|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
geri kalan |
remainder i.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
hayatta kalan |
surviver i.
|
|
3 |
Yaygın Kullanım |
hayatta kalan |
survivor i.
|
|
4 |
Yaygın Kullanım |
sağ kalan |
surviver i.
|
|
5 |
Yaygın Kullanım |
sağ kalan |
survivor i.
|
|
6 |
Yaygın Kullanım |
hoş ve kolaylıkla akılda kalan |
catchy s.
|
|
7 |
Yaygın Kullanım |
kolayca akılda kalan |
catchy s.
|
|
|
General |
|
8 |
Genel |
geride kalan |
survivor i.
|
|
9 |
Genel |
hata yüzünden hükümsüz kalan yargılama |
mistrial i.
|
|
10 |
Genel |
(fıçıda/çuvalda) boş kalan kısım |
ullage i.
|
|
11 |
Genel |
çekimser kalan biri |
abstainer i.
|
|
12 |
Genel |
anız (biçilmiş ekinin yerde kalan sapları) |
stubble i.
|
|
13 |
Genel |
eşleri hamile kalan erkeklerin kısa bir süre sonra hamilelik semptomları yaşaması |
couvade i.
|
|
14 |
Genel |
bitki embriyosu ya da fidede kotiledonların bağlanma yerinin üstünde kalan eksen kısmı |
epicotyl i.
|
|
15 |
Genel |
hep yeşil kalan bitki |
evergreen i.
|
|
16 |
Genel |
radyasyona maruz kalan işçiler |
exposed workers i.
|
|
17 |
Genel |
ikinci derecede kalan olaylar dizisi |
underplot i.
|
|
18 |
Genel |
miras kalan şey |
remainder i.
|
|
19 |
Genel |
hayatta kalan |
survivor i.
|
|
20 |
Genel |
arta kalan refah modeli |
residual welfare model i.
|
|
21 |
Genel |
kalan miktar |
the rest i.
|
|
22 |
Genel |
birine ölen bir yakınından kalan servet |
heritage i.
|
|
23 |
Genel |
deniz kazasına uğrayıp ıssız bir kıyıda mahsur kalan kimse |
castaway i.
|
|
24 |
Genel |
sona kalan |
straggler i.
|
|
25 |
Genel |
geri kalan |
remnant i.
|
|
26 |
Genel |
ayın karanlıkta kalan tarafı |
dark side of the moon i.
|
|
27 |
Genel |
arta kalan |
residue i.
|
|
28 |
Genel |
devlete kalan mülk |
escheat i.
|
|
29 |
Genel |
iz (ciltte kalan çiçek izi gibi) |
pit i.
|
|
30 |
Genel |
geride kalan |
straggler i.
|
|
31 |
Genel |
satılmayıp elde kalan kitap |
remainder i.
|
|
32 |
Genel |
ağızda kalan tad |
tang i.
|
|
33 |
Genel |
kısa bir süre kalan kimse |
transient i.
|
|
34 |
Genel |
kazadan geri kalan parçalar |
wreckage i.
|
|
35 |
Genel |
aşınmış bir dişin ağızda kalan bölümü |
stump i.
|
|
36 |
Genel |
denizin kabarması ve çekilmesi seviyeleri ortasında kalan deniz seviyesi |
mean sea level i.
|
|
37 |
Genel |
kalan yemeklerden oluşan öğün |
pickup i.
|
|
38 |
Genel |
ekvatorun güneyinde, avustralya'nın da kuzeydoğusunda kalan güneybatı pasifik adaları |
melanesia i.
|
|
39 |
Genel |
kesilmiş bir uzvun bedende kalan bölümü |
stump i.
|
|
40 |
Genel |
harp sebebiyle memleketini terketmeye mecbur kalan kişi |
dp i.
|
|
41 |
Genel |
kağıtlar dağıtıldıktan sonra kalan kartlar |
talon i.
|
|
42 |
Genel |
geç kalan |
lag end i.
|
|
43 |
Genel |
kesilen ağacın kalan kütüğü |
stub i.
|
|
44 |
Genel |
kullanılmış bir şeyden kalan parça |
stub i.
|
|
45 |
Genel |
geride kalan atlar |
ruck i.
|
|
46 |
Genel |
izi kalan görüntü |
burned in image i.
|
|
47 |
Genel |
geç kalan |
latecomer i.
|
|
|
48 |
Genel |
miras kalan kimse |
legatee i.
|
|
49 |
Genel |
sağ kalan |
survivor i.
|
|
50 |
Genel |
sağ kalan kimse |
survivor i.
|
|
51 |
Genel |
kesilmiş ağacın toprakta kalan bölümü |
stump i.
|
|
52 |
Genel |
geri kalan |
the rest i.
|
|
53 |
Genel |
kalan kısım |
residue i.
|
|
54 |
Genel |
kalan (ödenmemiş borç) |
arrears i.
|
|
55 |
Genel |
şehir merkeziyle dış kesimleri arasında kalan bölge |
midtown i.
|
|
56 |
Genel |
daima yeşil kalan bitki |
evergreen i.
|
|
57 |
Genel |
kalan kök (ağaç) |
stub i.
|
|
58 |
Genel |
yaz boyunca erimeden kalan buz kitlesi |
taryn i.
|
|
59 |
Genel |
geri kalan |
rest i.
|
|
60 |
Genel |
sürüncemede kalan işler |
leeway i.
|
|
61 |
Genel |
ağızda kalan tat |
aftertaste i.
|
|
62 |
Genel |
bilet parçası (tiyatro/sinema vb'ne girdikten sonra müşterinin elinde kalan) |
stub i.
|
|
63 |
Genel |
ayakta kalan şey |
survivor i.
|
|
64 |
Genel |
italya'nın umbria ve toskanya'dan kuzeyde kalan kısımları |
padania i.
|
|
65 |
Genel |
geri kalan parça |
rump i.
|
|
66 |
Genel |
seyirci kalan |
bystander i.
|
|
67 |
Genel |
geri kalan kısım |
remainder i.
|
|
68 |
Genel |
yangına maruz kalan |
exposed to fire i.
|
|
69 |
Genel |
(anlatmaya) yetersiz kalan ifade |
understatement i.
|
|
70 |
Genel |
soluk soluğa kalan |
gasper i.
|
|
71 |
Genel |
asılı kalan |
hoverer i.
|
|
72 |
Genel |
geri kalan kısmı |
the rest of i.
|
|
73 |
Genel |
geri kalan kısmı |
the remaining i.
|
|
74 |
Genel |
sonuçsuz kalan hamle |
flash in the pan i.
|
|
75 |
Genel |
kalan tutar |
balance i.
|
|
76 |
Genel |
şiddete maruz kalan öğrenciler |
students exposed to violence i.
|
|
77 |
Genel |
ayın karanlık kalan kısmı |
dark side of the moon i.
|
|
78 |
Genel |
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan kız |
au pair i.
|
|
79 |
Genel |
herkesin eleştirisine maruz kalan kişi |
aunt Sally i.
|
|
80 |
Genel |
geri kalan |
remainder i.
|
|
81 |
Genel |
geri kalan şey |
remnant i.
|
|
82 |
Genel |
arta kalan |
remainder i.
|
|
83 |
Genel |
karşılıklı iki düşman kuvvetin cephe hatları arasında kalan arazi şeridi |
no-man's-land i.
|
|
84 |
Genel |
kalan borç |
remaining debt i.
|
|
85 |
Genel |
yarıda kalan bağlantı |
abandoned connection i.
|
|
86 |
Genel |
yetersiz kalan ifade |
understatement i.
|
|
87 |
Genel |
geç kalan |
late comer i.
|
|
88 |
Genel |
geçmişte kalan bir hatıra |
a distant memory i.
|
|
89 |
Genel |
yarışta geride kalan yarışmacı |
backmarker i.
|
|
90 |
Genel |
yarışta geride kalan yarışmacı |
back-marker i.
|
|
91 |
Genel |
kalan süre |
remaining time i.
|
|
92 |
Genel |
kalan zaman |
remaining time i.
|
|
93 |
Genel |
işten arta kalan zaman |
leisure time i.
|
|
94 |
Genel |
işten arta kalan zaman |
spare time i.
|
|
95 |
Genel |
işten arta kalan zamanlar |
spare times i.
|
|
96 |
Genel |
işten arta kalan zamanlar |
leisure times i.
|
|
97 |
Genel |
ncaa'da son 16'ya kalan takımlar |
sweet sixteen i.
|
|
98 |
Genel |
(bina) kısa kalan |
passager (fr) i.
|
|
99 |
Genel |
mayo ve bikini giyince kasıklarda mayonun ve bikininin dışında kalan tüyler |
bikini line hair i.
|
|
100 |
Genel |
kalan iş |
the remaining work i.
|
|
101 |
Genel |
ısıya maruz kalan işçiler |
workers exposed to heat i.
|
|
102 |
Genel |
ısıya maruz kalan çalışanlar |
workers exposed to heat i.
|
|
103 |
Genel |
kalan strip sayısı göstergesi |
indication of the number of strips remaining i.
|
|
104 |
Genel |
değişmeden kalan şey |
relict i.
|
|
105 |
Genel |
1945 yılında japonya'daki atom bombalarının patlamasının ardından hayatta kalan insanlar |
hibakusha i.
|
|
106 |
Genel |
geriye kalan alan (boşluk) |
remaining space i.
|
|
107 |
Genel |
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse |
standee i.
|
|
108 |
Genel |
kalan miktar/meblağ/bakiye |
rest of amount i.
|
|
109 |
Genel |
atalardan kalan şato veya malikane |
ancestral pile i.
|
|
110 |
Genel |
akıllı telefon dışında kalan temel fonksiyonlu cihaz |
feature phone i.
|
|
111 |
Genel |
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz |
raccoon eye i.
|
|
112 |
Genel |
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz |
raccoon eyes i.
|
|
113 |
Genel |
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz |
panda eyes (uk) i.
|
|
114 |
Genel |
hayatta kalan akraba |
living relative i.
|
|
115 |
Genel |
resmin odak dışında kalan kısımlarına verilen bulanıklık efekti |
bokeh i.
|
|
116 |
Genel |
biletin müşteride kalan kısmı |
ticket stub i.
|
|
117 |
Genel |
tereyağ yaparken katılaşan yağın ardında kalan sıvı |
buttermilk i.
|
|
118 |
Genel |
kalan yakıt |
fuel remaining i.
|
|
119 |
Genel |
geriye kalan tek şey |
all that remains i.
|
|
120 |
Genel |
yüksek bir yerin alçakta kalan kısmı |
underfeature i.
|
|
121 |
Genel |
yatıya kalan misafir |
overnight guest i.
|
|
122 |
Genel |
ilk kez gebe kalan kadın |
primigravida i.
|
|
123 |
Genel |
akılda kalan hoş şarkı |
catchy tune i.
|
|
124 |
Genel |
önceden belirlenen dönemden sonra kalan tüm borçların ödenmesini gerektiren bir kredi türü |
balloon mortgage i.
|
|
125 |
Genel |
atak yapan takımın defansında kalan savunması |
tailback i.
|
|
126 |
Genel |
kalan/oturan |
tarrier i.
|
|
127 |
Genel |
önceki dönemden kalan |
carryover i.
|
|
128 |
Genel |
hayatta kalan bireylerin artmasıyla doğal popülasyonda yaşanan artış |
recruitment i.
|
|
129 |
Genel |
(şarkı, şiir vb.) akılda kalan ufak kısım |
catch i.
|
|
130 |
Genel |
ortalama çoğunluğun beğenisi için fazla ince ve kaliteli kalan ürün |
caviar i.
|
|
131 |
Genel |
geçmişte kalan şey |
backward i.
|
|
132 |
Genel |
geride kalan kimse |
lag i.
|
|
133 |
Genel |
geride kalan şey |
lag i.
|
|
134 |
Genel |
geç kalan kimse |
lagger i.
|
|
135 |
Genel |
geride kalan kimse |
lagger i.
|
|
136 |
Genel |
devlete miras kalan mallara nezaretle görevli memur |
cheater [obsolete] i.
|
|
137 |
Genel |
gereksiz ayrıntılara takılıp kalan kimse |
niggler i.
|
|
138 |
Genel |
oyuncuların sırayla dizilmiş yığınlardan çeşitli miktarlarda alarak, en sonda tek kalan nesneyi alan kişiye oyunu kaybettirmeye çalıştığı zeka oyunu |
nim i.
|
|
139 |
Genel |
kullanılmış şeyden kalan parça |
nubbin i.
|
|
140 |
Genel |
kesilen şeyden kalan parça |
nubbin i.
|
|
141 |
Genel |
geriye kalan şey |
remain i.
|
|
142 |
Genel |
(belli bir sayı üzerinden) geriye kalan kişiler |
remainder [obsolete] i.
|
|
143 |
Genel |
geri kalan şey |
remenant [obsolete] i.
|
|
144 |
Genel |
zımba delikleri arasında kalan kağıt çıkıntısı |
nib i.
|
|
145 |
Genel |
çadırda kalan kimse |
tenter i.
|
|
146 |
Genel |
aynı çadırda kalan kimse |
tentmate i.
|
|
147 |
Genel |
evini terk etmek zorunda kalan çocuk |
throwaway i.
|
|
148 |
Genel |
gelgite maruz kalan bölge |
tidal zone i.
|
|
149 |
Genel |
kilisede oturma sıralarının ortasında kalan koridor |
alley [dialect] i.
|
|
150 |
Genel |
atom bombalarının test veya kullanımı sırasında radyoaktiviteye maruz kalan eski silahlı kuvvetler mensubu |
atomic veteran i.
|
|
151 |
Genel |
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan yabancı kız |
au pair girl i.
|
|
152 |
Genel |
kocasından unvan kalan dul kadın |
dowager i.
|
|
153 |
Genel |
arta kalan şey |
balance i.
|
|
154 |
Genel |
dizler birleşik olarak durulduğunda uyluklar arasında kalan boşluk |
thigh gap i.
|
|
155 |
Genel |
tahmin edilen performansın altında kalan işletme |
underperformer i.
|
|
156 |
Genel |
yatıya kalan kimse |
overnighter i.
|
|
157 |
Genel |
belirli mirasçılara kalan arazi |
entail i.
|
|
158 |
Genel |
arda kalan parça |
vestige i.
|
|
159 |
Genel |
düşkünler evinde kalan kimse |
beadsman i.
|
|
160 |
Genel |
düşkünler evinde kalan kimse |
bedesman i.
|
|
161 |
Genel |
atalardan kalan toprak |
ethel i.
|
|
162 |
Genel |
devlete miras kalan mallara nezaretle görevli memur |
excheator [obsolete] i.
|
|
163 |
Genel |
takatsiz kalan kimse |
languisher i.
|
|
164 |
Genel |
kafanın her iki yanının tıraş edildiği, ortada kalan saç şeridinin yukarı dikilerek kullanıldığı pankçı saç stiline sahip kimse |
mohican i.
|
|
165 |
Genel |
malavi gölü'nün batı ve güney kıyıları ile aşağı zambezi nehri arasında kalan bölgede yaşayan afrika halkına mensup kimse |
malawi i.
|
|
166 |
Genel |
geride kalan kimse |
bider i.
|
|
167 |
Genel |
aslına sadık kalan |
literalizer i.
|
|
168 |
Genel |
yazının aslına sadık kalan |
literalizer i.
|
|
169 |
Genel |
aslına sadık kalan |
literaliser i.
|
|
170 |
Genel |
yazının aslına sadık kalan |
literaliser i.
|
|
171 |
Genel |
ringde kolayca kan içinde kalan dövüşçü |
bleeder i.
|
|
172 |
Genel |
bir toplumdaki ana sosyal grubun dışında kalan veya dışına itilen insanlardan meydana gelen topluluğun veya kültürün bir parçası |
margin i.
|
|
173 |
Genel |
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse |
marooner i.
|
|
174 |
Genel |
rüzgara maruz kalan taraf |
wind side i.
|
|
175 |
Genel |
görüş açısı dışında kalan taraf |
blind side i.
|
|
176 |
Genel |
tavlada açıkta kalan taş |
blot i.
|
|
177 |
Genel |
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı |
mazut i.
|
|
178 |
Genel |
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı |
mazout i.
|
|
179 |
Genel |
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı |
masut i.
|
|
180 |
Genel |
hipnotik etkiye maruz kalan kimse |
mesmeree [obsolete] i.
|
|
181 |
Genel |
göz merceği, objektif ve diğer çıkarılabilir optik parçaların dışında kalan gereç |
microscope stand i.
|
|
182 |
Genel |
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı |
middle i.
|
|
183 |
Genel |
sürenin sonu ve başı dışında kalan kısım |
midst i.
|
|
184 |
Genel |
unun eleğin üstünde kalan kısmı |
boltings i.
|
|
185 |
Genel |
her oyuncu bir el çektikten sonra kalan domino taşları |
boneyard i.
|
|
186 |
Genel |
her oyuncu bir el çektikten sonra kalan domino taşları |
stock i.
|
|
187 |
Genel |
eskiden kalan şey |
holdover i.
|
|
188 |
Genel |
dış etki altında kalan kimse |
hostage i.
|
|
189 |
Genel |
hostellerde kalan gezgin |
hosteler i.
|
|
190 |
Genel |
pansiyonda kalan seyyah |
hosteler i.
|
|
191 |
Genel |
dengede durarak asılı kalan, ince tel veya ipe asılı bir dizi hafif şekil |
mobile i.
|
|
192 |
Genel |
ayağın ayakkabı aşınmasına maruz kalan kısımlarına uygulanan arkası yapışkanlı keçe |
moleskin i.
|
|
193 |
Genel |
anneden miras kalan şefkat gibi duygu |
mother i.
|
|
194 |
Genel |
ışın demeti ufkun altında kalan bir ışığın gökyüzünde oluşturduğu parıltı |
loom i.
|
|
195 |
Genel |
gizemli olaylara maruz kalan kimse |
mystic i.
|
|
196 |
Genel |
kulübenin dışında kalan mutfak |
but [scotland] i.
|
|
197 |
Genel |
paralelogramın köşelerinden birini içeren benzer bir paralelogramın çıkarılmasından sonra kalan kısmı |
gnomon i.
|
|
198 |
Genel |
eskiden kalan şey |
holdover i.
|
|
199 |
Genel |
standart çalışma saatlerinin dışında açık kalan dükkan |
dairy [new zealand] i.
|
|
200 |
Genel |
geçici olarak bir yerde kalan şey |
denizen i.
|
|
201 |
Genel |
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse |
denizen i.
|
|
202 |
Genel |
geçici süreliğine bir yerde kalan kimse |
denizen i.
|
|
203 |
Genel |
yağı erittikten sonra geriye kalan lifli madde |
graves i.
|
|
204 |
Genel |
doymamış karbonhidrat yakıtı veya yağlama maddesinden geriye kalan katranlı katman |
gum i.
|
|
205 |
Genel |
içki kadehinin dibinde kalan son yudum |
heeltap i.
|
|
206 |
Genel |
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun |
murder mystery i.
|
|
207 |
Genel |
yerel denetimin dışında kalan okul |
opt-out [uk] i.
|
|
208 |
Genel |
yerel denetimin dışında kalan hastane |
opt-out [uk] i.
|
|
209 |
Genel |
yerel denetimin dışında kalan okul |
opt-out [uk] i.
|
|
210 |
Genel |
yerel denetimin dışında kalan hastane |
opt-out [uk] i.
|
|
211 |
Genel |
kalan miktar |
overdeal [obsolete] i.
|
|
212 |
Genel |
elde kalan matbu malzeme |
overissue i.
|
|
213 |
Genel |
sağ kalan kimse |
overliver i.
|
|
214 |
Genel |
ailesinden (para) miras kalan kimse |
old money i.
|
|
215 |
Genel |
ailesinden (para) miras kalan aile |
old money i.
|
|
216 |
Genel |
ailesinden (para) miras kalan soy |
old money i.
|
|
217 |
Genel |
ailesinden (para) miras kalan sülale |
old money i.
|
|
218 |
Genel |
tam arada kalan şey |
in-betweener i.
|
|
219 |
Genel |
boşta kalan mülkiyet kullanımı |
infill i.
|
|
220 |
Genel |
reklam veya satış mesajlarına maruz kalan toplam kişi sayısı |
circulation i.
|
|
221 |
Genel |
küresel yok oluşa kalan süreyi gösteren bir saat |
doomsday clock i.
|
|
222 |
Genel |
dul kadına kalan konut |
dower house [uk] i.
|
|
223 |
Genel |
satılmayıp elde kalan ticari mal |
drug i.
|
|
224 |
Genel |
elde kalan mal |
drug i.
|
|
225 |
Genel |
gidenin ardında kalan şey |
dust i.
|
|
226 |
Genel |
diğerlerinin gerisinde kalan üye |
poor relation i.
|
|
227 |
Genel |
senden bana kalan son hatıra |
the last memory I have of you i.
|
|
228 |
Genel |
başkasının yarım kalan işini yapan kimse |
continuator i.
|
|
229 |
Genel |
miras kalan mülk |
inheritance i.
|
|
230 |
Genel |
miras kalan varlık |
inherited wealth i.
|
|
231 |
Genel |
miras kalan servet |
inherited wealth i.
|
|
232 |
Genel |
en içte kalan yol |
inside i.
|
|
233 |
Genel |
soluk soluğa kalan kimse |
panter i.
|
|
234 |
Genel |
bir kurumda yatılı kalan kimse |
pensioner i.
|
|
235 |
Genel |
belirli bir meslek mensupları veya özel becerilere sahip insanlar dışında kalan büyük insan topluluğu |
people i.
|
|
236 |
Genel |
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk |
people i.
|
|
237 |
Genel |
su kanalının iki bariyer arasında kalan bölümü |
pound i.
|
|
238 |
Genel |
kalıbın giriş açıklığında kalan eriyiğin donmasıyla oluşan fazladan metal çıkıntısı |
pour i.
|
|
239 |
Genel |
kalıbın giriş açıklığında kalan eriyiğin donmasıyla oluşan fazladan metal çıkıntısı |
pourpiece i.
|
|
240 |
Genel |
eleme işlemi sonrası geriye kalan taşlar |
sassanage i.
|
|
241 |
Genel |
asiller, din adamları, orta sınıf ve basın dışında kalan toplumsal grup |
fifth estate i.
|
|
242 |
Genel |
gizlemede yetersiz kalan şey |
fig leaf i.
|
|
243 |
Genel |
zorbalığa maruz kalan kimse |
floutingstock i.
|
|
244 |
Genel |
raunttaki diğer atışların isabet ettiği alanların dışında kalan kısımdaki bir hedefi iyi vuran atış |
flyer i.
|
|
245 |
Genel |
atın binicisinin önünde kalan bölümü |
forehand i.
|
|
246 |
Genel |
akşamın alacakaranlık ile uyku vakti arasında kalan bölümü |
forenight [scotland] i.
|
|
247 |
Genel |
akşamın alacakaranlık ile uyku vakti arasında kalan bölümü |
fore-night i.
|
|
248 |
Genel |
döküm ağzında kalan atık metal parçası |
gate i.
|
|
249 |
Genel |
hostelde kalan gezgin |
osteler i.
|
|
250 |
Genel |
görev yerinden uzakta kalan kimse |
outlier i.
|
|
251 |
Genel |
(yetenek, başarı bakımından) istatiksel olarak olasılık aralığının dışında kalan kimse |
outlier i.
|
|
252 |
Genel |
en uçta kalan parça |
outlimb i.
|
|
253 |
Genel |
sağ kalan kimse |
outliver i.
|
|
254 |
Genel |
bölgenin dışında kalan konaklama yeri |
out-lodging i.
|
|
255 |
Genel |
yabancı bir ülkede kalan kimse |
peregrine i.
|
|
256 |
Genel |
(hedef tahtasında) beyaz halka dışında kalan bölüm |
petticoat i.
|
|
257 |
Genel |
çizgi üzerindeki iki nokta arasında kalan parça |
segment of a line i.
|
|
258 |
Genel |
kararsız kalan kimse |
shilly-shally i.
|
|
259 |
Genel |
soğuğa maruz kalan ağaç gibi cisimlerin üzerindeki buz tabakası |
silver storm i.
|
|
260 |
Genel |
yurtta kalan kız öğrenci |
sister i.
|
|
261 |
Genel |
kalan gün |
remaining day i.
|
|
262 |
Genel |
alışılmışın dışında kalan fikir |
free thought i.
|
|
263 |
Genel |
(bowling) arkada kalan labut |
sleeper i.
|
|
264 |
Genel |
maziden kalan |
relic of the past i.
|
|
265 |
Genel |
geçmişten kalan |
relic of the past i.
|
|
266 |
Genel |
içki bardağının dibinde kalan artık |
snuff [obsolete] i.
|
|
267 |
Genel |
sabunla yıkanan nesneler üzerinde kalan tabaka |
soap film i.
|
|
268 |
Genel |
güneşe maruz kalan alan |
sollar [obsolete] i.
|
|
269 |
Genel |
güneşte kalan yer |
sollar [obsolete] i.
|
|
270 |
Genel |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill i.
|
|
271 |
Genel |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill light i.
|
|
272 |
Genel |
nişastanın çözünebilir bölümü dağıldığında geriye kalan ince tabaka |
starch cellulose i.
|
|
273 |
Genel |
açlık sınırı altında kalan maaş |
starvation wages i.
|
|
274 |
Genel |
elde kalan mal |
sticker i.
|
|
275 |
Genel |
(şekerin kaynatılması sonucu geriye kalan) ağda kıvamlı şeker kütlesi |
strike i.
|
|
276 |
Genel |
en uygun seviyenin altında kalan durum |
suboptimisation [uk] i.
|
|
277 |
Genel |
en uygun seviyenin altında kalan durum |
suboptimization [us] i.
|
|
278 |
Genel |
su üzerinde kalan madde |
supernatant i.
|
|
279 |
Genel |
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı |
supernatant i.
|
|
280 |
Genel |
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı |
supernate i.
|
|
281 |
Genel |
sağ kalan birey |
survival i.
|
|
282 |
Genel |
hayatta kalan birey |
survival i.
|
|
283 |
Genel |
sağ kalan hayvan |
survivor i.
|
|
284 |
Genel |
kalan kısım |
the rest i.
|
|
285 |
Genel |
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak |
remainder f.
|
|
286 |
Genel |
hasat sonrası kalan başakları toplamak |
glean f.
|
|
287 |
Genel |
berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak |
play off f.
|
|
288 |
Genel |
son elemeye kalan adaylar listesine konulmak |
be short-listed f.
|
|
289 |
Genel |
hayatının geri kalan kısmında profesyonel bakıma ihtiyaç duymak |
need professional care for the rest of one's life f.
|
|
290 |
Genel |
boş kalan iş pozisyonunu doldurmak |
backfill f.
|
|
291 |
Genel |
dul kalan bir kadının payına düşen arazi hudutlarını belirlemek |
assign dower f.
|
|
292 |
Genel |
(geçmişte kalan bir şey için) kafa patlatmak |
retrospect f.
|
|
293 |
Genel |
açıkta kalan taşı vurmak |
hit f.
|
|
294 |
Genel |
(gazete ve dergide boş kalan yerlere) ek haber yazmak |
squib f.
|
|
295 |
Genel |
arkada kalan |
behindhand s.
|
|
296 |
Genel |
miras kalan |
inherited s.
|
|
297 |
Genel |
geride kalan |
surviving s.
|
|
298 |
Genel |
çok eski çağlardan kalan |
aboriginal s.
|
|
299 |
Genel |
dul kalan |
widowed s.
|
|
300 |
Genel |
geride kalan |
straggly s.
|
|
301 |
Genel |
miras kalan |
hand down s.
|
|
302 |
Genel |
geçmişte kalan |
bygone s.
|
|
303 |
Genel |
geri kalan |
behindhand s.
|
|
304 |
Genel |
mirasla kalan |
heritable s.
|
|
305 |
Genel |
arda kalan |
residuary s.
|
|
306 |
Genel |
memnun kalan |
contented s.
|
|
307 |
Genel |
mahsur kalan |
isolated s.
|
|
308 |
Genel |
maruz kalan |
exposed s.
|
|
309 |
Genel |
kağıt üzerinde kalan |
paper s.
|
|
310 |
Genel |
ders programı dışında kalan |
extracurricular s.
|
|
311 |
Genel |
geç kalan |
late s.
|
|
312 |
Genel |
sabit kalan |
invariable s.
|
|
313 |
Genel |
hayatta kalan |
surviving s.
|
|
314 |
Genel |
sağ kalan |
surviving s.
|
|
315 |
Genel |
geç kalan |
behindhand s.
|
|
316 |
Genel |
kısa bir süre kalan |
transient s.
|
|
317 |
Genel |
yarım kalan |
incomplete s.
|
|
318 |
Genel |
geriye kalan |
remained s.
|
|
319 |
Genel |
kalan süre |
due in s.
|
|
320 |
Genel |
eksik kalan |
deficient s.
|
|
321 |
Genel |
eksik kalan |
lacking s.
|
|
322 |
Genel |
eksik kalan |
missing s.
|
|
323 |
Genel |
eksik kalan |
incomplete s.
|
|
324 |
Genel |
akılda kolay kalan |
catchy s.
|
|
325 |
Genel |
su yüzeyinde kalan |
buoyant s.
|
|
326 |
Genel |
geri kalan |
residual s.
|
|
327 |
Genel |
sürüncemede kalan |
long-standing s.
|
|
328 |
Genel |
-den aşağı kalan |
subordinate s.
|
|
329 |
Genel |
gönüllü olarak maruz kalan |
self-imposed s.
|
|
330 |
Genel |
geçmişte kalan |
past s.
|
|
331 |
Genel |
hep aynı kalan |
standing s.
|
|
332 |
Genel |
ilk kez hamile kalan veya sadece bir çocuk doğuran kadınla ilgili |
primiparous s.
|
|
333 |
Genel |
yarım kalan |
uncompleted s.
|
|
334 |
Genel |
tarafsız kalan |
fence-sitting s.
|
|
335 |
Genel |
arda kalan |
remaining s.
|
|
336 |
Genel |
miras kalan |
inherited by s.
|
|
337 |
Genel |
akılda kalan |
catchy s.
|
|
338 |
Genel |
tesir altında kalan |
affected s.
|
|
339 |
Genel |
etki altında kalan |
affected s.
|
|
340 |
Genel |
geç kalan |
lag [dialect] s.
|
|
341 |
Genel |
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan |
relict s.
|
|
342 |
Genel |
açıkta kalan (arazi vb.) |
relicted s.
|
|
343 |
Genel |
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan |
relicted s.
|
|
344 |
Genel |
ölümden geriye kalan |
relicted [obsolete] s.
|
|
345 |
Genel |
izi kalan |
vestigial s.
|
|
346 |
Genel |
akılda kalan |
remindful s.
|
|
347 |
Genel |
geriye kalan |
remnant s.
|
|
348 |
Genel |
geri kalan |
to go s.
|
|
349 |
Genel |
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan algılama biçimine ait veya ilgili |
attuitional s.
|
|
350 |
Genel |
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan |
attuitive s.
|
|
351 |
Genel |
ev işi yapma karşılığında aile yanında kalan |
au pair [french] s.
|
|
352 |
Genel |
aynı kalan |
unaltering s.
|
|
353 |
Genel |
kınamaya maruz kalan |
under attack s.
|
|
354 |
Genel |
maruz kalan |
undern s.
|
|
355 |
Genel |
'-den aşağı kalan |
understrapping s.
|
|
356 |
Genel |
katı halde kalan |
undissolving s.
|
|
357 |
Genel |
bir cinsiyetin geri planda kalan bireyi olan |
beta s.
|
|
358 |
Genel |
her zaman taze ve canlı kalan |
evergreen s.
|
|
359 |
Genel |
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemine ait |
k-t s.
|
|
360 |
Genel |
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemi ile ilişkili |
k-t s.
|
|
361 |
Genel |
dul kalan |
widowly s.
|
|
362 |
Genel |
rüzgara maruz kalan |
wind-swept s.
|
|
363 |
Genel |
rüzgara maruz kalan |
wind-swept s.
|
|
364 |
Genel |
bakiye kalan |
residuary s.
|
|
365 |
Genel |
arta kalan |
residuary s.
|
|
366 |
Genel |
sürücülerin görüş açısı dışında kalan |
blind s.
|
|
367 |
Genel |
rüzgara maruz kalan |
blowy s.
|
|
368 |
Genel |
tehlikeye maruz kalan |
high-risk s.
|
|
369 |
Genel |
riske maruz kalan |
high-risk s.
|
|
370 |
Genel |
otomobilin icadı öncesinde kalan son birkaç jenerasyona ait |
horse-and-buggy s.
|
|
371 |
Genel |
otomobilin icadı öncesinde kalan son birkaç jenerasyon ile ilgili |
horse-and-buggy s.
|
|
372 |
Genel |
altta kalan |
lower s.
|
|
373 |
Genel |
evdeki bir odanın dışında kalan |
but [scotland] s.
|
|
374 |
Genel |
sessiz kalan |
mute s.
|
|
375 |
Genel |
yasa, kural ve geleneklere sıkı sıkıya bağlı kalan (kimse) |
observant s.
|
|
376 |
Genel |
izi kalan |
obsolescent s.
|
|
377 |
Genel |
nefessiz kalan |
chokey s.
|
|
378 |
Genel |
(çamur gibi) yapışıp kalan |
claggy [dialect] s.
|
|
379 |
Genel |
sınırların dışında kalan |
dehors s.
|
|
380 |
Genel |
iki olgunun arasında kalan |
gray s.
|
|
381 |
Genel |
sürüncemede kalan |
long s.
|
|
382 |
Genel |
mazide kalan |
long-ago s.
|
|
383 |
Genel |
kalan (sayı) |
odd s.
|
|
384 |
Genel |
(diğerleri eşleştirildikten sonra) açıkta kalan |
odd s.
|
|
385 |
Genel |
(diğerleri gruplandıktan sonra) açıkta kalan |
odd s.
|
|
386 |
Genel |
maruz kalan |
opportune [obsolete] s.
|
|
387 |
Genel |
şehrin dışında kalan |
rurban s.
|
|
388 |
Genel |
lafta kalan |
impractical s.
|
|
389 |
Genel |
geleneksel politikalara veya uygulamalara bağlı kalan |
old-school s.
|
|
390 |
Genel |
eski bir stile bağlı kalan |
old-school s.
|
|
391 |
Genel |
orijinal stile bağlı kalan |
old-school s.
|
|
392 |
Genel |
yağmur sonrası hafif nemli kalan (parkur) |
good s.
|
|
393 |
Genel |
yen içinde kalan |
intestine s.
|
|
394 |
Genel |
(damganın bölümleri veya damga tasarımında) damganın geri kalan kısmına göre ters duran |
inverted s.
|
|
395 |
Genel |
kapının gerisinde kalan |
ported s.
|
|
396 |
Genel |
aynı çadırda kalan |
contubernal s.
|
|
397 |
Genel |
aynı çadırda kalan |
contubernyal s.
|
|
398 |
Genel |
bölgenin harekat alanı dışında kalan |
foreign s.
|
|
399 |
Genel |
geçmişte kalan |
forepast [obsolete] s.
|
|
400 |
Genel |
gönüllü olarak maruz kalan |
self-inflicted s.
|
|
401 |
Genel |
ikilemde kalan |
shy s.
|
|
402 |
Genel |
geride kalan |
sick s.
|
|
403 |
Genel |
ayaza maruz kalan |
freezing s.
|
|
404 |
Genel |
uygunsuz bir baskıya maruz kalan |
pressurized s.
|
|
405 |
Genel |
uygunsuz bir baskıya maruz kalan |
pressurised s.
|
|
406 |
Genel |
-e maruz kalan |
bathed in s.
|
|
407 |
Genel |
eskiden kalan |
legacy s.
|
|
408 |
Genel |
isteyerek aç kalan |
starveling s.
|
|
409 |
Genel |
elde kalan |
sticky s.
|
|
410 |
Genel |
havasız kalan |
stifled s.
|
|
411 |
Genel |
yapışıp kalan |
stigmal s.
|
|
412 |
Genel |
miras kalan |
successive [obsolete] s.
|
|
413 |
Genel |
geriye kalan |
surplus s.
|
|
414 |
Genel |
elde kalan |
surplus s.
|
|
415 |
Genel |
sağ kalan |
survivable s.
|
|
416 |
Genel |
hayatta kalan |
survivable s.
|
|
417 |
Genel |
sağ kalan |
obstinately zf.
|
|
418 |
Genel |
kağıt üzerinde kalan |
on paper zf.
|
|
419 |
Genel |
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan bir yolla |
attuitively zf.
|
|
420 |
Genel |
üzerine yapıştırıldığı zarfta kalan (posta pulu) |
on paper zf.
|
|
421 |
Genel |
maruz kalan |
subject to ed.
|
|
422 |
Genel |
maruz kalan |
subordinate to ed.
|
|
423 |
Genel |
dışarıda kalan |
bating ed.
|
|
424 |
Genel |
geriye kalan her şey |
whatnot zm.
|
|
425 |
Genel |
baki kalan anlamını veren bir ön ek |
meno- ök.
|
|
426 |
Genel |
oksijen tüplü dalma aygıtında kalan hava miktarını ölçen cihaz |
spg (submersible pressure gauge) kısalt.
|
|
Phrasals |
|
427 |
Öbek Fiiller |
(yazıya, filme, videoya) eksik kalan/gerekli şeyleri eklemek |
edit in f.
|
|
428 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall on f.
|
|
429 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall upon f.
|
|
430 |
Öbek Fiiller |
son kalan kısmı halletmek/bitirmek |
finish off f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
biçerdöverlerden arta kalan tahılları toplamak |
glean from f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
daha alt kademede/aşağıda kalan birine veya bir şeye gitmek |
go down to someone or something f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
güneyde kalan birine/bir şeye inmek |
go down to someone or something f.
|
|
434 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (kalan yiyeceği) tekrar ısıtmak |
warm something over f.
|
|
435 |
Öbek Fiiller |
bir işin kalan kısmını tamamlayıp bitirmek |
mop up f.
|
|
436 |
Öbek Fiiller |
daha aşağıda kalan bir yeri ziyarete gelmek |
come down to f.
|
|
437 |
Öbek Fiiller |
bulunduğu yerin aşağısında kalan bir yere gelmek |
come down to f.
|
|
438 |
Öbek Fiiller |
bulunduğu yere göre kuzeyde kalan bir yere/evine davet etmek |
ask up f.
|
|
439 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall upon someone f.
|
|
440 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall on someone f.
|
|
441 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall onto (someone) f.
|
|
442 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall on (someone) f.
|
|
443 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall to someone f.
|
|
444 |
Öbek Fiiller |
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak |
fall to (one) f.
|
|
445 |
Öbek Fiiller |
uçakla (daha kuzeyde kalan bir yere) gitmek |
fly up to (some place) f.
|
|
446 |
Öbek Fiiller |
eksik kalan son kısımları tamamlamak |
finish up f.
|
|
Phrases |
|
447 |
İfadeler |
geri kalan zamanlarda |
in between times zf.
|
|
448 |
İfadeler |
geri kalan sürelerde |
in between times zf.
|
|
449 |
İfadeler |
geri kalan sürede |
in between times zf.
|
|
450 |
İfadeler |
kalan zamanında |
in between times zf.
|
|
451 |
İfadeler |
(diğer şeylerin) arasında kalan vaktinde |
in between times zf.
|
|
452 |
İfadeler |
dünden kalan |
remaining from yesterday expr.
|
|
453 |
İfadeler |
geriye kalan |
for the rest expr.
|
|
454 |
İfadeler |
ölen ölür kalan sağlar bizimdir |
life goes on expr.
|
|
455 |
İfadeler |
maruz kalan |
under the influence of expr.
|
|
456 |
İfadeler |
karşılandıktan sonra elinde kalan |
left after satisfying expr.
|
|
457 |
İfadeler |
sona kalan, dona kalır |
you snooze, you lose expr.
|
|
458 |
İfadeler |
sona kalan çürük yumurta |
last one in is a rotten egg expr.
|
|
459 |
İfadeler |
çabaları sonuçsuz kalan |
to little avail expr.
|
|
460 |
İfadeler |
çabaları sonuçsuz kalan |
of little avail expr.
|
|
Proverb |
|
461 |
Atasözü |
sona kalan dona kalır |
the devil take the hindmost
|
|
462 |
Atasözü |
pratik çözümler teoride kalan çözümlerden daha yararlıdır |
an ounce of common sense is worth a pound of theory
|
|
463 |
Atasözü |
pratik çözümler teoride kalan çözümlerden daha yararlıdır |
ounce of common sense is worth a pound of theory
|
|
464 |
Atasözü |
evinden/yurdundan uzak kalan evine/yurduna daha düşkün hale gelir |
go abroad and you'll hear news of home
|
|
465 |
Atasözü |
çaresiz kalan her yolu dener |
a drowning man will grab at a straw
|
|
466 |
Atasözü |
çaresiz kalan her yolu dener |
a drowning man will grasp at a straw
|
|
467 |
Atasözü |
miras kalan on dolardansa kazandığın bir dolar yeğdir |
better a dollar earned than ten inherited
|
|
Colloquial |
|
468 |
Konuşma Dili |
geç saate kadar ayakta kalan |
candlewaster i.
|
|
469 |
Konuşma Dili |
kilolu bir kimsenin baldırı ile bileği arasında kalan kalın bölge |
cankle i.
|
|
470 |
Konuşma Dili |
sonuçsuz kalan |
a blind alley i.
|
|
471 |
Konuşma Dili |
akılda kalan rahatsız edici şarkı |
earworm i.
|
|
472 |
Konuşma Dili |
bütçeden arta kalan az miktarda para |
budget dust i.
|
|
473 |
Konuşma Dili |
kararsız kalan |
fence hanger i.
|
|
474 |
Konuşma Dili |
arada kalan |
fence hanger i.
|
|
475 |
Konuşma Dili |
ikilemde kalan |
fence hanger i.
|
|
476 |
Konuşma Dili |
muallakta kalan |
fence hanger i.
|
|
477 |
Konuşma Dili |
tiyatro salonunda perdenin önünde kalan kısım |
front of house i.
|
|
478 |
Konuşma Dili |
telefon kilidi açık kalan telefonun yanlışlıkla birini araması |
pocket dial i.
|
|
479 |
Konuşma Dili |
hayatta kalan |
vivor (survivor) i.
|
|
480 |
Konuşma Dili |
sağ kalan |
vivor (survivor) i.
|
|
481 |
Konuşma Dili |
geride kalan |
vivor (survivor) i.
|
|
482 |
Konuşma Dili |
akılda kalan rahatsız edici şarkı |
brainworm i.
|
|
483 |
Konuşma Dili |
kolay akılda kalan |
catch s.
|
|
484 |
Konuşma Dili |
akılda kalan |
infectious s.
|
|
485 |
Konuşma Dili |
(birinin) yanında kalan |
shacked up s.
|
|
486 |
Konuşma Dili |
(birinin) evinde kalan/yaşayan |
shacked up s.
|
|
487 |
Konuşma Dili |
güncel olanın gerisinde kalan |
out of touch s.
|
|
488 |
Konuşma Dili |
nefes nefese kalan |
puffed s.
|
|
489 |
Konuşma Dili |
geriye kalan tek şey |
all that's left expr.
|
|
Idioms |
|
490 |
Deyim |
kapanın elinde kalan şey |
a run on (something) i.
|
|
491 |
Deyim |
gişede beklentilerin altında kalan film |
box-office bomb i.
|
|
492 |
Deyim |
geriye kalan çok az/önemsiz bir miktar para |
budget dust i.
|
|
493 |
Deyim |
sadece sözde kalan yardım |
vermont charity i.
|
|
494 |
Deyim |
annesi ve babası çalıştığından dolayı sürekli evde yalnız kalan çocuk |
a latchkey child i.
|
|
495 |
Deyim |
annesi ve babası çalıştığından dolayı sürekli evde yalnız kalan çocuk |
a latchkey kid i.
|
|
496 |
Deyim |
aileden (miras) kalan/gelen para/servet |
silver spoon i.
|
|
497 |
Deyim |
arta kalan şey |
fag-end i.
|
|
498 |
Deyim |
elde kalan mal |
drug on the market i.
|
|
499 |
Deyim |
okuldan artan kalan zamanlarda yapılan şeyler |
extracurricular activity i.
|
|
500 |
Deyim |
sürekli yalnız kalan kadın |
a grass widow i.
|
|