|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
olanak vermek |
enable v.
|
|
2 |
Common Usage |
olanak tanımak |
enable v.
|
|
3 |
Common Usage |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
4 |
Common Usage |
olanak sağlayan |
conducive adj.
|
|
General |
|
5 |
General |
olanak tanıyan |
enabler n.
|
|
6 |
General |
kayakçının geniş açılı dönüş yapmasına olanak tanıyan bir dönüş şekli |
telemark n.
|
|
7 |
General |
olanak tanıyan |
admitting of n.
|
|
8 |
General |
olanak sağlayabilirlik |
conduciveness n.
|
|
9 |
General |
birden çok girişe olanak veren vize |
multiple entry visa n.
|
|
10 |
General |
olanak/kolaylık |
facility n.
|
|
11 |
General |
geniş olanak |
favourable opportunity n.
|
|
12 |
General |
geniş olanak |
ample opportunity n.
|
|
13 |
General |
geniş olanak |
fair chance n.
|
|
14 |
General |
maddi olanak |
financial possibility n.
|
|
15 |
General |
maddi olanak |
financial potential n.
|
|
16 |
General |
olanak verme |
enablement n.
|
|
17 |
General |
olanak tanıma |
enablement n.
|
|
18 |
General |
belirli bir eylemin yapılmasına olanak tanıması amacıyla bir nesnenin/aracın oluşturulması |
affordance n.
|
|
19 |
General |
olanak tanımama |
inablement [obsolete] n.
|
|
20 |
General |
olanak tanımak |
allow of v.
|
|
|
21 |
General |
olanak tanımak |
facilitate v.
|
|
22 |
General |
olanak tanımak |
make possible v.
|
|
23 |
General |
olanak vermemek |
forbid v.
|
|
24 |
General |
olanak vermek |
permit v.
|
|
25 |
General |
olanak tanımak |
serve v.
|
|
26 |
General |
olanak vermek |
allow v.
|
|
27 |
General |
olanak dışı bırakmak |
preclude v.
|
|
28 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody a chance v.
|
|
29 |
General |
olanak sunmak |
give somebody an opportunity v.
|
|
30 |
General |
olanak sunmak |
give somebody a chance v.
|
|
31 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody an opportunity v.
|
|
32 |
General |
olanak sunmak |
offer somebody with an opportunity v.
|
|
33 |
General |
olanak sağlamak |
offer somebody with an opportunity v.
|
|
34 |
General |
olanak sunmak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
35 |
General |
olanak sağlamak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
36 |
General |
olanak sağlamak |
give chance v.
|
|
37 |
General |
olanak sağlamak |
give someone opportunity v.
|
|
38 |
General |
olanak sağlamak |
open up an opportunity v.
|
|
39 |
General |
olanak sağlamak |
offer someone opportunity v.
|
|
40 |
General |
olanak sağlamak |
provide someone with opportunity v.
|
|
41 |
General |
olanak sağlamak |
allow v.
|
|
42 |
General |
olanak sağlamak |
allow of v.
|
|
43 |
General |
olanak sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
44 |
General |
olanak sağlamak |
make possible v.
|
|
45 |
General |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
46 |
General |
olanak sağlamak |
facilitate v.
|
|
47 |
General |
olanak tanımamak |
disenable v.
|
|
48 |
General |
olanak vermemek |
incapacitate v.
|
|
49 |
General |
olanak tanımak |
admit v.
|
|
50 |
General |
olanak vermemek |
make impossible v.
|
|
51 |
General |
olanak tanımak |
give an opportunity v.
|
|
52 |
General |
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable someone to do something v.
|
|
53 |
General |
olanak sağlamak |
allow for v.
|
|
54 |
General |
tekrar olanak tanımak |
re-enable v.
|
|
55 |
General |
tekrar olanak tanımak |
reenable v.
|
|
56 |
General |
(olanak/fırsat) düşmek |
offer v.
|
|
57 |
General |
(olanak/fırsat) çıkmak |
offer v.
|
|
58 |
General |
geçmesine olanak tanımak |
admit v.
|
|
59 |
General |
ölçüme olanak vermek |
measure v.
|
|
60 |
General |
olanak sağlamak |
lubricate v.
|
|
|
61 |
General |
olanak sağlamak |
lubricitate v.
|
|
62 |
General |
olanak tanımak |
grease v.
|
|
63 |
General |
olanak vermek |
dispense [obsolete] v.
|
|
64 |
General |
yaşama olanak vermek |
support life v.
|
|
65 |
General |
olanak sağlamak |
suffice [obsolete] v.
|
|
66 |
General |
ayarlanmaya olanak tanıyan |
adjustive adj.
|
|
67 |
General |
olanak sağlayan |
enabling adj.
|
|
68 |
General |
medeniyete olanak sağlamayan |
uncivil adj.
|
|
69 |
General |
refaha olanak sağlamayan |
uncivil adj.
|
|
70 |
General |
yeterli boş yere olanak sağlayan |
uncrowded adj.
|
|
71 |
General |
dinlenmeye olanak sağlamayan |
unease adj.
|
|
72 |
General |
inişe olanak tanıyan |
descendible adj.
|
|
73 |
General |
olanak sağlayan |
favorable adj.
|
|
74 |
General |
olanak sağlayan |
favourable adj.
|
|
75 |
General |
olanak sağlayan |
inservient [obsolete] adj.
|
|
76 |
General |
defin işlemine olanak tanıyan |
sepelible adj.
|
|
77 |
General |
sırt kısmı bronzlaşmaya olanak veren (giysi) |
sunback adj.
|
|
78 |
General |
geçişe olanak veren |
synchromesh adj.
|
|
79 |
General |
olanak dışı bir şekilde |
improbably adv.
|
|
80 |
General |
olanak dışı bir şekilde |
unreally adv.
|
|
81 |
General |
olanak tanımadan |
without prep.
|
|
Phrasals |
|
82 |
Phrasals |
birinin bir şeyi yapmasına olanak tanımak |
entitle someone to do something v.
|
|
83 |
Phrasals |
(bir şeye) olanak tanımak |
allow of (something) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(bir şeye) olanak sağlamak |
allow of (something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(bir şeye) olanak tanımak |
allow of (something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(bir şeye) olanak sağlamak |
allow of (something) v.
|
|
Phrases |
|
87 |
Phrases |
(bir şeye) olanak tanımayan |
unsusceptible of (something) adj.
|
|
Colloquial |
|
88 |
Colloquial |
imkan/olanak tanımak |
give (one) a break v.
|
|
89 |
Colloquial |
imkan/olanak vermek |
give (one) a break v.
|
|
Idioms |
|
90 |
Idioms |
anneler için esnek saatler gibi faydaları olan fakat onlara yükselmek için çok az olanak tanıyan bir çalışma planı |
mommy track n.
|
|
91 |
Idioms |
çalışan anneler için çizilmiş esnek saatler gibi faydaları olan fakat onlara yükselmek için çok az olanak tanıyan bir kariyer planı |
mommy track n.
|
|
92 |
Idioms |
yeni bir olanak |
a new lease of life [uk] n.
|
|
93 |
Idioms |
önünde birçok fırsat/imkan/olanak olmak |
be wide open v.
|
|
94 |
Idioms |
barış görüşmelerine olanak tanımak |
open the door to peace talks v.
|
|
95 |
Idioms |
hayal ettiklerinin gerçekleşmesine olanak sağlamak |
give full play to one's imagination v.
|
|
96 |
Idioms |
(bir şeye) olanak tanımak |
give wing to (something) v.
|
|
97 |
Idioms |
olanak sağlamak |
offer affordance v.
|
|
98 |
Idioms |
olanak vermek |
offer affordance v.
|
|
99 |
Idioms |
olanak sağlamak |
offer affordances v.
|
|
100 |
Idioms |
olanak vermek |
offer affordances v.
|
|
101 |
Idioms |
(birine bir şey yapması) için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable (one) to (do something) v.
|
|
102 |
Idioms |
yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable to do v.
|
|
103 |
Idioms |
yapmasına olanak tanımak |
entitle to do v.
|
|
104 |
Idioms |
(birine) bir olanak sunmak |
give (one) half a chance v.
|
|
105 |
Idioms |
(birine bir şey yapmak için) bir fırsat/olanak sunmak |
give somebody half a chance (to do something) v.
|
|
106 |
Idioms |
birine bir olanak sunmak |
give somebody half a chance v.
|
|
Trade/Economic |
|
107 |
Trade/Economic |
küçük şirketlerin sermaye artırmasına olanak sağlayan londra menkul kıymetler borsası |
alternative investment market (aim) n.
|
|
108 |
Trade/Economic |
aynı fabrikada ufak partiler halinde farklı malların üretilmesine olanak sağlayan türde bir otomasyon |
flexible manufacturing system n.
|
|
109 |
Trade/Economic |
bankaların birden fazla yörede faaliyet göstermelerine olanak veren bir sistem |
branch banking n.
|
|
110 |
Trade/Economic |
erkek bireylerin baskın olduğu işletmelerde kadın çalışanların ilerlemesine olanak sağlamayan soyut bir engel |
glass ceiling effect n.
|
|
111 |
Trade/Economic |
faaliyet olanak ve imkanları |
service climate n.
|
|
112 |
Trade/Economic |
her bir değişkenin etkilerini belirlemek amacıyla bu değişkenlerin ayarlanmasına olanak sağlayan özel bilgisayar yazılımları |
spreadsheets n.
|
|
113 |
Trade/Economic |
ıskontolu tahviller için kullanılan ve bunları kuponlu tahvillerle karşılaştırmaya olanak sağlayan bir getiri türü |
basic needs n.
|
|
114 |
Trade/Economic |
mevduat kuruluşları yöneticilerinin likit olmayan varlıkları dolaylı yoldan satmalarına olanak veren bir süreç |
asset securitization n.
|
|
115 |
Trade/Economic |
yatırımcıların iki farklı borç türü arasında birinden diğerine geçmesine olanak sağlayan bonolar |
flip-flop note n.
|
|
116 |
Trade/Economic |
zamanında alınmayan temettü gelirlerin şirketten tahsiline olanak vermeyen hisse senedi |
noncumulative stock n.
|
|
117 |
Trade/Economic |
avro para piyasalarından fon sağlamaya olanak veren kısa süreli borçlanma kağıdı |
euronote n.
|
|
Law |
|
118 |
Law |
yargılama sona ermeden önce tarafların haklarının zarar görmesine sebep olabilecek ara kararların temyize-istinafa tabi tutulabilmesine olanak veren hukuki yol/çare |
collateral order doctrine n.
|
|
119 |
Law |
belediye kiracılarının belediyeden metruk mülk satın alıp devlet hibesi yardımıyla orayı yenilemelerine olanak sağlayan program |
homesteading [uk] n.
|
|
120 |
Law |
abd yasama sürecinde önerinin değiştirilebilmesine olanak tanıyan ikinci aşama |
second reading n.
|
|
Industry |
|
121 |
Industry |
abd'ye ait savunma ekipmanı parçasının yabancı kurum veya kuruluşlarda imal edilebilmesine olanak tanıyan bir tür anlaşma |
licensed production n.
|
|
Technical |
|
122 |
Technical |
stadyumlardaki dev ekranlarda görüntülerin yansıtılmasına olanak sağlayan sistem |
teletron n.
|
|
123 |
Technical |
işçilerin üzerinde durabilmesine olanak sağlayan, yüksekliği ayarlanabilir platformu olan kamyon |
tower wagon n.
|
|
124 |
Technical |
elektrik arkının kullanmasına olanak tanıyan bir osilatör |
arc converter n.
|
|
125 |
Technical |
motorlu teknelerdeki gibi bazı motorların çalışmasına olanak tanıyan ilk hareket ipi |
starting rope n.
|
|
126 |
Technical |
(görmeye/nefes almaya olanak tanıyan) ek maske aparatı |
facepiece n.
|
|
127 |
Technical |
(biyometri ve adli tıpta) parmak izlerinin karşılaştırılmalarına olanak sağlayan esas özellikleri |
minutia n.
|
|
128 |
Technical |
olanak dahilinde |
potentially adv.
|
|
Computer |
|
129 |
Computer |
bilgisayardan telefon görüşmeleri yapılabilmesine olanak sağlayan yazılım markası |
skype n.
|
|
130 |
Computer |
bir pencereden diğerine geçmeye olanak tanıyan tuş kombinasyonu |
alt tab n.
|
|
131 |
Computer |
bir kalıbı dosyalar içinde aramaya olanak tanıyan komut |
grep n.
|
|
132 |
Computer |
kullanıcının, internet üzerinde pek çok kaynağa ve hizmete ulaşmasına olanak tanıyan büyük kaynak sitesi |
web portal n.
|
|
133 |
Computer |
konum bilgilerinize göre size yakınlardaki pokemonları haber verip onları yakalamanıza olanak tanıyan, niantic tarafından geliştirilen ve the pokémon company tarafından yayımlanan, iOS ve Android tabanlı artırılmış gerçeklik oyunu |
pokemon go n.
|
|
134 |
Computer |
olanak yardımcı |
utility n.
|
|
135 |
Computer |
otomatik ve sürekli devam eden arşivlenmiş işlem kayıt dosyalarından tam veri kurtarmaya olanak tanıyan sql özelliği |
point in time recovery n.
|
|
136 |
Computer |
ödemelerin ve para transferlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan bir sistem |
paypal n.
|
|
137 |
Computer |
unix emax platforumunda girilen dosyalarda değişiklik yapmaya olanak tanıyan durum |
top level n.
|
|
138 |
Computer |
windows xp işletim sisteminde bluetooth ile çalışan cihazlarla iletişim kurmaya olanak tanıyan program |
bluesoleil n.
|
|
139 |
Computer |
bir bilgisayar için yazılan programların başka bilgisayarda çalıştırılmasına olanak sağlayan yazılım veya donanım |
emulator n.
|
|
140 |
Computer |
birden fazla kişinin aynı dosyada eşzamanlı çalışmaları ve yaptıkları değişiklikleri birleştirirken farklı versiyonların kayıtlarını tutabilmelerine olanak veren bir sistem |
concurrent versions system n.
|
|
141 |
Computer |
sıfır olmasına olanak sağla |
allow zero expr.
|
|
Telecom |
|
142 |
Telecom |
kablosuz telefonun telefon şebekesine bağlanmasına olanak sağlayan yer |
telepoint n.
|
|
143 |
Telecom |
tek bir istasyon, anten veya taşıyıcı frekans üzerinden karşılıklı enterferans olmaksızın bağımsız iki sinyalin aynı anda haberleşmesine olanak sağlayan |
diplex adj.
|
|
Television |
|
144 |
Television |
farklı ülkelerdeki stüdyo konukları arasında diyaloğa olanak sağlaması amacıyla uydu teknolojisini kullanan televizyon yayını |
telebridge n.
|
|
Textile |
|
145 |
Textile |
çeşitli yapıda inorganik nanoparçacıkları kullanarak kumaşların kendi kendine temizlenmesine olanak sağlayan sistem |
nanosphere technology n.
|
|
Architecture |
|
146 |
Architecture |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
eaves board n.
|
|
147 |
Architecture |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
eaves catch n.
|
|
148 |
Architecture |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
eaves lath n.
|
|
149 |
Architecture |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
eaves molding n.
|
|
Construction |
|
150 |
Construction |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
tilting fillet n.
|
|
151 |
Construction |
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap |
arris fillet n.
|
|
152 |
Construction |
boruların birleştirilmesine olanak sağlayan boru eklem yerlerinin altında boru siperinde yapılmış çukur |
bell hole n.
|
|
Automotive |
|
153 |
Automotive |
tahliye edilmeden önce üretilen yanma ürünlerin ısısından yararlanmaya olanak tanıyan sistem |
recovery heat system n.
|
|
Transportation |
|
154 |
Transportation |
teleferik taşıyıcısının raydan teleferik kablosuna sarsılmadan veya darbe almadan geçmesine olanak sağlayan cihaz |
terminal shoe n.
|
|
Railway |
|
155 |
Railway |
trenlerin 200 kph'nin üzerinde seyredebilmelerine olanak sağlayan teknolojiye sahip demiryolu hizmetleri |
hsgt abrev.
|
|
Aeronautic |
|
156 |
Aeronautic |
karaya konuşlandırılmış radar sistemi yardımıyla uçağın uçuş halindeki görüntüsünü uçakta bulunan ekran yardımıyla gözlemlenmesine olanak sağlayan elektronik seyrüsefer yardımcısı |
teleran® n.
|
|
157 |
Aeronautic |
yolcuların ve havaalanı personelinin dışarıya çıkmadan havaalanı terminal kapısı ile hava taşıtı arasında yürümesine olanak sağlayan araç |
boarding bridge n.
|
|
158 |
Aeronautic |
yolcuların ve havaalanı personelinin dışarıya çıkmadan havaalanı terminal kapısı ile hava taşıtı arasında yürümesine olanak sağlayan araç |
passenger boarding bridge n.
|
|
Marine |
|
159 |
Marine |
geminin başka limanlara uğramasına olanak tanıyan sözleşme maddesi |
deviation clause n.
|
|
160 |
Marine |
geminin sabit bir şekilde çekilmesine olanak tanıyan çekme halatı |
guest rope n.
|
|
161 |
Marine |
gemilerde mühimmat geçişine olanak veren bir açıklık |
ammunition scuttle n.
|
|
162 |
Marine |
geminin sabit bir şekilde çekilmesine olanak tanıyan çekme halatı |
guess-warp n.
|
|
163 |
Marine |
geminin sabit bir şekilde çekilmesine olanak tanıyan çekme halatı |
geswarp n.
|
|
Medical |
|
164 |
Medical |
kalp atışlarını duymaya olanak sağlayan cihaz |
telecardiophone n.
|
|
165 |
Medical |
göğüs duvarının içeri çekilmesine ve hastalıklı akciğerin sönmesine olanak sağlamak için kaburga kemiklerinden bazılarının cerrahi olarak çıkarılması |
thoracoplasty n.
|
|
166 |
Medical |
vücudun hareket etmesine olanak tanıyan lokomotor sistem |
locomotorium n.
|
|
Anatomy |
|
167 |
Anatomy |
kasların kemiklere yapışmasına olanak sağlayan dokular |
tendon n.
|
|
168 |
Anatomy |
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği |
triquetral n.
|
|
169 |
Anatomy |
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği |
pyramidal bone n.
|
|
170 |
Anatomy |
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği |
os triquetrum n.
|
|
171 |
Anatomy |
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği |
cuneiform bone n.
|
|
172 |
Anatomy |
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği |
triquetral bone n.
|
|
173 |
Anatomy |
dönmeye olanak sağlayan |
trochoid adj.
|
|
Psychology |
|
174 |
Psychology |
kafada kısa sözcük dizilerini tekrar ederek hatırlamaya olanak sağlayan bir kısa süreli ezber yöntemi |
articulatory loop n.
|
|
Statistics |
|
175 |
Statistics |
tüm testlerin sonuçlarını karşılaştırılabilir biçimde ifade etmeye olanak sağlayan bir ölçek |
t scale n.
|
|
Physics |
|
176 |
Physics |
sıvının kaynama noktasındaki değişimin gözlemlenmesiyle basınç ölçümüne olanak sağlayan cihaz |
thermobarometer n.
|
|
Biology |
|
177 |
Biology |
her iki cinsiyete de özgü özelliklerin gelişimine olanak veren |
amphisexual adj.
|
|
Biochemistry |
|
178 |
Biochemistry |
aynı anda çok sayıda deneyin yapılabilmesine olanak veren bir altlığa sıralanmış bir dizi minyatürize deney sahası |
microarray n.
|
|
179 |
Biochemistry |
dna ve rna'nın tümleyici zincir veya nükleotitlerinin arasındaki tam tamına eşleşmelerine olanak veren uyum |
complementarity n.
|
|
Marine Biology |
|
180 |
Marine Biology |
hayvanlarda sindirilmemiş gıda, su veya gazın dışarı atılmasına olanak veren yüzey açıklığı |
anal pore n.
|
|
Astronomy |
|
181 |
Astronomy |
teleskopun dikey ve yatay eksen etrafında hareketine olanak sağlayan teleskop dayanağı |
altazimuth mounting n.
|
|
Agriculture |
|
182 |
Agriculture |
aynı arazi üzerinde hem güneş enerjisinden elektrik üretimi hem de tarım yapılmasına olanak veren bir uygulama |
agrivoltaic n.
|
|
Linguistics |
|
183 |
Linguistics |
algoritmik yapıya sahip tasarım dillerini çözümlemeye ve aynı dilde yeni tasarımların üretilmesine olanak sağlayan bir yöntem |
shape grammar n.
|
|
History |
|
184 |
History |
mızrak atmaya olanak sağlayan alet |
throwing-spear n.
|
|
Religious |
|
185 |
Religious |
tanrı'nın ve ruhun doğasını mistik bir şekilde kavramaya olanak sağlayan inanç sistemi |
theosophy n.
|
|
Hunting |
|
186 |
Hunting |
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat |
bump stock n.
|
|
187 |
Hunting |
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat |
bump fire stock n.
|
|
Photography |
|
188 |
Photography |
mekanik olarak kağıt üzerine resim yapmaya olanak tanıyan, sehpaya monte edilmiş, içten yansıtmalı aygıt |
camera lucida n.
|
|
Engineering |
|
189 |
Engineering |
bir dizi deneme yardımıyla mekanik cihazın doğru olarak ayarlanmasına olanak sağlayan yöntem |
tentation n.
|
|
Entomology |
|
190 |
Entomology |
böceklerde labiumun dibinde bulunan, genellikle tükürük bezi işlevi görüp bazı türlerde ipek gibi maddelerin üretimine olanak tanıyan bezler |
labial glands n.
|
|