yanına - Turkish English Dictionary
History

yanına



Meanings of "yanına" in English Turkish Dictionary : 11 result(s)

Turkish English
General
yanına alongside adv.
yanına along adv.
yanına along with adv.
yanına in adv.
yanına with prep.
yanına up to prep.
yanına near prep.
yanına beside prep.
yanına next prep.
yanına longa [australia] prep.
Technical
yanına beside prep.

Meanings of "yanına" with other terms in English Turkish Dictionary : 395 result(s)

Turkish English
General
yanına varılmazlık prohibitiveness n.
işaret (listedeki bir maddenin yanına konulan) check n.
listede bulunan maddenin yanına konulan işaret tick n.
bayan yanına bilet seat next to a female passenger n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet thunder mug n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet chamber pot n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet jordan n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet po n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet potty n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet jerry n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet piss pot n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet thunder pot n.
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet chamberpot n.
kadın yanına bilet seat next to a female passenger n.
binicilerin bacaklarını korumak için eyerin iki yanına takılan uzun çizme gambado n.
yanına koyma postposition n.
yanına getirme postposition n.
yanına yerleştirme postposition n.
yanına yerleştirilme postposition n.
ölen hristiyanların isminin yanına koyulan haç sembolü dagger n.
dünyanın dört bir yanına giden kimse scourer n.
birinin yanına yaklaşmak sidle up to v.
yanına yıldız işareti koymak star v.
yanına bırakmamak not to leave unpunished v.
birinin yanına gitmek go up to someone v.
yanına işaret koymak (listedeki bir maddenin) check off v.
yanına almak take into one's service v.
birinin adının yanına yazmak (bir listede) put someone down for v.
yanına sokulmak snuggle v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter with v.
yanına bırakmamak get even v.
yanına kıvrılmak snuggle v.
yanına işaret koymak (listede bulunan bir maddenin) tick off v.
yapılan iş yanına kar kalmak get away with v.
yanına almak take along v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter v.
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) quarter in v.
ettiği yanına kar kalmak get away with it v.
yanına bile yaklaşamamak not hold a candle to someone v.
her yanına yayılmak get into v.
yanına kar kalmak get away with v.
yanına kalmak get away with v.
yanına gelmek come to someone v.
yanına gitmek go to someone v.
bayan yanına bilet verilmek be seated next to a female v.
ölerek birinin yanına gitmek/kavuşmak join someone in death v.
yanak içine veya yanına yerleştirmek cheek v.
(bir şeyi başka bir şeyin) yanına veya karşısına yerleştirmek appose v.
yanına yanaşmak breast v.
yanına koşmak broadside v.
yanına çekmek gain (over) v.
(bir şeyi sürerek) yanına gelmek override v.
yanına yerleştirmek postpone v.
yanına koymak postpone v.
yanına yerleştirmek postpose [obsolete] v.
yanına koymak postpose [obsolete] v.
yanına yerleştirmek postposit v.
yanına koymak postposit v.
yanına kıvrılmak snuzzle [dialect] [uk] v.
yanına yerleştirmek subjoin v.
(yanına) almak take v.
rüzgar altı yanına doğru lee adj.
yanına varılmaz inaccessible adj.
yanına varılmaz (fiyat) prohibitive adj.
yanına gidilemeyen unapproached adj.
yanına yaklaşılmaz unhospitable adj.
yanına yaklaşılamayacak kadar rahatsız edici unhospitable adj.
yanına yaklaşılamayacak kadar nahoş unhospitable adj.
bir yanından öbür yanına geçilemez untraversable adj.
yanına doğru hedef alınmış broadside adj.
bir karakterin yanına eklenen (daha küçük karakter) superscript adj.
kapının yanına near the door adv.
bir yanından öbür yanına through prep.
her yanına through prep.
bir yanından öteki yanına across prep.
-in yanına doğru toward prep.
Phrasals
yanına/yanında konumlandırmak flank on n.
birinin yanına gitmek/yaklaşmak go up v.
birinin yanına gitmek/yaklaşmak go up v.
yanına sıkışarak/zor bela/zar zor girmek squeeze by v.
yanına sıkışarak/zor bela/zar zor girmek squeeze by (someone or something) v.
(bir şeyin yanına) götürmek carry (someone or something) over to (some place) v.
birinin yanına uzanmak/yatmak lie next to someone v.
bir şeyin yanına bir şeyi çekmek pull something up v.
birini bir yerden yanına çağırmak call someone over v.
bir kimseyi onunla beraber yürüyerek bir yere/bir kimsenin yanına götürmek walk someone over to someone or something v.
birinin yanına uzanmak/yatmak lie alongside of someone v.
birinin yanına sokulmak/kıvrılmak/kıvrılıp sokulmak nestle up against someone v.
birini bir yerden yanına çağırmak call someone away from somewhere v.
birinin yanına sokulmak/kıvrılmak/kıvrılıp sokulmak nestle up to someone v.
bir kimseye bir yere/bir kimsenin yanına kadar eşlik etmek walk someone over to someone or something v.
bir şeyin yanına bir şeyi çekmek pull something up to something v.
(bir şeyi bir şeyin) yanına koymak lay something alongside (of something) v.
yanına/yakınına koymak place something beside something v.
(bir şeyin) (yanına) yanaşmak pull (up) alongside of v.
(birinin yaptığı bir şey) yanına kar kalmak get by with something v.
yanına bırakmamak revenge on v.
yanına/yakınına koymak set something beside something v.
yanına bırakmamak revenge upon v.
yanına/yakınına koymak put something beside something v.
(birinin yaptığı bir şey) yanına kar kalmak get away with something v.
yanına/önüne almak gather someone or something to oneself v.
yanına koymak/yerleştirmek place someone or something next to someone or something v.
(bir şeyi bir şeyin/yerin) her yanına dağıtmak diffuse (something) through (something) v.
(bir şeyi bir şeyin/yerin) her yanına yaymak diffuse (something) through (something) v.
bir şeyi (başka) bir şeyin her yanına dağıtmak/yaymak diffuse something through something (else) v.
bir şeyi (başka) bir şeyin her yanına nüfuz ettirmek diffuse something through something (else) v.
bir şeyin her yanına yayılmak/dağılmak diffuse through something v.
bir şeyin her yanına nüfuz etmek diffuse through something v.
(bir şeyi başka bir şeyin) yanına/bitişiğine koymak put (something) next to (something else) v.
(bir suç) yanına kâr kalmak get away v.
bitki sırasının iki yanına karık açarak köklerin yayılmasını önlemek bar off v.
yanına gitmek go for v.
yanına tutmak hold against v.
yanına koymak hold against v.
isminin yanına bir işaret koymak mark off v.
yanına koymak place with v.
yanına vermek place with v.
yanına yerleştirecek bir kişi, çift, grup bulmak place with v.
bir kişinin, çiftin, grubun yanına yerleştirmek place with v.
bir kişinin, çiftin, grubun yanına/bakımına vermek place with v.
bir şeyi birinin/bir şeyin yanına bırakmak place something with someone or something v.
yanına koymak/yerleştirmek put with v.
yanına vermek put with v.
birini/bir şeyi giderken yanına almak take someone or something with one v.
yanına almak take with (one or something) v.
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin yanına yerleştirmek keep someone or something in with someone or something v.
bir şey sürerek yanına gelmek ride over v.
bir şeyin (hayvan) üzerinde yanına gelmek ride over v.
bir araçla yanına gelmek ride over v.
koşarak birinin/bir şeyin yanına inmek run down to someone or something v.
(birinin) yanında/yanına bırakmak keep with (someone) v.
bir şeyi birinin yanına/yanında bırakmak keep something with someone v.
(birinin) yanında/yanına yatmak lie with (one) v.
(birinin) yanında/yanına uzanmak lie with (one) v.
birinin yanında/yanına yatmak lie with someone v.
birinin yanında/yanına uzanmak lie with someone v.
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılmak nuzzle up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak nuzzle up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılmak nuzzle up against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak nuzzle up against (someone or something) v.
hızla yanına gelmek zoom up v.
yanına gitmek zoom up v.
(birini) bir süreliğine (birinin) yanına yerleştirmek put (someone) up with (one) v.
(birini) bir süreliğine (birinin) yanına bırakmak put (someone) up with (one) v.
birini bir süreliğine birinin yanına yerleştirmek put someone up with someone v.
birini bir süreliğine birinin yanına bırakmak put someone up with someone v.
hızla (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek breeze up to (someone or something) v.
kendinden emin bir şekilde (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak/yanına gitmek breeze up to (someone or something) v.
rahat bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek breeze up to (someone or something) v.
elini kolunu sallayarak (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek breeze up to (someone or something) v.
(birinin ya da bir şeyin) her yanına salya bulaştırmak salivate (all) over (someone or something) v.
(bir şeyin) yanına çekmek pull up along (something) v.
(bir şeyin) yanına gelip durmak pull up along (something) v.
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak draw (up) alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına yetişmek draw (up) alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak draw (up) alongside v.
birinin/bir şeyin yanına yetişmek draw (up) alongside v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak lie alongside (of someone or an animal) v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
birinin/bir şeyin yanına sıraya girmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıra yapmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıra olmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıraya dizmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıralamak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak draw (up) alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına yetişmek draw (up) alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak draw (up) alongside v.
birinin/bir şeyin yanına yetişmek draw (up) alongside v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak lie alongside (of someone or an animal) v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
birinin/bir şeyin yanına sıraya girmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıra yapmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıra olmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıraya dizmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanına sıralamak line up alongside someone or something v.
(birinin/bir şeyin) yanına koşmak run up (to someone or something) v.
seyir halindeki veya demirli teknenin yanına başka bir tekneyle yanaşmak breast up v.
hızla yanına gelmek/gitmek breeze up v.
kendinden emin bir şekilde yanına gitmek/karşısına çıkmak breeze up v.
elini kolunu sallayarak yanına gelmek/gitmek breeze up v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına taşımak bring (someone or something) up against (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına atmak bring (someone or something) up against (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına getirmek bring (someone or something) up against (someone or something) v.
(birini) yanına çağırmak call (one) over v.
(birini) yanına çağırmak call for (someone) v.
yanına çağırmak call in v.
yanına çağırmak call into v.
listedeki birinin isminin/bir maddenin yanına tik atmak check someone or something off v.
yanına gelmek come over v.
yanına yaklaşmak come over v.
(birinin/bir hayvanın) yanına kıvrılıp yatmak curl up with (someone or an animal) v.
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak curl up with (someone or something) v.
hemen (birinin/bir şeyin) yanına gitmek cut out for (someone or something) v.
her yanına yaymak diffuse through v.
her yanına nüfuz etmek diffuse through v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak flank upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak flank on (someone or something) v.
yanına almak/çekmek gather to (oneself) v.
birini birinin/bir şeyin yanına vermek get someone on someone or something v.
birini birinin/bir şeyin yanına vermek get someone onto someone or something v.
(bir şey) yanına kalmak get by with (something) v.
(bir şey) yanına kar kalmak get by with (something) v.
bir şeyin yanına gitmek/uymak go with something v.
(birinin/bir şeyin yanına/bir yere) hızlıca dönmek hurry back to (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına yatırmak lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına uzatmak lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına koymak lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
'-in yanına koymak lay alongside v.
in yanına yatırmak lay alongside v.
'-in yanına uzatmak lay alongside v.
yanına uzanmak/yatmak lie alongside v.
(birinin/bir şeyin) yanına uzanmak/yatmak lie alongside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak mark (someone or something) as (something) v.
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak mark (someone or something) down as (something) v.
(birinin/bir grubun/bir şirketin) yanına taşınmak move in with (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak/kıvrılmak nestle (up) against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak nestle (up) against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak/kıvrılmak nestle (up) to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak nestle (up) to (someone or something) v.
yanına sokulmak/kıvrılmak nestle against v.
yanına kıvrılıp yatmak nestle against v.
'-in yanına kıvrılmak nuzzle up against v.
'-in yanına sokulmak nuzzle up against v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına koymak/bırakmak place (someone or something) next to (someone or something else) v.
yanına koymak/yerleştirmek place next to v.
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak pull alongside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek pull alongside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak pull up alongside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek pull up alongside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek pull up to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak pull up to (someone or something) v.
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak reverberate through (something or some place) v.
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak reverberate throughout (something or some place) v.
gizlice (birinin/bir şeyin) yanına sokulmak roll up on (someone or something) v.
(bir şeyin) her yanına sinmek/nüfuz etmek run through (something) v.
(birinin/bir şeyin/bir yerin) yanına/önüne koşmak run up to (someone, something, or some place) v.
(birinin/bir şeyin/bir yerin) yanına/önüne gidivermek run up to (someone, something, or some place) v.
aceleyle (birinin/bir şeyin) yanına gitmek rush up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına koşmak rush up (to someone or something) v.
yanına/yakınına koymak set beside v.
(birinin/bir şeyin) sinsice yanına sokulmak slip up on (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yakınına gitmek step up to (someone or something) v.
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak take in as v.
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek travel over (something or some place) v.
yüzsüz bir şekilde yanına gelmek/gitmek waltz up v.
utanmadan yanına gelmek/gitmek waltz up v.
yüzsüz bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek waltz up (to someone or something) v.
utanmadan (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek waltz up (to someone or something) v.
eliyle yanına çağırmak wave down v.
eliyle yanına gelmesini işaret etmek wave down v.
(birinin yanına/bir yere) ışınlanmak zoom over to (someone or something) v.
Phrases
(birinin) yanına around (someone or something) adv.
kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
kafanın yanına upside the head expr.
kafasının yanına doğru upside the head expr.
kafasının yanına upside the head expr.
Proverb
allah sevdiklerini yanına erken alır god takes soonest those he loveth best
allah sevdiği kulunu yanına erken alır god takes soonest those he loveth best
allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış whom the gods love die young
tanrı sevdiği kulunu yanına erken alır god takes soonest those he loveth best
isin yanına varan is misin yanına varan mis kokar a bad apple spoils the (whole) barrel
allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış (those) whom the gods love die young
Colloquial
gece çocuk ağladığı için yanına gidip onun yatağında uyuyakalma musical beds n.
bir gemiye kargo indirip bindirirken yanına bağlanan kızak the skids n.
yanına yaklaşılmayan superexpensive adj.
babanın yanına git go to your dad expr.
hemen yanına geleceğim with you in a moment expr.
birazdan yanına/yanınıza geleceğim with you in a minute expr.
birazdan yanına/yanınıza geleceğim with you in a moment expr.
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına all around town expr.
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına all around town expr.
yanına bile yaklaşamaz not anything like expr.
bu yanına kar kalmaz you won't get away with it [cliché] expr.
bu yanına kar kalmaz you won't get away with this [cliché] expr.
yaptığın yanına kar kalmayacak you'll never get away with it [cliché] expr.
yaptığın yanına kar kalmayacak you'll never get away with this [cliché] expr.
Idioms
bir içkinin yanına gitmeyen alkolsüz içecek a bad mixer n.
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak take (someone or something) in as (something) v.
(biri tarafından)yetiştirilmek/yanına alınmak be taken in by (someone) v.
(biri tarafından)yetiştirilmek/yanına alınmak get taken in (by someone or something) v.
birinin yanına kar bırakmamak get one's own back v.
birinin yaptığının yanına kar kalmasına izin vermek let someone get by with something v.
geline damadın yanına kadar eşlik etmek give the bride away v.
yanına bırakmak put to v.
yaptığı yanına kar kalmak get away scot-free v.
yanına bırakmamak get one's own back v.
yanına kar kalmak slip through the net v.
yanına kar kalmak get away scot-free v.
yanına yaklaşmak come up to v.
yaptığı yanına kar kalmak get away with something v.
yanına kar kalmak get away with murder v.
(cinayet) yanına kar kalmak get away with murder v.
yanına kar kalmak get off scot-free v.
yaptığı yanına kar kalmak get off scot-free v.
yaptığı yanına kar kalmak beat the rap v.
yanına sokulmak come up to v.
yaptığı yanına kar kalmak get away/off scot-free v.
(hedefin) yanına bile yaklaşamamak miss something by a mile v.
(bir şeyi bir şeyin) yanına yerleştirmek put to v.
yanına yaklaşmak draw near to v.
yanına koymak put to v.
birini yanına çağırmak (özel bir konuşma için) draw (one) to one side v.
(birini) yanına çekmek get (someone) onside v.
(birinin) desteğini arkasına/yanına almak get/keep somebody onside v.
(birini) yanına çekmek get/keep somebody onside v.
birini yanına çağırmak (özel bir konuşma için) take/draw somebody to one side v.
(bir suç) yanına kâr kalmak walk away scot-free v.
yanına bırakmamak not let someone get away with something v.
(birinin) yanına alınmak be taken under the wing of (someone) v.
yanına bile yaklaşamamak cannot hold a candle to v.
yanına bile yaklaşamamak can't hold a candle to v.
(birinin/bir şeyin) yanına bile yaklaşamaz can't hold a candle to (someone or something) v.
birinin/bir şeyin yanına bile yaklaşamaz can't hold a candle to someone/something v.
evine (birinin/bir şeyin) yanına dönmek/gelmek come home to (someone or something) v.
(birinin) yanına kar bırakmamak get your own back (on somebody) v.
yanına kar kalmak go scot-free v.
yaptığı yanına kar kalmak go scot-free v.
(birini) yanına çok yaklaştırmamak keep (one) at arm's length v.
(birinin yaptığının) yanına kar kalmasına izin vermek let (one) get by with (something) v.
yaptığının yanına kar kalmasına izin vermek let get by with v.
(hedefin) yanına bile yaklaşamamak miss by a mile v.
yanına yaklaşmamak stay clear v.
-in yanına yaklaşmamak stay clear of v.
(birinin/bir şeyin) yanına yaklaşmamak stay clear of (someone or something) v.
yanına/yakınına gitmek step right up v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yakınına gitmek step right up to (someone or something) v.
giderken yanına almak take with one v.
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek travel all over (some place) v.
dört bir yanına dağılmış scattered from here to breakfast adj.
yaptığı yanına kar kalmayacak she will get hers expr.
yaptığı yanına kar kalmayacak he will get his expr.
(birinin) yaptığı yanına kar kalmayacak (someone) will get (someone's) expr.
birinin/bir şeyin yanına bile yaklaşamaz cannot hold a candle to somebody/something expr.
işlenen suç kimsenin yanına kalmaz crime does not pay expr.
(birinin/bir şeyin) yanına bile yaklaşamaz doesn't hold a candle (to someone or something) expr.
ispiyonculuk ispiyoncuların yanına kar kalmaz snitches get stitches (and end up in ditches) expr.
ispiyonculuk ispiyoncuların yanına kar kalmaz snitches get stitches and wind up in ditches expr.
Speaking
bu yanına kar kalmaz you'll never get away with it expr.
bunun yanına kalmasına izin veremem I can't let you get away with it expr.
bu dünyada yanına kar kalacak şeyler vardır there are things you can get away with expr.
eldivenlerini yanına al take your gloves with you expr.
hanım arkadaşının yanına dön return to your lady friend expr.
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? if you were stranded on a deserted island what three things would you take? expr.
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? if you were stranded on a deserted island what three things would you bring? expr.
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? if you were stranded on a deserted island name three things you would bring? expr.
karımın yanına dönmeliyim I have to get back to my wife expr.
kocamın yanına dönmeliyim I have to get back to my husband expr.
onun yanına yaklaşmanı istemiyorum I don't want you anywhere near her expr.
kızın yanına gittim I went up to the girl expr.
yaptıkları yanına kalmadı he didn’t get away with it expr.
yanına oturabilir miyim? may I sit next to you? expr.
yanına oturabilir miyim? may I sit by you? expr.
yanına yaklaşılmaz it's prohibitively expensive expr.
yaptığın yanına kar kalmayacak you'll never get away with it expr.
Trade/Economic
ailesinden ayrılıp yalnız yaşadıktan sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle ailesinin yanına geri dönen genç grup boomerang generation n.
deneyimsiz işçilerin yanına deneyimlileri alma dilution of labour n.
deneyimsiz işçilerin yanına deneyimlileri de almak dilute labour v.
Law
birinin yanına oturmak sit next to someone v.
birinin yanına oturmak sit beside someone v.
Technical
yapım aşamasında geminin yanına dikine sabitlenmiş kısa traverslerden her biri thwart n.
yanına olasılı sapma deflection probable error n.
yol kenarını kazması veya düzlemesi için aracın yanına takılan makine plough n.
yol kenarını kazması veya düzlemesi için aracın yanına takılan makine plow n.
bir yanından öteki yanına across adv.
Computer
oyun oynayan birisinin yanına oturup sürekli müdahalede bulunma backseat gaming n.
Architecture
binanın bir yanından öbür yanına geçen kiriş browpost n.
Furniture
kapı kolunun yanına yerleştirilen yüzey koruyucu plaka fingerplate n.
Marine
geminin rüzgaraltı yanına düşmesi leeway n.
rüzgar altı yanına doğru leeward n.
geminin yana yatmaması için iki yanına yerleştirilen metal veya tahta kalas leeboard n.
bir diğer geminin rüzgar alan yanına göre geminin konumu weather gauge n.
savaşmak için gemiyi bir diğerinin yanına yanaştırmak lay a ship aboard v.
geminin rüzgar alan yanına ait weather adj.
Mining
büyük tünel yanına açılan uzantı shoot n.
Printing
(braille) kağıdın her iki yanına basılmış ve noktalar birbirinin üstüne gelmeyecek şekilde ayarlanmış interpoint adj.
Gastronomy
yemek servisinde kullanılan ahşap tabağın yanına konulan tuzluk trencher salt n.
körinin yanına konulan pilav ve patates kızartması half-and-half [uk] n.
Agriculture
her iki yanına yığılmış toprakla karık kesen bir saban türü middlebreaker n.
her iki yanına yığılmış toprakla karık kesen bir saban türü middlebuster n.
Linguistics
bağlayıcı bir fiil olmaksızın değiştirdiği ismin yanına yerleştirilme attributiveness n.
(bağlacı, edatı) dil bilgisel açıdan ilişkili sözcüğün yanına getirmek postpose v.
sözcüğün yanına gelen postpositive adj.
Military
abd'de başka bir figürün yanına eklendiğinde aynı madalyadan ikinci kez alındığını belirten askeri nişan oak leaf cluster n.
yanına önleme açısı lateral lead n.
yanına olasılı sapma deflection probable error n.
düşmanın yaklaşmasını engellemek amacıyla tahkimatın önüne veya yanına yerleştirilen engel entanglement n.
Chess
kaleyi şahın yanına koymak castle v.
Art
bacağı vücudun yanına kaldırarak yapılan bir dans hareketi extension n.
Music
notanın yanına eklenen ufak nota appoggiatura n.
Latin
tanrı sevdiği kulunu yanına erken alır quem di diligunt adolescens moritur n.
Archaic
yazılı metinde yanına işaret parmağı havada yumruk simgesiyle belirtilen not veya yorum mutton fist n.
yanına yaklaşamaz never the neer adv.
Slang
(birinin/bir şeyin) yanına kadar gelmek/uzanmak butt (up) against (someone or something) v.
grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade stid(still true if destroyed) [us] expr.