till - Turkish English Dictionary
History

till

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "till" in Turkish English Dictionary : 37 result(s)

English Turkish
Common Usage
till prep. -e kadar
General
till n. para çekmecesi
till n. kasa
till n. ziraat
till n. çiftçilik
till n. çekme
till n. buzul tortusu
till n. değerli eşya çekmecesi
till n. sert kil
till n. kasada saklanan para
till n. kasa
till v. sürmek
till v. toprağı sürmek
till v. tohum ekmek
till v. bakımıyla ilgilenmek
till v. büyütüp geliştirmek
till v. üzerinde araştırma yapmak
till v. üzerinde çalışmak
till v. (parayı) çekmeceye koymak
till adv. kadar
till prep. dek
till prep. değin
till prep. -e kadar
Trade/Economic
till n. kasa
till n. para çekmecesi
till n. para kasası
Technical
till n. el presinin merdanesi üzerindeki çıkıntılar arasındaki dört boşluktan biri
till n. eski el preslerinde manşonu destekleyen yatay bir parça
Gastronomy
till n. meyve veya sebze koymaya yarayan dikdörtgen sepet
Agriculture
till v. işlemek
till v. sabanla sürmek
till v. pullukla sürmek
till v. (toprağı) sürmek
Geography
till n. buzul çökelleri
till n. til
Geology
till n. buzul tortusu
till n. sert kil

Meanings of "till" with other terms in English Turkish Dictionary : 343 result(s)

English Turkish
General
no till n. saban veya pulluk kullanmadan ve zararlı bitkilere karşı zirai ilaç kullanılarak yapılan bir ziraat metodu
cash till n. yazar kasa
till (uk) n. yazar kasa
till receipt n. kasa fişi
till roll n. yazar kasa fişi
stay awake till morning v. sabahlamak
not to live till the morning v. sabaha çıkmamak
work till morning v. sabahlamak
stay awake till morning v. sabahı bulmak
stick to the plan till the end v. sonuna kadar plana bağlı kalmak
eat till you're full v. doyana kadar yemek
till [dialect] v. hazırlamak
till [dialect] v. kurmak
till [obsolete] v. etkilemek
till [obsolete] v. büyülemek
till [obsolete] v. kendine çekmek
till then adv. o zamana kadar
till further notice adv. yeni bir duyuruya kadar
till dark adv. akşama dek
till then adv. o vakte kadar
till now adv. şimdiye kadar
till all hours adv. çok geç
till the cows come home adv. çıkmaz ayın son çarşambasına kadar
till the last adv. sonuna kadar
till the cows come home adv. çıkmaz ayın son çarşambasına
till all hours adv. geceden sabaha kadar
till further notice adv. yeni bir talimat verilene kadar
from then till now adv. aradan
from morning till night adv. sabahtan akşama kadar
till doomsday adv. kıyamete kadar
till the end of time adv. ebediyyen
till further orders adv. başka emir gelinceye kadar
till the end adv. sonuna dek
till the late hours adv. geç saatlere kadar
up till now adv. şu ana kadar
up till now adv. şimdiye kadar
till the present day adv. bu zamana dek
till further notice adv. yeniden haber verilinceye kadar
up till today adv. bugüne kadar
from birth till death adv. doğumdan ölüme kadar
together till the end adv. birlikte sonuna dek/kadar
from dusk till dawn adv. gün batımından şafağa kadar
till [scottish] prep. -e doğru
till [scottish] prep. '- e varacak şekilde
till [scottish] prep. bir hedefe doğru
till [scottish] prep. bir amaca yönelik
till [scottish] prep. '-e
till [scottish] prep. '-a
till [scottish] prep. ilgili
till [scottish] prep. için
till [scottish] prep. '-e ait
till [dialect] conj. önce
till [dialect] conj. öncesinde
till [dialect] conj. '-diği vakit
till [dialect] conj. olurken
till [dialect] conj. esnasında
till [dialect] conj. '-den
till [dialect] conj. '-e kıyasla
till [dialect] conj. '-mesi için
Phrases
fake it till you make it expr. gerçekten öyle olana kadar...mış gibi (öyleymiş/olmuş/başarmış) gibi yap
till the novelty wears off expr. heyecanı bitene/kaçana/geçene dek/kadar
till the novelty wears off expr. hevesini alana kadar
till the novelty wears off expr. modası geçene dek/kadar
till death do you part expr. ölüm sizi ayırana dek
till the novelty wears off expr. sıkılana kadar
Proverb
you never know till you try expr. denemeden karar verme
you never know till you try expr. denemeden bilemezsin
you'll never know till you try expr. denemeden karar verme
you'll never know till you try expr. denemeden bilemezsin
never put off till tomorrow what you can do today bugünün işini yarına bırakma
count no man happy till he dies bu işin yarını da var
count no man happy till he dies ne oldum dememeli
call no man happy till he dies ne oldum dememeli
call no man happy till he dies bu işin yarını da var
count no man happy till he dies ne oldum dememeli ne olacağım demeli
call no man happy till he dies ne oldum dememeli ne olacağım demeli
you never miss the water till the well runs dry kuyu kurumadan suyun kıymeti bilinmez
you never know till you try denemeden bilemezsin
you never know till you try denemedikçe bilemezsin
you never know what you can do till you try denemeden bilemezsin
you never know what you can do till you try denemedikçe bilemezsin
never trouble trouble till trouble troubles you sorun seni üzmeden sorunu dert etme
never halloo till you are out of the woods daha paçayı kurtarmadan o kadar sevinme
don't halloo till you are out of the wood daha paçayı kurtarmadan o kadar sevinme
what's learnt in the cradle lasts till the tomb beşikte öğrenilen, mezara kadar sürer
ne'er cast a clout till may be out mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır
you never know what you've got till it's gone elindekinin değerini kaybedince anlarsın
you never know what you've got till it's gone kaybedene kadar elindekinin gerçek değerini bilemezsin
don't cross that bridge till you come to it dereyi görmeden paçaları sıvama
don't cross that bridge till you come to it ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma
don't cross that bridge till you come to it doğmamış çocuğa don biçme
don't cross that bridge till you come to it zamanı gelmeden endişelenme
don't cross that bridge till you come to it henüz olmamış bir şey için canını sıkma
don't cross that bridge till you come to it o zaman gelince düşünürsün
don't cross that bridge till you come to it zamanı gelince düşünürsün
don't halloo till you are out of the woods dereyi görmeden paçayı sıvama
don't halloo till you are out of the woods eline geçmeden/almadan rahatlama
don't halloo till you are out of the woods sonuç kesinleşmeden oldu/geçti/bitti deme
don't halloo till you are out of the woods dereyi geçmeden oh deme/attan inme
don't trouble trouble till trouble troubles you sorun seni üzmeden sorunu dert etme
don't trouble trouble till trouble troubles you sorun ortaya çıkmadan onu tetikleyecek bir şey yapma
don't trouble trouble till trouble troubles you bir şeyin problem olacağını düşünüyorsan durduk yere üstüne gitme/onu körükleme
don't whistle till you are out of the woods dereyi görmeden paçayı sıvama
don't whistle till you are out of the woods eline geçmeden/almadan rahatlama
don't whistle till you are out of the woods sonuç kesinleşmeden oldu/geçti/bitti deme
don't whistle till you are out of the woods dereyi geçmeden oh deme/attan inme
don't whistle till you are out of the woods ayı görmeden bayram etme
never whistle till you are out of the woods daha paçayı kurtarmadan o kadar sevinme
never whistle till you are out of the woods tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma
never whistle till you are out of the woods bekle her şey iyice yoluna girsin
never whistle till you are out of the woods ayı görmeden bayram etme
never whistle till you are out of the woods dereyi geçmeden oh deme/attan inme
we never miss the water till the well runs dry kuyu kurumadan suyun kıymeti bilinmez
Colloquial
till death do us part v. ölüm bizi ayırana dek
curb your enthusiasm till next time expr. hevesini başka sefere sakla
till death do us part expr. ölüm bizi ayırana kadar
(goodbye) till later expr. şimdilik hoşça kal
(goodbye) till later expr. şimdilik hoşça kalın
(goodbye) till later expr. sonra görüşürüz
(goodbye) till then expr. şimdilik hoşça kal
(goodbye) till then expr. şimdilik hoşça kalın
don't knock it till you try it expr. denemeden yargılama/karar verme
don't knock it till you try it expr. bilmeden yargılama/karar verme
don't knock it till you try it expr. denemeden hüküm verme
don't knock it till you try it expr. denemeden önyargılı davranma
don't knock it till you try it expr. önce dene, sonra karar ver/yargıla/eleştir
don't knock it till you try it expr. bilmediğin/denemediğin şey hakkında hüküm verme
don't knock it till you've try it expr. denemeden yargılama/karar verme
don't knock it till you've try it expr. bilmeden yargılama/karar verme
don't knock it till you've try it expr. denemeden hüküm verme
don't knock it till you've try it expr. denemeden önyargılı davranma
don't knock it till you've try it expr. önce dene, sonra karar ver/yargıla/eleştir
don't knock it till you've try it expr. bilmediğin/denemediğin şey hakkında hüküm verme
if it ain't broke, fix it till it is expr. çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun
if it ain't broke, fix it till it is expr. sağlam/düzgün ya, bozana kadar uğraş/uğraşırlar artık
if it ain't broke, fix it till it is expr. fazla kurcalarsan bozarsın
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr. çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr. fazla kurcalarsan bozarsın
wait till expr. -i görmelisin
wait till expr. '-i görmen gerek
wait till expr. sen (asıl/bir de) … olunca gör
wait till expr. '-i bekle
till next time exclam. sonra görüşürüz
till next time exclam. görüşürüz
till we meet again exclam. yine görüşürüz
till we meet again exclam. görüşürüz
till we meet again exclam. şimdilik hoşça kal
till we meet again exclam. şimdilik güle güle
Idioms
till kingdom come n. ilelebet
shop till you drop n. düşüp bayılana kadar alışveriş
with one's hand in the till v. çalıştığı işletmeden para çalmak
with one's hand in the till v. patronu tırtıklamak
with one's hand in the till v. kasadan para çalmak
with one's fingers in the till v. çalıştığı işletmeden para çalmak
with one's fingers in the till v. patronu tırtıklamak
with one's fingers in the till v. kasadan para çalmak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. suçüstü yakalamak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. para çalarken yakalamak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. para çaldığını anlamak
have one's fingers in the till v. suçüstü yakalamak
have one's fingers in the till v. para çalarken yakalamak
have one's fingers in the till v. para çaldığını anlamak
complain till one is blue in the face v. başının etini yemek
have one's fingers in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have one's hand in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have one's finger in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
squeeze till the pips squeak v. gırtlağına çöküp para almak
complain till one is blue in the face v. makineli tüfek gibi konuşmak
have one's fingers in the till v. para araklamak
have one's fingers in the till v. para tırtıklamak
complain till one is blue in the face v. sürekli dırdır etmek
work till you drop v. enerjisi tükenene kadar çalışmak
work till you drop v. çalışabildiği kadar çok ve uzun çalışmak
work till you drop v. gece gündüz çalışmak
work till you drop v. ölümüne çalışmak
find (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) suçüstü yakalamak
find (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş üstünde yakalamak
find (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) para çalarken yakalamak
find (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş yerinden para çalarken yakalamak
find (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş yerinden para sızdırırken yakalamak
find (one) with (one's) hand in the till v. (birini) suçüstü yakalamak
find (one) with (one's) hand in the till v. (birini) iş üstünde yakalamak
find (one) with (one's) hand in the till v. (birini) para çalarken yakalamak
find (one) with (one's) hand in the till v. (birini) iş yerinden para çalarken yakalamak
find (one) with (one's) hand in the till v. (birini) iş yerinden para sızdırırken yakalamak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) suçüstü yakalamak/basmak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş üstünde yakalamak/basmak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) para çalarken yakalamak/basmak
catch (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş yerinden para çalarken yakalamak/enselemek
catch (one) with (one's) fingers in the till v. (birini) iş yerinden para sızdırırken yakalamak/enselemek
catch (one) with (one's) hand in the till v. (birini) kendi iş yerinden/iş vereninden para çalarken yakalamak
talk till (one's) face is blue v. bitap düşene kadar konuşmak
talk till (one's) face is blue v. dili damağı kuruyana kadar konuşmak
talk till (one's) face is blue v. konuşup durmak
talk till (one's) face is blue v. istediği kadar konuşmak
talk till (one's) face is blue v. nefes tüketmek
fight till the bitter end v. ölümüne mücadele etmek
fight till the bitter end v. sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek
fight till the bitter end v. sonuna kadar pes etmemek
fight till the bitter end v. sonuna kadar çarpışmak
fight till the bitter end v. kanının son damlasına kadar savaşmak
fight till the bitter end v. son ana kadar vazgeçmemek
have hand in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have (with) your fingers in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have (with) your fingers in the till v. para araklamak
have (with) your fingers in the till v. para tırtıklamak
have (with) your fingers in the till v. işvereninden para çalmak
have (with) your hand in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have (with) your hand in the till v. para araklamak
have (with) your hand in the till v. para tırtıklamak
have (with) your hand in the till v. işvereninden para çalmak
have your hand in the till v. çalıştığı şirketten para çalmak
have your hand in the till v. para araklamak
have your hand in the till v. para tırtıklamak
have your hand in the till v. işvereninden para çalmak
have your fingers in the till [uk] v. çalıştığı şirketten para çalmak
have your fingers in the till [uk] v. para araklamak
have your fingers in the till [uk] v. para tırtıklamak
have your fingers in the till [uk] v. işvereninden para çalmak
laugh till you cry v. gülmekten ağlamak
laugh till you cry v. gözünden yaş gelene kadar gülmek
laugh till you cry v. gülmekten gözünden yaş gelmek
rob the till v. kasadaki parayı çalmak
rob the till v. dükkanın kasasını soymak
shop till (one) drops v. düşüp bayılana kadar alışveriş yapmak
shop till (one) drops v. alışverişin dibine vurmak
talk till (one) is blue in the face v. bitap düşene kadar konuşmak
talk till (one) is blue in the face v. konuşmaktan dili damağı kurumak
talk till (one) is blue in the face v. nefes tüketmek
talk till (one) is blue in the face v. dili damağı kuruyana kadar konuşmak
talk till (one) is blue in the face v. istediği kadar konuşmak
with (one's) hand in the till adj. iş yerinden/iş vereninden para çalan
with (one's) hand in the till adj. iş yerinden/iş vereninden para sızdıran
until/till someone drop expr. adım atacak halimiz kalmayana kadar
till the cows come home expr. asla
till the cows come home expr. balık kavağa çıktığında
till the cows come home expr. balık kavağa çıkınca
till the cows come home expr. çok uzun bir süre
till kingdom come expr. çok uzun bir süre
until/till someone drop expr. çok yorulana dek
church ain't out till they quit singing expr. daha her şey bitmedi
till hell freezes over expr. daima
till kingdom come expr. dünyanın sonuna kadar
till the cows come home expr. çıkmaz ayın son çarşambasına kadar
till the cows come home expr. çıkmaz ayın son çarşambasında
church ain't out till they quit singing expr. henüz her şey bitmedi
till hell freezes over expr. hep
till the cows come home expr. hiçbir zaman
till hell freezes over expr. ilelebet
cast ne'er a clout till may is out expr. mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır
till the bitter end expr. son aşamaya kadar
till the bitter end expr. sonuna kadar
till the cows come home expr. sonsuza kadar
till the bitter end expr. son noktaya kadar
till kingdom come expr. sonsuza kadar
from here till next tuesday expr. sabaha kadar/çıkmaz ayın son çarşambasına kadar
till hell freezes over expr. sonsuza dek
from here till next tuesday expr. uzun bir mesafe
from here till next tuesday expr. uzun bir süre
until/till someone drop expr. yürüyecek halimiz kalmayana kadar
till (one's) dying day expr. ömür/hayat boyu
till (one's) dying day expr. ölene kadar
till (one's) dying day expr. ölene dek
till (one's) dying day expr. hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca
it isn't over till/until the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it isn't over till/until the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it isn't over till/until the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
it's not over till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it's not over till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it's not over till the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
till (one) is blue in the face expr. makineli tüfek gibi
till (one) is blue in the face expr. dır dır
till (one) is blue in the face expr. vır vır
till (one) is blue in the face expr. nefesi tükenene kadar
till all hours (of the day and night) expr. gecenin/sabahın geç saatlerine kadar
till death us do part expr. ölüm bizi ayırana dek
till death us do part expr. ölüm bizi ayırana kadar
till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
till the fat lady sings expr. daha bitmedi
till the fat lady sings expr. hala şans var
till/to/until your dying day expr. ölene kadar
till/to/until your dying day expr. hayatının sonuna kadar
till/to/until your dying day expr. ömür boyu
till/to/until your dying day expr. ölene dek
till/to/until your dying day expr. hayat boyu
till/until the bitter end expr. sonuna kadar
till/until the bitter end expr. bitene kadar
till/until the bitter end expr. ölümüne
till/until the bitter end expr. hayatı pahasına
till/until the bitter end expr. kanının son damlasına kadar
till/until the bitter end expr. son ana kadar
Speaking
I will love you till death do us part expr. bizi ölüm ayırana dek seni seveceğim
it isn't over till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
keep your shirt on till next time expr. hevesini başka sefere sakla
it's not over till it's over expr. her şey bitmiş sayılmaz
it's not over till it's over expr. henüz her şey bitmedi
keep your pants on till next time expr. hevesini başka sefere sakla
it isn't over till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
good-bye till we meet again expr. şimdilik güle güle
till the last moment expr. son ana kadar
good-bye till next time expr. şimdilik güle güle
good-bye till then expr. şimdilik hoşça kal
it's not over till it's over expr. son sözümü söylemedim
good-bye till we meet again expr. şimdilik hoşça kal
good-bye till next time expr. şimdilik hoşça kal
good-bye till later expr. şimdilik hoşça kal
it isn't over till the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
you can lecture him from here till next tuesday expr. (mealen) sabaha kadar konuşsan dinlemez
you haven't lived till something expr. -e kadar yaşıyorum/yaşadım diyemezsin
wait till tomorrow expr. yarını bekle
wait till tomorrow expr. yarına kadar bekle
I can't wait till tomorrow expr. yarına kadar bekleyemem
till the bell rings expr. zil çalana kadar
Trade/Economic
till alarm n. kasa zili
till alarm n. marketlerde kasaların açıldığında çıkardığı zil sesi
till money n. ankes
till money n. günlük işler için kasada hazır bulundurulan nakit para
good-till-canceled order n. iptal edilinceye kadar geçerli emir
till money n. kasa mevcudu
till-money n. talepleri karşılamak üzere bankanın bulundurduğu efektif para
till float n. (yazar kasadaki) başlangıç nakdi
till-less adj. yazarkasasız
till-free adj. yazarkasasız
gtc (good till cancelled/countermanded) abrev. iptal edilinceye kadar geçerli (sipariş)
Gastronomy
till basket n. meyve veya sebze koymaya yarayan dikdörtgen sepet
Agriculture
till basket n. sebze-meyve kasası
low-till n. az toprak işlemeli
no-till machine n. doğrudan ekim makinası
mulch till n. malçlı toprak işleme
no-till n. sıfır toprak işleme
strip till n. şeritsel toprak işleme
strip-till n. şerit halinde toprak işleme
no-till farming n. toprak işlemesiz tarım
no till adj. toprak işlemesiz
no-till adj. toprak işlemesiz
Geography
glacial till n. buzul birikintisi
glacial till n. buzul toprağı
Geology
till plain n. dip moreni ile kaplı dalgalı arazi
till sheet n. dip moreni
till sheet n. dip buzultaşı
glacial till n. buzul tili
Slang
if it ain't broke, fix it till it is expr. fazla kurcalarsan bozarsın