dar - Turco Inglés Diccionario
Historia

dar



Significados de "dar" en diccionario inglés turco : 56 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
dar narrow adj.
General
dar region n.
dar gorge n.
dar strait adj.
dar scanty adj.
dar restricted adj.
dar home adj.
dar spare adj.
dar constricted adj.
dar clinging adj.
dar poky adj.
dar attenuate adj.
dar close adj.
dar parochial adj.
dar tight adj.
dar local adj.
dar scant adj.
dar exiguous adj.
dar snug adj.
dar cramped adj.
dar short adj.
dar limited adj.
dar house adj.
dar narrow adj.
dar stringent adj.
dar narrowish adj.
dar not spacious adj.
dar incapacious adj.
dar close-fitting adj.
dar close-bodied adj.
dar thin adj.
dar narwe [obsolete] adj.
dar two-by-twice adj.
dar angust [obsolete] adj.
dar borné adj.
dar brief adj.
dar molded adj.
dar close adj.
dar cramp adj.
dar skrimp adj.
dar streit adj.
dar barely adv.
dar narrowly adv.
Technical
dar narrow adj.
Computer
dar condensed adj.
Textile
dar tightfitting adj.
dar tight-fitting adj.
dar tightly fitting adj.
dar tight-fitting adj.
Printing
dar lean-faced adj.
Linguistics
dar covered adj.
dar narrow adj.
dar close adj.
Theatre
dar restrained adj.
Archaic
dar small adj.
dar strict adj.

Significados de "dar" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
dar elbise tight dress n.
dar görüşlü closed-minded adj.
dar görüşlü narrow-minded adj.
General
dar ve kısa yelek jerkin n.
dar boğaz defile n.
dar anlamlı bir sözcüğün geniş anlamda kullanılması synecdoche n.
dar görüşlü öğretmen pedagogue n.
dar tepe drumlin n.
dar görüşlülük illiberality n.
dar pantolon trews n.
dar yol pass n.
dar film narrow film n.
dar geçit narrow n.
uzun ve dar parça strip n.
dar yol lane n.
dar geçit bottleneck n.
iki kıyı arasındaki dar ve derin deniz canal n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
geçmeye yarayan dar ve uzun aralık corridor n.
dar ve derin vadi ravine n.
dar geçit defile n.
dar görüşlülük purblindness n.
sırıkla hareket ettirilen dar sandal punt n.
dar kurtulma close call n.
dar geçit throat n.
üstü dar altı geniş elbise dirndl n.
dar hat narrow gauge n.
dar gün rainy day n.
dar sokak alley n.
dar kafalılık bigotry n.
dar boğaz narrow pass n.
dar sokak court n.
iki devlet arasındaki dar toprak parçası corridor n.
dar boğaz chasm n.
dar görüşlü ve aşırı ahlakçı olma (cinsel konularda) prudery n.
ağzı dar, çift kulplu yuvarlak şişe (eski roma'da) ampulla n.
dar görüşlülük dimsightedness n.
ileri doğru uzanan dar kara parçası panhandle n.
bir yapıya girmeyi sağlayan veya odaları birleştiren genellikle dar geçit corridor n.
dar ve uzun açıklık slot n.
uzun ve dar kesik slit n.
dar boyunlu küçük şişe flask n.
dar yol gangway n.
dar görüşlü ve aşırı ahlakçı kimse (cinsel konularda) prude n.
dar boğaz narrows n.
dar yol alley n.
dar yol alleyway n.
dar açı acute angle n.
dar film small film n.
dar geçit lane n.
dar üçgen acute triangle n.
dar sokak lane n.
dar kanal gat n.
dar görüşlülük insularity n.
alçak basınçlı dar ve uzun hava sahası low pressure trough n.
dar ve uzunca şey sliver n.
dar vakit urgent moment n.
dar ve derin dağ geçidi notch n.
özellikle kuzeybatı ispanya'da akarsu vadilerinin sular altında kalmasıyla oluşan dar ve uzun koylar ria n.
dar aralık slit n.
dar pervaz reglet n.
dar ve uzun yiv slot n.
35 mm'lik veya daha dar bir film kullanan fotoğraf makinesi miniature camera n.
dar geçit constriction n.
dar görüşlü kimse bigot n.
uzun ve dar delik slit n.
alt tarafı dar eteklik hobble skirt n.
özellikle ağaçlar arasından uzun ve dar manzara vista n.
iki deniz veya su kütlesini birleştiren dar su yolu strait n.
ingilizce'de özellikle kırsal kesimlerdeki dar sokak veya patikalara verilen isim lane n.
sırtın en dar kısmı the small of the back n.
şişede ağza yakın dar bölüm strait n.
dar grupçuluk turfism n.
büyük kiliselerin binanın diğer kısımlarından yüksekçe olan uzun ve dar orta kısmı (mimari) nave n.
dar mekan narrow place n.
dar mekan narrow space n.
dar bakış açısı narrow point of view n.
evler arasındaki dar yol snicket n.
dar viraj tight bend n.
dar kapsam narrow scope n.
dar kapsam limited scope n.
dar tahta batten n.
dar ve derin koyak ravine n.
dar alan confined space n.
dar uzun geçit corridor n.
dar gelirliler low-incomers n.
dar gelirli kimse low-incomer n.
dar bayan ceketi hug-me-tight n.
dar gelirli aileler low-income families n.
dar hat narrow-gauge line n.
dar geçit gut n.
dar boğaz bottleneck n.
özellikle ingiltere'nin wight ve dorset adalarında, derin ve dar vadilere verilen isim chine n.
(dar) dağ geçidi notch n.
dar gelir low income n.
dar gelirliye umut kapısı a beacon of hope for low-incomers n.
dar gelirliye umut kapısı a touch of hope for low-incomers n.
dar gelirliye umut kapısı bridge of hope for low-incomers n.
dar yorum literal interpretation n.
dar pantolon tight pants n.
dar anlam narrow sense n.
dar boxer şort boxerbriefs n.
dar boxer şort tight boxers n.
dar boxer şort boxer briefs n.
dar vajina tight vagina n.
dar kanatlar narrow wings n.
dar köprü catwalk n.
dar ve kısa manto coatee n.
dar yol defile n.
dar elbise sheath dress n.
dar pantolonlar tight pants n.
nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi long house n.
nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi longhouse n.
dar gelirli aileler families with low income n.
dar kot pantolon tight fitting jeans n.
dar aralık narrow range n.
dar arazi strip n.
dar pantolon tight trousers n.
tüm vücudu kaplayan dar kıyafet zentai n.
tüm vücudu kaplayan dar kıyafet zentai suit n.
dar görüşlülük parochialism n.
dar görüşlü, orta sınıf değerlerine ve materyalizme bilinçsizce bağlı olan kendini beğenmiş kimse babbitt n.
orta sınıf değerlerine ve materyalizme bilinçsizce bağlı olarak oluşan dar görüşlülük babbitry n.
orta sınıf değerlerine ve materyalizme bilinçsizce bağlı olarak oluşan dar görüşlülük babbittry n.
halatın büküldüğü uzun ve dar yapı ropewalk n.
dar ve ince parça label [obsolete] n.
ağır bacakları olan dar ve uzun yemek masası refectory table n.
dar boyunlu küçük ve yuvarlak şişe lagena n.
dar sokak chare [dialect] n.
dar gelirlilerin yararlandığı ücretsiz veya indirimli sağlık hizmeti charity care n.
bir yarda uzunluğunda dar bardakta içilen bira yard of ale n.
bir yarda uzunluğunda dar bira bardağı yard of ale n.
dar yol laneway [canada] n.
küçük ve dar sokak way n.
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe kick pleat n.
keskin ve dar kenar knife-edge n.
hanedan armasında gayrimeşruluğu gösteren kısa ve dar eğri batton n.
dar ve düz bir organ eyebrow n.
çok dar kenar eyelash n.
kürek veya mahmuzun ucundaki dar bıçak ağzı languet n.
uzun, ince ve dar olan şey lath n.
uzun, ince ve dar yapılı kimse lath n.
abd'nin küçük kasabalarında yaşayan dar görüşlü veya maddiyatçı halk main street n.
dar kenar hair n.
dar oyuntulu köşebent quirk bead n.
dar oyuntulu köşebent bead and quirk n.
amerikan tazısı gibi bazı köpeklere özgü uzun dar kapalı ayak harefoot n.
dar sokak mews n.
uzun devirli bir taş plakta yer alan dar oluk microgroove n.
dar görüşlü kimse middlebrow n.
dar yol wynd [scotland] n.
dar geçit wynd [scotland] n.
dar patika wynd [scotland] n.
küçük, dar ve kenarsız kadın şapkası helmet n.
dar yol boreen [ireland] n.
dar kafalı yaşlı adam buffer n.
sigara veya puroyu içerken tutmak için kullanılan dar boru şeklinde alet holder n.
üzerinde ışık ve gölge oyunuyla dekoratif etki oluşturulan dar kontürlü yüzey molding n.
güverte üzerindeki yüksek ve dar platform monkey bridge n.
makine dairesindeki yüksek ve dar platform monkey bridge n.
kazan dairesindeki yüksek ve dar platform monkey bridge n.
uzun ve dar geçit gallery n.
dar görüşlü kimse myopic n.
(topraktaki) derin ve dar yarık gash n.
dar yol loan [scotland] n.
dar sokak loan [scotland] n.
dar yol loanin [geordie] n.
dar sokak loanin [geordie] n.
dar yol loaning [obsolete] [scotland] n.
dar sokak loaning [obsolete] [scotland] n.
dar geçit loaning [obsolete] [scotland] n.
şakakta dar, alt çenelerde geniş ve yuvarlak olan yan bıyıklar muttonchops n.
şakakta dar, alt çenelerde geniş ve yuvarlak olan yan bıyıklar muttonchop whiskers n.
dar kafalılık gigmanism [rare] n.
dar kafalılık gigmanity n.
dar bir vagon chippy n.
dar bölüm choke n.
dar ve derin vadi goyle [dialectal] [uk] n.
derin ve dar vadi griff [dialect] [uk] n.
derin ve dar geçit griff [dialect] [uk] n.
derin ve dar geçit gulf n.
dar kafalılık grundyism n.
dar patika loke [dialect] [uk] n.
dar yol loke [dialect] [uk] n.
yuvarlak ve dar ağızlı sepet murlain n.
evler arasındaki üstü kapalı dar geçit ope [dialect] [uk] n.
bazı ingiliz üniformalarının parçası olup resmi ata binme aktivitelerinde de giyilen dar kalıplı pantolon overall n.
dar sokak ruelle n.
dar yol ruelle n.
dar kasalı yuvarlak bir tür sarkaçlı saat banjo clock n.
çok dar dokuma tezgahında dokunan renkli keten ip veya örgü incle n.
keno oynarken içinden numaralı top çıkarılan dar boyunlu esnek bir torba keno goose n.
etrafında yalçın kayaların yükseldiği dar ve derin vadi gorge n.
yalçın ve dar kanyon gorge n.
kanyonun dik ve dar bölümü gorge n.
dar yol close [uk] n.
dar geçit close [uk] n.
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit cost n.
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit cotise n.
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit cottise n.
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit cotice n.
eskiden avrupa'da giyilen dar ve süslü bir erkek gömleği doublet n.
dar paçalı pantolon drainpipes n.
dar geçit pace n.
dar yol pace n.
dar yol/patika pace [obsolete] n.
uzun dar branda astarı parcel n.
ördek tuzağında bulunan dar kanallar pipe n.
fitilli dar kazak poorboy n.
fitilli dar süveter poorboy n.
taburelerle çevrili uzun ve dar bir servis alanı counter n.
dar su pasajı inlet n.
dar su geçidi inlet n.
iki büyük yapıyı veya boşluğu birbirine bağlayan dar kısım isthmus n.
desmidin ana bölümleri arasındaki dar bağlantı isthmus n.
tabanı dar üstü geniş toprak kap panshon [uk] [dialect] n.
dar çerçeveden gerçekleşen eğitim pedantry n.
dar paça pantolon peg tops n.
ağır silahlı süvarinin taşıdığı küçük dar flama penoncelle n.
(sporcuların giydiği) dar erkek külotu posing pouch n.
başın üst veya arka kısmına takılan dar bir kadın şapkası coiffe n.
dar koridor coop n.
kalkanın üst bölümünün en alttaki dörtte birlik kısmında yer alan dar ve yatay şerit fillet n.
(arma, bayrak) dar çizgi şerit fimbriation n.
şaft üzerindeki dar pervaz orle n.
(armacılık) kenar içindeki armanın şeklini takip eden dar şerit şeklindeki işaret orle n.
şaft tepesindeki dar pervaz orlo n.
dar görüşlülük parochiality n.
dar görüşlülük parochiality n.
dar görüşlülük pettiness n.
ayak tabanının tarağın altına denk gelen dar kısmı shank n.
dar ağızlı kürek sharpshooter n.
kemersiz ve dar bir kadın giysisi sheath n.
bazı ingiliz üniformalarının parçası olup resmi ata binme aktivitelerinde de giyilen dar kalıplı pantolon sherryvallies n.
içinden akarsu akan dar ve derin vadi sheuch [scotland] n.
vücuda oturan dar kıyafet skintight n.
dar geçit slip n.
dar boğaz slip n.
dar alan slip n.
dar bölüm slip n.
dar boşluk slip n.
dar toprak parçası slipe [dialect] [uk] n.
yüksek katlı dar bina sliver [uk] n.
dar gökdelen sliver [uk] n.
yüksek katlı dar bina sliver building n.
dar gökdelen sliver building n.
dar ve derin akarsu yatağı sluit [africa] n.
bütünün geri kalanından daha küçük ve dar olan kısım sma [scotland] n.
18. yüzyıl ile 19. yüzyılın başında giyilen dar ve kısa pantolon smallclothes n.
dar görüşlülük small-mindedness n.
dar geçit smoot [dialect] [uk] n.
dar delik smoot [dialect] [uk] n.
dar açıklık smoot [dialect] [uk] n.
wight adası ile ingiltere'nin güneyi arasında yer alan dar bir kanal solent n.
dar alan poke n.
dünyası dar olan kimse provincial n.
dar geçit pushthrough n.
dar alan span n.
dar görüşlü kimse square toes n.
dar görüşlü kimse square-toes n.
mağaracıların dar alanlarda sürünme alıştırması yaparken kullandığı ayarlanabilir kutu squeeze box n.
dar yol strake n.
dar patika strake n.
dar alan strake n.
dar sıra strake n.
dar geçit strid n.
çeşitli aletlerde ince dar bölüm strig n.
dar bir kitleye hitap eden ultra lüks yaşam tarzı superluxury n.
dar uzmanlık alanına sahip kimse superspecialist n.
dar dağ geçidi pass n.
dar gelmek be much too tight v.
dar gelmek not fit v.
rahatsız etmek (dar bir giysi) bind v.
sıkışmak (dar bir yere) squash into v.
fazla veya dar kesmek scrimp v.
zamanı dar olmak be pressed for time v.
güçbela geçmek (dar bir yerden) skin through v.
ancak geçmek (dar bir yerden) skin through v.
dar olmak be tightly fitting v.
dünyayı dar etmek make life unbearable for v.
dar gelmek be tightly fitting v.
dar gelmek be tight v.
dar olmak be tight v.
dünyayı dar etmek make life unbearable for someone v.
dünyayı başına dar etmek make life unbearable for v.
dar tutmak stint v.
dar gelmek fit tight v.
arabayı dar/sıkışık bir yere yerleştirmek/park etmek ease a car into a narrow space v.
dar görüşlü yapmak narrow v.
dar veya sağlam olmayan bir yüzeye koymak balance v.
dar veya sağlam olmayan bir yüzeye yerleştirilmek balance v.
(birine) dünyayı dar etmek land-damne v.
(dar şerit ile) işaretlemek ribbon v.
(armacılıkta) kenarlara çift halinde dar şerit eklemek cotise v.
dar gelmek cut v.
dar göstermek pinch v.
dar bir alana hapsetmek pinch v.
dar alanda kendi etrafında dönmek pirouette v.
çok dar olmak fret v.
dar açıklıktan geçmek skin v.
dar frekans bandını sıkıştırmak point jam v.
dar görüşlü parochial adj.
dar ve kısa skimpy adj.
en dar narrowest adj.
daha dar narrower adj.
çok dar (giysi) skintight adj.
dar görüşlü illiberal adj.
dar görüşlü ve aşırı ahlakçı (cinsel konularda) prudish adj.
dar fikirli small minded adj.
dar görüşlü purblind adj.
dar ve sıkı (giysi) tight adj.
dar görüşlü hidebound adj.
dar gelirli having a small income adj.
dar (görüşlü) parochial adj.
dar görüşlü insular adj.
dar gelirli poor adj.
çok dar skintight adj.
dar (zaman) short adj.
dar görüşlü provincial adj.
dar görüşlü narrow adj.
dar (görüş) parochial adj.
dar görüşlü little adj.
dar (denizde) strait adj.
dar ya da yetersiz bir yere sıkışmış shoehorned adj.
dar fikirli narrowminded adj.
eli dar hard-up adj.
dar kafalı old-fashioned adj.
dar kapsamlı narrow-scoped adj.
dar gövdeli narrow-bodied adj.
dar kafalı narrow-minded adj.
paçası dar olan peg-top adj.
dar kafalı small-minded adj.
dar görüşlü strait-laced adj.
dar paçalı peg-top adj.
dar fikirli narrow-minded adj.
dar kafalı bigoted adj.
çok dar very narrow adj.
dar görüşlü blinkered adj.
dar görüşlü claustral adj.
dar görüşlü petty adj.
dar görüşlü (yol) untraveled adj.
dar (açı) acute adj.
düz ve dar bir uçta son bulan acuminose adj.
düz ve dar uçlu acuminose adj.
dar sırtlı razorback adj.
dar sırtlı razorbacked adj.
dar gelirli of little means adj.
dar kafalı petty-minded adj.
dar fikirli petty-minded adj.
dar ağızlı (nesne) narrow-mouthed adj.
dar omuzlu narrow-shouldered adj.
mezhepçi ve dar görüşlü olmayan nonsectarian adj.
mezhepçi ve dar görüşlü olmayan non-sectarian adj.
aşırı dar touch-and-go adj.
dar sokaklardan oluşan alleyed adj.
gaga veya burun benzeri dar kısmı olan (organ) angustirostrate adj.
dar görüşlü one-eyed adj.
dar açılı tight-angle adj.
dar kafalı olmayan unbigoted adj.
dar görüşlü untravelled adj.
çok dar hair's breadth adj.
çok dar hairsbreadth adj.
çok dar hair's-breadth adj.
uzun ve dar burunlu ile yassı burunlu arasında yer alan mesorhine adj.
uzun ve dar burunlu ile yassı burunlu arasında yer alan mesorrhine adj.
uzun ve dar burunlu ile yassı burunlu arasında yer alan mesorrhinic adj.
dar oluklu (taş plak) microgroove adj.
dar görüşlü mid-victorian adj.
dar ve keskin hatlı hatchet adj.
dar görüşlü borné adj.
darboğaz gibi dar bottleneck adj.
darboğaz gibi dar bottlenecked adj.
dar görüşlü moon-blind [obsolete] adj.
doldurulmuş dar açıklıklı chinked adj.
doldurulmuş dar açıklıklı stopped-up adj.
çimeninkilere benzer uzun dar yaprakları olan grassy-leaved adj.
aşırı dar overtight adj.
dar kafalı lockstep adj.
dar görüşlü cloistered adj.
dar görüşlü closed adj.
(armacılıkta) dar şeritler arasında bulunan cotised adj.
dar görüşlü picayune adj.
(hanedan armalarında) iki çapraz dar şerit veya parmaklık arasında bulunan cottised adj.
üstü dar altı geniş olan pear-shaped adj.
dar paçalı peg adj.
dar paçalı pegged adj.
(zihin) dar contracted adj.
bir ucu diğerinden dar bir yumurta şeklinde olan ovate-oblong adj.
bir ucu diğerinden daha dar bir yumurta şeklinde olan ovato-oblong adj.
dar görüşlü parish-pump [uk] adj.
dar görüşlü parochian [obsolete] adj.
dar görüşlü petty adj.
dar kafalı primitive adj.
ince veya dar (pruva) sharp adj.
ufku dar single-track adj.
vizyonu dar single-track adj.
(kıyafet) ufacık ve dar skimpy adj.
uzun ve dar slit adj.
uzun, düz ve dar slitty adj.
dar görüşlü small-bore adj.
bakış açısı dar olan small-bore adj.
dar kafalı small-town adj.
uzun ve dar squinny adj.
dar görüşlü suburban adj.
aşırı dar supertight adj.
çok dar supertight adj.
dar bir biçimde restrictedly adv.
dar anlamda in the strict sense adv.
dar yol halinde lanely adv.
dar bir şekilde constrictedly adv.
dar görüşlü bir halde parochially adv.
dar görüşlü bir biçimde insularly adv.
dar bir halde exiguously adv.
dar darına narrowly adv.
dara dar with great difficulty adv.
dar darına barely adv.
dar geçitte in the cut adv.
dar darına hardly adv.
dar görüşlü olarak narrow-mindedly adv.
dar görüşlü bir biçimde closemindedly adv.
en dar anlamıyla in the narrowest sense adv.
üç dar açıyla triquetrously adv.
dar manada restrictively adv.
dar bir şekilde overstraitly [obsolete] adv.
dar bir şekilde circumscriptly adv.
dar bir alanda fine adv.
dar görüşlü olarak small-mindedly adv.
dar anlamda strictly adv.
biraz dar a bit tight expr.
derin ve dar derecik gulch n.
dar ve derin akarsu yatağı gulch n.
Phrasals
dar bölmelere bölmek box off v.
dar bir yere zorla sıkıştırmak box up v.
dar bir yere tıkışmak box up v.
dar bir yere kapatmak pen in v.
dar bir yere tıkışmak box in v.
kendini dar bir elbiseye sokmak pour oneself into something v.
(dar elbiseyi) üstüne cuk diye oturtmak pour oneself into something v.
(bir şeyden/dar bir yerden yerden) eğilerek çıkmak squeeze out (of something) v.
dar bir yerden kıvrılarak/bükülerek çıkmak wiggle (one's) way out (of something) v.
eğilip bükülerek dar bir yerden kurtulmak wiggle (one's) way out (of something) v.
dar/sınırlı bir zamana sıkıştırmak pack in v.
dar/sınırlı bir zamana sığdırmayı başarmak pack in v.
(bir şeyleri) dar/sınırlı bir zamana sıkıştırmak pack (something) into (something or some place) v.
(bir şeyleri) dar/sınırlı bir zamana sığdırmayı başarmak pack (something) into (something or some place) v.
dar (bir şeye/yere) sıkıştırmak tuck into (something) v.
(dar bir yere) sıkışmak wedge into (something) v.
(dar bir yere) sıkıştırmak wedge into (something) v.
dar bir yere sıkışmak lodge in v.
dar (bir şeyden) çıkmak weasel out (of something) v.
dar (bir şeyden) sıyrılıp çıkmak weasel out (of something) v.
dar (bir şeyden) zar zor çıkmak weasel out (of something) v.
dar (bir şeyden) debelenerek çıkmak weasel out (of something) v.
(dar bir şeyden/yerden) kıvrılarak çıkmak worm out of (something or some place) v.
dar/küçük bir aralığa sokmak slot in v.
dar bir geçitten çıkıp açıklık bir alana ilerlemek march out v.
üzerine (dar bir kıyafet) geçirmek pour into (something or some place) v.
(dar bir kıyafetin) içine girmek pour into (something or some place) v.
(dar bir kıyafete) cuk diye girmek pour into (something or some place) v.
(birilerini/bir şeyleri) dar/belirli bir (bölümle, grupla, çeşitle) sınırlamak restrict (someone or something) to (someone or something) v.
(birilerini/bir şeyleri) dar/belirli bir (hareket alanıyla, eylemle) sınırlamak restrict (someone or something) to (someone or something) v.
(dar bir zamana) sığdırmak squeeze into (something) v.
(dar bir zamana) sıkıştırmak squeeze into (something) v.
dar bir yerden sığışıp geçmek squeeze through v.
dar bir yere zorla sığışmak/sıkışmak/yerleşmek squirm in v.
dar bir yerden zorla sıkışarak çıkmak squirm out (of something) v.
Phrases
dar (bir şeye/yere) sıkışmak worm into (something or some place) v.
dar (bir şeye/yere) debelenerek girmek worm into (something or some place) v.
dar (bir şeye/yere) büzüşerek girmek worm into (something or some place) v.
dar (bir şeye/yere) tıkışmak worm into (something or some place) v.
dar alanda in confined area adv.
Proverb
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der bad workman blames his tools
oynamayı bilmeyen gelin yerim dar dermiş a poor craftsman blames his tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş a bad carpenter blames his tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş a poor craftsman blames his tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş bad workers always blame their tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş it's a poor carpenter who blames his tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş it's a poor workman who blames his tools
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der a bad workman blames his tools
Colloquial
dar görüşlü old codger n.
dar görüşlü old coot n.
dar görüşlü old fogy n.
dar yol snicket n.
dar geçit faux n.
dar kafalı kimse oldtimer n.
(vücudun bir bölümünü) dar giysilere sıkıştırmak truss v.
dar kafalı verkramp [south africa] adj.
dar görüşlü verkramp [south africa] adj.
dar/eski kafalı buttoned-down adj.
dar gelire yönelik low-end adj.
Idioms
sırtın en dar kısmı the small of one's back n.
önleyici ama karşı saldırıya yol açmayacak derece dar darbe/müdahale bloody nose strike n.
önleyici ama karşı saldırıya yol açmayacak derece dar darbe/müdahale bloody nose attack n.
dar boğaz a bumpy ride n.
dar bakış açısı tunnel vision n.
dar boğaz a rough ride n.
oynamayı bilmeyen gelin yerim dar dermiş a bad carpenter blames his tools n.
dar gün a rainy day n.
dar alan a tight squeeze n.
dar görüşlü kimse an old fogey n.