evidence - Turkish English Dictionary
History

evidence

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "evidence" in Turkish English Dictionary : 42 result(s)

English Turkish
Common Usage
evidence n. kanıt
evidence n. delil
General
evidence n. bulgu
evidence n. belirti
evidence n. belirginlik
evidence n. tanık
evidence n. tanıklık
evidence n. iz
evidence n. belgit
evidence n. vuzuh
evidence n. göze çarpma
evidence n. şahadet
evidence n. ifade
evidence n. açıklık
evidence n. ispat
evidence n. şahit
evidence n. aydınlık
evidence n. şahitlik
evidence n. beyyine
evidence n. delil
evidence n. kanıt
evidence v. göstermek
evidence v. ispatlamak
evidence v. açığa vurmak
evidence v. açıklamak
evidence v. belirtmek
evidence v. kanıtlamak
evidence v. belirmek
Colloquial
evidence n. içki
evidence n. alkollü içki
Trade/Economic
evidence n. beyyine
Law
evidence n. beyyine
evidence n. delil
evidence n. ispat
evidence n. kanıt
evidence n. tanıtlık
evidence v. belgelemek
evidence v. ispat etmek
Technical
evidence n. delil
evidence n. kanıt
Philosophy
evidence n. apaçıklık
Ottoman Turkish
evidence n. burhan

Meanings of "evidence" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
show evidence v. kanıt göstermek
General
valid evidence n. sağlam kanıt
rules of evidence n. kanıt kuralları
cogent evidence n. önemli kanıt
a scrap of evidence n. çok ufak bir delil
expert evidence n. bilirkişi beyanı
documentary evidence n. delil belgeleri
negative evidence n. olumsuz kanıt
giving evidence n. şahitlik
audit evidence n. denetim kanıtı
criminal evidence n. cezai delil
criminal evidence n. suç delili
documentary evidence n. yazılı delil
satisfactory evidence n. yeterli kanıt
strong evidence n. kuvvetli delil
strong evidence n. güçlü delil
evidence of fathership n. babalık karinesi
hard evidence n. kesin delil
hard evidence n. sağlam delil
circumstantial evidence n. ikinci derecede kanıt
circumstantial evidence n. dolaylı kanıt
archaeological evidence n. arkeolojik kanıt
mounting evidence n. belirgin emare
mounting evidence n. güçlü kanıt
mounting evidence n. sağlam kanıt
concrete evidence n. somut delil
tangible evidence n. somut delil
secret evidence n. gizli delil
secret evidence n. gizli kanıt
supporting evidence n. destekleyici kanıt
plenty of evidence n. birçok delil
ballistics evidence n. balistik kanıt
review of evidence n. kanıtların gözden geçirilmesi
growing evidence n. (giderek) artan kanıt
evidence envelope n. kanıt zarfı
evidence envelope n. delil zarfı
evidence list n. delil listesi
list of evidence n. kanıt listesi
list of evidence n. delil listesi
moderate evidence n. orta seviyede kanıt
clear evidence n. kesin kanıt
evidence-centered assessment design n. delil merkezli değerlendirme tasarımı
evidence-centered assessment design n. kanıt merkezli değerlendirme tasarımı
level of evidence n. kanıt düzeyi
scientific evidence n. bilimsel delil
scientific evidence n. bilimsel kanıt
compelling evidence n. sağlam kanıt
emerging evidence n. yeni kanıtlar
self-evidence n. kesin kanıt
self-evidence n. aşikarlık
self-evidence n. kesinlik
self-evidence n. belirginlik
the totality of the evidence n. delillerin bütünü
photo evidence n. fotoğraflı kanıt
photo evidence n. fotoğraflı delil
photographic evidence n. fotoğraflı delil
photographic evidence n. fotoğraflı kanıt
give evidence v. ifade vermek
collect evidence v. delil toplamak
be in evidence v. görünmek
give evidence v. tanıklık etmek
evidence one's maturity v. rüşdünü ispat etmek
gather evidence v. delil toplamak
be in evidence v. görünürde olmak
give evidence v. şahitlik etmek
prove something based on evidence v. birşeyi delile dayanarak ispatlamak
accept as an evidence v. delil olarak kabul etmek
consider as an evidence v. delil olarak kabul etmek
collect evidence v. kanıt toplamak
accumulate evidence v. kanıt toplamak
accumulate evidence v. delil toplamak
gather evidence v. kanıt toplamak
throw out the case for lack of evidence v. delil yetersizliğinden davayı düşürmek
find evidence v. kanıt bulmak
leave evidence v. kanıt bırakmak
form opinions without sufficient evidence v. yeterli kanıt olmaksızın görüş /fikir oluşturmak
give evidence v. kanıt sunmak
provide someone with evidence v. kanıt sunmak
give evidence v. kanıt vermek
fabricate evidence v. kanıt uydurmak
fabricate evidence v. sahte kanıt hazırlamak
be in evidence v. göze çarpmak
produce evidence v. kanıt göstermek
adduce evidence v. kanıt ileri sürmek
adduce evidence v. kanıt göstermek
adduce evidence v. delil göstermek
show evidence of v. kanıtlamak
show the evidence of v. kanıtlamak
show the evidence of v. kanıtını göstermek/sunmak
show evidence of v. kanıtını göstermek/sunmak
plant an evidence on v. delil yerleştirmek
examine the body for evidence v. kanıt için bu cesedi incelemek
examine the body for evidence v. delil için ceset üzerinde araştırma yapmak
be impounded as evidence v. delil olarak el konulmak
present evidence to the court v. mahkemeye kanıt sunmak
submit evidence to the court v. mahkemeye delil sunmak
submit evidence to the court v. mahkemeye kanıt sunmak
present evidence to the court v. mahkemeye delil sunmak
leave no evidence v. kanıt bırakmamak
leave no evidence v. delil bırakmamak
leave no evidence v. hiçbir kanıt bırakmamak
leave no evidence v. hiçbir delil bırakmamak
weigh evidence v. delil tartmak
provide evidence v. delil ileri sürmek
leave evidence behind him v. arkasında delil bırakmak
look for evidence v. kanıt aramak
collect the physical evidence v. fiziksel kanıtları toplamak
supported by evidence adj. kanıtlı
evidence-based adj. delile dayalı
evidence-based adj. kanıta dayalı
supported by evidence adj. müdellel
Phrases
growing body of evidence n. giderek artan kanıtlar
based on the totality of the evidence expr. delillerin bütününe dayanarak
Colloquial
indirect evidence n. dolaylı kanıt
indirect evidence n. ikinci derecede kanıt
be in evidence v. belirmek
be in evidence v. göze çarpmak
be in evidence v. göz önünde olmak
much in evidence expr. apaçık
much in evidence expr. aleni
much in evidence expr. aşikar
Idioms
turn king's evidence v. suçu itiraf etmek
turn king's evidence v. suç ortağı aleyhine delil sunmak
give evidence of something v. bir şeyin belirtisini göstermek
turn king's evidence v. devlet lehine şahitlik etmek
turn queen's evidence v. devlet lehine şahitlik etmek
give evidence to v. delil göstermek
turn state's evidence v. devlet lehine şahitlik etmek
give evidence of something v. izini/işaretini göstermek
turn state's evidence v. mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek
turn queen's evidence v. mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek
turn king's evidence v. mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek
give evidence to v. şahit göstermek
give evidence to v. tanık göstermek
give evidence of v. -in belirtisini göstermek
give evidence of v. '-in izini/işaretini göstermek
give evidence of v. '-in kanıtı olmak
give evidence of v. '-in göstergesi olmak
give evidence of (something) v. (bir şeyin) kanıtı olmak
give evidence of (something) v. (bir şeyin) göstergesi olmak
in evidence adj. gözle görülebilen
in evidence adj. fark edilir
in evidence adv. aşikar
in evidence expr. apaçık ortada
in evidence expr. açık seçik
in evidence expr. gözle görülür elle tutulur durumda
in evidence expr. görülür
ned (no evidence of disease) expr. hastalık bulgusuna rastlanmadı
extraordinary claims require extraordinary evidence expr. sıradışı iddialar sıradışı kanıtlar gerektirir
Speaking
do you have any evidence of that? expr. bununla ilgili herhangi bir kanıtınız var mı?
Trade/Economic
empirical evidence n. ampirik bulgular
analytic evidence n. analitik kanıt
documentary evidence n. belgeye dayalı kanıt
expert evidence n. bilirkişi ekspertizi
evidence of debt n. borç kanıtı
evidence of debt n. borç senedi
evidence of debt n. bono
opinion evidence n. ekspertiz
evidence of opinion n. ekspertiz
physical evidence n. fiziksel kanıt
evidence of compliance n. herhangi bir firmanın uyguladığı imalat sistemlerinde gerekli standartlara uyumlu olduğunu gösteren kanıt
evidence reliability n. kanıtın güvenilirliği
evidence validity n. kanıtın geçerliliği
legal evidence system n. kanuni delil sistemi
cumulative evidence n. kuvvetlendirici kanıt
accounts as evidence n. muhasebe kayıtlarının delil teşkil etmesi
accounting evidence n. muhasebe kanıtı
accounting evidence n. muhasebe delili
evidence of public documents n. resmi beyyine
testimonial evidence n. sözel kanıt
oral evidence n. şahadet
parol evidence n. sözlü kanıt
prima facie evidence n. tersi kesinlik kazanıncaya kadar geçerli olan kanıt
evidence of compliance n. uyumluluk kanıtı
produce evidence v. delil göstermek
constitute conclusive evidence v. kati delil teşkil etmek
Law
forensic evidence n. adli delil
property and evidence unit n. adli emanet memurluğu
forensic evidence n. adli kanıt
moral evidence n. ahlaki delil
prima facie evidence n. aksi kanıtlanmadıkça doğru sayılan delil
prima facie evidence n. aksi kanıtlanmadıkça doğru sayılan kanıt
primary evidence n. asıl beyyine
primary evidence n. asıl delil
primary evidence n. asıl kanıt
evidence aliunde n. belge dışı delil
hearsay evidence n. başkalarından işitilerek öne sürülen delil
documentary evidence n. belgelere dayanan delil
burden of evidence n. beyyine külfeti
expert evidence n. bilirkişi tanıklığı
expert evidence n. bilirkişi beyanı
principles of evidence n. beyyine ilkeleri
evidence of age n. bir fiili yapmaya ehil olan
best evidence n. birinci dereceden delil
planted evidence n. bir yere (gizlice) koyulmuş delil/kanit
state's evidence n. devlet lehine tanıklık
presumptive evidence n. çıkarıma dayalı kanıt
removing evidence of felony n. cürüm delillerini yok etme
submission of evidence n. delil sunumu
multiple source of evidence n. değişik/farklı kaynaklardan edinilen kanıtlar
call evidence n. delil gösterme
evidence room n. delil odası
giving of evidence n. delil ikamesi
right to call evidence n. delil gösterme hakkı
weighing the evidence n. delilleri takdir etme
evidence integrity n. delilin bütünlüğü
estimation of evidence n. delillerin takdiri
determination of evidence n. delil tesbiti
total failure of evidence n. delillerin tamamen yetersiz olması durumu
trying to remove evidence n. delil yok etmeye çalışma
chain of evidence n. delil zinciri
rejection of evidence n. delilin kabul edilmemesi
chain of evidence n. delil güvenlik zinciri
weight-of-evidence n. delilin ispat kuvveti
principle of circumstantial evidence n. delil serbestisi ilkesi
recording of evidence n. delil tespiti
recording of evidence n. delillerin belirlenmesi
submission of evidence n. delil sunma
contrary to the evidence n. delillerin tersine
failure of evidence n. delil yetersizliği
alteration of evidence n. delillerin tahrif edilmesi
evidence integrity n. delilin sağlamlığı
spoliation of evidence n. delil karartma
delay in the introduction of evidence n. delil ikamesinde gecikme
alteration of evidence n. delillerin tahrifi
unconditional release on lack of evidence n. delil yetersizliğinden şartsız tahliye
lack of evidence n. delil yetersizliği
collection of evidence n. delillerin toplanması
against the evidence n. delile karşı
king's evidence n. devletin tanığı
failure to preserve evidence n. delillerin muhafazasında ihmal
presumptive evidence n. delil karinesi
multiple source of evidence n. değişik/farklı/ayrı kanıt kaynakları
evidence integrity n. delil bütünlüğü
production of evidence n. delil ibrazı
prima facie evidence n. delil başlangıcı
disclosure of evidence n. delil sunma
disclosure of evidence n. delilleri sunma
absence of evidence n. delil olmaması
absence of evidence n. delil bulunmamas
direct evidence n. doğrudan beyyine
circumstantial evidence n. dolaylı beyyine
circumstantial evidence n. dolaylı delil
secondary evidence n. dolaylı kanıt
indirect evidence n. dolaylı kanıt
secondary evidence n. dolaylı delil
hearsay evidence n. dolaylı delil
circumstantial evidence n. dolaylı kanıt
second hand evidence n. dolaylı delil
direct evidence n. doğrudan kanıt
collateral evidence n. dolaylı/ikinci derece/tamamlayıcı kanıt
direct evidence n. doğrudan delil
advice on evidence n. duruşma sonrasında yargıcın deliller hakkındaki yazılı beyanı veya yorumu
evidence to be read in trial n. duruşmada okunacak deliller
second hand evidence n. dolaylı kanıt
indirect evidence n. dolaylı delil
indirect evidence n. dolaylı beyyine
direct evidence n. doğrudan doğruya beyyine
presumptive evidence n. dolayısıyla kanıt
hearsay evidence n. dolaylı kanıt
original evidence n. esas kanıt
king's evidence n. ele veren suç ortağının tanıklığı
best evidence n. en iyi delil
best evidence n. en geçerli delil
support evidence n. ek kanıt
corroborating evidence n. ek delil
proper evidence n. elverişli kanıt
available evidence n. eldeki kanıtlar
evidence of opinion n. ekspertiz
corroborating evidence n. ek kanıt
available evidence n. eldeki kanıt
further evidence n. ek kanıt
original evidence n. esas delil
available evidence n. eldeki delil
physical evidence n. fiziksel kanıt
documentary evidence n. evrakı müsbite
documents of evidence n. evrakı müsbiteler
intrinsic evidence n. gerçek tanıklık
corroborating evidence n. güçlendirici kanıt
cumulative evidence n. güçlendirici kanıt
intrinsic evidence n. gerçek kanıt
real evidence n. gerçek delil
intrinsic evidence n. gerçek delil
hard evidence n. güçlü kanıt
demonstrative evidence n. görsel kanıt (harita/resim)
demonstrative evidence n. görsel delil (harita/resim)
king's evidence n. hükümete tanıklık yapma
false evidence n. hakikat hilafı şahitlik
extrinsic evidence n. harici delil
extrinsic evidence n. harici kanıt
legal evidence n. hukuki kanıt
total failure of evidence n. hiçbir delil bulunmaması durumu
extraneous evidence n. harici delil
legal evidence n. hukuki delil
extraneous evidence n. harici kanıt
legal evidence n. hukuken geçerli kanıtlar
evidence aliunde n. harici delil
evidence aliunde n. harici kanıt
evidence affecting the judgment n. hükmü etkileyen delil
the law of evidence n. ispat hukuku
corroborating evidence n. ilave kanıt
secondary evidence n. ikinci derece delil
burden of evidence n. ispat zorunluluğu
secondary evidence n. ikinci derece kanıt
secondary evidence n. ikinci derece beyyine
indicative evidence n. ipucu oluşturan delil
second hand evidence n. ikinci derece kanıt
persuasive evidence n. ikna edici kanıt
evidence law n. ispat hukuku
circumstantial evidence n. ikinci derece kanıt
indirect evidence n. ikinci derecede delil
circumstantial evidence n. ikinci derece delil
compelling evidence n. ikna edici delil
burden of evidence n. ispat mecburiyeti
further evidence n. ilave delil
second hand evidence n. ikinci derece delil
circumstantial evidence n. ikinci derecede delil
winning evidence n. iddiayı sonuca ulaştıran kanıt
corroborating evidence n. ilave delil
satisfactory evidence n. ihtilaflı konuyu aydınlığa kavuşturmaya yeter güçteki kanıt
indirect evidence n. ikinci derecede kanıt
indirect evidence n. ikinci derece kanıt
conclusive evidence n. iddiayı sonuca ulaştıran kanıt
circumstantial evidence n. ikinci derecede kanıt
indirect evidence n. ikinci derece delil
certificate of evidence n. kanıt belgesi
lack of evidence n. kanıt eksikliği
law of evidence n. kanıt hukuku
counter evidence n. karşı delil
verdict against evidence n. kanıtlara uymayan karar
newly discovered evidence n. karar sonrası bulunan delil
admissible evidence n. kabul edilir kanıt
lack of evidence n. kanıt yetersizliği
motion for admission of evidence n. kanıtın kabul edilmesi talebi
newly discovered evidence n. karar sonrası bulunan kanıt
evidence for the prosecution n. kamu tanığı
weight of evidence n. kanıtların ağırlığı
evidence integrity n. kanıt bütünlüğü
character evidence n. karakter delil
recording of evidence n. kanıtların tespiti
estimation of evidence n. kanıtların takdiri
in evidence n. kabul edilen delil
statutory evidence system n. kanuni delil sistemi
prima facie evidence n. karineden sayılan delil
legal evidence n. kanunen belirlenen kanıtlar
presumptive evidence n. karine niteliğinde kanıt
disclosure of evidence n. kanıtları sunma
disclosure of evidence n. kanıt sunma
evidence based practices (evp) n. kanıta dayalı uygulamalar
presumptive evidence n. karine gücündeki delil
submission of evidence n. kanıt sunumu
the risk of absconding and tampering with evidence n. kaçma ve delilleri karartma tehlikesi
evidence based policing n. kanıta dayalı polislik
evidence based policy n. kanıta dayalı politika
evidence room n. kanıt odası
alteration of evidence n. kanıtların değiştirilmesi
submission of evidence n. kanıt sunma
alteration of evidence n. kanıtların tahrif edilmesi
lack of evidence n. kanıt noksanlığı
character evidence n. karakter yapısı delil gösterilerek sunulan kanıt
evidence control n. kanıt kontrol
casual evidence n. kanun veya anlaşma hükmüyle önceden belirlenmiş olmayıp olaya göre ikamesi mümkün olan her türlü yasal delil
prima facie evidence n. kesin olmayan karine
final evidence n. kati delil
direct evidence n. kesin delil
competent evidence n. kifayetli kanıt
material evidence n. kati delil
conclusive evidence n. kati delil
winning evidence n. kesin kanıt
conclusive evidence n. kesin kanıt
witness evidence n. kişisel kanıt
material evidence n. kesin kanıt
conclusive evidence n. kesin beyyine
final evidence n. kesin delil
material evidence n. kesin delil
positive evidence n. kesin kanıt
competent evidence n. kifayetli delil
winning evidence n. kati kanıt
rock solid evidence n. kaya gibi sağlam deliller
conclusive evidence n. kati kanıt
direct evidence n. kesin kanıt
conclusive evidence n. kesin delil
cumulative evidence n. kuvvetlendirici kanıt
hearsay evidence n. kulaktan dolma delil
king's evidence n. kralın tanığı
hearsay evidence n. kulaktan dolma kanıt
indirect evidence n. kulaktan dolma delil
material evidence n. maddi kanıt
damning evidence n. mahkum edici delil
moral evidence n. manevi delil
evidence room n. mahkemede gösterilecek olan delillerin tutulduğu oda
material evidence n. maddi delil
real evidence n. maddi delil
damning evidence n. mahkum edici kanıt
material evidence n. mahkemenin vereceği nihai karara etki eden delil
evidence taken on the spot n. mahallinden alınan delil
real evidence n. maddi kanıt
moral evidence n. manevi kanıt
cumulative evidence n. munzam kanıt
corroborating evidence n. munzam kanıt
claim for collection of defense evidence n. müdafaa delillerini toplama talebi
exclusive evidence n. münhasır delil
positive evidence n. müspet delil
positive evidence n. müspet kanıt
admissible evidence n. muteber delil
negative evidence n. menfi kanıt
available evidence n. mevcut kanıt
conclusive evidence n. müspet delil
negative evidence n. menfi delil
derivative evidence n. müştak beyyine
available evidence n. mevcut delil
positive evidence n. olumlu delil
objective evidence n. nesnel delil
material evidence n. nihai karara etki eden kanıt
original evidence n. orijinal delil
negative evidence n. olumsuz tanıklık
objective evidence n. nesnel kanıt
evidence response team n. olay yeri inceleme ekibi
objective evidence n. objektif delil
positive evidence n. olumlu kanıt
original evidence n. orijinal kanıt
objective evidence n. objektif kanıt
perpetuation of evidence at the pretrial proceeding n. önduruşma sürecinde delillerin korunması
perpetuation of evidence at the pretrial proceeding n. önduruşma sürecinde delillerin saklanması
preliminary evidence n. ön kanıt
forge evidence n. sahte delil
taint evidence n. sahte delil
false evidence n. sahte delil
evidence of public documents n. resmi beyyine
fake evidence n. sahte kanıt
fake evidence n. sahte delil
fabricate evidence n. sahte delil
gathering evidence in favour of the accused n. sanığın lehinde olan delillerin toplanması
prisoner's evidence n. sanık şahidi
indirect evidence n. söylentiye dayanan kanıt
solid evidence n. somut kanıt
parole evidence n. sözlü şahadet
parol evidence rule n. sözlü delil kuralı
oral evidence n. sözlü kanıt
exonerating evidence n. suçsuzluğu ispat eden delil
parole evidence n. şahit ifadesi
parole evidence n. şifahi delil
concrete evidence n. somut delil
oral evidence n. sözlü delil
state's evidence n. suç ortağı aleyhine ifade
spoken evidence n. sözlü kanıt
concrete evidence n. somut kanıt
solid evidence n. somut delil
substantial evidence n. somut kanıt
hard evidence n. somut/kesin delil
hearsay evidence n. söylentiye dayanan kanıt
oral evidence n. şahadet
verbal evidence n. sözlü kanıt
concrete evidence n. somut delil
prima facie evidence n. tersi ispatlanmadıkça geçerli olan delil
objective evidence n. tarafsız delil
determination of evidence n. tespiti delail
testimonial evidence n. tanığa dayanan kanıt
derivative evidence n. türemiş kanıt
oral evidence n. tanıklık
corroborating evidence n. tamamlayıcı kanıt
medical evidence n. tıbbi delil
objective evidence n. tarafsız kanıt
testimonial evidence n. tanıklığa dayanan delil
derivative evidence n. türemiş beyyine
derivative evidence n. türemiş delil
medical evidence n. tıbbi kanıt
law of evidence n. usul hukuku
proper evidence n. uygun delil
forge evidence n. uydurma delil
fabricated evidence n. uydurma delil
fabricate evidence n. uydurma delil
proper evidence n. uygun kanıt
taint evidence n. uydurma delil
presumptive evidence n. varsayıma dayalı kanıt
false evidence n. uydurma delil
presumptive evidence n. yaklaşık delil
presumptive evidence n. yaklaşık kanıt
documentary evidence n. yazılı delil
documentary evidence n. yazılı kanıt
documentary evidence n. yazılı beyyine
legal evidence n. yasal delil
false evidence n. yalancı tanıklık
legal evidence n. yasal kanıt
evidence of age n. yaşça ehil olma
written evidence n. yazılı beyyine
sworn evidence n. yeminli olarak yapılan tanıklık
written evidence n. yazılı kanıt
adequate evidence n. yeterli delil
competent evidence n. yeterli delil
competent evidence n. yeter kanıt
strong body of evidence n. yeterli kanıt
adequate evidence n. yeterli kanıt
compelling evidence n. zorlayıcı kanıt
direct evidence n. yeterli kanıt
competent evidence n. yeter delil
verdict against evidence n. yeterli kanıta dayanmayan karar
competent evidence n. yeterli kanıt
irrefutable evidence n. çürütülemez kanıt
irrefutable evidence n. reddedilemez kanıt