is there? - Türkisch Englisch Wörterbuch

is there?

Bedeutungen von dem Begriff "is there?" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Colloquial
is there? expr. orada mı?
is there? expr. var mı?

Bedeutungen, die der Begriff "is there?" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 488 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Phrases
there is expr. var
It seems to me that there is good reason to rejoice today, and I can indeed see happy faces around me.
Bana öyle geliyor ki bugün sevinmek için iyi bir neden var ve gerçekten de etrafımda mutlu yüzler görebiliyorum.

More Sentences
there is not expr. yok
There is not a lot of extra money to give away.
Dağıtılacak çok fazla ekstra para yok.

More Sentences
Colloquial
there it is expr. işte orada
There it is, I can see it.
İşte orada, görebiliyorum.

More Sentences
is (someone) there? expr. (biri) orada mı?
The boss is there?
Patron orada mıdır?

More Sentences
General
when there is a need adv. ihtiyaç duyulduğunda
when there is a need adv. ihtiyaç olduğunda
when there is a need adv. ihtiyaç halinde
there it is interj. gerçek bu
there it is interj. bütün mesele burada
there it is interj. durum böyle
there is no hot water expr. sıcak su akmıyor
there is no hot water expr. sıcak su yok
there is no electricity expr. elektrik yok
there is no electricity expr. elektrikler kesik
there is a problem with your fax expr. faksınızda bir sorun var
there is no toilet paper expr. tuvalet kağıdı kalmamış
there is a problem with your fax expr. faksınız çalışmıyor
there is no soap expr. sabun kalmamış
there is no toilet paper expr. tuvalet kağıdı yok
there is no soap expr. sabun yok
there is something wrong with the electrics expr. arabanın elektrik aksamında sorun var
there is a leak in the radiator expr. kaloriferde sızıntı var
there is a leak in the radiator expr. radyatörde sızıntı var
Phrases
there is no doubt that expr. şüphe yoktur ki
there is not the shadow of a doubt that expr. zerre kadar şüphe yok ki
and there is something more expr. ve şunları da söylemek gerekir ki
there it is! expr. na
while there is bet time expr. iş işten geçmeden
and there is also that expr. ve şu da var ki
there is/are expr. var
there is no difference between them expr. aralarında fark yoktur
there is no point/sense in expr. -nın bir manası yok
there is no need to ask expr. sormaya gerek yok
there is no need to ask expr. sormaya gerek bile yok
there is a time for everything expr. herşeyin bir zamanı vardır
while there is life, there is hope expr. allah'tan ümit kesilmez
there is no need to state the obvious expr. bilineni tekrara gerek yok
there is no a elevator to success, you have to take the stairs expr. başarıya asansörle değil merdivenle gidilir
there is no daylight between (two things) expr. birbirine geçmiş olma
there is no daylight between (two things) expr. birbirini yakından etkileme
there is no daylight between (two things) expr. birbirine çok yakın olma
there is no daylight between (two things) expr. birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma
there is no daylight between (two things) expr. birbiriyle iç içe olma
there is no daylight between (two things) expr. etkileri birbirine yansıma
there is no room for sentiment expr. duygusallığa yer yok
there is always room at the top [us] expr. herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin basamakları tırmanma şansı vardır
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin başarma şansı vardır
there is something afoot here expr. işin içinde iş var
there is something behind it all expr. işin içinde iş var
without water, there is no life expr. su olmazsa, hayat olmaz
Proverb
there is truth in wine expr. sarhoş bir zihin, ayık bir yürekle konuşur
there is truth in wine expr. insan içince/alkolün etkisiyle doğruları söyler
there is truth in wine expr. alkol doğruyu söyletir
there is truth in wine expr. alkol insanın dilini çözer
for everything there is a season expr. her şeyin bir zamanı vardır
for everything there is a season expr. her şeyin zamanı gelecektir
there is no smoke without fire ateş olmayan yerden duman çıkmaz
where there is life there is hope çıkmadık candan ümit kesilmez
there is many a true word spoken in jest her şakanın altında bir gerçek yatar
there is many a true word spoken in jest çoğu doğru söz vardır ki şakacıktan söylenmiştir
there is many a true word spoken in jest her şakada bir gerçek payı vardır
there is no rest for the weary durmak yok yola devam
there is no rest for the weary yorulsanda çalışmaya devam etmelisin
there is safety in numbers birlikten kuvvet doğar
there is safety in numbers birlikten emniyet doğar
there is safety in numbers sayıca çok olursak daha güvende oluruz
there is more than one way to skin a cat bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
there is a remedy for everything except death ölümden başka her şeyin bir çaresi vardır
there is a time and a place for everything her şeyin bir zamanı ve yeri var
there is no spring without a winter kış olmadan bahar olmaz
there is no royal road to learning öğrenmenin kolay yolu yoktur
there is a tide in the affairs of men fırsatın varken yap
there is nothing new under the sun yeni/değişen hiçbir şey yok
there is nothing new under the sun aynı tas aynı hamam
there is safety in numbers birlikten güç doğar
there is no pleasure without pain sıkıntı/zorluk/cefaya katlanmadan rahatlık olmaz
there is no pleasure without pain cefa çekmeden sefa sürülmez
there is strength in numbers birlikten kuvvet doğar
there is no accounting for tastes zevkler ve renkler tartışılmaz
there is no accounting for taste zevkler ve renkler tartışılmaz
there is no sin except stupidity aptallıktan başka günah yoktur
there is nothing new under the sun dün nasılsa bugün de öyle
there is no shame in not knowing; the shame lies in not finding out bilmemek değil öğrenmemek ayıp
there is no shame in not knowing; the shame lies in not finding out bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp
while there is a while there is a hope nefes alıyorsak umut var
while there is a while there is a hope nefes alıyorsak umut var demektir
in unity, there is strength birlikten kuvvet doğar
there is honor among thieves suçlular/hırsızlar arasında bile bir iş ahlakı/davranış prensibi vardır
there is many a slip twixt cup and lip görmeden emin olma
there is honor among thieves kötü insanda bile vicdan vardır
there is a black sheep in every flock her sürünün içinde bir kara koyun vardır
there is many a slip twixt cup and lip dereyi görmeden paçayı sıvama
there is a black sheep in every flock her ailede/grupta diğerlerinden farklı biri vardır
to everything there is a season her şeyin bir zamanı var
there is always tomorrow yarından umut kesilmez
there is always tomorrow yarından ümit kesilmez
there is always tomorrow yarın ola hayrola
Colloquial
a woman is waiting for you there n. orada sizi bekleyen bir kadın var
behind every successful man there is a woman expr. her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır
in every war there is an enemy expr. her savaşta bir düşman vardır
there is no doing something expr. bir şeyi yapma şansı yok
there is no doing something expr. bir şeyi yapmak yasak
there is no doing something expr. bir şeyi yapmak mümkün değil
there is no doing something expr. bir şeyi yapmanın imkanı yok
there is no doing something expr. bir şeyi yapmanın bir yolu yok
there is no holding someone expr. birini durdurmanın imkanı yok
there is no holding someone expr. birinin önüne geçmek imkansız
there is no holding someone expr. birini tutmanın imkanı yok
there is no holding someone expr. biri engellenemez
there is no holding someone expr. biri durdurulamaz
there it is expr. işte şurada
there it is expr. durum bundan ibaret
there it is expr. işte oldu
there it is expr. durum ortada
there it is expr. durum/vaziyet bu
(there is) no problem with that expr. bana uyar
(there is) no problem with that expr. bir sakıncası yok
(there is) no problem with that expr. problem değil
(there is) no problem with that expr. benim için sorun değil
(there is) no problem with that expr. sorun yok
(there is) no problem with that expr. benim için bir sakıncası yok
(there is) no problem with that expr. sorun/sıkıntı değil
is (someone) there? expr. (biriyle) görüşebilir miyim?
there is no doing expr. yapmak yasak
there is no doing expr. yapmanın bir yolu yok
there is no harm in expr. -in zararı yok
there is no doing expr. yapma şansı yok
there is that expr. aynen
there is no easy way to say this expr. bunu söylemek kolay değil
there is that expr. o da var
there is no there there expr. bir değeri yok
there is no doing expr. yapmanın imkanı yok
there is no there there expr. kayda değer bir önemi yok
there is no there there expr. bir anlamı yok
there is that expr. o da doğru
there is no easy way to say this expr. bunu söylemenin kolay bir yolu yok
there is that expr. o da bir gerçek
there is that expr. çok doğru
there is that expr. aynen öyle
there is that expr. doğru söylüyorsun
there is no doing expr. yapmak mümkün değil
there is no harm in expr. '-in zararı olmaz
there is that expr. katılıyorum
there is that expr. haklısın
tina (there is no alternative) expr. başka seçenek yok
tina (there is no alternative) expr. alternatifsiz
tina (there is no alternative) expr. alternatif yok
and there it is expr. al işte
there is nothing wrong with that expr. bunda yanlış bir şey yok
there is no in-between expr. ortası yok
there is always a way expr. her zaman bir yol vardır
Idioms
there is no love lost between them n. birbirlerini hiç sevmezler
there is no love lost between them expr. birbirlerinden hiç hoşlanmazlar
(there is) no smoke without fire expr. ateş olmayan yerden duman çıkmaz
there is no point in expr. hiçbir anlamı yok
there is never a dull moment expr. bir an/dakika bile sıkıcı geçmez
there is never a dull moment expr. bir dakika boş duramazsın
there is never a dull moment expr. her zaman heyecan dolu
there is never a dull moment expr. sıkıcı değil
getting there is half the fun expr. işin en eğlenceli kısmı
as if there is no tomorrow expr. yarını düşünmeden (para harcamak vb)
as if there is no tomorrow expr. yarın yokmuş gibi
as if there is no tomorrow expr. yarın olmayacakmış gibi
there is no telling expr. tahmin etmek mümkün değil
there is trouble brewing expr. sorun/problem büyüyor
there is a catch expr. dikkat edilmesi gereken bir şey var
there is no escaping expr. artık şüphe yok
there is no question of expr. ihtimal dahilinde değil
there is no question of expr. imkanı yok
there is no daylight between (two things) expr. (iki şey) birbirine geçmiş durumda
there is no daylight between (two things) expr. (iki şey) arasında hiçbir fark yok
there is no daylight between (two things) expr. (iki şey) aralarından ışık sızmayacak kadar birbirine yakın
there is reason in the roasting of eggs expr. sebepsiz kuş bile uçmaz
there is reason in the roasting of eggs expr. her şeyin bir nedeni/sebebi var
there is no free lunch expr. bedavaya yemek olmaz
there is no free lunch expr. emeksiz yemek olmaz
there is no such animal expr. ne alakası var
there is no such animal expr. yok öyle bir şey
there is no such animal expr. hiç ilgisi yok
there is no such animal expr. diye bir şey yok
there is no such animal expr. öyle bir şey yok
there is no such animal expr. ne ilgisi var
there is no such animal expr. alakası yok
there is no quick fix expr. kestirme bir çözüm yok
there is no quick fix expr. hızlıca ulaşılabilecek kalıcı bir çözüm yok
somebody up there is looking out for me expr. çok şanslıyım
somebody up there is looking out for me expr. şans yüzüme güldü
somebody up there is looking out for me expr. biri beni kolluyor
somebody up there is looking out for me expr. biri benden yana
somebody up there is looking out for me expr. biri benim tarafımda
somebody up there is looking out for me expr. biri yaptıklarımı görüyor/takdir ediyor
there is no love lost between (two people) expr. (iki kişi) arasında husumet/düşmanlık var
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasından bir zarar gelmez
there is no love lost expr. (birbirlerinden) nefret ederler
there is no mistaking someone or something expr. birini/bir şeyi tanımamaya imkan yok
there is no such thing as bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there is no mistaking someone or something expr. birini/bir şeyi tanımamanın imkanı yok
there is no love lost expr. aralarında husumet/düşmanlık var
there is a fine line between (something) and (something else) expr. (bir şeyle bir şey arasında) arasında ince bir çizgi var
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasının bir zararı yok
there is no knowing expr. bilinemez
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasının bir zararı olmaz
there is no such thing as a stupid question expr. soru sormaktan çekinme
there is no love lost between (two people) expr. (iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmaz
there is no such thing as a stupid question expr. saçma soru yoktur
there is no such thing as bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
there is no spoon expr. gerçek değil
there is no knowing expr. bilmenin/emin olmanın bir yolu yok
there is no such thing as a stupid question expr. aptalca soru yoktur
there is no love lost between (two people) expr. (iki kişi) birbirinden nefret eder
there is no love lost expr. (birbirlerini) hiç sevmezler
there is more to (someone or something) than meets the eye expr. gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var
there was/is something about (someone or something) expr. (birinde/bir şeyde) şeytan tüyü vardı/var
there is bad blood between expr. aralarında husumet var
there is no love lost expr. aralarında sevgiden eser yok
there is bad blood between expr. aralarında uzun süredir bir düşmanlık var
there is no spoon expr. tamamen hayal ürünü
there is no love lost expr. (birbirlerinden) hiç hoşlanmazlar
there is no such thing as a stupid question expr. aklına geleni sor çekinme
there is more to (someone or something) than meets the eye expr. bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı
there is no love lost between (two people) expr. (iki kişi) arasında sevgiden eser yok
there is no knowing expr. kim bilir
there is no love lost between (two people) expr. (iki kişi) birbirini hiç sevmez
there was/is something about (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) çekici/cazip bir tarafı vardı/var
there is more to (someone or something) than meets the eye expr. görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr. hayatta hiçbir şey bedava değildir
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr. her şeyin bir bedeli var
Speaking
there is no question n. söz konusu değil
there is no question n. hiç şüpheniz olmasın
there is a fine line between n. arasında ince bir çizgi var
there is room for improvement n. geliştirilmesi gerek/eksikler var
there is a world of difference v. arada dağlar kadar fark olmak
there is no help for it expr. yapılacak bir şey yoktur
there is no mistaking something expr. yanılmaya imkan yok
there is little if any expr. varsa da pek az
and there is also that expr. bir de şu var
there is a lot more to it than that expr. o kadar basit değil
there is something afoot expr. bir şeyler dönüyor
there is no harm in that expr. zarar yok
there is enough and to spare expr. yeter de artar
there is no saying what will happen expr. ne olacağını kimse bilmez
there is no need expr. hacet yok
but there it is expr. gerçek bu
there is something up expr. bir şeyler oluyor
there is a call for you expr. size telefon var
there is but expr. dan başka yok
I hope there is nothing the matter expr. hayırdır inşallah
there is no room for doubt expr. şüpheye yer yok
there is much more to somebody than expr. gibi değil
there is no call to blush expr. utanacak bir neden yok
there is no knowing what expr. ne olacağı bilinmez
there is something to be said for expr. yararına çok şey söylenebilir
there is no expr. nanay
there is nothing to choose between them expr. aralarında fark yoktur
there is much more to it than that expr. o kadar basit değil
there is a report that expr. söyleniyor
there is no hurry expr. acelesi yok
there is no holding somebody expr. tutmanın imkanı yok
if there is not expr. yoksa
there is more to it than that expr. o kadar basit değil
there is no saying expr. bilinmez
there is no sound expr. çıt yok
there is not a soul here expr. kimsecikler yok
there is no message to display expr. görüntülenecek mesaj yok
there is nothing to it expr. kolaydır
there is not a shot in my locker expr. on param yok
there is reason to believe that expr. inanmak yerindedir
there is a lot more to somebody than expr. gibi değil
there is one more expr. bir de şu var
how is the weather up there expr. havalar nasıl oralarda
it is neither here nor there expr. mesele onda değil
it is neither here nor there expr. onun önemi yok
there is no mistaking somebody expr. tanımamaya imkan yok
there is nothing else for it expr. başka yapılacak bir şey yok
that's all there is to it expr. söylenebilecek tek şey bu (bu kadar)
there is little if any expr. varsa da
there is not space expr. zaman ve zemin müsait değil
there is no stopping somebody expr. yi durdurmanın imkanı yok
there is a bit more to it than that expr. o kadar basit değil
there is little if any expr. olsa bile pek az
there is no reason not to expr. oldu olacak
there is force what he says expr. söylediği boş değil
there is something brewing expr. bir şeyler dönüyor
there is no denying that expr. inkar edilmez bir şey varsa
there is no such thing expr. alakası yok
there is no such thing expr. ne alakası var
there is no such thing expr. hiç ilgisi yok
there is no such thing expr. ne ilgilisi var
there is a meeting in progress expr. sürmekte olan bir toplantı var
there is a meeting in progress expr. devam eden bir toplantı var
there is no other way expr. başka çaresi yok
there is no other solution expr. başka çaresi yok
there is an exam today expr. bugün sınav var
there is nothing like expr. -in üstüne yok
there is nothing for it but to expr. -mekten başka yapacak bir şey yok
we'll eat whatever there is expr. ne varsa onu yiyeceğiz
there is no god but allah expr. allahtan başka tanrı yoktur
there is no danger present expr. tehlike geçti
there is no choice expr. başka seçenek yok
there is no choice expr. eli mahkum
there is no place like home expr. insanın kendi evi gibisi yok
there is no place like home expr. insanın kendi evi gibi yok
there is a world of difference expr. arada dağlar kadar fark var
there is no such thing expr. yok öyle bir şey
there is no place to hide expr. saklanacak yer yok
there is no such thing expr. öyle bir şey yok
how is the weather there expr. orada hava nasıl
what time is it there? expr. orada saat kaç?
how is the weather there? expr. hava nasıl orada?
there is nothing to it expr. korkacak bir şey yok
there is nothing to it expr. bunda hiçbir şey yok
there is nothing to it expr. bir terslik yok
there is nothing like expr. -in yerini hiçbir şey tutamaz
there is nothing like expr. -den iyisi yok
is there any progress on the expr. konusunda bir gelişme var mı
is it evening there expr. orada akşam mı
is it morning there expr. orada sabah mı
is it night there expr. orada gece mi
there is nothing to it expr. çok kolay
there is nothing to it expr. bunda birşey yok
how is the weather there expr. oralarda hava nasıl
how is the weather there expr. oralarda havalar nasıl
how is the weather there expr. orada havalar nasıl
there is a method to my madness expr. bu deliliğimin bir sebebi var
there is a method to my madness expr. deliliğimin bir mantığı var
there is a price to pay for everything expr. herşeyin bir bedeli var
there is no age limit for education expr. okumanın yaşı yoktur
there is someone watching us expr. bizi izleyen birisi var
there is someone watching us expr. bizi izleyen biri var
there is an ocean between us expr. aramızda bir okyanus var
is there anybody home? expr. evde kimse var mı?
there is no ground for expr. mahal yok
there is no need for expr. mahal yok
there is a fly in my soup expr. çorbamda sinek var
there is a fly in my soup expr. çorbamda bir sinek var
Is there any problem? expr. herhangi bir problem var mı?
Is there a problem? expr. sorun var mı?
Is there a problem? expr. problem var mı?
Is there any problem? expr. herhangi bir sorun var mı?
there is no other way expr. başka türlü olamaz
there is no other way expr. başka türlü olmaz
what is the weather like there? expr. hava nasıl orada?
what is the weather like there? expr. hava nasıl oralarda?
what is the weather like there? expr. orada hava nasıl?
Is there any truth to something? expr. duyduğum doğru mu?
Is there any truth to something? expr. doğru mu?
Is there anything else? expr. başka bir arzunuz
is there any point of expr. alemi var mı
is there any point of expr. bir alemi var mı
there is no chance! expr. hiç şansı yok!
there is a first for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
there is a first time for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
is there anything i need to know? expr. bilmem gereken bir şey var mı?
there is no doubt about it expr. şüphesiz
there is no doubt about it expr. hiç şüphe yok
is there something you want to tell me? expr. bana söylemek istediğin bir şey mi var mı?
there is something I wanted to ask you expr. size sormak istediğim bir şey var
is there someone in your family who has parkinson's? expr. ailenizde parkinson hastası kimse var mı?
is there anything you can tell me about him? expr. onun hakkında bana söyleyebileceğiniz bir şey var mı?
there is more to somebody than meets the eye expr. görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var
there is no coincidence expr. tesadüf diye bir şey yoktur
is there anybody there? expr. orada kimse var mı?
there is no such thing as trust expr. güven diye bir şey yoktur
there is no such thing as right and wrong expr. doğru ya da yanlış diye bir şey yoktur
there is nothing to be afraid of expr. korkacak bir şey yok
there is no place here for me now expr. burada bana yer yok artık
how much money is there? expr. orada ne kadar para var?
is there something that you want to tell me? expr. bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?
there is no sense expr. anlamı yok
there is an exception to every rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
there isn't a problem is there? expr. bir sorun yok değil mi?
is there something wrong? expr. bir terslik mi var?
is there any truth to? expr. aslı var mı?
there is much progress to be made expr. kat edecek daha çok yol/yolumuz var
there is always an exception expr. daima bir istisna vardır
is there someone else i can speak to about this? expr. bu konuyu konuşabileceğim başka biri var mı?
is there anything I can do for you? expr. sizin için yapabileceğim bir şey var mı?
there is no such thing as miracles expr. mucize diye bir şey yoktur
is there another way out? expr. başka bir çıkış yolu var mı?
there is some truth in that expr. bunda doğruluk payı var
what more is there to say? expr. fazla söze hacet yok
what more is there to say? expr. söyleyecek ne kaldı ki?
what more is there to say? expr. fazla söze ne hacet?
there is no need to expr. (bir şeyi yapmaya) gerek yok
there is no chance expr. hiç şans yok
there is no god but allah expr. allah'tan başka tanrı yoktur
there is something i have to do expr. yapmam gereken bir şey var
is there some place I can wash up? expr. (tuvaletin/lavabonun nerede olduğunu sorarken) elimi yüzümü nerede yıkayabilirim?
there is no free lunch expr. bedava yemek olmaz
my mind is still there expr. aklım hala orada
is there a problem? expr. sorun mu var?
there is something fishy here expr. bu işte bir bokluk var
is there really such a thing as a perfect job? expr. gerçekten de mükemel iş diye bir şey var mı?
is there really such a thing as a perfect job? expr. mükemmel iş diye bir şey gerçekten var mı?
is there a problem? expr. bir sorun mu var?
there is no one out there expr. orada kimse yok
there is only one thing to do expr. yapılacak bir tek şey var
there is only one thing to be done expr. yapılacak tek bir şey var
there is only one thing to do expr. yapılacak tek bir şey var
there is only one thing to be done expr. yapılacak bir tek şey var
there is no reason to expr. ...'nın mantığı/nedeni yok
there is a fly in your soup expr. çorbanızda sinek var
there is no such thing as a free meal/lunch expr. her şey karşılıklı
there is no use expr. yararı yok
there is no greater wealth than health expr. sağlıktan büyük zenginlik yoktur
there is nothing permanent except change expr. değişmeyen tek şey değişimin kendisidir
there is no such thing expr. diye bir şey yok
there is no way expr. imkanı yok
is there anybody out there? expr. orada kimse var mı?
there is no need to worry (everything will be ok) expr. endişeye gerek yok (her şey yolunda gidecek)
is there anything you want to talk about? expr. konuşmak istediğin bir şey var mı?
there is something you're not telling us expr. bize anlatmadığın bir şey var
there is something you're not telling me expr. bana anlatmadığın bir şey var
is there someone else i can talk to? expr. konuşabileceğim başka biri var mı?
there is nothing i can do expr. yapabileceğim hiçbir şey yok
is there anything else in your pockets expr. ceplerinde başka bir şey var mı?
is there a tailor here? expr. burada terzi var mı?
is there any butter on the table? expr. masanın üstünde tereyağı var mı?
there is nowhere left to run expr. artık kaçacak yerin yok
there is always a reason to live expr. yaşamak için her zaman bir sebep vardır
there is always a reason to live expr. yaşamak için her zaman bir neden vardır
there is no such world expr. öyle bir dünya yok
there is no room for error expr. hataya yer yok
there is one thing and I don't think you'll like it expr. bir şey var ve hoşuna gideceğini sanmıyorum
is there anything you want to do for your birthday? expr. doğum gününde yapmak istediğin bir şey var mı?
is there something behind me? expr. arkamda bir şey mi var?
is there a park near here? expr. buraya yakın bir park var mı?
is there a park near here? expr. bu civarda bir park var mı?
is there a park near here? expr. yakında bir park var mı?
is there anything in this area worth seeing? expr. bu bölgede görülmeye değer bir yer var mı?
there is a party on saturday expr. cumartesi günü bir parti var
there is no point forcing expr. zorlamanın bir anlamı yok
there is no point forcing expr. zorlamanın bir manası yok
is there anything that I can help you with? expr. yardım edebileceğim herhangi bir şey var mı?
is there something between you and her? expr. onunla aranda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and her? expr. onunla aranızda bir şey mi var?
is there something going on between you and him? expr. onunla aranızda bir şey mi var?
is there something between you and him? expr. onunla aranızda bir şey mi var?
is there something going on between you and him? expr. onunla aranızda bir şeyler mi var?
is there something between you and him? expr. aranızda bir şey mi var?
is there something going on between you and him? expr. onunla aranda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and her? expr. onunla aranızda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and him? expr. aranızda bir şeyler mi var?
is there something between you and him? expr. onunla aranda bir şeyler mi var?
is there something between you and him? expr. aranızda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and her? expr. onunla aranda bir şeyler mi var?
is there something between you and her? expr. aranızda bir şey mi var?
is there something between you and him? expr. onunla aranızda bir şeyler mi var?
is there something between you and him? expr. onunla aranda bir şey mi var?
is there something going on between you and her? expr. aranızda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and him? expr. aranızda bir şey mi var?
is there something between you and her? expr. onunla aranda bir şey mi var?
is there something between you and her? expr. onunla aranızda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and her? expr. aranızda bir şey mi var?
is there something going on between you and her? expr. onunla aranda bir şey mi var?
is there something between you and her? expr. onunla aranızda bir şey mi var?
is there something between you and her? expr. aranızda bir şeyler mi var?
is there something going on between you and him? expr. onunla aranda bir şey mi var?
there is none of that here expr. burada onların hiçbiri yok
Is there anything else? expr. başka bir şey var mı?
there is too much noise expr. çok ses var
there is nothing to worry about expr. kaygılanacak bir şey yok
there is nothing to worry about expr. endişelenecek bir şey yok
there is nothing to be anxious about expr. kaygılanacak bir şey yok
there is nothing to be anxious about expr. endişelenecek bir şey yok
there is a distance between us expr. aramızda mesafe var
there is a carpet on the floor expr. yerde halı var
there is a point I'd like to raise here expr. burada değinmek istediğim bir nokta var
what else is there? expr. orada başka ne var?
there is nothing in sight expr. görünürde bir şey yok
there it is! expr. işte orada!
there it is! expr. işte bu!
there it is! expr. işte budur!
there it is! expr. tam isabet!
there it is! expr. işte orada!
there is a camera in the room expr. odada kamera var
is there anyone else coming? expr. başka gelen var mı?
there is such a thing as crossing the line expr. ayıp denen bir şey var
there is such a thing as crossing the line expr. ayıp diye bir şey var
there is no compulsion in religion expr. dinde zorlama yoktur
Chat Usage
what time is it there now? expr. şu an saat kaç orada?
what time is it there now? expr. şu an saat kaç orda?
Computer
I received a warning stating that there is low disk space in the hard disk expr. hard diskte yeterli alan kalmadığını belirten bir uyarı aldım
there is not enough free space expr. yeterli boş alan yok
there is no data expr. veri yok
timtowtdi (there is more than one way to do it) expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
Slang
there is one born every minute expr. beyin bedava