black- - Turkish English Dictionary

black-

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "black-" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
black sheep n. yüz karası
There's a black sheep in every flock.
Her toplulukta bir yüz karası vardır.

More Sentences
black adj. siyahi
Thousands, mostly black agricultural labourers, are also robbed of their jobs and driven from their houses.
Çoğunluğu siyahi tarım işçisi olan binlerce kişi de işlerinden oldu ve evlerinden sürüldü.

More Sentences
jet black adj. simsiyah
She had jet black hair.
Onun simsiyah saçı vardı.

More Sentences
black adj. kara
Every week a 25 litre drum was taken away and the chef was given GBP 5, part of the black economy.
Her hafta 25 litrelik bir bidon alınıyor ve şefe kara ekonominin bir parçası olan 5 Sterlin veriliyor.

More Sentences
black adj. siyah
Thousands of black farmers have lost their jobs and their homes and the farms are unworkable.
Binlerce siyah çiftçi işlerini ve evlerini kaybetti ve çiftlikler çalışamaz durumda.

More Sentences
General
black sheep n. kara koyun
There's a black sheep in every flock.
Her sürünün içinde bir kara koyun vardır.

More Sentences
black market n. karaborsa
The black market in hard currency was reborn.
Döviz karaborsası yeniden doğdu.

More Sentences
black cat n. kara kedi
A black cat is eating a white mouse.
Kara kedi beyaz bir fare yiyor.

More Sentences
the black sea n. karadeniz
We have heard on the news that a Russian commercial airliner has crashed into the Black Sea.
Haberlerde bir Rus ticari uçağının Karadeniz'e düştüğünü duyduk.

More Sentences
black n. siyah giysi
I often wear black clothes.
Sıklıkla siyah giysiler giyerim.

More Sentences
black eye n. morarmış göz
Tom said nothing about Mary's black eye.
Tom, Mary'nin morarmış gözü hakkında hiçbir şey demedi.

More Sentences
black spot n. kara nokta
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa yollarındaki kara noktalar aynı zamanda bu en hassas kullanıcı grubu için de kara noktalardır.

More Sentences
black eye n. siyah göz
I have black eyes.
Siyah gözlerim var.

More Sentences
black and white n. siyah beyaz resim
Tom has a lot of black and white pictures of his grandparents.
Tom'un büyükanne ve büyükbabasının bir sürü siyah beyaz resmi var.

More Sentences
black death n. veba
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.

More Sentences
black belt n. judo siyah kuşak
Tom has a black belt in judo.
Tom'un judoda siyah kuşağı var.

More Sentences
black tie n. kravat
I plan to wear a black tie.
Siyah kravat takmayı planlıyorum.

More Sentences
black list n. kara liste
This being so, the report's recommendation that there should be no black lists or new databases is pure hypocrisy.
Hal böyleyken, raporun kara liste ya da yeni veri tabanları olmaması yönündeki tavsiyesi tam bir ikiyüzlülüktür.

More Sentences
black hole n. kara delik
Therefore the fusion budget is a financial black hole in pursuit of an ever-receding holy grail of fusion energy.
Bu nedenle füzyon bütçesi, füzyon enerjisinin sürekli uzaklaşan kutsal kasesi peşinde koşan finansal bir kara deliktir.

More Sentences
black pepper n. karabiber
Tom thought Mary knew where to buy black pepper.
Tom, Mary'nin karabiberin nereden alınacağını bildiğini düşündü.

More Sentences
black magic n. kara büyü
I heard you're a black magic witch doctor.
Senin kara büyü büyücüsü olduğunu duydum.

More Sentences
black coffee n. koyu kahve
He always drinks black coffee.
O her zaman koyu kahve içer.

More Sentences
black cat n. siyah kedi
Tom shivered when he saw the black cat.
Tom siyah kediyi gördüğünde ürperdi.

More Sentences
black hair n. siyah saç
Tom and I both have black hair.
Tom ve benim ikimizin de siyah saçı var.

More Sentences
black t-shirt n. siyah tişört
All the students were wearing black T-shirts.
Bütün öğrenciler siyah tişört giyiyordu.

More Sentences
black smoke n. siyah duman
Black smoke was pouring out the windows.
Pencerelerden siyah duman geliyordu.

More Sentences
black spot n. kör nokta
The black spots on European roads are also black spots for this group of most vulnerable users.
Avrupa karayolları üzerindeki kör noktalar, en savunmasız kullanıcılardan oluşan bu grup için de kör noktalardır.

More Sentences
black friday n. kara cuma
Tom bought a plasma TV on Black Friday.
Tom Kara Cuma'da bir plazma TV satın aldı.

More Sentences
black dog n. siyah köpek
That black dog is looking at that white cat.
Şu siyah köpek şu beyaz kediye bakıyor.

More Sentences
black hat n. siyah şapka
Tom often wears a black hat.
Tom sık sık siyah şapka takar.

More Sentences
black n. siyah kalem
I want a blue pen, a red one and a black one.
Bir mavi, bir kırmızı, bir de siyah kalem istiyorum.

More Sentences
turn black v. kararmak
If your tongue turns black, you should probably see a doctor.
Eğer diliniz kararırsa, muhtemelen bir doktora görünmelisiniz.

More Sentences
black out v. karartmak
Today, some websites are blacked out to protest against SOPA and PIPA.
Bugün bazı web siteleri SOPA ve PIPA'yı protesto etmek için karartılmıştır.

More Sentences
black v. siyaha boyamak
Tom has dyed his hair black for years.
Tom yıllardır saçını siyaha boyadı.

More Sentences
black out v. bayılmak
I must have blacked out.
Bayılmış olmalıyım.

More Sentences
black adj. sade (kahve)
Do you still drink your coffee black?
Kahveni hâlâ sade mi içiyorsun?

More Sentences
black adj. karanlık
Unfortunately, recent employment statistics for the European Union paint a very black picture.
Ne yazık ki Avrupa Birliği'nin son istihdam istatistikleri çok karanlık bir tablo çiziyor.

More Sentences
black adj. morarmış
I have a black eye.
Gözüm morardı.

More Sentences
black adj. kötü
Why does he look black?
O, niçin kötü görünüyor?

More Sentences
black adj. koyu
A lot of people drink coffee black with sugar.
Bir sürü insan şekerli koyu kahve içer.

More Sentences
black adj. zenci
Tom is black.
Tom zenci.

More Sentences
pitch-black adj. zifiri karanlık
The darkness around us was pitch-black.
Etrafımız zifiri karanlıktı.

More Sentences
(someone) with black hair adj. siyah saçlı
There was a beautiful woman with black hair in the park.
Parkta siyah saçlı güzel bir kadın vardı.

More Sentences
black and blue adj. çürük
Two high school boys beat Tom black and blue.
İki lise öğrecisi, Tom'u dövüp çürükler içerisinde bıraktılar.

More Sentences
black adj. siyahlar içinde
I saw a woman in black.
Siyahlar içinde bir kadın gördüm.

More Sentences
black adj. (grup) siyah giyimli
The girl in the red dress ignored the man dressed in black and called a friend on her cellphone.
Kırmızı elbiseli kız siyah giyimli adamı görmezden geldi ve cep telefonundan bir arkadaşını aradı.

More Sentences
Common Usage
black cabbage n. kara lahana
black person n. siyahi
General
black diamond n. karaelmas
black swan n. kara kuğu
black grouse n. kayıntavuğu
black money n. kara para
black thorn n. kara çalı
black body n. kara gövde
eastern black sea n. doğu karadeniz
black pea n. karaburçak
black sesame n. çörek otu
carbon black n. karbon siyahı
black oak n. kara meşe
the black art n. büyü
black cherry juice n. vişne suyu
black plague n. kara veba
american black bear n. amerikan siyah ayısı
black game n. kayıntavuğu
black mark n. alınkarası
black and blue spot n. morartı
white winged black tern n. ak kanatlı deniz kırlangıcı
black book n. kara listedekilerin kayıtlı olduğu defter
black economy n. kayıtdışılık
black peat n. kara turba
welsh black n. gal sığırı
black magic n. kötü bir amaç için yapılan büyü
black bogy n. karakoncolos
little black ant n. küçük siyah karınca
black english in literature n. edebiyatta siyah ingilizcesi
black racer n. karayılan
interest in black n. cari faiz
black eye n. kara leke
black goby n. karakayabalığı
coal black n. kömür karası
lamp black n. karbon karası
black sea coast  n. karadeniz kıyısı 
carbon black n. lamba isi
black stork n. siyah leylek
black spot n. siyah nokta
black kite n. kara çaylak
black stork n. kara leylek
caucasian black grouse n. huş tavuğu
black eagle n. karakuş
black redstart n. kara kızılkuyruk
black tern n. kara sumru
black and white n. yazı
black belt n. kara kuşak
black lead n. grafit
black strap molasses n. son melas
black destiny n. kara yazgı
black mass n. şeytana tapınma ayini
black n. siyah boya
black lemur n. akumba
black cock n. siyah keklik
black grouse n. orman tavuğu
black mulberry n. karadut
black widow n. zehirli örümcek
black bread n. çavdar ekmeği
black art n. büyü
black cherry n. vişne
black letter n. gotik matbaa harfi
black power n. siyah gücü
black spot n. siyahlık
carbon black n. is
mountain black snake n. kara yılan
black news n. kara haber
black cumin n. çörek otu
black muslims n. siyah müslümanlar
black woodpecker n. kara ağaçkakan
a black eye n. morarmış göz
black marketeer n. karaborsacı
black powder n. karabarut
black humour n. kara mizah
black leopard n. siyah pars
black flag n. korsan bayrağı
black tie n. smokin
black race n. siyah ırk
black walnut n. karaceviz
black bile n. melankoli
black nationalism n. siyah milliyetçiliği
soot black n. is karası
black tie n. siyah papyon kravat
black lamp n. is siyahı
black n. is
black book n. kara kitap
black bear n. kara ayı
asiatic black bear n. asya siyah ayısı
black sea n. karadeniz
black rhinoceros n. afrika gergedanı
black stork n. karaleylek
black birch n. kara huş
black pea n. küşne
black donkey n. karakaçan
black frost n. ayaz
black diamond n. siyah elmas
the black art n. büyücülük
jet black n. kara kehribar gibi parlak siyah
black sea region n. karadeniz bölgesi
black widow n. karadul
black earth n. çernozyom
black frost n. kuru soğuk
black pine n. karaçam
black birch n. kara kayın
black pearl n. siyah inci
black letter type n. gotik harfler
black amber n. karakehribar
black willow n. karasöğüt
black english n. siyah ingilizcesi
black literature n. siyah edebiyatı
black theater n. siyah tiyatrosu
black holes n. kara delikler
black sausage n. bir tür domuz sosisi
black out n. hafıza kaybı
black english n. zenci ingilizcesi
black woman n. siyah kadın
black race n. zenci ırk
black mark n. kara leke
black race n. kara ırk
black-out n. geçici hafıza kaybı
black-headed gull n. karabaş martı
black-marketeering n. karaborsacılık
black-headed bunting n. karabaşlı kirazkuşu
black-necked grebe n. kara boyunlu batağan
black-headed bunting n. kara başlı çinte
black-eyed pea n. börülce
black-shouldered kite n. ak çaylak
black-and-white photography n. siyah-beyaz fotoğrafçılık
black-winged stilt n. uzunbacak
black-out n. bilinç kaybı
black-eared wheatear n. kara kulaklı kuyrukkakan
black-and-blue mark n. morluk
ivory-black n. kara
coal-black n. kapkara
ivory-black n. siyah
lesser black-backed gull n. kara sırtlı martı
pitch-black n. kapkara
white-winged black tern n. ak kanatlı sumru
white-crowned black wheatear n. ak tepeli kuyrukkakan
ivory black n. fildişi siyahı
lamp black n. is
lamp black n. lamba isi
paris black n. paris siyahı
prussiate aniline black n. prusiat siyahı
black fingernail n. kirli tırnak
black fingernail n. kirlenmiş tırnak
black fingernail n. pis tırnak
black person n. zenci
black market ticket n. karaborsa bilet
ultimate black belt n. son siyah kuşak
black church n. afrika kökenli amerikalı siyahların kilisesi
black lead n. siyah kalem ucu
coal black n. kapkara
black eyes n. siyah gözler
black jacket n. siyah ceket
black bug n. kara böcek
black rose n. siyah gül
black girl n. siyahi kız
black pen n. siyah tükenmez kalem
strong black coffee n. okkalı kahve
black budget n. gizli bütçe
black woman n. siyahi kadın
short straight black hair n. kısa düz siyah saç
black painting n. kara tablolar
a young black man n. genç bir siyah adam
black cumin oil n. çörek otu yağı
black swan n. siyah kuğu
black word n. zencilerin kullandığı kelime/sözcük
black word n. zenci kelimesi
poor black people n. fakir siyah insanlar
black out n. güç kesintisi
black out n. elektrik arızası
black out n. elektrik kesilmesi
black out n. karanlıkta bırakma/bırakılma
black out n. bilinç kaybı
black and blue n. morartı
black-and-blue n. morartı
black out n. ışıkların sönmesi/söndürülmesi
an accident black spot n. çok kaza olan yer
black ice n. gizli buzlanma
black chocolate n. siyah çikolata
black cattle n. siyah sığır
black saturday n. kara cumartesi
black-jack n. korsan bayrağı
black-jack n. deriden büyük bira kabı
black beer n. dark bira
black comedy n. kara mizah
men in black n. siyah giyen adamlar
black sunglasses n. siyah güneş gözlüğü
black sunglasses n. koyu güneş gözlüğü
black sweater n. siyah kazak
black box n. nükleer silah/füze kumanda çantası
black church n. zenci kilisesi
black henna tattoo n. siyah kına dövmesi
black knight n. kara şövalye
black gram n. siyah mercimek
intense black n. doygun siyah
black spiderman n. siyah örümcek adam
black grape n. kara üzüm
black butterfly n. siyah kelebek
black gold n. petrol
black eagle n. siyah kartal
black seed n. çörekotu
black match n. siyah fitil
black friday n. abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün
black sorcerer n. siyah büyücü
black tai n. tay dillerinin bir kolu
black tai n. tai dillerinin bir kolu
black velvet n. siyah kadife
non-black n. siyahi olmayan kimse
non-black n. zenci olmayan kimse
black cab n. siyah taksi
black cab n. (özellikle ingiltere'de yaygın olan) siyah taksi
black divider n. siyah bölücü
black man n. siyahi adam
black sea dishes n. karadeniz yemekleri
black tree fern n. yeni zelanda'ya özgü, uzun siyah gövdeli yenilebilir bir eğrelti ağacı
black n. (satranç, dama) siyah taş
black n. (satranç, dama) siyah taşlarla oynayan oyuncu
black n. (bilardo) siyah top
black n. (rulet ve benzeri kumar oyunlarında) oyuncuların eşit para bahsi yapabilecekleri renk
black n. (eskiden ingiltere'de) yüzünü siyaha boyayarak avlanan kaçak avcı
black n. siyah giyinen bir grubun üyesi
black n. rahipler partisi üyesi
black n. faşist kimse
black [uk] n. siyah havai fişek
black african n. siyahi afrikalı
black american n. afroamerikan
black bag n. doktor çantası
black bag n. doktor ilaçları
black beast n. sevilmeyen kimse
black beast n. uzak durulan kimse
black book n. içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist
black books n. kara büyü kitabı
black bottom n. 1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans
black dog [obsolete] n. gümüş veya kalaydan yapılmış madeni para
black eye n. engelleyici talihsiz olay
black eye n. sinir bozucu şey
black eye n. ciddi yenilgi
black eye n. sekte
black eye n. başarısızlık
black friday n. bir halk faciasının yaşandığı cuma günü
black hand n. italya'da şantaj ve şiddet uygulayan gizli bir suç örgütü
black look n. kaşlarını çatma
black magician n. kara büyücü
black man [dialect] [obsolete] n. kötü ruh
black man [dialect] [obsolete] n. şeytan
black man [dialect] [obsolete] n. öcü
black monday n. tatilden sonraki ilk okul günü olan pazartesi
black monday [obsolete] n. bazı ülkelerde tatil olan, paskalya sonrası ilk pazartesi günü
black nationalist n. beyazlardan ayrılıp özerk siyahi topluluklarının kurulmasını savunan bir siyahi militan grubu üyesi
black snake n. ağır bir tür kırbaç
black spot n. tehlikeli bölge
black spot n. zorlu alan
black stump [new zealand] n. uzak yol
black swan n. imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay
black tie n. (erkekler için) yarı resmi kıyafet kuralı
black tracker [australia] n. polis için çalışan aborjin izci
black treacle [uk] n. melas
black witch n. kara büyücü
black-hander n. sırbistan'da bir terör örgütü üyesi
black-hander n. zorba
glossy black hair n. parlak siyah saç
black pink n. siyah pembe
penny black n. ilk yapışkanlı posta pulu
black cover n. siyah kapak
black door n. siyah kapı
black friday n. efsane cuma
black spot n. karartı
spanish black n. kağıdın yakılması ile elde edilen siyah pigment
black out v. gözü kararmak
give somebody a black eye v. gözünü morartmak
go on the black market v. karaborsaya düşmek
be in the black v. borcu kalmamak
be black in the face v. çok kızmak
be in the black v. alacaklı olmak
give one a black eye v. bir gözünü patlatmak
black v. karartmak
black out v. karartma yapmak
black out v. kısa bir süre için şuurunu kaybetmek
be in the black v. borçlu olmamak
go black in the face v. çok kızmak
make black v. siyahlaştırmak
beat someone black and blue v. birini dövüp çürükler içinde bırakmak
beat somebody black and blue v. öldüresiye dövmek
beat somebody black and blue v. kıyasıya dövmek
black v. morartmak
black v. siyahlatmak
give someone a black look v. birine kızgın bir şekilde bakmak
black somebody's eye v. morartmak
black v. kararmak
be on the black market v. kara borsaya düşmek
be available on the black market v. kara borsaya düşmek
sell on the black market v. kara borsada satmak
be sold on the black market v. kara borsada satılmak
someone's world turn black v. dünyası kararmak
get black and blue v. mosmor olmak
give somebody a black eye v. birinin gözünü morartmak
black-anneal v. kara tavlamak
make black-and-blue v. morartmak
turn black-and-blue v. mosmor olmak
emit black smoke v. siyah duman yaymak
emit black smoke v. siyah duman çıkartmak
emit black smoke v. siyah duman atmak
black out v. ışıklar gitmek
black out v. elektrikler kesilmek
black out v. ışıklar kesilmek
have a black belt v. siyah kuşağı olmak
dye the tip black v. ucunu siyaha boyamak
black out v. elektrik kesilmek
black out v. elektrik gitmek
black out v. bilgiyi gizlemek
black out v. geçici olarak hafızasını kaybetmek
black out v. sahnedeki ışıkları kapatmak
black out v. geçici olarak bilincini kaybetmek
black out v. okunamaması için yazının bir bölümünü karalamak
black out v. bilincini kaybetmek
black out v. elektrik kesintisine neden olmak
black out v. bilgi saklamak
black out v. elektrikleri kesmek
get a black eye v. gözü morartılmak
get a black eye v. gözü morarmak
give someone a black eye v. birinin gözünü morartmak
black out v. sansürlemek
paint the black v. siyaha boyamak
black [uk] v. işçi sendikası eylemi kapsamında boykot etmek
black (up) v. siyahi rolü için yüzünü siyaha boyamak
black (down) v. (gemi armasını) ziftle veya siyah yağ ile kaplamak
black-bottom v. black bottom dansı yapmak
black lead v. siyah kurşunla boyamak
black lead v. siyah kurşunla ovmak
black up v. siyah makyaj yapmak
black-flag v. (araba yarışlarında) siyah bayrak göstermek
black adj. yağız (at)
black adj. sütsüz (kahve)
black adj. pis
black adj. kızgın
black and blue all over adj. mosmor
as black as adj. kadar siyah
as black as coal adj. kömür gibi
as black as coal adj. kirli
inky black adj. siyah mürekkepli
as black as pitch adj. zift gibi
black adj. uğursuz
as black as soot adj. kirli
black as ebony adj. abanoz gibi
coal black adj. simsiyah
black backed adj. siyah sırtlı
as black as pitch adj. simsiyah
black adj. kirli
black adj. kasvetli
black as soot adj. simsiyah
black adj. dargın
black and white adj. aklı karalı
black as soot adj. kapkara
black as soot adj. kömür gibi
coal-black adj. kömür gibi
jet-black adj. simsiyah
jet-black adj. kapkara
pitch-black adj. zifiri
black hearted adj. fena
black hearted adj. kötücül
black hearted adj. ahlaksız
black hearted adj. kötü
black hearted adj. kötü huylu
black hearted adj. kötü kalpli
jet-black adj. kuzguni kara
black-haired adj. koyu saçlı
dressed in black tights adj. siyah tayt giymiş
black haired adj. siyah saçlı
black and blue adj. siyah-mavi
black-and-blue adj. siyah-mavi
black-and-blue adj. çürümüş
black-and-blue adj. mosmor
black-and-blue adj. morarmış
black-and-blue adj. çürük
black coated adj. siyahlar giymiş
black adj. karalayıcı
black eyed adj. siyah gözlü
with black eyes adj. siyah gözlü
non-black adj. siyahi olmayanlarla ilgili
jet black adj. kapkara
black adj. (kayak pisti) siyah
black adj. iç karartıcı
black adj. hicivli
black adj. öfkeli
black adj. somurtkan
black adj. onursuz
black adj. (istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan
black adj. çok gizli
black adj. talihsiz
black adj. felaket
black adj. vahim
black adj. feci
black adj. felaket getiren
black adj. yasadışı
black adj. etik olmayan
black adj. şeytani
black adj. etrafı siyah nesnelerle kaplı
black adj. siyah nesnelerle karartılmış
black adj. esmer
black adj. (politika) rahiplerle ilgili
black adj. ışıksız
black adj. loş
black adj. siyah bir nesnenin sembolik kullanımıyla onursuzluk ifade eden
black adj. aşırı
black adj. son derece
black adj. harita veya tabloda istenmeyen bir durumu belirtmek için siyahla işaretli
black adj. köklü
black adj. onaylamış
black adj. yerleşmiş
black adj. mutlak
black adj. ışığı tamamen absorbe eden
black adj. karanlık ve renksiz
black adj. gayrimeşru
black adj. rezil
black adj. kasten zararlı
black adj. affedilemez
black-and-tan adj. hem beyaz hem siyahilerin uğrak yeri olan
black-and-white adj. yazılı
black-and-white adj. basılı
black-and-white adj. beyaz zemin üstünde siyah yazılı
black-and-white adj. iyi ve kötü olarak birbirinden net çizgilerle ayrılmış
black-and-white adj. net bir şekilde belirlenmiş
black-tie adj. erkeklerin yarı resmi giymesini gerektiren
black-a-vised [uk] adj. esmer
black-a-viced adj. esmer
black-barred adj. siyah şeritli
black-browed adj. kasvetli
black-browed adj. tehdit edici
black-browed adj. yasaklayıcı
black-coated [uk] adj. beyaz yakalı
black-coated adj. siyah kaplı
black-eyed adj. kara gözlü
black-faced adj. karanlık bir yönü olan
black-faced adj. karanlık yüzlü
black-gray adj. koyu gri
black-grey adj. koyu gri
black-letter adj. siyah harflerle yazılmış
black-letter adj. siyah harflerle basılmış
black-letter adj. eski kitapları inceleyen
black-letter adj. eski moda
black-letter adj. takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlere ait
black-letter adj. takvimde kırmızıyla işaretlenmemiş günlerle ilgili
black-marked adj. siyah işaretli
black-mouthed adj. ağzı pis
black-mouthed adj. iftiracı
black-on-black adj. yalnızca siyahilerle ilgili
black-on-black adj. iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren
blue black adj. siyahımsı mavi renkte
blue-black adj. çok koyu renkte
blue-black adj. maviye çalan siyah renkte
brown-black adj. kahverengiye çalan siyah renkte
brownish-black adj. kahverengiye çalan siyah renkte
inky-black adj. mürekkep karası

Meanings of "black-" with other terms in English Turkish Dictionary : 7 result(s)

Turkish English
General
black bottom dansı yapmak black-bottom v.
Religious
tibet budizmi'nde black hat tarikatının lideri karmapa n.
Geography
black elk dağı harney peak n.
kuzey karolina'nın batı kısmında uzanan black sıradağları'nda yer alan bir dağ mount mitchell n.
black hills sıradağları'nın parçası olan bir dağ mount rushmore n.
Music
akustik black metal acoustic black metal n.
black-metal türünde müzik yapan black metal adj.