nedeni - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

nedeni



Bedeutungen von dem Begriff "nedeni" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
nedeni why n.
Phrases
nedeni the reason why expr.

Bedeutungen, die der Begriff "nedeni" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 257 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
anlaşmazlık nedeni a bone of contention n.
mahvolma nedeni undoing n.
nedeni anlaşılamazlık inexplicableness n.
soruşturma (nedeni bilinmeyen ölüm hakkında adli) inquest n.
var olma nedeni raison d'etre n.
itiraz nedeni objection n.
ayrılış nedeni (iş vb'den) reason for leaving n.
ithamın temel nedeni gravamen n.
ayrılma nedeni reason of leaving n.
savaş nedeni act of war n.
ölüm nedeni cause of death n.
aksama nedeni failure cause n.
arıza nedeni failure cause n.
felaket nedeni undoing n.
ayrılma nedeni reason of departure n.
ayrılma nedeni reason for breaking up n.
veriliş nedeni reason of issue n.
sorunun gerçek nedeni the true cause of the trouble n.
varlık nedeni raison d'être (reason for being) n.
varoluş nedeni raison d'être (reason for being) n.
savaş nedeni cause of war n.
endişe nedeni cause for concern n.
kullanım nedeni use reason n.
varlık nedeni ikigai (a reason for being) n.
var olma nedeni raison d'etre n.
var olma nedeni raison dĕtre n.
varlık nedeni raison dĕtre n.
rahatsızlık nedeni olan şey trachle [scottish] n.
şişkinlik nedeni ventosity [obsolete] n.
yıkım nedeni wrack [obsolete] n.
arzu nedeni hope n.
eylemin nedeni moment [obsolete] n.
canlanma nedeni revivement [obsolete] n.
rahatsızlık nedeni gall n.
sitem nedeni obloquy [obsolete] n.
tehlike nedeni danger n.
bozunma nedeni decay [obsolete] n.
namussuzluk nedeni ignominy n.
öfkelenme nedeni offence n.
mutsuzluk nedeni ruth n.
kırgınlık nedeni distaste [obsolete] n.
darılma nedeni distaste [obsolete] n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası cum hoc fallacy n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası post hoc ergo propter hoc n.
şikayet nedeni comeback n.
gerileme nedeni downfall n.
ızdırap veya perişanlık nedeni dule n.
sorun nedeni culprit n.
kesinti nedeni interruption n.
pişmanlık nedeni pity n.
üzüntü nedeni damp n.
fesatlık nedeni filth n.
bir şeyin nedeni first cause n.
utanç nedeni shamer n.
protesto nedeni protestation n.
bozgun nedeni subversion [obsolete] n.
durdurma nedeni supersedeas [obsolete] n.
kasvet nedeni downer n.
asıl nedeni olmak underlie v.
-in asıl nedeni olmak underlie v.
önermenin nedeni olarak göstermek premises v.
nedeni olmak lie behind v.
nedeni olmak foundation v.
nedeni anlaşılmaz inexplicable adj.
nedeni bilinmeyen unknown adj.
nedeni anlaşılamayan unaccountable adj.
nedeni olan causal adj.
nedeni olmayan noncausal adj.
her şeyin nedeni omnicausal adj.
nedeni olan causeful [obsolete] adj.
nedeni açıklanmamış unexplained adj.
bir şeyin nedeni olan occasional adj.
nedeni aynı olan identical adj.
bir şeyin nedeni olarak behind adv.
başlıca nedeni main reason of prep.
bunun nedeni the reason is that conj.
nedeni şu which is why conj.
bütün nedeni all because conj.
Phrasals
nedeni olmak become grounds for (something) v.
nedeni/sorumlusu/açıklaması olmak account for v.
nedeni olmak account for v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) put down v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) put (something) down to (something else) v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) put something down to something v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) set something down to something v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) set down v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) set down v.
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) set down to v.
birini/bir şeyi sevmemek için bir nedeni olmak have something against someone or something v.
Phrases
iç savaş nedeni ile because of civil war expr.
kayıp nedeni ile due to a loss expr.
kayıp nedeni ile because of loss expr.
kayıp nedeni ile due to loss expr.
yangının nedeni araştırılmaktadır the cause of the fire is under investigation expr.
yangının nedeni bu aşamada bilinmiyor the cause of the fire is not known at this stage expr.
Colloquial
anlaşmazlık nedeni a bone of contention n.
bir olayın nedeni lead-up n.
ihtilaf nedeni a bone of contention n.
yaşamın nedeni breath of life n.
yaşama nedeni breath of life n.
ıstırap nedeni olan kimse hell n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı crotch-rot n.
bir şeyin nedeni olmak be down to v.
(bir şeyin) nedeni olmak be down to (something) v.
böyle erkenden aramanın nedeni ne? why'd you call so early? expr.
nedeni ne olursa olsun for whatever the reason might be expr.
nedeni ne olursa olsun for whatever the reason is expr.
nedeni ne olursa olsun for whatever reason expr.
..olmasının başlıca nedeni/sebebi primary reason why expr.
..olmasının başlıca nedeni/sebebi main reason why expr.
nedeni yok because is why [cliché] expr.
nedeni yok because reasons [cliché] expr.
(bir şey yapmanın) amacı/nedeni ne? what good is (doing) (something)? expr.
nedeni ne? what's all this expr.
tüm bunların nedeni ne? what's all this expr.
bunun amacı/nedeni ne? what's (all) ˈthis in aid of? [uk] expr.
Idioms
bir şeyin nedeni olan blame n.
ana/asıl/esas/başlıca neden/başlangıç nedeni a prime mover n.
çatışma nedeni the apple of discord n.
ününün haklı nedeni someone's claim to fame n.
vazgeçme nedeni dealbreaker n.
sorunun/meselenin asıl nedeni the root of the issue n.
nedeni bilinmeyen şekilde içindekilerle birlikte terk edilmiş yer/araç marie celeste n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni (a) method in (one's) madness n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni (a) method to (one's) madness n.
ünlü olma nedeni a claim to fame n.
(bir şeyin) nedeni a recipe for (something) n.
savaş nedeni an act of war n.
kavga nedeni an act of war n.
çatışma nedeni an act of war n.
savaş nedeni an act of war n.
kavga nedeni an act of war n.
çatışma nedeni an act of war n.
tartışma nedeni/konusu the bone of contention n.
tartışma/şikayet nedeni bone to pick n.
ünlü olma nedeni claim to fame n.
birinin ünlü olma nedeni one's claim to fame n.
-'in nedeni grounds for n.
(bir şey) nedeni grounds for (something) n.
birinin var olma nedeni one's raison d'être n.
birinin varoluş nedeni one's raison d'être n.
birinin varlık sebebi/nedeni one's raison d'être n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni method in (one's) madness n.
(bir şeyin) temeldeki nedeni the root cause (of something) n.
(bir şeyin) temel nedeni the root cause (of something) n.
(bir şeyin) ana nedeni the root cause (of something) n.
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak have no cause to (do something) v.
birinin hayatına yeni bir soluk/heyecan/yaşama nedeni getirmek give somebody a new lease of life v.
birinin hayatına yeni bir soluk/heyecan/yaşama nedeni getirmek give somebody a new lease on life v.
gerçek nedeni anlamak come out in the wash v.
nedeni olmak lie behind v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak be method in one's madness v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have method in one's madness v.
(bir şeyi yapmaya) nedeni olmak have cause to do something v.
gücenecek vs. bir nedeni olmak have occasion to (do something) v.
(bir şeyi yapmanın) altında yatan nedeni anlamak see the point in (doing) (something) v.
(bir şeyi) istemekte kişisel bir nedeni olmak have a vested interest (in something) v.
(bir şeyin) nedeni olmak be grounds for (something) v.
birinin hayatına yeni bir soluk/heyecan/yaşama nedeni getirmek give a new lease of life v.
(bir şey) nedeni/sebebi olmak give cause for (something) v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have (a) method in (one's) madness v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have (a) method to (one's) madness v.
istemekte kişisel bir nedeni olmak have a vested interest v.
yapmaya nedeni olmak have cause to do v.
akla uygun/mantıklı/makul bir nedeni/sebebi olmaksızın no earthly reason expr.
sorunun gerçek nedeni where the shoe pinches expr.
her şeyin bir nedeni/sebebi var there is reason in the roasting of eggs expr.
bir şeyin nedeni olan to blame expr.
…'nın nedeni işte bu therein lies... expr.
Speaking
bunun nedeni this is because n.
başka nedeni yok no other reason expr.
bir nedeni yok no reason expr.
deliliğinin/çılgınlığının bir mantığı/(haklı bir) nedeni var there's method in somebody's madness expr.
deliliğinin/çılgınlığının bir mantığı/(haklı bir) nedeni var there's a method to somebody's madness expr.
her şeyin bir nedeni vardır everything happens for a reason expr.
nedeni bu that's what it was expr.
nedeni bu that's what it is expr.
...'nın mantığı/nedeni yok there is no reason to expr.
Trade/Economic
bir olay diğerinden önce ortaya çıkıyorsa onu ikinci olayın nedeni olarak gösterme yanlışı post hoc, ergo propter hoc fallacy n.
edinme nedeni reason of acquisition n.
edinme nedeni reason of acquiring n.
hasar nedeni cause of damage n.
işlem nedeni transactions motive n.
iade nedeni cause of return n.
kaza nedeni accident cause n.
önlem nedeni (ile para talebi) precautionary motive n.
satın alma nedeni buying motive n.
tercih nedeni motive to prefer n.
veriliş nedeni reason for issue n.
(belge vb) veriliş nedeni reason for issue n.
zarar nedeni cause of loss n.
Law
bozulma nedeni oluşturan hata substantial error n.
fesih nedeni reason for termination n.
evlenmede nisbi geçersizlik nedeni canonical disability n.
ithamın temel nedeni gravamen n.
tutuklanma nedeni reason of arrest n.
tutuklama nedeni reason of arrest n.
tutuklanma nedeni reason for arrest n.
yetkisizlik nedeni reason of lack of venue n.
Politics
devletin varlık nedeni reason of state n.
savaş nedeni casus belli n.
Technical
erişilemezlik nedeni unreachability reason n.
olası hata nedeni possible cause of error n.
Computer
aksama nedeni failure cause n.
arıza nedeni failure cause n.
Automotive
nedeni belirsiz arıza idle weirdness n.
Aeronautic
hidrojen nedeni ile çatlama hydrogen induced cracking n.
uçak lastiklerinin pistteki su birikintileri nedeni ile dönüş yapamaması hydroplaning n.
uçak lastiklerinin pistteki su birikintileri nedeni ile dönüş yapamaması aquaplaning n.
Medical
bir hastalığın nedeni olarak sinir sisteminin faaliyetlerini inceleyen doktor neuropathist n.
en sık hastaneye başvuru nedeni the most common cause of admission to the hospital n.
en sık hastaneye yatış nedeni the most common reason for hospitalisation n.
hastaneye yatırılma nedeni cause of hospitalization n.
kesin ölüm nedeni definitive cause of death n.
kısırlıkta (kısırlığın nedeni olarak) dişil genetik etkenler infertility-female genetic factors n.
mortalite ve morbidite nedeni cause of mortality and morbidity n.
nedeni bilinmeyen rahatsızlık disorder with an unknown origin n.
nedeni bilinmeyen hastalık disease of unknown etiology n.
nedeni bilinmeyen kırık spontaneous fracture n.
nedeni bilinmeyen ateş fever of unknown origin n.
nedeni bilinmeyen idiopathical n.
nedeni açıklanamayan senkop unexplained syncope n.
nedeni bilinmeyen kalın bağırsak delinmesi idiopathic colon perforation n.
ölüm nedeni cause of death n.
önde gelen bir ölüm nedeni a leading cause of death n.
patolojik kusma nedeni cause of pathologic vomiting n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı jock itch n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı eczema marginatum n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı crotch itch n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı dhobie itch n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı gym itch n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı ringworm of the groin n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı tinea cruris n.
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı crotch rot n.
belirli bir nedeni olmayan inatçı ve patolojik yüksek tansiyon hyperpiesia n.
belirli bir nedeni olmayan inatçı ve patolojik yüksek tansiyon hyperpiesis n.
nedeni açıklanamayan fiziksel semptomlar yaratan bir grup psikiyatrik rahatsızlık somatic symptom disorder n.
nedeni açıklanamayan duruma ilişkin essential adj.
Psychology
fiziksel bir olayın gerçek nedeni değil etkeni olarak kabul edilen zihinsel durum occasional cause n.
zihinsel durumun nedeni olarak kabul edilen fiziksel olay occasional cause n.
etkiden önce gerçekleşip gerçek nedeni olmaksızın eylemi gerçekleştiren durum occasional cause n.
Pathology
tekrarlayan kafa sallama nöbetleri ve bilişsel bozulma yaratan, nedeni bilinmeyen sinirsel bir hastalık nodding syndrome n.
toplumdaki hastalıkların nedeni, dağılımı ve kontrolü üzerine araştırmalar yapan bilim dalı epidemiology n.
nedeni bilinmeyen rahatsızlık income [dialect] [uk/scotland] n.
nedeni belirsiz cryptogenic adj.
Philosophy
var olma nedeni raison d'être n.
var olma nedeni reason for being n.
ilk nedeni teşkil eden infinite adj.
Tennis
yeniden servis atma nedeni net n.
Printery
(hatalı basım nedeni ile) reddedilen tabaka imperfection n.
(hatalı basım nedeni ile) reddedilen kağıt imperfection n.
Latin
haklı savaş açma nedeni casus belli n.
Archaic
anlaşmazlık nedeni argument n.
namussuzluk nedeni ignomy n.
övgü nedeni praise n.
takdirin nedeni praise n.
Slang
nedeni yok because you touch yourself at night expr.