cause - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

cause

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"cause" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 60 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
cause i. neden
cause i. sebep
cause f. sebebiyet vermek
cause f. sebep olmak
cause f. yol açmak
cause f. neden olmak
General
cause i. haklı neden
cause i. illet
cause i. vesile
cause i. medar
cause i. mucip
cause i. dava
cause i. amaç
cause i. hedef
cause i. problem
cause i. sorun
cause i. ülkü
cause i. gaye
cause i. kapı (harcama)
cause i. iş
cause i. sebep
cause i. neden
cause i. dava konusu
cause i. mesele
cause i. sebebiyet
cause i. maksat
cause i. gerekçe
cause i. ihtilaf konusu
cause i. (toplumun/genelin) iyilik
cause f. yapmak
cause f. sebep olmak
cause f. başlatmak
cause f. doğurmak
cause f. meydan vermek
cause f. çıkarmak
cause f. hazırlamak
cause f. mucip olmak
cause f. yol açmak
cause f. neden olmak
cause f. yolaçmak
cause f. sebep vermek
cause f. sonucunu doğurmak
cause f. bir şeye neden olmak/davetiye çıkarmak
cause f. etken olmak
Colloquial
cause bağ. çünkü
cause bağ. -dığı için
cause bağ. zira
cause bağ. dolayı
cause bağ. nedeniyle
Law
cause i. dava konusu
cause i. hukuk davası
cause i. neden
cause i. sebep
cause f. neden olmak
cause f. sebep olmak
Politics
cause i. dava
Technical
cause f. neden olmak
cause f. sebebiyet vermek
cause yol açmak
Philosophy
cause i. aristoteles'in dört neden öğretisinden herhangi biri

"cause" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
hidden cause i. hikmet
cause effect relationship i. neden sonuç ilişkisi
lost cause i. ümitsiz dava
first cause i. ilk neden
reasonable cause i. makul neden
lost cause i. kaybedilmiş dava
immediate cause i. bir şeye doğrudan yol açan neden
cause to feel sick due to food or drink i. besinlerle arası iyi olmama
cause and effect i. sebep ve sonuç
underlying cause i. altta yatan neden
cause of death i. ölüm nedeni
root cause i. temeldeki neden
root cause i. ana neden
root cause i. olayın temelindeki sebep
cause-effect diagram i. sebep-sonuç tablosu
failure cause i. aksama nedeni
failure cause i. arıza nedeni
cause and effect relation i. neden sonuç ilişkisi
cause and effect relation i. sebep sonuç ilişkisi
cause and effect i. sebep sonuç
termination without good cause i. geçerli bir neden olmaksızın sonlandırma
termination without good cause i. haklı bir sebep olmaksızın sona erdirme
termination without good cause i. haksız gerekçeyle fesih
cause of loss i. zarar sebebi
procuring cause i. bir sonucu doğuran sebep
cause and effect relationship i. sebep-sonuç ilişkisi
cause and effect relationship i. neden-sonuç ilişkisi
leading cause i. başlıca neden
leading cause i. başlıca sebep
leading cause i. önde gelen sebep
the true cause of the trouble i. sorunun gerçek nedeni
the cause and effect principle i. sebep sonuç kuralı
the cause and effect rule i. sebep sonuç kuralı
surface cause i. görünen neden
chance cause i. tesadüfi neden
contributing cause i. etmen
contributing cause i. faktör
contributing cause i. unsur
the underlying cause i. altında yatan sebep
the underlying cause i. altında yatan neden
cause celebre i. büyük yankı uyandıran olay/dava
a worthy cause i. iyi bir sebep
cause of war i. savaş sebebi
cause of war i. savaş nedeni
cause celebre i. herkesin ilgilendiği gündemi meşgul eden olay
cause celebre i. büyük ses getiren konu
cause celebre i. meşhur dava
reasonable cause i. makul sebep
root cause i. kök neden
sacred cause i. kutsal amaç
common cause i. dava arkadaşlığı
cause for concern i. endişe nedeni
cause for concern i. endişeye neden
noble cause i. asil amaç
noble cause i. soylu amaç
noble cause i. yüce amaç
good cause i. hayır işi
a man with a cause i. dava adamı
main cause i. ana neden
probable cause i. muhtemel neden
cause [obsolete] i. maksat
cause [obsolete] i. niyet
cause [obsolete] i. hastalık
final cause i. hedeflenen şey
final cause i. elde edilmek istenen netice
first cause i. birincil gerekçe
first cause i. esas kaynak
first cause i. bir şeyin nedeni
cause to search f. aratmak
cause to race f. yarıştırmak
cause to escape f. kaçırmak
cause to feel cold f. üşütmek
cause anxiety f. kaygılandırmak
cause to open f. açılmasına neden olmak
cause a lot of work f. uğraştırmak
cause to fly f. uçurmak
cause to result f. sonuçlanmasına yol açmak
cause to turn f. dönmesine neden olmak
cause to crystallize f. kristalize olmasına yol açmak
cause a scandal f. rezalet çıkarmak
cause to leave f. ayrılmasına neden olmak
cause to yawn f. esnetmek
cause confusion f. kargaşa çıkarmak
cause to dance f. oynatmak
cause to play f. oynatmak
cause to fall f. düşürmek
cause to revolt f. ayaklandırmak
cause to be mouldy f. küflendirmek
cause somebody pain f. eziyet vermek
cause to swear f. başlatmak
cause to undulate f. dalgalandırmak
cause to mount f. bindirmek
cause to faint f. bayıltmak
cause to sense f. hissetmesine neden olmak
make common cause with f. bir uğurda birisiyle birlikte hareket etmek
make common cause with f. tarafını tutmak
cause to decide f. karar vermesini sağlamak
cause the death of f. başını yemek
cause to break f. kırdırtmak
cause to be joined f. birleşmesine neden olmak
cause to collapse f. çökertmek
cause someone to sin f. birini günaha sokmak
cause to be silent f. sessiz olmasına yol açmak
cause to solidify f. katılaşmasına neden olmak
cause to end f. bitmesine neden olmak
cause to be loved f. sevdirmek
cause to ricochet f. sektirmek
cause to ferment f. ekşitmek
cause to be senseless f. hissiz olmasına yolaçmak
cause to go away f. savuşturmak
cause pain f. ağrıtmak
cause to groan f. inletmek
cause a panic f. panik yaratmak
cause to tremble f. titretmek
cause to lose control f. kontrolü kaybetmesine neden olmak
cause to spoil f. bozdurmak
cause to be seen f. görülmesine neden olmak
cause to lean f. dayatmak
make common cause with f. işbirliği yapmak
cause to draw f. çektirmek
cause crisis f. kriz yaratmak
cause problems f. müşkülat çıkarmak
cause somebody to become the target for f. hedef göstermek
cause to overflow f. taşırmak
cause a stir f. sansasyon yaratmak
cause to hop f. sektirmek
cause to feel better f. daha iyi hissetmesine neden olmak
cause to be bitter f. acılaştırmak
cause to swell f. kabartmak
cause pain f. acıtmak
cause somebody to repay with interest f. faiz uygulamak
cause to swallow f. yutturmak
cause somebody to lose concentration f. dikkatini dağıtmak
cause to sound f. ses çıkarmasına neden olmak
cause great distress f. kan kusturmak
cause to sleep f. uyumasına neden olmak
cause to slope f. eğilmesine neden olmak
cause to rot f. çürütmek
cause damage f. hasara neden olmak
cause to go back f. geriletmek
cause to run f. koşturmak
cause to forget f. unutturmak
cause to panic f. paniğe yol açmak
cause somebody to suspect f. şüphelendirmek
cause to fade f. soldurmak
cause to sneeze f. aksırtmak
cause to become rabid f. kudurtmak
cause to continue f. devam etmesine yol açmak
cause to migrate f. göçürmek
cause death f. ölüme neden olmak
cause damage f. hasar yapmak
cause to cut f. kestirmek
cause to spread f. yayılmasına neden olmak
cause to jump f. sıçratmak
cause a sensation f. sansasyon yaratmak
cause to travel f. seyahat etmesine yol açmak
cause to atrophy f. köreltmek
cause a stir f. herkesin ilgisini çekmek
cause to fight with one another f. dövüştürmek
cause to meet f. kavuşturmak
cause somebody trouble f. eziyet vermek
cause to occur f. olmasına yol açmak
cause to be f. neden olmak
cause to change color f. renginin değişmesine neden olmak
cause trouble f. dert açmak
cause to remove f. çıkartmak
cause to hold f. tutturmak
cause death f. ölüme sebebiyet vermek
cause to smell f. kokmasına neden olmak
cause to grow f. büyümesine neden olmak
cause a stir f. heyecan yaratmak
cause suspicion f. şüphe uyandırmak
cause harm to f. zarara yol açmak
cause to change shape f. şeklinin değişmesine neden olmak
cause to mate f. çiftleştirmek
cause to be brought f. getirtmek
cause to be late f. geç kalmasına neden olmak
cause a disturbance f. karışıklık çıkarmak
cause to break f. kırılmasına neden olmak
cause the death of another person f. ölümüne sebebiyet vermek
cause to take off f. havalandırmak
cause something to be lost in the confusion f. gürültüye getirmek
cause to write f. yazdırmak
cause to f. neden olmak
cause somebody to lose concentration f. dikkati dağıtmak
cause to take out f. çıkartmak
cause a bedlam f. karışıklık çıkarmak
cause trouble to f. başına bela olmak
cause to ring f. çalmasına neden olmak
cause to hit the mark f. rast getirmek
cause to be lost in the confusion f. gürültüye getirmek
cause to happen f. olmasına yolaçmak
cause to learn by heart f. belletmek
cause to start f. başlamasına neden olmak
cause a rift between f. aralarını açmak
cause an accident f. elinden kaza çıkmak
cause to burn f. yanmasına neden olmak
cause to break f. kırdırmak
cause to vomit f. kusturmak
show cause f. sebep ileri sürmek
cause a fit between f. araya nifak sokmak
cause bad blood f. aralarını bozmak
cause a fit between f. nifak sokmak
cause trouble f. mesele çıkarmak
cause a loss f. zarar vermek
cause somebody to make a habit of something f. alışkanlık yapmak
cause loss f. zarara sokmak
cause loss f. kayba uğratmak
cause someone to lose f. kayba uğratmak
cause palsy f. felce uğratmak
cause trouble f. sıkıntıya sebebiyet vermek
cause trouble f. sıkıntıya sebep vermek
cause trouble f. sıkıntıya sebep olmak
cause trouble f. sıkıntıya neden olmak
cause addiction f. bağımlılık yapmak
cause suffering f. canını yakmak
cause problems f. güçlük çıkarmak
cause difficulties f. güçlük çıkarmak
cause disappointment f. hayal kırıklığına uğratmak
be the cause of something f. meydana getirmek
cause to notice f. dikkatini çekmek
cause to notice f. ilgisini çekmek
cause problem f. problem yaratmak
cause damage f. hasar oluşturmak
cause harm f. zararı dokunmak
cause permanent damage f. kalıcı hasara neden olmak
cause to be unavoidable f. kaçınılmaz yapmak
cause to be unavoidable f. kaçınılmaz bir hale getirmek
cause damage f. hasar yaratmak
cause a headache f. baş ağrısına neden olmak
cause a headache f. başını ağrıtmak
cause to be unavoidable f. zorunlu hale getirmek
cause trouble f. sıkıntı yaratmak
cause trouble f. sıkıntıya sokmak
cause (someone) to come down in the world f. sürüm sürüm süründürmek
cause a breakdown f. arızaya neden olmak
cause one's extinction f. neslini kurutmak
cause one's extinction f. neslini tüketmek
cause one's extinction f. soyunu tüketmek
cause one's extinction f. soyunu kurutmak
cause confusion f. karışıklığa yol açmak
cause pressure f. basınç sağlamak
cause an addiction f. bağımlılık yaratmak
cause a problem f. problem olmak
cause change f. değişime uğratmak
cause despair f. moral bozmak
cause to be unavoidable f. zaruri kılmak
cause danger f. tehlike doğurmak
cause someone distress f. üzüntü vermek
cause distress f. üzüntü vermek
cause hazard f. tehlike doğurmak
cause disappointment f. hayal kırıklığı yaratmak
cause excitement f. heyecan yaratmak
cause hesitation f. tereddüt yaratmak
cause problem f. problem oluşturmak
cause consternation f. şaşkınlık yaratmak
cause disturbance f. huzursuzluk çıkarmak
cause confusion f. şaşkınlığa sebep olmak
cause confusion f. şaşkınlık yaratmak
cause surprise f. şaşkınlığa sebep olmak
cause surprise f. şaşkınlığa sebebiyet vermek
cause disturbance f. huzursuzluğa neden olmak
cause surprise f. şaşkınlık yaratmak
cause confusion f. şaşkınlığa sebebiyet vermek
cause danger f. tehlike oluşturmak
cause to depression f. depresyona sokmak
cause to depression f. bunalıma sokmak
cause destruction f. tahribat yapmak
cause anxiety f. kaygı uyandırmak
cause worry f. endişeye sevk etmek
cause worry f. endişeye neden olmak
cause anxiety f. kaygı yaratmak
cause a stampede f. izdihama neden olmak
cause distress f. sıkıntı yaratmak
cause deep sorrow f. derin üzüntü yaratmak
cause an accident f. kazaya yol açmak
cause anxiety f. sıkıntıya sokmak
cause unease f. sıkıntıya sokmak
cause excitement f. heyecan uyandırmak
cause tremendous excitement f. büyük heyecan uyandırmak
cause (someone) to marvel f. parmak ısırtmak
cause expense f. masraf çıkarmak
cause a problem f. sorun doğurmak
cause astonishment f. hayret uyandırmak
cause astonishment f. şaşkınlık uyandırmak
cause surprise f. hayret uyandırmak
cause surprise f. şaşkınlık uyandırmak
cause trouble f. sorun yaratmak
cause crisis f. krize sebep olmak
cause crisis f. krize neden olmak
cause crisis f. krize yol açmak
cause someone to lose time f. zaman kaybına neden olmak
cause expense f. masraf doğurmak
cause expense f. masraf açmak
cause quite a stir among f. ortamı germek
cause disturbance f. ortamı germek
cause a change f. değişikliğe sebep olmak
cause change f. değişikliğe sebep olmak
cause tension f. gerginlik yaratmak
cause widespread devastation f. büyük bir yıkıma neden olmak
cause visual pollution f. görüntü kirliliğine neden olmak
cause visual pollution f. görüntü kirliliği yaratmak
cause misunderstanding f. yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermek
cause misunderstanding f. yanlış anlaşılmaya sebep olmak
cause impediments f. aksamalara yol açmak
cause loss f. zarar ettirmek
cause wart f. siğil atmak
cause hitches f. aksamalara yol açmak
cause something to be f. hal almasını sağlamak
cause misunderstanding f. yanlış anlaşılmaya yol açmak
cause someone to lose time f. zaman kaybettirmek
cause a loss of time f. zaman kaybına neden olmak
cause danger f. tehlikeye sebebiyet vermek
cause danger f. tehlikeye sebep olmak
cause danger f. tehlikeye neden olmak
cause a tension f. gerginliğe neden olmak
cause a tension f. gerginliğe sebep olmak
cause disease f. hastalığa sebep olmak
cause disease f. hastalığa neden olmak
cause disease f. hastalığa sebebiyet vermek
cause a revolt f. ayaklanmaya neden olmak
cause a revolt f. ayaklanma çıkarmak
cause suspicion f. şüphe yaratmak
cause suspicion f. şüpheye neden olmak
cause reaction f. tepki uyandırmak
cause a problem f. probleme yol açmak
cause a trouble f. soruna sebebiyet vermek
cause a problem f. probleme sebebiyet vermek
cause a trouble f. soruna neden olmak
cause a problem f. probleme neden olmak
cause a trouble f. soruna sebep olmak
cause a trouble f. soruna yol açmak
cause a problem f. probleme sebep olmak
cause sorrow f. üzüntüye neden olmak
cause sadness f. üzüntüye neden olmak
cause someone to believe f. inanmasına neden olmak
cause changes f. değişikliklere neden olmak
cause death f. ölüme sebep olmak
cause a chaos f. kaos yaratmak
cause a chaos f. kaosa neden olmak
be the second most common cause of death f. ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almak
cause chaos f. kaos ortamı yaratmak
cause chaos f. kaos ortamı oluşturmak
cause the crisis which led to patient’s death f. hastanın ölümüyle sonuçlanan krize yol açmak
cause a false labor f. yalancı sancılara sebep olmak
cause an explosion f. bir patlamaya yol açmak
cause temporary paralysis f. geçici felce neden olmak
cause temporary paralysis f. geçici felce sebep olmak
cause discontent f. huzursuzluğa sebep olmak
cause discontent f. hoşnutsuzluk yaratmak
cause dissatisfaction f. huzursuzluğa sebep olmak
cause discontent f. huzursuzluğa neden olmak
cause dissatisfaction f. hoşnutsuzluk yaratmak
cause dissatisfaction f. huzursuzluğa neden olmak
cause dissatisfaction f. huzursuzluğa yol açmak
cause discontent f. huzursuzluğa yol açmak
cause to be lost f. kaybolmasına neden olmak
cause public unrest f. kamuoyunda infiale neden olmak
cause public indignation f. kamuoyunda infial yaratmak
cause public resentment f. kamuoyunda infial yaratmak
cause public resentment f. kamuoyunda infiale neden olmak
cause public unrest f. kamuoyunda infial yaratmak
cause public indignation f. kamuoyunda infiale neden olmak
cause someone to fail f. birini başarısızlığa uğratmak
cause someone to fail f. birinin başarısız olmasına neden olmak
cause the deaths of three people f. üç kişinin ölümüne neden olmak
cause quite a stir f. ortalığı ayağa kaldırmak
cause pressure f. baskı oluşturmak
cause inflation f. enflasyona neden olmak/yol açmak
cause pressure f. baskı yaratmak
cause to misguide f. çeldirmek
cause someone to think f. düşündürtmek
be a cause for f. etken olmak
go to a good cause f. hayır işine gitmek
go to a good cause f. hayır işlerine gitmek
cause extinction f. neslini kurutmak
cause extinction f. neslini tüketmek
cause extinction f. soyunu tüketmek
cause extinction f. soyunu kurutmak
work for a cause f. bir amaç için çalışmak
cause someone to believe f. inandırmak
without a cause s. sebepsiz
without cause s. amaçsız
without cause or reason s. sebepsiz
without cause or reason s. nedensiz
cause to be perceived s. anlaşılabilir/somut niteliklere sahip
in a good cause zf. iyi niyetlice
in a good cause zf. hüsnüniyetle
in a good cause zf. iyilik etmek gayesiyle
in the cause of ed. uğruna
in the cause of ed. aşkına
in the cause of ed. nedeniyle
Phrases
for this cause expr. bu uğurda
all for a good cause expr. her şey iyi bir amaç uğruna
no one should be judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
no-one is judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
one may not be a judge in one’s own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
the cause of the fire is under investigation expr. yangının nedeni araştırılmaktadır
the cause of the fire is not known at this stage expr. yangının nedeni bu aşamada bilinmiyor
Proverb
men are blind in their own cause insanlar kendi davalarına körü körüne inanırlar
men are blind in their own cause körü körüne inanç aklı da kör eder
men are blind in their own cause insanlar kendi inandıklarına kördür
men are blind in their own cause kimse ayranım/yoğurdum ekşi demez
men are blind in their own cause yoğurdum/ayranım ekşidir diyen olmaz
men are blind in their own cause kimse inandığı şeye toz kondurmaz
men are blind in their own cause inandığın şeyin kusurlarını görmezsin
Colloquial
make common cause f. ortak bir amaç için biriyle işbirliğine girmek
cause a panic f. paniğe yol açmak
be for/in a good cause f. iyi bir amaç için olmak
be for/in a good cause f. iyi bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause f. hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause f. yapmaya değer olmak
cuz (cause) kısalt. çünkü
Idioms
rebel without a cause i. amaçsız asi/serkeş
a rebel without a cause i. amaçsız asi/serkeş
rebel without a cause i. sebepsiz yere isyan eden kişi
a rebel without a cause i. sebepsiz yere isyan eden kişi
rebel without a cause i. her şeye karşı
rebel without a cause i. her şeye muhalif
rebel without a cause i. doğuştan asi/aykırı
rebel without a cause i. marjinal
a rebel without a cause i. her şeye karşı
a rebel without a cause i. her şeye muhalif
a rebel without a cause i. doğuştan asi/aykırı
a rebel without a cause i. marjinal
cause for alarm i. endişe/kaygı sebebi
cause for alarm i. korkulacak bir şey
cause for alarm i. endişelenmeye gerek/lüzum (olma)
cause for alarm i. endişeye neden
cause for alarm i. endişelenecek bir durum
cause for alarm i. üstünde durulacak bir mesele
deserving cause i. dikkate değer/şayan dava
deserving cause i. haklı dava
deserving cause i. desteği hak eden amaç
deserving cause i. yardım etmeye değer/layık amaç
worthwhile cause i. yararlı bir iş
worthwhile cause i. değerli/kıymetli bir amaç
worthwhile cause i. desteklemeye değer bir amaç
cause for alarm i. endişelenmeye neden olan şey
cause for alarm i. korkmaya neden
cause for alarm i. kaygılanmaya neden
a lost cause i. akıntıya kürek çekme
a lost cause i. boşa hayal kurma
lost cause i. ümitsiz vaka
deserving cause i. uğraşmaya değer dava
deserving cause i. haklı değerleri/amacı olan dava
the root cause (of something) i. (bir şeyin) temelindeki sebep
the root cause (of something) i. (bir şeyin) temeldeki nedeni
the root cause (of something) i. (bir şeyin) temel nedeni
the root cause (of something) i. (bir şeyin) ana nedeni
the root cause (of something) i. (bir şeyin) temel sebebi
cause (one) qualms f. endişeye/kaygıya yol açmak
cause (one) qualms f. vicdan azabı hissetmesine neden olmak
cause (one) qualms f. rahatsız etmek
cause (one) qualms f. duraksamasına yol açmak
cause (one) qualms f. endişelendirmek
cause (one) qualms f. kaygılandırmak
cause (one) qualms f. huzursuz etmek
cause (one) qualms f. pişmanlık hissettirmek
cause qualms f. endişeye/kaygıya yol açmak
cause qualms f. vicdan azabı hissetmesine neden olmak
cause qualms f. rahatsız etmek
cause qualms f. duraksamasına yol açmak
cause qualms f. endişelendirmek
cause qualms f. kaygılandırmak
cause qualms f. huzursuz etmek
cause qualms f. pişmanlık hissettirmek
cause a splash f. büyük ilgi görmek
cause a splash f. çok ilgi çekmek
cause a splash f. sansasyon yaratmak
cause a splash f. sükse yapmak
cause a splash f. büyük bir başarı kazanmak
give up the cause f. mücadeleden vazgeçmek
give up the cause f. teslim olmak
give up the cause f. geri adım atmak
give up the cause f. duruşundan vazgeçmek
give up the cause f. tavrından feragat etmek
give up the cause f. davadan dönmek
have no cause to (do something) f. (bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak
have no cause to (do something) f. (bir şey yapacak) bir sebebi olmamak
have no cause to (do something) f. (bir şey yapma) gerekçesi olmamak
make common cause against (someone or something) f. (birine veya bir şeye) karşı güçlerini birleşmek
make common cause against (someone or something) f. (birine veya bir şeye) karşı birlikte mücadele etmek/savaşmak
make common cause against (someone or something) f. (birine veya bir şeye) karşı işbirliği yapmak
cause a disaster of epic proportions f. büyük bir felakete yol açmak
make common cause with someone f. birisiyle birlikte hareket etmek
cause some tongues to wag f. dedikodulara neden olmak
cause some tongues to wag f. dedikodulara konu olmak
cause some tongues to wag f. dedikoduya neden olmak
cause eyebrows to raise f. herkesi şaşırtmak
cause some raised eyebrows f. herkesi şaşırtmak
cause some raised eyebrows f. herkesi şok etmek
have cause to do something f. gerekçesi olmak
cause eyebrows to raise f. herkesi şok etmek
cause a scene or disturbance f. gerilim yaratmak
cause a commotion f. karışıklığa neden olmak
give cause for f. neden olmak
make common cause with someone f. ortak bir amaç doğrultusunda/müşterek bir hedefe yönelik olarak birisiyle işbirliği yapmak
make common cause with somebody f. ortak bir amaç için biriyle işbirliğine girmek
cause a scene or disturbance f. kavga çıkarmak