the right path v.
havaya doğru vurmak lob v.
doğru yoldan sapmak straggle v.
doğru durmak sit still v.
doğru yoldan saptırmak warp v.
yukarı doğru akmak upflow v.
doğuya doğru yapmak orient v.
içine doğru çekmek ensheathe v.
doğru çıkmak (bir tahmin) be on target v.
doğru yönelmek gravitate to v.
geriye doğru sürmek back v.
doğru yönelmek gravitate towards v.
geniş bir yay çizerek bir yöne doğru dönmek swing v.
yukarıya doğru meyletmek slope up v.
ileriye doğru sürmek propel v.
tepeden köke doğru kurumak die back v.
doğru gitmek verge on v.
doğru durmak stand straight v.
doğru yolda olmak be on the right road v.
bir yöne doğru eğilmek tilt v.
doğru durmak behave oneself v.
doğru anlamını anlamak fathom v.
doğru varsaymak postulate v.
saat her zaman zamanı doğru göstermek keep good time v.
eyerin önünden yukarı doğru uzanan tutamak saddlebow v.
doğru yoldan ayırmak pervert v.
doğru saymak consider true v.
doğru yoldan sapmak go astray v.
doğru yanıt vermekten kaçınmak fence v.
doğru tahmin etmek nick v.
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek pull someone over v.
doğuya doğru yapmak orientate v.
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek pull something over v.
doğru yoldan saptırmak debauch v.
içeriye doğru çevirmek turn in v.
yukarıya doğru uçmak fly upwards v.
bir şeye doğru şöyle bir sallamak take a swipe at v.
geriye doğru saymak count down v.
dışarı doğru büyümek grow outward v.
tahmini doğru olmak hit the mark v.
geriye doğru döndürmek reverse v.
şiddetle içeriye doğru çekmek implode v.
doğru bulmak approve v.