karşıya - Turkish English Dictionary
History

karşıya



Meanings of "karşıya" in English Turkish Dictionary : 5 result(s)

Turkish English
General
karşıya across adv.
karşıya over prep.
karşıya overthwartly [obsolete] adv.
Archaic
karşıya overthwart adv.
karşıya cross adv.

Meanings of "karşıya" with other terms in English Turkish Dictionary : 272 result(s)

Turkish English
Common Usage
karşıya geçmek cross v.
karşıya geçmek get across v.
karşıdan karşıya geçmek get across v.
karşıya geçirmek get across v.
General
karşıya geçme crossover n.
karşı karşıya gösteren exposer n.
karşıdan karşıya geçme fobisi agyiophobia n.
karşıdan karşıya geçme traverse n.
karşıya geçen traverser n.
karşı karşıya gelme confrontation n.
karşı karşıya olma exposure n.
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi rock off n.
yeniden karşı karşıya bırakma re-exposure n.
karşı karşıya gelme clash n.
karşı karşıya gelme confront [obsolete] n.
karşı karşıya gelme confrontal n.
karşı karşıya gelen kimse confrontationist n.
karşı karşıya gelen kimse confronter n.
karşı karşıya gelme confrontment n.
karşı karşıya duran ve ellerindeki sopa gibi silahlarla aralarından geçenlere vuran iki sıra insan gauntlet n.
karşı karşıya olmak face v.
karşı karşıya gelmek come face to face v.
birini bir problemle karşı karşıya bırakmak present someone with a problem v.
karşı karşıya gelmek (bir tehlike veya zorlukla) encounter v.
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek face the music v.
bir cezayla karşı karşıya olmak be in the doghouse v.
karşıdan karşıya geçirmek traverse v.
geçmek (karşıdan karşıya) cross v.
karşı karşıya kalmak encounter v.
karşı karşıya kalmak come up against v.
karşı karşıya gelmek face v.
karşı karşıya gelmek come across v.
karşıya geçirmek bring over v.
karşıya geçmek cross over v.
karşıdan karşıya geçmek cross over v.
karşı karşıya bırakmak expose v.
karşı karşıya gelmek meet v.
(karşıya) geçmek cross v.
karşı karşıya bırakmak confront somebody with v.
karşı karşıya getirmek subject to v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the verge of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be in danger of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the edge of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the edge of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be in danger of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the brink of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the verge of extinction v.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the brink of extinction v.
karşıya geçmek go across v.
karşıya geçmek walk across the street v.
karşıdan karşıya geçmek cross v.
karşı karşıya kalmak be faced with v.
karşı karşıya kalmak come up against somebody/something v.
karşı karşıya kalmak be confronted v.
zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olmak be in danger of lapsing v.
zamanaşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bulunmak be in danger of lapsing v.
karşı karşıya kalmak face with v.
karşı karşıya bulunmak face with v.
karşıdan karşıya geçen çocuğa çarpmak hit a kid crossing the street v.
riskiyle karşı karşıya kalmak face the risk of v.
(kendisini veya) başkasını tehlike ile karşı karşıya bırakmak endanger v.
birini karşıdan karşıya geçirmek guide someone across v.
vurulma riskiyle karşı karşıya olmak be faced with the risk of being shot v.
vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmak be faced with the risk of being shot v.
iflasla karşı karşıya kalmak be going into administration v.
karşı karşıya gelmek pit against v.
karşıdan karşıya geçmek traverse v.
yeniden karşıya geçmek recross v.
tekrar karşıya geçmek recross v.
yeniden karşı karşıya bırakmak re-expose v.
karşıdan karşıya geçmek traject v.
karşı karşıya gelmek head v.
olumsuz şartlar sebebiyle karşı karşıya gelmek rencontre v.
düşmanca sebeplerden karşı karşıya gelmek rencounter [obsolete] v.
şiddetli itirazlarla karşı karşıya gelmek oppose [obsolete] v.
karşıya geçmek overgang [scotland] v.
karşıdan karşıya geçmek overpass v.
caddeden karşıdan karşıya geçmek cross the street v.
sokaktan karşıdan karşıya geçmek cross the street v.
tekneyle karşıdan karşıya taşımak ferry v.
karşıya sıçramak outleap v.
(su kütlesini) karşıya aktarmak put v.
karşı karşıya gelmiş encountered adj.
karşı karşıya olan subject adj.
vurulma tehdidi ile karşı karşıya at gun point adj.
karşı karşıya olan affrontee [obsolete] adj.
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered adj.
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered adj.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered adj.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered adj.
karşı karşıya eyeball-to-eyeball adj.
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren black-on-black adj.
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin humanitarian adj.
(hanedan armalarında) gövdesi yana dönük olup yüzü karşıya bakan guardant adj.
karşı karşıya gelen confrontationist adj.
(iki hayvan) karşı karşıya duran confronte adj.
karşıdan karşıya athwart adv.
karşı karşıya face to face adv.
karşı karşıya opposite adv.
karşı karşıya vis-a-vis adv.
karşıdan karşıya across the street adv.
karşı karşıya across adv.
karşıdan karşıya thwart adv.
karşı karşıya end on adv.
karşı karşıya oppositely adv.
karşı karşıya square adv.
ile karşı karşıya kalma subject to prep.
karşıdan karşıya across prep.
karşı karşıya olan subordinate to prep.
karşı karşıya olan subject to prep.
karşı karşıya olan inferior to prep.
karşı karşıya over against prep.
karşıya anlamı veren ön ek be- pref.
gemi karşıya geçerken çok sallandı the crossing was rough expr.
Phrasals
(bir yarışmada) karşı karşıya gelmek take on v.
karşı karşıya gelmek meet with [obsolete] v.
karşı karşıya kalmak come in v.
bir sorunla karşı karşıya kalmak brush up against v.
birini birisiyle karşı karşıya getirmek/dövüştürmek pit someone against someone v.
ile karşı karşıya kalmak come up against v.
karşıya atlamak jump across v.
öte tarafa/karşıya geçirmek see someone across something v.
karşı karşıya gelmek pitch against v.
karşıya bakmak look across v.
karşı karşıya getirmek involve with v.
(arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek drive across v.
karşı karşıya gelmek face off v.
iki kişiyi karşı karşıya getirmek face off v.
biriyle karşı karşıya gelmek face off v.
karşı karşıya getirmek face off v.
cesurca karşı karşıya gelmek face out v.
karşı karşıya kalmak fall on v.
karşı karşıya kalmak fall upon v.
karşıya geçmek go over (to some place) v.
(birini/bir şeyi/kendini biriyle veya bir şeyle) karşı karşıya bırakmak set (someone, something, or oneself) up against (someone or something) v.
karşıya taşımak take over v.
karşıya bırakmak take over v.
karşıdan karşıya taşımak/götürmek take over v.
(biriyle) karşı karşıya gelmek square up with (someone) v.
tesadüfen (biriyle) yüz yüze/karşı karşıya gelmek stumble into (someone) v.
feribotla karşıya geçmek ferry across v.
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek ferry someone or something across something v.
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek ferry someone or something across v.
karşı karşıya gelmek square up against (someone) v.
(birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) karşı karşıya getirmek bring (someone or something) up against (someone or something) v.
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak come up against (something) v.
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek confront someone with something v.
birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek confront someone with something v.
(birini bir şeyle) karşı karşıya getirmek confront (one) with (something) v.
(birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla) yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek confront (one) with (something) v.
(bir şeyden) karşıya geçmek cross over something v.
(bir şeyle) karşı karşıya getirmek face with (something) v.
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak face with (something) v.
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek face someone with something v.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak face with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak face with (someone or something) v.
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek get someone or something across something v.
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek get someone or something across v.
(bir şeyden) karşıya geçmek get across (something) v.
(bir şeyden) karşıya geçmek go across (something) v.
(bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
(karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
birini/bir şeyi (bir şeyden) karşıya geçirmek guide someone or something across (something) v.
birine/bir şeye (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek guide someone or something across (something) v.
(birini/bir şeyi) (bir şeyden) karşıya geçirmek guide (someone or something) across v.
(birine/bir şeye) (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek guide (someone or something) across v.
(birinin/bir şeyin) karşıya geçmesine yardım etmek guide (someone or something) across v.
karşıdan karşıya geçirmek guide across v.
öte tarafa/karşıya geçirmek see across v.
karşıya göndermek send across v.
karşıya geçirmek/geçmesini sağlamak send across v.
karşı karşıya bırakmak set up against v.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/kalmak stare at (something) v.
ile karşı karşıya olmak stare into v.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak stare into (something) v.
(birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak subject (one) to (someone or something) v.
karşıya/karşısına geçirmek/taşımak take across v.
(suyun, çamurun içinden) yürüyerek karşıya geçmek wade across v.
Colloquial
karşı karşıya gelme face-off n.
para sıkıntısıyla karşı karşıya kalmak be on the rocks v.
bir şeyle karşı karşıya/yüz yüze up against something expr.
güçlüklerle karı karşıya up against it expr.
Idioms
düello için karşı karşıya gelmek look in the face v.
kendine nazaran çok güçlü olan biriyle karşı karşıya gelmek catch a tartar v.
aynı şartlarla karşı karşıya olmak be in the same boat v.
birisiyle karşı karşıya kalmak come face to face with someone v.
karşı karşıya kalmak bring up against v.
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak be in grave peril v.
karşı karşıya gelmek face someone down v.
karşı karşıya gelmek face off against v.
karşı karşıya gelmek face it out v.
(biriyle) karşı karşıya gelmek try a fall with (someone) v.
bir şeyle karşı karşıya gelmek have a brush with something v.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek be staring (something) in the face v.
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek be staring something in the face v.
karşı karşıya gelmek break a lance v.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek come face to face with (someone or something) v.
(kötü bir durumla) karı karşıya gelmek come face to face with something v.
çetin bir görevle karşı karşıya olmak have a mountain to climb v.
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak stare something in the face v.
işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya on the chopping block adj.
karşı karşıya gelme (durumu) them and us situation expr.
karşı karşıya in the teeth of expr.
karşı karşıya gelme (durumu) them and us expr.
karşı karşıya (gelme) on opposite sides of the barricade expr.
karşı karşıya (gelme) on opposite sides of the barricades expr.
(bir şey) tehlikesiyle karşı karşıya/burun buruna on the brink of (something) expr.
(biriyle) karşı karşıya eyeball to eyeball (with somebody) expr.
(bir şeyle) karşı karşıya face to face (something) expr.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya face to face with (someone or something) expr.
eşit güçteki rakipler karşı karşıya greek meets greek expr.
(bir şeyle) karşı karşıya in the teeth of (something) expr.
Speaking
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz we got no idea what we're dealing with here expr.
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz we don't know what we're dealing with here expr.
Trade/Economic
karşı karşıya krediler back-to-back loans n.
karşıdan karşıya across n.
Law
karşı karşıya gelme confrontation n.
Politics
abd hükümetinin, terör, kargaşa, isyan ve savaş gibi risklerle karşı karşıya kalmakta olan memurlarına vediği) ek risk/tehdit maaşı danger pay n.
karşı karşıya vis-à-vis prep.
Technical
karşıdan karşıya geçmek cross v.
karşı karşıya getirmek expose v.
silindirleri karşı karşıya olan vis-à-vis prep.
Computer
karşıya yükleme tarihi date uploaded n.
karşıya yükleme yöneticisi upload manager n.
karşıya yükleme durumu upload status n.
karşıya yüklemek upload v.
belgeyi karşıya yükle upload document expr.
karşıya geçir pass across expr.
karşıya yükleme don't upload expr.
karşıya yükle upload expr.
karşıya yükleniyor uploading expr.
karşıya dosya yükle file upload expr.
Traffic
bisikletlerin de karşıdan karşıya geçebildiği yaya geçidi toucan crossing n.
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli lollipop lady n.
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli lollipop man n.
ingiltere'de çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli lollipop woman n.
kırmızı ışıkta veya yaya geçidi olmayan yerden karşıdan karşıya geçme jaywalking n.
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli school crossing patrol officer n.
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli crossing guard n.
öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden sorumlu görevli school crossing supervisor n.
yayanın karşıdan karşıya geçerken izlediği prosedür kerb drill n.
(ingiltere'de) çocukların trafikte karşıdan karşıya güvenli bir şekilde geçmesini sağlayan kurallar green cross code [uk] n.
çocukların karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olan görevli school crossing patrol n.
Anatomy
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren kas opponent n.
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren (kas) opponent adj.
Psychology
karşıdan karşıya geçme korkusu agyrophobia n.
karşıdan karşıya geçme korkusu dromophobia n.
kişinin eksik yanları ve bunların olası sonuçları ile karşı karşıya getirildiği bir yöntem confrontation n.
Veterinary
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı toxemic jaundice n.
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı yellows n.
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı aster yellows n.
Zoology
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan mhorr n.
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan nanger dama n.
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan gazella dama n.
Botanic
karşı karşıya yaprakları olan adversifoliate adj.
History
(arma figürü) yüzü karşıya bakarak at gaze adv.
Environment
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak endanger v.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olmayan unendangered adj.
Military
askeri olarak karşı karşıya gelme military confrontation n.
arka birlik ile karşı karşıya reverse adj.
Sport
eleme turnuvasında karşı karşıya gelen çift bracket n.
Football
kaleciyle karşı karşıya kalmak come face to face with the goalkeeper v.
kaleciyle karşı karşıya kalmak one-on-one with the goalkeeper v.
kaleciyle karşı karşıya kalmak be one-on-one with the goalkeeper v.
kaleciyle karşı karşıya kalmak have only the keeper to beat v.
Archaic
karşı karşıya gelmek envisage v.
karşıdan karşıya geçmek overthwart v.
karşıya yerleştirilen overthwart adj.
karşı karşıya afront adv.
karşıdan karşıya cross adv.
Slang
karşı karşıya gelmeyi seven in-your-face n.
karşı karşıya gelmek front v.