|
Category |
English |
Turkish |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
last name n.
|
soyadı |
|
Tom's last name isn't easy to pronounce.
Tom'un soyadını telaffuz etmek kolay değildir.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
last word n.
|
son söz |
|
A last word on the tricky subject of double use or only civilian use.
Çifte kullanım veya sadece sivil kullanım gibi zor bir konuda son söz.
More Sentences
|
| General |
|
| 3 |
General |
last quarter n.
|
son çeyrek |
|
Although fatalities tend to be rare, many people died as a result of volcanic eruptions during the last quarter century.
Ölümlerin nadir olma eğilimi olmasına rağmen, birçok kişi son çeyrek yüzyıl boyunca volkanik patlamalar sonucu öldü.
More Sentences
|
| 4 |
General |
last stop n.
|
son durak |
|
Boston is the last stop.
Boston son duraktır.
More Sentences
|
| 5 |
General |
last resort n.
|
son çare |
|
Force is the last resort.
Güç son çaredir.
More Sentences
|
| 6 |
General |
last night n.
|
geçen gece |
|
I got here last night.
Buraya geçen gece geldim.
More Sentences
|
| 7 |
General |
last semester n.
|
geçen dönem |
|
Tom failed French last semester.
Tom geçen dönem Fransızca'dan kaldı.
More Sentences
|
| 8 |
General |
last evening n.
|
dün akşam |
|
According to newspaper reports, there was an airplane accident last evening.
Gazete haberlerine göre, dün akşam bir uçak kazası olmuş.
More Sentences
|
| 9 |
General |
last years n.
|
son yıllar |
|
We are approaching the last year of the Commission's term of office.
Komisyon'un görev süresinin son yılına yaklaşıyoruz.
More Sentences
|
| 10 |
General |
last night n.
|
dün akşam |
|
I was at the Bureau meeting last night and I am not aware that the Bureau actually took any final decisions.
Dün akşam Büro toplantısındaydım ve Büro'nun herhangi bir nihai karar aldığından haberdar değilim.
More Sentences
|
| 11 |
General |
last night n.
|
dün gece |
|
By the way, according to the participants, last night's sitting was of extremely high quality.
Bu arada, katılımcılara göre dün geceki oturum son derece kaliteli geçti.
More Sentences
|
| 12 |
General |
last minute n.
|
son dakika |
|
Nor can we support the amendments lodged by the Verts/ALE Group at the last minute.
Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı Grubu tarafından son dakikada yapılan değişiklikleri de destekleyemeyiz.
More Sentences
|
| 13 |
General |
last four n.
|
son dört ay |
|
This means that I feel especially responsible for the last four months of that year.
Bu da kendimi özellikle o yılın son dört ayından sorumlu hissettiğim anlamına geliyor.
More Sentences
|
| 14 |
General |
last week n.
|
geçen hafta |
|
I am grateful that you wrote in the past, but last week his leave to appeal to the Supreme Court was turned down.
Geçmişte yazdığınız için minnettarım, ancak geçen hafta Yüksek Mahkeme'ye itiraz izni reddedildi.
More Sentences
|
|
|
| 15 |
General |
last name n.
|
soyad |
|
Ikeda is my last name, and Kazuko is my first name.
Ikeda benim soyismim ve Kazuko da ilk ismim.
More Sentences
|
| 16 |
General |
last letter n.
|
son mektup |
|
I am happy to reply to your last letter.
Son mektubunuza cevap vermekten mutluluk duyuyorum.
More Sentences
|
| 17 |
General |
last call n.
|
son çağrı |
|
Last call!
Son çağrı!
More Sentences
|
| 18 |
General |
last century n.
|
geçen yüzyıl |
|
The first half of the last century was the worst in the history of the world with two world wars.
Geçen yüzyılın ilk yarısı, iki dünya savaşı ile dünya tarihinin en kötü dönemiydi.
More Sentences
|
| 19 |
General |
last word n.
|
son söz |
|
That is not my last word on the matter.
Bu benim konuyla ilgili son sözüm değil.
More Sentences
|
| 20 |
General |
last chance n.
|
son şans |
|
Europe's last chance could indeed be to create a genuinely European defence system.
Avrupa'nın son şansı gerçekten de gerçek anlamda bir Avrupa savunma sistemi oluşturmak olabilir.
More Sentences
|
| 21 |
General |
last visit n.
|
son ziyaret |
|
It's been a while since your last visit.
Son ziyaretinden bu yana epey zaman geçti.
More Sentences
|
| 22 |
General |
last three years n.
|
son üç yıl |
|
Over the last three years we had Kosovo, where we really had to fight hard to end up with any money at all.
Son üç yıl içinde Kosova'yı yaşadık ve para kazanabilmek için gerçekten çok mücadele etmek zorunda kaldık.
More Sentences
|
| 23 |
General |
last two years n.
|
son iki yıl |
|
The Commission agrees with Parliament that Kyrgyzstan has put its good reputation on the line over the last two years.
Komisyon, Kırgızistan'ın son iki yılda itibarını tehlikeye attığı konusunda Parlamento ile hemfikirdir.
More Sentences
|
| 24 |
General |
last holiday n.
|
son tatil |
|
How much money did you spend on your last holiday?
Son tatilinde kaç para harcadın?
More Sentences
|
| 25 |
General |
last question n.
|
son soru |
|
In response to this last question, I would say straight away that the answer, for me, is 'no'.
Bu son soruya yanıt olarak, benim için cevabın 'hayır' olduğunu hemen söyleyebilirim.
More Sentences
|
| 26 |
General |
last opportunity n.
|
son şans |
|
This is your last opportunity.
Bu senin son şansın.
More Sentences
|
| 27 |
General |
last opportunity n.
|
son fırsat |
|
Some people say that this is the last opportunity for reform.
Bazıları bunun reform için son fırsat olduğunu söylüyor.
More Sentences
|
| 28 |
General |
last dive n.
|
son dalış |
|
Chinese diver Chen Aisen earned a perfect score on his last dive.
Çinli dalgıç Chen Aisen son dalışında mükemmel bir puan kazandı.
More Sentences
|
| 29 |
General |
last play n.
|
son oyun |
|
His last play was a great success.
Son oyunu çok başarılıydı.
More Sentences
|
| 30 |
General |
last summer n.
|
geçen yaz |
|
Last summer we saw what sort of massive destruction forest fires cause.
Geçtiğimiz yaz orman yangınlarının ne kadar büyük bir yıkıma yol açtığını gördük.
More Sentences
|
| 31 |
General |
last winter n.
|
geçen kış |
|
We were worried last winter that the major importance that entrepreneurship had would be forgotten about.
Geçen kış girişimciliğin sahip olduğu büyük önemin unutulacağından endişe ediyorduk.
More Sentences
|
| 32 |
General |
last lesson n.
|
son ders |
|
Is it the last lesson?
Bu son ders mi?
More Sentences
|
| 33 |
General |
last sunday n.
|
geçen pazar |
|
The last of the AMIB soldiers arrived in Burundi last Sunday.
AMIB askerlerinin sonuncusu geçtiğimiz Pazar günü Burundi'ye ulaştı.
More Sentences
|
| 34 |
General |
last weekend n.
|
geçen hafta sonu |
|
Commissioner Vitorino said that there was an agreement in Mexico last weekend.
Komisyon Üyesi Vitorino geçen hafta sonu Meksika'da bir anlaşma yapıldığını söyledi.
More Sentences
|
| 35 |
General |
last saturday n.
|
geçen cumartesi |
|
Last Saturday, Israeli shells once again fell on a Palestinian refugee camp.
Geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail top mermileri bir kez daha Filistin mülteci kampına düştü.
More Sentences
|
| 36 |
General |
last warning n.
|
son uyarı |
|
This is the last warning.
Bu son uyarı.
More Sentences
|
| 37 |
General |
last friday n.
|
geçen cuma |
|
We all know that nothing came of that help until last Friday, the thirteenth.
Ayın on üçü olan geçen Cuma gününe kadar bu yardımdan hiçbir şey gelmediğini hepimiz biliyoruz.
More Sentences
|
| 38 |
General |
last part n.
|
son kısım |
|
Mr Whitehead, I would ask you to repeat the last part of your question, which was not very clear.
Sayın Whitehead, sorunuzun çok açık olmayan son kısmını tekrarlamanızı rica ediyorum.
More Sentences
|
| 39 |
General |
last forever v.
|
sonsuza kadar sürmek |
|
Economic boom periods do not last forever.
Ekonomik patlama dönemleri sonsuza kadar sürmez.
More Sentences
|
| 40 |
General |
last-minute adj.
|
son dakika |
|
Do you have any last-minute advice?
Son dakika tavsiyen var mı?
More Sentences
|
| 41 |
General |
every last adj.
|
her bir |
|
I will kill every last one of them.
Her birini öldüreceğim.
More Sentences
|
| 42 |
General |
at last adv.
|
nihayet |
|
Nevertheless, it has at last been possible to reach agreement in Council.
Bununla birlikte nihayet Konseyde bir anlaşmaya varmak mümkün olmuştur.
More Sentences
|
| 43 |
General |
at long last adv.
|
sonunda |
|
We must, at long last, move away from our non-vaccination policy.
Sonunda aşı karşıtı politikamızdan uzaklaşmalıyız.
More Sentences
|
| 44 |
General |
at long last adv.
|
en sonunda |
|
So why should aircraft fuel not be taxed now, at long last?
Öyleyse neden uçak yakıtı şimdi, en sonunda vergilendirilmesin?
More Sentences
|
| 45 |
General |
at long last adv.
|
nihayet |
|
After years, the silence has at long last been broken in an important debate such as that on pensions.
Yıllar sonra, emekli maaşları gibi önemli bir tartışmada sessizlik nihayet bozuldu.
More Sentences
|
| 46 |
General |
at last adv.
|
en sonunda |
|
Therefore, why not make an effort to move from stability to growth, at last?
Bu nedenle, neden en sonunda istikrardan büyümeye geçmek için çaba sarf etmeyelim?
More Sentences
|
| 47 |
General |
last time adv.
|
geçen sefer |
|
We are also seeing similar images from Argentina, and we will do too little, too late, like last time.
Arjantin'den de benzer görüntüler görüyoruz ve geçen sefer olduğu gibi çok az şey yapacağız, çok geç kalacağız.
More Sentences
|
| 48 |
General |
to the last adv.
|
sonuna kadar |
|
These were intensive, difficult negotiations to the last.
Sonuna kadar yoğun ve zorlu müzakereler yapıldı.
More Sentences
|
| 49 |
General |
at last adv.
|
sonunda |
|
Therefore - as I have said on other occasions - maybe we will have European filmmaking at last.
Dolayısıyla - başka vesilelerle de söylediğim gibi - belki de sonunda Avrupa film yapımcılığına kavuşacağız.
More Sentences
|
| 50 |
General |
last month adv.
|
geçen ay |
|
Last month, his sentence was confirmed by the Military Collegium of the Russian Supreme Court in Moscow.
Geçtiğimiz ay, cezası Moskova'daki Rus Yüksek Mahkemesi Askeri Collegium tarafından onaylandı.
More Sentences
|
| 51 |
General |
last month adv.
|
son ay |
|
The first president of the USA died on the last hour, of the last day, of the last week, of the last month, of the last year of the seventeen nineties.
ABD'nin ilk başkanı, on yedi doksanlı yılların son gününün, son haftasının, son ayının, son yılının son saatinde öldü.
More Sentences
|
| 52 |
General |
last year adv.
|
geçtiğimiz sene |
|
Last year, late season, I started having shoulder trouble.
Geçen sene, sezonun sonlarında omuz sorunu yaşamaya başladım.
More Sentences
|
| 53 |
General |
last year adv.
|
geçtiğimiz yıl |
|
Last year, we adopted the directive on equal treatment in employment.
Geçtiğimiz yıl, istihdamda eşit muameleye ilişkin yönergeyi kabul ettik.
More Sentences
|
| 54 |
General |
last time adv.
|
son defa |
|
I stand before this House for the last time this year.
Bu yıl son defa olmak üzere bu Meclisin huzurundayım.
More Sentences
|
| 55 |
General |
last may adv.
|
geçen mayıs |
|
Last May we were in Uzbekistan, the beautiful and historic country of Tamburlaine.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Tamburlaine'in güzel ve tarihi ülkesi Özbekistan'daydık.
More Sentences
|
| 56 |
General |
last tuesday adv.
|
geçen salı |
|
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da bir yük treninden 100 kadar göçmen kaçtı.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 57 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar sürmek |
|
On the other hand, the night sitting was scheduled to last until midnight, but ended at 11.20 p.m.
Öte yandan gece oturumunun gece yarısına kadar sürmesi planlanmıştı ancak saat 23.20'de sona erdi.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 58 |
Colloquial |
last song n.
|
son şarkı |
|
Like this is the last song you will ever sing.
Sanki bu söyleyeceğin son şarkı olacak da.
More Sentences
|
| 59 |
Colloquial |
last three hours n.
|
son üç saat |
|
I've just spent the last three hours talking with Tom.
Son üç saatimi Tom'la konuşarak geçirdim.
More Sentences
|
| 60 |
Colloquial |
last thing n.
|
(istediği) son şey |
|
The last thing Tom wants to do is see Mary.
Tom'un yapmak istediği en son şey Mary'yi görmektir.
More Sentences
|
| 61 |
Colloquial |
last three hours v.
|
üç saat sürmek |
|
Tom's surgery lasted three hours.
Tom'un ameliyatı üç saat sürdü.
More Sentences
|
| 62 |
Colloquial |
at last adv.
|
nihayet |
|
Council, Commission and Parliament, at last, agree on something.
Konsey, Komisyon ve Parlamento nihayet bir konuda mutabık kaldı.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 63 |
Common Usage |
the last judgement n.
|
mahşer |
|
| General |
|
| 64 |
General |
last profits damages n.
|
faizle karşılanmayan zararlar |
|
| 65 |
General |
long last n.
|
en nihayet |
|
| 66 |
General |
last seat availability n.
|
son boş koltuk |
|
| 67 |
General |
last judgment n.
|
kıyamet günü |
|
| 68 |
General |
the last rites n.
|
cenaze töreni |
|
| 69 |
General |
the last trump n.
|
sur |
|
| 70 |
General |
the second before the last n.
|
sondan iki önceki |
|
| 71 |
General |
the last judgement n.
|
kıyamet günü |
|
| 72 |
General |
the last word on the matter n.
|
konu hakkında son ve kesin söz |
|
| 73 |
General |
the last two n.
|
son ve sondan önceki |
|
| 74 |
General |
the last straw n.
|
bardağı taşıran son damla |
|
| 75 |
General |
the last day n.
|
kıyamet günü |
|
| 76 |
General |
last minute goal n.
|
son dakika golü |
|
| 77 |
General |
last ditch n.
|
son çare |
|
| 78 |
General |
the last judgment n.
|
kıyamet günü |
|
| 79 |
General |
the last straw n.
|
artık bu kadarı fazla |
|
| 80 |
General |
last quarter n.
|
son dördün |
|
| 81 |
General |
the last word n.
|
en mükemmel şey |
|
| 82 |
General |
last judgment n.
|
mahşer günü |
|
| 83 |
General |
last throw of the dice n.
|
son bir hamle |
|
| 84 |
General |
last element n.
|
son eleman |
|
| 85 |
General |
courts of last resort n.
|
son başvurulan mahkemeler |
|
| 86 |
General |
the last judgment n.
|
kıyamet |
|
| 87 |
General |
the last word n.
|
son model |
|
| 88 |
General |
last but one n.
|
sondan bir önceki |
|
| 89 |
General |
courts of last resort n.
|
nihai merci |
|
| 90 |
General |
the last day n.
|
mahşer günü |
|
| 91 |
General |
the fear of the last judgement n.
|
ahret korkusu |
|
| 92 |
General |
last product n.
|
son ürün |
|
| 93 |
General |
the last tooth of a decrepit n.
|
peynirdişi |
|
| 94 |
General |
one's last will n.
|
son arzusu |
|
| 95 |
General |
last quarter n.
|
dolunayın 7. günü |
|
| 96 |
General |
last minute flight n.
|
son dakika uçuşu |
|
| 97 |
General |
the very last n.
|
en son |
|
| 98 |
General |
the last straw n.
|
bardağı taşıran damla |
|
| 99 |
General |
last act n.
|
son perde |
|
| 100 |
General |
age at last birthday n.
|
son doğum günündeki yaş |
|
| 101 |
General |
the last word n.
|
güncel |
|
| 102 |
General |
the last word n.
|
en yüksek otorite |
|
| 103 |
General |
last seven days n.
|
son yedi gün |
|
| 104 |
General |
last saved time n.
|
son kayıt tarihi |
|
| 105 |
General |
last week n.
|
geçtiğimiz hafta |
|
| 106 |
General |
last measure n.
|
son ölçüm |
|
| 107 |
General |
last prophet n.
|
son peygamber |
|
| 108 |
General |
last days of school n.
|
okulun son günleri |
|
| 109 |
General |
last wish n.
|
son arzu |
|
| 110 |
General |
last will n.
|
son arzu |
|
| 111 |
General |
last speech n.
|
veda hutbesi |
|
| 112 |
General |
last khutbah n.
|
veda hutbesi |
|
| 113 |
General |
last-ditch n.
|
son deneme |
|
| 114 |
General |
last-minute goal n.
|
son dakika golü |
|
| 115 |
General |
last-ditch n.
|
son şans |
|
| 116 |
General |
last warning n.
|
son ihtar |
|
| 117 |
General |
the last word n.
|
son söz |
|
| 118 |
General |
last judgement n.
|
kıyamet günü |
|
| 119 |
General |
last judgement n.
|
mahşer günü |
|
| 120 |
General |
last birthday age n.
|
son yaş günündeki yaş |
|
| 121 |
General |
last resort n.
|
son merci |
|
| 122 |
General |
a last minute development n.
|
bir son dakika gelişmesi |
|
| 123 |
General |
last work day n.
|
son iş günü |
|
| 124 |
General |
last day of the week n.
|
haftanın son günü |
|
| 125 |
General |
a last goodbye n.
|
son bir veda |
|
| 126 |
General |
one last goodbye n.
|
son bir veda |
|
| 127 |
General |
a last goodbye n.
|
son bir elveda |
|
| 128 |
General |
one last goodbye n.
|
son bir elveda |
|
| 129 |
General |
last nerve n.
|
avustralyalı bir punk grubu |
|
| 130 |
General |
last nerve n.
|
son sinir |
|
| 131 |
General |
last tango in paris n.
|
paris'te son tango |
|
| 132 |
General |
last version n.
|
son versiyon |
|
| 133 |
General |
last-minute change n.
|
son dakika değişikliği |
|
| 134 |
General |
last exam n.
|
son sınav |
|
| 135 |
General |
famous last words n.
|
ünlü son sözler |
|
| 136 |
General |
every last detail of the contract n.
|
kontratın en ufak/ince ayrıntısı |
|
| 137 |
General |
measure of the last resort n.
|
başvurulacak en son çare |
|
| 138 |
General |
last minute deal n.
|
son dakika anlaşması |
|
| 139 |
General |
last period (years) n.
|
son dönem |
|
| 140 |
General |
last seat available n.
|
son boş koltuk |
|
| 141 |
General |
last warning n.
|
son ikaz |
|
| 142 |
General |
last in the series (uk) n.
|
sezon finali |
|
| 143 |
General |
last month's shooting n.
|
geçen ayki çatışma |
|
| 144 |
General |
last estimate n.
|
son tahmin |
|
| 145 |
General |
last edition n.
|
son baskı |
|
| 146 |
General |
last fall n.
|
son düşüş |
|
| 147 |
General |
the last day of the year n.
|
yılın son günü |
|
| 148 |
General |
second last n.
|
sondan ikinci |
|
| 149 |
General |
last respect n.
|
son yolculuk (cenaze merasimi) |
|
| 150 |
General |
your last photo n.
|
son fotoğrafın |
|
| 151 |
General |
last decision n.
|
son karar |
|
| 152 |
General |
last generation technology n.
|
eski nesil teknoloji |
|
| 153 |
General |
the last cast n.
|
son şans |
|
| 154 |
General |
the last cast n.
|
son çaba |
|
| 155 |
General |
the week before last n.
|
iki hafta önce |
|
| 156 |
General |
last chance saloon n.
|
ahlaksız ve rezil kimselerin uğrak yeri olan mekan |
|
| 157 |
General |
last chance saloon n.
|
başarmak için son çare olduğu düşünülen durum |
|
| 158 |
General |
last frontier n.
|
alaska |
|
| 159 |
General |
last frontier n.
|
kuzey amerika'nın kuzeybatısında yer alan bir eyalet |
|
| 160 |
General |
last mile n.
|
hüküm giymiş kimsenin hücresinden idam edileceği yere kadar yürüdüğü mesafe |
|
| 161 |
General |
last word n.
|
en son çıkan şey |
|
| 162 |
General |
last word n.
|
son moda olan şey |
|
| 163 |
General |
last-born n.
|
ailenin en küçük çocuğu |
|
| 164 |
General |
last-born n.
|
ailede en son doğan kimse |
|
| 165 |
General |
the last of the mohicans n.
|
son mohikan |
|
| 166 |
General |
paddy-last [irish] n.
|
yarış sonuncusu |
|
| 167 |
General |
paddy-last [irish] n.
|
yarışma sonuncusu |
|
| 168 |
General |
the last memory I have of you n.
|
senden bana kalan son hatıra |
|
| 169 |
General |
the last memory I have of you n.
|
senden son hatıra |
|
| 170 |
General |
shoe last n.
|
ayakkabı kalıbı |
|
| 171 |
General |
shoe last n.
|
ayak şeklindeki demir parçası |
|
| 172 |
General |
last until evening v.
|
akşamı bulmak |
|
| 173 |
General |
draw one's last breath v.
|
dünyaya gözlerini kapamak |
|
| 174 |
General |
be the last straw v.
|
üstüne tuz biber ekmek |
|
| 175 |
General |
the last trump v.
|
kıyamet gününde ölüleri uyandırmak için çalınacak boru |
|
| 176 |
General |
speak one's last will v.
|
vasiyette bulunmak |
|
| 177 |
General |
have the last word in v.
|
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) |
|
| 178 |
General |
breathe one's last v.
|
son nefesini vermek |
|
| 179 |
General |
make one's last will v.
|
vasiyette bulunmak |
|
| 180 |
General |
last out v.
|
çekmek |
|
| 181 |
General |
get the show on the road at last v.
|
şeytanın bacağını kırmak |
|
| 182 |
General |
have the last word v.
|
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
|
| 183 |
General |
spend to the last penny v.
|
son kuruşuna kadar harcamak |
|
| 184 |
General |
have the last laugh v.
|
sonunda başarmak |
|
| 185 |
General |
breathe one's last v.
|
ölmek |
|
| 186 |
General |
last for many hours v.
|
saatlerce sürmek |
|
| 187 |
General |
draw one's last breath v.
|
son nefesini vermek |
|
| 188 |
General |
speak one's last will v.
|
vasiyet etmek |
|
| 189 |
General |
be the last straw v.
|
tuz biber ekmek |
|
| 190 |
General |
last out v.
|
katlanmak |
|
| 191 |
General |
have the last word v.
|
son sözü söylemek |
|
| 192 |
General |
have the last word v.
|
son noktayı koymak |
|
| 193 |
General |
come round at last v.
|
gelip çatmak |
|
| 194 |
General |
last for ten days v.
|
on gün sürmek |
|
| 195 |
General |
last (time) v.
|
zaman sürmek |
|
| 196 |
General |
(for one´s life) to last long enough v.
|
ömrü yetmek |
|
| 197 |
General |
(for one´s life) to last long enough v.
|
ömrü vefa etmek |
|
| 198 |
General |
leave something to the last minute v.
|
son ana bırakmak |
|
| 199 |
General |
last a lifetime v.
|
ömür boyu sürmek |
|
| 200 |
General |
last long v.
|
uzun sürmek |
|
| 201 |
General |
last a second v.
|
bir saniye sürmek |
|
| 202 |
General |
last a fortnight v.
|
iki hafta sürmek |
|
| 203 |
General |
last a fortnight v.
|
on beş gün sürmek |
|
| 204 |
General |
last a short time v.
|
kısa sürmek |
|
| 205 |
General |
last a long time v.
|
uzun sürmek |
|
| 206 |
General |
be the last person (to do something) v.
|
(bir şeyi yapacak) son kişi olmak |
|
| 207 |
General |
come at the last minute v.
|
son dakikada gelmek |
|
| 208 |
General |
come at the last minute v.
|
son anda gelmek |
|
| 209 |
General |
last a day and a half v.
|
bir buçuk gün sürmek |
|
| 210 |
General |
pay one's last respects v.
|
son yolculuğuna uğurlamak |
|
| 211 |
General |
get a migraine at the last moment v.
|
son anda migreni tutmak |
|
| 212 |
General |
miss one’s last opportunity v.
|
elindeki son fırsatı kaçırmak |
|
| 213 |
General |
see one’s mother for the last time v.
|
annesini son bir kez görmek |
|
| 214 |
General |
see one’s father for the last time v.
|
babasını son bir kez görmek |
|
| 215 |
General |
lose one's title to last year's runner-up v.
|
unvanını geçen yılın ikincisine kaptırmak |
|
| 216 |
General |
log many nautical miles up on its last voyage v.
|
(gemi) son yolculuğunda çok mesafe/deniz mili katetmek |
|
| 217 |
General |
last for fifteen days v.
|
on beş gün sürmek |
|
| 218 |
General |
arrive at the last minute v.
|
son dakikada gelmek/varmak |
|
| 219 |
General |
get one’s last name v.
|
birinin soy adını almak |
|
| 220 |
General |
put the last touches on v.
|
son şeklini vermek |
|
| 221 |
General |
put the last touches on v.
|
son halini vermek |
|
| 222 |
General |
put the last touches on v.
|
son haline getirmek |
|
| 223 |
General |
last for 3 hours v.
|
3 saat sürmek |
|
| 224 |
General |
first and last adj.
|
ilk ve son |
|
| 225 |
General |
last mentioned adj.
|
en son sözü edilen |
|
| 226 |
General |
second to last adj.
|
sondan bir önceki |
|
| 227 |
General |
last mentioned adj.
|
en son olarak söylenen |
|
| 228 |
General |
next to last adj.
|
sondan bir önceki |
|
| 229 |
General |
last-cyclic adj.
|
son döngü |
|
| 230 |
General |
last-ditch adj.
|
kılpayı |
|
| 231 |
General |
last-ditch adj.
|
son anda yapılan |
|
| 232 |
General |
last-ditch adj.
|
kıl payı |
|
| 233 |
General |
last-minute adj.
|
son an |
|
| 234 |
General |
last mentioned adj.
|
en son olarak zikrolunan |
|
| 235 |
General |
next to the last adj.
|
sondan bir evvelki |
|
| 236 |
General |
next to the last adj.
|
sondan bir önceki |
|
| 237 |
General |
last known adj.
|
son bilinen |
|
| 238 |
General |
made to last adj.
|
evladiyelik |
|
| 239 |
General |
last-place adj.
|
sonuncu |
|
| 240 |
General |
every last adj.
|
her |
|
| 241 |
General |
every last adj.
|
istisnasız |
|
| 242 |
General |
every last adj.
|
ayrım yapmaksızın |
|
| 243 |
General |
last-born adj.
|
en son doğan |
|
| 244 |
General |
last-born adj.
|
en genç |
|
| 245 |
General |
last-gasp adj.
|
son anda yapılan |
|
| 246 |
General |
last-gasp adj.
|
son anda gelen |
|
| 247 |
General |
over the last five years adv.
|
son beş yıl içinde |
|
| 248 |
General |
in the last instance adv.
|
son kertede |
|
| 249 |
General |
at one's last gasp adv.
|
ölmek üzere |
|
| 250 |
General |
first or last adv.
|
ergeç |
|
| 251 |
General |
since we last met adv.
|
görüşmeyeli |
|
| 252 |
General |
last night adv.
|
akşamdan |
|
| 253 |
General |
from first to last adv.
|
başlangıçtan sonuna dek |
|
| 254 |
General |
to the last degree adv.
|
son dereceye kadar |
|
| 255 |
General |
as a last resort adv.
|
son çare olarak |
|
| 256 |
General |
at last adv.
|
eninde sonunda |
|
| 257 |
General |
in the last resort adv.
|
başka çıkar yol yoksa |
|
| 258 |
General |
to the last adv.
|
sonsuza dek |
|
| 259 |
General |
to the last adv.
|
nihayete kadar |
|
| 260 |
General |
at long last adv.
|
uzun gecikmeden sonra |
|
| 261 |
General |
at the last moment adv.
|
giderayak |
|
| 262 |
General |
at the last minute adv.
|
tam zamanında |
|
| 263 |
General |
in the last instance adv.
|
son tahlilde |
|
| 264 |
General |
from first to last adv.
|
baştan başa |
|
| 265 |
General |
first and last adv.
|
her şeyi hesaba katarak |
|
| 266 |
General |
from first to last adv.
|
başından sonuna kadar |
|
| 267 |
General |
at long last adv.
|
en nihayet |
|
| 268 |
General |
to the last minute adv.
|
son dakikaya kadar |
|
| 269 |
General |
till the last adv.
|
sonuna kadar |
|
| 270 |
General |
last of all adv.
|
en sonra |
|
| 271 |
General |
no longer ago than last week adv.
|
daha geçen hafta |
|
| 272 |
General |
over the last decades adv.
|
son birkaç on yıllık zaman zarfında |
|
| 273 |
General |
over the last decades adv.
|
son birkaç on yıl içinde |
|
| 274 |
General |
in the last decade adv.
|
son on yıllık zaman zarfında |
|
| 275 |
General |
in the last decade adv.
|
son on yıllık müddette |
|
| 276 |
General |
in the last decade adv.
|
son on yıl içinde |
|
| 277 |
General |
over the last two decades adv.
|
son yirmi yılda |
|
| 278 |
General |
last year adv.
|
önceki sene |
|
| 279 |
General |
last year adv.
|
geçen sene |
|
| 280 |
General |
last year adv.
|
geçen yıl |
|
| 281 |
General |
last month adv.
|
geçtiğimiz ay |
|
| 282 |
General |
last year adv.
|
önceki yıl |
|
| 283 |
General |
last seven days adv.
|
son yedi günde |
|
| 284 |
General |
until the last minute adv.
|
yumurta kapıya dayanamadan |
|
| 285 |
General |
in the last analysis adv.
|
son tahlilde |
|
| 286 |
General |
for last 30 years adv.
|
son otuz yıldır |
|
| 287 |
General |
in the last resort adv.
|
son çare olarak |
|
| 288 |
General |
for the last three years adv.
|
son üç yıldır |
|
| 289 |
General |
on one's last leg adv.
|
yıkılmak üzere |
|
| 290 |
General |
some time last week adv.
|
geçen hafta bir ara |
|
| 291 |
General |
for the last time adv.
|
son defa |
|
| 292 |
General |
last time adv.
|
son kez |
|
| 293 |
General |
for the last time adv.
|
son kez |
|
| 294 |
General |
in the last period adv.
|
son dönemde |
|
| 295 |
General |
last but not least adv.
|
sonuncu ama son derece önemli olarak |
|
| 296 |
General |
in the last century adv.
|
geçen yüzyılda |
|
| 297 |
General |
in the last two years adv.
|
son iki sene içinde |
|
| 298 |
General |
in the last few days adv.
|
son birkaç gün içinde |
|
| 299 |
General |
in july last year adv.
|
geçen yıl temmuz ayında |
|
| 300 |
General |
at last count adv.
|
son sayımda |
|
| 301 |
General |
in the last 12 months adv.
|
son on iki ay içerisinde |
|
| 302 |
General |
at our last meeting adv.
|
geçen buluşmamızda |
|
| 303 |
General |
at one's last gasp adv.
|
bitkin durumda |
|
| 304 |
General |
at one's last gasp adv.
|
canı çıkmış |
|
| 305 |
General |
at the last moment adv.
|
son anda |
|
| 306 |
General |
at one's last gasp adv.
|
son nefesini vermek üzere |
|
| 307 |
General |
one last time adv.
|
son bir kez |
|
| 308 |
General |
in the last century adv.
|
geçmiş yüzyılda |
|
| 309 |
General |
last may adv.
|
son mayıs |
|
| 310 |
General |
at last adv.
|
önünde sonunda |
|
| 311 |
General |
last year adv.
|
bıldır |
|
| 312 |
General |
this time last year adv.
|
geçen sene bu zamanlar |
|
| 313 |
General |
on one's last legs adv.
|
güçten düşmüş |
|
| 314 |
General |
on one's last legs adv.
|
yere yığılmasına ramak kalmış |
|
| 315 |
General |
on one's last legs adv.
|
kaynaklarının sonunda |
|
| 316 |
General |
on one's last legs adv.
|
başarısızlık, tükenmişlik veya mahvoluşun eşiğinde |
|
| 317 |
General |
first or last adv.
|
öyle ya da böyle |
|
| 318 |
General |
first or last adv.
|
her türlü |
|
| 319 |
General |
first or last adv.
|
başında ya da sonunda |
|
| 320 |
General |
at last prep.
|
hele |
|
| 321 |
General |
the last but not the least expr.
|
sonuncusu ama önem sıralamasında sonuncu değil |
|
| 322 |
General |
lnu (last name unknown) abrev.
|
soyadı bilinmiyor |
|
| 323 |
General |
the last of us
|
sonuncumuz |
|
| Phrasals |
|
| 324 |
Phrasals |
last out v.
|
sonuna kadar dayanmak |
|
| 325 |
Phrasals |
last out v.
|
sonuna kadar devam etmek |
|
| 326 |
Phrasals |
last out v.
|
sonuna kadar sürdürmek |
|
| 327 |
Phrasals |
last out v.
|
sonuna kadar gitmek |
|
| 328 |
Phrasals |
last out v.
|
sonuna kadar durmak |
|
| 329 |
Phrasals |
last out v.
|
kalmak |
|
| 330 |
Phrasals |
last out v.
|
dayanmak |
|
| 331 |
Phrasals |
last out v.
|
yetmek |
|
| 332 |
Phrasals |
last something out v.
|
bir şeyin sonun kadar kalmak |
|
| 333 |
Phrasals |
last something out v.
|
bir şeyin sonuna kadar dayanmak |
|
| 334 |
Phrasals |
last something out v.
|
bir şeyin sonuna kadar sabretmek |
|
| 335 |
Phrasals |
last something out v.
|
bir şeyin sonuna kadar durmak |
|
| 336 |
Phrasals |
last out v.
|
dayanmak |
|
| 337 |
Phrasals |
last out v.
|
tutunmak |
|
| 338 |
Phrasals |
last out v.
|
bir süre boyunca dayanmak |
|
| 339 |
Phrasals |
last out v.
|
bir süre hayatta kalmak |
|
| 340 |
Phrasals |
last out v.
|
bir süreyi çıkarmak |
|
| 341 |
Phrasals |
last out v.
|
bir süreyi atlatmak |
|
| 342 |
Phrasals |
last out v.
|
bir şeyden/zaman diliminden sağ çıkmak |
|
| 343 |
Phrasals |
last out v.
|
birinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmek |
|
| 344 |
Phrasals |
last out v.
|
kafi gelmek |
|
| 345 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar idare etmek |
|
| 346 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar tutmak |
|
| 347 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar tok tutmak |
|
| 348 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birinin) midesini (bir şeye) kadar tutmak |
|
| 349 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birine bir şeye) kadar yetmek |
|
| 350 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birine bir süre boyunca) yetecek olmak |
|
| 351 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar götürmek |
|
| 352 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar bozulmadan idare etmek |
|
| 353 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak |
|
| 354 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar (birine) dayanmak |
|
| 355 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(biri için bir şeye) kadar bozulmadan dayanmak |
|
| 356 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar (birinin) kullanabileceği durumda kalmak |
|
| 357 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar devam etmek |
|
| 358 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar yetmek |
|
| 359 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar kalmak/bitmemek |
|
| 360 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir süre boyunca) yeterli olmak |
|
| 361 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar bozulmadan idare etmek |
|
| 362 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak |
|
| 363 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar dayanmak |
|
| 364 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar bozulmadan dayanmak |
|
| 365 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar idare etmek |
|
| 366 |
Phrasals |
last for v.
|
(bir süre) için sürmek/devam etmek |
|
| 367 |
Phrasals |
last for v.
|
(bir süre) için yetmek |
|
| 368 |
Phrasals |
last for v.
|
(bir süre) dayanmak |
|
| 369 |
Phrasals |
last for v.
|
(bir süre) gitmek |
|
| 370 |
Phrasals |
last for v.
|
(bir süre) idare etmek |
|
| 371 |
Phrasals |
last for (some period of time) v.
|
(belli bir süre) için sürmek/devam etmek |
|
| 372 |
Phrasals |
last for (some period of time) v.
|
(belli bir süre) için yetmek |
|
| 373 |
Phrasals |
last for (some period of time) v.
|
(belli bir süre) dayanmak |
|
| 374 |
Phrasals |
last for (some period of time) v.
|
(belli bir süre) gitmek |
|
| 375 |
Phrasals |
last for (some period of time) v.
|
(belli bir süre) idare etmek |
|
| Phrases |
|
| 376 |
Phrases |
in my last letter n.
|
son mektubumda |
|
| 377 |
Phrases |
this time last week n.
|
geçen hafta bu zamanlar |
|
| 378 |
Phrases |
sometime last year n.
|
geçen sene bir zaman/ara |
|
| 379 |
Phrases |
it has been a while since we last wrote to each other expr.
|
bir süredir yazışmıyoruz |
|
| 380 |
Phrases |
it's been a while since we last wrote to each other expr.
|
bir süredir yazışmıyoruz |
|
| 381 |
Phrases |
last pockets of resistance expr.
|
direnişin son kırıntıları |
|
| 382 |
Phrases |
compared to the last month expr.
|
geçen aya oranla |
|
| 383 |
Phrases |
compared to the last year expr.
|
geçen seneye oranla |
|
| 384 |
Phrases |
compared to the last week expr.
|
geçen haftaya oranla |
|
| 385 |
Phrases |
compared to the last year expr.
|
geçen yıla oranla |
|
| 386 |
Phrases |
in the last analysis expr.
|
her şey düşünüldüğünde |
|
| 387 |
Phrases |
in the last day expr.
|
hüküm gününde |
|
| 388 |
Phrases |
in the last day expr.
|
mahşer gününde |
|
| 389 |
Phrases |
last but not least expr.
|
sonuncu ama diğerleriyle eşit öneme sahip olarak |
|
| 390 |
Phrases |
last in first out expr.
|
son gelen önce çıkar |
|
| 391 |
Phrases |
by the last count expr.
|
son sayıma göre |
|
| 392 |
Phrases |
according to the last count expr.
|
son sayıma göre |
|
| 393 |
Phrases |
as a last resort expr.
|
son bir çözüm olarak |
|
| 394 |
Phrases |
last one in is a rotten egg expr.
|
son gelen çürük yumurta |
|
| 395 |
Phrases |
last one in is a rotten egg expr.
|
sona kalan çürük yumurta |
|
| 396 |
Phrases |
last in last out expr.
|
son giren son çıkar |
|
| 397 |
Phrases |
belay my last expr.
|
son emri dikkate alma/almayın |
|
| 398 |
Phrases |
belay my last expr.
|
bir önceki/son emir iptal |
|
| 399 |
Phrases |
belay my last expr.
|
bir önceki emri yok say/sayın |
|
| Proverb |
|
| 400 |
Proverb |
he who laughs last laughs best
|
son gülen iyi güler |
|
| 401 |
Proverb |
have the last laugh
|
son gülen olmak |
|
| 402 |
Proverb |
get the last laugh
|
son gülen olmak |
|
| 403 |
Proverb |
he who laughs last laughs longest
|
son gülen iyi güler |
|
| 404 |
Proverb |
let the cobbler stick to his last
|
kendi alanında olmayan bir olaya müdahale etme |
|
| 405 |
Proverb |
let the cobbler stick to his last
|
çizmeden yukarı çıkma |
|
| 406 |
Proverb |
the cobbler should stick to his last
|
çizmeden yukarı çıkma |
|
| 407 |
Proverb |
the cobbler should stick to his last
|
kendi alanında olmayan bir olaya müdahale etme |
|
| 408 |
Proverb |
the cobbler should stick to his last
|
üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokma |
|
| 409 |
Proverb |
the cobbler should stick to his last
|
bilmediğin bir konu atıp tutma |
|
| 410 |
Proverb |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanına odaklan |
|
| 411 |
Proverb |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin şeye odaklan |
|
| 412 |
Proverb |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin yolda yürü |
|
| 413 |
Proverb |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanından/yolundan şaşma |
|
| 414 |
Proverb |
cobbler, stick to your last
|
bilmediğin işlere kalkışma |
|
| 415 |
Proverb |
he laughs longest who laughs last
|
son gülen iyi güler |
|
| 416 |
Proverb |
he laughs loudest who laughs last
|
son gülen iyi güler |
|
| 417 |
Proverb |
he who laughs last, laughs loudest
|
son gülen iyi güler |
|
| Colloquial |
|
| 418 |
Colloquial |
trade-last [us] n.
|
birinden kendi hakkında duyduğu iltifata karşılık olarak o kişi hakkında duyulmuş iltifatı söyleme |
|
| 419 |
Colloquial |
last night's incident n.
|
dün geceki olay |
|
| 420 |
Colloquial |
last hurrah n.
|
jübile |
|
| 421 |
Colloquial |
last hurrah n.
|
son performans |
|
| 422 |
Colloquial |
last hurrah n.
|
son gösteri |
|
| 423 |
Colloquial |
last two bottles n.
|
son iki şişe |
|
| 424 |
Colloquial |
last night n.
|
son gece |
|
| 425 |
Colloquial |
last job n.
|
son iş |
|
| 426 |
Colloquial |
a first-time last-time offer n.
|
ya şimdi ya hiç teklifi |
|
| 427 |
Colloquial |
last fling n.
|
(askere/okula vb başlamadan önce) son bir eğlence |
|
| 428 |
Colloquial |
last knockings n.
|
bir dönemin son evresi |
|
| 429 |
Colloquial |
last knockings n.
|
bir faaliyetin son safhası |
|
| 430 |
Colloquial |
last thing n.
|
son şey |
|
| 431 |
Colloquial |
last thing n.
|
son hareket |
|
| 432 |
Colloquial |
last thing n.
|
son faaliyet |
|
| 433 |
Colloquial |
last thing n.
|
hiç istemediği bir şey |
|
| 434 |
Colloquial |
one last word n.
|
son bir söz |
|
| 435 |
Colloquial |
one last word n.
|
söyleyecek son bir şey |
|
| 436 |
Colloquial |
one last word n.
|
son olarak |
|
| 437 |
Colloquial |
one last word n.
|
son söz (olarak) |
|
| 438 |
Colloquial |
the first/last to do something n.
|
bir şeyi yapan/yapacak ilk/son (kişi) |
|
| 439 |
Colloquial |
the last person n.
|
son kişi |
|
| 440 |
Colloquial |
the last person n.
|
son insan |
|
| 441 |
Colloquial |
the last thing (one) needs n.
|
(birinin) ihtiyacı olan son şey |
|
| 442 |
Colloquial |
save the best for the last v.
|
en iyisini en sona saklamak |
|
| 443 |
Colloquial |
save the best for the last v.
|
en iyisini sona saklamak |
|
| 444 |
Colloquial |
go to one's last home v.
|
hakkın rahmetine kavuşmak |
|
| 445 |
Colloquial |
go to one's last home v.
|
ölmek |
|
| 446 |
Colloquial |
last for long v.
|
uzun sürmek |
|
| 447 |
Colloquial |
last more than twenty minutes v.
|
20 dakikadan uzun sürmek |
|
| 448 |
Colloquial |
be the last person to do something v.
|
bir şeyi yapabilecek son kişi olmak |
|
| 449 |
Colloquial |
be the last person to do something v.
|
bir şeyi yapacak son insan olmak |
|
| 450 |
Colloquial |
at the last gasp adv.
|
son nefesinde |
|
| 451 |
Colloquial |
the last I heard expr.
|
en son duyduğuma göre |
|
| 452 |
Colloquial |
the last I heard expr.
|
en son duyduğum kadarıyla |
|
| 453 |
Colloquial |
the last I heard expr.
|
en son işittiğime göre |
|
| 454 |
Colloquial |
the last I heard expr.
|
en son söylenilenlere göre |
|
| 455 |
Colloquial |
the last I heard expr.
|
en son duyduğumda |
|
| 456 |
Colloquial |
last seen alive in april expr.
|
en son nisan ayında canlı görüldü |
|
| 457 |
Colloquial |
at long last expr.
|
hele şükür |
|
| 458 |
Colloquial |
at last expr.
|
hele şükür |
|
| 459 |
Colloquial |
one's last day at home expr.
|
evdeki son günü |
|
| 460 |
Colloquial |
when's the last time expr.
|
en son ne zaman |
|
| 461 |
Colloquial |
last six years expr.
|
geçtiğimiz altı yıl |
|
| 462 |
Colloquial |
on its last legs expr.
|
eski püskü |
|
| 463 |
Colloquial |
every last one expr.
|
her biri |
|
| 464 |
Colloquial |
every last man of us expr.
|
her birimiz |
|
| 465 |
Colloquial |
last month it rained almost every day expr.
|
geçen ay neredeyse her gün yağmur yağdı |
|
| 466 |
Colloquial |
every last one expr.
|
herkes |
|
| 467 |
Colloquial |
remember our last day at home expr.
|
evdeki son günümüzü hatırla |
|
| 468 |
Colloquial |
but you did not say so the last time we talked expr.
|
en son konuştuğumuzda öyle demiyordun ama |
|
| 469 |
Colloquial |
neither the first nor the last expr.
|
ne ilk ne de son |
|
| 470 |
Colloquial |
in the last minute expr.
|
son dakikada |
|
| 471 |
Colloquial |
for the last 20 years expr.
|
son yirmi senedir |
|
| 472 |
Colloquial |
alone at last expr.
|
sonunda yalnız kaldık |
|
| 473 |
Colloquial |
last time I checked expr.
|
son baktığımda |
|
| 474 |
Colloquial |
for the last five years expr.
|
son beş yıldır |
|
| 475 |
Colloquial |
in the last minute expr.
|
son anda |
|
| 476 |
Colloquial |
over the last few hours expr.
|
son birkaç saattir |
|
| 477 |
Colloquial |
at the last gasp expr.
|
son anda |
|
| 478 |
Colloquial |
every last of expr.
|
sonuncusuna kadar |
|
| 479 |
Colloquial |
for a last time expr.
|
son bir kez |
|
| 480 |
Colloquial |
at the last minute expr.
|
son anda |
|
| 481 |
Colloquial |
same as last time expr.
|
son seferki gibi |
|
| 482 |
Colloquial |
for the last five years expr.
|
son beş senedir |
|
| 483 |
Colloquial |
at the last minute expr.
|
son dakikada |
|
| 484 |
Colloquial |
at the last gasp expr.
|
son dakikada |
|
| 485 |
Colloquial |
down to the last detail expr.
|
son ayrıntısına kadar |
|
| 486 |
Colloquial |
for the last half-an-hour expr.
|
son yarım saattir |
|
| 487 |
Colloquial |
every last of expr.
|
son kalana kadar |
|
| 488 |
Colloquial |
for the last 20 years expr.
|
son yirmi yıldır |
|
| 489 |
Colloquial |
down to the last detail expr.
|
son detayına kadar |
|
| 490 |
Colloquial |
for the last half-hour expr.
|
son yarım saattir |
|
| 491 |
Colloquial |
a week yesterday/last (some day) expr.
|
dünden/belirtilen günden bir hafta önce |
|
| 492 |
Colloquial |
what did your last slave die of? expr.
|
az ye de uşak tut |
|
| 493 |
Colloquial |
what did your last slave die of? expr.
|
uşağın mı var burada? |
|
| 494 |
Colloquial |
what did your last slave die of? expr.
|
hizmetçin mi var burada? |
|
| 495 |
Colloquial |
what did your last slave die of? expr.
|
ben senin uşağın mıyım? |
|
| 496 |
Colloquial |
what did your last slave die of? expr.
|
ben senin hizmetçin miyim? |
|
| 497 |
Colloquial |
what did your last servant die of? expr.
|
az ye de uşak tut |
|
| 498 |
Colloquial |
what did your last servant die of? expr.
|
uşağın mı var burada? |
|
| 499 |
Colloquial |
what did your last servant die of? expr.
|
hizmetçin mi var burada? |
|
| 500 |
Colloquial |
what did your last servant die of? expr.
|
ben senin uşağın mıyım? |
|
