|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
| General |
|
| 1 |
General |
patlamak üzere olmak |
simmer v.
|
|
He finished the meeting before an argument started to simmer.
Tartışma patlak vermek üzereyken toplantıyı bitirdi.
More Sentences
|
| 2 |
General |
üzere olmak |
be about v.
|
|
Tom knew that it was about to start raining.
Tom yağmurun başlamak üzere olduğunu biliyordu.
More Sentences
|
| 3 |
General |
başta olmak üzere |
especially adv.
|
|
However, it must actively pursue the modernisation of its customs administration, especially as regards computerisation.
Ancak, bilgisayarlaşma başta olmak üzere, gümrük idaresini modernleştirmeye aktif biçimde devam etmelidir.
More Sentences
|
| 4 |
General |
başta ... olmak üzere |
notably adv.
|
|
Roman Republic's latest consuls, notably Julius Caesar, made the republic more authoritarian.
Başta Julius Caesar olmak üzere Roma Cumhuriyeti'nin son konsülleri cumhuriyet yönetimini daha otoriter hale getirmiştir.
More Sentences
|
| 5 |
General |
hariç olmak üzere |
except for prep.
|
|
Except for some modifications, the project was approved.
Bazı değişiklikler hariç olmak üzere, proje onaylandı.
More Sentences
|
| 6 |
General |
dahil olmak üzere |
including prep.
|
|
Mr Lamy, you are clearly under pressure from certain quarters, including the European industries.
Sayın Lamy, Avrupa endüstrileri de dahil olmak üzere bazı çevrelerden baskı gördüğünüz açık.
More Sentences
|
| 7 |
General |
melanezya, okyanusya avustralya, yeni zelanda, mikronesya ve polinezya dahil olmak üzere orta ve güney pasifik'teki adalar |
oceania n.
|
|
| 8 |
General |
bağlı adaları hariç olmak üzere kesintisiz büyük kara parçası |
mainland n.
|
|
| 9 |
General |
bir tabakanın on sekiz yaprak olmak üzere katlanmasından meydana gelen forma veya kitap |
eighteenmo n.
|
|
| 10 |
General |
büyük mağazalarda işi idare eden ve müşterilere yardımcı olmak üzere dolaşan görevli |
floorwalker n.
|
|
|
|
| 11 |
General |
yol ve caddelerde sürücü ve yayalara yardımcı olmak üzere bulunan çeşitli işaret ve düzenekler |
street furniture n.
|
|
| 12 |
General |
başta olmak üzere |
being in the first place n.
|
|
| 13 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
being valid from n.
|
|
| 14 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
common era n.
|
|
| 15 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
christian era n.
|
|
| 16 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
current era n.
|
|
| 17 |
General |
iki önde/iki arkada olmak üzere dört tekerlekli paten |
roller/quad skate n.
|
|
| 18 |
General |
olmak üzere oluş |
impendency n.
|
|
| 19 |
General |
olmak üzere oluş |
forthcomingness n.
|
|
| 20 |
General |
olmak üzere oluş |
imminentness n.
|
|
| 21 |
General |
olmak üzere oluş |
imminency n.
|
|
| 22 |
General |
olmak üzere oluş |
imminence n.
|
|
| 23 |
General |
olmak üzere oluş |
impendence n.
|
|
| 24 |
General |
antik roma takviminde, her ayın ortasından önceki (kendisi de dahil olmak üzere) dokuzuncu gün (mart, mayıs, temmuz veya ekim ayının yedinci, diğer ayların ise beşinci gününe tekabül eder) |
nones n.
|
|
| 25 |
General |
genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge |
near east n.
|
|
| 26 |
General |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
mesial plane n.
|
|
| 27 |
General |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
median plane n.
|
|
| 28 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
lorraine cross n.
|
|
| 29 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
cross of lorraine n.
|
|
| 30 |
General |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone n.
|
|
|
|
| 31 |
General |
baş rahibe olmak üzere yetiştirilen rahibe |
subprioress n.
|
|
| 32 |
General |
ölmek üzere olmak |
be at the point of death v.
|
|
| 33 |
General |
üzere olmak |
be going to v.
|
|
| 34 |
General |
devri kapanmak üzere olmak |
be on its way out v.
|
|
| 35 |
General |
kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak |
be in for v.
|
|
| 36 |
General |
patlamak üzere olmak |
brew v.
|
|
| 37 |
General |
üzere olmak |
be on the verge of v.
|
|
| 38 |
General |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it v.
|
|
| 39 |
General |
(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak |
be in for v.
|
|
| 40 |
General |
tükenmek üzere olmak |
be on the point of exhausting v.
|
|
| 41 |
General |
bitmek üzere olmak |
be on the point of finishing v.
|
|
| 42 |
General |
-mek üzere olmak |
be on the point of v.
|
|
| 43 |
General |
-mek üzere olmak |
be at the point of v.
|
|
| 44 |
General |
-mek üzere olmak |
be going to v.
|
|
| 45 |
General |
yapmak üzere olmak |
be on the point of doing v.
|
|
| 46 |
General |
bitirmek üzere olmak |
be on the point of finishing v.
|
|
| 47 |
General |
düşmek üzere olmak |
teeter v.
|
|
| 48 |
General |
çökmek üzere olmak |
totter v.
|
|
| 49 |
General |
patlamak üzere olmak |
simper [dialect] [uk] v.
|
|
| 50 |
General |
olmak üzere olan |
upcoming adj.
|
|
| 51 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
valid starting from adj.
|
|
| 52 |
General |
kendi inisiyatifinde olmak üzere |
with its own initiative adv.
|
|
| 53 |
General |
başta olmak üzere |
particularly adv.
|
|
| 54 |
General |
tehlike sorumluluğu size ait olmak üzere |
at your risk adv.
|
|
| 55 |
General |
de dahil olmak üzere |
without excepting adv.
|
|
| 56 |
General |
riski kendine ait olmak üzere |
at one's own risk adv.
|
|
| 57 |
General |
riski size ait olmak üzere |
at your own risk adv.
|
|
| 58 |
General |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
be effective as of adv.
|
|
| 59 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
being effective from adv.
|
|
| 60 |
General |
masrafları kendine ait olmak üzere |
at its own expense adv.
|
|
| 61 |
General |
sabah 1 akşam 1 olmak üzere günde 2 kere |
twice daily once in the morning and once in the evening adv.
|
|
| 62 |
General |
sabah bir akşam bir olmak üzere günde iki kere |
twice daily once in the morning and once in the evening adv.
|
|
| 63 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
primarily adv.
|
|
| 64 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
predominantly adv.
|
|
| 65 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
mainly adv.
|
|
| 66 |
General |
riski kendine ait olmak üzere |
on one's own account adv.
|
|
| 67 |
General |
tüm çıkıntılar dahil olmak üzere bir uçtan diğer uca |
overall adv.
|
|
| 68 |
General |
amerikan iç savaşı sırasındaki kuzey ülkeleri başta olmak üzere abd için kullanılan ifade |
north adv.
|
|
| 69 |
General |
… olmak üzere |
viz adv.
|
|
| 70 |
General |
de dahil olmak üzere |
not excepting prep.
|
|
|
|
| 71 |
General |
hariç olmak üzere |
with the exception of prep.
|
|
| 72 |
General |
hariç olmak üzere |
excluding prep.
|
|
| 73 |
General |
hariç olmak üzere |
not including prep.
|
|
| 74 |
General |
hariç olmak üzere |
excepting prep.
|
|
| 75 |
General |
hariç olmak üzere |
except as prep.
|
|
| 76 |
General |
dahil olmak üzere |
on condition that conj.
|
|
| 77 |
General |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
w.e.f. (with effect from) abrev.
|
|
| 78 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
w.e.f. (with effect from) abrev.
|
|
| Phrasals |
|
| 79 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge on something v.
|
|
| 80 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge upon something v.
|
|
| 81 |
Phrasals |
tükenmek üzere olmak |
run low v.
|
|
| 82 |
Phrasals |
bitmek üzere olmak |
run low v.
|
|
| Phrases |
|
| 83 |
Phrases |
yapmak üzere olmak |
be bousta (about to [do something]) v.
|
|
| 84 |
Phrases |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
with effect from expr.
|
|
| 85 |
Phrases |
tarihinden geçerli olmak üzere |
effective from that date on expr.
|
|
| 86 |
Phrases |
bugünden geçerli olmak üzere |
(being) valid as of today expr.
|
|
| 87 |
Phrases |
yukarıdaki hükümlerin kanıtı olmak üzere |
in witness whereof expr.
|
|
| 88 |
Phrases |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
effective starting from expr.
|
|
| 89 |
Phrases |
-den itibaren geçerli (olmak üzere) |
with effect from expr.
|
|
| 90 |
Phrases |
-den geçerli olmak üzere |
effective as of expr.
|
|
| 91 |
Phrases |
bugünden geçerli olmak üzere |
effective as of today expr.
|
|
| 92 |
Phrases |
masrafı kendisine ait olmak üzere |
at its sole cost and expense expr.
|
|
| 93 |
Phrases |
kanundaki istisnalar hariç olmak üzere |
without prejudice to the exceptions in the law expr.
|
|
| 94 |
Phrases |
sınırlı olmak üzere |
limited to expr.
|
|
| 95 |
Phrases |
istisna olmak üzere |
with apologies to expr.
|
|
| 96 |
Phrases |
(biri/bir şey) dahil olmak üzere |
not forgetting (someone or something) expr.
|
|
| Colloquial |
|
| 97 |
Colloquial |
başta kadınlar olmak üzere herkese kaba saba davranan hoyrat kimse |
cave man n.
|
|
| 98 |
Colloquial |
başta esrar olmak üzere bazı uyuşturucuları içmekte kullanılan nargile |
bong n.
|
|
| 99 |
Colloquial |
üzere olmak |
be about to v.
|
|
| 100 |
Colloquial |
-mek üzere olmak |
be about to v.
|
|
| 101 |
Colloquial |
-memek üzere olmak |
not to be about to v.
|
|
| 102 |
Colloquial |
olmak üzere olmak |
be up v.
|
|
| 103 |
Colloquial |
yapmak üzere olmak |
be about to do v.
|
|
| 104 |
Colloquial |
cezalandırmak üzere olmak |
be for the high jump v.
|
|
| 105 |
Colloquial |
ayrılmak üzere olmak |
be on the rocks v.
|
|
| 106 |
Colloquial |
(fırtına) kopmak/patlamak üzere olmak |
brew up v.
|
|
| 107 |
Colloquial |
(bir hastalık nedeniyle) ölmek üzere olmak |
be dying of (something) v.
|
|
| 108 |
Colloquial |
(bir şey) yüzünden ölmek üzere olmak |
be dying of (something) v.
|
|
| 109 |
Colloquial |
bozulmak üzere olmak |
be done for v.
|
|
| 110 |
Colloquial |
miadı dolmak üzere olmak |
be done for v.
|
|
| 111 |
Colloquial |
ölmek üzere olmak |
be done for v.
|
|
| 112 |
Colloquial |
(bir şeyden) ölmek üzere olmak |
be dying of (something) v.
|
|
| 113 |
Colloquial |
bir şey bitmek/tükenmek üzere olmak |
be light on something v.
|
|
| 114 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak üzere olmak |
be about to do something v.
|
|
| 115 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be about to (do something) v.
|
|
| 116 |
Colloquial |
kötü bir şey geçirmek üzere olmak |
be in for something v.
|
|
| 117 |
Colloquial |
çıldırmak üzere olmak |
be losing it v.
|
|
| 118 |
Colloquial |
keçileri kaçırmak üzere olmak |
be losing it v.
|
|
| 119 |
Colloquial |
(önemli bir şey) keşfetmek üzere olmak |
be on to (something) v.
|
|
| 120 |
Colloquial |
(önemli bir şeyin) farkına varmak üzere olmak |
be on to (something) v.
|
|
| 121 |
Colloquial |
ağlamak üzere olmak |
be on the verge of tears v.
|
|
| 122 |
Colloquial |
masraflar bana ait olmak üzere |
at my expense expr.
|
|
| 123 |
Colloquial |
masraflar bana ait olmak üzere |
at my charge expr.
|
|
| 124 |
Colloquial |
bir sefere mahsus olmak üzere |
for one time only expr.
|
|
| 125 |
Colloquial |
bir defaya mahsus olmak üzere |
for one time only expr.
|
|
| 126 |
Colloquial |
bir defaya mahsus olmak üzere |
for once only expr.
|
|
| 127 |
Colloquial |
bir sefere mahsus olmak üzere |
for once only expr.
|
|
| Idioms |
|
| 128 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
have one foot in the grave v.
|
|
| 129 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
be on one's last legs v.
|
|
| 130 |
Idioms |
gerektiğinde kullanmak üzere bir kenarda hazır kozu olmak |
have a card up one's sleeve v.
|
|
| 131 |
Idioms |
benzin bitmek üzere olmak |
run on fumes v.
|
|
| 132 |
Idioms |
ölmek/bitmek üzere olmak |
head for the last roundup v.
|
|
| 133 |
Idioms |
bir şeyi bulmak/yakalamak üzere olmak |
be hot on the trail of something v.
|
|
| 134 |
Idioms |
bozulmak üzere olmak |
be on its last legs v.
|
|
| 135 |
Idioms |
bozulmak üzere olmak |
be on last legs v.
|
|
| 136 |
Idioms |
(önemli bir şeyi) keşfetmek üzere olmak |
be on to v.
|
|
| 137 |
Idioms |
(gemi/tekne) limanı terk etmek üzere olmak |
hoist the blue peter v.
|
|
| 138 |
Idioms |
kalkmak üzere olmak |
hoist the blue peter v.
|
|
| 139 |
Idioms |
olmak/yapmak üzere olmak |
be(all) set (for something) v.
|
|
| 140 |
Idioms |
olmak/yapmak üzere olmak |
look (all) set (to do something) v.
|
|
| 141 |
Idioms |
olmak/yapmak üzere olmak |
be(all) set (to do something) v.
|
|
| 142 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
buy the box v.
|
|
| 143 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
buy the box v.
|
|
| 144 |
Idioms |
kapının önüne koyulmak üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 145 |
Idioms |
tekmeyi yemek üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 146 |
Idioms |
sepetlenmek üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 147 |
Idioms |
(bir hizmetin ya da program için) sona ermek üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 148 |
Idioms |
işini kaybetmek üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 149 |
Idioms |
kendinden geçmek üzere olmak |
get the vapors v.
|
|
| 150 |
Idioms |
(program) yayını durdurulmak üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 151 |
Idioms |
(proje, plan) sonlandırılmak üzere olmak |
be for the chop v.
|
|
| 152 |
Idioms |
(bir şeyi) riski kendine ait olmak üzere yapmak |
do (something) at (one's) own risk v.
|
|
| 153 |
Idioms |
(bir şey yapmak) üzere olmak |
look (all) set (to do something) v.
|
|
| 154 |
Idioms |
zahmetli bir şeyi bitirmek üzere olmak |
be in the short strokes v.
|
|
| 155 |
Idioms |
rakibini geride bırakmak/geçmek üzere olmak |
be knocking on the door v.
|
|
| 156 |
Idioms |
sonu gelmek üzere olmak |
be out on (one's) feet v.
|
|
| 157 |
Idioms |
uykusuzluktan/yorgunluktan bayılmak üzere olmak |
be out on (one's) feet v.
|
|
| 158 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
have one foot in the grave and the other on a banana peel v.
|
|
| 159 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
look (all) set (for something/to do something) v.
|
|
| 160 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be (all) set (for something/to do something) v.
|
|
| 161 |
Idioms |
bir yerden ayrılmak üzere olmak |
be on the way out v.
|
|
| 162 |
Idioms |
çıkmak üzere olmak |
be on the way out v.
|
|
| 163 |
Idioms |
(bir şey yapmak) üzere olmak |
be on the point of (doing something) v.
|
|
| 164 |
Idioms |
bir şey yapmak üzere olmak |
be on the point of doing something v.
|
|
| 165 |
Idioms |
gitmek üzere olmak |
be on the way out v.
|
|
| 166 |
Idioms |
dışarı çıkmak üzere olmak |
be on the way out v.
|
|
| 167 |
Idioms |
üzere olmak |
be on the ragged edge [us] v.
|
|
| 168 |
Idioms |
bir şey yapmak üzere olmak |
be on the threshold of something v.
|
|
| 169 |
Idioms |
(bir şey) bitmek üzere olmak |
be short of (something) v.
|
|
| 170 |
Idioms |
(bir şey) tükenmek üzere olmak |
be short of (something) v.
|
|
| 171 |
Idioms |
yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak |
be staring something in the face v.
|
|
| 172 |
Idioms |
yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak |
be staring something in the face v.
|
|
| 173 |
Idioms |
kovulmak üzere olmak |
be toast v.
|
|
| 174 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
look (all) set (for something/to do something) v.
|
|
| 175 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be (all) set (for something/to do something) v.
|
|
| 176 |
Idioms |
(bir şey) bitmek/tükenmek üzere olmak |
run low (on something) v.
|
|
| 177 |
Idioms |
(bir şey) bitmek/tükenmek üzere olmak |
be low (on something) v.
|
|
| 178 |
Idioms |
(bir şey) bitmek/tükenmek üzere olmak |
be short of something v.
|
|
| 179 |
Idioms |
(bir şey) bitmek/tükenmek üzere olmak |
run short of something v.
|
|
| 180 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
be circling (the drain) v.
|
|
| 181 |
Idioms |
ölmek üzere olmak |
be circling v.
|
|
| 182 |
Idioms |
riski kendine ait olmak üzere yapmak |
do something at your own risk v.
|
|
| 183 |
Idioms |
gerektiğinde kullanmak üzere bir kenarda hazır kozu olmak |
have a card up your sleeve v.
|
|
| 184 |
Idioms |
(bir projeyi) bitirmek üzere olmak |
see daylight v.
|
|
| 185 |
Idioms |
beklenmeyen bir şey olmak üzere |
there's something in the wind expr.
|
|
| 186 |
Idioms |
bilinmedik bir şey olmak üzere |
there's something in the wind expr.
|
|
| 187 |
Idioms |
riski kendine ait olmak üzere |
on own account expr.
|
|
| 188 |
Idioms |
(bir şey) yapmak/olmak üzere |
on the threshold of (something) expr.
|
|
| Speaking |
|
| 189 |
Speaking |
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
I would like to express my gratitude to everyone to xxx in particular expr.
|
|
| 190 |
Speaking |
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
I would like to express my gratitude to everyone and in particular to xxx expr.
|
|
| 191 |
Speaking |
işinden olmak üzere |
about to be out of a job expr.
|
|
| Trade/Economic |
|
| 192 |
Trade/Economic |
risk mal sahibine ait olmak üzere |
owner's risk n.
|
|
| 193 |
Trade/Economic |
riziko size ait olmak üzere |
at your risk n.
|
|
| 194 |
Trade/Economic |
masraflar bana ait olmak üzere |
at my expense n.
|
|
| 195 |
Trade/Economic |
bütün sorumluluk satıcıya ait olmak üzere |
caveat venditor n.
|
|
| 196 |
Trade/Economic |
risk size ait olmak üzere |
at your risk n.
|
|
| 197 |
Trade/Economic |
masrafları kendisine ait olmak üzere |
at its own cost n.
|
|
| 198 |
Trade/Economic |
kira ve faiz dahil olmak üzere, bir malın spot fiyatı ile vadeli fiyatı arasındaki fark |
backwardation n.
|
|
| 199 |
Trade/Economic |
bir önceki cümleye tabi olmak üzere |
subject to the preceding sentence expr.
|
|
| 200 |
Trade/Economic |
tüm risk alıcıya ait olmak üzere |
let the buyer aware expr.
|
|
| 201 |
Trade/Economic |
tüm risk alıcıya ait olmak üzere |
let the buyer beware expr.
|
|
| 202 |
Trade/Economic |
tüm risk alıcıya ait olmak üzere |
caveat emptor expr.
|
|
| 203 |
Trade/Economic |
tüm risk alıcıya ait olmak üzere |
buyer beware expr.
|
|
| 204 |
Trade/Economic |
derhal geçerli olmak üzere |
with immediate effect expr.
|
|
| Law |
|
| 205 |
Law |
(iskoç hukukunda) aynı meseleyi inceleyen, biri ceza davası ve diğeri hukuk davası olmak üzere iki davanın ortaya çıkması |
concourse n.
|
|
| Politics |
|
| 206 |
Politics |
amerikan iç savaşı sırasındaki kuzey ülkeleri başta olmak üzere abd için kullanılan ifade |
north n.
|
|
| 207 |
Politics |
(özellikle dezavantajlı gruplar olmak üzere) tüm birey ve grupların her türlü faaliyete dahil edilmesi |
inclusion n.
|
|
| 208 |
Politics |
bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler |
and sadder and graver than all these circumstances, those who hold power within the country may be in error, misguided and may even be traitors expr.
|
|
| Insurance |
|
| 209 |
Insurance |
-den geçerli olmak üzere |
with effect from n.
|
|
| Tourism |
|
| 210 |
Tourism |
biri yatak odası diğeri de genellikle mutfak olmak üzere en azından iki odalı konaklama |
suite n.
|
|
| 211 |
Tourism |
başta bira olmak üzere, alkollü içeceklerin servis edildiği oda |
taproom n.
|
|
| Technical |
|
| 212 |
Technical |
teleskop ve ekleri dahil olmak üzere bir teodolitin hareket eden üst kısmından oluşan ölçme aleti |
alidade n.
|
|
| 213 |
Technical |
teleskop ve ekleri dahil olmak üzere bir teodolitin hareket eden üst kısmından oluşan ölçme aleti |
alidad n.
|
|
| 214 |
Technical |
elde taşınabilen veya seyyar olmak üzere imal edilmiş |
manufactured as mobile or portable adj.
|
|
| Computer |
|
| 215 |
Computer |
bütün sayıların 1 ve 0 olmak üzere iki rakamla temsil edildiği bir sistem |
binary number system n.
|
|
| 216 |
Computer |
etrafındaki boşluk da dahil olmak üzere tüm karakterlerin eşit genişliğe sahip olduğu yazı tipi |
monospaced type n.
|
|
| Textile |
|
| 217 |
Textile |
genellikle altın veya gümüş olmak üzere metal ipliklerle dokunmuş parlak kumaş |
lame n.
|
|
| 218 |
Textile |
özellikle kırmızı ve siyah olmak üzere iki farklı renkten oluşan bir ekose |
buffalo plaid n.
|
|
| Architecture |
|
| 219 |
Architecture |
(kilise başta olmak üzere binaların tepesinde bulunan) külah |
flèche n.
|
|
| 220 |
Architecture |
(özellikle katedraller olmak üzere) binaların girişindeki üstü kapalı avlu |
pervis n.
|
|
| 221 |
Architecture |
(özellikle katedraller olmak üzere) binaların girişindeki üstü kapalı avlu avluyu çevreleyen portiko veya kolonların her biri |
pervis n.
|
|
| Construction |
|
| 222 |
Construction |
bir binanın kapıları başta olmak üzere donanımı |
trim n.
|
|
| 223 |
Construction |
paralel olmayan kenarları daha uzun olmak üzere, biri çok kısa olan iki paralel kenarı bulunan dörtgen (bina şekli) |
flatiron n.
|
|
| Transportation |
|
| 224 |
Transportation |
kiralık taksi hizmeti (amerika'da sarı ticari taksilerden farklı olmak üzere caddelerde müşteri aramayan ve sadece telefon ile çağırabileceğiniz daha lüks otomobillerden oluşan size özel taksi hizmeti) |
livery cab service n.
|
|
| 225 |
Transportation |
yol için temeli de dahil olmak üzere hazırlanmış konum |
roadbed n.
|
|
| Aeronautic |
|
| 226 |
Aeronautic |
uçağın kalkış gücüne destek olmak üzere tasarlanmış eğimli yüzeylerden her biri |
airfoil n.
|
|
| 227 |
Aeronautic |
uçağın kalkış gücüne destek olmak üzere tasarlanmış eğimli yüzeylerden her biri |
aerofoil n.
|
|
| Marine |
|
| 228 |
Marine |
sefere çıkmak üzere olmak |
be about to sail v.
|
|
| Medical |
|
| 229 |
Medical |
otizm spektrum bozukluğu başta olmak üzere hiçbir nörogelişimsel bozukluğu olmayan kimse |
neurotypical n.
|
|
| 230 |
Medical |
özellikle uzay seyahatiyle ilgili olmak üzere olağandışı stresin insan üzerindeki etkilerini inceleyen tıp disiplini |
biomedicine n.
|
|
| 231 |
Medical |
otizm spektrum bozukluğu başta olmak üzere hiçbir nörogelişimsel bozukluğu olmayan |
neurotypical adj.
|
|
| Anatomy |
|
| 232 |
Anatomy |
başta orta beynin arka kısmı olmak üzere, vücuttaki çatıya benzeyen yapılar |
tectum n.
|
|
| 233 |
Anatomy |
başta orta beynin arka kısmı olmak üzere, vücuttaki çatıya benzeyen yapılar |
tecta n.
|
|
| 234 |
Anatomy |
sinir yolu ve sinir ucu olmak üzere ikiye ayrılan, kalınlaşmış, sırtta yer alan dış deri plakası |
neural plate n.
|
|
| 235 |
Anatomy |
embriyonun kolon ve rektum dahil olmak üzere yemek borusunun kaudal kısmı |
hindgut n.
|
|
| Psychology |
|
| 236 |
Psychology |
başta bilgisayarlar olmak üzere teknolojiden nefret eden kimse |
technophobe n.
|
|
| Pathology |
|
| 237 |
Pathology |
taş tozu başta olmak üzere toz solumaktan kaynaklı akciğer hastalığı |
chalicosis n.
|
|
| 238 |
Pathology |
başta domuz olmak üzere memelilerden insanlara bulaşarak ateş ve kas ağrısına neden olan bir virüs |
nipah virus n.
|
|
| 239 |
Pathology |
bacaklar başta olmak üzere ciltte ince parlak lekeler oluşturan bir deri hastalığı |
necrobiosis lipoidica diabeticorum n.
|
|
| 240 |
Pathology |
bacaklar başta olmak üzere ciltte ince parlak lekeler oluşturan bir deri hastalığı |
necrobiosis lipoidica n.
|
|
| 241 |
Pathology |
dirsek, kalça ve diz eklemleri başta olmak üzere eklemleri etkileyen ağrılı ve hareketi kısıtlayıcı bir rahatsızlık |
chondromatosis n.
|
|
| Pharmaceutics |
|
| 242 |
Pharmaceutics |
morfin başta olmak üzere narkotik madde zehirlenmesinin etkilerini gideren bir narkotik antagonist markası |
nalline® n.
|
|
| 243 |
Pharmaceutics |
morfin başta olmak üzere narkotik madde zehirlenmesinin etkilerini gideren bir anti-narkotik ilaç |
nalorphine n.
|
|
| 244 |
Pharmaceutics |
özellikle siyah kaşu ağacından olmak üzere bazı tropik bitkilerden elde edilen, kanama durdurucu, suda çözünür reçineli bir madde |
catechu n.
|
|
| 245 |
Pharmaceutics |
özellikle siyah kaşu ağacından olmak üzere bazı tropik bitkilerden elde edilen, kanama durdurucu, suda çözünür reçineli bir madde |
cutch n.
|
|
| 246 |
Pharmaceutics |
şarbon dahil olmak üzere çeşitli bakterilerin neden olduğu hastalıkların tedavisinde kullanılan bir tetrasiklin antibiyotik |
doxycycline n.
|
|
| Parasitology |
|
| 247 |
Parasitology |
abd'nin güney bölümleri de dahil olmak üzere yeni dünya'daki sıcak bölgelerde bulunan, tavukları ve hindileri istila eden bir mayt |
tropical fowl mite (bdellonyssus bursa) n.
|
|
| Math |
|
| 248 |
Math |
sadece üç asal olmak üzere toplamda sekiz böleni olan sayı |
sphenic number n.
|
|
| Chemistry |
|
| 249 |
Chemistry |
balon balığı, semender ve yengeç dahil olmak üzere bazı hayvanlarda bulunan etkili bir nörotoksin |
tetrodotoxin n.
|
|
| Biology |
|
| 250 |
Biology |
bilhassa süt içerisinde olmak üzere laktik asit üreten, çubuk şeklinde bir gram pozitif bakteri |
lactobacillus n.
|
|
| 251 |
Biology |
ektoderm, endoderm ve mezoderm olmak üzere üç ana katmana ayrılan (embriyo) |
triploblastic adj.
|
|
| 252 |
Biology |
vücudu ektoderm ve endoderm olmak üzere yalnızca iki germ tabakasından meydana gelen (denizanası, mercan gibi selentereler) |
diploblastic adj.
|
|
| Marine Biology |
|
| 253 |
Marine Biology |
gözenekli yapısı olanlar da dahil olmak üzere mercanlar |
perforata n.
|
|
| Astronomy |
|
| 254 |
Astronomy |
yoğun x-ışını kaynağı ve normal olmak üzere iki yıldızdan oluşan ikili yıldız |
x-ray binary n.
|
|
| 255 |
Astronomy |
samanyolu da dahil olmak üzere 24'ten fazla galaksiyi kapsayan bir gökadalar grubu |
local group of galaxies n.
|
|
| Zoology |
|
| 256 |
Zoology |
başta ladin ormanları olmak üzere kuzey amerika'nın nemli ormanlık alanlarında yaşayan açık-kahverengi kurbağa |
wood frog (rana sylvatica) n.
|
|
| 257 |
Zoology |
geneli kuş olmak üzere bazı hayvanların tepesinde bulunan kask benzeri yapı |
casque n.
|
|
| 258 |
Zoology |
asya'ya özgü, asellia cinsi başta olmak üzere çatal burunlu yarasalara verilen ad |
trident bat n.
|
|
| 259 |
Zoology |
bilateral olarak simetrik olan bir hayvanı sağ ve sol olmak üzere iki eşit parçaya bölen hayali bir aks |
mesial plane n.
|
|
| 260 |
Zoology |
tam açıklığa sahip olanlar olmak üzere yapay bir karındanbacaklılar şubesi |
holostomata n.
|
|
| 261 |
Zoology |
(atlar başta olmak üzere hayvanların) alın bölgesinde yer alan beyaz leke |
star n.
|
|
| Botanic |
|
| 262 |
Botanic |
polysiphonia cinsi başta olmak üzere kırmızı alglere verilen ad |
redshare n.
|
|
| 263 |
Botanic |
anter içindeki mikro sporlar başta olmak üzere, gelişmekte olan bazı sporları çevreleyen besleyici doku |
tapetum n.
|
|
| 264 |
Botanic |
avustralya'ya özgü yaprak dökmeyen sumak ağacı olmak üzere tek bir tür barındıran bitki cinsi |
genus rhodosphaera n.
|
|
| 265 |
Botanic |
avustralya'ya özgü yaprak dökmeyen sumak ağacı olmak üzere tek bir tür barındıran bitki cinsi |
rhodosphaera n.
|
|
| 266 |
Botanic |
tek bir bitkide erkek, dişi ve erdişi olmak üzere üç farklı organı olan |
trioecious adj.
|
|
| 267 |
Botanic |
tek bir bitkide erkek, dişi ve erdişi olmak üzere üç farklı organı olan |
triecious adj.
|
|
| Agriculture |
|
| 268 |
Agriculture |
başta sığır olmak üzere besi hayvanı yetiştirme amaçlı tarım |
ranching n.
|
|
| Forestry |
|
| 269 |
Forestry |
kurşun kalem ardıcı başta olmak üzere çeşitli sedir türlerinden elde edilen kereste |
cedar n.
|
|
| Social Sciences |
|
| 270 |
Social Sciences |
amerika'da yaşayan, meksikalılar başta olmak üzere kabaca hispanik amerikalıları kapsayan milliyetçilik akımı |
la raza n.
|
|
| 271 |
Social Sciences |
belirli bir ülkenin kuzey kesiminin siyasi görüşleri başta olmak üzere diğer karakteristik özelliklerine ait olan |
northernism n.
|
|
| 272 |
Social Sciences |
başlıca gine ve mali olmak üzere batı afrika ülkelerinde yaşayan ve deniz kabuklarını para olarak kullanmaları ile bilinen siyahi bir halka mensup kimse |
malinke n.
|
|
| 273 |
Social Sciences |
başlıca gine ve mali olmak üzere batı afrika ülkelerinde yaşayan ve deniz kabuklarını para olarak kullanmaları ile bilinen siyahi bir halka mensup kimse |
maninke n.
|
|
| 274 |
Social Sciences |
kanada kızılderilisi ve genellikle fransız kanadalı olmak üzere beyaz bir ırkın melezi olan kimse |
bois brûlé n.
|
|
| 275 |
Social Sciences |
kanada kızılderilisi ve genellikle fransız kanadalı olmak üzere beyaz bir ırkın melezi olan kimse |
brule n.
|
|
| 276 |
Social Sciences |
sagaylar dahil olmak üzere yenisey ırmağı çevresinde yaşayan halklardan birinin üyesi |
yenisei-ostyak n.
|
|
| 277 |
Social Sciences |
sagaylar dahil olmak üzere yenisey ırmağı çevresinde yaşayan halklardan birinin üyesi |
yeniseian n.
|
|
| Education |
|
| 278 |
Education |
çocukların yazın derslerine destek olmak üzere gönderildiği kamp |
enrichment camp n.
|
|
| 279 |
Education |
mesleki ve teknik dahil olmak üzere tüm önlisans programları |
upper secondary education n.
|
|
| 280 |
Education |
hayvan ve bitkiler başta olmak üzere doğanın temel düzeyde doğrudan gözlem yoluyla incelenmesi |
nature study n.
|
|
| Literature |
|
| 281 |
Literature |
iki kısa ve iki uzun olmak üzere dört heceden oluşan vezin |
antispast n.
|
|
| 282 |
Literature |
(orta çağ latin şiirinde) her bir dizede bir vurgulu ve bir vurgusuz olmak üzere dört hece bulunan ölçü |
septenary n.
|
|
| 283 |
Literature |
(orta çağ latin şiirinde) her bir dizede bir vurgulu ve bir vurgusuz olmak üzere dört hece bulunan ölçü |
septenar n.
|
|
| 284 |
Literature |
mısraları bir kısa bir uzun olmak üzere on ikişer heceli şiir ölçüsüne göre yazılmış |
alexandrian adj.
|
|
| 285 |
Literature |
mısraları bir kısa bir uzun olmak üzere on ikişer heceli şiir ölçüsüne göre yazılmış |
alexandrine adj.
|
|
| Linguistics |
|
| 286 |
Linguistics |
(ikizler başta olmak üzere) çocuklar tarafından icat edilen dil |
idioglossia n.
|
|
| History |
|
| 287 |
History |
antik nemea'da olimpiyatların ikinci ve dördüncü yıllarında olmak üzere iki yılda bir düzenlenen panhellenik oyunlar |
nemean games n.
|
|
| 288 |
History |
özellikle almanca olmak üzere cermen dili konuşan halkların herhangi birinin üyesi |
teuton n.
|
|
| 289 |
History |
batı almanya'nın ingiltere, abd ve fransa olmak üzere üç ülke tarafından kontrol edilmesiyle ilgili |
trizonal adj.
|
|
| Religious |
|
| 290 |
Religious |
hristiyanlık öncesi dönem başta olmak üzere eski dönemlerin çok tanrılı inanç ve uygulamalarını canlandırmayı amaçlayan hareket |
reconstructionism n.
|
|
| 291 |
Religious |
isa'nın ilahi ve insani olmak üzere iki farklı varlığının birbirinden bağımsız olduğunu ve isa'nın tek kutsal bir kişiliği olduğunu iddia eden dini akım |
nestorianism n.
|
|
| 292 |
Religious |
(başta incil olmak üzere) metne bağlılık |
textualism n.
|
|
| 293 |
Religious |
(başta incil olmak üzere) metin eleştirisi |
textualism n.
|
|
| 294 |
Religious |
(budizmde) benlik de dahil olmak üzere her şeyin sürekli değiştiği inancı |
anicca n.
|
|
| 295 |
Religious |
katolik kilisesi'nin merkezi ayini başta olmak üzere bazı kilise ayinlerinde okunan duaya eşlik eden müzik |
kyrie eleison n.
|
|
| 296 |
Religious |
katolik kilisesi'nin merkezi ayini başta olmak üzere bazı kilise ayinlerinde okunan bir dua |
kyrie eleison n.
|
|
| 297 |
Religious |
sihizm, jainizm ve budaizm dahil olmak üzere birçok dinin kökeni |
hindoo n.
|
|
| 298 |
Religious |
sihizm, jainizm ve budaizm dahil olmak üzere birçok dinin kökeni |
hindu n.
|
|
| 299 |
Religious |
isa'nın insani ve ilahi olmak üzere iki iradesinin bulunduğu öğretisini benimsemiş kimse |
diothelite n.
|
|
| 300 |
Religious |
isa'nın insani ve ilahi olmak üzere iki iradesinin bulunduğu öğretisini benimsemiş kimse |
diothelete n.
|
|
| 301 |
Religious |
isa'nın insani ve ilahi olmak üzere iki iradesinin bulunduğu öğretisi |
diothelism n.
|
|
| 302 |
Religious |
dünyayı iyi ve kötü olmak üzere iki prensibin yönettiği inancı |
ditheism n.
|
|
| 303 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradeye sahip olduğuna inanan kimse |
dithelete n.
|
|
| 304 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradeye sahip olduğu inancı |
dithelitism n.
|
|
| 305 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradeye sahip olduğu inancı |
ditheletism n.
|
|
| 306 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradeye sahip olduğu inancı |
dithelism n.
|
|
| 307 |
Religious |
insanın beden ve ruh olmak üzere iki bölümden oluştuğu inancı |
dualism n.
|
|
| 308 |
Religious |
iyi ve kötü olmak üzere birbirinden bağımsız iki kutsal varoluşun bulunduğu öğretisi |
dualism n.
|
|
| 309 |
Religious |
isa'nın ilahi ve insani olmak üzere iki farklı varlığının birbirinden bağımsız olduğuna inanan ve isa'nın tek kutsal bir kişiliği olduğunu kabul etmeyen |
nestorian adj.
|
|
| 310 |
Religious |
isa'nın insani ve ilahi olmak üzere iki iradesinin bulunduğu öğretisi ile ilişkili |
diotheletical adj.
|
|
| 311 |
Religious |
isa'nın insani ve ilahi olmak üzere iki iradesinin bulunduğu öğretisi ile ilişkili |
diotheletic adj.
|
|
| 312 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradesi olduğu inancına ait veya ilgili |
ditheletic adj.
|
|
| 313 |
Religious |
(ilahi ve beşeri olmak üzere) isa mesih'in iki iradesi olduğu inancına ait veya ilgili |
ditheletical adj.
|
|
| Geography |
|
| 314 |
Geography |
söğüt başta olmak üzere çalıların olduğu bataklık arazi |
carr [uk] n.
|
|
| 315 |
Geography |
abd'de arazi etüdü yapılırken belirli bir boylam çizgisinden itibaren doğu ve batı olmak üzere numaralandırılan, her biri altı mil kareden oluşan arazi parçası |
range n.
|
|
| 316 |
Geography |
m.ö. 418, m.ö. 362 ve m.ö. 207'de olmak üzere yunan kent devletleri arasındaki üç ünlü savaşın gerçekleştiği yer |
mantineia n.
|
|
| 317 |
Geography |
(özellikle alpler olmak üzere) dağların bu tarafındaki |
cismontane adj.
|
|
| Meteorology |
|
| 318 |
Meteorology |
başta büyük göller olmak üzere herhangi bir gölün, civarındaki bölgelerin hava koşullarını değiştirmedeki etkisi |
lake effect n.
|
|
| Basketball |
|
| 319 |
Basketball |
bir oyuncunun tek bir oyunda basket, ribaunt ve asist olmak üzere üç kategoride çift haneli sayılara erişmesi |
triple-double n.
|
|
| Football |
|
| 320 |
Football |
futbolda hücum ve savunma olmak üzere iki ayrı grup oyuncuyla oynama |
two-platoon system n.
|
|
| Tennis |
|
| 321 |
Tennis |
(her bir tarafta iki kort olmak üzere) dört oyunculuk tenis kortu |
double court n.
|
|
| Chess |
|
| 322 |
Chess |
rakiplerin birbirlerinin hamlelerini görmediği, bir hakem ve iki oyuncu olmak üzere toplamda üç takımla oynanan bir satranç çeşidi |
kriegspiel n.
|
|
| Art |
|
| 323 |
Art |
(kurgu) özellikle psikolojik deneyimler olmak üzere kişisel ve özel konuları temel alan |
intimist adj.
|
|
| Mythology |
|
| 324 |
Mythology |
(avustralya aborijinleri mitolojisinde) ilk insanlar da dahil olmak üzere her şeyin yaratıldığı ve mitlerin kaynağı olan efsanevi başlangıç zamanı |
dreamtime n.
|
|
| Abbreviation |
|
| 325 |
Abbreviation |
biri birine öteki öbürüne ait olmak üzere |
resp. (respectively) abrev.
|
|
| Archaic |
|
| 326 |
Archaic |
kanada kızılderilisi ile genellikle fransız kanadalı olmak üzere beyaz bir ırkın melezi olan kimse |
bois-brûlé n.
|
|
| Engineering |
|
| 327 |
Engineering |
özellikle elektronik sistemlere olmak üzere mühendislik sistemlerinin incelenmesi ve tasarımında biyolojik ilkelerin uygulanması |
bionics n.
|
|
| Ornithology |
|
| 328 |
Ornithology |
gökkuzgunumsular takımı başta olmak üzere, genellikle ağaçlarda yaşayan kuş türleri |
nonpasserine bird n.
|
|
| 329 |
Ornithology |
perde ayaklı olanlar da dahil olmak üzere yüzen kuşlar |
totipalmi n.
|
|
| Entomology |
|
| 330 |
Entomology |
nymphalis başta olmak üzere bazı cinslere mensup turuncu, siyah, kahverengi benekli kelebeklere verilen ad |
tortoise shell n.
|
|
| 331 |
Entomology |
nymphalis başta olmak üzere bazı cinslere mensup turuncu, siyah, kahverengi benekli kelebeklere verilen ad |
red empress n.
|
|
| 332 |
Entomology |
zarkanat ve karınca aslanları da dahil olmak üzere sinirkanatlıların düzenini inceleyen entomoloji dalı |
neuropterology n.
|
|
| 333 |
Entomology |
yabani bitkiler ve ekinler dahil olmak üzere pek çok bitkiyi tahrip eden yaygın bir böcek cinsi |
anaphothrips n.
|
|
| 334 |
Entomology |
özellikle pirinç olmak üzere tahıl zararlısı kahverengi bir böcek |
rice weevil n.
|
|
| 335 |
Entomology |
özellikle pirinç olmak üzere tahıl zararlısı kahverengi bir böcek |
sitophylus oryzae n.
|
|
| 336 |
Entomology |
özellikle pirinç olmak üzere tahıl zararlısı kahverengi bir böcek |
black weevil n.
|
|
| 337 |
Entomology |
gövdeyi sağ ve sol olmak üzere iki eş parçaya bölen hayali orta aks |
meson n.
|
|
| Slang |
|
| 338 |
Slang |
cezası bitmek üzere olmak |
short v.
|
|
| 339 |
Slang |
altına sıçmak üzere olmak |
prairie dog v.
|
|
| 340 |
Slang |
altına yapmak üzere olmak |
prairie dog v.
|
|
| 341 |
Slang |
altına yapmak üzere olmak |
be touching cloth v.
|
|
| 342 |
Slang |
sıçmak üzere olmak |
turtle head v.
|
|
| 343 |
Slang |
kasım ayı boyunca mastürbasyon başta olmak üzere hiçbir yolla boşalmamaya çalışmak |
no nut november (nnn) v.
|
|