|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
ikinci dereceden olan tali şeyler |
nonessentials i.
|
|
2 |
Genel |
ilginç şeyler ve harikalar |
curiosities and wonders i.
|
|
3 |
Genel |
tanımlanmamış kişi ya da şeyler |
etceteras i.
|
|
4 |
Genel |
gereksiz şeyler |
expendable i.
|
|
5 |
Genel |
bir gezi veya ziyaretin hatırası olarak alınan şeyler |
souvenir i.
|
|
6 |
Genel |
gereksiz şeyler |
white elephant i.
|
|
7 |
Genel |
lüzumsuz şeyler |
white elephant i.
|
|
8 |
Genel |
bağışlanan şeyler |
settlement i.
|
|
9 |
Genel |
hatırlanmaya değer şeyler |
memorabilia i.
|
|
10 |
Genel |
değersiz şeyler |
gadget i.
|
|
11 |
Genel |
bırakılan şeyler |
settlement i.
|
|
12 |
Genel |
bütünsel şeyler |
integers i.
|
|
13 |
Genel |
ipe dizilmiş şeyler |
rope i.
|
|
14 |
Genel |
ayağa giyilen şeyler |
footwear i.
|
|
15 |
Genel |
benzeşmeyen şeyler |
disparate i.
|
|
|
16 |
Genel |
gönderilen şeyler (mektupla aynı zarf içinde) |
enclosures i.
|
|
17 |
Genel |
çöpleri karıştırarak işe yarayacak şeyler arayan kimse |
scavenger i.
|
|
18 |
Genel |
dikkate alınması gereken şeyler |
things to consider i.
|
|
19 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
oddments i.
|
|
20 |
Genel |
birbiri ardına yapılan şeyler |
round i.
|
|
21 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
odds and ends i.
|
|
22 |
Genel |
hesap (lokanta/bar veya gece kulübünde yenilip içilen şeyler için) |
check i.
|
|
23 |
Genel |
hayati önemi olmayan şeyler |
nonessentials i.
|
|
24 |
Genel |
kestirilemeyen şeyler |
the vagaries i.
|
|
25 |
Genel |
kıymetli şeyler |
valuable i.
|
|
26 |
Genel |
vücudun rahatına hizmet eden şeyler, gıda, refah, konfor vb |
creature conforts i.
|
|
27 |
Genel |
iç içe geçen şeyler |
nest i.
|
|
28 |
Genel |
bambaşka şeyler |
disparate i.
|
|
29 |
Genel |
yenilebilir şeyler |
edibles i.
|
|
30 |
Genel |
denizde yüzen veya kıyıya vuran şeyler |
flotsam and jetsam i.
|
|
31 |
Genel |
değersiz şeyler |
dross i.
|
|
32 |
Genel |
eski püskü şeyler |
gimcrackery i.
|
|
33 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
sundries i.
|
|
34 |
Genel |
yasak şeyler |
prohibited articles i.
|
|
35 |
Genel |
insan eliyle yapılmış şeyler |
artifacts i.
|
|
|
36 |
Genel |
önemsiz şeyler |
trivia i.
|
|
37 |
Genel |
birbiriyle benzeşmeyen şeyler |
disparates i.
|
|
38 |
Genel |
göz alıcı şeyler |
eye catchers i.
|
|
39 |
Genel |
yapılmaması gereken şeyler |
don'ts i.
|
|
40 |
Genel |
yapılması gereken şeyler |
do's i.
|
|
41 |
Genel |
bir insandan yapılması zor şeyler isteyen |
ballbreaker i.
|
|
42 |
Genel |
kötü şeyler |
bad things i.
|
|
43 |
Genel |
hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler |
likes and dislikes i.
|
|
44 |
Genel |
karışık şeyler |
medley i.
|
|
45 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
whatsis i.
|
|
46 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
stuff i.
|
|
47 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
whatchamacallit i.
|
|
48 |
Genel |
değerli şeyler |
valuables i.
|
|
49 |
Genel |
gerekli şeyler |
wherewithal i.
|
|
50 |
Genel |
yeni şeyler |
new things i.
|
|
51 |
Genel |
(bir şeyler satmaya çalışarak) turistleri rahatsız etme |
tourist hustling i.
|
|
52 |
Genel |
turistleri (bir şeyler satmak amacıyla) taciz etme |
tourist hustling i.
|
|
53 |
Genel |
bazı şeyler |
some things i.
|
|
54 |
Genel |
tüm şeyler |
all things i.
|
|
55 |
Genel |
denizde kendi halinde yüzen şeyler |
drift stuff i.
|
|
56 |
Genel |
bedenin rahatını sağlayan şeyler |
creature comforts i.
|
|
57 |
Genel |
geçici şeyler |
ephemera i.
|
|
58 |
Genel |
kısa vadeli şeyler |
ephemera i.
|
|
59 |
Genel |
kısa ömürlü şeyler |
ephemera i.
|
|
60 |
Genel |
özel şeyler |
private things i.
|
|
61 |
Genel |
kişisel şeyler |
private things i.
|
|
62 |
Genel |
satılacak şeyler |
things to sell i.
|
|
63 |
Genel |
gereksiz şeyler |
expendables i.
|
|
64 |
Genel |
korkunç şeyler |
terrible things i.
|
|
65 |
Genel |
korkunç şeyler |
horrible things i.
|
|
66 |
Genel |
insanın iradesiyle yaptığı şeyler/davranışlar |
human acts i.
|
|
67 |
Genel |
işaretler (gösteren şeyler/göstergeler) |
trappings i.
|
|
68 |
Genel |
dikkat edilmesi gereken şeyler |
things to take into account i.
|
|
69 |
Genel |
dikkat edilmesi gereken şeyler |
things to take into consideration i.
|
|
70 |
Genel |
yenilecek şeyler |
things to eat i.
|
|
71 |
Genel |
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma |
impending sense of doom i.
|
|
72 |
Genel |
modern şeyler |
modern things i.
|
|
73 |
Genel |
kırpılan şeyler |
clipping i.
|
|
74 |
Genel |
kırpılan şeyler |
clippings i.
|
|
75 |
Genel |
bir etkinlikten veya tecrübeden öğrenilen şeyler/alınan mesajlar |
take home messages i.
|
|
|
76 |
Genel |
şeytani şeyler yapan kimse |
evildoer i.
|
|
77 |
Genel |
kötü şeyler yapan kimse |
evildoer i.
|
|
78 |
Genel |
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma |
sense of impending doom i.
|
|
79 |
Genel |
insan eliyle yapılmış şeyler |
artefacts i.
|
|
80 |
Genel |
hesap (lokanta/bar veya gece kulübünde yenilip içilen şeyler için) |
cheque i.
|
|
81 |
Genel |
küçük şeyler |
little things i.
|
|
82 |
Genel |
katı şeyler |
solids i.
|
|
83 |
Genel |
kirli şeyler |
dirty things i.
|
|
84 |
Genel |
sevmediğim şeyler |
my dislikes i.
|
|
85 |
Genel |
sevdiğim şeyler |
my likes i.
|
|
86 |
Genel |
deprem anında yapılması gereken şeyler |
things to do during an earthquake i.
|
|
87 |
Genel |
(birinin) hoşlandığı şeyler |
(one's) likes i.
|
|
88 |
Genel |
boş şeyler |
useless trivia i.
|
|
89 |
Genel |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons i.
|
|
90 |
Genel |
tüm tarafların anlamlı bir şekilde bir şeyler katılabileceği kapsayıcı, çok taraflı bir sistem |
panarchy i.
|
|
91 |
Genel |
zımni şeyler |
tacenda i.
|
|
92 |
Genel |
söylenmeyen şeyler |
tacenda i.
|
|
93 |
Genel |
macera dolu şeyler yapma |
adventuring i.
|
|
94 |
Genel |
tırmıklanan şeyler |
rakeage i.
|
|
95 |
Genel |
art arda gelen şeyler |
cavalcade i.
|
|
96 |
Genel |
yeni şeyler |
novelry [obsolete] i.
|
|
97 |
Genel |
insanların başına gelen iyi şeyler |
the good i.
|
|
98 |
Genel |
ahlaki açıdan uygun olan şeyler |
the good i.
|
|
99 |
Genel |
ahlaki açıdan doğru olan şeyler |
the good i.
|
|
100 |
Genel |
beklenmeyen şeyler |
the unexpected i.
|
|
101 |
Genel |
insanların başına gelen nahoş şeyler |
the bad i.
|
|
102 |
Genel |
insanın bir şeyler hakkında düşünme şekli |
thought patterns i.
|
|
103 |
Genel |
insanın bir şeyler hakkında düşünme şekli |
thought processes i.
|
|
104 |
Genel |
geride bırakılan şeyler |
trail i.
|
|
105 |
Genel |
eski püskü şeyler |
trashery i.
|
|
106 |
Genel |
toplanamayan şeyler |
uncollectables i.
|
|
107 |
Genel |
bir araya getirilemeyen şeyler |
uncollectables i.
|
|
108 |
Genel |
kapan kimseye ait hale gelen değerli şeyler topluluğu |
lucky bag i.
|
|
109 |
Genel |
saklanmış şeyler |
enwrappings i.
|
|
110 |
Genel |
gizli şeyler |
enwrappings i.
|
|
111 |
Genel |
saklanmış şeyler |
inwrappings i.
|
|
112 |
Genel |
gizli şeyler |
inwrappings i.
|
|
113 |
Genel |
özel şeyler |
esoterica i.
|
|
114 |
Genel |
orijinal şeyler |
esoterica i.
|
|
115 |
Genel |
baharat, kokulu yaprak gibi şeyler içeren küçük torba |
sachet i.
|
|
116 |
Genel |
yukarı doğru büyüyen şeyler |
upgrowings i.
|
|
117 |
Genel |
toplanmış şeyler |
upheapings i.
|
|
118 |
Genel |
birikmiş şeyler |
upheapings i.
|
|
119 |
Genel |
yığılmış şeyler |
upheapings i.
|
|
120 |
Genel |
kümelenmiş şeyler |
upheapings i.
|
|
121 |
Genel |
japonya'ya veya japonlara özgü şeyler |
japanism i.
|
|
122 |
Genel |
japonlara özgü şeyler |
japonism i.
|
|
123 |
Genel |
set sosyetenin yaptığı şeyler |
jet-setting i.
|
|
124 |
Genel |
alışılmadık veya tuhaf şeyler koleksiyonu |
bestiary i.
|
|
125 |
Genel |
sıra dışı şeyler |
extraordinaries i.
|
|
126 |
Genel |
düşüncesiz veya rahatsız edici şeyler yapan kimse |
joker i.
|
|
127 |
Genel |
düşüncesiz veya rahatsız edici şeyler yapan kimse |
turkey i.
|
|
128 |
Genel |
neşeli şeyler |
jollity i.
|
|
129 |
Genel |
etek ucunda bir şeyler taşımak için katlanabilen ön kısım |
lap i.
|
|
130 |
Genel |
konuşma ve dil kullanımıyla bir şeyler yaratma |
verbal creation i.
|
|
131 |
Genel |
önemsiz şeyler için tartışan kimse |
bickerer i.
|
|
132 |
Genel |
hapseden veya sınırlayan şeyler |
manacles i.
|
|
133 |
Genel |
bir şeyler çiğneyen veya yüzünü ekşiten birini temsil eden, geçit törenlerinde veya komedi sahnesinde takılan grotesk maske |
manducus i.
|
|
134 |
Genel |
aynı veya benzer türden olan şeyler |
whatnot i.
|
|
135 |
Genel |
gerekli şeyler |
wherewith i.
|
|
136 |
Genel |
saçma sapan şeyler |
whoop i.
|
|
137 |
Genel |
görünüşü ve hareketiyle solucana benzeyen şeyler |
worm i.
|
|
138 |
Genel |
(bir şeyler) yazma ödevi |
writing assignment i.
|
|
139 |
Genel |
uyumlu şeyler |
harmonious i.
|
|
140 |
Genel |
karmakarışık şeyler |
helter-skelter i.
|
|
141 |
Genel |
darmaduman şeyler |
helter-skelter i.
|
|
142 |
Genel |
acı ama gerçek olan şeyler |
home truths i.
|
|
143 |
Genel |
korkunç şeyler |
horrors i.
|
|
144 |
Genel |
insanın anlayış veya zevkine hitap eden şeyler |
humanities i.
|
|
145 |
Genel |
komik şeyler |
humour i.
|
|
146 |
Genel |
harika şeyler anlatan kimse |
mirabilary [obsolete] i.
|
|
147 |
Genel |
harika şeyler anlatan eser |
mirabilary [obsolete] i.
|
|
148 |
Genel |
ek şeyler |
more i.
|
|
149 |
Genel |
olup biten şeyler |
goings on i.
|
|
150 |
Genel |
akılalmaz şeyler |
unspeakable things i.
|
|
151 |
Genel |
sırt çantasının üzerine bir şeyler asmaya yarayan çok halkalı şerit |
daisy-chain i.
|
|
152 |
Genel |
düzgün bir yaşam için gerekli görülen şeyler |
decencies i.
|
|
153 |
Genel |
itibar görmeyen şeyler |
demonology i.
|
|
154 |
Genel |
karşılaştırılan şeyler arasındaki zıtlık |
direct contrast i.
|
|
155 |
Genel |
karşılaştırılan şeyler arasındaki benzeşmezlik |
direct contrast i.
|
|
156 |
Genel |
kapışılan değerli şeyler topluluğu |
grab bag i.
|
|
157 |
Genel |
ağır şeyler kaldırma |
heavy lifting i.
|
|
158 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
oddment i.
|
|
159 |
Genel |
ufak tefek şeyler |
omnium gatherum i.
|
|
160 |
Genel |
sıradan şeyler |
ruck i.
|
|
161 |
Genel |
hayali şeyler |
imaginings i.
|
|
162 |
Genel |
hoşlanılmayan şeyler |
dislikes i.
|
|
163 |
Genel |
sevilmeyen şeyler |
dislikes i.
|
|
164 |
Genel |
kişiyi uğraştıran şeyler |
in-box i.
|
|
165 |
Genel |
şeyler arasındaki bağlantı |
interlinking i.
|
|
166 |
Genel |
şans eseri değerli bir şeyler keşfetme yeteneği |
serendipity i.
|
|
167 |
Genel |
sıra halinde düzenlenmiş şeyler |
column i.
|
|
168 |
Genel |
rahatlatan şeyler |
comforts i.
|
|
169 |
Genel |
konforlu şeyler |
comforts i.
|
|
170 |
Genel |
(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt |
paper i.
|
|
171 |
Genel |
(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt |
paper i.
|
|
172 |
Genel |
temizlenerek toplanan şeyler |
cleanings i.
|
|
173 |
Genel |
ilginç şeyler |
curiosa i.
|
|
174 |
Genel |
az bulunan şeyler |
curiosa i.
|
|
175 |
Genel |
saklı şeyler |
penetrail i.
|
|
176 |
Genel |
gizli şeyler |
penetrail i.
|
|
177 |
Genel |
saklı şeyler |
penetralia i.
|
|
178 |
Genel |
gizli şeyler |
penetralia i.
|
|
179 |
Genel |
belirsiz sınıflandırmalı şeyler içeren bir alan |
penumbra i.
|
|
180 |
Genel |
gerekli şeyler |
possible i.
|
|
181 |
Genel |
büyücülerin (gezegen, element, burçlar, sayılar yardımıyla) farklı şeyler arasında ilişki kurma sistemi |
correspondences i.
|
|
182 |
Genel |
nahoş şeyler |
disagreeables i.
|
|
183 |
Genel |
önemsiz şeyler |
fewtrils i.
|
|
184 |
Genel |
değersiz şeyler |
fewtrils i.
|
|
185 |
Genel |
birbirine bağlı şeyler dizisi |
rope i.
|
|
186 |
Genel |
doğru görmeye engel olan şeyler |
scale i.
|
|
187 |
Genel |
şans eseri değerli veya hoş şeyler bulan kimse |
serendipitist i.
|
|
188 |
Genel |
saçılmış şeyler |
strew i.
|
|
189 |
Genel |
görkemli şeyler |
sublime i.
|
|
190 |
Genel |
heybetli şeyler |
sublime i.
|
|
191 |
Genel |
gece uyumadan önce bir şeyler atıştırılan zaman dilimi |
suppertime i.
|
|
192 |
Genel |
aynı anda görülen şeyler bütünü |
syndrome i.
|
|
193 |
Genel |
ufak şeyler yüzünden telaşa düşmek |
fuss f.
|
|
194 |
Genel |
iyi şeyler yok olmak |
go by the board f.
|
|
195 |
Genel |
üzerine süslü şeyler asmak |
overhang f.
|
|
196 |
Genel |
boş şeyler konuşmak |
trifle f.
|
|
197 |
Genel |
tartışmak (önemsiz şeyler üzerinde) |
cavil f.
|
|
198 |
Genel |
hakkında birine bir şeyler hatırlatmak |
refresh someone's memory of f.
|
|
199 |
Genel |
kalkıp bir şeyler yapmaya başlamak |
stir oneself f.
|
|
200 |
Genel |
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek |
quibble about f.
|
|
201 |
Genel |
hayalinden bir şeyler katarak anlatılanı süslemek |
embroider f.
|
|
202 |
Genel |
gelişigüzel atılmış şeyler ile darmadağınık olmak |
be littered with f.
|
|
203 |
Genel |
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle over f.
|
|
204 |
Genel |
kafi gelmemek (varolan şeyler/birileri) |
be short of f.
|
|
205 |
Genel |
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek |
quibble over f.
|
|
206 |
Genel |
birbirine çarpmak (madeni şeyler) |
clash f.
|
|
207 |
Genel |
biri için iyi şeyler söylemek |
put in a good word for someone f.
|
|
208 |
Genel |
ile uğraşmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle about f.
|
|
209 |
Genel |
ile uğraşmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle over f.
|
|
210 |
Genel |
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle about f.
|
|
211 |
Genel |
hafif şeyler yemek |
snack f.
|
|
212 |
Genel |
aleyhinde asılsız şeyler yazmak |
libel f.
|
|
213 |
Genel |
birisine bir şeyler vermek |
pass along something f.
|
|
214 |
Genel |
olmayacak şeyler istemek |
cry for the moon f.
|
|
215 |
Genel |
biri hakkında olumlu şeyler söylemek |
put in a good word (for someone) f.
|
|
216 |
Genel |
abuk subuk şeyler yapmak |
act the giddy goat f.
|
|
217 |
Genel |
bir şeyler kapmak |
get it together f.
|
|
218 |
Genel |
başını derde sokacak şeyler yapmak |
get into hot water f.
|
|
219 |
Genel |
bir şeyler çıkartmak |
get it together f.
|
|
220 |
Genel |
farklı şeyler keşfetmek |
discover different things f.
|
|
221 |
Genel |
soğuk bir şeyler içmek |
drink something cold f.
|
|
222 |
Genel |
sıcak bir şeyler içmek |
drink something hot f.
|
|
223 |
Genel |
bir şeyler yazmak |
write something f.
|
|
224 |
Genel |
üzerine rahat bir şeyler giymek |
put on something more comfortable f.
|
|
225 |
Genel |
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek |
learn from each other f.
|
|
226 |
Genel |
birbirinden (bir şeyler) öğrenmek |
learn from one another f.
|
|
227 |
Genel |
bir şeyler karıştırmak/kaynatmak |
concoct f.
|
|
228 |
Genel |
yeni bir şeyler denemek |
try something new f.
|
|
229 |
Genel |
(piyanoda vb.) bir şeyler çalmak |
bang something out f.
|
|
230 |
Genel |
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
know a thing or two (about something) f.
|
|
231 |
Genel |
ağır şeyler kaldırmak |
lift heavy things f.
|
|
232 |
Genel |
kendisi için bir şeyler yapmak istemek |
want to make something for oneself f.
|
|
233 |
Genel |
korkunç bir şeyler yapmak |
do something horrible f.
|
|
234 |
Genel |
korkunç bir şeyler yapmak |
do something terrible f.
|
|
235 |
Genel |
kötü bir şeyler yapmak |
do something bad f.
|
|
236 |
Genel |
birilerinden bir şeyler toplamak |
gather something from someone f.
|
|
237 |
Genel |
olağanüstü şeyler yapmak |
do extraordinary things f.
|
|
238 |
Genel |
bir şeyler homurdanmak |
growl something out f.
|
|
239 |
Genel |
birinin hakkında bir şeyler okumak |
read something about someone f.
|
|
240 |
Genel |
sade şeyler sipariş etmek |
order modestly f.
|
|
241 |
Genel |
hemen/çabuk olup bir şeyler yapmak |
hurry up and do something f.
|
|
242 |
Genel |
(bir şeyler) yapacağı tutmak |
happen to do f.
|
|
243 |
Genel |
birine karşı bir şeyler hissetmek |
have feelings for someone f.
|
|
244 |
Genel |
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak |
whisper sweet nothings into one's ear f.
|
|
245 |
Genel |
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak |
whisper honeyed words into one's ear f.
|
|
246 |
Genel |
bir şeyler biriktirme ihtiyacı hissetmek |
feel the need to collect things f.
|
|
247 |
Genel |
bir şeyler yemek |
eat something f.
|
|
248 |
Genel |
bir şey/şeyler saklamak |
hide something f.
|
|
249 |
Genel |
bir şey/şeyler saklamak |
make a secret of something f.
|
|
250 |
Genel |
biri için özel bir şeyler hissetmek |
feel something special for someone f.
|
|
251 |
Genel |
birine yiyecek bir şeyler getirmek |
bring someone something to eat f.
|
|
252 |
Genel |
akşam yemeği için bir şeyler yapmak |
make something for dinner f.
|
|
253 |
Genel |
için bir şeyler hissetmek |
feel things for f.
|
|
254 |
Genel |
üzerine rahat bir şeyler giymek |
change into comfortable clothes f.
|
|
255 |
Genel |
üzerine rahat bir şeyler giymek |
put on something comfortable f.
|
|
256 |
Genel |
piyanoda bir şeyler çalmak |
play something on the piano f.
|
|
257 |
Genel |
biriyle birlikte bir şeyler ayarlamak/planlamak |
set something up with someone f.
|
|
258 |
Genel |
bir şeyler yapmaya çalışmak |
try to do something f.
|
|
259 |
Genel |
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak |
get out and do something f.
|
|
260 |
Genel |
piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek |
know how to play things on piano f.
|
|
261 |
Genel |
kendinden bir şeyler katmak |
add something of oneself f.
|
|
262 |
Genel |
kendinden bir şeyler katmak |
add something from oneself f.
|
|
263 |
Genel |
ağır şeyler kaldırmamak |
not lift heavy things f.
|
|
264 |
Genel |
ağır şeyler taşımak |
carry heavy things f.
|
|
265 |
Genel |
ağır şeyler kaldırmak |
carry heavy things f.
|
|
266 |
Genel |
yeni şeyler öğretmek |
teach new things f.
|
|
267 |
Genel |
yaratıcı bir şeyler yapmak |
do something creative f.
|
|
268 |
Genel |
yeni şeyler öğrenmek |
learn new things f.
|
|
269 |
Genel |
duyulan şükranın bir ispatı olarak (bir şeyler) vermek |
thanksgive [obsolete] f.
|
|
270 |
Genel |
ufak tefek şeyler serpmek |
bepepper f.
|
|
271 |
Genel |
üzerine parlak şeyler serpiştirmek |
bespangle f.
|
|
272 |
Genel |
bir şeyler izleyerek vakit geçirmek |
veg (out) f.
|
|
273 |
Genel |
etrafına bir şeyler asarak dekore etmek |
hang f.
|
|
274 |
Genel |
kendinden bir şeyler bulmasını sağlamak |
humanify f.
|
|
275 |
Genel |
hakkında bir şeyler karalamak |
deride f.
|
|
276 |
Genel |
farklı şeyler ile meşgul olmak |
run around f.
|
|
277 |
Genel |
-e bir şeyler atmak |
chunk [dialect] f.
|
|
278 |
Genel |
(birine veya bir şeye karşı) bir şeyler hissetmek |
owe f.
|
|
279 |
Genel |
amaçsız şeyler yapmak |
flob f.
|
|
280 |
Genel |
bir şeyler gevelemek |
prattle f.
|
|
281 |
Genel |
bir şeyler yazmak |
scribble f.
|
|
282 |
Genel |
bir şeyler karalamak |
scribble f.
|
|
283 |
Genel |
nahoş şeyler düşündürmek |
smell f.
|
|
284 |
Genel |
kendinden bir şeyler katmak |
solarize [us] f.
|
|
285 |
Genel |
kendinden bir şeyler katmak |
solarise [uk] f.
|
|
286 |
Genel |
bir şeyler karalamak |
squiggle f.
|
|
287 |
Genel |
özgün şeyler söylemek |
stray f.
|
|
288 |
Genel |
bir şeyler karalamak |
doodle f.
|
|
289 |
Genel |
öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler |
such s.
|
|
290 |
Genel |
bir şeyler elde etmeye çok hevesli |
acquisitive s.
|
|
291 |
Genel |
birbirini sırayla izleyen (şeyler) |
alternate s.
|
|
292 |
Genel |
benzeri şeyler |
suchlike s.
|
|
293 |
Genel |
sürekli bir şeyler isteyen |
importunate s.
|
|
294 |
Genel |
ufak tefek/incir çekirdeğini doldurmaz (şeyler) |
sweet s.
|
|
295 |
Genel |
gösterişli şeyler kullanan |
arty crafty s.
|
|
296 |
Genel |
kendinden bir şeyler bulabileceğin |
relatable s.
|
|
297 |
Genel |
çevresindeki diğer şeyler ve kişilerden yalıtılmış ve bunlarla uyumlu olmayan |
siloed s.
|
|
298 |
Genel |
bir şeyler elde etmeye hevesli olmayan |
unacquisitive s.
|
|
299 |
Genel |
sağlıksız şeyler yapan |
unhealthy s.
|
|
300 |
Genel |
sürekli bir şeyler istemeyen |
unportunate s.
|
|
301 |
Genel |
hapishanede verilen şeyler gibi kötü |
boob s.
|
|
302 |
Genel |
etrafı hoşa gitmeyen şeyler ile sarılı |
riddled s.
|
|
303 |
Genel |
önemsiz şeyler içeren |
penny ante s.
|
|
304 |
Genel |
değersiz şeyler bulunduran |
penny ante s.
|
|
305 |
Genel |
farklı farklı şeyler arzu eden |
diversivolent [obsolete] s.
|
|
306 |
Genel |
ve benzeri şeyler |
and so on zf.
|
|
307 |
Genel |
ve benzeri şeyler |
and what not zf.
|
|
308 |
Genel |
yalnız son zamanlarda (çok yakın geçmişte olmaya başlayan şeyler için) |
only recently zf.
|
|
309 |
Genel |
oradaki şeyler |
yond [uk] zm.
|
|
310 |
Genel |
(biraz yemek, içki anlamında) bir şeyler |
something zm.
|
|
311 |
Genel |
(tuhaflık anlamında) bir şeyler |
something zm.
|
|
Phrasals |
|
312 |
Öbek Fiiller |
düzenlerken bir şeyler eklemek |
edit in i.
|
|
313 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler ekleyerek düzenlemek |
edit in i.
|
|
314 |
Öbek Fiiller |
üzerine aceleyle bir şeyler geçirmek |
slip on f.
|
|
315 |
Öbek Fiiller |
kalın şeyler giyinmek |
bundle up f.
|
|
316 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler karalayıvermek |
knock off f.
|
|
317 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasında sürekli el değiştirmek |
buffet someone or something (from someone or something) (to someone or something) f.
|
|
318 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler yemek |
dine on something f.
|
|
319 |
Öbek Fiiller |
bir yerden bir şeyler sipariş etmek |
order something from something f.
|
|
320 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyler söylemek |
talk at someone f.
|
|
321 |
Öbek Fiiller |
biri hakkında bir şeyler homurdanmak |
mutter something about someone f.
|
|
322 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler hazırlamak (yemek için vb) |
rustle something up f.
|
|
323 |
Öbek Fiiller |
birine (bir sürü) bir şeyler vermek |
ply somebody with something f.
|
|
324 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin içine bir şeyler atmak |
hurl something into something f.
|
|
325 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlatmak |
whip someone up something f.
|
|
326 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip something up f.
|
|
327 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip up something f.
|
|
328 |
Öbek Fiiller |
hızlı hızlı bir şeyler söylemek |
rattle off something f.
|
|
329 |
Öbek Fiiller |
hızlı hızlı bir şeyler söylemek |
rattle something off f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
hemen bir şeyler hazırlayıvermek |
toss something together f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
piyanoda bir şeyler çalmak |
hammer something out f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
tahtaya tebeşirle bir şeyler yazmak/çizmek |
chalk something up f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
(hızlıca) bir şeyler giymek |
throw oneself into f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak |
rustle up something f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
ufak tefek şeyler yapmak |
putter around f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
(gazetede vb) birinin hakkında bir şeyler okumak |
read about someone f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
ufak tefek şeyler yapmak |
putter about f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak |
rustle something up f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
birine tatsız şeyler anlatmak |
drop (someone or something) on (someone or something) f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
birine tatsız şeyler anlatmak |
drop something on someone f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler ekleyerek düzeltme/düzenleme yapmak |
edit in f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
gerçeği yansıtmayan şeyler eklemek |
embellish with (something) f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
araya gerçek olmayan şeyler eklemek |
embellish with (something) f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
bazı şeyler anlamlı gelmek |
get/put something in perspective f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
bazı şeyler anlamsız gelmek |
get/put something out of perspective f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyleri) bir araya getirip (başka bir şeyler) uydurmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyler) uydurup yapmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi benzer şeyler arasından ayırt etmek |
pick from f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
(birine) bir şeyler olmak |
get into (someone or something) f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
istemediği bir işe güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
dişinin doldurulmasına başka şeyler düşünerek dayanmak |
lash back (at someone or something) f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
önemsiz veya anlamsız şeyler hakkında bıktırıcı şekilde durmadan konuşmak |
yak at (one) f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
acilen bir şeyler toparlamak |
lash together f.
|
|
354 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına dahil etmek |
list (someone or something) as one of (someone or something) f.
|
|
355 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında saymak |
list (someone or something) as one of (someone or something) f.
|
|
356 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına katmak |
list (someone or something) as one of (someone or something) f.
|
|
357 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına eklemek |
list (someone or something) as one of (someone or something) f.
|
|
358 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek |
list (someone or something) as one of (someone or something) f.
|
|
359 |
Öbek Fiiller |
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak |
pile on f.
|
|
360 |
Öbek Fiiller |
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak |
pile onto f.
|
|
361 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyler) halinde yırtmak |
rend (something) in (something) f.
|
|
362 |
Öbek Fiiller |
içinde kımıl kımıl bir şeyler kaynamak |
writhe with something f.
|
|
363 |
Öbek Fiiller |
içinde bir şeyler kaynamak |
writhe with something f.
|
|
364 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak |
interface with (someone or something) f.
|
|
365 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler ile başka birileri bir şeyler arasında bağlantı kurmak |
interface someone or something with someone or something f.
|
|
366 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) dolu göstermek için içine bir şeyler tıkmak |
pad (something) out f.
|
|
367 |
Öbek Fiiller |
hırıltılı bir sesle bir şeyler söylemek |
rasp out f.
|
|
368 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) yerine getirmesi istenen (bazı şeyler) olmak |
require (something) of (someone or something) f.
|
|
369 |
Öbek Fiiller |
gereksiz/fuzuli şeyler eklemek |
stick on f.
|
|
370 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler toparlamak |
vamp up f.
|
|
371 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler bir araya getirmek |
vamp up f.
|
|
372 |
Öbek Fiiller |
biriyle doğaçlama bir şeyler çalmak |
jam with someone f.
|
|
373 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasından seçim yapmak |
choose among someone or something f.
|
|
374 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasında çalışmak |
work among someone or something f.
|
|
375 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasında işini yapmak |
work among someone or something f.
|
|
376 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
377 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak |
alternate between (people or things) f.
|
|
378 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
379 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
380 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak |
alternate between (people or things) f.
|
|
381 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
382 |
Öbek Fiiller |
piyanoda bir şeyler çalmak/tıngırdatmak |
bash out f.
|
|
383 |
Öbek Fiiller |
(birine) kalınca (bir şey/bir şeyler) giydirmek |
bundle (someone) into (something) f.
|
|
384 |
Öbek Fiiller |
nasıl çalıştığı anlaşılamayan aletle bir şeyler yapmak |
muck about f.
|
|
385 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasından seçmek |
choose from someone or something f.
|
|
386 |
Öbek Fiiller |
birileri/bir şeyler arasından bir tercihte bulunmak |
choose from someone or something f.
|
|
387 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasından seçmek |
choose from (people or things) f.
|
|
388 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasından bir tercihte bulunmak |
choose from (people or things) f.
|
|
389 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında yayılmak |
circulate among (someone or something) f.
|
|
390 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında dolaştırmak |
circulate among (someone or something) f.
|
|
391 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında gezdirmek |
circulate among (someone or something) f.
|
|
392 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında dağıtmak |
circulate among (someone or something) f.
|
|
393 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında dolaşmak |
circulate among (someone or something) f.
|
|
394 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında dolaşmak |
circulate through (something) f.
|
|
395 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında gezmek |
circulate through (something) f.
|
|
396 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyler) yemek |
dine on f.
|
|
397 |
Öbek Fiiller |
-e tatsız şeyler anlatmak |
drop on f.
|
|
398 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler yemek |
feed face f.
|
|
399 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek |
gaze around at (someone or something) f.
|
|
400 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek |
gaze at (someone or something) f.
|
|
401 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek |
gaze on (someone or something) f.
|
|
402 |
Öbek Fiiller |
azar azar (bir şeyler) yemek |
graze on (something) f.
|
|
403 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyler zırvalamak |
hand someone something f.
|
|
404 |
Öbek Fiiller |
ile doğaçlama bir şeyler çalmak |
jam with f.
|
|
405 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında ilişki kurmak |
link to (someone or something) f.
|
|
406 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak |
link to (someone or something) f.
|
|
407 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında ilişki kurmak |
link together (with someone or something) f.
|
|
408 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında bağlantı kurmak |
link together (with someone or something) f.
|
|
409 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) ufak tefek şeyler aşırmak |
pilfer from (someone or something) f.
|
|
410 |
Öbek Fiiller |
istemediği bir cinsel ilişkiye güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) f.
|
|
411 |
Öbek Fiiller |
palas pandıras bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) |
pound out f.
|
|
412 |
Öbek Fiiller |
yalap şap bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) |
pound out f.
|
|
413 |
Öbek Fiiller |
baştan savma bir şeyler yazmak/çalmak (piyanoda/klavyede) |
pound out f.
|
|
414 |
Öbek Fiiller |
(önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak |
quibble about (something) f.
|
|
415 |
Öbek Fiiller |
(önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak |
quibble over (something) f.
|
|
416 |
Öbek Fiiller |
(biriyle önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak |
quibble over (something) with (someone) f.
|
|
417 |
Öbek Fiiller |
(biriyle önemsiz şeyler) üzerinde münakaşa etmek/tartışmak |
quibble with (someone) over (something) f.
|
|
418 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) üzerine bir şeyler atmak/fırlatmak |
rain down on (someone or something) f.
|
|
419 |
Öbek Fiiller |
(birine) bir şeyler yağdırmak |
rain down on (someone) f.
|
|
420 |
Öbek Fiiller |
(birine) bir şeyler yağdırmak |
rain on (someone) f.
|
|
421 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında yer almak/sayılmak |
rank among (someone or something) f.
|
|
422 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında saymak |
rank among (someone or something) f.
|
|
423 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında sayılmak |
rank with (someone or something) f.
|
|
424 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında saymak |
rank with (someone or something) f.
|
|
425 |
Öbek Fiiller |
hakkında bir şeyler okumak |
read about f.
|
|
426 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında bir şeyler okumak |
read about (someone or something) f.
|
|
427 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyler) halinde yırtmak |
rend (something) to (something) f.
|
|
428 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında koşmak/koşturmak |
run between (someone or something) f.
|
|
429 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
run between (someone or something) f.
|
|
430 |
Öbek Fiiller |
bir şeyler yumurtlamak |
spout out f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
(bir yerin) farklı noktalarına (bir şeyler) saklamak |
tuck (something) around (some place) f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
fısıltıyla bir şeyler söylemek |
wheeze out f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
zar zor/güçlükle bir şeyler söylemek |
wheeze out f.
|
|
Phrases |
|
434 |
İfadeler |
bu tür şeyler |
these kinds of things i.
|
|
435 |
İfadeler |
böyle şeyler |
these kinds of things i.
|
|
436 |
İfadeler |
en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir |
nothing is so firmly believed as what we least know expr.
|
|
437 |
İfadeler |
iyi şeyler zaman alır |
good things take time expr.
|
|
438 |
İfadeler |
kimi şeyler hep aynı kalır |
some things never change expr.
|
|
Proverb |
|
439 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
great oaks from little acorns grow f.
|
|
440 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
tall oaks from little acorns grow f.
|
|
441 |
Atasözü |
küçük şeylerden büyük şeyler doğar |
great oaks from little acorns grow
|
|
442 |
Atasözü |
küçük şeylerden büyük şeyler doğar |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
443 |
Atasözü |
başkalarının konuşmalarını gizlice dinleyenler hiçbir zaman kendileri hakkında iyi şeyler duymazlar |
eavesdroppers never hear any good of themselves
|
|
444 |
Atasözü |
başkalarının konuşmalarını gizlice dinleyenler hiçbir zaman kendileri hakkında iyi şeyler duymazlar |
listeners never hear any good of themselves
|
|
445 |
Atasözü |
iyi şeyler küçük paketlerde gelir |
best things come in small packages
|
|
446 |
Atasözü |
iyi şeyler küçük paketlerde gelir |
good things come in small packages
|
|
447 |
Atasözü |
hayattaki en değerli şeyler satın alınamayanlardır |
best things in life are free
|
|
448 |
Atasözü |
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar |
best things come in small packages
|
|
449 |
Atasözü |
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar |
good things come in small packages
|
|
450 |
Atasözü |
hoş ve güzel şeyler sonsuza dek yaşar |
a thing of beauty and a joy forever
|
|
451 |
Atasözü |
hoş ve güzel şeyler sonsuza dek yaşar |
a thing of beauty is a joy forever
|
|
452 |
Atasözü |
sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir |
have too much of a good thing
|
|
453 |
Atasözü |
büyük şeyler küçük paketlerden çıkar |
big things come in small packages
|
|
454 |
Atasözü |
iyi şeyler kötü şeylere gebedir |
every silver lining has a cloud
|
|
455 |
Atasözü |
nereye gitsen bazı şeyler hep aynı |
the more things change, the more they stay the same
|
|
456 |
Atasözü |
bazı şeyler hep eski hamam eski tas |
the more things change, the more they stay the same
|
|
457 |
Atasözü |
yasak olan şeyler insanları çeker |
forbidden fruit is the sweetest
|
|
458 |
Atasözü |
senden sonrakilere kalacak bir şeyler yap |
plant pears for your heirs
|
|
459 |
Atasözü |
çoluğuna çocuğuna bırakacak/kalacak bir şeyler yap |
plant pears for your heirs
|
|
460 |
Atasözü |
sonraki neslin yararına bir şeyler yap/bırak |
plant pears for your heirs
|
|
461 |
Atasözü |
genelde yavaş ve dikkatlice yapılan şeyler iyi olur |
good and quickly seldom meet
|
|
462 |
Atasözü |
bir hikaye her anlatıldığında üstüne bir şeyler daha katılır |
a tale never loses in the telling
|
|
463 |
Atasözü |
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi |
great oaks grow from small acorns
|
|
464 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
great oaks grow from small acorns
|
|
465 |
Atasözü |
küçük şeylerden büyük şeyler doğar |
great oaks grow from small acorns
|
|
466 |
Atasözü |
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi |
great oaks from little acorns grow
|
|
467 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
great oaks from little acorns grow
|
|
468 |
Atasözü |
küçük şeylerden büyük şeyler doğar |
great oaks from little acorns grow
|
|
469 |
Atasözü |
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
470 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
471 |
Atasözü |
küçük şeylerden büyük şeyler doğar |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
472 |
Atasözü |
iyi şeyler küçük paketlerde gelir |
best things come in small packages
|
|
473 |
Atasözü |
değerli şeyler küçük paketlerde gelir |
best things come in small packages
|
|
474 |
Atasözü |
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar |
best things come in small packages
|
|
475 |
Atasözü |
iyi şeyler küçük paketlerde gelir |
good things come in small packages
|
|
476 |
Atasözü |
değerli şeyler küçük paketlerde gelir |
good things come in small packages
|
|
477 |
Atasözü |
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar |
good things come in small packages
|
|
478 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
great oaks from little acorns grow
|
|
479 |
Atasözü |
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi |
great oaks from little acorns grow
|
|
480 |
Atasözü |
çok mütevazı şeyler büyük başarılara dönüşebilir |
tall oaks from little acorns grow
|
|
481 |
Atasözü |
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi |
tall oaks from little acorns grow
|
|
482 |
Atasözü |
söylemekle yapmak/yerine getirmek ayrı şeyler |
saying is one thing, doing is another
|
|
Colloquial |
|
483 |
Konuşma Dili |
yeni şeyler |
the new i.
|
|
484 |
Konuşma Dili |
her zamanki şeyler |
the usual i.
|
|
485 |
Konuşma Dili |
maç başı kadroda değişiklik yaparak yeni şeyler deneyen teknik direktör |
tinkerman [brit] i.
|
|
486 |
Konuşma Dili |
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk |
bad boy i.
|
|
487 |
Konuşma Dili |
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk |
big boy i.
|
|
488 |
Konuşma Dili |
kahve ve yanında bir şeyler |
coffee and i.
|
|
489 |
Konuşma Dili |
bir kimsenin sevdiği ve sevmediği şeyler |
likes and dislikes of someone i.
|
|
490 |
Konuşma Dili |
farklı şeyler |
different things i.
|
|
491 |
Konuşma Dili |
güzel şeyler |
cool stuff i.
|
|
492 |
Konuşma Dili |
güzel ama boş şeyler |
sweet nothings i.
|
|
493 |
Konuşma Dili |
harika şeyler |
flowing with milk and honey i.
|
|
494 |
Konuşma Dili |
ıvır zıvır şeyler |
junk-n-stuff i.
|
|
495 |
Konuşma Dili |
kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri |
a regular guy doing something remarkable i.
|
|
496 |
Konuşma Dili |
ufak tefek şeyler |
odds and ends i.
|
|
497 |
Konuşma Dili |
ufak tefek şeyler |
bits and pieces i.
|
|
498 |
Konuşma Dili |
ufak tefek şeyler |
mingle-mangle i.
|
|
499 |
Konuşma Dili |
ufak tefek şeyler |
omnium-gatherum i.
|
|
500 |
Konuşma Dili |
ufak tefek şeyler |
melange i.
|
|