particular - Turkish English Dictionary
History

particular

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "particular" in Turkish English Dictionary : 61 result(s)

English Turkish
Common Usage
particular adj. özel
particular adj. belirli
General
particular n. madde
particular n. nokta
particular n. özellik
particular n. ayrıntı
particular n. husus
particular n. sınıftan ayrışan bireysel şey
particular adj. etraflı
particular adj. titiz
particular adj. değişik
particular adj. meraklı
particular adj. özgü
particular adj. ayrıntılı
particular adj. tikel
particular adj. mahalli
particular adj. mahsus
particular adj. müşkülpesent
particular adj. farklı
particular adj. belli
particular adj. istisnai
particular adj. tekil
particular adj. dikkate değer
particular adj. detaylı
particular adj. teferruatlı
particular adj. has
particular adj. hususi
particular adj. dikkatli
particular adj. muayyen
particular adj. belirli
particular adj. -e özgü
particular adj. diğerlerinden farklı
particular adj. tam
particular adj. olağandışı
particular adj. tek
particular adj. şahsi
particular adj. bireysel
particular adj. özel sektörden olan
particular adj. yakın davranan
particular adj. tadı hoş olan
particular adj. zor beğenen
particular adj. zahmetli
particular adj. kılı kırk yaran
particular adj. mızmız
particular adj. özellikle
Law
particular adj. mülkün nihai sahibine aktarılmasından önceki durumuna ilişkin
Technical
particular adj. tikel
Math
particular adj. genel denklemdeki keyfi sabitlere belirli değerler verilerek elde edilen (diferansiyel denklem çözümü)
Logic
particular n. tekil unsur
particular n. tekil alt sınıf
particular n. çekirdek önermenin öznesi olabilecek şey
particular n. tikel önerme
Archaic
particular n. bütünün ayrışabilen parçası
particular n. öğe
particular n. kişisel vaka
particular n. kişisel iş
particular n. kişisel çıkar
particular n. özel ilgi
particular n. özel durum
particular adj. özenli
particular adj. samimi

Meanings of "particular" with other terms in English Turkish Dictionary : 154 result(s)

English Turkish
General
a particular importance n. ayrı bir önem
particular attention n. özel dikkat
particular interest n. özel ilgi
particular customs n. özel örf ve adet kuralları
particular situation n. özel durum
particular situation n. özel mevki
a particular product n. belirli bir ürün
particular person n. belirli kişi
particular case n. özel durum
particular way n. belli bir yol/biçim
a particular development stage n. belli bir gelişim evresi
particular will n. cüzi irade
particular [obsolete] n. kişisel çıkar
particular [obsolete] n. kişisel fayda
particular [obsolete] n. özel menfaat
particular [obsolete] n. birey
particular [obsolete] n. kamusal yaşamdan ayrışan birey
particular date n. belirlenmiş zaman dilimi
particular redemption n. günahlardan arınıp kurtuluşa ermenin sınırlı sayıda insana bahşedileceği öğretisi
be particular about v. seçmek
pay particular attention to v. tüm dikkatini vermek
adopt a particular attitude v. tavır almak
act in a particular manner v. davranış sergilemek
be too particular v. ince eleyip sık dokumak
give particular importance to something v. özel önem vermek
give particular importance to something v. ön planda tutmak
give particular importance to something v. çok önem vermek
place a particular importance v. ayrı bir önem vermek
be particular about v. titizlik göstermek
be a particular concern to v. yakından ilgilendirmek
be of particular concern to v. yakından ilgilendirmek
put particular emphasis on v. üzerinde özellikle durmak
attach particular importance to v. aşırı önem vermek
attach particular importance to v. çok önem vermek
be of particular importance v. özel öneme sahibi olmak
pay particular attention on something v. özel önem vermek
attach particular importance to v. özel (ayrı bir) önem vermek
particular to adj. -e özgü
in particular adv. özellikle
in particular adv. bilhassa
in this particular adv. bu konuda
in particular/certain points adv. belli noktalarda
in a particular area adv. belirli bir alan içinde
in a particular way adv. belli bir biçimde
in a particular way adv. belli bir şekilde
in particular [obsolete] adv. tek tek
in particular [obsolete] adv. detaylı bir şekilde
in particular [obsolete] adv. ayrı ayrı
spa ( subject to particular average) abrev. özel avaryaya tabi
Phrasals
chortle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) gülmek
chortle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
chortle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) gülmek
chuckle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
chuckle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek
chuckle with (a particular quality) v. (belli bir duyguyla) kıkırdamak
get something together (for a particular time) v. (belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek
Phrases
at a particular time expr. belirlenen zamanda
within (that) particular time/period expr. bu zaman zarfında
more in particular expr. bilhassa
at a particular time expr. kararlaştırılan zamanda
nothing particular expr. özel bir şey yok
more in particular expr. özellikle
Colloquial
in particular adv. özellikle
I ain't particular expr. benim için fark etmez
some time later for no particular reason expr. bir süre sonra hiçbir neden yokken
ain't particular! expr. fark etmez!
ain't particular expr. önemli değil!
for no particular reason at all expr. ortada hiçbir neden yokken
(one) ain't particular expr. (biri) için fark etmez
(one) ain't particular expr. (biri) her şeye uyar
(one) ain't particular expr. (birinin) belirli bir tercihi yok
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir şey yapıyor musun/yapacak mısın?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir işin/planın var mı?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin?
Idioms
a london particular [dated] n. koyu bir sis
a london particular [dated] n. kirli hava
a london particular [dated] n. zehirli hava/zehirli sis
a london particular [dated] n. kömür dumanı
wear (one's particular profession's) hat v. (mesleğinin) şapkasını/gömleğini/cübbesini giyerek hareket etmek/davranmak
wear (one's particular profession's) hat v. (mesleği) kimliğiyle hareket etmek/davranmak
wear (one's particular profession's) hat v. mesleğini işi dışında (da) uygulamak
wear (one's particular profession's) hat v. iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek
wear (one's particular profession's) hat v. mesleğinden gelen alışkanlıkla hareket etmek
wear (one's particular profession's) hat v. mesleğinden getirdiği bilgiyle görüş bildirmek
place particular focus on v. ayrı bir parantez açmak
well-heeled for (a particular type of person) adj. (belli özellikte, konumda biri) için bayağı zengin
well-heeled for (a particular type of person) adj. (belli özellikte, konumda birine) göre bayağı varlıklı
well-heeled for (a particular type of person) adj. (belli özellikte, konumda biri) için oldukça hali vakti yerinde
Speaking
I would like to express my gratitude to everyone and in particular to xxx expr. başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim
I would like to express my gratitude to everyone to xxx in particular expr. başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim
Trade/Economic
particular power n. hususi vekaletname
particular agency n. hususi acentalık
particular agent n. hususi mümessil
particular average n. küçük avarya
petty particular average n. küçük özel avarya
particular agent n. özel temsilci
particular charges n. özel masraflar
particular agent n. özel mümessil
particular average n. özel avarya
free of particular average (f.p.a) n. özel avarya franko şartı
particular equilibrium n. özel denge
particular partnership n. özel şirket
particular agency n. özel acentelik
particular fund n. özel fon
particular power n. özel vekaletname
particular lien n. özel hak
with particular average n. özel avarya dahil
particular average n. özel küçük avarya
particular average loss n. özel avarya kaybı
particular equilibrium n. özel muvazene
particular average n. yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar
in a particular embodiment of the invention expr. buluşun özel bir uygulamasında
warrant free from particular average expr. özel avarya hariç
free of particular average expr. özel avarya hariç
Law
particular lien n. belirli bir eşya üzerindeki geçici haciz
particular lien n. belirli bir eşya üzerindeki ihtiyati haciz
particular average n. hususi avarya
particular customs n. özel örf ve adetler
particular lien n. bir borcun ödenmesini veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini garantiye almak üzere borç veya yükümlülüğün kapsadığı mülk üzerine konan ipotek
in particular expr. hususi olarak
Politics
particular international law n. kısmi devletler hukuku
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events and in particular at football matches n. sportif karşılaşmalarda ve özellikle futbol maçlarında seyircilerin şiddet gösterilerine ve taşkınlıklarına dair avrupa sözleşmesi
in particular articles thereof expr. özellikle buradaki maddelerle ilgili olarak
Insurance
particular average n. hususi avarya
particular charges n. hususi masraflar
particular average n. küçük avarya
particular average n. müşterek avaryadan olmayan zarar ziyan
particular conditions n. özel şartlar
particular average n. özel avarya
particular average loss n. özel avarya kaybı
free of particular average n. özel avarya hariç koşulu
particular charges n. özel masraflar
free of particular average expr. hususi avarya hariç
Technical
particular requirements for the application of en iso 9003 n. en iso 9003 standardının uygulanması için özel şartlar
particular end-use n. özel son kullanım
Computer
particular solution n. özel çözüm
Informatics
particular solution n. özel çözüm
Marine
particular average n. küçük avarya
particular purpose anchorage n. özel amaçlı demirleme
particular average n. özel avarya
particular purpose quay n. özel amaçlı rıhtım
Psychology
particular complex n. özel kompleks
Food Engineering
foodstuffs intended for particular nutritional uses n. özel beslenme amaçlı gıdalar
Math
particular order n. özel sıra
particular integral n. özel integral
particular integral n. özel tümlev
particular solution n. özel çözüm
particular theorem n. kısmi büyüklüğü kapsayan teorem
Logic
particular proposition n. sınıfın yalnızca bir kısmını konu alan önerme
particular proposition n. tikel önerme
Literature
lpm (long particular meter) abrev. iambik şiir ölçüsü
Religious
particular baptist n. john calvin'in öğretilerine inanan baptist grup