sebep - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

sebep



"sebep" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 32 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sebep reason i.
sebep cause i.
General
sebep inducement i.
sebep why i.
sebep account i.
sebep consideration i.
sebep causation i.
sebep grounds i.
sebep justification i.
sebep excuse i.
sebep source i.
sebep motive i.
sebep subject i.
sebep ground i.
sebep score i.
sebep factor i.
sebep occasion i.
sebep cause i.
sebep reason i.
sebep reasoning i.
sebep way [dialect] i.
sebep dicaeology [obsolete] i.
sebep skill [obsolete] i.
sebep solicitude i.
Trade/Economic
sebep foundation i.
Law
sebep reason i.
sebep cause i.
sebep grounds i.
Technical
sebep caus i.
sebep reason i.
Philosophy
sebep topic i.
Latin
sebep causa i.

"sebep" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sebep olmak cause f.
General
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation i.
haklı sebep justification i.
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak zoetrope i.
sebep bilgisi aetiology i.
susuzlaştırmaya sebep olan madde dehydrant i.
çok sayıda insan kaybına sebep olan yangın holocaust i.
esas sebep telecast i.
bazı türleri insan bağırsaklarında hastalığa sebep olan kamçılı protozonların bir cinsi lamblia i.
sebep gösterme essoin i.
öforiye sebep olan ilaç euphoriant i.
bozulmaya sebep olan decomposer i.
rahatsızlığa sebep olma disruptiveness i.
esas sebep mainspring i.
şikayete sebep olan durum an axe to grind i.
şikayete sebep olan durum grievance i.
sebep ve sonuç cause and effect i.
dirsekte bir şeye çarpınca kolun karıncalanmasına sebep olan sinirin geçtiği yer crazy bone i.
haklı sebep justified reason i.
haklı sebep valid reason i.
daimi sebep permanent reason i.
olayın temelindeki sebep root cause i.
sebep-sonuç tablosu cause-effect diagram i.
sebep-sonuç ilişkisi causal link i.
altında yatan sebep underlying reason i.
sebep sonuç ilişkisi cause and effect relation i.
sebep sonuç cause and effect i.
haklı bir sebep olmaksızın sona erdirme termination without good cause i.
bir sonucu doğuran sebep procuring cause i.
asli sebep reason i.
sebep-sonuç ilişkisi cause and effect relationship i.
önde gelen sebep leading cause i.
başlıca sebep leading cause i.
mücbir sebep compelling reason i.
sebep sonuç kuralı the cause and effect principle i.
sebep sonuç kuralı the cause and effect rule i.
bütün sebep whole reason i.
problemin altında yatan sebep the underlying reason (for the problem) i.
altında yatan sebep the underlying cause i.
altında yatan sebep the underlying reason i.
altta yatan sebep underlying reason i.
esas sebep principal reason i.
esas sebep main reason i.
esas sebep primary reason i.
iyi bir sebep a good reason i.
iyi bir sebep a worthy cause i.
sebep olan kimse begetter i.
bariz neden/sebep obvious reason i.
sebep bilgisi etiology i.
makul sebep reasonable cause i.
ana sebep primary reason i.
ana sebep main reason i.
ırklar arasındaki çatışmaların sebep olduğu sosyal ve politik sorun race problem i.
sebep bilgisi aitiology i.
sebep olan kimse causator [obsolete] i.
ruhların gezegenler üzerinde, gezegenlerin de insanlar üzerinde etkisine sebep olduğuna inanılan doğaüstü güç celestial magic i.
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın her şeye itiraz etme davranışı negativism i.
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın emir ve önerilere karşı çıkma eğilimi negativity i.
mantıklı sebep rational reason i.
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak zootrope i.
ana sebep joke i.
modern cadılık inancında ve diğer birtakım dinlerde kişisel dönüşüme veya dışsal değişime sebep olduğu düşünülen faaliyet magick i.
felaket boyutunda hasarlara sebep olan çok güçlü fırtına megastorm i.
büyük fiziksel acıya sebep olan wrenching i.
büyük zihinsel ıstıraba sebep olan wrenching i.
geri tepmeye sebep olan püskürtücü repeller i.
M.Ö. 4. yüzyılda sirakuza'da hükümdar olan dionysios'un sarayında yaşamış ve dünyaca ünlü damokles'in kılıcı deyiminin zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuş kişi damocles i.
radar ekranındaki çim benzeri dikey çizgilere sebep olan elektronik titreşim grass i.
gerginliğe sebep olan şey hobgoblin i.
ayıplanmaya sebep olan şey opprobrium i.
(sağlık, servet, onur, umut) tam hasara veya ciddi bozulmaya sebep olan şey ruination i.
kibre sebep olan şey disdain [obsolete] i.
harekete geçiren sebep instance [obsolete] i.
sebep olma incurrence i.
sebep sonuç ilişkisi contingency i.
hızlı ilerlemeye veya değişime sebep olan süreç fast track i.
mücbir sebep fix i.
ağız dalaşına sebep olabilecek söz flame bait i.
gerçekleri görmeyi engelleyen sebep scales i.
hizipleşmeye sebep olan kimse schismatic i.
denizin sebep olduğu değişim sea change i.
duygunun sebep olduğu tutum, düşünce veya yargı sentiment i.
ciddi sebep grave reason i.
eriyen karların sebep olduğu taşkın snow flood i.
(hastalık) sebep bilgisi aetiology i.
(hastalık) sebep bilgisi etiology i.
sebep olmak bring forth f.
birinin dengesini kaybetmesine sebep olmak throw someone off balance f.
sebep göstermek show reason f.
sebep olmak beget f.
birinin işsiz kalmasına sebep olmak throw someone out of work f.
sebep olmak give rise to f.
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak go to one's head f.
sebep olmak bring about f.
sebep olmak lead to f.
sebep göstermek give a reason (for something) f.
sebep olmak stir up f.
sebep olmak give f.
sebep olmak incline f.
sebep olmak bring on f.
büyük bir kayba sebep olmak take a heavy toll f.
bir şeye sebep olmak touch something off f.
sebep olmak cause f.
sebep olmak breed f.
sebep olmak inspire f.
sebep olmak provoke f.
sebep olmak occasion f.
sebep olmak induce f.
sebep ileri sürmek come up with a reason f.
sebep ileri sürmek show cause f.
sıkıntıya sebep olmak cause trouble f.
sıkıntıya sebep vermek cause trouble f.
sıkıntıya sebep vermek ail f.
sıkıntıya sebep olmak ail f.
sebep öne sürmek put forward a reason f.
sebep öne sürmek set forth a reason f.
sebep öne sürmek bring forward a reason f.
sebep öne sürmek submit a reason f.
sebep öne sürmek come up with a reason f.
sebep vermek cause f.
şaşkınlığa sebep olmak cause surprise f.
şaşkınlığa sebep olmak fill something with consternation f.
şaşkınlığa sebep olmak create confusion f.
şaşkınlığa sebep olmak create consternation f.
şaşkınlığa sebep olmak result in confusion f.
şaşkınlığa sebep olmak cause confusion f.
şaşkınlığa sebep olmak lead to confusion f.
krize sebep olmak result in crisis f.
krize sebep olmak cause crisis f.
krize sebep olmak lead to crisis f.
-e sebep olmak prompt f.
değişikliğe sebep olmak cause change f.
değişikliğe sebep olmak cause a change f.
değişikliğe sebep olmak lead to change f.
değişikliğe sebep olmak bring about change f.
krize sebep olmak induce a crisis f.
sebep göstermek state a reason f.
yanlış anlaşılmaya sebep olmak cause misunderstanding f.
sebep belirtmek state a reason f.
tehlikeye sebep olmak cause danger f.
hastalığa sebep olmak cause disease f.
gerginliğe sebep olmak cause a tension f.
gerginliğe sebep olmak create a tension f.
probleme sebep olmak cause a problem f.
soruna sebep olmak cause a trouble f.
ölüme sebep olmak lead to death f.
ölüme sebep olmak cause death f.
sebep göstermek show a reason f.
yalancı sancılara sebep olmak cause a false labor f.
şoförün olay yerinde ölmesine sebep olmak instantly kill the driver f.
geçici felce sebep olmak cause temporary paralysis f.
huzursuzluğa sebep olmak cause dissatisfaction f.
huzursuzluğa sebep olmak cause discontent f.
aklını başka yere vermesine sebep olmak distract f.
hayvan gibi davranmasına sebep olmak animalise f.
hayvan gibi davranmasına sebep olmak animalize f.
sebep olmak yield f.
sebep olmak get f.
yeniden sebep olmak reincur f.
sıkıntıya sebep olmak eale [obsolete] f.
sebep olmak make f.
garipliğe sebep olmak kink f.
tuhaflıklara sebep olmak kink f.
bir şeye inanmak için sebep oluşturmak bespeak f.
kafa karışıklığına sebep olmak maffle [dialect] [uk] f.
sihirli bir şekilde sebep olmak magic f.
istemeden sebep olmak woo f.
çözünmesine veya dağılmasına sebep olmak melt f.
(renklerin, seslerin veya siluetlerin) belli belirsiz karışmasına sebep olmak melt f.
yanlış şeye meyletmesine sebep olmak misincline f.
bölünmesine sebep olmak moulder f.
(bir şeyin) yeniden atlayıp geçmesine sebep olmak repass f.
sebep olmak yeve f.
ışığın aralıklı olarak hızla parlamasına sebep olacak ani hareketler yapmak glance f.
yansıtmasına sebep olmak glass f.
parıldamasına sebep olmak gleam f.
sebep olmak occasionate [obsolete] f.
(arazinin) çölleşmesine sebep olmak desertify f.
(meslek veya sektörün) daha az beceri gerektirmesine sebep olmak deskill f.
farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak desynchronize [us] f.
farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak desynchronise [uk] f.
hataya sebep olacak şekilde aşırı düzeltmek overcorrect f.
(damar içi enjeksiyon gibi yollarla) vücutta aşırı sıvı toplanmasına sebep olmak overhydrate f.
çok fazla enflasyona sebep olmak overinflate f.
üzerine yatarak ölümüne sebep olmak overlie f.
karışıklığa sebep olmak dislocate f.
normal sırasından sapmasına sebep olmak disorient f.
sebep olmak infer [obsolete] f.
sebep olmak invoke f.
solmaya sebep olmak sear f.
kurumaya sebep olmak sear f.
sebep olmak secure f.
aleyhte davranışa sebep olmak freeze f.
(birinin) kar körü olmasına sebep olmak snow-blind f.
ölüme veya yıkıma sebep olmak spill [obsolete] f.
suç işlemenize sebep olmuş contributed to your offending s.
sebep olan causing s.
sebep olmuş occasioned s.
öforiye sebep olan euphoriant s.
sebep olan caused s.
suç işlemesine sebep olmuş contributed to one's offending s.
sebep olmuş caused s.
sebep olan occasioned s.
yaranın sebep olduğu traumatic s.
kansere sebep olan carcinogenic s.
bir şeyin çürümesine sebep olan saprogenous s.
sebep teşkil etmeyen noncausal s.
hayal kırıklığına sebep veren anticlimactic s.
sebep gösteren causal s.
fiziksel veya mental acı çekmeye sebep olan racking s.
karışıklığa sebep olan cataclasmic s.
kabarmaya sebep olan cataclasmic s.
batığa/enkaza sebep olan naufragous [obsolete] s.
affa sebep olan remissive s.
azaltmaya sebep olan remissive s.
hayal kırıklığına sebep olan anticlimactical s.
köklü değişikliklere sebep olan earth-shaking s.
köklü değişikliklere sebep olan earthshattering s.
ölüme sebep olan killer s.
nefrete sebep olan execratory s.
lekelenmeye sebep olan maculatory s.
kirlenmeye sebep olan maculatory s.
güç kaybına sebep olan lossy s.
melanizme sebep olan melanistic s.
baygınlığa sebep olan fainty s.
hastalığa sebep olan fainty s.
baş ağrısına sebep olan headachy s.
azalmaya sebep olan diminutal s.
küçülmeye sebep olan diminutal s.
eksilmeye sebep olan diminutal s.
kütleçekime sebep olan gravic s.
çarpıp kaçan sürücünün sebep olduğu (kaza) hit-and-run s.
gürültüye sebep olan ructious [dialect] s.
ağız dalaşına sebep olan ructious [dialect] s.
zarar veya yıkıma sebep olan ruinous s.
gurultu veya gümbürtüye sebep olan rumbly s.
inancın yitirilmesine sebep olan disenchanting s.
hastalığa sebep olan contagious [obsolete] s.
çarpıtmalara sebep olan contortionate s.
çarpıtmalara sebep olan contortive s.
sebep olmayan disconducive s.
kişinin kendinin sebep olduğu self-originating s.
kişinin kendinin sebep olduğu self-paced s.
ayrılığa sebep olan separable [obsolete] s.
ayaza sebep olan freezing s.
dona sebep olan freezing s.
kabusa sebep olan nightmare fuel s.
yanmaya sebep olan pyric s.
intihara sebep olan suicide s.
ona sebep accordingly zf.
ona sebep for that reason zf.
hiç sebep yokken for no reason zf.
sebep vermeden veya göstermeden without justification zf.
sebep olarak causatively zf.
sebep olan anlamına gelen son ek -ible snk.
Phrasals
başlamasına sebep olmak bring on f.
kaçmasına sebep olmak bring off f.
ölümüne sebep olmak carry away f.
israf olmasına sebep olmak prey on f.
zayıf düşmesine sebep olmak prey on f.
sebep olmak become grounds for (something) f.
birinin suçluymuş gibi hissetmesine sebep olmak guilt out f.
sebep olmak bring about f.
sebep olmak contribute to f.
(bir şeyin) yıkılmasına sebep olmak bring something crashing down (around one) f.
(bir yapının) çökmesine sebep olmak bring something crashing down (around one) f.
hayatını derinden etkileyecek (bir şeye) sebep olmak bring something crashing down (around one) f.
bir şeyin yukarı fırlamasına sebep olmak drive up f.
birilerinin/bir şeylerin bir şeye akın etmesine sebep olmak stampede someone or something into something f.
bir şeyde izdihama sebep olmak stampede someone or something into something f.
(birinin bir programdan, kurumdan) ayrılmasına sebep olmak wash (someone) out of (something or some place) f.
bir görüntünün ekranda kalmasına sebep olmak burn (something) into (something) f.
bir şeye sebep olmak call something forth f.
(bir şeye) sebep olmak gin up (something) [us] f.
tıkanmasına sebep olmak jam up f.
(birinin/bir şeyin bir şeyi/yeri) hemen/derhal terk etmesine sebep olmak/terk etmesini sağlamak jerk (someone or something) out of (something or some place) f.
(birine/bir şeye) çarpmasına sebep olmak knock into (someone or something) f.
(bir şeyin) altında yatan neden/sebep olmak lay behind (something) f.
(bir şeye) sebep olmak make for (something) f.
(bir şeye) sebep olmak result in (something) f.
çürüyüp dökülmesine sebep olmak rot off f.
çürüyüp dökülmesine sebep olmak rot out f.
(birinde/bir şeyde) yayılmasına sebep olmak spread over (someone or something) f.
(birine/bir şeye/bir yere) yayılmasına sebep olmak/yayılmasını sağlamak spread to (someone, something, or some place) f.
(birini/bir şeyi/bir yeri) sarmasına sebep olmak/sarmasını sağlamak spread to (someone, something, or some place) f.
(bir yere) sıçramasına/yayılmasına sebep olmak spread to (some place) f.
(bir amaç/sebep) uğruna çalışmak work for (something) f.
pul pul dökülmesine sebep olmak flake off f.
(bir kimsenin) belirli bir şekilde davranmasına sebep olmak start off f.
Phrases
ortada hiçbir sebep yokken contrary to all reason expr.
hiç sebep yokken without any reason expr.
hiçbir sebep yokken contrary to all reason expr.
Proverb
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur cheapest is dearest
sevmek için sebep aramıyor the heart wants what it wants
Colloquial
yeterli bir sebep a sufficient reason i.
apandisin aralıklı ağrıya sebep olduğu fakat henüz iltihaplanmadığı durum grumbling appendix i.
duygusal sorunlara sebep olmak hang up f.
köklü değişikliklere sebep olan earth-shattering s.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason for doing something expr.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason to do something expr.
sebep oldu led to expr.
sebep oldu caused expr.
sebep yokken for no apparent reason expr.
sonra hiç sebep yokken then for no reason expr.
birinin geç kalmasına sebep olan ne? what's keeping someone? expr.
için daha iyi bir sebep all the more reason for expr.
için daha iyi bir sebep all the more reason for expr.
sebep olan ne? what's keeping? expr.
Idioms
altta yatan sebep the idea behind i.
fiyaskoya sebep olan eylem abortive action i.
haysiyetsiz sebep base motive i.
doğal sebep an act of god i.
mücbir sebep an act of god i.
elde olmayan sebep an act of god i.
doğal sebep an act of god i.
mücbir sebep an act of god i.
elde olmayan sebep an act of god i.
(bir şeyin arkasındaki) neden/sebep the driving force (behind something) i.
(bir şeyin) arkasındaki neden/sebep driving force behind (something) i.
(bir şeyin) temelindeki sebep the root cause (of something) i.
(birinin) aniden durmasına sebep olmak bring up (any one) with a round turn f.
ilgisini kaybetmesine sebep olmak take the wind out of one's sails f.
arkasındaki neden/sebep/itici güç olmak serve as the driving force (behind someone or something) f.
tartışmalara sebep olmak throw (something) into question f.
büyük bir kayba sebep olmak take a heavy toll on f.
sebep olmak culminate in f.
sebep olmak bring along f.
sebep olmak give cause for f.
sebep olmak bring on f.
birinin mahvına sebep olmak cut (someone's) throat f.
(birinin) erken ölümüne sebep olmak dig (someone) an early grave f.
(bir şey) yapmasına bir sebep olmak have occasion to (do something) f.
(birinin) erken ölümüne sebep olmak drive (someone) to an early grave f.
(birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak drive (someone) to an early grave f.
(birine/bir şeye) karşı kalbinin taşlaşmasına sebep olmak harden (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmasına sebep olmak harden (one's) heart against (someone or something) f.
erken ölümüne sebep olmak send to an early grave f.
(birinin) erken ölümüne sebep olmak send (someone) to an early grave f.
(biri) kendisi sebep olmak be of (one's) own making f.
(birinin) ölümüne sebep olmak be the death of (one) f.
birinin ölümüne sebep olmak be the death of somebody f.
(birinin) aniden durmasına sebep olmak bring (one) up sharply f.
(birinin) aniden durmasına sebep olmak bring (one) up short f.
(birinin) aniden durmasına sebep olmak bring (one) up with a start f.
yıkılmasına sebep olmak bring crashing down f.
çökmesine sebep olmak bring crashing down f.
aniden durmasına sebep olmak bring up sharply f.
birinin/bir şeyin donarak ölmesine sebep olmak freeze someone or something to death f.
aklından olmadık şeyler geçirmesine sebep olmak give someone ideas f.
bir şeye sebep olmak give rise to something f.
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak go to head f.
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak go to your head f.
(birinin) kusmasına sebep olmak make (one) sick f.
(birinin) terlemesine sebep olmak make (one) sweat f.
zarla oynanan kreps oyununda ilk atıştan sonra yedi atmak ve tahminlerin kaybedip elin bitmesine sebep olmak seven out f.
ilgisini kaybetmesine sebep olmak take the wind out of sails f.
dengesini kaybetmesine sebep olmak throw off balance f.
(bir şeyi yapmak için) (alın size) bir sebep all the more reason expr.
kendi(si) sebep ol(mak)du be of your own making expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak (someone or something) is going to be the death of (one) expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak (someone or something) will be the death of (one) expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak will be the death of someone or something (yet) expr.
(birinin) kendi sebep olduğu of (one's) own making expr.
'-in ölümüne sebep olacak will be the death of expr.
Speaking
bir başka sebep another occasion i.
böyle düşünmene ne sebep oldu? what makes you think so? expr.
burada kalmam için bana bir sebep ver give me a reason to stay here expr.
burada kalmaları için onlara bir sebep ver give them a reason to stay here expr.
bana sadece bir sebep ver just give me a reason expr.
buna sebep olan ne olabilir? what could cause that? expr.
fikrini/fikrinizi değiştirmene/değiştirmenize ne sebep oldu? what caused/led you to change your mind? expr.
sevmek için sebep aramıyor the heart wants what the heart wants expr.
yaşamak için her zaman bir sebep vardır there is always a reason to live expr.
Trade/Economic
esas sebep main reason i.
eşit sebep pari cause i.
en yakın sebep proximate cause i.
hukuki sebep cause of action i.
mücbir sebep vis major i.
müessir sebep primary case i.
mücbir sebep force majeure i.
mücbir sebep act-of-god i.
mücbir sebep act of god i.
mücbir sebep act of providence i.
sebep araştırması motivation research i.
zorunlu sebep act of god i.
(mülke) fazla değer biçip daha fazla vergi konmasına sebep olmak overassess f.
(şirketin) adi hisse sermayesine nazaran çok yüksek oranda borç senetleri ve imtiyazlı hisse senetlerine sahip olmasına sebep olmak overgear f.
hisse başına kar artışı ya da hisse başına zarar azalışı etkisine sebep olan antidilutive s.
Law
asıl sebep first cause i.
ahlaka aykırı sebep immoral consideration i.
ağırlaştırıcı sebep matter of aggravation i.
arızi sebep incidental reason i.
ağırlaştırıcı sebep aggravating circumstances i.
cezayı ağırlaştırıcı sebep aggravation i.
dava hakkı veren sebep cause of action i.
dolaylı sebep remote cause i.
en yakın sebep proximate cause i.
geçerli sebep valid ground i.
fiili sebep factual reason i.
geçerli sebep probable cause i.
gerçek sebep real reason i.
hukuki sebep cause of action i.
hafifletici sebep matter of extenuation i.
hafifletici sebep matter of mitigation i.
hukuki sebep legal reason i.
hakiki sebep real reason i.
hafifletici sebep extenuating circumstance i.
hafifletici sebep extenuating circumstances i.
haklı sebep kuralı rule of reason i.
haklı sebep valid ground i.
hukuken geçerli sebep good cause i.
haklı sebep just cause i.
hafifletici sebep attenuating circumstance i.
ihtiyarda olmayan sebep reason beyond control i.
ilk sebep first cause i.
iyi sebep good cause i.
kafi sebep adequate cause i.
kanuni sebep legal ground i.
kayıtsızlık sonucu sebep olunan zarar wanton injury i.
mefruz sebep titulus putativus i.
maddi sebep factual reason i.
makbul sebep good cause i.
muhik sebep cogent reason i.
mücbir sebep force majeure i.
mücbir sebep vis major i.
mücbir sebep act of god i.
mücbir sebep force majeure i.
muhtemel sebep probable cause i.
mücbir sebep force major i.
muhik sebep olmadan reddetme improperly refusal i.
sebep ve sonuç cause and effect i.
sebep hısımlığı kinship by marriage i.
sebep göstermeksizin red hakkı peremptory challenge i.
suça iten sebep motive i.
sonuçla doğrudan ilişkisi olan sebep immediate cause i.
takribi sebep approximate cause i.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil injurious falsehood i.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil malicious falsehood i.
uyulmadığı takdirde hukuki dava açılmasına sebep olan yasal tedbirler enforceable measures i.
uzak sebep remote cause i.
yargılama sona ermeden önce tarafların haklarının zarar görmesine sebep olabilecek ara kararların temyize-istinafa tabi tutulabilmesine olanak veren hukuki yol/çare collateral order doctrine i.
zorlayıcı sebep act of god i.
zararı doğuran sebep proximate cause i.
ciddi şekilde yaralanma veya ölüme sebep olan fakat ihmal, haksız amaç veya yasadışı fiil içermeyen kaza misadventure i.
gözaltına alınmaya sebep olabilecek hafif suç mopery [us] i.
suçlu davranışı altında yatan sebep motive i.
suçlunun sebep olduğu zarar için tazminat ödemesini buyuran mahkeme emri compensation order [uk] i.
sözleşmenin değerini ortadan kaldırmayıp tazminat istemine sebep olabilecek türdeki ihlal partial breach i.
sebep olmak cause f.
sebep mahiyetinde causal s.
Politics
new jersey valisinin george washington köprüsü'ne giden otoyoldaki çoğu şeridin kapatılmasını emrederek fort lee kasabasında trafiğin felç olmasına sebep olmasıyla suçlandığı skandal bridgegate i.
ardındaki sebep underlying causes i.
geçerli sebep valid reason i.
haklı sebep valid reason i.
kanuni sebep valid reason i.
meşru sebep valid reason i.
sebep olan conducive i.
bir zarara sebep olmak cause a disadvantage f.
Insurance
müşterek sebep concurrent cause i.
mücbir sebep act of god i.
uzak sebep remote cause i.
yakın sebep zararı doğuran sebep proximate cause i.
yakın sebep proximate cause i.
ölümü büyük kayba sebep olacak deneyimli çalışan için çıkarılan hayat sigortası poliçesi key-man assurance i.
Technical
kirliliğe sebep olan madde contaminant i.
radyasyonun sebep olduğu değişimler radiation-induced changes i.
rüzgarın sebep olduğu akıntı wind driven current i.
temel sebep root cause i.
yangınların sebep olduğu toksik tehlikeler toxic hazards due to fires i.
kildeki tuzların tuğla üzerinde sebep olduğu leke scumming i.
sebep olmak result in f.
sebep olmak incur f.
gerilime sebep olan tensive s.
Computer
(programlamada) bir sonraki yinelemeyi başlatıp devamındaki komutları atlamaya yol açan bir döngüye sebep olan komut continue i.
Telecom
sebep ve sonuç şeması cause and effect diagram i.
sebep sonuç şeması cause and effect diagrams i.
Electric
direncin sebep olduğu güç düşmesi loss i.
Woodworking
şeritli testerede yamuk kesmeye sebep olan titreşim cupping i.
Marine
yelkenlerin sallanmasına sebep olacak şekilde rüzgarda orsa etmek shake the sails f.
Medical
ölü ve yaralıları sebep ve ciddiyete göre sınıflandırıp raporlamaya yarayan terim casualty category i.
dokunun ölmesine sebep olma necrose i.
alerjiye sebep olan gıdalar allergy-producing foods i.
bebeklerde şiddetli solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olan bulaşıcı ve yaygın bir virüs respiratory syncytial virus i.
bazı türleri insan bağırsaklarında hastalığa sebep olan kamçılı protozonların bir cinsi lamblia i.
bir tür parazitin sebep olduğu enfeksiyon schistosomiasis i.
çengelli kurtların sebep olduğu hastalıklar hookworm diseases i.
gürültünün sebep olduğu işitme kaybı noise-induced hearing impairment i.
hastalığa sebep olan bir maddeye benzer bir madde ile yapılan tedavi homeotherapy i.
maya mantarlarının sebep olduğu bir enfeksiyon yeast infection i.
mantar enfeksiyonunun sebep olduğu deri hastalığı sycosis barbae i.
mantar enfeksiyonunun sebep olduğu deri hastalığı folliculitis i.
mantar enfeksiyonunun sebep olduğu deri hastalığı tinea barbae i.
mantar enfeksiyonunun sebep olduğu deri hastalığı sycosis vulgaris i.
menenjite sebep olan bakteri meningococcal i.
nematoda sınıfı solucanların sebep olduğu bulaşıcılık nematodiasis i.
trichina spiralis'in sebep olduğu ateş trichinelliasis i.
tüberkülozun sebep olduğu deri hastalığı tuberculoderm i.
tüberkülozun sebep olduğu deri hastalığı tuberculoderma i.
trichina spiralis'in sebep olduğu ateş trichiniasis i.
1956-61 yılları arasında kullanılan ve 10.000 çocukta doğuştan şekil bozukluğuna sebep olan bir ilaç thalidomide i.