süren - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

süren



Bedeutungen von dem Begriff "süren" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 9 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
süren expeller n.
süren banisher n.
süren expellant adj.
süren ongoing adj.
süren undergoing adj.
süren driving adj.
süren continuing adj.
süren continuant adj.
Colloquial
süren cooking adj.

Bedeutungen, die der Begriff "süren" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ani ve kısa süren bir rüzgar flurry n.
uzun süren bir ihtilaf a running battle n.
kısa süren yağmur shower n.
kısa süren şiddetli rüzgar scud n.
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse forger n.
mıknatısla süren kuwet magnetomotive force n.
genellikle birkaç gün süren ve yürüyüşle geçen tatil walking tour n.
kısa süren şuur kaybı blackout n.
uzun süren zor bir iş a long haul n.
ömür boyu süren lifetime n.
uzun süren düşmanlık feud n.
ms 100'den ms 1432'ye kadar süren kadim kamboçya medeniyeti khmer n.
ms 950 yıllarında dnyeper havzasının kuzey kesimlerinde başlayıp bugün de süren medeniyet orthodox christian n.
türkiye'de ms 680 civarında doğup bugün de süren medeniyet orthodox christian n.
insanları iyileştirdiğini öne süren kişi healer n.
kısa süren bir heyecan flurry n.
iz süren avcı stalker n.
çok kısa süren şey snatch n.
saban süren kimse plowman n.
kısa süren hummalı faaliyet bout n.
kısa süren seks quickie n.
kısa süren hafif bir kar yağışı flurry n.
dört yıl süren olay quadrennial n.
kısa süren barış short-lived peace n.
sefa süren dissipator n.
hüküm süren şartlar prevailing circumstances n.
hüküm süren koşullar prevailing circumstances n.
sadece bir gün süren ephemerae n.
uzun süren ölüm protracted death n.
uzun süren/süreli yas/elem/keder prolonged grief n.
insanlığın adem-öncesi bir başlangıcı olduğunu ileri süren dini görüş preadamism n.
ileri süren kimse assertor n.
saban süren kimse ploughman n.
avının izini kokusu ile süren bir tür köpek türü rach n.
tüm gece süren parti all-night party n.
sabah dokuzdan akşam beşe kadar süren iş nine-to-five job n.
motosiklet süren, orta yaşlı adam bambi (born-again middle-aged biker) n.
uzun süren zarar lasting damage n.
(kanıt) ileri süren kişi adducer n.
üç tekerlekli bisiklet süren kimse tricyclist n.
tüm gece süren proje all nighter n.
tüm gece süren etkinlik all nighter n.
tüm gün süren etkinlik all-dayer n.
bütün gece süren şey all-nighter n.
sav öne süren kimse asserter n.
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem aughts n.
keyfii süren enjoyer n.
tek tekerlekli bisiklet süren kimse unicyclist n.
taşıtı süren/idare eden jockey n.
keyfini süren kimse enjoyer n.
bir şeyi süren kimse jockey n.
keyifli bir yaşam süren kimse jovialist [obsolete] n.
başkasının yerine hüküm süren kraliçe queen regent n.
tartışmada savı ortaya süren ve savunan taraf affirmative n.
(dedektif gibi) iz süren kimse bird dog n.
bir saniyeden uzun süren melodik hareket leap n.
uzun süren piknik maroon n.
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti marooning party n.
uzun süren piknik marooning party n.
at arabası süren kimse hacker n.
at arabası süren kimse hackie n.
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu meeting n.
lüks hayat süren kimse high liver n.
hipotez öne süren kimse hypothetist n.
doğadaki hareketin çeşitli biçimlerinin tek bir gücün tezahürleri olduğunu ileri süren kuram monodynamism n.
doğaüstü kişi veya olayların insanın hayal gücünden kaynaklandığını ileri süren görüşe bağlı kimse mythicist n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demonianism [obsolete] n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demoniasm n.
insanların ağaçlardan geldiklerini öne süren teori ve çalışma dendranthropology n.
eke süren kimse denigrator n.
aralıksız süren ve ince olmayan zonklama sesi grumbling n.
pişen ürünlere krema süren kimse icer n.
kısa süren romantik ilişki idyl n.
kısa süren romantik ilişki idyll n.
(az eğitimli atları süren) yetenekli binici rough rider n.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse impossibilist n.
işi yokuşa süren kimse ditherer n.
top süren kimse dribbler n.
uyuşturucu etkisi altındayken araba süren kimse drug-driver n.
maddenin doğasının tüm fenomenlerin kaynağı olduğunu ileri süren doktrin pamphysicism n.
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori parallelism n.
süren şey continuer n.
posta arabası süren kimse postboy n.
posta arabası süren kimse postilion [obsolete] n.
posta arabası süren kimse postillion [obsolete] n.
kısa süren canlı deneyim flashing n.
genellikle kiralık olan tek atlı arabayı süren kimse flyman [uk] n.
savaş arabası süren kimse phaeton n.
tarla süren adam plower n.
rafael öncesi resmini takip ettiğini öne süren modern bir sanat akımı preraphaelism n.
derin ve uzun süren ses pealing n.
derin ve uzun süren ses rolling n.
görerek iz süren tazı sighthound n.
anormal, uzun süren ve genellikle ağrılı ereksiyon priapism n.
kızak süren kimse sledger n.
kokuyla iz süren kimse smeller n.
insanoğlundan önce dünya'da başka bir uygarlığın yaşadığını öne süren hipotez silurian hypothesis n.
uzun süren işlem lengthy process n.
at arabası süren kimse stager n.
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori stahlism n.
kendi toprağını süren köylü statesman [dialect] [uk] n.
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti synergism n.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerize v.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerise v.
uzun süren slow adj.
hüküm süren in the ascendent adj.
uzun süren long acting adj.
çok kısa süren ephemeral adj.
uzun zaman süren agelong adj.
uzun süren long adj.
hüküm süren in the ascendant adj.
kısa süren fleeting adj.
hüküm süren prevailing adj.
üç yüzyıl süren tercentennial adj.
iki yıl süren biennial adj.
uzun süren everlasting adj.
uzun süren lasting adj.
saltanat süren reigning adj.
gece boyunca (süren) nightlong adj.
yirmi yıl süren vicennial adj.
hüküm süren governing adj.
leke süren endamaging adj.
saltanat süren regnant adj.
gece boyunca süren nightlong adj.
bir an süren momentary adj.
çok az süren momentary adj.
dört sene süren quadrennial adj.
uzun süren durable adj.
uzun süren protracted adj.
altı yıl süren sexennial adj.
yıllarca süren perennial adj.
hüküm süren prevalent adj.
saatler süren hourlong adj.
sekiz yıl süren octennial adj.
gün boyu süren around-the-clock adj.
kısa süren fleet adj.
kısa süren short winded adj.
tüm gün süren a day-long adj.
hüküm süren rife adj.
bütün gece süren (bir olay) all-night adj.
on yıl süren decade-long adj.
çok uzun süren long-drawn-out adj.
kısa süren short-winded adj.
yıl boyu süren perennial adj.
bir gece süren overnight adj.
yarım gün süren semidiurnal adj.
kısa süren passing adj.
uzun süren long-drawn out adj.
iki yıl süren biyearly adj.
altı ay süren semiannual adj.
bir ay süren monthly adj.
daha uzun süren outlasting adj.
uzun zamandır süren long standing adj.
uzun süren agelong adj.
yüzyıllar süren agelong adj.
çağlar boyu süren agelong adj.
iki ay süren bimonthly adj.
bir ay süren monthlong adj.
altı ay süren semi-annual adj.
kısa süren momentaneous adj.
onlarca yıldır süren decades-old adj.
bir hafta süren weeklong adj.
şana leke süren scurrilous adj.
gün boyu süren around-the-clock adj.
çağlar boyu süren aeonic adj.
çok uzun süren aeonic adj.
yüzyıllar süren age-long adj.
uzun süren age-long adj.
uzun zaman süren age-long adj.
çağlar boyu süren age-long adj.
hüküm süren regnant adj.
hüküm süren regnative [obsolete] adj.
dokuz yıl süren novennial adj.
kısa süren temporaneous adj.
uzun süren endişeden harap olmuş trauchled adj.
üç gün süren triduan adj.
üç yıl süren triennial adj.
üç gece süren trinoctial adj.
yirmi dört saat süren twenty-four-hour adj.
bütün gün süren all-day adj.
sabahtan akşama kadar süren all-day adj.
öne süren asserting adj.
sekiz gün süren eight-day adj.
beş dakika süren five-minute adj.
kısa süren ephemerous adj.
kısa süren evanescent adj.
iki ay süren bimestrial adj.
ölene kadar süren mortal adj.
bir ay süren month-long adj.
erişilmesi zor dağlık bölgede ilkel yaşam süren mountainous [obsolete] adj.
şimdiye kadar süren yet adj.
belirli bir zamana kadar süren yet adj.
gecelere kadar süren lucubratory adj.
on yıl süren decadelong adj.
yedi gün süren hebdomadal [obsolete] adj.
uzun süren long-lived adj.
bir gün süren one-day adj.
kesintisiz süren ongoing adj.
gece boyu süren overnight adj.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili impossibilist adj.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait impossibilist adj.
bir gün süren diary adj.
veya ile birbirine bağlanmış ayrışık seçenekleri ileri süren disjunctive adj.
kısa süren instant adj.
yüzyıllar süren multisecular adj.
çağlar boyu süren multisecular adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye dayanan conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teori ile ilişkili conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait conciliary [obsolete] adj.
… gün süren -day adj.
tüm gün süren daylong adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teoriye ait veya ilişkin presentational adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren presentative adj.
kısa süren short adj.
yaz boyu süren summer-long adj.
tüm sene süren year-round adj.
çok kısa süren momentarily adv.
Phrases
öne süren suggesting that expr.
piyasaya süren released by expr.
seneler süren ihmalin sonunda after years of neglect expr.
yıllarca süren ihmalin sonunda after years of neglect expr.
Colloquial
gecenin geç saatlerinden sabahın erken saatlerine kadar süren vardiya lobster-shift n.
özellikle crotch-rocket tipi motosiklet süren kişi crotch rocketeer n.
kısa süren seks a fast one n.
kısa süren yağmur fırtınası gully washer n.
uzun süren kas spazmı the jerks n.
hızlı bisiklet süren, koşan, yüzen sporcu/atlet speed merchant n.
sabaha kadar süren şey all-nighter n.
gece boyu süren şey all-nighter n.
beyaz minibüs süren agresif sürücü white-van man n.
açılıştan kapanışa kadar süren gavel-to-gavel adj.
Idioms
(işleri yokuşa süren) gıcık devlet memuru civil serpent n.
bir tv dizisinin normalden daha kısa süren sezonu short order n.
çok uzun zaman süren savaş a running battle n.
kısa süren uyku forty winks n.
uzun süren mücadele a running battle n.
uzun süren kavga a running battle n.
uzun süren tartışma a running battle n.
uzun süren olumsuz etki a black mark n.
itibarına gölge düşüren leke süren şey a blot on the escutcheon [uk] n.
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey a blot on the escutcheon [uk] n.
itibarına gölge düşüren leke süren şey a blot on the escutcheon [uk] n.
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey a blot on the escutcheon [uk] n.
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey a blot on one's escutcheon [uk] n.
itibarına gölge düşüren leke süren şey a blot on one's escutcheon [uk] n.
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey a blot on one's escutcheon [uk] n.
uzun süren anlaşmazlık a running battle n.
kısa süren popülerlik nine day wonder n.
üzerinde uzun süren bir huzursuzluk bırakmak hang heavy v.
kısa süren bir başarı elde etmek rise like a rocket (and fall like a stick) v.
24 saat süren round-the-clock adj.
rahat bir hayat süren on the pig's back expr.
son hızıyla süren in full flow [uk] expr.
son hızıyla süren in full spate [uk] expr.
faal bir hayat süren in the swim of things expr.
kokusundan izini takip eden/süren on the scent expr.
(avının) kokusundan izini takip eden/süren on the scent (of something) expr.
Speaking
süren doldu your time is up expr.
Trade/Economic
piyasaya süren kimse releaser n.
belirli derecede tekelci güce sahip firmaların fiyatları keyfi biçimde belirleyip oldukça uzun süreler bu düzeylerde sabit tuttuklarını öne süren görüş administrated pricing hypothesis n.
borsada kısa süren bir fiyat yükselişi/inişi flurry n.
borsada kısa süren bir fiyat yükselişi veya inişi flurry n.
en uzun süren kazançlı işlem longest winning trade n.
endüstrilerin de doğma, büyüme, olgunluk ve gerileme aşamalarından geçmekte olduklarını öne süren görüş industry life cycle hypothesis n.
en uzun süren zararla sonuçlanan işlem longest losing trade n.
pey süren hidder n.
uzun yıllar süren hizmet long service n.
uzun süren deneyimlerle uygulamayı kolaylaştırmak için saptanmış standart bogey n.
doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini physiocratism n.
hüküm süren prevalent adj.
Law
davacının iddiasının doğru olmakla birlikte sonradan geçersiz hale geldiğini öne süren savunma plea in confession and avoidance n.
bir grup borçlunun toplam borçtan belirli oranlarda sorumlu olduğunu ileri süren bir kavram division n.
ileri süren proponent adj.
iptali öne süren revocatory adj.
Politics
hüküm süren kimse reigner n.
süren ekonomik büyüme sustained economic growth n.
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk masai n.
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk maasai n.
uzun süren mülteci durumu protracted refugee situation n.
uzun süren politik çözümsüzlük protracted political deadlock n.
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi manifest destiny n.
devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke golden rule n.
kralların yönetim yetkisini doğrudan tanrı'dan aldığını ve tebaalarına karşı sorumlu olmadıklarını öne süren bir doktrin divine right of kings n.
aşırı sağın ve aşırı solun birçok açıdan benzer olduğu öne süren siyasi teori horseshoe theory n.
hüküm süren regent adj.
Industry
tabaklanmış deriye siyahlatıcı süren deri işçisi blackener n.
tabaklanmış deriye siyahlatıcı süren deri işçisi blacker n.
traktör süren işçi mule driver n.
evcil hayvan derisine otomatik yağ süren cihaz oiler n.
evcil hayvan derisine otomatik olarak böcek ilacı süren cihaz oiler n.
şapkaya zımparalanmadan önce pudra süren işçi powderer n.
sabahın erken saatlerine kadar süren vardiya dog watch n.
Technical
takıları süslemek için macun süren veya parçaları lehim için hazırlayan işçi charger n.
bir hafta süren weekly adj.
beş yıl süren quinquennial adj.
bir yıl süren yearlong adj.
uzun süren long-continued adj.
yedi yıl süren septennial adj.
200 yıl süren bicentenary adj.
Computer
bir günden fazla süren olay multi-day event n.
tüm gün süren olay all day event n.
indirmesi uzun süren dosya bandwidth hog n.
çalıştırması uzun süren program hog n.
Informatics
süren menü persistent menu n.
Electric
(elektrik yükseltici sistem) istenmeyen ve kendi kendine süren bir salınım üretmek sing v.
Textile
deriyi yumuşatıp korumak için hayvan postlarına yağ süren kimse oiler n.
deriyi yumuşatıp korumak için hayvan derilerine iç yağı süren kimse oiler n.
Construction
süren (tünelcilikte kullanılan bir tür destekleme yöntemi) forepoling n.
inşası süren under construction expr.
Automotive
arazi aracı süren kimse off-roader n.
Transportation
at arabası süren kimse stagecoachman n.
Railway
yük vagonu süren kimse rider n.
Marine
gece yarısından sabah 4'e kadar süren gemi nöbeti mid-to-four watch n.
Medical
ambulans personeli (ambulansı süren ve tıbbi müdahalede bulunan kişi) ambulance worker n.
bilincin ve postural tonusun kısa süren geçici kaybı transient loss of consciousness and postural tone n.
doğumu izleyen iki hafta boyunca süren vajinal akıntı lochia n.
doğumu izleyen iki hafta boyunca süren kanama lochia n.
nükslerle seyreden ömür boyu süren bir hastalık a life-long disease with recurrences n.
uzun süren kasınç tonus n.
uzun süren kardiyo-pulmoner baypas long-lasting cardiopulmonary bypass n.
uzun süren hastalık protracted illness n.
yaşlanmanın vücutta gittikçe daha az onarım kaynağının bulunması kaynaklı gerçekleştiğini öne süren kuram disposable soma theory n.
(kan biliminde) kan hücrelerinin iki tür kök hücreden meydana geldiğini ileri süren teori dualism n.
bir gün süren monohemerous adj.
Psychology
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency period n.
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency phase n.
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency stage n.
saatlerce veya günlerce süren karşılaşım terapisi marathon group n.
öznel deneyimin uyarıcı şiddeti ile orantılı arttığını öne süren bir kavram weber-fechner law n.
kişinin varlığının düşünmesiyle bağlantılı olduğunu ileri süren bir felsefi ilke cogito n.
bilinçli tüm tecrübelerimizin temelinde duyuların yattığını ileri süren psikoloji sistemi sensationism n.
kişiliğin daha çok dış faktörlerden etkilendiğini öne süren bir görüş situationism n.
yakın olanların birbirine ait algılandığını öne süren bir gestalt ilkesi proximity n.
Pathology
tüm hastalıkların mikrop kaynaklı olduğunu öne süren bir teori pangermism n.
Food Engineering
dört yıl süren olay quadriennial n.
Physics
bir olay dizisi mümkünse tam tersinin de mümkün olduğunu öne süren fizik prensibi time reversal invariance n.
ışığın dalgalar halinde yayıldığını öne süren teoriye katılan kimse undulationist n.
ısının özel bir madde türü yerine madde taneciklerinin özel bir hareketi olduğunu öne süren teori dynamical theory of heat n.
izole sisteme ait toplam enerjinin iç değişikliklere karşın sabit kaldığını öne süren temel bir fizik yasası first law of thermodynamics n.
Chemistry
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori binary theory n.
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori dualism n.
elementlerin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin, atom ağırlıklarının periyodik fonksiyonları olduğunu ileri süren yasa mendeléeff's law n.
Biology
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi theory of punctuated equilibrium n.
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi punctuated equilibrium n.
zeka ve davranışın belirlenmesinde kalıtımın çevresel etkenlerden daha önemli olduğunu öne süren doktrin veya okul hereditarian n.
canlı organizmaların diğer canlı organizmalardan germ hücrelerinin büyüyüp farklılaşmasıyla geliştiğini öne süren teori germ theory n.
hayvan ve bitkilerin düşük formlardan daha yüksek formlara geçme gücüne sahip olduklarını ileri süren bir doktrin development theory n.
kalıtsal bilgilerin bulunduğu gemüllerin eşey organlarda bütünleşerek üreme hücrelerine aktarıldığını öne süren bir teori pangenesis n.
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori organicism n.
maddenin eter yoğunlaşmasıyla oluştuğunu öne süren pycnotic adj.
Astronomy
uzay mekiğini süren kaptan astrogator n.
her gezegenin yörüngesinin odak noktasında güneş'in bulunduğu bir elips şeklinde olduğunu ileri süren bir yasa kepler's first law n.
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori cosmic inflation n.
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori inflation theory n.
parlaklık artışı ani ve beklenmedik olup yalnızca birkaç dakika süren yıldız flare star n.
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model oscillating universe n.
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model oscillating universe theory n.
Botanic
ökseotu türleri üzerinde parazit yaşam süren bir bitki notothixos incana n.
Agriculture
koyun kırkılırken postuna katran süren çocuk tarboy [australia/new zeland] n.
koyun kırkılırken postuna katran süren çocuk tar boy [australia/new zeland] n.
dokuma tezgahında atkıyı kumaş yönüne süren döşeme aksamı beater n.
Breeding
kokuyla iz süren tazı trackhound n.
Social Sciences
amerika'ya göç edecek kişi için düzenlenen ve bütün gece süren veda partisi american wake [irish] n.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren bir yorumlama biçimi impossibilism n.
çoğu kültürel benzerliğin yayılma sonucu ortaya çıktığını öne süren bir kuram diffusionism n.
her yıl haziran ayında lgbtq+ topluluğunu anmak için kutlanan bir ay süren kutlama pride month n.
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan tarihi ve kültürüyle ilgili hellenistic adj.
toplumda tek bir baskın kültür yerine çok sayıda kültürü kapsamak gerektiğini ileri süren teoriye ait veya ilişkin multicultural adj.
Education
yaklaşık 15 hafta süren akademik takvim dönemi trimester n.
kısa süren ve programı yoğun olan ders minicourse n.
kısa süren ve programı yoğun olan ders mini-course [us] n.
oxford ve dublin üniversitelerinde ocak ayından mart ayına kadar süren ikinci akademik sömestr hilary term n.
Literature
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığını öne süren teori baconian theory n.
hikayenin başından sona kadar süren tema through-line [aus&usa&canadian] n.
hikayenin başından sonuna kadar süren ana fikir through-line [aus&usa&canadian] n.
ilyada ve odysseia eserlerinin farklı yazarlara ait olduğunu öne süren eleştirmen chorizontist [rare] n.
(yunanca veya latince şiirlerdeki hecelerde) uzun süren geminate adj.
(yunanca veya latince şiirlerdeki hecelerde) uzun süren geminated adj.
Linguistics
(konuşma sesi) nispeten uzun süren geminate adj.
(konuşma sesi) nispeten uzun süren geminated adj.
History
1399-1461 döneminde hüküm süren, soyu lancaster dükü gaunt'tan gelen ingiliz hanedanının üyelerine verilen ad lancaster n.
1399-1461 yılları arasında hüküm süren, arması kırmızı gül olan ingiliz kraliyet ailesi lancastrian line n.
557'den 589'a kadar hüküm süren çin hanedanı chen n.
fransız cumhuriyetçi takviminde 22 aralık’tan 20 ocak’a kadar süren dördüncü ay nivose n.
indus ve ganj ırmakları çevresinde mö 3000 ile ms 500 arasında süren medeniyet ve dilleri indic n.
mö 1300'den ms 558'e kadar süren eski yunan medeniyeti hellenic n.
mö 900 civarından ms 396'ya kadar süren akonya medeniyeti spartan n.
samoa ve tonga adalarında mö 500'den ms 1775'e kadar süren medeniyet polynesian civilisation n.
1685-1688 yılları arasında hüküm süren 2. james yanlısı kimse jacobite n.
üyeleri münzevi yaşam süren manastır tarikatının üyesi hermit n.
661-750'de hüküm süren müslüman imparatorluğu hanedanına mensup kimse omayyad n.
ispanya'da 756-1031'de hüküm süren emevi hanedanı üyesi kimse omayyad n.
mö 3500 ile mö 1700 arasında güney mezopotamya'da hüküm süren eski medeniyet sumerian n.
ezelden beri süren yükümlülük suit custom n.
tarih boyunca süren transhistorical adj.
mö 2500 ile ms 1550 arasında meksika ve guatemala'da hüküm süren medeniyet mayan adj.
mö 2000 ile mö 1400 arasında süren ve girit ile siklat adalarında yerleşik medeniyet minoan adj.
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan tarihi ve kültürüyle ilgili hellenistical adj.
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan sanatı veya mimarisiyle ilgili hellenistical adj.
Religious
çadırda veya açık havada düzenlenen ve genellikle birkaç gün süren dini toplantı camp meeting n.
inançtan sapanların kiliseye yeniden kabul edilmeyeceğini öne süren 3. yüzyıl roma görüşü novationism n.
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaşılabileceğini ileri süren bakış açısı theosophism n.
insanın doğasının günahlara teslim olarak tamamen yozlaştığını öne süren protestan doktrini total depravity n.
ekmek ve şarabın isa mesih'in bedenine ve kanına dönüştüğünü ileri süren ortaçağ teolojik doktrini transaccidentation n.
münzevi hayat süren kadın ancress n.
israiloğullarında krallardan önce hüküm süren hakim judge n.
oğul isa ve baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadıklarını öne süren bir hristiyan doktrinini destekleyen kimse homoiousian n.
(hristiyanlık'ta) dünyevi zevklerden feragat ederek münzevi yaşam süren dindar kimse renunciate n.
30 gün süren ve her yıl gün doğumundan batımına kadar oruç tutularak ibadet edilen, islam takviminin dokuzuncu ayı rhamadan n.
30 gün süren ve her yıl gün doğumundan batımına kadar oruç tutularak ibadet edilen, islam takviminin dokuzuncu ayı rhamadhan n.
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolu observantine n.
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolundan olan rahip observantine n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demonianism n.
dünyanın gerçekte yaşanmamış bir tarihin birtakım belirtileri ile yaratıldığını öne süren teolojik bir önerme omphalos n.
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi dispensationalism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse dyophysite n.
5. yüzyılda isa'nın hem tanrı hem insan olarak ikili bir doğaya sahip olduğunu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren bir doktrin dyophysitism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin dyothelitism n.
hristiyanların toplum ve yönetim faaliyetlerinde karar veren kutsal varlığa sahip olduğunu öne süren bir teori dominionism n.
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğunu ileri süren öğreti consubstantiation n.
sekiz gece süren bir musevi kutsal bayramı feast of dedication n.
sekiz gece süren bir musevi kutsal bayramı feast of the dedication n.
materyal dünyasının şeytanın kişiliğini yansıttığını öne süren gnostik bir öğreti pan-satanism n.
ilk günahı reddederek her bireyin günah işlememe iradesi olduğunu öne süren bir inanç pelagianism n.
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce docetism n.
isa'nın fiziksel gerçekliği bulunmadığını öne süren dini öğretiye inanan kimse phantasiast n.
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti preordination n.
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse semi-pelagian n.
tanrı'nın bazı insanları sonsuz yaşamla ödüllendirip geri kalanını sonsuz ölümle lanetlendiğini öne süren kalvinizm doktrini preterition n.
yalnızca inanmanın kurtuluşa yeteceğini öne süren dini öğreti solifidianism n.
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke subsidiarity n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini bir öğreti supralapsarianism n.
münzevi bir hayat süren anchoretic adj.
münzevi bir hayat süren anchoritical adj.
kırk gün süren quadragesimal adj.
(hristiyanlık'ta) dünyevi zevklerden feragat ederek münzevi yaşam süren dindar kimseye ait veya ilişkin renunciate [rare] adj.
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren fransiskan tarikatı koluna ait veya ilgili observantine adj.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsarian adj.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsary adj.
Philosophy
yaratılışın ve tüm evrenin tesadüflere dayandığını öne süren doktrin casualism n.
bilginin doğuştan geldiğini öne süren felsefi öğretiyi savunan kimse nativist n.
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori relationism n.
soyut kavramların, genel kavramların, evrensellerin gerçek olmadığını, yalnızca birer addan ibaret olduklarını öne süren doktrin terminism n.
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaşılabileceğini ileri süren bakış açısına inanan kimse theosopher n.
genel kavramların başka bir deyişle tümellerin gerçek olmadığını birer addan ibaret olduklarını öne süren realizm karşıtı felsefe akımı nominalism n.
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş panvitalism n.
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş hylozoism n.
toplumun işlevinin ancak canlı organizmaların doğasıyla kurulacak analoji ile anlaşılabileceğini öne süren görüş organic analogy n.
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaştığını ileri süren bakış açısı theosophy n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen buddhism n.
doğaya ve yaşama dair süreçlerin fiziksel olarak belirlendiğini ve bu süreçlerin fizik ve kimya kanunlarıyla tamamen açıklanabileceğini öne süren felsefi görüş mechanism n.
bilimin görevinin olaylara nedensel açıklamalar getirmek olduğunu ileri süren görüş mechanism n.
bütünün parçalarının bütünle ilişkisi olmadan var olamayacağı ve anlaşılamayacağını öne süren bir teori holistic theory n.
içeriklerinin olanaklılığını, olanaksızlığını, olumsallığını veya zorunluluğunu öne süren veya inkar eden mantıksal önermelerin niteliği modality n.
ruhun ölümlü olduğunu öne süren bir felsefi doktrin mortalism n.
tüm maddelerde ruh bulunduğunu öne süren felsefi doktrin hylozoism n.
belirli ahlaki gerçeklerin kişilerin tutumlarından bağımsız olarak var olduğunu ileri süren bir meta-etik doktrin objectivism n.
ahlaki iyinin doğal olmayan bir şey olduğunu öne süren bir teori objectivism n.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen kimse detectivist n.
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori dingdong theory n.
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori ding-dong theory n.
dilin felsefi analizinin gerçekliğin temel elementlerine tekabül eden anlam atomlarında sona erdiğini öne süren felsefi bir yaklaşım logical atomism n.
deneysel olarak doğrulanamayan şeylerin anlamsız olduğunu öne süren kimse logical positivist n.
var olma ideasının doğuştan bulunduğunu ve doğru bilgiye bu yol ile ulaşılabileceğini öne süren rosmini felsefesi rosminianism n.
(marksizm) doğadaki ve tarihteki değişimlerin kendini geliştirdiğini öne süren bir yöntem dialectic n.
ussal yasa veya gerekçenin mutlak gerçekliği beslediğini öne süren hegel öğretisi panlogism n.
dünyadaki mutlak gerçekliğin irade olduğunu öne süren öğreti panthelism n.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teori presentationism n.
bireyin davranışlarını kendinin belirlediğini öne süren bir öğreti self-determinism n.
tüm fikirlerin duyulardan türediğini ve özünde duyulara indirgenebileceğini öne süren öğreti sensationalist n.
tüm bilgimizin kökeninin duyularda ve duyumlarda yattığını ileri süren öğreti sensationism n.
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori ile ilgili relationist adj.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen detectivist adj.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuram ile ilişkili detectivist adj.
Geography
peru ile şili arasında uzun süren bir ihtilafa neden olan şehir tacna n.
ortalama güneş zamanında 27 gün, 7 saat, 43 dakika ve 4.7 saniye süren tropik ay tropical month n.
dünya'nın güneş etrafında 365 gün 6 saat 13 dakika 53.1 saniye süren tam dönüşü anomalistic year n.
Meteorology
10 milisaniye süren, kırmızı ışıkların oluştuğu şimşek red sprites n.
zayıf ve kısa süren fırtına gustnado n.
çok kısa süren bir hava olayı red sprite n.
Geology
doğada yaşanan olayların derece derece yaşanmadığını savunan bunların çok büyük değişikliklerle meydana geldiğini ileri süren eski bir düşünce sistemi catastrophism n.
dünya'nın jeolojik süreçlerinin geçmişte de aynı şimdiki gibi geliştiğini öne süren, jeoloji biliminin temelini oluşturan doktrin uniformism n.
tüm kayaçların eriyik bir kitlenin katılaşması ile oluştuğunu öne süren çürütülmüş bir teori plutonism n.
en alt tortul kayaç tabakasının en yaşlı olduğunu öne süren bir jeoloji ilkesi superposition n.
Military
her biri en az dört saat süren ve tek bir gün içinde tamamlanan iki gayri faal görev eğitimi multiple inactive duty training periods n.
Hunting
barut gazı tazyiği veya geri tepme ile boş kovanı dışarı atıp dolu fişeği namluya süren silah autoloading n.
avda iz süren kimse dragman n.
Sport
top süren rakip takım oyuncusunu kasıtlı olarak iten oyuncu charging n.
top süren takım arkadaşını yakından takip eden oyuncu trailer n.
top süren oyuncu dribbler n.
ufak yarış aracı süren kimse karter n.
(poloda) genellikle yedi dakika süren kesintisiz oyun süresi chukka n.
top süren oyuncuyu yere indirmek down v.
Football
top süren futbol oyuncusu rusher n.
Music
parça boyunca süren bas continued bass n.
normalden daha kısa süren senfoni sinfonietta n.
bir saniyeden uzun süren ses aralığı skip n.
Latin
kanıtlanmamış iddia öne süren otorite ipse dixit n.