looking - Turkish English Dictionary
History

looking

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "looking" in Turkish English Dictionary : 6 result(s)

English Turkish
General
looking n. görünme
looking n. bakma
looking n. bakış
looking adj. (belirtilen şekilde) görünen
looking adv. bakarak
Computer
looking expr. aranıyor

Meanings of "looking" with other terms in English Turkish Dictionary : 382 result(s)

English Turkish
General
looking attentively n. süzme
looking at n. seyir
looking at n. seyretme
forward looking n. ileriye bakan
looking disc n. ayna
inward looking personality n. içedönük kişilik
looking glass n. ayna
looking for a job n. iş arama
looking for work n. iş arama
old and battered looking n. eski püskü
forward-looking expectations n. ileriye dönük umutlar
forward-looking expectations n. ileriye dönük beklentiler
forward looking infra-red n. gece görüş cihazı
looking-glass n. ayna
outward-looking personality n. dışadönük kişilik
funny looking n. komik görünümlü
tired-looking eyes n. yorgun bakan gözler
looking up n. iyiye gitme
looking up n. düzelme
a decent-looking girl n. eli yüzü düzgün bir kız
common-looking people n. sıradan görünüşlü insanlar
backward-looking n. geriye bakış
looking for n. bakınarak arama
looking glass n. (cam) ayna
looking glass n. ayna olarak kullanılan malzeme
looking glass n. yansıtıcı yüzey
looking glass n. aynaya benzer nesne
looking glass n. ayna işlevi gören nesne
keep looking at someone every so often v. durup durup bakmak
be looking for an adventure v. macera aramak
by looking at ... v. den yola çıkmak
keep looking v. bakmaya devam etmek
looking young despite his age adj. abıhayat içmiş
graceful looking adj. endamlı
saintly looking adj. nur gibi
downward looking adj. aşağı bakan
good looking adj. yakışıklı
fine looking adj. yakışıklı
forward looking adj. ileriye dönük
forward looking adj. ileri görüşlü
forward looking adj. ileriyi gören
big and fierce-looking adj. haydut gibi
angry-looking adj. kızgın görünümlü
forward-looking adj. ileriyi gören
good-looking adj. çekici
looking-glass adj. ters yönde olan
looking-glass adj. karmakarışık
good-looking adj. iyi görünümlü
important-looking adj. görünüşte etkileyici
good-looking adj. yakışıklı
good-looking adj. güzel
grim-looking adj. nemrut suratlı
poor-looking adj. gösterişsiz
tough-looking adj. sert görünümlü
odd-looking adj. altı kaval üstü şişhane
over looking adj. -e karşı
shabby-looking adj. kılıksız
shabby-looking adj. pejmürde görünüşlü
innocent-looking adj. masum görünüşlü
expensive-looking adj. pahalı görünümlü
imposing-looking adj. heybetli görünüme sahip
imposing-looking adj. heybetli görünen
young-looking adj. genç görünen
average looking adj. sıradan görünümlü
young-looking adj. genç görünümlü
average looking adj. sıradan bir görünüme sahip
average looking adj. vasat görünüşlü
average looking adj. sıradan görünüşlü
nice-looking adj. hoş görünümlü
nice-looking adj. iyi görünümlü
odd-looking adj. tuhaf görünümlü
mature-looking adj. olgun görünümlü
forward-looking adj. ileriye bakan
forward-looking adj. geleceği düşünen
forward-looking adj. ileriyi düşünen
forward-looking adj. geleceğe bakan
awful-looking adj. berbat görünümlü
unusually good-looking adj. alışılmışın dışında iyi görünümlü/görünen
honest-looking adj. dürüst görünen
angry-looking adj. suratsız
angry-looking adj. sinirli
angry-looking adj. kızgın
stylish-looking adj. şık görünümlü
velvety-looking adj. kadife gibi yumuşacık görünümlü
frail-looking adj. narin görünümlü
rough-looking adj. sert görünüşlü
strange-looking adj. tuhaf görünümlü
strange-looking adj. garip görünümlü
untidy-looking adj. düzensiz görünen
untidy-looking adj. dağınık görünen
cross-looking adj. sinirli sinirli bakan
scary-looking adj. korkutucu (görünen)
messy looking adj. dağınık görünümlü
messy looking adj. darmadağınık
messy looking adj. (saçı başı üstü başı) darmadağınık
nice looking adj. hoş gözüken
nice looking adj. hoş görünen
good looking adj. hoş gözüken
good looking adj. hoş görünen
dull-looking adj. mat görünümlü
backward-looking adj. şimdiki zaman veya gelecekten ziyade geçmişle ilgili
backward looking adj. şimdiki zaman veya gelecekten ziyade geçmişle ilgili
backward-looking adj. geçmişe dayanan
backward looking adj. geçmişe dayanan
seedy-looking adj. pejmürde
backward-looking adj. geri kafalı
backward-looking adj. yeni fikirlere/değişime karşı
evil-looking adj. şeytani görünümlü
better-looking adj. güzel görünümlü
better-looking adj. güzel
better-looking adj. yakışıklı
queer-looking adj. tuhaf görünüşlü
queer-looking adj. acayip görünen
metallic-looking adj. metali andıran
metallic-looking adj. metale benzeyen
metallic-looking adj. metal gibi görünen
metal-looking adj. metale benzeyen
metal-looking adj. metali andıran
metal-looking adj. metal gibi görünen
on-looking adj. seyreden
on-looking adj. bakan
on-looking adj. dört gözle bekleyen
ill-looking adj. kötü görünümlü
ill-looking adj. göze hoş görünmeyen
ill-looking adj. şeytani görünümlü
ill-looking adj. kötü niyetli görünen
ill-looking adj. sağlıksız görünen
old-looking adj. eski görünüşlü
old-looking adj. eski görünen
fine-looking adj. güzel görünen
fine-looking adj. çekici
fine-looking adj. standartlara uyan
fine-looking adj. hoş
fine-looking adj. iyi görünümlü
outward-looking adj. kendinden öteye bakan
outward-looking adj. açık fikirli ve çevresindekilere ulaşan
jolly-looking adj. neşeli görünümlü
jolly-looking adj. neşeli görünen
forward-looking adj. zamanının ötesinde olan
forward-looking adj. çağının ötesinde olan
forward-looking adj. vizyoner
solid-looking adj. iyi görünümlü
solid-looking adj. kaliteli görünen
solid-looking adj. sağlıklı görünen
solid-looking adj. sağlam görünen
by just looking at it adv. göz kararı
looking ahead adv. geleceğe bakarak
Phrasals
delicious-looking adj. lezzetli görünen
Phrases
when looking from outside expr. dışarıdan bakınca
when looking back expr. geriye dönüp baktığımda
when looking back expr. geriye dönüp baktığında
looking on the bright side expr. iyi tarafından bakarsak
Colloquial
an outsider looking in n. dışarıdan bakan biri
an expensive-looking label n. pahalı duran bir etiket
flk (funny-looking kid) n. anormal görünümlü çocuk
flk (funny-looking kid) n. anormal gelişim gösteren çocuk
can't help looking at v. gözü takılmak
be looking to do something v. bir şey yapmaya çalışmak
be looking to do something v. bir şey yapmaya uğraşmak
be looking to do something v. bir şey yapmaya çabalamak
be looking to do something v. bir şey yapmanın yollarını aramak
be looking to do something v. bir şey yapmanın yolunu bulmaya çalışmak
be just looking v. sadece bakmak/bakıyor olmak
be just looking v. sadece incelemek
be just looking v. sadece bakınmak
be just looking v. öylesine bakmak/bakınmak
be just looking v. alıcı değil bakıcı olmak
be looking for trouble v. bela aramak
be looking for trouble v. belasını aramak
be looking for trouble v. aranmak
be looking for trouble v. kaşınmak
be looking for trouble v. belaya davetiye çıkarmak
nice-looking adj. yakışıklı
nice-looking adj. güzel
corny-looking adj. modası geçmiş/banal
distinguished-looking adj. mükemmel görünen
distinguished-looking adj. seçkin görünümlü
goofy-looking adj. komik görünümlü
goofy-looking adj. şapşal görünümlü
like looking for a needle in a haystack expr. samanlıkta iğne aramak gibi
looking young despite his age expr. yaşına rağmen genç görünüyor
looking young despite his age expr. yaşına göre genç
it's looking that way expr. öyle görünüyor
it's looking that way expr. o yöne işaret ediyor
it's looking that way expr. öyle gibi
Idioms
looking out for number one n. sadece kendi çıkarına bakma
looking out for number one n. öncelikle kendini düşünme
looking over shoulder n. tetikte olma
looking over shoulder n. gözünü dört açma
looking over shoulder n. sağını solunu kollama
looking over shoulder n. diken üstünde olma
looking over one's shoulder v. sağını solunu kollamak
be looking (one) in the face v. kaçınılmaz olmak
be looking (one) in the face v. önlenemez hale gelmek
be looking (one) in the face v. olması/problem yaratması neredeyse kesin olmak
be looking (one) in the face v. belli olmak
be looking (one) in the face v. gün gibi ortada/açık olmak
be looking (one) in the face v. gözünün önünde olmak
be like looking for a needle in a haystack v. samanlıkta iğne aramak gibi olmak
be looking over (one's) shoulder v. uyanık olmak
be looking over (one's) shoulder v. diken üstünde olmak
be looking over (one's) shoulder v. sağını solunu kollamak
be looking over (one's) shoulder v. arkasını kollamak
be looking over (one's) shoulder v. tetikte olmak
be looking over (one's) shoulder v. ihtiyatlı/dikkatli olmak
be looking over (one's) shoulder v. gözünü dört açmak
be looking over your shoulder v. uyanık olmak
be looking over your shoulder v. diken üstünde olmak
be looking over your shoulder v. sağını solunu kollamak
be looking over your shoulder v. arkasını kollamak
be looking over your shoulder v. tetikte olmak
be looking over your shoulder v. ihtiyatlı/dikkatli olmak
be looking over your shoulder v. gözünü dört açmak
shifty-looking adj. şüpheli görünen
shifty-looking adj. tehlikeli görünen
shifty-looking adj. aldatıcı görünen
shifty-looking adj. sinsi görünüşlü
friendly-looking adj. arkadaşça/dostça görünen
looking over one's shoulder expr. diken üstünde
not as green as one is cabbage looking expr. göründüğü kadar toy değil
not as green as one is cabbage looking expr. göründüğü kadar çaylak değil
not as green as one is cabbage looking expr. göründüğü kadar deneyimsiz değil
looking like a dead ringer for someone expr. hık demiş burnundan düşmüş
not as green as one is cabbage looking expr. göründüğü kadar acemi değil
like a cow looking at a new gate expr. öküzün trene baktığı gibi
on the outside, looking in expr. dışlanmış
on the outside, looking in expr. dışarıda bırakılmış
on the outside, looking in expr. dışarıdan bakan/izleyen
on the outside, looking in expr. kenardan bakan/izleyen
on the outside looking in expr. dahil edilmemiş
on the outside looking in expr. hariç tutulmuş
on the outside looking in expr. dışına itilmiş
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğü kadar deneyimsiz değil
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğü kadar toy değil
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğü kadar çaylak değil
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğü kadar acemi değil
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğü kadar saf değil
(one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr. (biri) göründüğünden daha akıllı
I'm not as green as I am cabbage-looking expr. göründüğüm kadar deneyimsiz değilim
I'm not as green as I am cabbage-looking expr. göründüğüm kadar çaylak değilim
I'm not as green as I am cabbage-looking expr. göründüğüm kadar acemi değilim
I'm not as green as I am cabbage-looking expr. göründüğüm kadar toy değilim
like looking for a needle in a haystack expr. samanlıkta iğne aramak gibi
somebody up there is looking out for me expr. çok şanslıyım
somebody up there is looking out for me expr. şans yüzüme güldü
somebody up there is looking out for me expr. biri benim tarafımda
somebody up there is looking out for me expr. biri benden yana
somebody up there is looking out for me expr. biri beni kolluyor
somebody up there is looking out for me expr. biri yaptıklarımı görüyor/takdir ediyor
Speaking
take a photo of me looking natural n. fotoğrafımı haberim yokmuş gibi çek
take a photo of me looking natural n. haberim yokmuş gibi çek
here's looking at you n. haydi şerefe!
cool-looking adj. ağır görünen
cool-looking adj. havalı görünen
cool-looking adj. kendini ağırdan satan
this is what you are looking for expr. aradığın şey bu olmalı
this is what you are looking for expr. aradığınız bu olmalı
this is what you are looking for expr. aradığın bu olmalı
this is what you are looking for expr. aradığınız şey bu olmalı
I'm looking for my friend but I can't find her expr. arkadaşımı arıyorum ancak onu bulamıyorum
I'm looking for my friend but I can't find him expr. arkadaşımı arıyorum ancak onu bulamıyorum
it's not what I'm looking for expr. aradığım bu değildi
it's not what I'm looking for expr. aradığım şey bu değildi
are you looking for someone? expr. birini mi arıyorsun?
I was looking for you expr. ben de seni arıyordum
that's exactly what we're looking for expr. bizim de aradığımız bu işte
why are you looking at me like that? expr. bana neden öyle bakıyorsun?
why are you looking at me like that expr. bana niye öyle bakıyorsun
I'm looking for someone expr. birisini arıyorum
I saw the way you were looking at me expr. bana nasıl baktığını gördüm
somebody's looking out for you expr. birileri sizi kolluyor
you are looking good together expr. birbirinize yakışmışsınız
what are you looking for in a man? expr. bir erkekte neyi ararsın?
this is not looking good expr. bu hiç iyi görünmüyor
stop looking expr. bakmayı kes
are you looking for someone? expr. birini mi arıyordun?
why are you looking at me like that expr. bana neden öyle bakıyorsun
I'm looking for someone expr. birini arıyorum
I saw the way you were looking at me expr. bana bakışını gördüm
I'm looking for the owner of this expr. bunun sahibini arıyorum
cool-looking expr. cool takılan/görünen
we are looking forward to hearing from you expr. cevabınızı dört gözle bekliyoruz
you're looking lovely expr. çok hoş görünüyorsun
I am looking forward to hearing from you (soon) expr. cevabınızı bekliyorum
you're not looking in the right place expr. doğru yere bakmıyorsun
looking forward to hearing from you expr. cevabını bekliyorum
I am looking forward to hearing from you (soon) expr. cevabınızı dört gözle bekliyorum
what product are you looking for? expr. hangi ürüne bakmıştınız?
I am looking for a job expr. iş arıyorum
things are looking up expr. işler düzeliyor
things are looking up expr. işler iyiye gidiyor
I am looking for a job expr. iş arıyorum
he needs to know people are looking for him expr. insanların onu aradığını bilmesi lazım
I'm looking for a place to live expr. kalacak yer arıyorum
what sort of job are you looking for? expr. ne tür bir iş arıyorsun?
I'm looking for a place to stay expr. kalacak yer arıyorum
I'm looking for a pullover/sweater/jumper expr. kazak bakıyorum
what kind of job are you looking for? expr. nasıl bir iş arıyorsun?
we went around looking for her expr. onu aramaya çıktık
I know what you're looking for expr. ne aradığını biliyorum
what kind of room are you looking for? expr. nasıl bir oda arıyorsunuz?
I'm looking for a game for my son expr. oğlum için bir oyun arıyorum
what sort of job are you looking for? expr. nasıl bir iş arıyorsun?
thank you for looking after her expr. onunla ilgilendiğiniz için teşekkür ederim
what are we looking for? expr. ne arıyoruz?
I've been looking all over for you expr. köşe bucak seni arıyordum
what are you looking at? expr. neye bakıyorsun?
what type of job are you looking for? expr. ne tür bir iş arıyorsun?
what are you looking for? expr. ne arıyorsun?
how's that looking? expr. nasıl görünüyor?
what type of job are you looking for? expr. nasıl bir iş arıyorsun?
what kind of job are you looking for? expr. ne tür bir iş arıyorsun?
what are you looking at? expr. siz neye bakıyorsunuz?
I think I found what you are looking for expr. sanırım aradığını buldum
did you see the way he was looking at you? expr. sana nasıl baktığını gördün mü?
what are you looking at? expr. sen neye bakıyorsun?
I think we found what you are looking for expr. sanırım aradığınızı bulduk
looking forward to seeing you expr. seni görmek için sabırsızlanıyorum
did you see the way she was looking at you? expr. sana nasıl baktığını gördün mü?
what are you looking at! expr. sen neye bakıyorsun!
you're looking at one expr. şu an bir tanesine bakıyorsun
I'm just looking expr. (mağazada) sadece bakıyorum
I'm only looking expr. (mağazada) sadece bakıyorum
I hope you found what you were looking for expr. umarım aradığını bulmuşsundur
I'm just looking around expr. sadece bakınıyordum
Trade/Economic
outward-looking development policies n. dışa dönük sanayileşme politikaları
inward-looking development policies n. içe dönük sanayileşme politikaları
forward looking provision n. ileriye dönük karşılık ayırma
forward-looking strategy n. ileriye dönük strateji
outward looking adj. dışa dönük
Technical
looking-glass ore n. aynalı cevher
cloth looking machine n. kumaş kontrol makinesi
side looking radar n. yanal gözleyen radar
forward looking infra-red n. kızılötesi görüntüleme cihazı
Computer
the resource you are looking for has been removed, had its name changed, or is temporarily unavailable expr. aradığınız kaynak kaldırılmış, adını değiştirmiş veya geçici olarak kullanılamıyor
the page you are looking for is unavailable please try again later expr. aradığınız sayfaya erişilemiyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz
looking for expr. aranırken
looking for expr. aranıyor
Informatics
side-looking radar n. yan taramalı radar
Telecom
forward - looking cost n. ileriye dönük maliyet
forward-looking adj. ileriye yönelik
Textile
cloth looking machine n. kumaş kontrol makinesi
Aeronautic
forward looking infrared n. ileri bakışlı kızıl ötesi alıcı
forward looking infrared n. pasif keşif ve seyrüsefer sistemi
forward-looking infrared n. bir termal kamera çeşidi
Psychology
looking-glass self n. ayna benlik
Botanic
lady's looking-glass (legousia speculum-veneris) n. avrupa'ya özgü, mavi veya mor renkte beş loblu çiçekleri ve parlak oval tohumları olan tek yıllık bir bitki
venus's looking-glass n. avrupa'ya özgü, mavi veya mor renkte beş loblu çiçekleri ve parlak oval tohumları olan tek yıllık bir bitki
lady's looking-glass (triodanis perfoliata) n. kuzey amerika'ya özgü, kenetlenmiş yaprakları ve çok küçük tohumları olan bir bitki
venus's looking-glass n. kuzey amerika'ya özgü, kenetlenmiş yaprakları ve çok küçük tohumları olan bir bitki
venus looking glass (legousia speculum-veneris) n. avrupa'ya özgü bir yıllık bitki
venus looking glass (legousia speculum-veneris) n. hoş kadınaynası
venus looking glass (triodanis perfoliata) n. kuzey amerika'ya özgü kapanan yapraklara sahip bir bitki
looking-glass plant (heritiera littoralis) n. eski dünya'nın tropikal kıyı bölgelerine özgü yaprak altları gümüş rengi olan küçük bir ağaç
looking glass tree (heritiera macrophylla) n. hindistan ve burma'ya özgü yapraklarının altı gümüş rengi olan yaprak dökmeyen büyük bir ağaç
looking glass tree n. hindistan ve burma'ya özgü yapraklarının altı gümüş rengi olan yaprak dökmeyen büyük bir ağaç
looking-glass plant n. eski dünya'nın tropikal kıyı bölgelerine özgü yaprak altları gümüş rengi olan küçük bir ağaç
looking-glass mangrove n. sundari ağacı
Social Sciences
inward-looking adj. (toplum) kendi iç meselelerini önceliğe alan
Military
forward looking infra-red system n. kızıl ötesi ileri görüş sistemi
forward looking infra-red n. kızıl ötesi görüş
sideways-looking synthetic radar n. yanları gözetleyen sentetik radar
side-looking airborne radar n. yan taramalı uçak radarı
side-looking airborne radar n. yana tevcihli hava radarı
sideways-looking synthetic radar n. yana bakışlı sentetik radar
forward looking aft expr. önden arkaya bakıldığında
Slang
looking like a snack n. çekici görünme
looking like a snack n. cazibeli görünme
looking like a snack n. hoş görünme
looking like a snack n. göz alıcı görünme
looking like a whole meal n. çekici görünme
looking like a whole meal n. cazibeli görünme
looking like a whole meal n. hoş görünme
looking like a whole meal n. göz alıcı görünme
what the fuck are you looking at? expr. neye bakıyorsun sen öyle?
what the fuck are you looking at? expr. ne bakıyorsun öyle mal gibi?
what the fuck are you looking at? expr. neye bakıyorsun lan?
what the hell are you looking at? expr. neye bakıyorsun lan?
the fuck you looking at? expr. ne sikime bakıyorsun sen?
lfg (looking for group) expr. grup arıyorum
lfg (looking for group) expr. oynamak için/katılacak grup arıyorum
British Slang
here's looking at you! n. hadi şerefe!