Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | plain n. | ova | ||
In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland. Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor. More Sentences |
||||
Common Usage | plain adj. | yalın | ||
The pay differential is the clearest and plainest expression of inequality between the sexes. Ücret farklılığı, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin en açık ve yalın ifadesidir. More Sentences |
||||
Common Usage | plain adj. | düz | ||
I like this plain white wall. Bu düz beyaz duvarı seviyorum. More Sentences |
||||
Common Usage | plain adj. | sade | ||
That is why I have tabled a number of amendments to which an honest but plain approach is central. İşte bu nedenle dürüst ama sade bir yaklaşımın esas olduğu bir dizi değişiklik önergesi sundum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | plain n. | düzlük | ||
Most cities in that country are found on the coastal plain. O ülkede birçok şehir kıyı düzlüğünde bulunur. More Sentences |
||||
General | plain adj. | basit | ||
In plain terms, this translates into noise barriers along motorways. Basit bir ifadeyle bu, otoyollar boyunca gürültü bariyerleri anlamına gelmektedir. More Sentences |
||||
General | plain adj. | açık | ||
He took my money and that is the plain truth. O benim paramı aldı ve bu açık bir gerçek. More Sentences |
||||
General | plain adj. | sade | ||
We are used to eating plain food. Biz sade yiyecekler yemeye alışkınız. More Sentences |
||||
General | plain adj. | düz | ||
Mary wore a plain blue dress. Mary düz bir mavi elbise giydi. More Sentences |
||||
General | plain adj. | açıkça | ||
Let me make it plain, I'm not coming. Açıkça söyleyeyim, gelmiyorum. More Sentences |
||||
General | plain adv. | düpedüz | ||
Some of the amendments which have been retabled seem to be just plain wrong. Yeniden ele alınan değişikliklerin bazıları düpedüz yanlış gibi görünüyor. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | plain n. | ova | ||
In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland. Sadece birkaç hafta içinde, binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları yemyeşil sulak bir otlağa dönüşür. More Sentences |
||||
Trade/Economic | plain adj. | açık | ||
First, it must be plain to all that the authority of the United Nations should be a paramount consideration. İlk olarak, Birleşmiş Milletler'in otoritesinin en önemli husus olması gerektiği herkes için açık olmalıdır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | plain adj. | sade | ||
We're used to eating plain food. Biz sade yemek yemeğe alışkınız. More Sentences |
||||
Trade/Economic | plain adj. | yalın | ||
These are plain facts that we must not forget. Bunlar unutmamamız gereken yalın gerçeklerdir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | plain adj. | sade | ||
We're used to eating plain food. Sade yemek yemeye alışkınız. More Sentences |
||||
Textile | ||||
Textile | plain adj. | düz | ||
Mary wore a plain blue dress. Mary düz mavi bir elbise giymişti. More Sentences |
||||
Textile | plain adj. | sade | ||
Tom was a plain, ordinary kid. Tom sade, sıradan bir çocuktu. More Sentences |
||||
Archaic | ||||
Archaic | plain adj. | düz | ||
Mary wore a plain white dress. Mary düz beyaz bir elbise giymişti. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | plain adj. | süssüz | ||
General | ||||
General | plain n. | vuzuh | ||
General | plain n. | geniş ve düz yer | ||
General | plain n. | düz arazi | ||
General | plain n. | açıklık | ||
General | plain n. | sadelik | ||
General | plain n. | geniş açıklık | ||
General | plain v. | (sürekli) şikayet etmek | ||
General | plain v. | inlemek | ||
General | plain v. | ağlamak | ||
General | plain v. | yakınmak | ||
General | plain adj. | çirkin | ||
General | plain adj. | şatafatsız | ||
General | plain adj. | net | ||
General | plain adj. | baharatsız | ||
General | plain adj. | yavan | ||
General | plain adj. | su katılmamış | ||
General | plain adj. | sade (yiyecek) | ||
General | plain adj. | vazıh | ||
General | plain adj. | adi | ||
General | plain adj. | gösterişsiz | ||
General | plain adj. | dürüst | ||
General | plain adj. | belli | ||
General | plain adj. | normal | ||
General | plain adj. | bezemesiz | ||
General | plain adj. | kolay anlaşılır | ||
General | plain adj. | alışılmış | ||
General | plain adj. | (hanedan armaları) süslü olmayan | ||
General | plain adj. | saf | ||
General | plain adj. | katışıksız | ||
General | plain adj. | (cam) pürüzsüz | ||
General | plain adj. | engelsiz | ||
General | plain adj. | hilesiz | ||
General | plain adj. | olduğu gibi | ||
General | plain adj. | karmaşık olmayan | ||
General | plain adj. | yaygın | ||
General | plain adj. | kibirsiz | ||
General | plain adj. | yapmacıksız | ||
General | plain adj. | tutumlu | ||
General | plain adj. | quaker mezhebi veya kullandıkları dile ait | ||
General | plain adj. | quaker mezhebi veya kullandıkları dille ilgili | ||
General | plain adv. | sadece | ||
General | plain adv. | açıkça | ||
General | plain adv. | sade bir biçimde | ||
General | plain adv. | basit bir şekilde | ||
General | plain adv. | açık bir şekilde | ||
General | plain adv. | net bir şekilde | ||
General | plain adv. | tamamen | ||
General | plain adv. | kesinlikle | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | plain adj. | anlaşılır | ||
Trade/Economic | plain adj. | basit | ||
Technical | ||||
Technical | plain v. | (cam) pürüzsüzleştirmek | ||
Technical | plain adj. | desensiz | ||
Technical | plain adj. | (kağıt veya levha) tamamı aynı kalitede üretilmiş | ||
Technical | plain adj. | (kağıt veya levha) kaplamasız | ||
Marine | ||||
Marine | plain n. | düz alan | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | plain n. | bir tür hafif bira | ||
Breeding | ||||
Breeding | plain adj. | (merinos koyunu) kırışıksız | ||
Breeding | plain adj. | (büyükbaş hayvan) kaba ve düşük kaliteli | ||
Geography | ||||
Geography | plain n. | wisconsin eyaletinde yerleşim yeri | ||
Sport | ||||
Sport | plain n. | (bilardoda) beyaz top | ||
Sport | plain n. | (bilardoda) beyaz topu oynayan oyuncu | ||
Card | ||||
Card | plain adj. | resimsiz (iskambil kartı) | ||
Music | ||||
Music | plain adj. | (müzik armonisi) yalnızca temel akor tonlarını kullanan | ||
Archaic | ||||
Archaic | plain n. | ağıt | ||
Archaic | plain n. | yakarış | ||
Archaic | plain n. | savaş alanı | ||
Archaic | plain adj. | pürüzsüz |