yüzeyde - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

yüzeyde



Bedeutungen von dem Begriff "yüzeyde" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yüzeyde on the surface adv.

Bedeutungen, die der Begriff "yüzeyde" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 128 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yüzeyde toplamak adsorb v.
General
kararma (madeni yüzeyde) tarnish n.
yüzeyde kalma superficiality n.
son kat boya (boyanmış yüzeyde) topcoat n.
yüzey bekleme aralığı (dalgıçların iki dalış arasında yüzeyde geçirmek zorunda oldukları süre) surface interval n.
yüzey beklemesi (dalgıçların iki dalış arasında yüzeyde geçirmek zorunda oldukları süre) surface interval n.
kokunun yüzeyde kalma süresi substantivity n.
(ahşap/boyalı yüzeyde) küçük çatlak check n.
(yüzeyde) düzgünlük equality n.
heterojen karışımın yükselip yüzeyde toplanan bölümü cream n.
düz yüzeyde pütürlü oluşum irregularity n.
parlak bir yüzeyde görülen morumsu siyah renk crow n.
dış katmanın yüzeyde cep oluşturacak şekilde içe katlanması introversion n.
fay oluşumu sonucu normalde kesintiye uğramayan bir yüzeyde oluşan iki ayrık parçanın arasındaki mesafe separation n.
yüzeyde oluşan ince tabaka skin n.
yüzeyde bulunan yaşam surface life n.
yüzeyde çalışan kimse surfaceman n.
metal yüzeyde küf patina n.
bir yüzeyde renkli çizgiler yapmak streak v.
renkli çizgiler yapmak (bir yüzeyde) streak v.
yeniden yüzeyde belirmek resurface v.
ay'da veya kütle çekimin düşük olduğu başka bir yüzeyde yürüyormuşçasına sekerek yürümek moonwalk v.
(ıslak yüzeyde) su filmi destekli olarak sürmek hydroplane v.
yüzeyde sürtünerek hareket etmek drag v.
(krema, kaymak) yüzeyde toplanmak set v.
yüzeyde kalmak strand v.
(altın arayıcısı) yüzeyde çalışmak surface v.
alt yüzeyde bulunan impressed adj.
yüzeyde görünmeyen invisible adj.
yüzeyde giden superfluitant [obsolete] adj.
yüzeyde yüzen superfluitant [obsolete] adj.
yüzeyde süzülen superfluitant [obsolete] adj.
yüzeyde kullanılan surface adj.
yüzeyde bulunan surface adj.
yüzeyde yer alan surface adj.
yüzeyde faaliyet gösteren surface adj.
yüzeyde çalışmış surface adj.
yüzeyde olan fleet [dialect] adv.
(anatomik yapı) alt yüzeyde anlamına gelen bir ön ek infra- pref.
Phrasals
yüzeyde belirmek crop out v.
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek glide across (something) v.
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek glide across something v.
Idioms
yüzeyde kalmak scratch the surface v.
düz bir yüzeyde perspektifi doğru bir şekilde oluşturmak/göstermek have (something) in perspective v.
Technical
agreganın yüzeyde görünmesi aggregate exposure n.
damarlar (yüzeyde) seams n.
eğik bir yüzeyde ölçülen bir açının yatay bir yüzey üzerindeki izdüşümünü almakta kullanılan alet angulator n.
herhangi bir yüzeyde yığılı olan radyoaktif madde active deposit n.
yüzeyde toplanma surface shoving n.
yüzeyde kirlenme surface pollution n.
yüzeyde aşınma brinelling n.
yüzeyde toplayıcı madde adsorption agent n.
yüzeyde güçlendirilmiş raman spektroskopisi surface enhanced raman spectroscopy n.
yüzeyde yüzen sıvı supernatant fluid n.
yüzeyde toplanma adsorption n.
eriyik malzemenin bir kısmında oluşan bükülme sonucu çelik veya cam yüzeyde oluşan bozukluk lap n.
bir yüzeyde lazerle aydınlatılan alan laser spot n.
titreşimli makinelerin yüzeyde bıraktığı ince dalgalanma izi ripple n.
üç boyutlu bir nesneyi projeksiyon kurallarına göre iki boyutlu bir yüzeyde sergileme graphic n.
yüzeyde biriken sıvıyı boşaltmak wreck v.
yüzeyde biriken sıvıyı tahliye etmek wreck v.
(bir yüzeyde) yer işareti oluşturmak spot v.
(boyayı) yüzeyde toplamak strike v.
yüzeyde tutunamayan nonadsorbent adj.
yüzeyde birikmeyen nonadsorbent adj.
yüzeyde tutunamayan nonadsorptive adj.
yüzeyde birikmeyen nonadsorptive adj.
yüzeyde yüzen supernatant adj.
yüzeyde olan superficial adj.
yüzeyde toplanabilen surface-assimilative adj.
yüzeyde toplayabilen surface-assimilative adj.
yüzeyde biriken surface-assimilative adj.
yüzeyde biriktiren surface-assimilative adj.
Textile
yüzeyde ateş alma surface ignition n.
Architecture
yüzeyde oluklar açarak ya da yüzeyi kazıyarak daha iyi yapışma sağlama key n.
Construction
üst yüzeyde kullanılan tamir harcı overhead repair mortar n.
yüzeyde tutma adsorption n.
Woodworking
(masa yüzeyi) ahşap yüzeyde yer alan daire biçimli kaplama oystering n.
(yuvarlak dalgalı ahşap yüzeyde kullanılan) tahta çubuk demeti oystering n.
Dyeing
vernik gibi kaplama maddesinin yüzeyde yayılmasıyla çatlaklar ve çıkıntılardan oluşan bitiş hatası webbing n.
kaplanmış veya boyanmış yüzeyde kazara açıkta bırakılan nokta holiday n.
Mining
yüzeyde çalışan madenci topman n.
(kömür madenciliğinde) cevher çıkarılan yüzeyde dikey bir oluk açmak shear v.
Medical
yüzeyde gelişen çöküntü scratch n.
Anatomy
üst yüzeyde olan dosel adj.
Dentistry
yüzeyde kavite hazırlanması preparing a cavity on the surface n.
Pathology
(mide vb.) duvar veya yüzeyde aşınmış krateriform lezyon niche n.
Optics
içbükey yüzeyde yansıyan ışınların yakınsayarak kesiştiği yerde oluşan yüzey caustic surface n.
ışığın düzensiz bir şekilde kırılmasıyla sıcak yüzeyde oluşan pırıltı etkisi laurence n.
Printing
yumuşak-şekerli yüzeyde yedirme soft-ground or sugar etching n.
abartma baskısı için kullanılan oyuk taş yüzeyde yapılan baskı lithotype n.
Food Engineering
turunçgillerde yüzeyde kullanılan koruyucu maddeler ve bu koruyucuların kalitatif ve kantitatif analiz metotları use of certain preservatives for the surface treatment of citrus fruit and on the control measures to be used for the qualitative and quantitative analysis of preservatives in and on citrus fruit n.
yüzeyde sıkı zar pellicle n.
yüzeyde gelişme surface growth n.
tüm yüzeyde kamçılı peritrichous adj.
Gastronomy
açık sıcak metal yüzeyde pişirmek panbroil v.
Geometry
çemberle sınırlanmış yansıtıcı yüzeyde merkez pole n.
Physics
bir yüzeyde biriken radyan enerji absorptivity n.
kesişen yüzeyde birim başına ışık akısı illumination n.
Chemistry
tek katman halinde bir yüzeyde biriken kükürt içeren hidrokarbon polimerleri alkanethiol n.
yüzeyde beyaz tozlanma efflorescence n.
yüzeyde toplanma adsorption n.
sülfür buharının soğuk yüzeyde yoğunlaştırılması ile elde edilen küçük sülfür kristalleri flowers of sulphur n.
Biology
dokuların dış katmanlarında pigment oluşması sonucu yüzeyde görülen kahverengileşme veya kararma melanism n.
yüzeyde kabarcığımsı şişlik pustule n.
oluştuğu yüzeyde yatık duran (organ, yapı vb.) recumbent adj.
oral yüzeyde bulunan oral adj.
Marine Biology
sıçrayarak yüzeyde oynayan bir balık skipjack n.
deniz canlılarının sıcaklık dışındaki etkilere tepki olarak yüzeyde veya değişen derinliklerde düzensiz dağılımına ait veya ilgili allopelagic adj.
(denizanası) şemsiye biçimli alt yüzeyde bulunan subumbrellar adj.
Botanic
yüzeyde bulunan epigenous adj.
yüzeyde yetişen epigenous adj.
Environment
yüzeyde kesme modu in-plane shearing mode n.
yüzeyde patlatılma surface burst n.
(mineral, damar, tabaka) yüzeyde görünmeyen blind adj.
Geology
hayvanların sürünürken yüzeyde bıraktıkları fosilleşmiş hayvan izi diplichnites n.
herhangi bir kaya veya madenin yüzeyde görünmesi cropping out n.
herhangi bir kaya veya madenin yüzeyde görünmesi exhumation n.
yüzeyde görünen kısım outcrop n.
yüzeyde belirmek crop v.
yüzeyde soğuyup katılaşmış effusive adj.
Military
su altındaki nükleer patlamanın yüzeyde oluşturduğu sis, su ve döküntü bulutu base surge n.
Sport
yüzeyde kaymaması için botlara bağlanan metal çivili çerçeve crampon n.
(kaya tırmanışında) yüzeyde tutunmak için kullanılabilecek girinti incut n.
topu yüzeyde kayacak şekilde oynamak bank v.
Archaic
yüzeyde kendini belli eden nokta plot n.
yüzeyde süzülme supernatation n.
Engineering
toprağın eğimli bir yüzeyde kaymadan durabileceği azami açı natural slope n.