giden - Turkish English Dictionary
History

giden



Meanings of "giden" in English Turkish Dictionary : 11 result(s)

Turkish English
Common Usage
giden outgoing adj.
General
giden goer n.
giden departer n.
giden leaver n.
giden going adj.
giden outbound adj.
giden sent adj.
giden bound suf.
Computer
giden sent adj.
giden sending adj.
Aeronautic
giden outbound adj.

Meanings of "giden" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
hoşa giden likable adj.
geriye doğru giden retrograde adj.
General
çok ileri giden exceeder n.
tırıs giden at trotter n.
bir yolculuğun nihai varış noktasına giden kısmı outbound n.
topluma kazandırmada hedefe giden yollar resettlement pathways n.
rahvan giden at pacer n.
tabutun yanında giden pallbearer n.
döne döne giden top twister n.
tatil veya başka bir düzenlemenin potansiyel müşterilerin hoşuna giden özelliği veya yanı selling point n.
giden evrak tepsisi out tray n.
hızlı giden şey clipper n.
yüzmeye giden kimse bather n.
gelen giden visitors n.
ziyarete giden kimse visitor n.
tiyatro ve gece kulübüne sıkça giden adam man about town n.
hoşa giden iş picnic n.
hızlı giden gemi flyboat n.
gönüllü olarak askere giden enlister n.
havaalanı/otobüs garı gibi yerlerde gelen ve giden yolcuların ilgili işlemlerinin yapıldığı bina terminal n.
yerden giden top ground ball n.
kiliseye giden kimse churchgoer n.
hamama giden kimse bather n.
sinemaya giden kişi moviegoer n.
önde giden frontrunner n.
yerden giden top grounder n.
gelen giden passers by n.
kiliseye devamlı olarak giden kimse churchgoer n.
sesten daha hızlı giden her türlü taşıt supersonic transport n.
kara veya denizden giden posta surface mail n.
deniz yüzündeki akıntıya ters giden dip akıntısı undertow n.
uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer (akarsu, yol gibi) crossroad n.
üniversite birinci sınıfa giden öğrenci freshman n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of steps n.
bir kattan başka bir kata giden merdiven flight of steps n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of stairs n.
bir kattan başka bir kata giden merdiven flight of stairs n.
boşa giden zaman idle time n.
giden evrak outgoing papers n.
hızlı giden okyanus gemisi ocean greyhound n.
yukarıya doğru giden eğri upward sloping curve n.
randevuya giden tryster n.
bir yerden başka bir yere giden transmigrator n.
son sürat giden blue streak n.
garaja doğru giden araba yolu garage drive n.
garaja doğru giden araba yolu driveway n.
gelen ve giden postaların düzenlendiği oda mailroom n.
yolun ortasından giden sürücü road hog n.
yolun ortasından giden şoför road hog n.
-e giden bound for n.
giden evrak tablası out-tray n.
ölmeye giden askerler cannon fodder n.
savaşa giden askerler (ölme ihtimali ile) cannon fodder n.
savaşa giden askerler (ölme ihtimali ile) fresh fish n.
savaşta ölüme giden ve önemsiz sayılan askerler cannon fodder n.
sık sık giden frequenter n.
başarıya giden yol road to success n.
başarıya giden yol path to success n.
ırmak boyunca giden yol river road n.
kapıyı çarpıp giden door-slammer n.
giden arama outgoing call n.
filme giden moviegoer n.
sinemaya giden filmgoer n.
sinemaya giden moviegoer n.
filme giden filmgoer n.
hoşa giden tavır ve hareketler engaging manners n.
patlamış halde bile giden lastikler run-flat tyres n.
mükemmelliğe giden yol the path to perfection n.
karadan giden overlander n.
partiye giden kişi partygoer n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpool n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması lift-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması car-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması rideshare n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpooling n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması covoiturage n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması ride-sharing n.
uzaya giden ilk insan the first person to go to space n.
uzaya giden ilk kişi the first person to go to space n.
sıkılıkla sinemaya giden kimse picturegoer n.
uzayıp giden liste ever-lengthening list n.
aynı hızla giden bir sürücünün bir süre sonra hızlı gittiğini algılıyamaması velocitization n.
at yarışlarına giden kimse racegoer n.
müşterisinin evine giden escort kız outcall escort n.
kiliseye giden kadınlar church-going women n.
tavernaya sürekli giden kimse tavern-goer n.
tatile giden kimse holiday-goer n.
(işe giden/işten gelen) yolcu commuter n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist road n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist drive n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol holiday route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol theme route n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic byway n.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic drive n.
kazanç elde etmek, altın ve maden keşfetmek amacıyla güney amerika'ya giden, köleleştirmek için yerli halkı avlayan portekiz kaşif bandeirante n.
geri dönüşüme giden teneke kutuların depolandığı konteyner canbank n.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carpooler n.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carshare n.
darağacına giden basamaklar ladder [obsolete] n.
bir kıza erkek ile evlenebilmesi için verilen ve erkeğe giden mal/para dowry n.
hızlı giden şey traveler n.
hızlı giden şey traveller [australia] n.
hoşa giden şey attracter n.
başarıya giden her yol mübahtır düşüncesiyle hareket eden kimse barry n.
yukarıya doğru giden eğri upcurve n.
(güneybatı abd veya latin amerika'da) avluya giden çatılı giriş zaguan n.
yükselmeye giden yol making n.
dini veya turistik bir yere giden ziyaretçi visitant n.
idama giden kimse wag-halter n.
ebeveyninin gittiği okula başvuran veya giden öğrenci legacy n.
yoga meditasyonunda bilgiye giden yoldaki ikinci adım mañana n.
ters giden şey mess-up n.
orta yoldan giden kimse middleman n.
geneleve sık giden kimse brotheler n.
hedefe giden doğrudan yol highway n.
bir yerden benzer başka yere giden kimse hopper n.
sekerek giden kimse loper n.
sekerek giden şey loper n.
ağır giden şey lug n.
kağnı gibi giden şey lug n.
hoşa giden şey luxury n.
süzülerek giden şey glider n.
süzülerek giden kimse glider n.
geriye giden şey degenerate n.
giden yolcu bölümü departure area n.
bir yere giden en kısa yol direction n.
kaynağa giden en kısa yol direction n.
ters yönde giden sürücü ghost-driver n.
ikametgahının veya işyerinin bulunduğu yerleşimin dışındaki bölgeye giden kimse guest n.
legal olarak yabancı bir ülkeye giden kimse guest n.
bir sona, sonuca veya duruma giden yol road n.
hedefe giden yol route n.
akıp giden şey run n.
bir zıtlığın üzerine giden kimse confrontationist n.
gidişatı devamlı kötüye giden özellikler disimprovement n.
kötüye giden durum distemperance [obsolete] n.
kötüye giden durum distemperature n.
kötüye giden durum distemperment [obsolete] n.
sonucun kendisi olan veya sonuca giden şey good n.
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk column gap n.
bir şeye giden yol door n.
bir şeye giden yol doorway n.
yokuş aşağı giden kimse downhiller n.
dağ geçidine giden yol duar [india] n.
bir arada giden araç grubu pack n.
düşüncelere dalıp giden kimse contemplatist n.
düşüncelere dalıp giden kimse contemplative n.
festivallere giden kimse festivalgoer n.
başarıya giden temel yol core asset n.
diskoya giden kimse discoer [uk] n.
akıp giden şey fluxion n.
boru gibi sürüp giden ses foghorn n.
önden giden kimse foregoer n.
önden giden adam foreman [obsolete] n.
önde giden koşucu forerunner n.
felakete giden yol primrose path n.
hoşa giden belirti plus sign n.
kreşe giden çocuk pre-schooler n.
sendeleyerek giden kimse scambler n.
dünyanın dört bir yanına giden kimse scourer n.
amaca giden yolda her şeyi yapan kimse sharpshooter n.
bir ileri bir geri giden şey shittlecock n.
pinpon topu gibi karşılıklı gelip giden şey shittlecock n.
vites boştayken giden motorlu taşıt freewheeler n.
güç kullanmadan yokuş aşağı giden motorlu taşıt freewheeler n.
başarısızlığa giden dönem skids n.
felakete giden dönem skids n.
dönerek giden şey skirl n.
kestirmeden giden avcı/av köpeği skirter n.
sürünün ardından giden köpek skirter n.
hedefe giden yolda benimsenen motto slughorn [obsolete] n.
yılan gibi uzayıp giden havai fişek snake n.
kışın daha sıcak bölgeye giden kimse snowbird n.
adım adım iyiye giden şey stairstep n.
adım adım iyiye giden şey stair-step n.
hoşa giden şey sugar candy n.
hoşa giden şey sugarplum n.
(amaca giden) yolculuk path n.
sık giden kimse goer n.
-e giden yolun yarısında olmak be halfway to v.
dört nala giden yarış atını durdurarak kazanmasını engellemek pull v.
hedefe giden yolu belirlemek satisfise [us] v.
hedefe giden yolu izlemek satisfice [uk] v.
istenilen hedefe giden yolda araç olarak kullanmak parlay v.
(kayıp giden halatı, zinciri) aniden yakalayıp gerdirmek snub v.
hoşa giden pleasing adj.
yavaş giden tardy adj.
geriye doğru giden back adj.
yukarı giden up adj.
uçup giden fleeting adj.
sağdan sola doğru giden dextrosinistral adj.
yavaş giden slow adj.
yokuş yukarı giden uphill adj.
intihara doğru giden suicidal adj.
hep kafasının dikine giden wayward adj.
kötüye giden retrogressive adj.
yavaş giden sluggish adj.
hoşa giden liked adj.
dışarı giden outgoing adj.
kafasının dikine giden contrary adj.
yukarıya giden uphill adj.
taksi ile giden taxied adj.
batıya doğru giden westbound adj.
ileriye doğru giden onward adj.
kafasının dikine giden headstrong adj.
geriye doğru giden retral adj.
denize doğru giden seaward adj.
direkt giden nonstop adj.
akıp giden outgoing adj.
dışarıya giden outward adj.
şehir merkezine giden down adj.
geriye doğru giden regressive adj.
eve doğru giden homebound adj.
hoşa giden pleasurable adj.
kafasının dikine giden unwilling adj.
temyize giden appellant adj.
yukarıya doğru giden upward adj.
önden giden outridden adj.
tersine giden retrograde adj.
yolunda giden well bound adj.
rüzgarın estiği yöne doğru giden windward adj.
unutulup giden evanescent adj.
yaya giden pedestrian adj.
hoşa giden welcome adj.
hoşa giden favorable adj.
hoşa giden palatable adj.
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden parallel adj.
geri giden regressing adj.
doğuya giden eastbound adj.
çapraz giden crisscrossed adj.
kafasının dikine giden bull adj.
hoşa giden likeable adj.
ileriye giden forward moving adj.
acele giden precipitant adj.
sürüp giden persistent adj.
dolaşarak giden (yol) circuitous adj.
kötüye giden retrograde adj.
fazla ileriye giden forward adj.
altmış altmış giden sexagesimal adj.
hoşa giden agreeable adj.
geriye giden retrogressive adj.
şehir merkezine doğru giden (otobüs vb) inbound adj.
doğuya giden east bound adj.
geriye giden moving backward adj.
geriye giden reverting to a previous condition adj.
geriye giden retreating adj.
geriye giden regressive adj.
dışarı giden outbound adj.
akıp giden elapsing adj.
güneye giden southbound adj.
kuzeye giden northbound adj.
bir ülkeden diğerine giden transmigratory adj.
geri giden retrogressive adj.
bir yerden bir yere giden deambulatory adj.
büyük hızla giden high-speed adj.
yokuş aşağı giden downhill adj.
doğuya giden eastward adj.
ileri giden progressive adj.
filme giden moviegoing adj.
sinemaya giden moviegoing adj.
filme giden cinemagoing adj.
sinemaya giden cinemagoing adj.
hoşa giden heart-warming adj.
batıya doğru giden/hareket eden westering adj.
hoşa giden favourable adj.
direkt giden non-stop adj.
uzayıp giden (liste) ever-lengthening adj.
sürekli tiyatroya giden theatregoing adj.
yarışlara giden racegoing adj.
yeniden kötüye giden recrudescent adj.
genelden özele doğru giden top-down adj.
azar azar gelen/giden trickly adj.
tırıs giden (at) trotty adj.
döne döne giden aswirl adj.
doğu kerte güneydoğuya doğru giden east-southeast adj.
ileri giden encroaching adj.
sinsice araya giden encroaching adj.
dalgalanarak giden undulary adj.
hafızadan yitip giden evanescent adj.
aşağıya giden katabatic adj.
ters giden unstitched adj.
yanlış giden unstitched adj.
yukarıya doğru giden upbound adj.
yokuş yukarı giden yönde uphillward adj.
yukarıya giden yönde uphillward adj.
sarsak giden waggly adj.
istikrarsız giden waggly adj.
tekerlekler üzerinde giden wheeled adj.
tam hız giden hellbent adj.
yıkıma doğru tam gaz giden hellbent adj.
tam hız giden hell-bent adj.
yıkıma doğru tam gaz giden hell-bent adj.
bir yerden başka yere giden hopping adj.
geriye giden retrogressional adj.
iyiye giden revalescent adj.
uçup giden light-winged adj.
gürleyerek giden lumbering adj.
gürleyerek giden lumberly adj.
oldukça hoşa giden luscious adj.
oldukça hoşa giden lush adj.
yavaş giden mushy adj.
hoşa giden o.k. adj.
dalgalanarak giden rippled adj.
araba ile giden depulsory adj.
hoşa giden desiderable [obsolete] adj.
ölüme giden graveward adj.
sık sık koruluğa giden grovy adj.
hoşa giden heartwarming adj.
alevler arasında giden ignifluous [obsolete] adj.
uzun yol giden long-haul adj.
hoşa giden ok adj.
iyiye giden improving adj.
üzerine giden confrontationist adj.
uzağa giden distant adj.
hoşa giden ingratiating adj.
hoşa giden ingratiatory adj.
hedefin üzerinden geçip giden (ok) gone adj.
şehir merkezine giden doon [scotland] adj.
şehir merkezine giden doun [scotland] adj.
dikey giden down adj.
aşağı doğru giden downbound adj.
yokuş aşağı giden downgrade adj.
süzülerek giden drifty adj.
seri giden fast-flying adj.
süratli giden fast-paced adj.
evlere çalışmaya giden in-home adj.
yavaş yavaş giden pedetentous [obsolete] adj.
ileri geri giden pendular adj.
kayıp giden saponaceous adj.
kayıp giden saponary adj.
hoşa giden convivial adj.
hava akımında süzülüp giden flaring adj.
sakin akan su kanalının üzerinde giden flat-water adj.
iyiye giden flourishing adj.
akıp giden flowing adj.
serbestçe akıp giden fluxible [obsolete] adj.
akıp giden fluxive [obsolete] adj.
önde giden foregoing adj.
dümdüz giden foreright [dialect] [uk] adj.
dosdoğru giden foreright [dialect] [uk] adj.
önce giden foreright adj.
giden (posta) outgoing adj.
önceye giden predecessive adj.
devlet okuluna giden public adj.
farklı yönlere giden scattering adj.
okula doğru giden schoolward adj.
hızlı giden scudding adj.
denize giden seabound adj.
ileri geri giden seesaw adj.
kendi düşüncelerine dalıp giden self-preoccupied adj.
kıyıya doğru giden shoreward adj.
sahile doğru giden shoreward adj.
kısa mesafeye giden short-haul adj.
hoşa giden silken adj.
sola doğru giden sinistrodextral adj.
soldan sağa giden sinistrodextral adj.
zikzak çizerek giden slashy adj.
kayarak giden slipping adj.
kaygan yüzeydeymiş gibi giden slithering adj.
kayarak giden slithery adj.
kaygan yüzeydeymiş gibi giden slithery adj.
akıp giden smooth adj.
kayıp giden smooth adj.
akıp giden smooth-running adj.
hoşa giden snazzy adj.
bir yöne giden polary adj.
uzaya giden spaceward adj.
hoşa giden square adj.
kıvranarak giden squirmy adj.
kıvrılarak giden squirmy adj.
adım adım giden staged adj.
geriye doğru giden sternward adj.
geriye doğru giden sternwards adj.
atlayarak giden subsultive adj.
atlayarak giden subsultory adj.
altından giden subterfluent adj.
peş peşe giden successional adj.
yüzeyde giden superfluitant [obsolete] adj.
erozyon ile birlikte akıp giden (nehir) superimposed adj.
hoşa giden sympathetic adj.
e giden bound adj.
giden gelen back-and-forth adv.
oraya buraya giden on tour adv.
… giden -goer suf.
batıya doğru giden wb (westbound) abrev.
batıya doğru giden wb (westbound) abrev.
Phrasals
(beysbolda) giden topun önünü kesmek cut off v.
gole giden topu vücuduyla durdurmak/kesmek charge down v.
gole giden topu vücuduyla durdurma/kesme charge down v.
(birini bir şeye/yere) giden yolu göstermek show (one) to (something or some place) v.
(hedefe giden) tüm yolları kapamak close out v.
Phrases
ava giden avlanır the hunter becomes the hunted expr.
(bir işi) başarmaya/yapmaya doğru giden on course for (something) expr.
(bir işi başarmaya/yapmaya) doğru giden on course to (do something) expr.
Proverb
acele giden ecele gider haste makes waste
erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer the way to a man's heart is through his stomach
kızın kalbine giden yol annesinden geçer he that would the daughter win, must with the mother first begin
cennete giden yol imandan geçer crosses are ladders that lead to heaven
göle giden yol gölden daha güzeldir It is better to travel hopefully than to arrive
hedefe giden her yol mubahtır the ends justify the means
cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir the road to hell is paved with good intentions
acele giden ecele gider soft fire makes sweet malt
amaca giden her yol mubahtır the end justifies the means
cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir good intentions pave the road to hell
Colloquial
başarıya giden yolun yarısı halfway house n.
daha güzel yarınlara giden yol pathway leading to better tomorrows n.
istanbul’a giden uçak plane to istanbul n.
şöhrete giden yol road to fame n.
şöhrete giden yol rise to fame n.
belli bir içkiyle iyi giden alkolsüz içecek a good mixer n.
tabutun yanında giden kimse underbearer [us] n.
(bir şeye) giden yol key to (something) n.
bir ileri bir geri giden şey shuttlecock n.
pinpon topu gibi karşılıklı gelip giden şeyler shuttlecock n.
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın widow n.
tıbbi tedaviye ihtiyacı olmayıp güven duymak için veya duygusal sorunlar nedeniyle doktora giden kimseler worried well n.
çok üstüne giden kimse ball-breaker n.
çok üstüne giden kimse ball-buster n.
eve giden yol drive home n.
gelen giden passers n.
başarıya giden anahtar door opener n.
kısaltılmış yeterlilik kursuna giden stajyer öğrenci pressure cooker [new zealand] n.
apar topar giden kimse skedaddler n.
spor salonuna giden kimse gym-goer n.
spora giden kişi gym-goer n.
beyzbolda yerden giden topu eldivenle yakalamak/durdurmak field a grounder v.
beyzbolda yerden giden topu eldivenle tutmak/kurtarmak field a grounder v.
bir şeye giden yolu kapatmak shut down v.
ters giden şey olmak be the matter v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili ters giden şey olmak be the matter (with someone or something) v.
dışarı giden/kaçan topları toplamak fag out [dated] [uk] v.
kumarda şansı yaver giden hot adj.
kumarda şansı iyi giden hot adj.
üstüne giden all over adj.
üstüne giden all over adj.
birinin üstüne giden tough on someone adj.
iyi giden going strong adj.
'-in üstüne giden off on adj.
uçup giden up, up, and away adj.
davet üzerine maça giden (futbol seyircisi) prawn-sandwich adj.
eskilere giden from far in the past expr.
sanki ters giden bir şeyler var gibi something doesn't feel right expr.
birinin üstüne giden in someone's face expr.
biri/bir şeyle ilgili ters giden ne? what's with someone/something? expr.
ters giden bir şeylerin kokusu is rotten in denmark expr.
(kararında) bir gelip bir giden on again expr.
ile ilgili ters giden ne? what's with expr.
(uyumaya vb. giden çocuklara söylenen) baş baş bye-byes expr.
Idioms
boşa giden dead loss n.
kapış kapış giden/satılan şey a run on (something) n.
başarıya giden yol yellow brick road n.
aksak giden iş/müessese problem child n.
dur durak bilmeden akıp giden/geçen zaman the marching time n.
partilere giden kimse a party animal n.
zafere giden yol pathway to victory n.
geçip giden günler bygone days n.
geçip giden günler days gone by n.
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam stage-door johnny n.
giden bir şeyden düşme involuntary dismount n.
kafasının dikine giden kimse a hard head n.
(birinin) kalbine giden yol the way to (one's) heart n.
bir erkeğin kalbine giden yol the way to a man's heart n.
geçip giden günler past history n.
sürüp giden şaka/espri standing joke n.
cennete giden yol the keys to the kingdom n.
farklı yönlere dallanıp budaklanan/uzayıp giden hikaye kudzu plot n.
rüzgar nereye eserse oraya giden kimse vicar of bray n.
yükselmeye giden meşakkatli/zor yol the greasy pole [uk/australia] n.
başarıya giden zorlu yol the greasy pole [uk/australia] n.
başarıya giden zorlu yol the greasy pole n.
uzayıp giden/sonu olmayan hikaye banbury story of a cock and a bull n.
(birinin bir şeye) giden yolu (one's) passport to (something) n.
ters/yanlış giden bir şey a dead cat on the line n.
iyi giden iş/girişim a going concern n.
bir amaca giden yol a means to an end n.
hedefe giden yolda bir basamak/geçit a stepping stone n.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam a man about town n.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam the man about town n.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı beginning of the end n.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı the beginning of the end n.
şansı yaver giden kimse lucky duckling n.
dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilme/durabilme one's sea legs n.
'-e giden yol passport to n.
(bir şeye) doğru giden/uzanan zor dönem rocky road (to something) n.
(bir şeye) doğru giden/uzanan zorlu süreç rocky road (to something) n.
(bir şeye) giden taşlı yol rocky road (to something) n.
(bir şeye) giden en rahat/kolay/sorunsuz yol royal road (to something) n.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in the wound n.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in the wounds n.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in one's wound n.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in one's wounds n.
kaykayla giden kimse sidewalk surfer n.
elinden kayıp giden the one who got away n.
elinden kayıp giden the one that got away n.
-e doğru giden/uzanan zor dönem the rocky road to n.
-e doğru giden/uzanan zorlu süreç the rocky road to n.
-e giden taşlı yol the rocky road to n.
birinin kalbine giden yol the way to somebody's heart n.