measure! - Turco Inglés Diccionario

measure!

Significados de "measure!" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
measure n. önlem
The city implemented new measures to reduce the traffic problem.
Şehir trafik sorununu azaltmak için yeni önlemler aldı.

More Sentences
measure n. ölçü
We use metric measures in our experiments.
Deneylerimizde metrik ölçüler kullanıyoruz.

More Sentences
measure n. tedbir
One possible measure would be for short-term changes to be introduced in competition policy.
Olası tedbirlerden biri rekabet politikasında kısa vadeli değişiklikler yapılmasıdır.

More Sentences
tape measure n. şerit metre
Do you have a tape measure I could borrow?
Ödünç alabileceğim bir şerit metren var mı?

More Sentences
measure v. ölçmek
The schools use a standardized test to measure the success of their students.
Okullar, öğrencilerinin başarısını ölçmek için standartlaştırılmış bir test kullanıyor.

More Sentences
General
measure n. miktar
They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
Bu toplantılar bir miktar ilerleme ve aynı zamanda birçok pişmanlıkla sonuçlandı.

More Sentences
tape measure n. mezura
Do you have a tape measure I could borrow?
Ödünç alabileceğim bir mezuranız var mı?

More Sentences
measure n. kriter
However, in itself, competition is not a measure of fair competition.
Ancak, rekabet tek başına adil rekabetin bir kriteri değildir.

More Sentences
measure n. tedbir
We are telling you to keep your hands off this measure.
Bu tedbirden elinizi çekmenizi söylüyoruz.

More Sentences
measure n. önlem
Whilst very regrettable, the cull was perceived at the time as the most effective measure to end the outbreak.
Çok üzücü olmakla birlikte, itlaf o dönemde salgını sona erdirmek için en etkili önlem olarak algılanmıştı.

More Sentences
measure n. ölçü
The line on landmines was very much a European Parliament measure.
Kara mayınları ile ilgili çizgi büyük ölçüde bir Avrupa Parlamentosu önlemiydi.

More Sentences
measure taken n. alınan tedbir
We will all be grateful for the measures taken, especially those who live, work and suffer along our coasts.
Hepimiz, özellikle de kıyılarımızda yaşayan, çalışan ve acı çeken insanlar, alınan tedbirler için minnettar olacağız.

More Sentences
legal measure n. yasal tedbir
Several Member States have therefore taken legal measures to curb this risk.
Bu nedenle birçok Üye Devlet bu riski engellemek için yasal tedbirler almıştır.

More Sentences
half measure n. yarım yamalak
Fire cannot be prevented by half measures.
Yangına yarım yamalak önlemlerle engel olunamaz.

More Sentences
administrative measure n. idari tedbir
We are asking for an indicative list of administrative measures and sanctions to be compiled by the Commission.
Komisyon tarafından idari tedbir ve yaptırımlara ilişkin gösterge niteliğinde bir liste hazırlanmasını talep ediyoruz.

More Sentences
measure n. metre
I need the dimensions of this table; could you bring the tape measure?
Bu masanın boyutlarına ihtiyacım var, şerit metreyi getirebilir misiniz?

More Sentences
measure n. (müzik) ölçü
The orchestra did not play the last nine measures of the song.
Orkestra şarkının son dokuz ölçüsünü çalmadı.

More Sentences
measure v. ölçüsünü almak
Please allow me to measure you.
Lütfen ölçünüzü almam için bana izin verin.

More Sentences
measure v. ölçmek
Digital thermometers measure temperature in a fast and accurate way.
Dijital termometreler sıcaklığı hızlı ve doğru bir şekilde ölçmektedir.

More Sentences
measure the length (of something) v. boy ölçmek
Tom measured the length of the board.
Tom panonun boyunu ölçtü.

More Sentences
measure v. ölçüm yapmak
When measuring, you need to establish a single source of truth.
Ölçüm yaparken tek bir doğruluk kaynağı oluşturmanız gerekir.

More Sentences
measure v. ölçüm almak
I'd like to be measured for a new suit.
Yeni bir takım elbise için ölçümün alınmasını istiyorum.

More Sentences
measure v. ölçüsünü almak
Please allow me to measure you.
Lütfen ölçünüzü almama izin verin.

More Sentences
measure v. ölçülerinde olmak
The window measures 2x2 meters.
Pencere 2x2 metre ölçülerinde.

More Sentences
in large measure adv. büyük ölçüde/oranda
The Commission has moved, in large measure, to implement what we in the temporary committee recommended.
Komisyon, büyük ölçüde, geçici komitede bizim önerdiklerimizi uygulamak üzere harekete geçti.

More Sentences
Phrases
in full measure expr. tam anlamıyla
May grace and peace be yours in full measure!
Lütuf ve esenlik tam anlamıyla sizlerin olsun!

More Sentences
in equal measure(s) expr. aynı ölçüde
That is an opportunity and a danger in equal measure.
Bu hem bir fırsat hem de aynı ölçüde bir tehlikedir.

More Sentences
Idioms
confidence-building measure n. güven arttırıcı önlem
Confidence-building measures are required if a new global coalition of fair traders is to be brought about.
Yeni bir küresel adil tüccarlar koalisyonu oluşturulabilmesi için güven arttırıcı önlemler alınması gerekmektedir.

More Sentences
Trade/Economic
corrective measure n. düzeltici önlem
We must apply corrective measures.
Düzeltici önlemler almalıyız.

More Sentences
Law
restrictive measure n. kısıtlayıcı tedbir
Last December this restrictive measure lapsed.
Geçtiğimiz Aralık ayında bu kısıtlayıcı tedbirin süresi doldu.

More Sentences
Politics
precautionary measure n. ihtiyati önlem
Precautionary measures were unnecessary.
İhtiyati önlemler gereksizdi.

More Sentences
precautionary measure n. ihtiyati tedbir
That is why we have nothing to lose by taking precautionary measures during the changeover.
Bu nedenle değişim sırasında ihtiyati tedbirler alarak kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.

More Sentences
protectionist measure n. korumacı önlem
The protectionist measures taken by the US have caused a significant price increase in the American market.
ABD tarafından alınan korumacı önlemler Amerikan pazarında önemli bir fiyat artışına neden olmuştur.

More Sentences
Common Usage
beyond measure adv. ölçüsüz
General
liquid measure n. sıvı ölçeği
measure n. mevzun
measure n. derece
full measure n. tam ölçü
safety measure n. emniyet tedbiri
positive measure n. pozitif ölçüt
measure n. had
security measure n. emniyet tedbiri
measure n. hudut
measure n. vezin
measure n. endaze
liquid measure n. sıvı ölçüsü
measure n. kanun
tape measure n. mezür
square measure n. yüzölçümü
measure n. mertebe
measure n. şiir ölçüsü
measure n. yol
tape measure n. çelik metre
short measure n. eksik ölçü
land measure n. kara ölçüsü
linear measure n. uzunluk ölçüsü
measure space n. ölçüm uzayı
measure theory n. ölçüm kuramı
half measure n. uzlaşma
gender empowerment measure n. cinsiyeti güçlendirme ölçüsü
made to measure n. ısmarlama yapılmış elbise
steel tape measure n. çelik metre
measure n. oran
log measure n. tomruk ölçeği
liquid measure n. sıvı oylum ölçüsü
a land measure of about 920 square metres n. dönüm
unit of measure n. ölçü birimi
counter measure n. karşı önlem
outcome measure n. sonuç ölçümü (istatistik)
land measure n. arazi ölçüm
last measure n. son ölçüm
additional measure n. ilave tedbir
contingency measure n. beklenmedik durum önlemi
tape measure n. şeritmetre
performance measure n. performans ölçümü
made-to-measure n. (giysi) ısmarlama
measure n. ölçme birimi
measure of safety n. güvenlik önlemi
measure of safety n. emniyet tedbiri
yard measure n. bir yardalık ölçü
safety measure n. güvenlik önlemi
apothecary's measure n. eczacı ölçüsü
taking measure n. önlem alma
desperate measure n. aşırı önlem
defensive measure n. savunma önlemi
measure of the last resort n. başvurulacak en son çare
preventive measure n. önleyici tedbir
remedial measure n. iyileştirici önlem
conditional measure n. koşullu önlem
response measure n. mukabil tedbir
corrective measure n. ıslah edici önlem
mitigation measure n. azaltma önlemi
mitigation measure n. azaltma tedbiri
measure of trust n. güven ölçüsü
measure n. sınır
measure n. hudut
measure n. limit
measure n. ağır tempoda dans
common measure n. dört dörtlük ölçü
measure n. yeterli veya uygun miktar
measure n. yeterli veya uygun derece
measure n. verilen miktar veya derece
measure n. orantılı pay
measure n. uygun pay
measure n. kontenjan
measure n. aşırı olmayan kapsam veya derece
measure n. yersiz olmayan pay
measure n. oran gözetme yetkisi
measure n. kendini zapt etme yetisi
measure n. ılımlılık
measure n. aşırıya gitmeme
measure n. gözlem veya muhakeme sonucu bir kimseye veya bir şeye atfedilen karakter, beceri veya büyüklük
measure n. (bir kimseden veya durumdan) beklenilen şey
measure n. dağıtılan tedavi miktarı ve türü
measure n. doğrudan ölçülemeyen, gözlemlenemeyen veya temsil edilemeyen bir şeyi ölçme veya belirtme aracı
measure n. adım
measure n. önerilen yasama işlemi
measure n. ölçüm sistemi
measure n. ölçüsü alınmış belirli miktar
measure n. iki cisim veya nokta arasındaki kesin mesafe
measure n. cetvel
measure n. ölçü çubuğu
measure n. taktik
measure n. strateji
measure n. gösterge
measure n. mülkün değerini tayin etmek için kullanılan şey
lineal measure n. uzunluk ölçüsü
denial measure n. düşman engelleme yöntemi
denial measure n. düşman durdurucu tedbir
cloth measure n. kumaş ölçüsü
counter-measure n. karşı önlem
strict measure n. sıkı önlem
solid measure n. bir hacim birimi
measure out v. ölçüp ayırmak
give somebody short measure v. eksik vermek
measure v. tartmak
measure up v. istenilen ölçülere uygun olmak
measure v. endazeye vurmak
measure somebody's blood pressure v. tansiyonunu ölçmek
measure a land v. arazi ölçmek
measure by the turkish yard v. arşınlamak
measure in fathoms v. kulaçlamak
measure v. karşılaştırmak
measure v. süzmek
measure up v. istenen ölçülerde olmak
take measure v. tedbir almak
measure v. ayarlamak
measure by the span v. karışlamak
measure v. endazelemek
measure v. dikkatle bakmak
measure v. ölçüleri ... olmak
measure v. uydurmak
measure up to v. kadar iyi olmak
measure up v. için yeterli nitelikte olmak
measure up v. istenene uygun olmak
measure the length (of something) v. boyunu ölçmek
measure up v. beklenen kriterlere uymak
take measure v. önlem almak
measure v. ölçümden geçirmek
measure length v. uzunluk ölçmek
measure up v. -e yeterli olmak
measure v. ölçüsünde olmak
make to measure v. verilen ölçülerin aynısını dikmek
make to measure v. ölçüye uygun dikmek
sell by measure v. ölçüyle satmak
measure the back length v. sırt ölçüsünü almak
measure the back length v. sırt uzunluğunu ölçmek
measure the performance v. performansı ölçmek
measure the performance v. performans ölçmek
measure a person's blood pressure v. tansiyonunu ölçmek
measure risk v. risk ölçmek
measure the size v. ölçü almak
measure the size of v. ölçüsünü almak
measure again v. tekrar ölçmek
have hard measure v. baskıyla üstesinden gelmek
take one's measure v. ölçüp tartmak
take one's measure v. bir kişinin karakterini tanımak
measure v. belirli bir ölçüde olmak
measure v. belirli bir ebatta olmak
measure v. (değer) takdir etmek
measure v. kıyaslamak
measure v. mukayese etmek
measure v. bir kurala veya standarda göre düzenlemek
measure v. yönetmek
measure v. ölçme aracı olmak
measure v. bir şeyin ölçüsü olmak
measure v. göstergesi olmak
measure v. ölçüyle paylaştırmak veya dağıtmak
measure v. yaklaşık tahminde bulunmak
measure v. dikkatle düşünmek
measure v. dikkatle seçmek
measure v. düşünüp taşınmak
measure v. kestirmek
measure v. tahmin etmek
measure v. saptamak
measure v. belirlemek
measure v. yarıştırmak
measure v. çatıştırmak
measure v. ölçüme olanak vermek
measure v. ölçerek işaretlemek
measure v. ölçerek almak
measure v. bir şeyin birim büyüklüğünü tahmin etmek
made-to-measure adj. ısmarlama
made to measure adj. tıpatıp uygun
made to measure adj. ölçüsüne uygun
beyond measure adv. hadden aşırı
in some measure adv. kısmen
in a measure adv. bir dereceye kadar
for good measure adv. ek olarak
beyond measure adv. son derece
beyond measure adv. çok fazla
beyond measure adv. sonsuz
beyond measure adv. haddinden fazla
in some measure adv. bir dereceye kadar
for good measure adv. fazladan
beyond measure adv. aşırı derecede
beyond measure adv. hadsiz hesapsız
as a precautionary measure adv. tedbir amaçlı
in great measure adv. büyük ölçüde/çapta
in no small measure adv. büyük oranda
in no small measure adv. büyük çapta
in no small measure adv. büyük ölçüde
Phrasals
measure up to v. aynı düzeyde olmak
measure up to v. aynısı olmak
measure someone against someone else v. birbiriyle kıyaslamak/karşılaştırmak
measure up to v. benzeri olmak
measure up v. beklenen düzeye ulaşmak
measure something off v. boyunu/uzunluğunu ölçmek
measure up v. değerini kanıtlamak
measure up v. gerek duyulan niteliklere uygun olmak
measure up v. istenilen ölçülere uygun olmak
measure up v. istenilen seviyeye gelmek
measure someone up against someone v. mukayese etmek
measure up v. kendini kanıtlamak
measure out v. ölçüsünü almak
measure up v. istenen kriteri karşılamak
measure off v. sınırlarını belirlemek
measure off v. sınırlarını çizmek
measure off v. planını yapmak
measure out v. yönetmek
measure out v. paylaştırmak
measure out v. dağıtmak
measure up (to) v. kadar iyi olmak
measure up (to) v. aynı düzeyde olmak
measure up (to) v. aynısı olmak
measure up v. (bir şeyin) boyutunu ölçerek tespit etmek
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) kıyaslamak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) karşılaştırmak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) mukayese etmek
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) boy ölçüştürmek
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birinin/bir şeyin biriyle/bir şeyle) boyunu ölçmek
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birinin/bir şeyin birine/bir şeye) karşı boyunu ölçmek/hesaplamak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birinin/bir şeyin biriyle/bir şeyle) ölçüsünü karşılaştırmak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birinin/bir şeyin) ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birinin/bir şeyin) ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v. (birine/bir şeye göre birinin/bir şeyin) boyunu/ölçülerini hesaplamak
measure (something) off v. (bir şeyin) ölçüsünü almak
measure (something) off v. (bir şeyin) çevresini/sınırlarını belirlemek
measure (something) off v. (bir şeyin) etrafını çevirmek
measure (something) off v. (bir şeyin) sınırını çizmek
measure against v. ile kıyaslamak
measure against v. ile karşılaştırmak
measure against v. ile mukayese etmek
measure against v. ile boy ölçüştürmek
measure against v. ile boyunu ölçmek
measure against v. '-e karşı boyunu ölçmek/hesaplamak
measure against v. ile ölçüsünü karşılaştırmak
measure against v. ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak
measure against v. ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak
measure against v. '-e göre boyunu/ölçülerini hesaplamak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) beklentisini karşılamak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) isteklerini karşılamak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) beklediği standartta/seviyede olmak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) beklediği/istediği düzeyde olmak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) istediği niteliklere uygun olmak
measure up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) istediği kriterleri karşılamak
measure up (to someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aynı seviyede/düzeyde olmak
measure up (to someone or something) v. (birine/bir şeye) denk olmak
measure up (to someone or something) v. (biri/bir şey) kadar iyi olmak
measure up against v. ile kıyaslamak
measure up against v. ile karşılaştırmak
measure up against v. ile mukayese etmek
measure up against v. ile boy ölçüştürmek
measure up against v. ile boyunu ölçmek
measure up against v. '-e karşı boyunu ölçmek/hesaplamak
measure up against v. ile ölçüsünü karşılaştırmak
measure up against v. ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak
measure up against v. ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak
measure up against v. '-e göre boyunu/ölçülerini hesaplamak
Phrases
beyond measure expr. çok sayıda
beyond measure expr. dolu
beyond measure expr. çok fazla
beyond measure expr. fazlasıyla
without measure expr. hadsiz
out of all measure expr. haddinden fazla
by any measure expr. her açıdan
beyond measure expr. mebzul miktarda
out of all measure expr. ölçüsüz
if you can't measure it expr. ölçemiyorsan yönetemezsin
beyond measure expr. sayılamayacak kadar çok
in full measure expr. tam manasıyla
beyond measure expr. ziyadesiyle
in equal measure(s) expr. aynı derecede
in equal measure(s) expr. aynı boyutlarda
in equal measure(s) expr. aynı miktarda
Proverb
measure twice, cut once iki düşün, bir konuş
measure twice, cut once iki düşün, bir söyle
measure twice, cut once İki ölç, bir biç
Colloquial
full measure n. tam ölçü
full measure n. tam karşılık
measure one's length v. boylu boyunca uzanmak
measure one's length v. boylu boyunca yatmak
measure one's length v. yere kapaklanmak
for good measure expr. ekstra olarak
for good measure expr. garantiye almak için
for good measure expr. emin olmak için
for good measure expr. eklenti yapmak için
short measure expr. karşılığından az
short measure expr. söz verilenden az
for good measure expr. perçinlemek için
Idioms
full measure n. tam ölçü
full measure n. tam karşılık
full measure n. söz verilen kadar
short measure n. eksik ölçü
short measure n. karşılığından az
short measure n. söz verilenden az
measure swords with one v. boy ölçüşmek
tread a measure v. dans figürü yapmak
measure for drapes v. doğmadık çocuğa don/kaftan biçmek
measure for drapes v. seçimi kazanıp kazanmayacağı belli olmadan plan/hazırlık yapmaya başlamak
measure for drapes v. seçimi kazanacağına aşırı güvenmek
get the measure of someone v. artı ve eksileriyle birini tanımak
measure out one's length v. boylu boyunca yere serilmek
measure one's strength against v. boy ölçüşmek
have the measure of someone v. birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek
take someone's measure v. birinin yeteneğini tartmak
take the measure of somebody v. biri hakkında fikir edinmek
measure one's strength with v. boy ölçüşmek
take the measure of somebody v. biri hakkında yargıya varmak
take one's measure v. boyunun ölçüsünü almak
measure sword against v. boy ölçüşmek
measure sword with v. boy ölçüşmek
take the measure of somebody v. biri hakkında kanıya varmak
give full measure v. elinden geleni yapmak
measure one's strength against v. gücünü tartmak
measure one's strength with v. gücünü denemek
measure one's strength with v. gücünü tartmak
measure one's strength against v. gücünü denemek
measure for drapes v. dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı)
measure for drapes v. ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı)
measure the drapes v. dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı)
measure the drapes v. ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı)
measure swords v. kılıçlı düello yapmak
measure swords v. dövüşmek
measure swords v. çarpışmak
measure swords v. savaşmak
get the measure of v. artı ve eksileriyle birini tanımak
get the measure of v. '-i iyi tanımak
get the measure of v. '-i iyi çözmek/anlamak
get the measure of v. '-in hakkında fikir sahibi olmak
get the measure of (someone or something) v. artı ve eksileriyle (birini/bir şeyi) tanımak
get the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) iyi tanımak
get the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) iyi çözmek/anlamak
get the measure of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) hakkında fikir sahibi olmak
get/have/take the measure of somebody v. biri hakkında yargıya varmak
get/have/take the measure of somebody v. biri hakkında fikir edinmek
get/have/take the measure of somebody v. biri hakkında kanıya varmak
get/have/take the measure of somebody v. birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek
get/have/take the measure of somebody v. artı ve eksileriyle birini tanımak
get/have/take somebody's measure v. biri hakkında yargıya varmak
get/have/take somebody's measure v. biri hakkında fikir edinmek
get/have/take somebody's measure v. biri hakkında kanıya varmak
get/have/take somebody's measure v. birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek
get/have/take somebody's measure v. artı ve eksileriyle birini tanımak
have the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek
have the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) artı ve eksileriyle tanımak
make (something) to measure v. (bir şeyi) verilen ölçülere göre dikmek
make (something) to measure v. (bir şeyi) ölçüye uygun dikmek
make (something) to measure v. (bir şeyi) birinin üzerine göre dikmek
make (something) to measure v. (bir şeyi) birinin ölçülerine özel olarak dikmek
make (something) to measure v. (bir şeyi) birine özel dikmek
make (something) to measure v. (bir şeyi) birinin üstüne dikmek
make something to measure [uk] v. bir giysiyi verilen ölçülere göre dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi ölçüye uygun dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi birinin üzerine göre dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi birinin ölçülerine göre dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi birinin üzerine dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi birine özel olarak dikmek
make something to measure [uk] v. bir şeyi birinin ölçülerine özel dikmek
measure up to (someone's) expectations v. (birinin) beklentilerini karşılamak
measure up to (someone's) expectations v. (birinin) beklediği standartta/seviyede olmak
measure up to (someone's) expectations v. (birinin) beklediği/istediği düzeyde olmak
measure up to (someone's) expectations v. (birinin) beklediği kriterleri karşılamak
measure up to (someone's) expectations v. (birinin) beklediği kadar başarılı olmak
measure your length [obsolete] v. boylu boyunca yatmak
measure your length [obsolete] v. boylu boyunca uzanmak
measure your length [obsolete] v. yere kapaklanmak
measure your length [obsolete] v. boylu boyunca yere serilmek
measure your length [obsolete] v. iki seksen uzanmak
measure swords v. kozlarını paylaşmak
take the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) değerlendirmek
take the measure of (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında fikir edinmek
take the measure of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) özelliklerini değerlendirmek
take the measure of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) ölçüp tartmak
measure for measure expr. kısasa kısas
(do something) for good measure expr. ek olarak (bir şey yapmak)
(do something) for good measure expr. fazladan (bir şey yapmak)
(do something) for good measure expr. garantiye/sağlama almak için (bir şey yapmak)
(do something) for good measure expr. ekstra olarak (bir şey yapmak)
(do something) for good measure expr. emin olmak için (bir şey yapmak)
in some measure expr. bir dereceye kadar
in equal measure expr. aynı derecede
man is the measure of all things expr. her şeyin ölçüsü insandır
man is the measure of all things expr. insan her şeyin öcüsüdür
man is the measure of all things expr. en önemli/değerli şey insandır
man is the measure of all things expr. insan her şeyden üstündür
man is the measure of all things expr. insandan daha önemli/değerli/üstün bir şey yoktur
measure twice and cut once expr. iki düşün, bir konuş
measure twice and cut once expr. iki düşün, bir söyle
measure twice and cut once expr. İki ölç, bir biç
some measure expr. belli bir dereceye/boyuta kadar
some measure expr. biraz
some measure expr. kısmen
some measure expr. az
some measure expr. az miktarda
Trade/Economic
interval measure n. ara ölçüsü
economic policy measure n. ekonomik politika tedbiri
economy measure n. ekonomi önlemi
measure of safety n. emniyet tedbiri
economical measure n. ekonomik önlem
economic policy measure n. ekonomik politika önlemi
transitional measure n. geçici önlem
measure of capacity n. istiap ölçüsü
safeguard measure n. korunma önlemi (ithalat)
bridging measure n. köprü önlem
cost-cutting measure n. maliyet düşürücü önlem
material measure n. maddi ölçüt
fiscal measure n. mali önlem
customer satisfaction measure n. müşteri memnuniyeti ölçütü
unit of measure n. ölçü birimi
performance measure n. performans ölçümü
measure of capacity n. sığdırma ölçüsü
measure of capacity n. sığma ölçüsü
standard measure n. standart ölçü
preferential tariff measure n. tercihli tarife düzenlemesi
preferential tariff measure n. tercihli tarife önlemleri
savings measure n. tasarruf tedbiri
austerity measure n. tasarruf tedbiri
full measure n. tam ölçü
measure of length n. uzunluk ölçüsü
repressive measure n. zorunlu tedbir
half measure n. yetersiz önlemler
sell by measure v. ölçüyle satmak
sell by measure v. ölçü ile satmak
made-to-measure adj. ısmarlama
made-to-measure adj. sipariş üzerine yapılmış
Law
interim measure n. ara tedbir
judicial review measure n. adli kontrol tedbiri
punitive measure n. cezalandırıcı tedbir
safety measure n. emniyet tedbiri
unlawful measure n. gayrimeşru ölçü
interim measure n. geçici tedbir
corrective measure n. ıslah edici tedbir
reformatory measure n. ıslah edici tedbir
interim measure n. ihtiyati tedbir
necessary measure n. lüzumlu tedbir
measure of damages n. tazminatın miktarı
structural measure n. yapısal önlem
measure n. yasa
measure n. tüzük
measure n. nizam
measure n. kanun
measure n. karar
Politics
ballot measure n. halk oylaması
protection measure n. koruma tedbiri
collective protective measure n. kolektif koruyucu önlem
scope of a measure n. önlemin kapsamı
proposed measure n. önerilen önlemler
countervailing measure n. telafi edici önlem
countervailing measure n. telafi edici tedbir
preferential tariff measure n. tercihli tarife önlemleri
stimulus measure n. uyarıcı önlem
stringent measure n. zecri tedbir
abstain from any measure v. her türlü tedbirden kaçınmak
Insurance
measure of indemnity n. sigortacının zararla ilgili sorumluluğunun kapsamı
Technical
angular measure n. açısal ölçüm
angular measure n. açısal ölçü
square measure n. alan ölçüsü
intake measure n. alış ölçüsü
yard measure n. bir yardalık ölçü
circular measure n. daireleri ölçmeye yarayan bir ölçüm
circular measure n. dairesel ölçü
proxy measure n. dolaylı ölçü
greatest common measure n. en büyük ortak ölçüm
complete measure n. eksiksiz ölçüm
measure of effectiveness n. etkinlik ölçüsü
capacity measure n. hacim ölçüsü
dry measure n. hacim ölçü birimleri
security measure n. güvenlik önlemi
counter measure n. karşı tedbir