|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
black sheep n.
|
yüz karası |
|
There's a black sheep in every flock.
Her toplulukta bir yüz karası vardır.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
black adj.
|
siyahi |
|
Thousands, mostly black agricultural labourers, are also robbed of their jobs and driven from their houses.
Çoğunluğu siyahi tarım işçisi olan binlerce kişi de işlerinden oldu ve evlerinden sürüldü.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
jet black adj.
|
simsiyah |
|
She had jet black hair.
Onun simsiyah saçı vardı.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
black adj.
|
kara |
|
Every week a 25 litre drum was taken away and the chef was given GBP 5, part of the black economy.
Her hafta 25 litrelik bir bidon alınıyor ve şefe kara ekonominin bir parçası olan 5 Sterlin veriliyor.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
black adj.
|
siyah |
|
Thousands of black farmers have lost their jobs and their homes and the farms are unworkable.
Binlerce siyah çiftçi işlerini ve evlerini kaybetti ve çiftlikler çalışamaz durumda.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
black sheep n.
|
kara koyun |
|
There's a black sheep in every flock.
Her sürünün içinde bir kara koyun vardır.
More Sentences
|
7 |
General |
black market n.
|
karaborsa |
|
The black market in hard currency was reborn.
Döviz karaborsası yeniden doğdu.
More Sentences
|
8 |
General |
black cat n.
|
kara kedi |
|
A black cat is eating a white mouse.
Kara kedi beyaz bir fare yiyor.
More Sentences
|
9 |
General |
the black sea n.
|
karadeniz |
|
We have heard on the news that a Russian commercial airliner has crashed into the Black Sea.
Haberlerde bir Rus ticari uçağının Karadeniz'e düştüğünü duyduk.
More Sentences
|
10 |
General |
black n.
|
siyah giysi |
|
I often wear black clothes.
Sıklıkla siyah giysiler giyerim.
More Sentences
|
11 |
General |
black eye n.
|
morarmış göz |
|
Tom said nothing about Mary's black eye.
Tom, Mary'nin morarmış gözü hakkında hiçbir şey demedi.
More Sentences
|
12 |
General |
black spot n.
|
kara nokta |
|
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa yollarındaki kara noktalar aynı zamanda bu en hassas kullanıcı grubu için de kara noktalardır.
More Sentences
|
13 |
General |
black eye n.
|
siyah göz |
|
I have black eyes.
Siyah gözlerim var.
More Sentences
|
14 |
General |
black and white n.
|
siyah beyaz resim |
|
Tom has a lot of black and white pictures of his grandparents.
Tom'un büyükanne ve büyükbabasının bir sürü siyah beyaz resmi var.
More Sentences
|
15 |
General |
black death n.
|
veba |
|
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
More Sentences
|
16 |
General |
black belt n.
|
judo siyah kuşak |
|
Tom has a black belt in judo.
Tom'un judoda siyah kuşağı var.
More Sentences
|
17 |
General |
black tie n.
|
kravat |
|
I plan to wear a black tie.
Siyah kravat takmayı planlıyorum.
More Sentences
|
18 |
General |
black list n.
|
kara liste |
|
This being so, the report's recommendation that there should be no black lists or new databases is pure hypocrisy.
Hal böyleyken, raporun kara liste ya da yeni veri tabanları olmaması yönündeki tavsiyesi tam bir ikiyüzlülüktür.
More Sentences
|
19 |
General |
black hole n.
|
kara delik |
|
Therefore the fusion budget is a financial black hole in pursuit of an ever-receding holy grail of fusion energy.
Bu nedenle füzyon bütçesi, füzyon enerjisinin sürekli uzaklaşan kutsal kasesi peşinde koşan finansal bir kara deliktir.
More Sentences
|
20 |
General |
black pepper n.
|
karabiber |
|
Tom thought Mary knew where to buy black pepper.
Tom, Mary'nin karabiberin nereden alınacağını bildiğini düşündü.
More Sentences
|
|
21 |
General |
black magic n.
|
kara büyü |
|
I heard you're a black magic witch doctor.
Senin kara büyü büyücüsü olduğunu duydum.
More Sentences
|
22 |
General |
black coffee n.
|
koyu kahve |
|
He always drinks black coffee.
O her zaman koyu kahve içer.
More Sentences
|
23 |
General |
black cat n.
|
siyah kedi |
|
Tom shivered when he saw the black cat.
Tom siyah kediyi gördüğünde ürperdi.
More Sentences
|
24 |
General |
black hair n.
|
siyah saç |
|
Tom and I both have black hair.
Tom ve benim ikimizin de siyah saçı var.
More Sentences
|
25 |
General |
black t-shirt n.
|
siyah tişört |
|
All the students were wearing black T-shirts.
Bütün öğrenciler siyah tişört giyiyordu.
More Sentences
|
26 |
General |
black smoke n.
|
siyah duman |
|
Black smoke was pouring out the windows.
Pencerelerden siyah duman geliyordu.
More Sentences
|
27 |
General |
black spot n.
|
kör nokta |
|
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa karayolları üzerindeki kör noktalar, en savunmasız kullanıcılardan oluşan bu grup için de kör noktalardır.
More Sentences
|
28 |
General |
black friday n.
|
kara cuma |
|
Tom bought a plasma TV on Black Friday.
Tom Kara Cuma'da bir plazma TV satın aldı.
More Sentences
|
29 |
General |
black dog n.
|
siyah köpek |
|
That black dog is looking at that white cat.
Şu siyah köpek şu beyaz kediye bakıyor.
More Sentences
|
30 |
General |
black hat n.
|
siyah şapka |
|
Tom often wears a black hat.
Tom sık sık siyah şapka takar.
More Sentences
|
31 |
General |
black n.
|
siyah kalem |
|
I want a blue pen, a red one and a black one.
Bir mavi, bir kırmızı, bir de siyah kalem istiyorum.
More Sentences
|
32 |
General |
turn black v.
|
kararmak |
|
If your tongue turns black, you should probably see a doctor.
Eğer diliniz kararırsa, muhtemelen bir doktora görünmelisiniz.
More Sentences
|
33 |
General |
black out v.
|
karartmak |
|
Today, some websites are blacked out to protest against SOPA and PIPA.
Bugün bazı web siteleri SOPA ve PIPA'yı protesto etmek için karartılmıştır.
More Sentences
|
34 |
General |
black v.
|
siyaha boyamak |
|
Tom has dyed his hair black for years.
Tom yıllardır saçını siyaha boyadı.
More Sentences
|
35 |
General |
black out v.
|
bayılmak |
|
I must have blacked out.
Bayılmış olmalıyım.
More Sentences
|
36 |
General |
black adj.
|
sade (kahve) |
|
Do you still drink your coffee black?
Kahveni hâlâ sade mi içiyorsun?
More Sentences
|
37 |
General |
black adj.
|
karanlık |
|
Unfortunately, recent employment statistics for the European Union paint a very black picture.
Ne yazık ki Avrupa Birliği'nin son istihdam istatistikleri çok karanlık bir tablo çiziyor.
More Sentences
|
38 |
General |
black adj.
|
morarmış |
|
I have a black eye.
Gözüm morardı.
More Sentences
|
39 |
General |
black adj.
|
kötü |
|
Why does he look black?
O, niçin kötü görünüyor?
More Sentences
|
40 |
General |
black adj.
|
koyu |
|
A lot of people drink coffee black with sugar.
Bir sürü insan şekerli koyu kahve içer.
More Sentences
|
|
41 |
General |
black adj.
|
zenci |
|
Tom is black.
Tom zenci.
More Sentences
|
42 |
General |
pitch-black adj.
|
zifiri karanlık |
|
The darkness around us was pitch-black.
Etrafımız zifiri karanlıktı.
More Sentences
|
43 |
General |
(someone) with black hair adj.
|
siyah saçlı |
|
There was a beautiful woman with black hair in the park.
Parkta siyah saçlı güzel bir kadın vardı.
More Sentences
|
44 |
General |
black and blue adj.
|
çürük |
|
Two high school boys beat Tom black and blue.
İki lise öğrecisi, Tom'u dövüp çürükler içerisinde bıraktılar.
More Sentences
|
45 |
General |
black adj.
|
siyahlar içinde |
|
I saw a woman in black.
Siyahlar içinde bir kadın gördüm.
More Sentences
|
46 |
General |
black adj.
|
(grup) siyah giyimli |
|
The girl in the red dress ignored the man dressed in black and called a friend on her cellphone.
Kırmızı elbiseli kız siyah giyimli adamı görmezden geldi ve cep telefonundan bir arkadaşını aradı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
47 |
Common Usage |
black cabbage n.
|
kara lahana |
|
48 |
Common Usage |
black person n.
|
siyahi |
|
General |
|
49 |
General |
black diamond n.
|
karaelmas |
|
50 |
General |
black swan n.
|
kara kuğu |
|
51 |
General |
black grouse n.
|
kayıntavuğu |
|
52 |
General |
black money n.
|
kara para |
|
53 |
General |
black thorn n.
|
kara çalı |
|
54 |
General |
black body n.
|
kara gövde |
|
55 |
General |
eastern black sea n.
|
doğu karadeniz |
|
56 |
General |
black pea n.
|
karaburçak |
|
57 |
General |
black sesame n.
|
çörek otu |
|
58 |
General |
carbon black n.
|
karbon siyahı |
|
59 |
General |
black oak n.
|
kara meşe |
|
60 |
General |
the black art n.
|
büyü |
|
61 |
General |
black cherry juice n.
|
vişne suyu |
|
62 |
General |
black plague n.
|
kara veba |
|
63 |
General |
american black bear n.
|
amerikan siyah ayısı |
|
64 |
General |
black game n.
|
kayıntavuğu |
|
65 |
General |
black mark n.
|
alınkarası |
|
66 |
General |
black and blue spot n.
|
morartı |
|
67 |
General |
white winged black tern n.
|
ak kanatlı deniz kırlangıcı |
|
68 |
General |
black book n.
|
kara listedekilerin kayıtlı olduğu defter |
|
69 |
General |
black economy n.
|
kayıtdışılık |
|
70 |
General |
black peat n.
|
kara turba |
|
71 |
General |
welsh black n.
|
gal sığırı |
|
72 |
General |
black magic n.
|
kötü bir amaç için yapılan büyü |
|
73 |
General |
black bogy n.
|
karakoncolos |
|
74 |
General |
little black ant n.
|
küçük siyah karınca |
|
75 |
General |
black english in literature n.
|
edebiyatta siyah ingilizcesi |
|
76 |
General |
black racer n.
|
karayılan |
|
77 |
General |
interest in black n.
|
cari faiz |
|
78 |
General |
black eye n.
|
kara leke |
|
79 |
General |
black goby n.
|
karakayabalığı |
|
80 |
General |
coal black n.
|
kömür karası |
|
|
81 |
General |
lamp black n.
|
karbon karası |
|
82 |
General |
black sea coast n.
|
karadeniz kıyısı |
|
83 |
General |
carbon black n.
|
lamba isi |
|
84 |
General |
black stork n.
|
siyah leylek |
|
85 |
General |
black spot n.
|
siyah nokta |
|
86 |
General |
black kite n.
|
kara çaylak |
|
87 |
General |
black stork n.
|
kara leylek |
|
88 |
General |
caucasian black grouse n.
|
huş tavuğu |
|
89 |
General |
black eagle n.
|
karakuş |
|
90 |
General |
black redstart n.
|
kara kızılkuyruk |
|
91 |
General |
black tern n.
|
kara sumru |
|
92 |
General |
black and white n.
|
yazı |
|
93 |
General |
black belt n.
|
kara kuşak |
|
94 |
General |
black lead n.
|
grafit |
|
95 |
General |
black strap molasses n.
|
son melas |
|
96 |
General |
black destiny n.
|
kara yazgı |
|
97 |
General |
black mass n.
|
şeytana tapınma ayini |
|
98 |
General |
black n.
|
siyah boya |
|
99 |
General |
black lemur n.
|
akumba |
|
100 |
General |
black cock n.
|
siyah keklik |
|
101 |
General |
black grouse n.
|
orman tavuğu |
|
102 |
General |
black mulberry n.
|
karadut |
|
103 |
General |
black widow n.
|
zehirli örümcek |
|
104 |
General |
black bread n.
|
çavdar ekmeği |
|
105 |
General |
black art n.
|
büyü |
|
106 |
General |
black cherry n.
|
vişne |
|
107 |
General |
black letter n.
|
gotik matbaa harfi |
|
108 |
General |
black power n.
|
siyah gücü |
|
109 |
General |
black spot n.
|
siyahlık |
|
110 |
General |
carbon black n.
|
is |
|
111 |
General |
mountain black snake n.
|
kara yılan |
|
112 |
General |
black news n.
|
kara haber |
|
113 |
General |
black cumin n.
|
çörek otu |
|
114 |
General |
black muslims n.
|
siyah müslümanlar |
|
115 |
General |
black woodpecker n.
|
kara ağaçkakan |
|
116 |
General |
a black eye n.
|
morarmış göz |
|
117 |
General |
black marketeer n.
|
karaborsacı |
|
118 |
General |
black powder n.
|
karabarut |
|
119 |
General |
black humour n.
|
kara mizah |
|
120 |
General |
black leopard n.
|
siyah pars |
|
121 |
General |
black flag n.
|
korsan bayrağı |
|
122 |
General |
black tie n.
|
smokin |
|
123 |
General |
black race n.
|
siyah ırk |
|
124 |
General |
black walnut n.
|
karaceviz |
|
125 |
General |
black bile n.
|
melankoli |
|
126 |
General |
black nationalism n.
|
siyah milliyetçiliği |
|
127 |
General |
soot black n.
|
is karası |
|
128 |
General |
black tie n.
|
siyah papyon kravat |
|
129 |
General |
black lamp n.
|
is siyahı |
|
130 |
General |
black n.
|
is |
|
131 |
General |
black book n.
|
kara kitap |
|
132 |
General |
black bear n.
|
kara ayı |
|
133 |
General |
asiatic black bear n.
|
asya siyah ayısı |
|
134 |
General |
black sea n.
|
karadeniz |
|
135 |
General |
black rhinoceros n.
|
afrika gergedanı |
|
136 |
General |
black stork n.
|
karaleylek |
|
137 |
General |
black birch n.
|
kara huş |
|
138 |
General |
black pea n.
|
küşne |
|
139 |
General |
black donkey n.
|
karakaçan |
|
140 |
General |
black frost n.
|
ayaz |
|
141 |
General |
black diamond n.
|
siyah elmas |
|
142 |
General |
the black art n.
|
büyücülük |
|
143 |
General |
jet black n.
|
kara kehribar gibi parlak siyah |
|
144 |
General |
black sea region n.
|
karadeniz bölgesi |
|
145 |
General |
black widow n.
|
karadul |
|
146 |
General |
black earth n.
|
çernozyom |
|
147 |
General |
black frost n.
|
kuru soğuk |
|
148 |
General |
black pine n.
|
karaçam |
|
149 |
General |
black birch n.
|
kara kayın |
|
150 |
General |
black pearl n.
|
siyah inci |
|
151 |
General |
black letter type n.
|
gotik harfler |
|
152 |
General |
black amber n.
|
karakehribar |
|
153 |
General |
black willow n.
|
karasöğüt |
|
154 |
General |
black english n.
|
siyah ingilizcesi |
|
155 |
General |
black literature n.
|
siyah edebiyatı |
|
156 |
General |
black theater n.
|
siyah tiyatrosu |
|
157 |
General |
black holes n.
|
kara delikler |
|
158 |
General |
black sausage n.
|
bir tür domuz sosisi |
|
159 |
General |
black out n.
|
hafıza kaybı |
|
160 |
General |
black english n.
|
zenci ingilizcesi |
|
161 |
General |
black woman n.
|
siyah kadın |
|
162 |
General |
black race n.
|
zenci ırk |
|
163 |
General |
black mark n.
|
kara leke |
|
164 |
General |
black race n.
|
kara ırk |
|
165 |
General |
black-out n.
|
geçici hafıza kaybı |
|
166 |
General |
black-headed gull n.
|
karabaş martı |
|
167 |
General |
black-marketeering n.
|
karaborsacılık |
|
168 |
General |
black-headed bunting n.
|
karabaşlı kirazkuşu |
|
169 |
General |
black-necked grebe n.
|
kara boyunlu batağan |
|
170 |
General |
black-headed bunting n.
|
kara başlı çinte |
|
171 |
General |
black-eyed pea n.
|
börülce |
|
172 |
General |
black-shouldered kite n.
|
ak çaylak |
|
173 |
General |
black-and-white photography n.
|
siyah-beyaz fotoğrafçılık |
|
174 |
General |
black-winged stilt n.
|
uzunbacak |
|
175 |
General |
black-out n.
|
bilinç kaybı |
|
176 |
General |
black-eared wheatear n.
|
kara kulaklı kuyrukkakan |
|
177 |
General |
black-and-blue mark n.
|
morluk |
|
178 |
General |
ivory-black n.
|
kara |
|
179 |
General |
coal-black n.
|
kapkara |
|
180 |
General |
ivory-black n.
|
siyah |
|
181 |
General |
lesser black-backed gull n.
|
kara sırtlı martı |
|
182 |
General |
pitch-black n.
|
kapkara |
|
183 |
General |
white-winged black tern n.
|
ak kanatlı sumru |
|
184 |
General |
white-crowned black wheatear n.
|
ak tepeli kuyrukkakan |
|
185 |
General |
ivory black n.
|
fildişi siyahı |
|
186 |
General |
lamp black n.
|
is |
|
187 |
General |
lamp black n.
|
lamba isi |
|
188 |
General |
paris black n.
|
paris siyahı |
|
189 |
General |
prussiate aniline black n.
|
prusiat siyahı |
|
190 |
General |
black fingernail n.
|
kirli tırnak |
|
191 |
General |
black fingernail n.
|
kirlenmiş tırnak |
|
192 |
General |
black fingernail n.
|
pis tırnak |
|
193 |
General |
black person n.
|
zenci |
|
194 |
General |
black market ticket n.
|
karaborsa bilet |
|
195 |
General |
ultimate black belt n.
|
son siyah kuşak |
|
196 |
General |
black church n.
|
afrika kökenli amerikalı siyahların kilisesi |
|
197 |
General |
black lead n.
|
siyah kalem ucu |
|
198 |
General |
coal black n.
|
kapkara |
|
199 |
General |
black eyes n.
|
siyah gözler |
|
200 |
General |
black jacket n.
|
siyah ceket |
|
201 |
General |
black bug n.
|
kara böcek |
|
202 |
General |
black rose n.
|
siyah gül |
|
203 |
General |
black girl n.
|
siyahi kız |
|
204 |
General |
black pen n.
|
siyah tükenmez kalem |
|
205 |
General |
strong black coffee n.
|
okkalı kahve |
|
206 |
General |
black budget n.
|
gizli bütçe |
|
207 |
General |
black woman n.
|
siyahi kadın |
|
208 |
General |
short straight black hair n.
|
kısa düz siyah saç |
|
209 |
General |
black painting n.
|
kara tablolar |
|
210 |
General |
a young black man n.
|
genç bir siyah adam |
|
211 |
General |
black cumin oil n.
|
çörek otu yağı |
|
212 |
General |
black swan n.
|
siyah kuğu |
|
213 |
General |
black word n.
|
zencilerin kullandığı kelime/sözcük |
|
214 |
General |
black word n.
|
zenci kelimesi |
|
215 |
General |
poor black people n.
|
fakir siyah insanlar |
|
216 |
General |
black out n.
|
güç kesintisi |
|
217 |
General |
black out n.
|
elektrik arızası |
|
218 |
General |
black out n.
|
elektrik kesilmesi |
|
219 |
General |
black out n.
|
karanlıkta bırakma/bırakılma |
|
220 |
General |
black out n.
|
bilinç kaybı |
|
221 |
General |
black and blue n.
|
morartı |
|
222 |
General |
black-and-blue n.
|
morartı |
|
223 |
General |
black out n.
|
ışıkların sönmesi/söndürülmesi |
|
224 |
General |
an accident black spot n.
|
çok kaza olan yer |
|
225 |
General |
black ice n.
|
gizli buzlanma |
|
226 |
General |
black chocolate n.
|
siyah çikolata |
|
227 |
General |
black cattle n.
|
siyah sığır |
|
228 |
General |
black saturday n.
|
kara cumartesi |
|
229 |
General |
black-jack n.
|
korsan bayrağı |
|
230 |
General |
black-jack n.
|
deriden büyük bira kabı |
|
231 |
General |
black beer n.
|
dark bira |
|
232 |
General |
black comedy n.
|
kara mizah |
|
233 |
General |
men in black n.
|
siyah giyen adamlar |
|
234 |
General |
black sunglasses n.
|
siyah güneş gözlüğü |
|
235 |
General |
black sunglasses n.
|
koyu güneş gözlüğü |
|
236 |
General |
black sweater n.
|
siyah kazak |
|
237 |
General |
black box n.
|
nükleer silah/füze kumanda çantası |
|
238 |
General |
black church n.
|
zenci kilisesi |
|
239 |
General |
black henna tattoo n.
|
siyah kına dövmesi |
|
240 |
General |
black knight n.
|
kara şövalye |
|
241 |
General |
black gram n.
|
siyah mercimek |
|
242 |
General |
intense black n.
|
doygun siyah |
|
243 |
General |
black spiderman n.
|
siyah örümcek adam |
|
244 |
General |
black grape n.
|
kara üzüm |
|
245 |
General |
black butterfly n.
|
siyah kelebek |
|
246 |
General |
black gold n.
|
petrol |
|
247 |
General |
black eagle n.
|
siyah kartal |
|
248 |
General |
black seed n.
|
çörekotu |
|
249 |
General |
black match n.
|
siyah fitil |
|
250 |
General |
black friday n.
|
abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün |
|
251 |
General |
black sorcerer n.
|
siyah büyücü |
|
252 |
General |
black tai n.
|
tay dillerinin bir kolu |
|
253 |
General |
black tai n.
|
tai dillerinin bir kolu |
|
254 |
General |
black velvet n.
|
siyah kadife |
|
255 |
General |
non-black n.
|
siyahi olmayan kimse |
|
256 |
General |
non-black n.
|
zenci olmayan kimse |
|
257 |
General |
black cab n.
|
siyah taksi |
|
258 |
General |
black cab n.
|
(özellikle ingiltere'de yaygın olan) siyah taksi |
|
259 |
General |
black divider n.
|
siyah bölücü |
|
260 |
General |
black man n.
|
siyahi adam |
|
261 |
General |
black sea dishes n.
|
karadeniz yemekleri |
|
262 |
General |
black tree fern n.
|
yeni zelanda'ya özgü, uzun siyah gövdeli yenilebilir bir eğrelti ağacı |
|
263 |
General |
black n.
|
(satranç, dama) siyah taş |
|
264 |
General |
black n.
|
(satranç, dama) siyah taşlarla oynayan oyuncu |
|
265 |
General |
black n.
|
(bilardo) siyah top |
|
266 |
General |
black n.
|
(rulet ve benzeri kumar oyunlarında) oyuncuların eşit para bahsi yapabilecekleri renk |
|
267 |
General |
black n.
|
(eskiden ingiltere'de) yüzünü siyaha boyayarak avlanan kaçak avcı |
|
268 |
General |
black n.
|
siyah giyinen bir grubun üyesi |
|
269 |
General |
black n.
|
rahipler partisi üyesi |
|
270 |
General |
black n.
|
faşist kimse |
|
271 |
General |
black [uk] n.
|
siyah havai fişek |
|
272 |
General |
black african n.
|
siyahi afrikalı |
|
273 |
General |
black american n.
|
afroamerikan |
|
274 |
General |
black bag n.
|
doktor çantası |
|
275 |
General |
black bag n.
|
doktor ilaçları |
|
276 |
General |
black beast n.
|
sevilmeyen kimse |
|
277 |
General |
black beast n.
|
uzak durulan kimse |
|
278 |
General |
black book n.
|
içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist |
|
279 |
General |
black books n.
|
kara büyü kitabı |
|
280 |
General |
black bottom n.
|
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
|
281 |
General |
black dog [obsolete] n.
|
gümüş veya kalaydan yapılmış madeni para |
|
282 |
General |
black eye n.
|
engelleyici talihsiz olay |
|
283 |
General |
black eye n.
|
sinir bozucu şey |
|
284 |
General |
black eye n.
|
ciddi yenilgi |
|
285 |
General |
black eye n.
|
sekte |
|
286 |
General |
black eye n.
|
başarısızlık |
|
287 |
General |
black friday n.
|
bir halk faciasının yaşandığı cuma günü |
|
288 |
General |
black hand n.
|
italya'da şantaj ve şiddet uygulayan gizli bir suç örgütü |
|
289 |
General |
black look n.
|
kaşlarını çatma |
|
290 |
General |
black magician n.
|
kara büyücü |
|
291 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
kötü ruh |
|
292 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
şeytan |
|
293 |
General |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
öcü |
|
294 |
General |
black monday n.
|
tatilden sonraki ilk okul günü olan pazartesi |
|
295 |
General |
black monday [obsolete] n.
|
bazı ülkelerde tatil olan, paskalya sonrası ilk pazartesi günü |
|
296 |
General |
black nationalist n.
|
beyazlardan ayrılıp özerk siyahi topluluklarının kurulmasını savunan bir siyahi militan grubu üyesi |
|
297 |
General |
black snake n.
|
ağır bir tür kırbaç |
|
298 |
General |
black spot n.
|
tehlikeli bölge |
|
299 |
General |
black spot n.
|
zorlu alan |
|
300 |
General |
black stump [new zealand] n.
|
uzak yol |
|
301 |
General |
black swan n.
|
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay |
|
302 |
General |
black tie n.
|
(erkekler için) yarı resmi kıyafet kuralı |
|
303 |
General |
black tracker [australia] n.
|
polis için çalışan aborjin izci |
|
304 |
General |
black treacle [uk] n.
|
melas |
|
305 |
General |
black witch n.
|
kara büyücü |
|
306 |
General |
black-hander n.
|
sırbistan'da bir terör örgütü üyesi |
|
307 |
General |
black-hander n.
|
zorba |
|
308 |
General |
glossy black hair n.
|
parlak siyah saç |
|
309 |
General |
black pink n.
|
siyah pembe |
|
310 |
General |
penny black n.
|
ilk yapışkanlı posta pulu |
|
311 |
General |
black cover n.
|
siyah kapak |
|
312 |
General |
black door n.
|
siyah kapı |
|
313 |
General |
black friday n.
|
efsane cuma |
|
314 |
General |
black spot n.
|
karartı |
|
315 |
General |
spanish black n.
|
kağıdın yakılması ile elde edilen siyah pigment |
|
316 |
General |
black out v.
|
gözü kararmak |
|
317 |
General |
give somebody a black eye v.
|
gözünü morartmak |
|
318 |
General |
go on the black market v.
|
karaborsaya düşmek |
|
319 |
General |
be in the black v.
|
borcu kalmamak |
|
320 |
General |
be black in the face v.
|
çok kızmak |
|
321 |
General |
be in the black v.
|
alacaklı olmak |
|
322 |
General |
give one a black eye v.
|
bir gözünü patlatmak |
|
323 |
General |
black v.
|
karartmak |
|
324 |
General |
black out v.
|
karartma yapmak |
|
325 |
General |
black out v.
|
kısa bir süre için şuurunu kaybetmek |
|
326 |
General |
be in the black v.
|
borçlu olmamak |
|
327 |
General |
go black in the face v.
|
çok kızmak |
|
328 |
General |
make black v.
|
siyahlaştırmak |
|
329 |
General |
beat someone black and blue v.
|
birini dövüp çürükler içinde bırakmak |
|
330 |
General |
beat somebody black and blue v.
|
öldüresiye dövmek |
|
331 |
General |
beat somebody black and blue v.
|
kıyasıya dövmek |
|
332 |
General |
black v.
|
morartmak |
|
333 |
General |
black v.
|
siyahlatmak |
|
334 |
General |
give someone a black look v.
|
birine kızgın bir şekilde bakmak |
|
335 |
General |
black somebody's eye v.
|
morartmak |
|
336 |
General |
black v.
|
kararmak |
|
337 |
General |
be on the black market v.
|
kara borsaya düşmek |
|
338 |
General |
be available on the black market v.
|
kara borsaya düşmek |
|
339 |
General |
sell on the black market v.
|
kara borsada satmak |
|
340 |
General |
be sold on the black market v.
|
kara borsada satılmak |
|
341 |
General |
someone's world turn black v.
|
dünyası kararmak |
|
342 |
General |
get black and blue v.
|
mosmor olmak |
|
343 |
General |
give somebody a black eye v.
|
birinin gözünü morartmak |
|
344 |
General |
black-anneal v.
|
kara tavlamak |
|
345 |
General |
make black-and-blue v.
|
morartmak |
|
346 |
General |
turn black-and-blue v.
|
mosmor olmak |
|
347 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman yaymak |
|
348 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman çıkartmak |
|
349 |
General |
emit black smoke v.
|
siyah duman atmak |
|
350 |
General |
black out v.
|
ışıklar gitmek |
|
351 |
General |
black out v.
|
elektrikler kesilmek |
|
352 |
General |
black out v.
|
ışıklar kesilmek |
|
353 |
General |
have a black belt v.
|
siyah kuşağı olmak |
|
354 |
General |
dye the tip black v.
|
ucunu siyaha boyamak |
|
355 |
General |
black out v.
|
elektrik kesilmek |
|
356 |
General |
black out v.
|
elektrik gitmek |
|
357 |
General |
black out v.
|
bilgiyi gizlemek |
|
358 |
General |
black out v.
|
geçici olarak hafızasını kaybetmek |
|
359 |
General |
black out v.
|
sahnedeki ışıkları kapatmak |
|
360 |
General |
black out v.
|
geçici olarak bilincini kaybetmek |
|
361 |
General |
black out v.
|
okunamaması için yazının bir bölümünü karalamak |
|
362 |
General |
black out v.
|
bilincini kaybetmek |
|
363 |
General |
black out v.
|
elektrik kesintisine neden olmak |
|
364 |
General |
black out v.
|
bilgi saklamak |
|
365 |
General |
black out v.
|
elektrikleri kesmek |
|
366 |
General |
get a black eye v.
|
gözü morartılmak |
|
367 |
General |
get a black eye v.
|
gözü morarmak |
|
368 |
General |
give someone a black eye v.
|
birinin gözünü morartmak |
|
369 |
General |
black out v.
|
sansürlemek |
|
370 |
General |
paint the black v.
|
siyaha boyamak |
|
371 |
General |
black [uk] v.
|
işçi sendikası eylemi kapsamında boykot etmek |
|
372 |
General |
black (up) v.
|
siyahi rolü için yüzünü siyaha boyamak |
|
373 |
General |
black (down) v.
|
(gemi armasını) ziftle veya siyah yağ ile kaplamak |
|
374 |
General |
black-bottom v.
|
black bottom dansı yapmak |
|
375 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla boyamak |
|
376 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla ovmak |
|
377 |
General |
black up v.
|
siyah makyaj yapmak |
|
378 |
General |
black-flag v.
|
(araba yarışlarında) siyah bayrak göstermek |
|
379 |
General |
black adj.
|
yağız (at) |
|
380 |
General |
black adj.
|
sütsüz (kahve) |
|
381 |
General |
black adj.
|
pis |
|
382 |
General |
black adj.
|
kızgın |
|
383 |
General |
black and blue all over adj.
|
mosmor |
|
384 |
General |
as black as adj.
|
kadar siyah |
|
385 |
General |
as black as coal adj.
|
kömür gibi |
|
386 |
General |
as black as coal adj.
|
kirli |
|
387 |
General |
inky black adj.
|
siyah mürekkepli |
|
388 |
General |
as black as pitch adj.
|
zift gibi |
|
389 |
General |
black adj.
|
uğursuz |
|
390 |
General |
as black as soot adj.
|
kirli |
|
391 |
General |
black as ebony adj.
|
abanoz gibi |
|
392 |
General |
coal black adj.
|
simsiyah |
|
393 |
General |
black backed adj.
|
siyah sırtlı |
|
394 |
General |
as black as pitch adj.
|
simsiyah |
|
395 |
General |
black adj.
|
kirli |
|
396 |
General |
black adj.
|
kasvetli |
|
397 |
General |
black as soot adj.
|
simsiyah |
|
398 |
General |
black adj.
|
dargın |
|
399 |
General |
black and white adj.
|
aklı karalı |
|
400 |
General |
black as soot adj.
|
kapkara |
|
401 |
General |
black as soot adj.
|
kömür gibi |
|
402 |
General |
coal-black adj.
|
kömür gibi |
|
403 |
General |
jet-black adj.
|
simsiyah |
|
404 |
General |
jet-black adj.
|
kapkara |
|
405 |
General |
pitch-black adj.
|
zifiri |
|
406 |
General |
black hearted adj.
|
fena |
|
407 |
General |
black hearted adj.
|
kötücül |
|
408 |
General |
black hearted adj.
|
ahlaksız |
|
409 |
General |
black hearted adj.
|
kötü |
|
410 |
General |
black hearted adj.
|
kötü huylu |
|
411 |
General |
black hearted adj.
|
kötü kalpli |
|
412 |
General |
jet-black adj.
|
kuzguni kara |
|
413 |
General |
black-haired adj.
|
koyu saçlı |
|
414 |
General |
dressed in black tights adj.
|
siyah tayt giymiş |
|
415 |
General |
black haired adj.
|
siyah saçlı |
|
416 |
General |
black and blue adj.
|
siyah-mavi |
|
417 |
General |
black-and-blue adj.
|
siyah-mavi |
|
418 |
General |
black-and-blue adj.
|
çürümüş |
|
419 |
General |
black-and-blue adj.
|
mosmor |
|
420 |
General |
black-and-blue adj.
|
morarmış |
|
421 |
General |
black-and-blue adj.
|
çürük |
|
422 |
General |
black coated adj.
|
siyahlar giymiş |
|
423 |
General |
black adj.
|
karalayıcı |
|
424 |
General |
black eyed adj.
|
siyah gözlü |
|
425 |
General |
with black eyes adj.
|
siyah gözlü |
|
426 |
General |
non-black adj.
|
siyahi olmayanlarla ilgili |
|
427 |
General |
jet black adj.
|
kapkara |
|
428 |
General |
black adj.
|
(kayak pisti) siyah |
|
429 |
General |
black adj.
|
iç karartıcı |
|
430 |
General |
black adj.
|
hicivli |
|
431 |
General |
black adj.
|
öfkeli |
|
432 |
General |
black adj.
|
somurtkan |
|
433 |
General |
black adj.
|
onursuz |
|
434 |
General |
black adj.
|
(istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan |
|
435 |
General |
black adj.
|
çok gizli |
|
436 |
General |
black adj.
|
talihsiz |
|
437 |
General |
black adj.
|
felaket |
|
438 |
General |
black adj.
|
vahim |
|
439 |
General |
black adj.
|
feci |
|
440 |
General |
black adj.
|
felaket getiren |
|
441 |
General |
black adj.
|
yasadışı |
|
442 |
General |
black adj.
|
etik olmayan |
|
443 |
General |
black adj.
|
şeytani |
|
444 |
General |
black adj.
|
etrafı siyah nesnelerle kaplı |
|
445 |
General |
black adj.
|
siyah nesnelerle karartılmış |
|
446 |
General |
black adj.
|
esmer |
|
447 |
General |
black adj.
|
(politika) rahiplerle ilgili |
|
448 |
General |
black adj.
|
ışıksız |
|
449 |
General |
black adj.
|
loş |
|
450 |
General |
black adj.
|
siyah bir nesnenin sembolik kullanımıyla onursuzluk ifade eden |
|
451 |
General |
black adj.
|
aşırı |
|
452 |
General |
black adj.
|
son derece |
|
453 |
General |
black adj.
|
harita veya tabloda istenmeyen bir durumu belirtmek için siyahla işaretli |
|
454 |
General |
black adj.
|
köklü |
|
455 |
General |
black adj.
|
onaylamış |
|
456 |
General |
black adj.
|
yerleşmiş |
|
457 |
General |
black adj.
|
mutlak |
|
458 |
General |
black adj.
|
ışığı tamamen absorbe eden |
|
459 |
General |
black adj.
|
karanlık ve renksiz |
|
460 |
General |
black adj.
|
gayrimeşru |
|
461 |
General |
black adj.
|
rezil |
|
462 |
General |
black adj.
|
kasten zararlı |
|
463 |
General |
black adj.
|
affedilemez |
|
464 |
General |
black-and-tan adj.
|
hem beyaz hem siyahilerin uğrak yeri olan |
|
465 |
General |
black-and-white adj.
|
yazılı |
|
466 |
General |
black-and-white adj.
|
basılı |
|
467 |
General |
black-and-white adj.
|
beyaz zemin üstünde siyah yazılı |
|
468 |
General |
black-and-white adj.
|
iyi ve kötü olarak birbirinden net çizgilerle ayrılmış |
|
469 |
General |
black-and-white adj.
|
net bir şekilde belirlenmiş |
|
470 |
General |
black-tie adj.
|
erkeklerin yarı resmi giymesini gerektiren |
|
471 |
General |
black-a-vised [uk] adj.
|
esmer |
|
472 |
General |
black-a-viced adj.
|
esmer |
|
473 |
General |
black-barred adj.
|
siyah şeritli |
|
474 |
General |
black-browed adj.
|
kasvetli |
|
475 |
General |
black-browed adj.
|
tehdit edici |
|
476 |
General |
black-browed adj.
|
yasaklayıcı |
|
477 |
General |
black-coated [uk] adj.
|
beyaz yakalı |
|
478 |
General |
black-coated adj.
|
siyah kaplı |
|
479 |
General |
black-eyed adj.
|
kara gözlü |
|
480 |
General |
black-faced adj.
|
karanlık bir yönü olan |
|
481 |
General |
black-faced adj.
|
karanlık yüzlü |
|
482 |
General |
black-gray adj.
|
koyu gri |
|
483 |
General |
black-grey adj.
|
koyu gri |
|
484 |
General |
black-letter adj.
|
siyah harflerle yazılmış |
|
485 |
General |
black-letter adj.
|
siyah harflerle basılmış |
|
486 |
General |
black-letter adj.
|
eski kitapları inceleyen |
|
487 |
General |
black-letter adj.
|
eski moda |
|
488 |
General |
black-letter adj.
|
takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlere ait |
|
489 |
General |
black-letter adj.
|
takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlerle ilgili |
|
490 |
General |
black-marked adj.
|
siyah işaretli |
|
491 |
General |
black-mouthed adj.
|
ağzı pis |
|
492 |
General |
black-mouthed adj.
|
iftiracı |
|
493 |
General |
black-on-black adj.
|
yalnızca siyahilerle ilgili |
|
494 |
General |
black-on-black adj.
|
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren |
|
495 |
General |
blue black adj.
|
siyahımsı mavi renkte |
|
496 |
General |
blue-black adj.
|
çok koyu renkte |
|
497 |
General |
blue-black adj.
|
maviye çalan siyah renkte |
|
498 |
General |
brown-black adj.
|
kahverengiye çalan siyah renkte |
|
499 |
General |
brownish-black adj.
|
kahverengiye çalan siyah renkte |
|
500 |
General |
inky-black adj.
|
mürekkep karası |
|