zamanında - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

zamanında



Bedeutungen von dem Begriff "zamanında" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 34 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
zamanında seasonable adj.
zamanında timely adj.
zamanında punctual adj.
zamanında timeful [obsolete] adj.
zamanında timous [obsolete] adj.
zamanında at the right time adv.
zamanında early enough adv.
zamanında promptly adv.
zamanında seasonably adv.
zamanında in a timely manner adv.
zamanında duly adv.
zamanında in time adv.
zamanında on time adv.
zamanında in season adv.
zamanında in good season adv.
zamanında in a timely fashion adv.
zamanında in due course adv.
zamanında in the course of time adv.
zamanında in good time adv.
zamanında in due time adv.
zamanında at one time adv.
zamanında timeously adv.
zamanında time enough adv.
zamanında timously adv.
zamanında in process of prep.
Phrases
zamanında when due expr.
zamanında way back when [us] expr.
Colloquial
zamanında in my day expr.
zamanında back in the day expr.
zamanında back in the days expr.
zamanında in good time expr.
zamanında used to expr.
Trade/Economic
zamanında in due course of time expr.
Computer
zamanında on time adv.

Bedeutungen, die der Begriff "zamanında" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 291 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
zamanında olma timeliness n.
zamanında davranma timing n.
zamanında tamamlama timely completion n.
zamanında müdahale a timely response n.
zamanında müdahale a timely intervention n.
ispanya’da mağribiler zamanında kullanılan altın para spanish maravedí n.
ispanya’da mağribiler zamanında kullanılan altın para maravedi n.
zamanında yapılmayan ödeme delinquent n.
zamanında ödeme pay on time n.
zamanında ödeme payment on time n.
zamanında ödeme on-time payment n.
zamanında ödeme payment in due date n.
zamanında verilen ve kullanışlı olan tavsiye veya bilgi hot tip n.
feodallik zamanında başka bir şövalyenin hizmetinde çalışan genç şövalye bachelorship n.
zamanında hollanda'dan new york'a göçmüş olanların soyundan kimse knickerbocker n.
savaş zamanında kenti hava saldırılarına karşı korumak için geceleri ışıkların kısıtlı kullanılması dim-out n.
hapisten çıkanlara zamanında hapishanede yaptıkları işin maaşı olarak ödenen para gratuity n.
işi zamanında bitirme baskısı clock n.
(abd ordusunda) çatışma zamanında gerekli malzemelere ilişkin bir tür lojistik planlama konsepti d-to-p concept n.
(özellikle savaş zamanında siyasi veya askeri nedenlerle) hapse atılmış kimse intern n.
zamanında önlem almak take precautions in time v.
zamanında önlem almak take measures in time v.
zamanında önlem almak take timely precaution v.
zamanında teslim etmek deliver in due time v.
zamanında teslim etmek deliver on time v.
zamanında gelmek get through to v.
zamanında cevap vermek respond in time v.
zamanında yetişmek arrive in time v.
zamanında yetişmek reach in time v.
zamanında varmak reach in time v.
zamanında keşfetmek discover in time v.
zamanında farkına varmak discover in time v.
zamanında ulaşmak arrive in time v.
zamanında varmak arrive in time v.
belirtilen zamanda/zamanında ödemek pay on a timely basis v.
derse zamanında girmek enter class on time v.
ödevi zamanında yapmak do homework on time v.
zamanında fren yapmak brake early enough v.
zamanında fren yapmak brake on time v.
zamanında ödemek pay on time v.
derse zamanında gelmek come to class on time v.
derse zamanında gelmek attend the class on-time v.
okula zamanında gitmek go to school on time v.
zamanında uyumak go to bed on time v.
zamanında uyumak sleep on time v.
zamanında dönmek get back in time v.
tam zamanında yakalamak nick v.
boş zamanında oyalanmak toy v.
(zamanında) erişmek make v.
(zamanında) ulaşmak make v.
zamanında varmak make v.
(şahini) özellikle tüy dökme zamanında kafeste tutmak mew v.
boş zamanında yazıvermek drop v.
(imalatı, inşaatı, süreci) hedefe zamanında ulaşabilmek için hızlandırmak fast-track v.
(bir şeyi) zamanında takip etmek postdate v.
zamanında yetişmek save v.
zamanında yapılan prompt adj.
zamanında olan timely adj.
tam yerinde ve zamanında yapılan seasonable adj.
tam zamanında olan seasonable adj.
tam zamanında yapılan seasonable adj.
işlerini zamanında yapan prompt adj.
tam zamanında gelen heaven-sent adj.
tam zamanında olan opportune adj.
tam zamanında olan pat adj.
zamanında yapılan timely adj.
zamanında gelen punctual adj.
zamanında yapan punctual adj.
zamanında olan punctual adj.
tam zamanında olan tidy [obsolete] adj.
zamanında olan timeous adj.
zamanında meydana gelen mature [obsolete] adj.
tam zamanında on schedule adv.
tam zamanında promptly adv.
tam zamanında opportunely adv.
tam zamanında in good season adv.
tam zamanında on time adv.
tam zamanında just in time adv.
tam zamanında right on time adv.
tam zamanında seasonably adv.
tam zamanında apropos adv.
tam zamanında pat adv.
tam zamanında bang on time adv.
tam zamanında in the nick of time adv.
tam zamanında duly adv.
tam zamanında at the last minute adv.
tam zamanında just at the right time adv.
tam zamanında at the proper time adv.
en civcivli zamanında in full swing adv.
zamanında (yetişmek) in time adv.
boş zamanında avocationally adv.
tam zamanında betime adv.
tam zamanında jump [obsolete] adv.
tam zamanında fitly adv.
halinde zamanında in process of prep.
Phrasals
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak fall behind on (something) v.
bir taksiti/kirayı vaktinde/zamanında ödeyememek fall behind on (something) v.
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak get behind on (something) v.
bir taksiti/kirayı vaktinde/zamanında ödeyememek get behind on (something) v.
birine zor zamanında destek olmak see someone through v.
(bir şeyi) zamanında/önden tamamlamak keep ahead (of something) v.
Phrases
kalan zamanında in between times adv.
ilk uygun zamanında at your earliest convenience expr.
onun zamanında in his day expr.
tam zamanında none too soon expr.
vakti zamanında once upon a time expr.
tam zamanında not a moment too soon expr.
(bir şeyin) en sıcak zamanında in the heat of (something) expr.
(bir şeyin) en civcivli zamanında in the heat of (something) expr.
(bir şeyin) en kızgın zamanında in the heat of (something) expr.
uygun bir zamanında at (one's) convenience expr.
uygun bir zamanında/yerde at somebody's convenience expr.
ilk uygun/müsait zamanında at (one's) earliest convenience expr.
ilk uygun/müsait zamanında at someone's earliest convenience expr.
Proverb
zamanında yapılan hatalar/düşüncesizlikler insanın peşinden gelmeye devam eder old sins have long shadows
zamanında yapılan hatalar/düşüncesizlikler uzun süre insanın peşini bırakmaz old sins have long shadows
zamanında olması için hayati risk almaktansa geç olması daha iyidir (it's) better to be late than be dead on time
zamanında varmak için hayatını riske atmaktansa geç varmak daha iyidir (it's) better to be late than be dead on time
eline geçen fırsatı zamanında değerlendirmezsen elinden kayıp gider a mill cannot grind with water that is past
zamanında giderilen sorun/problem a stitch in time
zamanında/erken müdahale a stitch in time
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks grow from small acorns
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi mighty oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi great oaks from little acorns grow
tüm büyük ve başarılı şeyler zamanında küçük ve önemsiz şeylerdi tall oaks from little acorns grow
Colloquial
zamanında yapılan yardım yeoman service n.
bilhassa iç savaş zamanında kuzeylilere hitaben alaycı bir şekilde kullanılan ifade bluecoat n.
tam zamanında ulaşmak be somewhere on the dot v.
tam zamanında varmak get somewhere on the dot v.
tam zamanında varmak show up on the dot v.
tam zamanında varmak be somewhere on the dot v.
tam zamanında ulaşmak show up on the dot v.
tam zamanında ulaşmak arrive somewhere on the dot v.
tam zamanında varmak arrive somewhere on the dot v.
tam zamanında ulaşmak get somewhere on the dot v.
(bir şeye/yere) zamanında varmak make it (to something or some place) v.
vaktinde/zamanında in due course expr.
vaktinde/zamanında in time expr.
vaktinde/zamanında in good time expr.
vaktinde/zamanında in due time expr.
vaktinde/zamanında in the course of time expr.
(birinin) zamanında in (one's) time expr.
birinin zamanında in somebody’s day/time expr.
tam zamanında/vaktinde not a minute too soon expr.
zamanında uyanmış ve güne başlamaya hazır up and at 'em expr.
zamanında uyanmış ve iş başı yapmış up and at 'em expr.
boş zamanında at (your) leisure expr.
serbest zamanında at (your) leisure expr.
Idioms
savaş zamanında başka bir ülkenin ordusuna mensup bir askerle evlenen kadın war bride n.
zamanında giderilen küçük bir hata büyük felaketleri önler a stitch in time saves nine n.
dakikasında/dakikası dakikasında/tam zamanında gelmek/yapmak be on the bean v.
gemiye zamanında gelememek break ship v.
tam zamanında pişmek be cooked to a turn v.
zamanında/vaktinde yapmak beat the clock v.
zamanında borçlarını ödeyememek fall into arrears v.
zamanında mutlu olmak see better days v.
zamanında harekete geçmek strike whilst the iron is hot v.
borcunu zamanında ödeyememiş in arrears adj.
borcu zamanında ödeyememiş in arrears adj.
en civcivli zamanında in high gear expr.
mücadelenin en şiddetli zamanında in the thick of the fight expr.
sıcağı sıcağına (tam zamanında) in the nick of time expr.
tam zamanında on the dot expr.
tam zamanında in the very nick of time expr.
tam zamanında in the nick of time expr.
tam zamanında at the dot expr.
tam zamanında in the (very) nick of time expr.
boş zamanında at one's leisure expr.
serbest zamanında at one's leisure expr.
borcunu zamanında ödememiş/ödeyememiş behind in expr.
zaten çok bol olan boş zamanında (kinayeli bir ifade) in my copious free time expr.
boş zamanında in (one's) own time expr.
'-in en sıcak zamanında/anında in the heat of expr.
'-in en kızgın zamanında in the heat of expr.
dakikasında/dakikası dakikasında/tam zamanında on the bean expr.
Speaking
boş zamanında ne yaparsın? what do you do in your spare time? expr.
eve zamanında gel get home on time expr.
eve zamanında gel come home on time expr.
ödevini zamanında yap do your homework on time expr.
ödevinizi zamanında yapın do your homework on time expr.
okula zamanında gel come to school on time expr.
kirayı zamanında ödedim I paid the rent when it was due expr.
kirayı zamanında ödedim I paid the rent on time expr.
tam zamanında geldin you're just in time expr.
yılın bu zamanında this time of year expr.
zamanında olmaya çalışın try to be on time expr.
zamanında öde pay on time expr.
yaralılar hastaneye zamanında götürüldü mü? were the casualties taken to hospital on time? expr.
Trade/Economic
borcu zamanında ödememe riski default risk n.
borcu zamanında ödeyememe default n.
borcun zamanında ödenmemesi durumu delinquency n.
borcu ya da faizi zamanında ödememe default n.
borcun zamanında ödenmemesi nonpayment of a debt when due n.
borcun zamanında ödenmemesi delinquency n.
borcu zamanında ödememe default n.
ipotekte veya taksitli satışlarda taksitlerden birisi zamanında ödenmezse tüm borcun hemen ödenmesini öngören hüküm acceleration clause n.
malzemenin tam zamanında teminine dayalı stoklama sistemi just-in time inventory system n.
temerrüt (borcu zamanında ödeyememe) default n.
tam zamanında üretim just in time manufacturing n.
tam zamanında üretim just in time production n.
tam zamanında satınalma just in time purchasing n.
tam zamanında üretim sistemi just in time production system n.
teslimat zamanında ulaştı mesajı delivery just in time message n.
verginin zamanında ödenmemesi dolayısıyla uygulanan ceza tax delinquency charge n.
zamanında ibraz edilmeyen çek overdue check n.
zamanında teslimat timely delivery n.
zamanında ibraz edilmeyen senet overdue bill n.
zamanında yapılmayan ödeme late payment n.
zamanında teslimat on-time delivery n.
zamanında alınmayan temettü gelirlerin şirketten tahsiline olanak vermeyen hisse senedi noncumulative stock n.
zamanında yapılmadığı için birikmiş iş veya sipariş backlog n.
zamanında tahsil edilmediği için zaman aşımına uğramış temettü prescribed dividends n.
zamanında teslim delivery on time n.
zamanında ödenmeyen alacaklar delinquent receivables n.
borçlunun taksitlerini zamanında ödediği kredi performing loan n.
zamanında satın alınmış purchased on time adj.
zamanında ciro edilmiş duly-endorsed adj.
zamanında ve eksiksiz on time in full (otif) adv.
kriz zamanında in a time of crisis expr.
kriz zamanında during a time of crisis expr.
kriz zamanında in time of crisis expr.
Law
bir arazi üzerindeki zilyetliği zamanında geri vermeme holding over n.
satış bedelini zamanında ödeyebilecek imkana sahip olan alıcı able purchaser n.
(savaş zamanında) tarafsız gemilere verilen dokunulmazlık freedom of the seas n.
(barış zamanında) devletin açık denizde seyahat eden gemileri üzerinde sahip olduğu münhasır yargı yetkisi freedom of the seas n.
zamanında sunmak present in a timely fashion v.
Politics
savaş zamanında şartların değişmesinden elde edilen servetlerin üzerine konulan istisnai vergi war poffts tax n.
Industry
tam zamanında üretim just-in-time n.
tam zamanında üretime ait just-in-time adj.
tam zamanında üretim ile ilgili just-in-time adj.
Media
programın zamanında bitmesi için uzatılan, kısaltılan veya çıkarılan kısım cushion n.
Technical
durma zamanında yapılan defrost off-cycle defrosting n.
sapma raporu (yolunda gitmeyen/zamanında yetişmeyen/yetişmeyecek sıkıntılı/problemli/sorunlu durumları bildiren rapor) exception report n.
tam zamanında imalat just-in-time manufacturing n.
tam zamanında just-in-time expr.
Computer
zamanında yanıp sönme flash on time n.
görev zamanında tamamlanamadı job timeout expr.
Telecom
numarayı eksik çevirme veya zamanında çevirmeme tonu partial dial tone n.
Radio
(yayının zamanında bitmesi için) ağırdan alıp zaman kazanmak stretch v.
Automotive
tam zamanında üretim düzeni just in time n.
Aeronautic
zamanında duramama overrun n.
Marine
savaş zamanında hükümetin yönetimine girerek savaş gemisi gibi donatılan, özel teşebbüse veya kişiye ait gemi armed ship n.
manş denizi veya dover boğazı'ndaki savaş zamanında deniz kuvvetleri birleşme noktası olarak kullanılan bir deniz yolu down n.
Medical
zamanında tanı timely diagnosis n.
zamanında doğan full-term newborn n.
zamanında fark edilmemek go unrecognized v.
Gastronomy
noel zamanında geleneksel olarak servis edilen kurutulmuş meyve ve baharatlar ile doldurulmuş ingiliz menşeli bir turta mince pie n.
Astronomy
değişken bir yıldızın en parlak zamanında sahip olduğu parlaklık derecesi maximum n.
Botanic
aziz yuhanna günü zamanında olgunlaşan bir elma çeşidi john-apple n.
aziz yuhanna günü zamanında olgunlaşan bir elma çeşidi apple-john. n.
Agriculture
tahılın hasat zamanında geleneksel törenlerle kesilerek saklanan son demeti neck [dialect] n.
Breeding
yavrulama zamanında koyunların ve yeni doğan kuzuların bakımıyla meşgul olan kimse lamber n.
çobanın yavrulama zamanında koyun ve yenidoğan kuzulara bakması lambing n.
Linguistics
sasani imparatorluğu zamanında iran'da kullanılan bir iran dili middle persian n.
sasani imparatorluğu zamanında iran'da kullanılan bir iran dili pahlavi n.
History
(ingiltere'de) II. henry zamanında toprak sahiplerinin kayıtlı olduğu kayıt defteri red book of exchequer n.
osmanlı zamanında mekke valisi cherif n.
osmanlı zamanında mekke valisi sherif n.
osmanlı zamanında mekke valisi shereef n.
osmanlı zamanında mekke valisi sharif n.
moğollar zamanında hindistan'da müslüman hükümdar nabob n.
anglosakson'lar zamanında ingiltere’de askerlik hizmeti karşılığında kral tarafından toprak verilen hür vatandaş thane n.
anglosakson'lar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thane n.
anglosaksonlar zamanında ingiltere’de askerlik hizmeti karşılığında kral tarafından toprak verilen hür vatandaş thegn n.
anglosaksonlar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan hür vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thegn n.
anglo-saksonlar zamanında halk meclisi witenagemoth n.
haçlı seferleri zamanında müslümanlara verilen ad saracen n.
moğollar zamanında hindistan'da müslüman hükümdar nawab n.
kamusal gıda arzı üzerindeki baskıyı azaltmak için savaş zamanında ekilen bahçe victory garden n.
güney arabistan'da antik bir uygarlık kurmuş olup hz. muhammed zamanında kuzey araplarca asimile edilen bir grup arap halkı himyarite n.
14. louis zamanında fransız huguenotlarının köy ve evlerine askeri birlikler gönderilerek zulme uğramaları dragonnade n.
osmanlı zamanında mekke valisi scherif n.
Religious
tekvin kitabında nuh zamanında gerçekleştiği yazılan büyük tufan noachian deluge n.
tekvin kitabında nuh zamanında gerçekleştiği yazılan büyük tufan noah and the flood n.
tekvin kitabında nuh zamanında gerçekleştiği yazılan büyük tufan noah's flood n.
Geography
ortalama güneş zamanında 27 gün, 7 saat, 43 dakika ve 4.7 saniye süren tropik ay tropical month n.
Meteorology
ekinoks zamanında meydana gelen şiddetli fırtına equinoctial n.
Military
askeri harekatta kuvvet ve görevlerin zamanında hareketi, konumlandırılması ve sürdürülmesi rapid global movement n.
savaş zamanında sivil olan kimse non-combatant n.
savaş zamanında sivil olan kimse noncombatant n.
savaş zamanında askeri güçlere sahip eski macaristan veya hırvatistan valisi ban n.
savaş zamanında düşman kargosu taşısa bile zapt edilmesi yasak olan tarafsız ülke gemileri free ships n.
kriz veya çatışma zamanında düşmana karşı belirli hedeflere yönelik olarak bilginin veya bilgi teknolojilerinin kullanımı iw n.
Sport
(topu vb.) zamanında tutma ya da vurma catch n.
Music
tam zamanında a tempo giusto adv.
tam zamanında giusto adv.
Printery
(ulusal acil durum zamanında) banknot ayırt ettiren işaret overprint n.
Abbreviation
tam zamanında jit (just in time) expr.
Latin
hükümdarlığı zamanında anno regni n.
saltanatı zamanında anno regni n.