brief - Turco Inglés Diccionario

brief

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "brief" en diccionario turco inglés : 60 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
brief adj. kısa
She delivered a brief speech at the opening.
Açılışta kısa bir konuşma yaptı.

More Sentences
brief adj. kısa ve öz
I will make a few brief and concise observations.
Kısa ve öz birkaç gözlemde bulunacağım.

More Sentences
General
brief n. özet
Tina put together a brief of the project outcome.
Tina proje sonucuna ilişkin bir özet hazırladı.

More Sentences
brief n. dava özeti
We filed a brief opposing the lawsuit.
Davaya karşı bir dava özeti sunduk.

More Sentences
brief n. brifing
We gave you a brief in March 2000.
Mart 2000'de size bir brifing vermiştik.

More Sentences
brief n. görev
Our brief was to create a promotional video for the product.
Görevimiz ürün için bir tanıtım videosu hazırlamaktı.

More Sentences
brief n. dava dosyası
The lawyers delivered their pre-trial briefs to counsel.
Avukatlar duruşma öncesindeki dava dosyalarını vekillere teslim ettiler.

More Sentences
brief v. bilgilendirmek
I and members of my core team also briefed heads of mission in Islamabad on a weekly basis.
Ben ve çekirdek ekibimin üyeleri de İslamabad'daki misyon şeflerini haftalık olarak bilgilendirdik.

More Sentences
brief v. bilgi vermek
The company's spokesperson briefed reporters on this year's turnover.
Şirket sözcüsü gazetecilere bu yılki ciro hakkında bilgi verdi.

More Sentences
brief adj. kısa ve öz
He gave a brief talk.
Kısa ve öz bir konuşma yaptı.

More Sentences
brief adj. kısa süreli
In this brief time I would like to make two points, both in relation to veterinary medicines.
Bu kısa süre içerisinde, her ikisi de veteriner ilaçlarıyla ilgili olmak üzere iki noktaya değinmek istiyorum.

More Sentences
Law
brief n. özet
The convention's formal brief was extremely restrictive and it was not itself to decide but only propose.
Kongre'nin resmi özeti son derece kısıtlayıcıydı ve kendisi karar vermek yerine sadece önerilerde bulunmuştu.

More Sentences
brief n. yazılı belge
We expect you to stick to the brief or to come back and tell us something different.
Biz sizden yazılı belgeye sadık kalmanızı ya da geri gelip bize farklı bir şey söylemenizi bekliyoruz.

More Sentences
Technical
brief adj. kısa
They had a brief honeymoon in Peru.
Peru'da kısa bir balayı geçirdiler.

More Sentences
General
brief n. layiha
brief n. hulasa
brief n. belge
brief n. muhtasar
brief n. evrak
brief n. talimat
brief n. avukat tutma
brief n. avukat
brief n. eskiden kiliselere para toplama yetkisi veren resmi mektup
brief n. karşı tarafın iddialarına cevap niteliğindeki yazı
brief n. numune
brief n. emsal
brief n. (kitap) özet
brief v. talimat veya bilgi vermek
brief v. brifing yapmak
brief v. özetlemek
brief v. avukat tutmak
brief v. kısaltmak
brief v. özet şeklinde sunmak
brief adj. özlü
brief adj. kısaca
brief adj. ani
brief adj. kısa ve sert
brief adj. dar
Colloquial
brief n. kısa bir haber
Law
brief n. belge özelliğinde yazı
brief n. dava özeti
brief n. davanın özeti
brief n. dava hülasası
brief n. hülasa
brief n. kısa yazı
brief n. layiha
brief n. sahip olunan toprak parçası üzerindeki hakkın dayandığı esasların özeti
brief n. dava
brief n. celp kağıdı
brief n. davaya verilen cevap
brief v. dava dilekçesi hazırlayıp sunmak
brief adj. muhtasar
Politics
brief n. görev talimatı
brief n. yazılı belge
Computer
brief n. eski bir tür metin editörü
Religious
brief n. fetva kadar resmi olmayan bir papa mektubu
Military
brief v. (silahlı kuvvetler mensuplarına) hizmet standartlarını aşılamak
brief v. (askeri bir operasyonu) brifing şeklinde tartışmak
Ottoman Turkish
brief n. icmal
British Slang
brief n. avukat

Significados de "brief" con otros términos en diccionario inglés turco: 137 resultado(s)

Inglés Turco
General
brief history n. kısa tarihçe
That is why I am giving you this brief history.
Bu nedenle size bu kısa tarihçeyi veriyorum.

More Sentences
be brief v. kısa kesmek
You should be brief.
Kısa kesmelisin.

More Sentences
in brief adv. özetle
These, in brief, are the reasons for my vote against the report.
Rapora karşı oy kullanmamın nedenleri özetle bunlardır.

More Sentences
in brief adv. kısaca
These, in brief, are the reasons for my vote against the report.
Rapora karşı oy kullanmamın nedenleri kısaca bunlardır.

More Sentences
in brief adv. kısacası
In brief, the Commission can only partially accept Amendment No 3.
Kısacası, Komisyon 3 No.lu Değişikliği ancak kısmen kabul edebilir.

More Sentences
Phrasals
brief (someone) about (someone or something) v. (birine bir kişi/konu hakkında) bilgi vermek
Tom has been briefed about the situation.
Tom'a durum hakkında bilgi verildi.

More Sentences
brief (someone) about (someone or something) v. (birini bir kişi/konu hakkında) bilgilendirmek
Tom has been briefed about the situation.
Tom durum hakkında bilgilendirildi.

More Sentences
Phrases
in brief adv. kısaca
In brief conclusion, I would like to express my regret.
Kısaca üzüntümü ifade etmek istiyorum.

More Sentences
in brief adv. kısacası
In brief, I can say that the Commission proposes to use Article 202 as the legal basis.
Kısacası, Komisyon'un 202. Maddeyi yasal dayanak olarak kullanmayı önerdiğini söyleyebilirim.

More Sentences
Medical
a brief illness n. kısa bir hastalık
He died after a brief illness.
Kısa bir hastalıktan sonra öldü.

More Sentences
General
brief encounter n. şöyle bir rastlaşma
brief encounter n. şöyle bir karşılaşma
brief speech n. kısa konuşma
company brief n. şirket hakkında kısa bilgi
brief visit n. kısa ziyaret
brief description n. kısa tasvir
brief description n. kısa açıklama
a brief delay n. kısa bir gecikme
a brief delay n. kısa süreli bir gecikme
brief overview n. kısa bir bakış
brief summary n. kısa özet
brief glimpse n. kısa bakış
brief life n. kısa yaşam
brief preliminary interview n. kısa bir ön görüşme
a brief pre-interview n. kısa bir ön görüşme
brief explanation n. kısa açıklama
brief bag [uk] n. avukat evrak çantası
brief bag n. evrak ve kıyafet çantası
brief [dialect] [uk] n. dilenme mektubu
brief [obsolete] n. acil mesaj
brief [obsolete] n. hızlı mesaj
brief [obsolete] n. flaş haber
brief [obsolete] n. katalog
brief [obsolete] n. liste
brief [obsolete] n. fatura
brief [obsolete] n. bildiri
brief [scotland] n. büyü
brief [scotland] n. cazibe
brief [obsolete] n. mektup
take a brief look at v. şöyle bir bakmak
hold no brief for v. taraftarı olmamak
make a brief visit to v. kısa ziyarette bulunmak
take a brief look at v. şöyle bir göz gezdirmek
make a brief visit to v. uğramak
have a brief chat v. iki satır konuşmak
have a brief chat v. iki satır dertleşmek
hold no brief for v. -in savunucusu olmamak
brief but to the point adj. kısa ve özlü
brief and orderly adj. kısa ve düzgün
brief [dialect] adj. (bulaşıcı hastalık) çok yaygın
not-so-brief adj. pek de kısa olmayan
for a brief period adv. kısa bir süre için
in brief adv. velhasıl
in brief adv. hulasa
in brief adv. velhasıl kelam
in brief adv. özetlersek
in brief adv. özetleyecek olursak
brief [obsolete] adv. kısaca
Phrasals
brief (someone) about (someone or something) v. (birine bir kişi/konu hakkında) brifing vermek
brief (someone) about (someone or something) v. (birine bir kişi/konu hakkında) kısaca bilgi vermek
brief (someone) about (someone or something) v. (birine bir kişi/konu hakkında) özet bilgi geçmek
brief someone about someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) brifing vermek
brief someone about someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) bilgi vermek
brief someone about someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) kısaca bilgi vermek
brief someone about someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) özet bilgi geçmek
brief someone about someone or something v. (birini bir kişi/konu hakkında) bilgilendirmek
brief someone on someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) brifing vermek
brief someone on someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) bilgi vermek
brief someone on someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) kısaca bilgi vermek
brief someone on someone or something v. (birine bir kişi/konu hakkında) özet bilgi geçmek
brief someone on someone or something v. (birini bir kişi/konu hakkında) bilgilendirmek
brief (someone) about (someone or something) v. (birini) bilgilendirmek
brief (someone) about (someone or something) v. kısa ve öz olarak durumu anlatmak
brief someone about someone or something v. (birini) bilgilendirmek
brief someone about someone or something v. kısa ve öz olarak durumu anlatmak
brief (one) on (someone or something) v. (birini biri/bir şey) hakkında kısaca bilgilendirmek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında ana hatlarıyla bilgi vermek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında kısaca bilgi vermek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında özet geçmek
brief about v. hakkında kısaca bilgilendirmek
brief about v. hakkında ana hatlarıyla bilgi vermek
brief about v. hakkında kısaca bilgi vermek
brief about v. hakkında özet geçmek
brief (against] v. (bir kimseyle ilgili) olumsuz bilgi sızdırmak
Phrases
in brief adv. özetle
in brief adv. özet olarak
in brief adv. az ve öz olarak
in brief adv. birkaç sözcükle/kelimeyle
in brief adv. tek kelimeyle
in brief adv. yani
in brief adv. sözün kısası
for far too brief a time expr. çok çok kısa bir süre için
to be brief expr. kısacası
Colloquial
in brief expr. kısaca özetlemek gerekirse
in brief expr. sözün özü
Idioms
hold no brief v. başı hoş olmamak
hold no brief for v. desteklememek
hold no brief for v. hiç haz etmemek
go beyond one's brief v. haddini aşmak
hold no brief for v. müsamaha göstermemek
hold no brief for v. savunmaktan kaçınmak
hold a brief v. avukatlık yapmak
hold a brief for v. savunmak
make brief of v. çok hızlı yapmak
hold no brief for somebody/something v. birinin/bir şeyin savunucusu olmamak
hold no brief for somebody/something v. birini/bir şeyi desteklememek
hold no brief for somebody/something v. birini/bir şeyi hoş görmemek
hold no brief for somebody/something v. birinden/bir şeyden hiç haz etmemek
brief and to the point expr. açık seçik
brief and to the point expr. kısa ve öz
brief and to the point expr. son derece belirgin
Speaking
during your brief stay with us expr. bizimle kalacağınız kısa zamanda
I don't hold any brief for him but expr. onu savunmak görevim değil ama
Trade/Economic
brief/summary declaration n. muhtasar beyanname
Law
reply brief n. cevap dilekçesi
legal brief n. kanuni dava özeti
brief in reply to the answer of the defendant n. savunmanın cevabına cevap dilekçesi
brief of title n. tasarruf senedi
brief of title n. tapu senedi
appellate brief n. temyiz layihası
trial brief n. dava özeti
brief of argument n. dava özeti
brief [uk] n. davayla ilgili avukata verilen materyaller
amicus curiae brief n. müşahit belgesi
brief [uk] v. avukata talimat vermek
Technical
technical brief n. kısa teknik bilgi/not/açıklama
Textile
inner brief n. iç slip
Marine
sea brief n. savaş zamanı tarafsız ülkelerin ticari gemileri tarafından taşınan ve ait oldukları ulusları gösteren belge
sea brief n. tarafsız gemi belgesi
Medical
brief psychotherapy n. kısa süreli psikoterapi
brief review of the literature n. literatürün kısaca gözden geçirilmesi
Psychology
brief reactive psychosis n. kısa süreli tepkisel psikoz
brief psychotherapy n. kısa süreli psikoterapi
brief battery test n. seçici hatırlama testi
Religious
apostolical brief n. ince parşömene yazılarak mühürlenmiş papa mektubu
Theatre
brief [uk] n. serbest giriş kartı
Ottoman Turkish
in brief expr. ezcümle