değil

Meanings of "değil" in English Turkish Dictionary : 17 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	değil	is not v.
Now, this is not all that simple because it is not only the price that is decisive. Şimdi bu o kadar da basit değil çünkü belirleyici olan sadece fiyat değil. More Sentences
2	Common Usage	değil	isn't v.
When it comes to marketing your business, social media isn't just fun and games. İşinizi pazarlamak söz konusu olduğunda, sosyal medya sadece eğlence ve oyun için değildir. More Sentences
General
3	General	değil	no interj.
Products of vaccinated animals are no less safe than those of non-vaccinated animals. Aşılanmış hayvanların ürünleri aşılanmamış hayvanların ürünlerinden daha az güvenli değildir. More Sentences
Colloquial
4	Colloquial	değil	ain't (is not) expr.
This ain't normal. Bu normal değil. More Sentences
Common Usage
5	Common Usage	değil	not adv.
General
6	General	değil	non- pref.
7	General	değil	un- pref.
8	General	değil	tain't (it ain't) expr.
9	General	değil	tain't (it ain't) expr.
10	General	değil	nys [obsolete] v.
11	General	değil	nat [dialect] adv.
12	General	değil	noght [obsolete] adv.
13	General	değil	nought [obsolete] adv.
14	General	değil	nath [obsolete] interj.
Speaking
15	Speaking	değil	hain't [dialect] abrev.
Linguistics
16	Linguistics	değil	haint abrev.
Archaic
17	Archaic	değil	naught adv.

Meanings of "değil" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	adil değil	unfair adj.
To blame fishermen alone for environmental damage is both unfair and wrong. Çevresel zararlar için sadece balıkçıları suçlamak hem adil değil hem de yanlıştır. More Sentences
2	Common Usage	fazla değil	not much interj.
It is more than just nothing, but it is not much more than a pebble. Bir hiçten daha fazlasıdır ancak bir çakıl taşından çok daha fazlası değildir. More Sentences
General
3	General	şaka değil	be no joke v.
It is no joke. Bu bir şaka değil. More Sentences
4	General	mevcut değil	not available adj.
Reliable migration tests in respect of phthalates are not available, however. Ancak ftalatlara ilişkin güvenilir göç testleri mevcut değildir. More Sentences
5	General	aktif değil	inactive adj.
This volcano has been inactive for hundreds of years. Bu yanardağ yüzlerce yıldır aktif değil. More Sentences
6	General	müsait değil	unavailable adj.
The mayor is unavailable at the moment. Belediye başkanı şu anda müsait değil. More Sentences
7	General	net değil	not clear adj.
It is not clear whether it was an explosion or whether the aeroplane was accidentally shot down by the Ukrainian army. Bunun bir patlama mı olduğu yoksa uçağın Ukrayna ordusu tarafından yanlışlıkla mı düşürüldüğü net değil. More Sentences
8	General	yeterli değil	inadequate adj.
The funds appropriated are not sufficient and the staffing is certainly inadequate. Ayrılan fonlar yeterli değildir ve personel sayısı da kesinlikle yetersizdir. More Sentences
9	General	yeterli değil	insufficient adj.
It is insufficient to reduce the weekly driving time, which is currently set at 56 hours, to 45 hours. Halihazırda 56 saat olarak belirlenen haftalık sürüş süresinin 45 saate indirilmesi yeterli değildir. More Sentences
10	General	yerinde değil	out of position adj.
Tom is out of position. Tom yerinde değil. More Sentences
11	General	fena değil	not half bad adj.
The stew was not half bad. Güveç fena değildi. More Sentences
12	General	farkında değil	unaware adj.
You are unaware of the chaotic and tragic situation in Iraq, caused by governments friendly to you. Irak'ta size dost hükûmetler tarafından yaratılan kaotik ve trajik durumun farkında değilsiniz. More Sentences
13	General	müsait değil	not available adj.
The doctor is not available now. Doktor şimdi müsait değil. More Sentences
14	General	dahil değil	not included adj.
In 1999, we had 7 murders and that does not include the Omagh bomb where 29 were killed and 300 injured. 1999 yılında 7 cinayet işlendi ve bu sayıya 29 kişinin öldüğü ve 300 kişinin yaralandığı Omagh bombası dahil değildir. More Sentences
15	General	dahil değil	excluded adj.
This excludes extraordinary earthquake related fiscal expenditures, amounting to about 1%% of GDP. GSYH’nin yaklaşık %1%’si tutarında olan, depremle ilgili olağanüstü bütçe harcamaları buna dahil değildir. More Sentences
16	General	iyi değil	not good adj.
In our opinion the indiscriminate nature of this amendment is not good. Bize göre bu değişikliğin ayrım gözetmeyen yapısı iyi değildir. More Sentences
17	General	adil değil	not fair adj.
It is not fair to ask our colleagues and employees to work in conditions like that. Meslektaşlarımızdan ve çalışanlarımızdan bu koşullarda çalışmalarını istemek adil değildir. More Sentences
18	General	okur-yazar değil	illiterate adj.
Tom's illiterate. Tom okuryazar değil. More Sentences
19	General	kendinde değil	unconscious adj.
He's unconscious. O kendinde değil. More Sentences
20	General	bağlayıcı değil	non-binding adj.
A recommendation is basically non-binding. Bir tavsiye kararı temelde bağlayıcı değildir. More Sentences
21	General	daha fazla değil	no more adv.
One penny in the pound is acceptable, one cent in the euro, but no more. Sterlinde bir kuruş, avroda bir sent kabul edilebilir, ama daha fazlası değil. More Sentences
22	General	tam olarak değil	not really adv.
No, not really, they're a color and a season. Hayır, tam olarak değil, bunlar bir renk ve mevsim. More Sentences
23	General	az değil	no less adv.
Rath drove the anxious citizen to action with false arguments, no less. Rath, endişeli vatandaşı yanlış argümanlarla harekete geçirdi, daha az değil. More Sentences
24	General	de değil	either adv.
This is not our opinion either. Bu bizim görüşümüz de değil. More Sentences
25	General	daha fazla değil	no longer adv.
He can stay here for one night, no longer. O burada bir gece kalabilir, daha fazla değil. More Sentences
26	General	layık değil	beneath adv.
The job was beneath him, so he rejected their offer. İş ona layık değildi, bu yüzden yaptıkları teklifi reddetti. More Sentences
27	General	daha iyi değil	no better than prep.
You're no better than Tom. Tom'dan daha iyi değilsin. More Sentences
28	General	mümkün değil	impossible interj.
Maybe we should revisit the underlying logic, but this is impossible, of course. Belki de altta yatan mantığı yeniden gözden geçirmeliyiz, ancak bu elbette mümkün değil. More Sentences
29	General	önce değil	not before interj.
Not before time, because we all know that security is a major concern. Zamanından önce değil çünkü hepimiz güvenliğin büyük bir endişe kaynağı olduğunu biliyoruz. More Sentences
Phrases
30	Phrases	değil (are not)	aren't v.
Users aren't satisfied by physical ads or static marketing anymore. Kullanıcılar artık fiziksel tanıtım veya statik pazarlamadan memnun değil. More Sentences
31	Phrases	hiç fena değil	not half bad expr.
The stew was not half bad. Güveç hiç fena değildi. More Sentences
32	Phrases	tesadüf değil	no coincidence expr.
It is no coincidence that Jesus Christ was born in Palestine. İsa Mesih'in Filistin'de doğmuş olması tesadüf değildir. More Sentences
33	Phrases	zorunda değil	doesn't have to expr.
Everyone doesn't have to like every book. Herkes her kitabı beğenmek zorunda değil. More Sentences
Colloquial
34	Colloquial	satılık değil	not for sale adj.
Our cells and tissues are not for sale. Hücre ve dokularımız satılık değildir. More Sentences
35	Colloquial	inanılır gibi değil!	unbelievable! interj.
It is unbelievable that the United States is seeking to act outside international norms of law. Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası hukuk normlarının dışında hareket etmeye çalışması inanılır gibi değil. More Sentences
36	Colloquial	boşuna değil	not for nothing expr.
Not for nothing have I included this as my final point. Bunu son nokta olarak eklemem boşuna değil. More Sentences
37	Colloquial	doğru değil mi?	isn't that true? expr.
Isn't that true? O doğru değil mi? More Sentences
38	Colloquial	düzenli değil	not regular expr.
The cycle of blood is not regular. Kan dolaşımı düzenli değil. More Sentences
39	Colloquial	önemli değil	not important expr.
Is it not important for the Italian Presidency to find a solution that satisfies everyone? İtalya Dönem Başkanlığı'nın herkesi tatmin edecek bir çözüm bulması önemli değil mi? More Sentences
40	Colloquial	önemli değil	doesn't matter expr.
I'm his daughter; after all, it doesn't matter if I lose face. Ben onun kızıyım; sonuçta itibarımı kaybetmem önemli değil. More Sentences
41	Colloquial	tipim değil	not my type expr.
He's not my type. O benim tipim değildir. More Sentences
Common Usage
42	Common Usage	keyfi yerinde değil	in low spirits adj.
43	Common Usage	önemli değil	you're welcome interj.
General
44	General	dinlere değil tanrıya inanma	deism n.
45	General	izin verilen bagaj miktarında ağırlığın değil ebat ve sayının esas alındığı havayolu bagaj sistemi	piece concept n.
46	General	ve değil geçidi	nand gate n.
47	General	bilgisayar çıktısından alınan değil de elle yazılan dokümanlar için kullanılan ifade	manual issue n.
48	General	erkin bir hükümdarın elinde değil de halkın elinde bulunduğu yönetim biçimi	republic n.
49	General	ve değil	nand n.
50	General	avını koku ile değil görerek yakalayan tazı	gazehound n.
51	General	askerliğe elverişli değil	unfit for military service n.
52	General	askerliğe elverişli değil	inconvenient for military service n.
53	General	değil işlemi	not operation n.
54	General	(dille olmayan) sözcüklerle değil mimik ve jestlerle gerçekleştirilen konuşma/iletişim şekli	non-verbal language n.
55	General	fazla değil	beans n.
56	General	değil mi sorusu	tag question n.
57	General	(golfte) vuruş sayısına göre değil de kazanılan delik sayısına göre yapılan puanlama	matchplay n.
58	General	temel dürtüsü tanrı'yı değil, insanları ve dünyayı memnun etmek olan kimse	men-pleaser n.
59	General	konuyu olduğu gibi değil göründüğü gibi ele almak	take matters at face value v.
60	General	(kanunen veya değil) bir şeyin sahibi olmak	hold v.
61	General	yayında değil (radyo, tv)	off the air adj.
62	General	formunda değil	off form adj.
63	General	hazır değil	unready adj.
64	General	kesin değil	not obvious adj.
65	General	az değil	not a few adj.
66	General	kabul edilebilir değil	intolerable adj.
67	General	kendinde değil	senseless adj.
68	General	sağlam ayakkabı değil	untrustworthy adj.
69	General	artık tehlikede değil	out of the woods adj.
70	General	keyfi yerinde değil	out of form adj.
71	General	para ile değil	very cheap adj.
72	General	mecazi değil/olmayan	nonfigurative adj.
73	General	artık tehlikede değil	out of the wood adj.
74	General	bunlarla sınırlı değil	not limited to these adj.
75	General	yayında değil	off the air adj.
76	General	belli değil	not definite adj.
77	General	etkin değil	disabled adj.
78	General	yenilmeye müsait değil	uneatable adj.
79	General	anlaşılır değil	inexplicable adj.
80	General	anlaşılır gibi değil	inexplicable adj.
81	General	bağlayıcı değil	no-strings-attached adj.
82	General	acil değil	non-urgent adj.
83	General	geçici değil	non-volatile adj.
84	General	bağlı değil	not-bound adj.
85	General	yatay değil	out of true adj.
86	General	iyi değil	unwell adj.
87	General	uygun değil	out of joint adj.
88	General	yayında değil	off-the-air adj.
89	General	yayında değil	off-air adj.
90	General	caiz değil	inappropriate adj.
91	General	caiz değil	unacceptable adj.
92	General	bağlı değil	inconnected adj.
93	General	tatminkar değil	unsatisfactory adj.
94	General	gerçek değil	untrue adj.
95	General	geçici değil	nonvolatile adj.
96	General	mecazi değil/olmayan	non-figurative adj.
97	General	(düğmeleri) ilikli değil	unbuttoned adj.
98	General	iyi durumda değil	ropey adj.
99	General	pek o kadar iyi değil	not any too well adj.
100	General	kesin değil/olmayan	casual adj.
101	General	üvey değil	natural adj.
102	General	çevrilmeye müsait değil	uninterpretable adj.
103	General	hazır değil	unripe adj.
104	General	bağlı değil	unsecured adj.
105	General	mümkün değil	nigh on impossible adj.
106	General	gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilen bilgiye ait	book adj.
107	General	gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilen bilgiyle ilgili	book adj.
108	General	gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilmiş	book-learned adj.
109	General	az değil o kadar	no less adv.
110	General	hiç değil	not at all adv.
111	General	zerre kadar değil	not in the least adv.
112	General	hiç de değil	not in the least adv.
113	General	hiç değil	by no means adv.
114	General	tam olarak değil	not necessarily adv.
115	General	artık değil	no adv.
116	General	istenilen derecede değil	below the mark adv.
117	General	hiç zerre kadar değil	not in the least adv.
118	General	kadar değil	not as as adv.
119	General	yalnız bu değil	nay adv.
120	General	-den fazla değil	at the most adv.
121	General	-den daha çok değil	no more than adv.
122	General	çok iyi değil	after a fashion adv.
123	General	kişinin akıl ve mantığına değil hislerine hitap ederek	ad hominem adv.
124	General	daha fazla değil	namo [obsolete] adv.
125	General	daha fazla değil	nathmore [obsolete] adv.
126	General	daha öteye değil	no farther adv.
127	General	daha uzağa değil	no farther adv.
128	General	…değil ama	not that adv.
129	General	-den pek uzak, asla ... değil, hiç	near adv.
130	General	de ... değil	near adv.
131	General	neden doğru değil?	why-not adv.
132	General	bu neden doğru değil?	why-not adv.
133	General	-den daha erken değil	only adv.
134	General	-değil ise	or else adv.
135	General	(yoksa) değil mi	not adv.
136	General	-den daha az değil	no less than prep.
137	General	daha matah değil	no better than prep.
138	General	daha hallice değil	no better than prep.
139	General	daha evla değil	no better than prep.
140	General	-den küçük değil	no smaller than prep.
141	General	-den küçük değil	no less than prep.
142	General	-den az değil	no less than prep.
143	General	-dan daha iyi değil	no better than prep.
144	General	her ikisi de değil	neither of them pron.
145	General	her ikisi de değil	neither pron.
146	General	değil ama	such pron.
147	General	...değil ama...	not but conj.
148	General	yalnız bu değil	not only this conj.
149	General	için değil ancak … için	not because ... but because conj.
150	General	sadece ... değil, aynı zamanda...	not only but also conj.
151	General	yalnızca o değil öbürü de	not...but conj.
152	General	pek iyi değil	so so interj.
153	General	sanıldığı kadar önemsiz değil	no small matter interj.
154	General	hiç değil	not a bit interj.
155	General	hiç de değil	not a bit interj.
156	General	hiç de zahmet değil!	no sweat! interj.
157	General	hiç problem değil!	no sweat! interj.
158	General	öyle değil mi	is that so interj.
159	General	bu kez değil	not this time interj.
160	General	sahip değil	nath [obsolete] interj.
161	General	değil mi?	what [uk] interj.
162	General	olmayan, değil anlamı veren ön ek	non- pref.
163	General	değil anlamı veren ön ek	an- pref.
164	General	değil anlamı veren ön ek	il- pref.
165	General	değil anlamı veren ön ek	im- pref.
166	General	değil anlamı veren ön ek	in- pref.
167	General	değil anlamı veren ön ek	ir- pref.
168	General	değil anlamı veren ön ek	dis- pref.
169	General	koltuk rahat değil	the seat is uncomfortable expr.
170	General	koltuk rahat değil	the seat is uncomfy expr.
171	General	sonuncusu ama önem sıralamasında sonuncu değil	the last but not the least expr.
Phrasals
172	Phrasals	düz bir çizgide değil belli bir açıda hareket etmek	angle off v.
Phrases
173	Phrases	amaç değil araç	a means rather than an end n.
174	Phrases	diğerlerine/başkalarına/öncekilere göre/kıyasla hiçbir şey değil	as nothing (compared) to (someone or something) adv.
175	Phrases	diğerlerine/başkalarına/öncekilere göre/kıyasla hiçbir şey değil	as nothing (compared) to adv.
176	Phrases	durum öyle değil ki	it isn't as though expr.
177	Phrases	olur iş değil!	that would never do! expr.
178	Phrases	olacak iş değil!	that would never do! expr.
179	Phrases	olur iş değil!	it would never do! expr.
180	Phrases	olacak iş değil!	it would never do! expr.
181	Phrases	olur iş değil!	it will never do! expr.
182	Phrases	olacak iş değil!	it will never do! expr.
183	Phrases	olur iş değil!	that will never do! expr.
184	Phrases	olacak iş değil!	that will never do! expr.
185	Phrases	önemli olan nicelik değil niteliktir	what matters is quality rather than quantity expr.
186	Phrases	olması pek muhtemel değil	not likely to happen expr.
187	Phrases	ne bildiğin değil, kimi bildiğin/tanıdığın önemli	it's not what you know but who you know expr.
188	Phrases	ne kadar bilgili olduğun değil kimi bildiğin/tanıdığın önemli	it's not what you know but who you know expr.
189	Phrases	(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil	it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
190	Phrases	(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil	it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
191	Phrases	(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil	a is one thing, b is (quite) another expr.
192	Phrases	bilerek değil	more by accident than (by) judgment expr.
193	Phrases	çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil	more by accident than (by) judgment expr.
194	Phrases	ne oldum değil ne olacağım demeli	one day chicken and the next day feathers expr.
195	Phrases	çok değil	none too expr.
196	Phrases	çok fazla değil	none too expr.
197	Phrases	hiç de ... değil	none too expr.
198	Phrases	hiç ... değil	none too expr.
199	Phrases	çok değil	none too something expr.
200	Phrases	çok fazla değil	none too something expr.
201	Phrases	hiç de ... değil	none too something expr.
202	Phrases	hiç ... değil	none too something expr.
203	Phrases	olacak iş değil ya	contrary to all reason expr.
204	Phrases	ay sonu değil ki	it's not the end of the month expr.
205	Phrases	adı lazım değil	who shall remain nameless expr.
206	Phrases	akıl hastalığı utanılacak bir şey değil	mental illness is nothing to be ashamed of expr.
207	Phrases	aklı yerinde değil	out of one's mind expr.
208	Phrases	ama -den önce değil	but not before expr.
209	Phrases	artık değil	not any more expr.
210	Phrases	atla deve değil	it is not rocket science expr.
211	Phrases	bildiğin gibi değil	you can't even imagine (it) expr.
212	Phrases	benim ilgi alanım değil	not my cup of tea expr.
213	Phrases	babasının hayrına değil	not just for love expr.
214	Phrases	boşuna değil	not without reason expr.
215	Phrases	başarıya asansörle değil merdivenle gidilir	there is no a elevator to success, you have to take the stairs expr.
216	Phrases	bilginin en büyük düşmanı cehalet değil, bilgi yanılsamadır	the greatest enemy of knowledge is not ignorance, it is the illusion of knowledge. expr.
217	Phrases	babasının hayrına değil	for his own benefit expr.
218	Phrases	daha değil	not as yet expr.
219	Phrases	çok fazla değil	few if any expr.
220	Phrases	değil ki	it's not as if expr.
221	Phrases	çok değil kısa zaman önce	it is not long now before expr.
222	Phrases	fakat artık öyle değil	but not any longer expr.
223	Phrases	henüz değil	not as yet expr.
224	Phrases	eskisi gibi değil	not like before expr.
225	Phrases	hiç fena değil	not bad at all expr.
226	Phrases	henüz değil	not just yet expr.
227	Phrases	imkansız değil	it is far from impossible expr.
228	Phrases	ismi lazım değil	who shall remain nameless expr.
229	Phrases	lafa değil icraata bak	actions speak louder than words expr.
230	Phrases	kişiye değil, makama (rütbeye) saygı duyarız	we salute the rank not the man expr.
231	Phrases	mükemmel değil	less than ideal expr.
232	Phrases	o değil de	by the way expr.
233	Phrases	önemli olan boyu değil işlevi	function matters, not size expr.
234	Phrases	mesafeler engel değil	distance doesn't matter expr.
235	Phrases	kayayı aşındıran dalgaların gücü değil sürekliliğidir	a river cuts through rock not because of its power but because of its persistence expr.
236	Phrases	mesele o değil	it’s not a question of that expr.
237	Phrases	kafası yerinde değil	out of one's mind expr.
238	Phrases	olabilir ama şart değil	possible but not necessarily expr.
239	Phrases	önemli değil ama ...	not that it matters but ... expr.
240	Phrases	şimdi değil ise	if not now expr.
241	Phrases	seninki/sizinki gibi değil	not like yours expr.
242	Phrases	pek önemli değil, gerçi	although it hardly matters expr.
243	Phrases	şimdi değil	not just yet expr.
244	Phrases	sözde değil özde	not of words but of deeds expr.
245	Phrases	sorun o değil	it’s not a question of that expr.
246	Phrases	ses ol yankı değil	be a voice not an echo expr.
247	Phrases	tersi doğru değil	not the other way round expr.
248	Phrases	tersi değil	not the other way round expr.
249	Phrases	tevekkeli değil	no wonder why expr.
250	Phrases	yeterli değil	not enough expr.
251	Phrases	-den başka bir şey değil	nothing short of expr.
252	Phrases	yersiz değil	not without reason expr.
253	Phrases	zaferden değil seferden sorumlu	responsible for the effort, not the outcome expr.
254	Phrases	umurumda değil	talk to the hand expr.
255	Phrases	umurumda değil	tell it to the hand expr.
256	Phrases	(bir şey yapmak) suç değil	it's no crime to (do something) expr.
257	Phrases	suç değil ya	it's no crime to (do something) expr.
258	Phrases	başarı kararlılık ve çabayla elde edilir şans ya da umutla değil	success depends on your backbone, not your wishbone expr.
259	Phrases	az değil	more than a little expr.
260	Phrases	tamamen yanlış değil	not far off expr.
261	Phrases	pek de yanlış değil	not far off expr.
262	Phrases	tamamen yanlış değil	not far off expr.
263	Phrases	pek de yanlış değil	not far out expr.
264	Phrases	tamamen yanlış değil	not far out expr.
265	Phrases	pek de yanlış değil	not far wrong expr.
266	Phrases	tamamen yanlış değil	not far wrong expr.
267	Phrases	alakasız değil mi?	what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
268	Phrases	kel alaka değil mi?	what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
269	Phrases	daha iyisi mümkün değil	as good as it gets expr.
270	Phrases	daha çok değil daha akıllıca çalış	work smarter, not harder expr.
271	Phrases	daha çok değil daha verimli çalış	work smarter, not harder expr.
272	Phrases	bu hiç de etkileyici değil	it's hardly saying much expr.
273	Phrases	bu hiç de etkileyici değil	that's hardly saying much expr.
274	Phrases	teşekkür etmek yeterli değil	thank you doesn't begin to say enough expr.
275	Phrases	sorgulamak bizim işimiz değil	ours not to reason why expr.
276	Phrases	sorgulamak onların işi değil	theirs not to reason why expr.
277	Phrases	biriyle/bir şeyle aynı fikirde değil	out of sympathy with somebody/something expr.
278	Phrases	biriyle/bir şeyle uzlaşmış değil	out of sympathy with somebody/something expr.
279	Phrases	birini/bir şeyi anlamış değil	out of sympathy with somebody/something expr.
280	Phrases	birinin/bir şeyin destekçisi değil	out of sympathy with somebody/something expr.
281	Phrases	birini/bir şeyi desteklemeye istekli/gönüllü değil	out of sympathy with somebody/something expr.
282	Phrases	doğru perspektif içerisinde değil	out of perspective expr.
283	Phrases	olumsuz olana değil olumluya odaklan	accentuate the positive and eliminate the negative expr.
284	Phrases	olumsuz olana değil olumluya odaklan	eliminate the negative and accentuate the positive expr.
285	Phrases	tüm erkekler değil	not all men expr.
286	Phrases	tüm erkekler (öyle) değil	not all men expr.
287	Phrases	(bir şey) pek mümkün değil	(the) odds are against (something) expr.
288	Phrases	(bir şey) pek olası değil	(the) odds are against (something) expr.
289	Phrases	… bana uygun değil	far be it for me to... expr.
290	Phrases	… benim işim değil	far be it for me to... expr.
291	Phrases	… bana göre değil	far be it for me to... expr.
292	Phrases	… benlik değil	far be it for me to... expr.
293	Phrases	… benim üstüme vazife değil	far be it for me to... expr.
294	Phrases	… bana uygun değil	far be it from me to... expr.
295	Phrases	… benim işim değil	far be it from me to... expr.
296	Phrases	… bana göre değil	far be it from me to... expr.
297	Phrases	… benlik değil	far be it from me to... expr.
298	Phrases	… benim üstüme vazife değil	far be it from me to... expr.
299	Phrases	-e uygun değil	far be it from expr.
300	Phrases	işi değil	far be it from expr.
301	Phrases	-e göre değil	far be it from expr.
302	Phrases	üstüne vazife değil	far be it from expr.
303	Phrases	(birine) uygun değil	far be it from (someone) expr.
304	Phrases	(birinin) işi değil	far be it from (someone) expr.
305	Phrases	(birine) göre değil	far be it from (someone) expr.
306	Phrases	(birinin) üstüne vazife değil	far be it from (someone) expr.
307	Phrases	(bir şey yapmak birine) uygun değil	far be it from (one) to (do something) expr.
308	Phrases	(bir şey yapmak birinin) işi değil	far be it from (one) to (do something) expr.
309	Phrases	(bir şey yapmak birine) göre değil	far be it from (one) to (do something) expr.
310	Phrases	(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil	far be it from (one) to (do something) expr.
311	Phrases	… bana uygun değil	far be it from me to expr.
312	Phrases	… benim işim değil	far be it from me to expr.
313	Phrases	… bana göre değil	far be it from me to expr.
314	Phrases	… benlik değil	far be it from me to expr.
315	Phrases	… benim üstüme vazife değil	far be it from me to expr.
316	Phrases	bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ...	far be it from me to do something, but... expr.
317	Phrases	bir şey yapmak benim işim değil, fakat ...	far be it from me to do something, but... expr.
318	Phrases	bir şey yapmak bana göre değil, fakat ...	far be it from me to do something, but... expr.
319	Phrases	bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat …	far be it from me to do something, but... expr.
320	Phrases	... yapmak birine uygun değil	far be it from one to expr.
321	Phrases	... yapmak birinin işi değil	far be it from one to expr.
322	Phrases	... yapmak birine göre değil	far be it from one to expr.
323	Phrases	... yapmak birinin üstüne vazife değil	far be it from one to expr.
324	Phrases	bozuk değil	in working order expr.
Proverb
325	Proverb	misafir umduğunu değil bulduğunu yer	do not look a gift horse in the mouth
326	Proverb	insanı iş değil stres yorar	it is not work that kills but worry
327	Proverb	insanı iş değil endişe öldürür	it is not work that kills but worry
328	Proverb	latif kokusu gülün adında değil özundedir	rose by any other name would smell as sweet
329	Proverb	fakir olmak günah değil	poverty is no sin
330	Proverb	fakir olmak suç değil	poverty is not a crime
331	Proverb	çok konuşan değil çok dinleyen bilir	still waters run deep
332	Proverb	az olsun dert değil ama çabuk olsun	he gives twice who gives quickly
333	Proverb	güzel kokusu gülün adında değil özündedir	rose by any other name would smell as sweet
334	Proverb	akıl yaşta değil baştadır	intelligence is in the head not in the age
335	Proverb	akıl yaşta değil baştadır	wisdom doesn't come with age
336	Proverb	kendi kendine övünmek hoş bir şey değil	self-praise is no recommendation
337	Proverb	akıl yaşta değil baştadır	age is no guarantee of wisdom
338	Proverb	laf değil icraat yap	well done is better than well said
339	Proverb	zarfa değil mazrufa bak	don't judge a book by its cover
340	Proverb	zarfa değil mazrufa bak	never judge a book by its cover
341	Proverb	bilmemek değil öğrenmemek ayıp	there is no shame in not knowing; the shame lies in not finding out
342	Proverb	bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp	there is no shame in not knowing; the shame lies in not finding out
343	Proverb	önemli olan hatice değil neticedir	a miss is as good as a mile
344	Proverb	sıra ile değil para ile	them as has, gets
345	Proverb	harman dövmek keçinin işi değil	never send a boy to do a man's job
346	Proverb	dostun iyisi iyi günde değil zor günde belli olur	a false friend and a shadow stay only while the sun shines
347	Proverb	insan duyduğunu/söyleneni değil gördüğünü yapar	a good example is the best sermon
348	Proverb	insan sözleriyle değil, yaptıklarıyla/icraatlarıyla değerlendirilir	a man is judged by his deeds, not by his words
349	Proverb	insanların ilk söylediklerine değil son yaptıklarına bakacaksın	a man is judged by his deeds, not by his words
350	Proverb	mühim olan dış güzellik değil ruh güzelliği	beauty is more than skin deep
351	Proverb	birinden bir şey istersen umduğunu değil bulduğunu alırsın	beggars can't be choosers
352	Proverb	misafir umduğunu değil bulduğunu yer	beggars can't be choosers
353	Proverb	herkesin yanlışları/günahları olduğu için kimse kimseyi yargılama hakkına sahip değil	let he that is without sin cast the first stone
354	Proverb	herkesin yanlışları/günahları olduğu için kimse kimseyi yargılama hakkına sahip değil	let he who is without sin cast the first stone
355	Proverb	herkesin yanlışları/günahları olduğu için kimse kimseyi yargılama hakkına sahip değil	let him that is without sin cast the first stone
356	Proverb	herkesin yanlışları/günahları olduğu için kimse kimseyi yargılama hakkına sahip değil	let him who is without sin cast the first stone
357	Proverb	fakir olmak suç değil	poverty is no crime
358	Proverb	fakir olmak günah değil	poverty is not a sin
359	Proverb	kendi kendine övünmek (hiç) hoş bir şey değil	self-praise is no recommendation (at all)
360	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you cannot get blood from a stone
361	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you cannot get blood from a turnip
362	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you can't get blood from a stone
363	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you can't get blood from a turnip
364	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you can't get blood out of a turnip
365	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you can't squeeze blood from a stone
366	Proverb	ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil	you can't squeeze blood from a turnip
Colloquial
367	Colloquial	neredeyse hiçbir şey değil	mote in the eye n.
368	Colloquial	(bir şey) mümkün değil	there's no question of (something) n.
369	Colloquial	(bir şey) söz konusu değil	there's no question of (something) n.
370	Colloquial	(bir şeyin) olması söz konusu değil	there's no question of (something) n.
371	Colloquial	değil (aren't)	an't v.
372	Colloquial	değil (ain't)	an't [dialect] v.
373	Colloquial	olacak iş/şey değil	be on v.
374	Colloquial	mümkün değil	be on v.
375	Colloquial	alıcı değil bakıcı olmak	be just looking v.
376	Colloquial	büyütülecek bir şey değil	no big thing adj.
377	Colloquial	sonradan değil doğuştan	born, not made adj.
378	Colloquial	sonradan olma/yapma değil	born, not made adj.
379	Colloquial	kendinde değil	far gone adj.
380	Colloquial	kafası yerinde değil	far gone adj.
381	Colloquial	aklı yerinde değil	far gone adj.
382	Colloquial	kendinde değil	far gone adj.
383	Colloquial	kendinde değil	far gone adj.
384	Colloquial	aşina değil	far out adj.
385	Colloquial	kendinde değil	far out adj.
386	Colloquial	sağlam ayakkabı değil	full of it adj.
387	Colloquial	normal değil	off (one's) meds adj.
388	Colloquial	(biriyle/bir şeyle) eş zamanlı değil	out of phase (with someone or something) [uk] adj.
389	Colloquial	yeterince (bir şeye) sahip değil	badly off for (something) [uk] adj.
390	Colloquial	önemli değil	chill adj.
391	Colloquial	sorun değil	chill adj.
392	Colloquial	problem değil	chill adj.
393	Colloquial	sıkıntı değil	chill adj.
394	Colloquial	fena değil	good enough adj.
395	Colloquial	(biri/bir şey) kadar önemli değil	subordinate to (someone or something) adj.
396	Colloquial	aklı başında değil	not in the right mind adj.
397	Colloquial	kadar değil	not nearly adv.
398	Colloquial	değecek kadar değil	not nearly adv.
399	Colloquial	sadece bu kadar değil	yeah adv.
400	Colloquial	sadece bu kadar değil	yea adv.
401	Colloquial	inanılır gibi değil!	don't that take the rag off the bush! interj.
402	Colloquial	bir şey değil	anytime interj.
403	Colloquial	hiç de eğlenceli değil!	are we having fun yet? expr.
404	Colloquial	inanılır gibi değil	beat all expr.
405	Colloquial	olur şey değil	beat all expr.
406	Colloquial	inanılır gibi değil	beat banaghan [obsolete] expr.
407	Colloquial	olur şey değil	beat banaghan [obsolete] expr.
408	Colloquial	inanılır gibi değil	can you beat it/that? expr.
409	Colloquial	olur şey değil	can you beat it/that? expr.
410	Colloquial	şaşırtıcı/ilginç değil mi?	can you beat it/that? expr.
411	Colloquial	ne müthiş/inanılmaz değil mi?	don't that beat the dutch! expr.
412	Colloquial	inanılır gibi değil, değil mi?	don't that beat the dutch! expr.
413	Colloquial	kolay iş değil	no easy feat expr.
414	Colloquial	inanılır gibi/şey değil	give me a break expr.
415	Colloquial	o sana benzer, bana değil	I know you are but what am I expr.
416	Colloquial	o kadar da değil	come now expr.
417	Colloquial	hiç umurumda değil!	I don't give a continental! expr.
418	Colloquial	hiç de umurumda değil	see what I care expr.
419	Colloquial	bir şeyler yolunda değil	something's not right expr.
420	Colloquial	boşuna değil!	it’s not for nothing that! expr.
421	Colloquial	beklenenden farklı değil	par for the course expr.
422	Colloquial	birşeyler yolunda değil	something is not right expr.
423	Colloquial	bu işler senin harcın değil	not your cup of tea expr.
424	Colloquial	bu benim işim/görevim değil	not in the business of doing something expr.
425	Colloquial	boşuna değil	not surprising that expr.
426	Colloquial	bu iş ona uygun değil	somebody's face doesn't fit expr.
427	Colloquial	benim hatam değil	ain't my fault expr.
428	Colloquial	bunlar yemek için değil	these aren't for eating expr.
429	Colloquial	bir şeyler yolunda değil	something is not right expr.
430	Colloquial	benim için sıkıntı değil	I don't have a problem with that expr.
431	Colloquial	boş yere değil	not for nothing expr.
432	Colloquial	dayanılır gibi değil	more than flesh and blood can stand expr.
433	Colloquial	değil mi?	ikr (I know right) expr.
434	Colloquial	değil mi?	ikr (I know right) expr.
435	Colloquial	çok iyi değil	not-so-good expr.
436	Colloquial	çok da önemli değil	not necessarily expr.
437	Colloquial	çok değil	not so much expr.
438	Colloquial	çok geç değil mi?	isn't it too late? expr.
439	Colloquial	çok fazla değil	not so much expr.
440	Colloquial	çok değil	not much expr.
441	Colloquial	çok iyi değil	not much of a expr.
442	Colloquial	doğru değil mi?	am I right? expr.
443	Colloquial	gizli kapaklı değil	in the open expr.
444	Colloquial	gizli kapaklı değil	into the open expr.
445	Colloquial	hiçbirinden geri değil	second to none expr.
446	Colloquial	fena değil	alright expr.
447	Colloquial	fena değil	mustn't grumble expr.
448	Colloquial	hiç umurumda değil	I don’t give a rip expr.
449	Colloquial	hiç problem değil	I don't have a problem with that expr.
450	Colloquial	erkek değil mi hepsi aynı	man among men expr.
451	Colloquial	hayra alamet değil	it doesn't bode well expr.
452	Colloquial	fena değil (uğraşıp duruyorum)	keeping myself busy expr.
453	Colloquial	fena değil (uğraşıp duruyorum)	been keeping myself busy expr.
454	Colloquial	hiç sorun değil	no probs expr.
455	Colloquial	istediğin de bu değil miydi?	isn't that what you wanted? expr.
456	Colloquial	istediğin bu değil miydi?	isn't this what you wanted? expr.
457	Colloquial	öyle değil	not so expr.
458	Colloquial	o kadar uzun boylu değil	not that much expr.
459	Colloquial	o kadar çabuk değil	not that fast expr.
460	Colloquial	o kadar da uzun boylu değil	not that long expr.
461	Colloquial	o kadar değil	not that much expr.
462	Colloquial	o kadar çok değil	not that much expr.
463	Colloquial	o kadar fazla değil	not that much expr.
464	Colloquial	maalesef değil	unfortunately not expr.
465	Colloquial	önemli değil!	ain't particular expr.
466	Colloquial	korkaklara göre değil	not for the faint-hearted expr.
467	Colloquial	o kadar uzun boylu değil	not that long expr.
468	Colloquial	kusura bakma benim alanım değil	sorry not my thing expr.
469	Colloquial	kötü değil	mustn't grumble expr.
470	Colloquial	o kadar da uzun boylu değil	not that much expr.
471	Colloquial	korkaklara göre değil	not for the faint of heart expr.
472	Colloquial	o kadar da değil	not that much expr.
473	Colloquial	maalesef öyle değil	unfortunately not expr.
474	Colloquial	para sorun değil	money is not a problem expr.
475	Colloquial	pek değil	not quite expr.
476	Colloquial	söz konusu değil	beside the mark expr.
477	Colloquial	şu anda değil, teşekkürler	not right now, thanks expr.
478	Colloquial	sorun değil	no probs expr.
479	Colloquial	size göre değil	not your cup of tea expr.
480	Colloquial	sorun değil	I don't have a problem with that expr.
481	Colloquial	pek iyi değil	not so hot expr.
482	Colloquial	para sorun değil	money is not problem expr.
483	Colloquial	saklı değil	in the open expr.
484	Colloquial	saklı değil	into the open expr.
485	Colloquial	sağlam ayakkabı değil	a bad lot expr.
486	Colloquial	söz konusu değil	beside the point expr.
487	Colloquial	para önemli değil	expense is no object expr.
488	Colloquial	söylenildiği kadar iyi değil	not what it is cracked up to be expr.
489	Colloquial	para önemli değil	money is not important expr.
490	Colloquial	şimdi değil, teşekkürler	not now, thanks expr.
491	Colloquial	sorun değil	(that causes) no problem expr.
492	Colloquial	şu anda değil	not really now expr.
493	Colloquial	saat çok geç değil mi?	isn't it too late? expr.
494	Colloquial	tarzım değil	not my type expr.
495	Colloquial	temizlik benim öncelikli sorunum değil	cleanup is not my chief concern expr.
496	Colloquial	tam olarak şimdi değil	not really now expr.
497	Colloquial	umulandan farklı değil	par for the course expr.
498	Colloquial	yalnızca güzel değil zeki de	not just a pretty face expr.
499	Colloquial	yeterince iyi değil	not so hot expr.
500	Colloquial	20 yıl az buz değil	twenty years is something expr.