olacak - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

olacak



Bedeutungen von dem Begriff "olacak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
olacak reasonable adj.
olacak suitable adj.
olacak something inevitable adj.
olacak upcoming adj.
Colloquial
olacak is due exclam.

Bedeutungen, die der Begriff "olacak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
gelecekte olacak şey future n.
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ baby fat n.
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne nest n.
(video oyunlarında) çok oyunculu bölümlerde oyuna dahil olacak uygun oyuncuların konumlandırılması matchmaking n.
bir düzleme dağılmış belirli sayıdaki noktanın veya cismin her birine uzaklığının toplamı minimum olacak şekilde yerleştirilmiş nokta median point n.
geri dönülemez durumlara neden olacak sınır rubicon n.
(yakında ölüp kargalara leş olacak) bir deri bir kemik at crow-bait n.
gün içinde gerekli olacak eşyaların taşındığı küçük bir sırt çantası daysack n.
kadınları giysilerine birden fazla olacak şekilde taktığı süs iğnesi scatter pin n.
gelecekte var olacak insan superman n.
(golfte) deliğe par sayısından bir fazla olacak şekilde yapılan skor bogey n.
yarın olacak olmak be due tomorrow v.
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlamak ruggedize v.
her iki yanında olacak şekilde iki koldan eşlik etmek flank v.
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlamak ruggedise v.
kendi çıkarına olacak şekilde davranmak trim v.
ışığın aralıklı olarak hızla parlamasına sebep olacak ani hareketler yapmak glance v.
… olacak gibi durmak rine [dialect] [uk] v.
kendi çıkarına olacak şekilde davranmak hedge v.
hataya sebep olacak şekilde aşırı düzeltmek overcorrect v.
(ayrı ürünleri) tek ünite olacak şekilde beraber gruplamak package v.
rakip olacak kadar iyi olmak rival v.
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış ruggedized adj.
yakında olacak imminent adj.
ha oldu ha olacak at hand adj.
ha oldu ha olacak close at hand adj.
ha oldu ha olacak very near adj.
yakında olacak olan approaching adj.
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış ruggedised adj.
yasal kovuşturmaya neden olacak actionable adj.
sırayla gömülü olacak şekilde kakmalı (mücevher) channel-set adj.
ayaklar zemine yakın olacak şekilde dans eden terre à terre adj.
iki kolu veya tepe noktası olacak şekilde çatallanmış biforked adj.
bilge olacak kadar yaşlı (kimse) wise in years adj.
moda olacak kadar sıradan obligatory adj.
gelecekte belirli bir pozisyonda olacak in line adj.
doğuştan olacak şekilde şartlandırılmış instinctive adj.
dışa doğru olacak şekilde bağlı outward-bound adj.
genel formu sfenoid olacak şekilde simetrik (diad simetri eksenli monoklinik kristal) sphenoidal adj.
örnek olacak şekilde exemplarily adv.
aynı mesafede olacak şekilde equidistantly adv.
osmotik basınçları eşit olacak şekilde isosmotically adv.
eşit uzaklıkta olacak şekilde equidistantly adv.
ikilik notalardan daha küçük entervallere ait olacak şekilde enharmonically adv.
öforiyle ilgili olacak şekilde euphorically adv.
uçta olacak biçimde distally adv.
ha oldu ha olacak very close adv.
aşağı doğru olacak şekilde downwardly adv.
aşağı yönlü olacak şekilde downwardly adv.
uygun olacak şekilde properly adv.
uygun olacak şekilde suitably adv.
uygun olacak şekilde accommodately adv.
art arda olacak şekilde tandemwise adv.
on kat olacak şekilde tenfold adv.
gerilimle ilgili olacak şekilde tensionally adv.
geçiş olacak şekilde transitionally adv.
üç köşeli olacak şekilde trigonally adv.
üç köşeli olacak şekilde triquetrously adv.
yardımcı olacak şekilde assistantly adv.
gerekli miktardan az olacak şekilde under adv.
gerekli dereceden az olacak şekilde under adv.
yarısı olacak şekilde halfendeale adv.
ilaçlarla ilişkili olacak şekilde medicamentally adv.
binde bir olacak şekilde millesimally adv.
engel olacak şekilde hinderingly adv.
ani ve şiddetli bir faaliyette olacak şekilde off adv.
ani ve gürültülü bir faaliyette olacak şekilde off adv.
daha az olacak şekilde off adv.
işten uzakta olacak şekilde off adv.
özel hayatta olacak şekilde off-camera adv.
faydalı olacak şekilde opportunely adv.
(kalkanın) sağ tarafında olacak şekilde dexterwise adv.
suç ortağı olacak şekilde complicitly adv.
aynı daire içinde olacak şekilde concyclically adv.
sonu felaket olacak şekilde fatally adv.
iç yapıda olacak şekilde internally adv.
iç işleyişe ait olacak şekilde internally adv.
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde in saltire adv.
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde saltirewise adv.
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde saltireways adv.
kalın olacak şekilde thick adv.
Phrasals
her bir bölümün alanı bir öncekinden küçük olacak şekilde biçimlendirmek draw in v.
(birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek offer for (one) to (do something) v.
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak pile on v.
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak pile onto v.
bir şeyi birine/bir şeye karşı olacak şekilde yönlendirmek weight something against someone or something v.
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde işlemek weight something against someone or something v.
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde yapmak weight something against someone or something v.
bir şeyin birinin/bir şeyin aleyhinde olacak tarafına ağırlık vermek weight something against someone or something v.
bir şeye birinin/bir şeyin aleyhinde olacak açısından bakmak weight something against someone or something v.
… olacak şekilde tasarlamak/düzenlemek/değiştirmek gear toward v.
… olacak şekilde tasarlamak/düzenlemek/değiştirmek gear to v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) öncesinde olacak şekilde ayarlamak put (someone or something) ahead of (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) öncesinde olacak şekilde ayarlamak put (someone or something) in front of (someone or something) v.
Phrases
olacak iş mi bu! that would never do! expr.
olacak iş değil! that would never do! expr.
olacak iş mi bu! it would never do! expr.
olacak iş değil! it would never do! expr.
olacak iş mi bu! it will never do! expr.
olacak iş değil! it will never do! expr.
olacak iş mi bu! that will never do! expr.
olacak iş değil! that will never do! expr.
(birine veya bir şeye) ne olacak what will become of (someone or something) expr.
(birine veya bir şeye) sonu ne olacak what will become of (someone or something) expr.
uç, uç böceğim, yarın düğün olacak, annem sana terlik pabuç alacak ladybug, ladybug, fly away home expr.
peki çocuklar ne olacak? think of the children expr.
olacak iş değil ya contrary to all reason expr.
derhal/hemen olacak no sooner said than done expr.
her biri sesi ayrı ayrı olacak şekilde on sound-by-sound basis expr.
olacak olur things do occur expr.
olacak dua var olmayacak dua var not all prayers are answered expr.
şimdi ne olacak? where do we go from here? expr.
(birine) pahalıya mal olacak it/that will cost (one) expr.
bunun bir bedeli olacak it/that will cost (one) expr.
tuzlu olacak it/that will cost (one) expr.
(birine) pahalıya mal olacak it/that will cost (one) expr.
bunun bir bedeli olacak it/that will cost (one) expr.
bunun bir bedeli olacak it will cost you expr.
tuzlu olacak it will cost you expr.
güneş gökyüzünü kızıla boyarsa, yarın hava güzel olacak demektir red sky at night, shepherd's delight expr.
olacak gibi as to be expr.
ha oldu ha olacak close to hand expr.
Proverb
oldu olacak kırıldı nacak it's no use crying over spilt milk
bir aksilik sonradan olacak daha büyük bir problemi engelleyebilir a stumble may prevent a fall
gökyüzü açıksa don olacak demektir clear moon, frost soon
Colloquial
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir hareket hollywood moment n.
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir an hollywood moment n.
(bir şey) şüphesiz ki olacak there's no question of (something) n.
(bir şey) kesin olacak there's no question of (something) n.
gelecekte olacak olayları tahmin eden kimse prophet n.
olacak bir sonraki kötü şeyi beklemek wait for the next bad thing to happen v.
(kendine) zararı olacak bir davranışta bulunmak do (oneself) no favors v.
ayarlamaları/düzenlemeleri (bir şey) olacak şekilde yapmak work things so (that) (something is the case) v.
olacak iş/şey değil be on v.
çakırkeyif olacak kadar içmek have a few v.
(bir şey) olacak gibi olmak look like (something) v.
(topa) sayı olacak şekilde vurmak sink v.
sayı olacak atış yapmak sink v.
yazılı/baskılı tarafı görünür olacak şekilde face out adj.
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) famous for 15 minutes adj.
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) famous for fifteen minutes adj.
her şey çok güzel olacak she'll be right, mate [australia] expr.
her şey çok güzel olacak she’ll be right [australia] expr.
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) the betting (line) is (that) expr.
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) the betting is that expr.
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) the betting is (that) expr.
bekle/dur bak ne olacak! just you wait! expr.
bundan sonra da böyle olacak and so it shall be expr.
bundan sonra da böyle olacak so it has been expr.
ha oldu ha olacak in the offing expr.
ha oldu ha olacak about to happen expr.
güzel olacak that will do nicely expr.
ihtiyacın olacak şeyleri getir bring things that you will need expr.
o da bir şey mi; ne olacak yani big deal expr.
olacak iş mi? are you kidding me? expr.
olacak şey değil not done expr.
olacak iş değil not done expr.
olacak şey değil! on earth expr.
olacak şey değil you are something else (again) expr.
buna çok gıcık olacak (he, she) won't thank you for (something) expr.
oldu olacak nefes de almayayım excuse me for breathing! expr.
15 dakikalığına ünlülük (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) 15 minutes of fame expr.
olacak şey değil! give me a break! expr.
olacak şey değil! gimme a break! expr.
olacak iş mi bu it/that won't do expr.
olacak iş değil it/that won't do expr.
olacak iş mi bu it/that (just) won’t do expr.
olacak iş değil it/that (just) won’t do expr.
evet, yapacağım, ne olacak? so what if I do? expr.
yaptım diyelim, ne olacak? so what if I do? expr.
evet, yapacağım, ne olacak? what if I do? expr.
yaptım diyelim, ne olacak? what if I do? expr.
olacak şey değil! deary me! expr.
(biri) yaptığına pişman olacak (someone) will be sorry expr.
(biri) pişman olacak (someone) will be sorry expr.
son kertede her şey güzel olacak it'll be all right on the night expr.
günün sonunda her şey iyi olacak it'll be all right on the night expr.
olacak iş değil (are) you kidding (me)? expr.
(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) olacak yaşta (one) could be (someone's) (parent/grandparent) expr.
(bir şey) kendiliğinden mi/kendi kendine mi olacak? (something) is not going to (do something) itself expr.
peki, yapmazsam ne olacak? and (what) if I don't? expr.
her şey güzel olacak everything will be ok expr.
her şey iyi olacak everything will be ok expr.
her şey güzel olacak everything's going to be okay expr.
her şey iyi olacak everything's going to be okay expr.
her şey güzel olacak egbok (everything's going to be okay) expr.
her şey iyi olacak egbok (everything's going to be okay) expr.
çok gıcık olacak he/she won't thank you for something expr.
şöyle yapsam daha iyi (olacak) in case you were wondering expr.
birine referans olacak bir şey it speaks well for expr.
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) pardon me for doing something expr.
bu (birine bir şey yapması/yapmaması) için ders olsun/olacak that'll teach (one) ((not) to do something) expr.
ya çocuklar ne olacak? what about the children? expr.
ne olacaksa olacak whatever happens, happens expr.
bundan (birinin) çıkarı ne olacak? what's in it for (one)? expr.
bilsen/bileceksin de ne olacak? what's to know? expr.
(bir şey yapmanın) ne zararı olacak ki? would it hurt to (do something)? expr.
olacak iş değil would you believe (it) expr.
emin ol ki (bir şey olacak/bir şey öyle) you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
kesinlikle (bir şey olacak/bir şey öyle) you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
hiç şüphen olmasın ki (bir şey olacak/bir şey öyle) you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
bize ne olacak? what is going to become of us? expr.
bize ne olacak? what's going to happen to us? expr.
bize ne olacak? what's gonna happen to us? expr.
bize ne olacak? what will happen to us? expr.
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) (well,) pardon me for breathing! exclam.
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari)! (well,) pardon me for living! exclam.
fiyatı ne olacak/olur? how much will it be? exclam.
ne kadara mal olacak/olur? how much will it be? exclam.
o nasıl olacak? how so? exclam.
olacak iş mi? say what? exclam.
olacak şey değil say what? exclam.
olacak iş değil! dear me! exclam.
her şey güzel olacak egbok (everything is going to be ok) abrev.
Idioms
iki taraf arasında üçüncü tarafın lehine olacak şekilde yapılan her türlü çıkar anlaşması sweetheart contract n.
adam olacak çocuk whiz-kid n.
adam olacak çocuk whizz-kid n.
adam olacak çocuk ball of fire n.
adam olacak çocuk go-getter n.
gelecekte olacak olaylar coming events n.
olacak şeylerin habercisi portent of things to come n.
olacak şeylerin işareti sign of things to come n.
olacak şeylerin işareti portent of things to come n.
olacak olaylar coming events n.
olacak şeylerin işareti harbinger of things to come n.
olacak şeylerin habercisi harbinger of things to come n.
olacak şeylerin habercisi sign of things to come n.
tartışmaya/kavgaya neden olacak sözler them's fighting words n.
birinin topa/eleştiri yağmuruna tutulmasına neden olacak iş/dava hospital pass n.
birinin linç edilmesine neden olacak iş/dava hospital pass n.
olayların bir tarafın yararına olacak şekilde yön değiştirmesi turn of the tide n.
olayların bir tarafın yararına olacak şekilde yön değiştirmesi turning of the tide n.
(bir şey olacak) hissi feeling (that something is the case) n.
olacak şeylerin bir habercisi a harbinger of things to come n.
gelecekte popüler olacak şeylerin bir işareti/habercisi a portent of things to come n.
olacak şeylerin habercisi a portent of things to come n.
olacak şeylerin işareti a sign of things to come [cliché] n.
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış an act of war n.
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış an act of war n.
tartışmaya/kavgaya neden olacak sözler fighting words n.
düelloya neden olacak kadar sert çekişme pistols at dawn n.
(bir konuda) yanında olacak/güç verecek tanrılar the (some kind of) gods n.
gerçekte olan veya olacak/olması beklenen the score n.
olacak/yapacak gibi görünmek look (all) set (to do something) v.
olacak/yapacak gibi görünmek be(all) set (for something) v.
olacak/yapacak gibi görünmek be(all) set (to do something) v.
(birine) yardımcı olacak/nazik bir şekilde davranmak do all right by (one) v.
çok uzun süre/seneler sonra olacak olmak be light years away v.
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek read the handwriting on the wall v.
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek see the writing on the wall v.
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek see the handwriting on the wall v.
(sonu kötü olacak bir şeyin yapılmasını) göze alamamak can ill afford v.
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak be better off dead v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the odds in the favor of (someone or something) v.
birinin zararına olacak kadar yardım etmek be spoon-fed v.
bir şeyin başlangıç dönemini yoğun olacak ve giderek yoğunluğu azalacak şekilde planlamak front load v.
kuralları birinin yararına olacak şekilde değiştirmek move the goal line [uk] v.
kuralları başkalarının başarılı olmasına engel olacak şekilde değiştirmek move the goal line [uk] v.
(birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak drive (someone) to an early grave v.
yanında destek olacak (biri/bir şey) olmak have (someone or something) on (one's) side v.
(birinin/bir şeyin) zararına olacak şekilde başarılı olmak gain ground on (someone or something) v.
yararlı, uygun, başarılı olacak kişiyi/şeyi seçmek pick a winner v.
(bir şey olacak) gibi görünmek look (all) set (to do something) v.
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak be within sight v.
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak be in sight v.
hava iyi olacak gibi durmak/görünmek be set fair [uk] v.
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak dig (oneself) an early grave v.
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak drive (oneself) to an early grave v.
kesin (bir şey olacak/yapacak) olmak be bound to (be or do something) v.
muhakkak (bir şey olacak/yapacak) olmak be bound to (be or do something) v.
muhtemelen (bir şey olacak/yapacak) olmak be bound to (be or do something) v.
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak be in sight v.
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak be within sight v.
kendi lehine olacak şekilde çarpıtmak bend the truth v.
(birinin) kötülüğüne/zarar görmesine neden olacak şekilde davranmak do (one) a disservice v.
(birinin) yararına olacak şekilde ilerlemek go (someone's) way v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine olacak şekilde düzenlemek stack the deck (against) (someone or something) v.
bir daha toplanması zor olacak/uzun süre alacak şekilde dağılmış scattered from here to breakfast adj.
(birinin) babası olacak yaşta old enough to be (one's) father adj.
(birinin) annesi olacak yaşta old enough to be (one's) mother adj.
annesi olacak yaşta old enough to be mother adj.
ha oldu ha olacak on hand adv.
çok gıcık olacak (someone) is not going to thank you for (something) expr.
çok gıcık olacak (someone) won't thank you for (something) expr.
başa bela olacak şey the fat is in the fire expr.
ha oldu ha olacak on the cards expr.
fırtına olacak storm is brewing expr.
her şey iyi olacak she'll be apples expr.
ha oldu ha olacak be in the cards expr.
ha oldu ha olacak be on the cards expr.
ha oldu ha olacak (just) around the corner expr.
oldu olacak on the cards expr.
olacak gibi bid fair to expr.
olacak gibi görünen on the horizon expr.
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) pardon me for breathing expr.
oldu olacak in the cards expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over but the shouting expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over bar the shouting expr.
şöyle yapsam daha iyi (olacak) i'd just as leave do something expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş it's all over bar the shouting expr.
her şey çok güzel (olacak) the goose hangs high [old-fashioned] expr.
her şey çok cazip (olacak) the goose hangs high [old-fashioned] expr.
her şey çok keyifli (olacak) the goose hangs high [old-fashioned] expr.
bir şey olacak there's something in the wind expr.
çok yakında bir şey olacak there's something in the wind expr.
olacak gibi değil never in a month of sundays expr.
(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) olacak yaşta (one) is old enough to be (someone's) (parent/grandparent) expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak (someone or something) is going to be the death of (one) expr.
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden olacak (someone or something) is going to be the death of (one) expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak (someone or something) will be the death of (one) expr.
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden/yüzünden olacak (someone or something) will be the death of (one) expr.
(biri/bir şey birinin) sonu olacak will be the death of someone or something (yet) expr.
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak will be the death of someone or something (yet) expr.
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) yüzünden olacak will be the death of someone or something (yet) expr.
bir yönetici öldüğünde/düştüğünde bir şey olacak a heartbeat away from being (something) [cliché] expr.
ha oldu ha olacak (close/near) at hand expr.
olacak gibi değil beyond reach expr.
bu olacak iş değil it will never fly expr.
hayatta bir kez olacak bir durum once-in-a-lifetime situation expr.
deneyelim bakalım nasıl bir tepki olacak let's run it up the flagpole (and see who salutes) expr.
(birinin) çıkarına/yararına olacak bir şey something in it for (one) expr.
pek öyle olacak gibi değil that will be the day expr.
harika olacak that'll be the day! expr.
muhteşem bir gün olacak that'll be the day! expr.
işte o gün süper bir gün olacak that'll be the day! expr.
'-in ölümüne sebep olacak will be the death of expr.
'-in sonu olacak will be the death of expr.
(çok) başarılı olacak will go a long way expr.
Speaking
annen olacak o kadın the woman that you call your mother n.
annen olacak kadın the woman that you call your mother n.
her şey güzel olacak everything will be nice n.
e ne olacak? so interj.
olacak şey değil it's incredible interj.
olacak (it will) anlamına gelen kaynaşmış sözcük twill expr.
bana ne kadara mal olacak? what's it going to cost me? expr.
baban olacak herif the man that you call your father expr.
bir süreliğine izin alsam çok iyi olacak it's for the best that i take some time off expr.
bundan benim ne çıkarım olacak? what do I get out of it? expr.
burada mı yiyeceksiniz paket mi olacak? for here or to go? expr.
bu işte yardımınıza ihtiyacım olacak I'm going to need your help with this expr.
bir bebeğim olacak I'm going to have a baby expr.
buna ihtiyacın olacak you'll need this expr.
bilsen/bileceksin de ne olacak? what's there to know? expr.
bu sorun olacak that's gonna be a problem expr.
beş dakikaya burada olacak he'll be here in five minutes expr.
benim bu işten çıkarım ne olacak what's in it for me expr.
bu bizim küçük sırrımız olacak it'll be our little secret expr.
benim çıkarım ne olacak what's in it for me expr.
bundan benim çıkarım ne olacak? what's in it for me? expr.
bu akşam msn'de olacak mısın? will you be on msn in the evening? expr.
başarılı bir adam olacak he will amount to something expr.
bundan benim çıkarım ne olacak? what do I get out of it? expr.
bana ne kadara mal olacak? how much will it cost me? expr.
bu gece dolunay olacak the moon is full tonight expr.
baban olacak o herif the man that you call your father expr.
çabuk olacak mı? will it be quick? expr.
er ya da geç olacak it will happen sooner or later expr.
hava yarın nasıl olacak? what will the weather be like tomorrow? expr.
gitsem iyi olacak I'd better go expr.
gitsem iyi olacak I had better go expr.
her şey güzel olacak everything is going to be okay expr.
her şey çok güzel olacak everything will be great expr.
harika olacak it will be great expr.
hava yarın nasıl olacak? what's the weather like tomorrow? expr.
hayatının sonuna kadar seninle birlikte olacak she/he will be with you for the rest of your life expr.
gecikme olacak there will be delay expr.
istanbul'a ilk gidişin mi (olacak)? is this the first time you are going to istanbul? expr.
oldu olacak there is no reason not to expr.
olacak olan bu that's what's gonna happen expr.
o kocan olacak adam the man that you call your husband expr.
kısa bir süre bizimle olacak he will be with us shortly expr.
o karın olacak kadın the woman that you call your wife expr.
olacak gibi değil it's impossible expr.
karın olacak o kadın the woman that you call your wife expr.
o kocan/baban/annen/karın olacak herif/kadın that low-lying/good-for-nothing/piece of worthless junk/shit who is supposed to be your husband/father/mother/wife expr.
o baban olacak herif the man that you call your father expr.
karın olacak kadın the woman that you call your wife expr.
o zaman ne olacak peki? what happens then? expr.
kötü şeyler olacak something bad is going to happen expr.
masanız birkaç dakika içinde hazır olacak your table will be ready in a few minutes expr.
ona uyumasına yardımcı olacak bir şey verdim I gave her something that will help her sleep expr.
ölen üçüncü kişi olacak he'll be the third to die expr.
o benim karım olacak she's going to be my wife expr.
kocan olacak adam the man that you call your husband expr.
o olmayacak da kim olacak? if not him/her then who? expr.
o karın/baban/annen/kocan olacak herif/kadın that low-lying/good-for-nothing/piece of worthless junk/shit whom you call your husband/father/mother/wife expr.
ne olacak ki yani so what expr.
öğretmen on dakikaya burada olacak the teacher will be here in ten minutes expr.
kocan olacak o adam the man that you call your husband expr.
o annen olacak kadın the woman that you call your mother expr.
muhteşem olacak it will be great expr.
o olmayacak da kim olacak? who else but him? expr.
olacak iş değil it's incredible expr.
ne olacak yani so what expr.
oldu olacak kırıldı nacak it's no use crying over split milk expr.
korkmana neden olacak bir şey yok you have no reason to be scared expr.
sonun babanın sonu gibi olacak you'll end up like your father expr.
size zahmet olacak if it isn't too much trouble expr.
sence eğlenceli olacak mı? do you think it's going to be fun? expr.
şimdi ne olacak? what now? expr.
rica etmiyorum öyle olacak diyorum I'm not asking you I’m telling you expr.
sipariş ne zaman kargo olacak? when will the order be shipped? expr.
peki şimdi ne olacak? so what now? expr.
sonun baban gibi olacak you'll end up like your father expr.
sana bir sorum olacak let me ask you a question expr.
şimdi ne olacak? what's gonna happen now? expr.
size birkaç sorum olacak I got a few questions for you expr.
sorun (olacak) görüyorum I see trouble ahead expr.
şimdi ne olacak? what happens now? expr.
rötar olacak there will be delay expr.
sıradaki hamlemiz ne olacak? what's our next move? expr.
teyzemin önümüzdeki ay bir bebeği olacak my aunt is going have a baby next month expr.
yarın hava nasıl olacak? what will the weather be like tomorrow? expr.
ya şimdi ne olacak? so what now? expr.
yakın bir zamanda olacak gibi it appears to be imminent expr.
yapmazsam ne olacak? what if i don't? expr.
yarın hava nasıl olacak? what's the weather like tomorrow? expr.
Trade/Economic
aracın sahibi olacak olan çalışan adına işverenin kira ödemesi yaptığı araba satın alma sistemi novated lease n.
terazi kefelerinden birinde alıcının lehine olacak şekilde ağırlık fazlalığı turn of the scale n.
üretim veya satış miktarını maliyeti en düşük olacak biçimde belirleme economic lot size n.
üçüncü bir şahsa tevdi edilen ve ancak belirli şartların yerine gelmesi halinde geçerli olacak bir taahhütname escrow n.
tüm avrupa birliği ülkelerine uygun olacak şekilde tasarlanmış reklam euro-ad n.
faiz oranında veya faiz oranının altında olacak şekilde kredi geri ödemesi ayarlamak evergreen v.
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu müşterilerin olacak şekilde düzenlemek mutualize v.
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu çalışanların olacak şekilde düzenlemek mutualize v.
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu müşterilerin olacak şekilde düzenlemek mutualise v.
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu çalışanların olacak şekilde düzenlemek mutualise v.
(bir şeyi) son ürün ilk üründen daha düşük değerde olacak şekilde geri dönüştürmek downcycle v.
eşit önceliğe sahip olacak ve eşit şartlarda muamele görecek şekilde pari passu expr.
Law
davaya konu olacak bir şey olmaması no case to answer n.
hükümleri gelecekte bir tarihte geçerli olacak olan kira sözleşmesi reversionary lease n.
delil değeri şüpheli olacak şekilde eski ancient adj.
Politics
füzyon olacak malzemesi doldurulmuş reaktör batch loaded reactor n.
Insurance
ölümü büyük kayba sebep olacak deneyimli çalışan için çıkarılan hayat sigortası poliçesi key-man assurance n.
zarar halinde sorumlu olacak kişinin adını sigorta poliçesinin altına yazmak underwrite v.
Technical
(kristalin) tam simetri oluşturabilmesi için gerekli dört düzleme sahip olacak şekilde kristalleşmesi tetartohedrism n.
80 veya 88 adet yüzü olacak şekilde kesilmiş mücevher twentieth-century cut n.
odak mesafesi farklı üç dalga boyu için aynı olacak şekilde yapılmış bir bileşik mercek apochromat lens n.
özellikle ahşap (veya taş) işlerinde, tahtayı boyuna kestikten sonra kesilen yüzeylerin karşılıklı ayna imgesi olacak şekilde birleştirilmesi book matching n.
ayakkabının iç tabanını ayak tabanının yüzey hatlarına yakın olacak şekilde biçimlendirmek caulk v.
merkezden çevreye olacak biçimde tasarlamak radialize v.
merkezden çevreye olacak biçimde tasarlamak radialise v.
(kiliseyi) nefi doğu-batı doğrultusunda olacak ve ana sunak doğuyu gösterecek şekilde inşa etmek orient v.
(karbondioksiti) büyük bir tepkimenin veya bileşiğin parçası olacak şekilde bağlamak veya absorbe etmek sequester v.
yarım küre biçimli tacı ve düz bir tabanı olacak şekilde kesilmiş (değerli taş) rose-cut adj.
genel formu sfenoid olacak şekilde simetrisi olan (diad simetri eksenli monoklinik kristal) sphenoid adj.
başka bir akışa zıt olacak şekilde countercurrent adv.
Computer
değiştirilmesi kolay olacak şekilde bloklar halindeki kod ve verilerle uğraşan (program) object-oriented adj.
Mechanic
kullanılan tüm parçalar üç sıra halinde olacak şekilde perçinlemek triple-rivet v.
Textile
birçok bedene uygun olacak şekilde tasarlanmış (elbise) one-size-fits-all adj.
yünle tarafı cilde doğru olacak şekilde woolward [obsolete] adv
Architecture
bir blokta dört daire olacak şekilde yerleşmiş yazlık dairelerden her biri cottage flat [uk] n.
Woodworking
yaş halkaları yüzeye dik olacak şekilde kütükten radyal olarak (odun) kesmek rift v.
Aeronautic
(uçak yüzeyini) katmanlı olacak şekilde üretmek veya tasarlamak laminarize v.
(uçak yüzeyini) katmanlı olacak şekilde üretmek veya tasarlamak laminarise v.
(uçağın metal parçalarını) elektriksel olarak birbirine bağlı olacak şekilde birleştirmek bond v.
(pervane kanatlarını) uçuş eksenine paralel olacak şekilde döndürerek sürtünmeyi azaltmak feather v.
motorun pervane kanatlarını uçuş eksenine paralel olacak şekilde döndürmek feather v.
Marine
belirli bir ölçek ve projeksiyondan oluşan, standart deniz haritalarına yardımcı olacak şekilde tasarlanmış taslak çizelge nautical plotting chart n.
geminin rotasını rüzgarın estiği istikamette olacak şekilde değiştirmek bear away v.
çıpanın üzerine dik olacak şekilde vira etmek heave a cable short v.
yelkenlerin sallanmasına sebep olacak şekilde rüzgarda orsa etmek shake the sails v.
Medical
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ puppy fat n.
kanda anormal derecede yüksek kalsiyum seviyesine neden olacak şekilde aşırı paratiroid salgılanması hyperparathyroidism n.
(kemikler) aradaki açı normalden büyük olacak şekilde uzamak hyperextend v.
Pathology
pnömokonyoza sebep olacak şekilde kil tozu soluma kaolinosis n.
Optics
astigmatsız olacak şekilde tasarlanmış lens veya lens sistemi anastigmat n.
Gastronomy
birayı ikinci kez fermente olacak şekilde yıllandırarak depolamak lager v.
Math
birinci ve ikincinin toplamı ikinciyle, üçüncü ve dördüncünün toplamı ise dördüncüyle orantılı olacak şekilde oluşturulan bileşim composition of proportion n.
(diferansiyel denklemin değişkenlerini) bağımsız ve bağımlı değişkenlerin diferansiyelleri yalnızca bu değişkenlerin fonksiyonları olacak şekilde yazmak separate v.
beş katı olacak şekilde quintuply adv.
Geometry
katı bir cismin veya sıvının belirli bir düzleme paralel olacak şekilde hareket etmesi two-dimensional motion n.
katı bir cismin veya sıvının belirli bir düzleme paralel olacak şekilde hareket etmesi uniplanar motion n.
şeklin iki parçasından büyük olanının küçüğe oranı ile toplamın büyük miktara oranı eşit olacak şekilde bölünmesi golden section n.
parçalar eşit olacak şekilde art arda temas ettirmek roll v.
karşılıklı parçaları benzer olacak şekilde çift yüzlü isobilateral adj.
Logic
başka bir önermeye ikisinden biri doğru olduğunda diğeri kesinlikle yanlış olacak şekilde bağlı olan önerme contradictory n.
Chemistry
moleküler olarak kuyruk-başa olacak şekilde düzenli bir zincir bağ yapısında olan (polimer) regioregular n.
(kimyasal bileşen) her halkada en az iki atom ortak olacak şekilde iki halka halinde dizilmiş atomları olan bicyclical adj.
180 derece döndürüldüğünde bir parçası diğerine paralel olacak şekilde ikiz yapısı olan hemitropal adj.
ph değeri 7 olacak şekilde neutrally adv.
Biology
virüs bilimi ile ilgili olacak şekilde virologically adv.
Astrology
dünyaya kıyasla iki gezegenin birbirinden 135 derece uzakta olacak şekilde açısı trioctile n.
Botanic
üçü bir arada olacak şekilde yetişen çiçekler tern flowers n.
uçları üst üste binerek aşağı doğru eğik olacak şekilde katmerli obimbricate adj.
Agriculture
meyve sebze yetiştirmeyi topluluktaki herkesin yararına olacak bir sorumluluk olarak gören tarım topluluğu agrihood n.
Breeding
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü tennessee walker n.
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü tennessee walking horse n.
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü plantation walking horse n.