|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
bir ulusa ait olma durumu |
nationality n.
|
|
2 |
General |
işçinin herhangi bir nedenle işine gelmemesi durumu |
absenteeism n.
|
|
3 |
General |
bir tartışmanın herhangi bir sorundan dolayı sonuca varamaması durumu |
aporia n.
|
|
4 |
General |
bir karakterin ortaya çıkmasından sorumlu olan farklı genler arasında baskılayıcı etkilerin olması durumu |
epistatic n.
|
|
5 |
General |
hayali bir düşman ya da gölge ile savaşma durumu |
sciamachy n.
|
|
6 |
General |
zor bir durumu atlatma |
negotiation n.
|
|
7 |
General |
bir yere sahip olma durumu |
whereness n.
|
|
8 |
General |
daha kuvvetli bir ışık altında mum ışığının görülememesi durumu |
shadowing n.
|
|
9 |
General |
bir şeyi değersiz görme durumu veya alışkanlığı |
floccinaucinihilipilification n.
|
|
10 |
General |
bir şeyi değersiz bulma durumu veya alışkanlığı |
floccinaucinihilipilification n.
|
|
11 |
General |
bir yerin yerlisi olma durumu |
denizenship n.
|
|
12 |
General |
karı koca olarak bir araya gelme durumu |
conjugality n.
|
|
13 |
General |
bir süre devam etme durumu |
semipermanence n.
|
|
14 |
General |
belirli bir yerde olma durumu |
ubeity n.
|
|
15 |
General |
belirli bir yeri işgal etme durumu |
ubeity n.
|
|
16 |
General |
bir yere sahip olma durumu |
ubeity n.
|
|
17 |
General |
büyük bir kaos veya karışıklık durumu |
mare's nest n.
|
|
|
18 |
General |
belirli bir yerde olma durumu |
whereness n.
|
|
19 |
General |
bir birimin, toplumun durumu |
health n.
|
|
20 |
General |
belirli bir durumu kontrol ettiği düşünülen hayali güç veya varlık |
god n.
|
|
21 |
General |
ilk kez yaşanan bir olayın ve sahnenin yaşanmış gibi hatırlanması durumu |
déjàvu n.
|
|
22 |
General |
belirli bir kaliteyi veya durumu muhafaza eden şey |
bastion n.
|
|
23 |
General |
bir şeyin diğer şeylere göre durumu |
schesis n.
|
|
24 |
General |
bir bölgenin belirli bir yönden diğer bölgelere göre çekicilik durumu |
seat n.
|
|
25 |
General |
kayıp veya hayal kırıklığı ile başa çıkmak için alınan ve genellikle kişinin bir durumu inkar etmesine yol açan mecazi bir afyon |
copium n.
|
|
26 |
General |
terk edilmiş bir mülkiyete yerleşme durumu |
squatterism n.
|
|
27 |
General |
bir kimsenin çıkarına olma durumu |
superiority n.
|
|
28 |
General |
yumuşatmak (gergin/zor bir durumu) |
help v.
|
|
29 |
General |
zor bir durumu atlatmak |
negotiate v.
|
|
30 |
General |
arasıra tekrarlanan bir durumu belirtmek için kullanılır |
be subject to v.
|
|
31 |
General |
zor bir durumu atlatmak |
go through v.
|
|
32 |
General |
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak |
face the issue v.
|
|
33 |
General |
bir kişiyi veya durumu hoş bir biçimde betimlemek |
vignette v.
|
|
34 |
General |
zor bir durumu atlatmak |
get through v.
|
|
35 |
General |
bir durumu anlamak/kavramak |
sum something up v.
|
|
36 |
General |
(zor bir durumu) atlatmak |
get through v.
|
|
37 |
General |
başarısız bir durumu ameliyat masasına yatırmak |
hold a postmortem v.
|
|
|
38 |
General |
ayrıntılara takılıp kaldığı için durumu bir bütün olarak görememek |
can't see the woods for the trees v.
|
|
39 |
General |
tam tersi bir durumu olmak |
have a reverse situation v.
|
|
40 |
General |
Bir durumu olduğundan daha acınası göstermek |
catastrophize v.
|
|
41 |
General |
bir durumu hastalık olarak görmek |
pathologize v.
|
|
42 |
General |
bir durumu hastalık olarak görmek |
pathologise v.
|
|
43 |
General |
(bir şey için) bir durumu varsaymak |
posit on v.
|
|
44 |
General |
(bir şey için) bir durumu temel almak |
posit on v.
|
|
45 |
General |
(bir şey için) bir durumu varsaymak |
posit upon v.
|
|
46 |
General |
(bir şey için) bir durumu temel almak |
posit upon v.
|
|
47 |
General |
bir süre sessizlikten sonra (konuşmayı veya durumu) sürdürmeye zorlamak |
push past v.
|
|
48 |
General |
belirli bir durumu belli eden |
revealing adj.
|
|
49 |
General |
belirli bir durumu açığa vuran |
revealing adj.
|
|
50 |
General |
nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu |
post-truth adj.
|
|
51 |
General |
bir durumu belli eden |
keyhole adj.
|
|
52 |
General |
harita veya tabloda istenmeyen bir durumu belirtmek için siyahla işaretli |
black adj.
|
|
53 |
General |
gelişmekte olan bir durumu içeren |
pregnant adj.
|
|
54 |
General |
belirli bir durumu muhafaza eden cihaz anlamına gelen bir son ek |
-stat suf.
|
|
Phrasals |
|
55 |
Phrasals |
bir sorunu ya da durumu ayrıntılı bir şekilde konuşmak |
talk through v.
|
|
56 |
Phrasals |
fayda sağlamak için olumsuz bir durumu kabul etmek |
lean into v.
|
|
57 |
Phrasals |
birden başka bir durumu/sorunu tetiklemek |
erupt into (something) v.
|
|
58 |
Phrasals |
birden başka bir durumu/sorunu ateşlemek |
erupt into (something) v.
|
|
59 |
Phrasals |
birden başka bir durumu/sorunu kızıştırmak |
erupt into (something) v.
|
|
60 |
Phrasals |
başka bir durumu/sorunu tetiklemek |
escalate into (something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
başka bir durumu/sorunu ateşlemek |
escalate into (something) v.
|
|
62 |
Phrasals |
başka bir durumu/sorunu kızıştırmak |
escalate into (something) v.
|
|
63 |
Phrasals |
bir konuda durumu birinden/bir şeyden daha parlak olmak |
exceed someone or something in something v.
|
|
64 |
Phrasals |
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dışarıda bırakmak |
factor out v.
|
|
65 |
Phrasals |
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dahil etmemek |
factor out v.
|
|
66 |
Phrasals |
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi hariç tutmak |
factor out v.
|
|
67 |
Phrasals |
(kötü bir şeyi/durumu) hemen atlatmak |
rebound from (someone or something) v.
|
|
68 |
Phrasals |
(kötü bir şeyi/durumu) hemen toparlamak |
rebound from (someone or something) v.
|
|
69 |
Phrasals |
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak |
go to someone v.
|
|
70 |
Phrasals |
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak |
go to someone v.
|
|
71 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) iyileştirmek |
raise (someone or something) out of (some state) v.
|
|
72 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) geliştirmek |
raise (someone or something) out of (some state) v.
|
|
73 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) düzeltmek |
raise (someone or something) out of (some state) v.
|
|
74 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) yükseltmek |
raise (someone or something) out of (some state) v.
|
|
75 |
Phrasals |
birine karmaşık, tehlikeli bir durumu halledebilmesi/geçebilmesi için yardım etmek |
steer someone or something through something v.
|
|
76 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak |
wiggle (one's) way out (of something) v.
|
|
77 |
Phrasals |
bir durumu devam ettirmek |
remain on v.
|
|
|
78 |
Phrasals |
bir durumu sürdürmek |
remain on v.
|
|
79 |
Phrasals |
bir durumu yatıştırmak |
hose down v.
|
|
80 |
Phrasals |
(bir durumu) ele almak |
come at (something) v.
|
|
81 |
Phrasals |
(bir hissi, durumu) aktarmak |
convey (something) v.
|
|
82 |
Phrasals |
biriyle irtibata geçip (bir şeyin) gidişatı/durumu hakkında bilgi almak |
follow up on (something) v.
|
|
83 |
Phrasals |
(biriyle) irtibata geçip bir şeyin gidişatı/durumu hakkında bilgi almak |
follow up with (one) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(bir durumu) çakmak |
get onto v.
|
|
85 |
Phrasals |
(bir konuyu, durumu, meseleyi birine/bir şeye) taşımak |
lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
|
|
86 |
Phrasals |
(bir konuyu, durumu, meseleyi birinin/bir şeyin) önüne getirmek |
lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
|
|
87 |
Phrasals |
(bir durumu) atlatmak |
recover from (something) v.
|
|
88 |
Phrasals |
(bir durumu) atlatmak |
recuperate from (something) v.
|
|
89 |
Phrasals |
(bir şey yapmadan) önce durumu tartıp biçmek |
think before (one) (does something) v.
|
|
Proverb |
|
90 |
Proverb |
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın |
if you're in a hole, stop digging
|
|
Colloquial |
|
91 |
Colloquial |
bir insanın kendine acıması veya başkalarının kendine acımasını istemesi durumu |
pity party n.
|
|
92 |
Colloquial |
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek |
a case in point n.
|
|
93 |
Colloquial |
bir durumu anlamak için onu gözlemleyerek test etme |
duck test n.
|
|
94 |
Colloquial |
çıkarım yaparak bir durumu anlamaya çalışma |
duck test n.
|
|
95 |
Colloquial |
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumu olmak |
be good for something v.
|
|
96 |
Colloquial |
(bir şeyi, ortamı, durumu) yumuşatmak |
defuse (something) v.
|
|
97 |
Colloquial |
(bir durumu) kabul etmek lazım |
there's no getting away from (something) expr.
|
|
Idioms |
|
98 |
Idioms |
kötü bir durumu affettirecek mazeret |
get out of jail free card n.
|
|
99 |
Idioms |
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek |
the case in point n.
|
|
100 |
Idioms |
bir şeyin durumu/hali |
lie of the land (brit) n.
|
|
101 |
Idioms |
bir şeyin durumu/hali |
lay of the land (us) n.
|
|
102 |
Idioms |
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu |
the seven year itch n.
|
|
103 |
Idioms |
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu |
seven-year itch n.
|
|
104 |
Idioms |
istenmeyen bir duruma sürüklemesi muhtemel önemsiz bir harekete izin verme durumu |
the camel's nose n.
|
|
105 |
Idioms |
kendini tek bir cinsiyet kimliği ile tanımlamama durumu |
gender fluidity n.
|
|
106 |
Idioms |
tek bir cinsiyet kimliği olmama durumu |
gender fluidity n.
|
|
107 |
Idioms |
kendini katı/sabit bir cinsiyet kimliğiyle tanımlamama durumu |
gender fluidity n.
|
|
108 |
Idioms |
katı/sabit bir cinsiyet kimliği olmama durumu |
gender fluidity n.
|
|
109 |
Idioms |
durumu sakin ve güvenilir bir şekilde kontrol altında tutma/kontrol altına alma |
a steady hand on the tiller [uk] n.
|
|
110 |
Idioms |
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) |
(make) one false move n.
|
|
111 |
Idioms |
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) |
(make) a false move n.
|
|
112 |
Idioms |
kriz veya suç unsuru oluşturabilecek bir durumu kanıksama ve mağdur kişiye yardım etmeme durumu |
bystander apathy n.
|
|
113 |
Idioms |
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek |
judge something on its own merit v.
|
|
114 |
Idioms |
bir şeyi yahut karmaşık bir durumu düzeltmek |
set something straight v.
|
|
115 |
Idioms |
bir durumu daha zor bir hale getirmek |
tighten the noose v.
|
|
116 |
Idioms |
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak |
cover all the bases v.
|
|
117 |
Idioms |
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek |
judge something on its own merits v.
|
|
118 |
Idioms |
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak |
touch all the bases v.
|
|
119 |
Idioms |
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak |
pile pelion on ossa v.
|
|
120 |
Idioms |
durumu kurtulmaz bir hale sokmak |
tighten the noose v.
|
|
121 |
Idioms |
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak |
heap pelion on ossa v.
|
|
122 |
Idioms |
olumsuz bir durumu kabullenmek |
take something sitting down v.
|
|
123 |
Idioms |
(bir durumu) anlamak |
make the scene v.
|
|
124 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek |
stack the cards in the favor of (someone or something) v.
|
|
125 |
Idioms |
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak |
stack the cards in the favor of (someone or something) v.
|
|
126 |
Idioms |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the cards in the favor of (someone or something) v.
|
|
127 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the cards in the favor of (someone or something) v.
|
|
128 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the cards in the favor of (someone or something) v.
|
|
129 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek |
stack the deck in the favor of (someone or something) v.
|
|
130 |
Idioms |
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak |
stack the deck in the favor of (someone or something) v.
|
|
131 |
Idioms |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the deck in the favor of (someone or something) v.
|
|
132 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck in the favor of (someone or something) v.
|
|
133 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck in the favor of (someone or something) v.
|
|
134 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek |
stack the odds in (someone's or something's) favor v.
|
|
135 |
Idioms |
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak |
stack the odds in (someone's or something's) favor v.
|
|
136 |
Idioms |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the odds in (someone's or something's) favor v.
|
|
137 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in (someone's or something's) favor v.
|
|
138 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in (someone's or something's) favor v.
|
|
139 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek |
stack the odds in the favor of (someone or something) v.
|
|
140 |
Idioms |
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak |
stack the odds in the favor of (someone or something) v.
|
|
141 |
Idioms |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the odds in the favor of (someone or something) v.
|
|
142 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in the favor of (someone or something) v.
|
|
143 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in the favor of (someone or something) v.
|
|
144 |
Idioms |
(olumsuz bir durumu) kabullenmemek |
not take (something) sitting down v.
|
|
145 |
Idioms |
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak |
wriggle (one's) way out (of something) v.
|
|
146 |
Idioms |
(bir meseleyi, durumu) tüm detaylarıyla anlamak |
be across (something) v.
|
|
147 |
Idioms |
bir meseleyi, durumu tüm detaylarıyla anlamak |
be across something v.
|
|
148 |
Idioms |
zor bir durumu son anda /kıl payı önlemek |
get out of jail [uk] v.
|
|
149 |
Idioms |
durumu dramatik bir şekilde değiştirmek |
flip the script on (someone or something) v.
|
|
150 |
Idioms |
durumu (birinin/bir şeyin) aleyhine döndürmek |
flip the script on (someone or something) v.
|
|
151 |
Idioms |
bir engel ya da hastalığı durumu suiistimal etmek için kullanmak |
play it for all it's worth v.
|
|
152 |
Idioms |
zor bir durumu (aşamamak) |
be not out of the woods v.
|
|
153 |
Idioms |
belirsiz bir durumu (aşamamak) |
be not out of the woods v.
|
|
154 |
Idioms |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak |
be treading on eggshells v.
|
|
155 |
Idioms |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak |
be treading on eggshells v.
|
|
156 |
Idioms |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak |
be walking on eggshells v.
|
|
157 |
Idioms |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak |
be walking on eggshells v.
|
|
158 |
Idioms |
sıkıntılı bir durumu kendi yararına çevirmek |
make the best of a bad bargain v.
|
|
159 |
Idioms |
kötü bir olayı/durumu mecburen kabullenmek |
swallow a bitter pill v.
|
|
160 |
Idioms |
kötü bir olayı/durumu sindirmek |
swallow a bitter pill v.
|
|
161 |
Idioms |
sıkıntılı bir durumu olumlu karşılamak |
put on a brave face v.
|
|
162 |
Idioms |
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak |
cover all the bases [us] v.
|
|
163 |
Idioms |
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak |
cover one's bases [us] v.
|
|
164 |
Idioms |
durumu dramatik bir şekilde değiştirmek |
flip the script v.
|
|
165 |
Idioms |
(bir durumu) düzeltmek/gidermek |
get (something) ironed out v.
|
|
166 |
Idioms |
(kötü bir durumu) zevkle seyretmek |
gloat over (something) v.
|
|
167 |
Idioms |
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak |
be heaping pelion on ossa v.
|
|
168 |
Idioms |
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak |
be heaping pelion upon ossa v.
|
|
169 |
Idioms |
(bir sözcük) durumu tam anlatmamak |
not be the word for it v.
|
|
170 |
Idioms |
(bir sözcük) durumu anlatmaya yetmemek |
not be the word for it v.
|
|
171 |
Idioms |
haksız bir durumu düzeltmek/telafi etmek |
right a wrong v.
|
|
172 |
Idioms |
bir durumu eşitlemek |
set straight v.
|
|
173 |
Idioms |
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak |
smooth the path for (someone or something) v.
|
|
174 |
Idioms |
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak |
smooth the way for (someone or something) v.
|
|
175 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck (against) (someone or something) v.
|
|
176 |
Idioms |
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine çevirmek |
stack the odds against (someone or something) v.
|
|
177 |
Idioms |
(bir şeyin) durumu değerlendirmek |
take stock (of something) v.
|
|
178 |
Idioms |
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak |
touch (on) all (the) bases v.
|
|
179 |
Idioms |
maddi durumu kötü bir halde |
living hand to mouth adj.
|
|
180 |
Idioms |
maddi durumu kötü bir halde |
on the town adv.
|
|
181 |
Idioms |
maddi durumu kötü bir halde |
upon the town adv.
|
|
182 |
Idioms |
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi |
better off (somewhere) expr.
|
|
183 |
Idioms |
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi |
better off (if one were somewhere else) expr.
|
|
184 |
Idioms |
karmaşık/çözülmesi güç bir durumu ortaya atmak |
like opening (up) a can of worms expr.
|
|
Formal |
|
185 |
Formal |
(ticarette) bir şey alamama durumu |
nonreceipt n.
|
|
Speaking |
|
186 |
Speaking |
herhangi bir iptal durumu var mı? |
are there any cancellations? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
187 |
Trade/Economic |
alıcının malı piyasada vermeye razı olacağı bir fiyatın altındaki fiyatlardan satın alması durumu |
buyer's surplus n.
|
|
188 |
Trade/Economic |
belli bir olay veya durumu açıklayan ana etkenleri bulabilmek üzere bazı basitleştirici koşulların varlığının kabul edilmesi |
annual compounding n.
|
|
189 |
Trade/Economic |
birden fazla kişinin ortak mülkiyetinde bulunan bir gemiyi tümünün adına kullanmaları durumu |
association of ship owners n.
|
|
190 |
Trade/Economic |
bir işletmenin kendi durumu ile yaptığı denetim ve değerlendirme |
enterprise self-audit n.
|
|
191 |
Trade/Economic |
bir malın ileri tarihteki fiyatının bugünkü fiyatından yüksek olması durumu |
contango n.
|
|
192 |
Trade/Economic |
bir bankanın değişken faizli varlıklarının toplam varlıklara oranının onun değişken faizli borçlarının toplam borçlarına oranından daha düşük olması durumu |
negative funds gap n.
|
|
193 |
Trade/Economic |
bir firmanın likidite durumu |
quick position n.
|
|
194 |
Trade/Economic |
bir malın bugünkü fiyatının ileri tarihteki fiyatından daha yüksek olması durumu |
backwardation n.
|
|
195 |
Trade/Economic |
çalışanların sahip oldukları mesleği bırakıp başka bir meslekte çalışmak istememeleri durumu |
occupational immobility n.
|
|
196 |
Trade/Economic |
cari fiyat düzeyinde piyasada bir arz kıtlığı veya arz fazlası bulunması durumu |
disequilibrium n.
|
|
197 |
Trade/Economic |
çalışanların aile bağları sebebiyle başka bir coğrafyada çalışmak istememeleri durumu |
geographic immobility n.
|
|
198 |
Trade/Economic |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalization n.
|
|
199 |
Trade/Economic |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalisation n.
|
|
200 |
Trade/Economic |
hisse satışında bir kısım hakların yeni sahibine geçmeyip eski sahibine ait olarak kalması durumu |
ex rights n.
|
|
201 |
Trade/Economic |
kişi başına gelirin ancak temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasına yetecek bir düzeyin bile altına düşmesi durumu |
absolute poverty n.
|
|
202 |
Trade/Economic |
satılan bir satış opsiyonunun karşılığı olan mali değerin elde bulunması durumu |
covered call n.
|
|
203 |
Trade/Economic |
sabit ve değişken masrafların bir arada olma durumu |
mixed cost n.
|
|
204 |
Trade/Economic |
şirket yöneticisinin şirketteki görevi sona erdiğinde kendisine yüklü bir para ödenmesi durumu |
golden handshake n.
|
|
205 |
Trade/Economic |
ülkenin kişi başına düşen gelirinin kayda değer bir artış göstermemesi durumu |
zero economic growth n.
|
|
206 |
Trade/Economic |
belirli bir ürünün satıcı sayısı gibi kısıtlamaları olmayan serbest girişim durumu |
multiopoly n.
|
|
207 |
Trade/Economic |
ekonomik bir durumu belli bir eylemle canlandırmak |
jump-start v.
|
|
Law |
|
208 |
Law |
bir ülkenin yürürlükteki yasalarının bir sistem dahilinde bir arada toplanması durumu |
compiled statutes n.
|
|
209 |
Law |
bir geminin fiilen mürettebatının yönetiminden çıkması durumu |
quasi derelict n.
|
|
210 |
Law |
ifade verilmesiyle veya hakim/jüri kararıyla bir suçun işlenmesinden sorumlu bulunma durumu |
guilty n.
|
|
211 |
Law |
fiziksel durumu ağır olan yabancılara yardım edenleri mesuliyetten muaf tutan bir tür yasa |
good samaritan law n.
|
|
Politics |
|
212 |
Politics |
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı |
potemkin village n.
|
|
213 |
Politics |
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı |
potyomkin village n.
|
|
214 |
Politics |
yönetimin belli bir elit grubun elinde olması durumu |
anocracy n.
|
|
215 |
Politics |
bir feodal devlet üstüne feodal devlet kurma durumu |
superfeudation n.
|
|
216 |
Politics |
bir durumu soruşturmak |
investigate a case v.
|
|
217 |
Politics |
bir durumu düzeltmek |
remedy a situation v.
|
|
Technical |
|
218 |
Technical |
bir maddenin içindeki moleküllerin durumu ve hareketleri nedeniyle sahip olunan yığılmış ısı enerjisi |
internal energy n.
|
|
219 |
Technical |
(bir enerjinin) kuantum durumu |
energy level n.
|
|
220 |
Technical |
bir yolun tekerlekli araçla seyahat için durumu |
wheeling n.
|
|
Radio |
|
221 |
Radio |
tek yan bant ile özdeşleştirilen gücün iletilmediği bir taşıyıcı bastırma durumu |
single-side-band transmission n.
|
|
Medical |
|
222 |
Medical |
bağışıklık sisteminin vücuda yabancı olan bir şeyi ya da durumu kendiliğinden algılaması |
self-nonself discrimination n.
|
|
223 |
Medical |
bir akıl hastasının kendi isteği dışında (ama kanunen) bir akıl hastanesine yatırıması durumu (sadece ingiltereye özgü bir terim) |
sectioning n.
|
|
224 |
Medical |
gelişim veya çalışma bakımından başka bir uyarıya gerek gösterme durumu |
heteronomy n.
|
|
225 |
Medical |
bir böcek ilacı olan malathion maddesinin solunması veya içilmesiyle oluşan zehirlenme durumu |
malathion poisoning n.
|
|
226 |
Medical |
atım eğrisi veya sfigmogramda ikincil yükselmelerin görüldüğü bir atım durumu |
polycrotism n.
|
|
227 |
Medical |
(aynı aile içerisinde) bir diğerinden sonra doğma durumu |
postgeniture n.
|
|
Psychology |
|
228 |
Psychology |
bir uyarıcı algılanmadan önceki hazırlık durumu |
preperception n.
|
|
229 |
Psychology |
herhangi bir durumu kişisel çıkarları önceleyerek açıklama durumu |
me-ism n.
|
|
230 |
Psychology |
hastaların bilinçlerinin bir kavanozda tutularak vücutlarının ele geçirildiğine inanmaları durumu |
zombification n.
|
|
231 |
Psychology |
ilk kez yaşanan bir olayın ve sahnenin yaşanmış gibi hatırlanması durumu |
déjà vu n.
|
|
Mental Health |
|
232 |
Mental Health |
bir durumu anlayacak, sonucunda makul kararlar alacak ve kararının potansiyel sonuçlarını kavrayacak zihni yeterliği olan |
competent adj.
|
|
Physiology |
|
233 |
Physiology |
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim |
alpha n.
|
|
234 |
Physiology |
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim |
alpha wave n.
|
|
235 |
Physiology |
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim |
alpha rhythm n.
|
|
236 |
Physiology |
hücre veya organizmada sabit bir fizyolojik durumu koruyan süreçler |
autoregulation n.
|
|
237 |
Physiology |
farklı zamanlarda döllenen iki fetüsün tek bir rahimde bulunması durumu |
superfetation n.
|
|
Pathology |
|
238 |
Pathology |
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu |
toxemia n.
|
|
239 |
Pathology |
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu |
toxaemia n.
|
|
240 |
Pathology |
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu |
toxaemia of pregnancy n.
|
|
241 |
Pathology |
(hasta) birçok kişinin bir arada bulunmasından kaynaklı hastalık durumu |
ochlesis n.
|
|
242 |
Pathology |
iki farklı hastalığın tek bir hastalık haline gelmesi durumu |
syntropy n.
|
|
Pharmaceutics |
|
243 |
Pharmaceutics |
bir dizi hastalık bulaştırıcı organizmanın neden olduğu durumu tedavi eden bir grup antibiyotik |
tetracyclines n.
|
|
Physics |
|
244 |
Physics |
(belirli bir enerji düzeyi ve benzerinin) dejenere kuantum durumu sayısı |
degeneracy n.
|
|
245 |
Physics |
(göreli kuantum mekaniğinde) bir tür negatif enerjili elektron durumu |
dirac sea n.
|
|
Chemistry |
|
246 |
Chemistry |
keton ve alkenin aynı anda bir kimyasal bileşikte bulunması durumu |
enone n.
|
|
Tobacco |
|
247 |
Tobacco |
koku maddelerinin alkol veya uygun bir çözücüde çözünmüş durumu |
top flavour n.
|
|
Social Sciences |
|
248 |
Social Sciences |
yaşlıya bakım verenin/ailesinin özel durumu nedeniyle yaşlının geçici bir süreliğine hemşire tarafından bakımının sağlanması |
respite care n.
|
|
Education |
|
249 |
Education |
bir dersi standart not ile geçme durumu |
o grade n.
|
|
250 |
Education |
bir dersi standart not ile geçme durumu |
ordinary grade n.
|
|
251 |
Education |
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu |
o level n.
|
|
252 |
Education |
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu |
ordinary level n.
|
|
Religious |
|
253 |
Religious |
(geç orta çağ'da) zorla hristiyan olduğu halde gizlice museviliğe bağlı kalan ispanyol veya portekizli bir yahudinin durumu veya davranışları |
marranism n.
|
|
254 |
Religious |
(anglikanizm ve protestanlık) ruhban sınıfından kadın bir üyenin ayrımcılık nedeniyle atanamaması durumu |
stained glass ceiling n.
|
|
Military |
|
255 |
Military |
belirli bir hava aracı ile temasta kalma durumu |
flight following n.
|
|
Sport |
|
256 |
Sport |
bir dizi atak ve karşı atak yapan her iki eskrimcinin de puan alamaması durumu |
tac-au-tac n.
|
|
Tennis |
|
257 |
Tennis |
her iki taraf da 40 sayı aldıktan sonra oyunu kazanmak için bir tarafın iki kez üst üste sayı almasını gerektiren beraberlik durumu |
deuce n.
|
|
Card |
|
258 |
Card |
bir çeşit iskambil oyununda oyuncunun elinde kağıt kalmama durumu |
go n.
|
|
259 |
Card |
bezik gibi kart oyunlarında açık ara farkla özel bir tür kazanma durumu |
rubicon n.
|
|
Latin |
|
260 |
Latin |
diyet tedavisinde hastanın ağızdan hiç bir besinle beslenmemesi durumu |
nil per os (npo or npo) n.
|
|
Archaic |
|
261 |
Archaic |
bir durumu istediği sonucu elde etmek amacıyla belirli şekilde gösteren kimse |
representer n.
|
|
Slang |
|
262 |
Slang |
fikirlerini bir türlü söze dökememe durumu |
mental constipation n.
|
|
263 |
Slang |
bir durumu inkar eden veya sahte umutlar besleyen kişileri tanımlamak için kullanılan argo sözcük |
hopium n.
|
|
Modern Slang |
|
264 |
Modern Slang |
bir durumu iyiye çevirmek için inkar yöntemini kullanma |
adaptive denial n.
|
|
265 |
Modern Slang |
bir barda kendini güvende hissetmediğinde içki siparişi veriyormuş gibi gizli şekilde bar çalışanlarına durumu bildirmek için kullanılan bir kod/şifre |
angel drink n.
|
|
266 |
Modern Slang |
bir barda kendini güvende hissetmediğinde içki siparişi veriyormuş gibi gizli şekilde bar çalışanlarına durumu bildirmek için kullanılan bir kod/şifre |
angel shot n.
|
|